Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 KASIM1993 PEBŞEMBE CUMHURİYET
DUNYADAN
Hıldebrant,Aknanya'dasevilenbirpolitikaa
Slje üfeto Jjork eimcö
Regine Hildebrandt Alman
birbği sürecınin ınsancıllaş-
ması yönündeki güçlü bir
dürtüyle gittiğı her yerde alkışlar ve
elmalarla karşılanıyor
Elma, Hıldebrandt'ın en sevdiği
meyve. Adeia temel yemeği elma.
Gûnde 10-20 elma yivor ve efsanesi
her yere ondan önce gittiğınden, her
yerde ev sahipleri onu "hoşgeldiniz"
çiçeğinin yanında sunduklan bir ça-
nak ehnayla karşıhyorlar.
Alkışlann yoğunluğu daha da
anlaşıhr dûzeyde. Hildebrandt'm
yalruzca doğduğu büyüdüğü doğu-
da değil, bütün Almanya da geniş ve
gittikçe de büyûyen bir hayran kitle-
si var. Bırkaç yıl öncesine kadar hıç
kimsenin tanımadığı Hildebrandt.
şimdi ûlkenin en çok sevılerf^oliti-
kacılanndan biri.
Doğunun en büyük eyaleti olan
Brandenburg'da Toplumsal ilişki-
ler, KadmTAıle yaşamı ve lşçi Baka-
nı ünvanını taşıyor. Hiç kimse bu
kadar çok görevin ona fazla geleceği
izlenimini taşımıyor.
52 yaşındaki Hildebrandt, ener-
jiyle dolup taşıyor. Notlanna bak-
madan yaptığı yaylım ateşine ben-
zer konuşmalannda. insani acılar
hakkmda ıfade etüği içtçn üzüntüy-
le, istatistiksel alandaki yetkinliği
bir araya getiriyor. Bütün işlerini
son hızla. tam bir güç ve yoğunlukla
yapıyor. Geçenlerde Neubranden-
burg'un 140 km güneyindeki Bad
Lıebenwerde kasabasında yapılan
bir halk toplanüsında, kasabablar
birbiri ardına söz isteyip, ondan
yardım dılediler. Bir tanesi işsizdi ve
işsizlik ödeneğinın tamamını alamı-
yordu. Bir diğeri oturduğu daireden
çıkanlacağından korkuyordu.
Üçüncüsü. sağhk sigortasının, kro-
nik bir hastahk ıçin uzun süreli ev
bakımı masraflannı karşılayıp
kars,üamayacağını merak edıyordu.
Hildebrandt her birine özlü ve seve-
cen yanıtlar verdi.
Toplantıya katılanlardan biri,
onun hakkındaki düşüncelerini
"Doğrudan doğnıya yüreğinden ko-
nuşuyor. Söylediği her şeve güveni-
yorsunuz. Size hiçbir zaman yalan
söylemiyor" şeklinde ifade ediyor.
Siyasal alaycılığın gittikçe yaygın-
laştığı bir ülkede. bu gibi duygular
gittikçe daha ender dile getiriliyor.
I"Cumhurbaşkanlığı beni
tatmin etmez"
Insarüar Hildebrandt'ı Sosyal
Demokrat Parti'nin liderliğine doğ-
ru ıteliyorlar ve aralannda edebiyat-
çı Günther Grass'ın da bulunduğu
önde gelen Alman aydınlannı, onu
etkin ama daha çok törensel bir
mevki olan cumhurbaşkanlığına
aday göstermeye zorluyorlar.
Hildebrandt, bu fîkre karşı çıkı-
yor. Eger gelecek yıl yapılacak se-
çimlerde Sosyal Demokratlar ikti-
dara gelecek olursa, hükümette gö-
REGEVE HİLDEBRANDT KIMDm?
Regine Hildebrandt, Federal Almanya 'da Sosyal
Demokrasininyeniumudu. Hildebrandt ülkede umudıı
ve kirlenmemişliği temsilediyor.
Eski Batı Almanya 'nın ulaştığı gözkamastırıcı lüketim
düzeyineduyduklarıözlemle iki Almanya'nın
birleşmesine coşku ile "Evet'diyen, ancakyaşldarın
çoktan unuttuğu, gençlerinse zaten hıç tantmadığı
"kapitalizm "le tanışmca unaıtlar öjkeye, beklentiler
acıya dönüştü. Eski Doğu Abnanya 'nın dev boyutlu
ekonomisi oldukça hızlı ve sancıh ve -galiba- hunhar
operasvonlarla kapitalizme dönüştûrûlürken işsizlik
patlamayaptı. Batı'dangelen ve vurgunculuğuyaşam
felsefesiedınmiş '' Yuppiler "vek ibirli''Maneger''lar
Doğu Almanlara kapitalizmi çabuk ve aamasızca
öğrettiler.
Doğu 'nunfırsatçıları da bu akrnıa ikinci takım olarak
katütnca çürümeye bozulma tüm Doğu Almanya top-
raklarım sardı. İşte Brandenburg 'tan çıkan bir kadın
politikaa, Regine Hildebrandt bunoktada bir tşık
olarakparlamaya başladı. Kirlenmemışti. Yaşam
öyküsûndekaranlık noktalaryoktu. Alışılmadık
dûzeyde sadeydi ve birpolitikacıda rastlanfnayacak
dûzeyde alçak gönüllüydü.
îktidardakimerkez sağpartinin liderıBaşbakan
Helmut Kohl, yeni cumhurbaşkanı adayı olarak, eski
Doğu Almanya 'dangelen ancak aşırı sağcıfıkirleriyle
faşist Republikaner Partisi'neyaraşan silik birpoli-
tikacıyı ortaya atmca ülke çapındapatlayan öjke
dalgası SosyalDemokrat Parti'nin (SPD) adayları
arasında Regine Hildebrandt 'ın adtnm geçmeye
başlamasıyla görece duruldu.
SPD 'nin eskikuşağmm son temsUcilerinden Johannes
Rauyakındöneme kadarsosyaldemokratların doğal
cumhurbaşkanı adayı olarak kabuledilirken şimdi ibre
Regine Hildebrandt 'a dönmûşe benziyor. Hem de
şaşılacak bir hızla...
rev almak niyetinde olmadığını söz-
lerine ekliyor.
Bu konudaki görüşünü Bad Lie-
benwerda'dakı toplantıdan sonra,
"Mesleğimi bırakıp politikaya atıl-
dım, çünkü btırada doğudaki insanla-
nn yaşamlarmda bir değişiklik yap-
mayı istiyordum. Ben iş yapmayı se-
viyorum oysa cumhurbaşkanı mev-
kânde hiçbir şey yapdamıyor. Beni
tatmin eden tek şey, doğrudan halkla
bütünleşerek gerçekleştirilen proje-
lerle ilgflemnek" şeklinde ifade edi-
yor.
Bir sonrakı konuşmasını yapmak
için Brandenburg'daki turuna son
hızla devam ettiği sırada, elmasın-
dan kocaman bir lokma daha ısıra-
rak doğu Almanya'ya ilişkin düşün-
celere dahyor.
"Doğuda ruh hali son derece değiş-
ken" diye başbyor sözüne. "İş oidu-
ğu zaman özellikle anne-baba >e tabii
tüm aile için her şey yolunda demek.
İnsanlar eskiden yalıiızca televiz\on-
da görebildikleri her türiü \enibğin
tadınıçıkarabilivor.
Ama ne var ki insaniarm çoğu işstz.
Doğuda yaşayanların yüzde 50'si ge-
lirlerinin tümünden > a da yansından
yoksun kalmış durumda. Bütün bu
yenilikkrden çok uzaktalar. Sosyal
güvenlik kurumlanndan yardım
alanlar, özellikle emekliler ve yalnız
anneler çok mutsuz oluyorlar.
Çok pahalı olduğu için bir dergi
satm alamıyorlar > a da traım a> a bi-
nemiyorlar. İşte bu durumdaki insan-
lar, iki Almanya'nın birleşmesine hiç
de olumlu bakınryoriar."
Hildebrandt, Doğu Almanya'da
bir insan ışıni kaybettiğinde bunun
baüdakinden çok daha kötü sonuç-
lara yolaçüğını belirtıyor. "Eski dö-
nemde tşyeri, yaşamın merkezi de-
mekti. Tatilinizi orada planlarduuz;
raüze ve tiyatro gezUerini orada ka-
rarlaştınrdmız; doktorunuz, spor sa-
lonunuz oradavdı; ne zaman bir so-
runla karşdaşsanız oraya giderdiniz.
İşyeri ansızm kapanınca insaniarm
gidebileceği bir yer kalmanuş oldu."
Bütün bu aamasız gelişmelen ba-
şını sallayarak değerlendiren Hil-
debrandt, pencereden bakarken al-
çak sesle, "Batıdaki insanlann bu-
rada ne gibi sorunlarla yüz yüze oJdu-
ğumuza ilişkin pek az bilgisi var" di-
yor. Hildebrandt, Doğu Almanya'-
da komünist rejim yıllan boyunca
hiçbir muhahf gruba katılmamış.
"Bu gibi etkinlikler rejime karşı
komplo olarak değerlendiriliyordu ve
eger böyle bir şey yaparsanız, yasak
smınnı aşmtş oluyördunuz." diyor.
Bununla bırbkte, Protestan kilise-
sı çevrelerinde etkinliklerde bulun-
muş, kendisı gibi, aılesınin bireyleri
de yetkililerin pek hoşuna gitmeyen
kimi konumlar almışlar. Örneğin
çocuklan okuldaki zonınlu askerlik
egitımine karşı çıkmışlar, bu tutum-
lan yüksek öğrenıme başvurdukla-
nnda güçlüklerle karşılaşmalanna
yol açmış.
Kocası Doğu Alman ordusuna
kaülmak yerine sı\il hizmette görev
almayı yeğlemiş. Askeri bir atış ala-
nı inşaatine yardım etmeyı reddettı-
ği için altı ay hapıs cezası alrnış. Ba-
yan Hildebrandt da, 1968"de Sov-
yetlerin Çekoslavakya'yı ışgalını
protesto eden bir dilekçeye imza
koymuş ve hükümet liderlerine dü-
zenli olarak protesto mektuplan
göndermiş.
1990'da yapılan ilk ve son serbest
seçimlere katılmış ve Sosyal De-
mokrat mılletvekili olarak Doğu
Alman parlamentosuna girmiş.
CDU'lu (Hristiyan Demokrat Par-
tı-Merkez sağ) Başbakan Lothar de
Maiziere onu Sosyal İlişkikr Bakanı
olarak atamış. Bırleşme sonucu hü-
kümet feshedildığınde Hildebrandt,
Brandenburg'da siyasete atılarak
burada eski mevkiindekıne benzer.
ama daha da geniş sorumluluklar
üstlenmiş.
Hamburg'ta yapılan son eyalet
seçımlerinde Hildebrandt, Sosyal
Demokratların kapanış konuşması-
nı yapmıştı. Başta onun hakkmda
yaalanlan okuyup televızyonda iz-
lemiş olan ve artık onunla tanışmak
isteyen Batılılar'dan çok sayıda çağ-
naldı.
I Hildebrandfa
• herkes güveniyor
Batı Almanya'nın Fransa
sınınndaki Saar eyaletinde, Saarlo-
uıs kenü mılletvekili olan Ottmar
Sdıreiner, "Hildebrandt Almanya'-
nın en sevilen polirikacrsı. Bu onun sı-
radan insanlann haklarını korumas»-
ndan ka>naklanı>or. Başka politi-
kacılar da bunu vapıvorlar ama ona
herkes gûven duyuyor" diyor.
Hildebrandt insulin araştırmala-
nnda uzmanlaşmış bir biyolog.
1990'da siyasete atılmadan önceki
yıllarda şeker hastalığı tedavisinin
yapıldığı bir klinikte çalışıyordu.
Mesleğıne geri dönmeyi istediğini
söylüyor ancak bugün için bunun
mümkün olmadığının farkında.
Bu konudaki görüşlerini "Siyasal
bir kişilik değilim ve siyasete girmeyi
asla istemedim. Eski işime dönmeyi
çok isterdim. Ancak, Doğu Alman-
ya'yı geliştirecek projeiere ilişkin
bazı fikirierim var. Bu önetnli bir gö-
rev" diye ıfade ediyor.
Stephen Kinzer
Vatikan-israil
Papa
Yahudilerle
yakınlaşıyor
Vatikan uzun bir
aradan sonra ilk kez
İsrail'ledahasıcak
ilişkilerkurmaya
başladı. Diplomatlar
bundaFKÖ-İsrail
antlaşmasının rol
oynadığını düşünüyor.
Vatikanh bir yetkili, Vatikan ve
lsrail'in, iki ülke arasında
diplomatik ilişkilerin kurulmasını
sağlayacak birantlaşmaya
oldukça yakın olduğunu, ancak
"yöntem, zamanlama ve biçim"
üzerinde bir süre daha calışılması
gerektiğını bildirdi.
Diplomatlara göre bu açıklama,
İsrail ve FKÖ arasında eylül
ayında Washıngton'da imzalanan
antlaşmanın, ülkeler arasında
ilişki kurma sürecini
hızlandırdığının bir göstergesi.
Vatikan'ın Israil'le ilişkileri daha
önceleri resmi çerçeveyi
aşmıyordu. Papahk da, Filistin
şorunu çözümlenene kadar,
İsrail'le ilişkilerin
yumuşatılrnasından yana
olmadığfru beh'rtiyordu.
Vatikan, bölgedeki üç tektannh
din (Museviler, Müslümanlar,
Hıristiyanlar) ıçin. Kudüs'ün
kutsal bir kent olarak kalmaya
devam etmesini sağlamak üzere
uluslararası birgarantinin
verilmesi gerektiği üzerinde de
dunıyordu.
Vatikan, İsrailie kurulabilecek
ilişkilerin, Irak, Mısır. Ürdün gibi
Arap ülkelerinde yaşayan
Hıristiyan azınlığa zarar
verebileceğine dair kaygılar
taşıdığını da açıklamıştı.
Yapılan açıklamada. antiaşmaya
son halınin ne zaman verileceği
dile getirilmezken, göı üşmelerin
"sonuca yakm" olduğu
belirtiliyordu. Diplomatlar, iki
ülke arasında iki ay içerisinde bir
antlaşmanın imzalanabileceğini
söylüyorlar.
Etnik çaüşma Burundi'ye kan ağlatiyor
Slje ^cto Uork eimcs
B
urundi, Afrika'ran küçük
bir ülkesi. Siyah kıtanın pek
çok ülkesinde olduğu gibi,
bu ülkede de etnik çaüşmalar. dar-
beler yaşamlan yok ediyor. Ülkenin
iki etnik grubu Hutular ve Tutsfler,
birbirlerine son yıllann en korkunç
saldınlannı düzenlerken, tüm ülke
kana bulanıyor.
Askerlerin Kiganda bölgesine dü-
zenlediği saldın sonucunda Hutu et-
nik grubuna bağlı düzinelerce köylü
öldü. Aslmda. cumhurbaşkanının
öldürüldüğü 21 ekimden bu yana,
binlerce insan etnik çatışmalarda öl-
dürüldü ya da evlerinı terk etmek
zorunda kaldı.
Saldından sağ kurtulmayn başa-
ran çiftçı Jean Marie Arahadgazue,
"Tutsi halkından ve askerlerden olu-
şan iki kamvon dolusu insan. sabah
onda bizi öldürmeye geldi" diyor ve
ekliyor: "Kanmı, çocuklanmı ökhlr-
düler. Elimizden gelen tek şey, kaç-
maktı. Askerlcrin silahj \ardı. Silaha
karşı n'apüabilir ki?"
Bölgede bir katliamın yaşandığı,
evlerinden kaçıp kurtulrnayı bece-
renler sayesinde öğrenilebildi. Ne
var ki, askerlerin yolu kapaması yü-
zünden, söz ettikleri pek çok başka
ölüm olayını doğrulamak mümkün
olmadı.
Çarpışmalann henüz sona erme-
diğini gösteren bütün kanıtlara kar-
şın, ordu. ülkenin giderek sakinleşti-
ği ve ülkenin demokratik seçimlerle
ış başına gelmiş ilk Cumhurbaşkanı,
Hutu kökenli Mdchk>r Ndadaye-
nin Tutsi askeri yetkilüerince katle-
dilmesinden sonra, askeri birliklerin
tarafsızlığını koruduğu konusunda
ısrar ediyor.
farksızdı. Şimdi öç abna sırası karşı
tarafta. Dehşet verici bir durum."
Kigandadaki saldın. ikinci bir öç
dalgası gibiydi. Evleri Hutular tara-
fından yakılıp yıkılan Tutsiler, Tutsi
askerlerinin koruması altında geri
dönüp Hutu köylülerine saldırdı.
Eldeki karutlar, saldınlara ordu-
nun, üstelik hiç de aamsanamaya-
cak boyutlarda katıldığını gösteri-
yor.
Kiganda'daki olaylara benzer
sahneler. daha pek çok köyde ya-
şandı Evler. muz tarlalar^ yakıldı.
Köylüler korku içinde evlerini ter-
ketti. Şimdi, ülkenin merkezindekİ
Gitega köyünün hemen kuzeyinde,
Ruvubu Irmağı'nın sulannda, şiş-
miş vücutlar yüzüyor. Yaklaşık bir
ay önce Kibimba'daki bir benzin is-
tasyonunda diri diri yakılan, çoğu
okul çağmdaki çocuklardan oluşan
30 kişi çarpışmaİann kötücül ruhu-
nun simgesıne dönüştü.
Çarpışmalar yüzünden. çoğu Hu-
tulardan oluşan 800 bin kişi, komşu
ülkeler Ruanda. Tanzanya ve Zai-
re'ye kaçu. Sığınmaa kamplannı,
kolera. dizanteri, sıtma salgını kasıp
kavuruyor.
Çoğunluğunu Tutsilerin oluştur-
duğu 200 bini aşkm kişi ise ülke için-
de, burundi ordusu denetımindeki
kamplarda, berbat koşullarda yaşı-
yor.
I Darbeler ülkesi:
Etnik çatışmalara sahne olan Burundi'deki Ruvubu Irmağı'nın sulannda şişmiş cesetier yüzüyor.
Suikasttan sonra, şiddet birkaç
saat içinde bütün ülkeye yayıldı. Ça-
tışmalar, tıpkj öteki Afrika ülkeleri-
ni son yıllarda bir kargaşaya sürük-
leyen başka çatışmalar gibi, asıl ola-
rak iki etnik grubun birbirine karşı
kışkırtıhnasına dayanıyor. Burundi
nüfusunun yüzde 85'ini Hutular,
yüzde 14'ünü Tutsiler oluşturuyor.
Çoğunluğu çiftçi olan Hutular top-
rağa bağlı bir yaşam sürerken, yöne-
tim kademelerinde önemli yerlere
gelmiş olan Tutsüer, orduyu da
kontrolleri altında tutuyor.
Batıh diplomatlar, cumhurbaşka-
nının ay sonunda yapüması planla-
nan cenazesinde, yeni bir şiddet dal-
gasının patlak vermesinden endişe
ediyor.
Kızıl Haç'ın başı Daniel Augsbur-
ger, "EJini kana bulamayan tek kişi
kalmamış" diyor ve ekliyor: "Dar-
benin ilk dört günü, Tutsilerin öldü-
rülmesi için verilen açık bir çekten
I Burundi
Burundi, Belçika'dan bağımsızlı-
ğını kazandığı 1962'den bu yana et-
nik çatışmalara, askeri darbelere
sahne oldu. Bu yılki çatışmalar, da-
ha çok 1972yılındayaşanantrajedi-
ye benziyor. 1972 yılında, ordu ül-
keyi bır aylığına kapatmış. çoğu
Hutu kökenli olmak üzere, 150 bin
kişıyi öldürmüştü.
Son yapılan askeri darbenin so-
rumlusu kim, ne istiyor, pek açık de-
ğil. Bu belirsizlik, korkuyu daha da
fazla arttınyor. Başkent Bujum-
bura'daki Batıh diplomatlar. "Y«-
ratıhnak istenen kargaşaysa, darbe-
nin hedefine ulaştığı rahaüdda söyle-
nebiür'* diyor.
Hutu kökenli Cumhurbaşkanı
Ndadaye, 1972'deki katliamdan
kaçmayi başardıktan sonra Burun-
di Demokratik Cephesi'nin kurul-
ması sürecine katılmıştı. 40 yaşında-
ki Ndadaye. öldürülmedej* önce
yalnızca lÖOgüngörevdekalabildi.
Donatella Lorch
Romanya'nın umutlangeleoekbaharakaldı
^cUı JJork eimcs
Mevsimsiz gelen kışın yakıcı
ayazına karşı sannıp sar-
malanmış Mctoria Uleia
Bükreş'in pek az mal saülan açık
hava pazannda ahşveriş yapıyordu.
Dört yıl önce emekli oluncaya de-
ğin iyi kazanân bir muhasebeci olan
Bayan Uleia, Doğu Avrupa'run en
aamasız komünist rejimi çöktüğün-
den bu yana mali olarak durumun
çok kötüleştiğini belirtiyor. Bayan
Uleia komünizmin gittiğine mem-
nun. Ancak ekonomik koşullann
bu kadar kötü olmasının da gerek-
mediğini söylüyor.
Bu 54 yaşındaki dul kadın, "Tam
bir arayış dönemi geçiriyonız. Yolu-
muzu bulararyonız. V öneticiler kendi
siyasal \e ekonomik ayncalıklarmı
yitireceklerinden kaygılanıvorlar"
diyor. Ekonomistlerin çoğu bayan
Ulaia'nın bu görüşlerine katılıyor.
Komünist rejimin yıkılmasmdan
dört yıl sonra, pek az ekonomist du-
rumdan umutlu.
Ama eski sosyalist üflcelerin hiçbi-
rinde durum Romanya'daki kadar
kötü değil. Romanya'da Nikolay
Çavuşesku'nun ardıllan bölgenin
sanayileşroe düzeyi en yüksek ülke-
sinin ekonomisi üzerinde birbirini
izleyen düzenlemeler yapıyorlar.
Çavuşesku'nun iktidardan dü-
şürülmesi ve yargılanmasından son-
ra, Çavuşesku hükümetinin önde
gelenlerinden Ion İliesku devlet baş-
kanlığı görevini üstlendi. Başbakan
Nikolay Vakaroiu ve kabıne üyeleri-
nin bir çoğu da Çavuşesku döne-
minin adamları.
İliesku, geçenlerde televizyonda
yaptığı konuşmada hükümetinin
pazar ekonomisini yerleştirmek ko-
nusunda çok önemli adımlar attığı-
nı söyledi. Ama daha sonra ekono-
mik reformun henüz başlamamış
olduğunu söyleyen bir bakan, bu
sözlerj geçersiz kıldı.
Romanya Ticaret Bankası Baş-
kanı Dan Paskariu. "Hükümet, mül-
kiyeti kendisine ait büyük sanayi iş-
letmelerini temsil ettiği için özelleş-
tirmede yavaş davranıyor. Konuya
ekonomik açıdan çok, siyasal açıdan
yaklaşıyor''diyor. Bu yıl atılan iki
olumlu adımın (fıyat deneüminin
kaldınlması ve katma değer vergisi-
nin çıkanlması) yeterb' olmadığını
belirtiyor.
Romanya'yı ziyaret eden Baulı
bir ekonomist şunlan belirtiyor:
"Ne sebeple olursa olsun, pazar eko-
Romanya ağır bir kış
mevsiminin tüm
güçlükleriyle yüz yüze.
Eriyen döviz rezervleri
yakacak sıkıntısını
gündeme getirdi.
Romanya ekonomisi,
özelleştirmenin
gereklerini yerine
getiremiyor.
nomisine geciş yönündeki her rürlü
girişim tersine döndürülüyor." Yüz-
de 200'leri aşan enflasyon ve sürekli
düşen para değeriyle, Romanya
ekonomisi gerçekten çok kötü du-
rumda. Hükümet, dört yıllık dur-
gunluktan kaynaklanan ekonomik
bir bunalımla yüzyüze. Aynca halk
da gittikçe huzursuzlanıyor. 18 ka-
sımda yaklaşık 50 bin kişilik bir ka-
labalık Bükreş'i boydan boya yürü-
yerek ekonomik yozlaşmayı protes-
to etti. Hükümet, Uluslararası Para
Fon'uyla (IMF)bu ay yapacağı gö-
rüşmelerde 500 milyon dolarbk
borç isteyecek.
Mabye Bakanı Florin Corcesku,
bu ay VVashington'dan döndüğün-
de anlaşmaya vanldığı müjdcsini
getirdi. Oysa Washington'daki yet-
kililer, ortada bir anlaşma olmadığı-
nı. aynntılann düzenlenmesi yakın-
da gerçekleşse bile bir anlaşmanın
imzalanarak paranın verümesinin
kış sonunu bulacağını açıkladılar.
Ekonomik yozlaşmanm yansı-
malan her alanda göriilüyor. Örne-
ğin, Dünya Bankası, Romanyalıla-
nn çoğunun gelirlerinin yüzde 80'ini
yiyeceğe ayırmak zorunda kaldıkla-
nnı hesaplamış.
IÇocuk Ölümleri
Kızlaarartıyor
Başbakanlığa bağlı Yaşam Stan-
dardı Enstıtüsü'nün Başkanvekili
toplumbilimci Prof. Catalin Zam-
fin'e göre, Romanyalılann >"üzde
20'si yoksulluk sınınnm altında ya-
şıyor. Üstelik bunlann çoğu çocuk
sahibi aileler.
Sağlık Bakanlığı bu ay çocuk
ölümlerinin yenıden tırmanmaya
başladığıni açıkladı. Oysa çocuk
ölümleri 1989'dan bu yana düşmüş-
tü. Veriler Romanya'daki çocuk
ölüm oranının Avrupa'nın her ye-
nnden yüksek olduğunu ortaya ko-
yuyor. İMF'nin ödün vermeyı red-
detmesinin temel nedenlerinden
biri, hükümetin sanayii yeniden dü-
zenleme konusundaki başansızbğı.
İşçılenn çoğu işsiz olduklan halde
hala bır resmı bordroda kayıtlılar ve
İlieskunun temel oy kaynağıru bun-
lar oluşturuyorlar. Yüzde 9.5 olarak
görünen işsizlik oranı. Dünya Ban-
kası'na göre yenıden yapılanmanın
henüz başlamadığını kanıtlayan ya-
pay bir rakkam.
Yeniden yapılanma başlamadığı
için üretici sektörlerdeki özelleştiril-
me hayata geçırilemiyor. Bunun
yanı sıra üretim yüzde 50 oranında
düşmüş. Oysa iflas halinde olan bazı
devlet girişimleri hala hükümet kre-
disi alabibyorlar.
JanePeriez