Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET eŞUBAT1993PAZARTESİ
12
Öcal Beningtan, 36 yıllık arkadaşı Uğur Mumcu için, 'Ölümü de çok büyük oldu'dedi
50 yıllık birikim bir aııda harcandı
ö_ cal Beningtan, Uğur _Mum-
cu'nun 36 yıllık arkadaşı. Üstelik,
Mumcu ile ölümünden bir kaç saat
önce de bir telefon görüşmesi yapmış.
Akşam yemeği için sözler verilmiş.
Ama o hain bomba bu randevunun
gerçekJeşmesine engel olmuş. Bening-
tan, Mumcu'yu şöyle anlatıyor,"Biz
Uğur'la 1956 yıhndan bu yana arka-
daşız. Arkadaşlığımız Bahçelievler
Deneme Lisesi 1. sınıfında başladı. O
zamanlar Bahçelievler çok küçük bir
semt olduğu için ve gelir seviyeleri aynı
aüelerin oturduğu bir semt okluğu için
kaynaşmamız kolay oldu. Bu dostluk
1960 yılında, 27 Mayıs'ın olduğu sene
liseden mezuniyetimizle bitmedi. Bun-
dan sonra Uğur'la Hukuk Fakültesi'-
ne devam ettik. O benden bir sene ev-
vel 1966"da fakülteden mezun oldu.
Mezuniyet sonrasında, hayat icerisin-
de de dostluğumuz. eşlerimizin de bir-
bırlenyle çok iyi anlaşması sayesinde
sürdü. bugüne kadar kesintisız 35-36
sene devam etti.
B u dostluk 1956'dan başlayıp,
Uğur'un suikaste uğradığı güne kadar
hiç bozulmadan süregeldi. Çünkü
Uğur. dostluğuna zor kabul ederdi
belki ama, dostlanna son derece güve-
nirdi ve korurdu. Dolayısıyla Uğur'un
dostluğu iki arkadaşın dostluğu degil-
di. Uğur zor günlerimizde, hastabkla-
nmızda. diğer zorluklanmızda sığındı-
ğımız, akıl sorduğumuz. bize yol gös-
teı-en, sorunlanmıa çözen bir kişilikti.
Birimiz hasta olsa ilk önce Uğur ziya-
rete gidcrdi. hatınnı sorardı. İlk önce
Uğur parasının olup olmadığını, tıbbi
olanaklann yeterli olup olmadığını so-
rardı. Bunlara çare bulurdu, doktor
bulurdu, hasianede yer bulurdu. Çev-
resi çok güçlüydü. Mesela, istediğınız
Hr profesöre Üğur aracıhğıyla çok ko-
lay ulaşabıhrdıniz. Bu bakımdan
Uğu.'un dostluğu salt bir kişinin dost-
luğu değıl, Uğur'un mesleki yaşamı-
ndan. karizmasından gelen bütün ola-
naklann arkadaşlanna cömertçe
açıldığı bir zıyafet sofrasıydı.
Ohepöndeydi
Uğur, lise l'den ben hepbultınduğu
toplumda öne geçmiştir. Kültür ola-
rak öne gitmiştir, bilgi olarak öne git-
miştir, sosyal olaylan algılayıp. sente-
ze ulaşmak açısından öne gitmiştir. Ve
de bence en önemlisi, olaylann ciddi-
yeti içinde fakat bir kara mizah anlayı-
şı içinde. bir fîkir parlaklığı içinde öne
gitmiştir. Uğur'la biraraya gelip de,
eğlenmemenin, gülmemenin, mümkü-
nü yoktu. Meselelerin zor yanlannı,
zor yanlannın getirdiği komiklikleri
çok büyük bircerrah titizliği içerisinde
çeker e'le alır ve dolayısıyla, o ciddi ko-
nularda bile insanı güldürür veya o
konunun içindeki gızli komiklikleri
ortaya çıkanrdı. Onun için Uğur'la
beraber olduğumuz zamanlarda çok
keyjflenir, eğlenirdik.
Örneğin, lisede edebiyat dersinde.
edebiyat hocamız dersi teatral bir üs-
lupla anlatırdı. Haşim'i işliyorsa, şiir-
leri Haşim gibi okurdu. O havaya gjr-
meye çalışırdı. Uğur ise sözlüye
kalktığj zaman, hocanın sorduğu so-
rulan, aynı hocanın üslubunda cevap-
landınrdı. Hocanın kullandığı doğru
ve yanlış vurgulan, jest ve mimikleri
kulîanırdı. Biz yerlere yatardık. Hoca
da farkında olmadığı için bize dönüp,
'Arkadaşınız çok güzel anlaüyor. niye
gülüyorsunuz?" derdi. Çok iyi bir göz-
lemciydi. Matematık dersinde, Uğur
hocanın sorduğu bir trigonometri
problemine karşılık, daha zor bir
problemi ortaya atardı. Ama bu ger-
çek bir problem olmazdı, espirili, tri-
gOıiometriye uymayacak bir problem
olurdu. Hoca anlayana kadar, biz gül-
mekten ölürdük.
Üniversite sıralannda. açıkoturum-
lar. paneller düzenlemeye başladı.
1960-70 arası üniversite eğitiminin en
özgûr olduğu dönemdi. !lk defa Uğur
düzenlemiştir. bu eğitici toplantılan.
Hukuk Fakültesi'nde düzenlenen bu
toplanülarda, Türkiye'nin en seçkin
isimleri, gerek siyasi kanattan, gerekse
bilimsel kanattan, Uğur'un düzenledi-
ği kadrolar içinde ve gene Uğur'un or-
taya attığı konular içinde tartışırlardı.
Parayı sevmezdi
Uğur'un en büyûk özelliklennden
bir tanesı de kesinlikle paraya önem
vermezdi. Hiçbir zaman ne yetenekle-
rini, ne olanaklannı, hele hele potansi-
yelini paraya çevirmeyi düşünmedi.
Onun için para ancak, hayatını idame
ettirmesi için yeterli miktarda olmaby-
dı. Mesela, bir gazete Cum-
huriyet'ten aynlmadan çok önce,
transfer ücreti olarak kendisine açık
çek teklif etti. Uğur, bu teklifi "Ben
Cumhuriyet'te Nadir Nadi'nin kadro-
su olarak çalışacağım, benim gazeteci-
liğim paraya bağh değildir" diyerek
geri çevirdi. Uğur, tanık olduğu her
olayı, mizahi hale getirmeyi, kara mi-
zah olarak ele almayı bilirdi. Bunun en
bariz örneği de "Sakıncalı Piyade"dir.
Pekçok insanın ruhsal deprasyona gi-
rip, yazmaktan çizmekten vazgeçeceği
bir ortamda, Uğur, bunu bir mizah ki-
tabına dönüştürmeyi bilmiştir. Uğur'-
un ilgi duyduğu konular sonsuzdu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin iyiliğine ve
kötülüğüne yönelen bütün konular
O'nun konusuydu. İyi olanlan, tabi ki
iyiliklc araştınrdı kötü olanlan da ön-
lemek için araştvnrdı.
O
A
u
A
R
Ğ
N
K A
UR
L
D
IV
A
A
ıu
T
ş
M
1
L
C
Y
A
u
0
R
\
1
u
R
yazılannda 'yahu Uğur bu kadar ola-
yın üzerine gidiyorsun, bunlan yazar-
ken, bir çekingenlik, tedirginlik duy-
muyor musun? Başına bir iş gelebilir'
derdik. O da espri yaparak. 'Yahu bu
iş kazası" derdi. 'Meslek hastalığı' der-
di. 'Siz karayollannda trafik kazası
oluyor diye arabaya binmiyor musu-
nuzT derdi. Onu da o şekilde kara mi-
zah anlayışı içerisinde geçıştirirdi.
Çünkü Uğur, hayatının hıçbir döne-
minde korkmadı.
İyi bir avukat
Uğur. bir avukat olarak da çok ba-
şanlıydı. Uğur, avukathğa devam et-
seydi, bugün herhalde Türkiye'nin en
büyük avukatı olacağı şüphesizdi,
ama en zengin avukatı olur muydu,
bilmem.
Uğur'un şaşmaz ideolojisı ve şaş-
maz sevgisi Kemabzm'di. Liseden beri
bu ideolojisinden hiç şaşmadı. O'na
göre Atatürk, gelmiş geçmiş en büyük
liderdi ve son günlerde de 'Okudukça,
araştırdıkça Atatürk'e hayranlığım
daha da artıyor' diye sık sık söylerdi.
"Öyle bır deha olamaz, o güç koşullar-
da neler yapmış' diye sık sık Atütürk
hayranbğını dile geü'rirdi.
Uğur'a solcu diyenler de oldu.
Uğur'a solcu diyenler de vardır, Mos-
kova'ya git diyenler de vardır. Bunlar
o zaman içinde o insanlann fütursuz-
luğundan doğan bir şeydi. Uğur
Mumcu. araşürmacı olduğu için Ke-
malizm'le bunlann etkileşimini araş-
tırdığı için o konulan da ele almıştır.
Ama hiçbir zaman o konulara sapla-
nıp, Kemalizm'i inkar etmedi.
JL azmaya Yön Dergisi'nde
başladı. Orada da beraber çalıştık.
Çok büyük gazetecilik heyecamvardı.
Cumartesi ve pazar günleri diğer in-
sanlar gibi sinemaya gideceğine, açı-
koturumlar düzenlemek için çalışırdı,
toplantı tutanaklannı düzenlerdi ve is-
terlerse onlan gazete haberi haline ge-
tirirdi. Üniversiteyi bırakm, liseden
beri Uğur hep, araştıncı, toplumsal
sorunlarla uğraşan, çok okuyan ve bu
konularda herkesten. yaşıtlarından ve
Türkiye'deki herkesten çok ileri bir
I J ğur Mumcu ile en son görüşen kişi arkadaşı,
,aile dostu Öcal Beningtan. "Akşam bize yemeğe
geleceklerdi, teleıonda konuştuk"diyen
Beningtan, Mumcu'nun bir an olsun ölümden
korkmadığını ve kendisine yapılacak olası
saldınlan, "Iş kazası" olarak degerlendirdiğini
söyledi.
adamdı. Tabii büyük bir birikimdir çok büyük oldu. Eğer ölümünü göre-
Uğur. 50 senede bu birikimin böylesi
cömertçe harcanması. tabii Türk kül-
türü için, Türkiye için yazıkür. Uğur'-
un 20 senede ulaşüğı mesafeyi gö-
zönüne ahrsak, o birikimle bir Uğur'-
un ileride 10 senede, 20 senede neler
verebiieceğini, kolayhkla hesap edebi- Yenmeyen akşam yemeği
lirsiniz.
Eşi Güldal, hayatımda tanıdığım,
kocasını en iyi tamamlayan insanlar-
dan biridir. Uğur'un özgürce düşün-
mesi ve çahşması için ne gerekiyorsa
yaptı, kesinlikle korkmadı. kesinlikle
Uğur'un yaratıcılığını engelleyici bir
bilseydi, ölümden sonra yaşamak diye
bir şey olsaydı, bu ölümünü herhalde
o da severdi. Uğur'un hatırası ve ailesi
bizim için artık en önde gelen bir arka-
daşbk mabedidir.
tutum veya davranış içine girmedi. O'-
nun sadece düşüncesi, Uğur'un dü-
şündüğü gibi, ıstediği gibi, olduğu gibi
yazabilmesini sağlamaktı. Hanı her
başanlı erkeğin ark^sında bir kadın
var derler, eğer bu doğruysa, Uğur'un
bütün potansivelini yazılanna döke-
bilmesini sağlayan kadın da Güldal'-
Öldürüldüğü gün Uğurlar bize ye-
meğe geleceklerdi. Çocuklar bizi çok
severlerdi. Karne dönemlerinde bulu-
şup, yemek yemek adet olmuştu. Dı-
şarda yemek yemek için karar verdik.
O sırada işimiz çıktı, Cumartesi günü
yapamadık, pazar gününe kaldı. Pa-
zar günü için ben telefon ettim, saat
11.30 sıralannda. Bu akşam yemeğe
bekliyoruz dedim, 'olur' dedi. Yalnız
öğleden sonra bir işi olduğunu söyle-
di. Akşam saat 19.00'da bizde olacak-
lannı söyledi. Uğur babk severdi.
Hale çıktık, babk almaya. O sırada
dır Liseden" beri bir arkadaş grubu- arabanın radyosundan 'Uğur Mumcu
muz vardı. O gruptan daha şimdiye öldürüldu, yayın akışımızı bu nedenle
kadar kimseyi vermedik. ilk kezenye- değişunyoruz' şekbnde anonsu duy-
teneklimiz gitti. Belki de kader o yete- <*uk. Penşan olduk. O na babk alama-
neğinden dolavı onu seçti. Ölümü de
d a n
Gazıosmanpaşa'ya gittik.
BERÎN NADtUĞUR MUMC17YU ANLATIYOR:
Muthı yülar..Nadir Nadi, Uğur Mumcu, Güldal Mumcu ve Berin Nadi, bir aile ziyaretinde birarada.
Cumhuriyet 4. kez öksüzkaldı"Ne zaman tanıştık, hatıriamıyorum bile. Çünkü, her zaman
Cumhuriyet'in içinde varmış gjbiydi. Cumhuriyet'in ilkelerine öylesine
denk düşmüştü ki..."
Uğur Mumcu'yu anlatmaya bu sözlerle başbyor Berin Nadi. O'nun
Türkiye'de çok az rastlanan, araştırmacı yazarbğını anımsaüyor ve yeni
kuşakta da böyle yazarlann çıkmasmı umuyor. Uğur Mumcu'yu
anlatmamn, söyleşi ve inançlanyla bütün Cumhuriyet'i anlatmak
olduğunu vurguladığı konuşmasını şu sözlerle sürdürüyor:
"Bütün aileyi çok severdi. Güldal, ona göre bireşti. Çocuklanndan söz
ederken gözlerinin içi bir başka parlardı. Tatlıyı çok severdi. her gelişinde
mutlaka, baklava yenirdi. Son zamanlarda üzgün, kaygıb ve ke>ifsizdi.
Bütün meziyetler vardı. İyi bir eş. iyi bir aile babasıydı. Baa
yazarlanmızda olduğu gibi hiçbir görkemli hasreti yoktu, mükemmel bir
insandı.
Cumhuriyet dört kez öksüz kaldı; ilki Agop Arat'tı. Sonra Nadir Nadi,
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ve Uğur Mumcu. Onlar, Cumhuriyet'in orta
direğiydi hep. Biz, yaşatmak niyetindeyiz, çünkü ilkemiz tek; Atatürk
ükeleri."
Halit Çelenk, ölümünden 3 gün önce görüştüğü Mumcu'nun sözlerini tekrarhyor
Sııikastı önlemekmümkün değil• Halit Çelenk, 44 vıllık bir I JÛ^+JBL—J t^mr—m^ 02.30 şuianndSfonla'
'nun en çok üzüldüğü konu-
lardan binsi>se, Muammer Aksoy'un
öldürüknesiydi. Kendi ölüm şeklini de
alaya alırdı. O'na zaman zaman bazı
•Halit Çelenk,
avukat olarak Uğur Mumcu
cinayetinin aydınlatüması
konusunda pek iyimser değil.
1965 yıhndan bu yana tarudığı
Mumcu için, 'Dostluğu en
önemli özelliğiydi" diyor.
A A alit Çelenk Uğur Mumcu'yu
6O'lı yıllardan beri tanıyor. "1965
yıbnda kendisini tanıdım. Sürekb da-
valan izbyorduk. Ben avukat olarak,
o gazeteci olarak. Benimle görüşür,
bilgi alırdı. Dostluğumuz o günden bu
yana yoğunlaşarak sürdü" diyor. Çe-
lenk 12 Mart'ta Mumcu'yla birlikte
gözaluna alındıklanm. Dışkapı'da
Sankışla'nın karşısındaki 3 numarab
askeri cezaevinde birükte yattıklannı
anlaüyor. Cahit Talas, Mümtaz Soy-
sal. İlhami Soysal da koğuş arkadaş-
lan arasında. Çelenk, Mumcu'nun sa-
bahlara kadar espnler yaparak koğuş-
takileri nasıl güldürdüğünü unutamı-
yor. Yıllarla sınanmış bu dostluk bu-
günlere dek ulaşmış. Mumcu'nun öl-
dürülmesinden birkaç gün önce yine
görüşmüşler. Halit Çelenk o günü şöy-
le anlattı:
"Ölümünden 3 gün önceydi. Eşi
Güldal'la birlikte bize geldiler. APO
ile ilgili bir dizi hazırladığını, birçok
gerçekleri belgelediğini söyledi. Biz o
zaman kendisine korkularimızı anlat-
tık. Hatta eşim Şekibe Çelenk, 'Uğur
senden korkuyorum. bir şey olabilir'
dedi. Uğur da, 'Eğer böyle bir plan
varsa, önlemek mümkün değildır' kar-
şılığını verdi. Eşi Güldal da Uğur'u
doğrulayan sözler söyledi."
Çelenk "dostluğun" Mumcu'nun
cn önemli özelliklennden bin olduğu- eşim Şekibe Çelenk'ten öğrenen Uğur, Çiftçi ve birçok milletvekili dostla bir-
Ankara Valisi'ne. İçişleri Bakaru'na, likte Ankara Emniyeti'nin kapısmda,
Ankara savcısına, emniyet müdürüne daha sonra da serbest bırakılıncaya
telefon ederek salıvenlmem için çaba kadar DGM'nin kapısmda sabahla-
göstermiş. Prof. Alpaslan Işıklı, Prof. mıştı. Prof. Muammer Aksoy'un öl-
Sadun Aren. SHP miletvekili ömer dürülmesinden bir gün sonra gece saat
Halit Çelent ve Uğur Mumcu 1965 yüından bu yana dosttu. Koğuş ve duruş-
ma arkadaşhğı gibi e\ reler geçiren bu dostluk ydlarta sınanmıştı.
ğ
nusöyledi ve Mumcu'nundostluklan-
na ilışkin bazı anılannı anlattı:
"Yazdığım bir yazıdan ötürü DGM
savcıbğının yakalama emriyle gece ya-
DAL'a götürülmüştüm Olayınsı
efonla ve daha son-
ra mektuplarla ölüm tehditleri almış-
tım. Muammer hoca Türk Hukuk
Kurumu'nun başkanı. ben de 2. baş-
kanıydım. Telefondaki ses, sıranın
bende olduğunu söylüyor ve galiz kü-
fürler savuruyordu. Bu olayda Uğur
Mumcu, Adalet Bakanı, Ankara sav-
cısı ve emniyet müdürüyle görüşerek
bana koruma veribnesini sağlamıştı.
Aynca. evinden getirdiği telefona takı-
lan bir aleti bana vermiş ve tehdit ko-
nuşmalannı banda almamı istemişti."
ÇifteUğur
Halit Çelenk'in bir başka anısı kızı
Serpil'in Kaya Güvenç'le nikahlandığı
güne ilişkin. Çelenk, Mumcu'nun nikah
salonuna Uğur Alacakaptan'la kol kola
girdiğini ve gülerek" çıfte ugur olsun
diye iki Uğur birlikte geklik" dediğini
unutamıyor. Mumcu'nun cezaevindeki
tutuklulara elbise ve para yardımlannı
da unutamıyor. Çelenk, "Sıİc sık bize ge-
lir evinden bavullar dolusu topladîğı
tngiliz kumaşından yapılı yeni elbiseleri,
paltolan. kazaklan getirir, bunlan ço-
cuklara götür. derdi. Kendisinin getirdi-
ğini söylememi bile istemezdi" diyor.
Çelenk. sadece Uğur Mumcu'nun de-
gü, "çok sevdiği eşi Güldal'ın da dost-
lanna çok düşkün olduğunu" ekliyor.
Belfıtığı ve kemik erimesınden tedavi gö-
ren eşi Şekibe Çelenk'e Güldal Mumcu'-
nun Atakule'den abp getirdiği ve taktığı
ağn kesici rengarenk taşb kolyeyi anlat-
madan edemiyor.
Halit Çelenk, "44 yıllık bir avukat"
olarak Mumcu cinayetinin aydınlatıl-
ması konusunda fazla iyimser değil. "27
Mayıs'ı, 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü gördüm.
Bu tür cinayetleri acıklığa kavuşturamı-
yorlar. Bütün gönlümce, içtenlikle faili
meçhul cinayetlerin, Mumcu cinayetinin
faillerinin bulunmasını diliyorum. Ama
bu konuda iyimser olmadığınıı itiraf et-
mek istiyorum" diyor.
YARIN EMİN CÖLA$AN
NAZLIILICAK.
POLITIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Solun BiHigi...
Uğur Mumcu cinayeti sol için bir yol gösterici oldu.
Yüz binierin meydanlarda toplanıp, "Birlik isteriz!" diye
bağırmaları darma dağınık olan solun aklını başına ge-
tirdi mi?
"Birlik isteriz!.."
Düşünüyorum da solda ne zaman dirlik oldu ki birlik
olsun! Solda birliğin doğmasına engel olanlar solun dı-
şından değil içinden geldi. Birlik istendiğinde solun çev-
resi 'ben bilirimciler'le kuşatıldı. Böyle olunca da birlik
yerine dağınıklık egemen oldu.
Şimdi şöyle çevreye bir bakın, meydanlarda toplanan
yüz binierin hepsi sol mu? Bu kadar sol olsa iktidar çarv
tada kekiik demektir. Elbette bu yüz binierin hepsi solcu
değil!.. Belki çoğunluk sağ, sol demokratlardadır Insan
haklarından yana olanlar, demokratlar, özgürlükçüler,
laikler, Kemalistler, liberaller bir araya geldi mi mey-
danlar böylesine dolup dolup boşalıyor. 12 EylüTden bu
yana neydi olanlar? Bir ölü toprağı serpilmiş gibiydi. Ne
yana dönseniz, eziklik, bezginlik, suskunluk ve umut-
suzluk!.. Biryağmurlugündekalabalıklarcoştu, kendine
geldi, şahlandı, kükredi.
Ele böyle bir fırsat geçtiğine göre demokrasiye giden
yol açılmalıdır Demokrasinin önündeki engeller, pürüz-
ler temizlenmelidir. Türkiye'de demokrasiye giden yol
faşizmin üstünden geçer. Faşizm yenilmedikçe demok-
rasiye ulaşılmaz. Türkiye'de her zaman gizli bir faşizm
vardır. Belli zamanlarda bir köşeye çekilir, siner, yiter
gibi olur ama fırsat buldu mu hemen hortlar, ortaya çıkı-
verir. Bırakalımöteki askeri hareketleri,Turgut Kazan-
ın dediği gibi, beşli cunta' böyle ortaya çıkmadı mı? Her
şeyi Atatürkçülük adına bozup dağıtmadı mı? Meydanla-
rm dolup taşması karşısında neden siniyor, sesi çıkmı-
yor. "Beşli cunta hesap vermelidir!.." denjnce görün-
mez olmuyor mu?
Zaman zaman demokrasiye giden yollar açılır, önün-
deki engeller kalkar, ufukta bir umut belirir, sol kendine
gelmiş gibi olur. Işte gizli faşizm çimenler arasına sin-
miş bir yılan gibi başını gösterir, her türlü umudun üstü-
neyürür. Içerdetomurcuklanan demokrasi özlemlerinin
üstüne bir ölü toprağı serpilir. "Ne oldu?" demeye kal-
maz bir karanlık çöküverir. Ben böylesi karanlıklardan
hep korkmuşumdur. Böylesi karanlıkların sonu tekin de-
ğildir.
Bir delibozuk çıkar, vatan, millet, sakarya der, ortalı-
ğa dökülür. Böyle diyen de kendisidir, böyle diyeniere
kizan da kendisi...
12 Eylül faşizminin getirdiği bütün kötülükleri 12 Ey-
lül'ün kendisi getirmemiş midir? Putunu kendi yapmış,
yaptığı puta gene kendi tapmıştr. Insan hakları kıyımla-
rı, idamlar, demokrasinin körlenmesi, partilerin kapatıl-
ması, Atatürkçü derneklerin ezilmesi, sendikalann, kitle
örgütlerinintozedilmesi bütün bozuklukların hortlaması
12 Eylül'le birlikte gelmemiş midir? Buna kendi putunu
kendi yapma, sonra bu puta kendi tapma denmez mi?
Umut verici serin bir hava esmeye başlamıştır. Sol,
tarihi içinde geç kalap bir esintiyi soluklamaktadır. Kala-
balıklar kendiliğinden meydanları doldurmaktadır. Bir
ışık, bir pırıltı görünüyor. Bu bizim parıltıyı ilk görmemiz
midir? Hayır, 1945'ten bu yana durmadan demokrasi
şar\ıları dinlemişizdir. Halkımızın ciili dönmediği, de-
mokrasiye 'demirkıraf dediği yıllardan beri kulağımız
doludur. Kaç anayasa çiğnenmiş, kaç anayasa yeniden
yapılmıştır. Kimler gelmiş, kimler gitmiştir.
Bir doğulu ağa anımsarım. Kendisine, "Anayasayı ni-
ye çiğnediği" sorulduğunda, söylediği şudur:
"Ne görmüşüm, ne bilmişim, ne de çiğnemişim..."
Doğrudur...
"Görünmeyen, bilinmeyen çiğnenir mi?"
Demokrasi yolculuğumuz buralardan geliyor. Solu
burada birleştireceğiz...
BULMACA
SOLDANSAĞA: JL 2 3 4 5 6 7 8 9
1/ Liberal Çifdiğin Sakın- 1
calı Piyadesi. 2/ Eskıden
şairlerin, kasıdelerinde 2
övgüsünü yaptıklan kişi- «
lerden aldıklan para ya
da armağan. 3/ Bıkkın- 4
hk...Satürn gazegeninin c
bir uydusu. 4/ Uzaklık
işareti...Padişahınmuha- 6
fızlığını yapan asker sını- -,
fi. 5/ Düşünce... Argoda
çok çabşan öğrenciye ve- 8
rilen ad. 6/ Geciktirilmiş g
borçlar için kullanılan
sözcük. 7/ Prometyıım elementi-
nin simgesi... Paylama, azarlama.
8/ İskambilde bir kâğıt... Sunma...
Hangi şey. 9/ Divan edebiyaünda
padişah çocuklannın doğumu,
sünneti, evlenmeleri gibi nedenler-
le düzenlenen eğlencelerin anlaül-
dığı yapıtlara verilen ad.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Andre Malraux'un, İspanya İç
Savaşı'nı konu alan ünlü romanı...
Doğu Anadolu'da bir ırmak. 2/
Diğer, başka... Kenar süsü. 3/ Kuyruksokumu kemiği...Oyuk
ya da çukur bir şeyin en alt bölümü. 4/ Bir işe girerken kendi
için güvence doğuracak bilgi ya da kefıl yerine geçebilecek ad
verme. 5/ Gemilerde tayfa yamağı... Radyumun simgesi. 6/ Eb
işeyatkın, becerikli... Kişisel duygulann etkili vecoşkuluanlatı-
mı. 7/ Bir madenin, dövüldüğü zaman yayılma özelliği. 8/ Kur-
naz, açıkgöz... Zihin. 9/ Muğla'nın bir ilçesi...Dağlann oyuk ve
kuytu yerieri.
VEFAT ve TEŞEKKUR
Merhum'Sariye ve Salim Aksoy'un oğlu, Saide Aksoy'un hayat
arkadaşı, Nesrin ve Metin'in babası, Hüseyin Ayaröz'ün
kayınpederi, Ebru ve Erdem'in" sevgili dedesi
AHMET NECMETltN
AKSOTun
Türkiye Yüksek thtisas Hastanesi'ndeki tedavisi sırasında yakın
ilgi gösteren; 4 Şubat 1993 Perşembe günü yapılan cenaze
törenine katılan; çiçek gönderen; telefon ve telgrafla acımızı
payla$an;
Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı SHP Genel Ba$kanı Erdal
Inönu, Adalet Bakanı Seyfi Oktay, Kültür Bakanı Fikri Sağlar,
Jandarma Genel Komutanhğı Kurmay Başkanı Tümgenera]
Yalçın Erten, SHP Genel Sekreteri Cevdet Selvi, SHP Genel
Sekreter Yardımcısı Mehmeı Kenmoğlu, Ankara Valısi Erdoğan
Şahinoğlu, Başbakan Yardımcısı özel Kalem Müdürü Uğur
Bûke ve Mamak Beledıye Başkanı Selahattin öcal'a; ANKA
Ajansı Genel Müdürü Müşerref Hekimoğlu, Çağdaş Gazeteciler
Dernegi, Parlamento Muhabirleri Derneği, Insan Hakları
Derneğı ve Türkiye lnsan Haklan Vakfı'na; Adalet Bakanlığı,
Emeklı Sandığı Genel Müdurlüğu yönetici ve çalışanlarına,
Jandarma Genel Komutanhğı Karargâh mensuplan ile Jan.
Muh. Ana Depo v« Fabrika Komutanhğı personeline, Türkiye
Yuksek Ihtisas Hastanesi dostorlanndan Sevim Ebil, Oktay
Özer, Murat Bayazıt, Anestezi Uzmanı Ayse Zorlutuna, Hastanc
Müdürü Fual Kenter ile Kardiyovasküler Cerrahi Servisi ve
yoğun bakım görevlisi hemşire ve hastabakıcılanna, tüm akraba,
dost ve yakınlarımıza teşekküt ederiz.
AİLESt