18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 2KASIM1993SAU Michelle Pfeiffer'a, Greta Garbo'dan bu yana gelmiş en anlaşılmaz sanatçı gözüyle bakılıyor UndenveyapmaaktankaçanbiryıldızHaber Merkezd- Ünden, yapma- aklıktan, gazetecilerden bucak bu- cak kaçan gûzel bir yıldız ve çocuğu- nu tek başına büyütmeye kararh bir anne. Michelk Pfeiffer, çoğu gazete- cıye göre Garbo'dan bu yana gelmiş geçmış en anlaşılmaz yıldız olma yo- lunda ilerliyor. Jeremy ırons'la birlikte oynadığı "Masumiyet Çağı" adlı fılmi yakm- da gösterime girecek olan yıldız. ge- çen bahar aylannda melez bir be- beğı evlat edınerek hayranlanrun yanı sıra yakın arkadaşlanru da şa- şırtü. Evlat edinme karanndan uzun süre kimseye bahsetmeyen Pfeifîer. "Hayatım boyunca yaptı- ğım en önetnli şeydi bu. Verdiğim ka- rara altşmak için bir süre kendi ken- dime kalmam gereki>ordu. 35 yaşı- ndayım. Hayatımın ûçte birinden fazlasını her şeyin çevremde döndüğü narsist bir ortam içinde geçirdim. Şimdiden sıkdmaya başladım büe. Kendimi bir değişikliğe hazır hissedi- yordum. Evlat edinmeyi hep istemi- şimdir. Kendi çocuklanm da otsun is- tiyonım. Her ikisini de gerçekleştir- mek istiyomm. Gerçekleştirecegiın de." dıyor. Son sözler ağzından çı- karken Michelle Pfeiffer'in başar- mak istediği her şeyi başarabileceği- nı hıssedıyorsunuz. Evlat edinmeye yönelik dikkatli ve metodık yaklaşımı yaşamının her alanında farketmek mümkün. En yakın arkadaşı onun için "Hiçbir şe- yi düşünmeden yapmaz. Hiçbir şeyi ölçüp biçmeden adım atmaz." dıyor M 35 yaşındaki Pfeiffer lise çağlarmda kimsenin ciddiye almadığı, başı beladan kurtulmayan, sürekli okırf kıran bir tip olduğunu anlatıyor. Sanatçı ki- tap okumaya bundan birkaç sene önce başladtğıru itiraf ediyor. Michelle Pfeiffer. bebeğınin farklı bir ırktan olması konusunda ıse "Bu benim için sorun değil. tlerde onun için sorunlar çıkacağını bili>onım ve kesüUkk önceden düşünüp kendimi buna hazıriamam gerektiğiııi bilivo- rum. Yaşamında karşılaşabileceği önyargüar konusunda ona yardımcı olabilmek için önce kendimi eğitmeli- yim. Ancak onu \e onun temsil eftiği her şeyi çok seviyonım. Değişik ırk- lara yönelik önyargüar üstünde daha fazla düşünmemiz gerektiğine inanı- yorum." dıyor. Tüm anneler gıbı ila- ve ediyor "Gördüğüm en gûzel bebek o." Bugûnlerde "Kurt" filminın çe- kımlerinden dolayı yoğun bir çahş- ma programının içinde bulunması- na rağmen Pfeifter'in yaşamının odak noktası çocuğu. Çocuğunun kendisini tanımasını istediği için ona bakıcı tutmaktan kaçındığmı belir- ten Michelle Pfeiffer, tüm bu yorucu işlerinin arasında hakkında fazla bilgi vermekten kaçındıği yeni bir aşk da yaşıyor. Şu anda oldukça yoğun bir ibşkı yaşıyor gıbı gözükse de güzel yıldız her zamanki temkinliliğinden yine ödün vermiyor: "Evlat edinmeyi kabuUenemeyen bir erkeğin zaten bana uygun olmadı- ğına inanıyorum. Bu da benim işimi kolaylaştırıyor. DoğaJ bir ekme yön- temi oluşturarak olgun bir erkeği bir oğlan çocuğundan ayırabilmeme yar- dmcı oluyor." Michelle Pfeiffer, kendıru her şey hakkında endişe edebilen, zor açı- ichelle Pfeiffer, bir insanı gerçekten tanımanın uzun zaman aldığını düşünüyor. "İnsanlan tanıdığımızı zannederken çevremizi, gerçekte arkadaşımız olmayan bir sürü tanıdıkla dolduruyoruz." diyor. lan, ciddi bir insan olarak tanımlı- yor: "Hayatmıda gerçekten de sevdi- ğim çok insan var, ancak hiçbiriyle fazla bir şey pavlaştığımı sanmıyo- rum. Önemli bazı konulan sadece birkaç kişiyle paylaşmm, o kadar. Böyle olması bana daha uygun geli- yor. Özel yaşamnnı konuşma gereği- ni hissetmiyonım. Bir insanı gerçek- ten tanımanın uzun zaman aldjğını düşünüyorum. İnsanlan tanıdığmıa zannederken çevremizi gerçekte ar- kadaşmuz olmay an bir sürü tanıdıkla dolduruyonız." Doğal olarak şöhret. güvensizliği- ni daha da arttırmış. "Sanınm şöh- retim arttıkca kendime ait özel konu- lan konuştuğum insanlar hakkmda daha da titiz davranmaya başladım. Bu tür konular insanlann bir yemek strasında başkalanna anlatmaktan kendilerini alamay acaklan şeyler. Eskiden de böyleydim ancak artık iyice arttı." Michelle, isyankar bir çocuk ol- duğunu ve nelere isyan ettiğini anla- masının çok uzun seneler aldığını söylüyor "Büyük olasılıkla o za- manlar neye sinirtendiğimi bilmiyor- dum bile. Çenemi tutamazdım. Sü- rekü anneme bağınp çağınrdun. ama bir yandan da babamın yakınlarda olmamasına dikkat ederdim. Duyar- sa hakkımdan geleceğini bilirdim. Li- sedekiler arasında hav atta en başanb olamayacak gibi gözüken öğrenri bendim. Kimsenin ciddiye almadığı, başı beladan kurtulmayan, sürekli okul kıran bir tiptim. En sevdiğun şey, sahile inip gûn boyu kızlaria gü- neşin altında yatmak, erkeklerin sörf yapışını seyretmek, geceieri de parti- İere gitroekrj. Kitap okumaya bile bundan birkaç sene önce başladra. Kaçırdıklarımı telafı edip başkalan- na yetişmek gibi bir derdim yok. Ken- di kaçudıklanma vetişip, yapmak is- tediklerimi y apmay a > aktim asla yet- meyecekmiş gibi geliyor." Günde 35gram protein alınmalı ADANA (AA) - Ülkerruzde, kanatlı hayvan yetiştiriciliğınin daha da yaygın hale getinlmesi halinde. hayvansal protein açığının önemli ölçüde kapatılabileçeği bildirildi. Çukurova Ünıversitesi Ziraat Fakültesı Zooteknik Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Ahmet Testik, ülkerruzde hayvansal proteın açığının kapatılabilmesi için, kanatlı hayvan üretiminin teşvık edilmesi gerektiğini söyledi. Ülkemizde, kişı başına günde ortalama 19-20 gram hayvansal protein tüketildiğıni anlatan Prof. Dr. Testik. "Bir insaıun sağlıklı beslenebilmesi için günde 35 gram hayvansal protein alması gerekir" diyekonuştu. Ülkemizde, kişi başına yaklaşık 15 gram olan hayvansal protein açığının kapaülabilmesi için, kanathlardan hindı eti üretimine ağırlık venlmesini öneren Prof. Dr. Testik şoyledevam ettı: "Oldukça ekonomik bir değere de sahip olan hindi eti, aym zamanda önemli bir protein kaynağıdır. Bu kaynağı iyi değerlendirmenüz gerekir. Türkiye'de, toplumun büyük kesiminde geleneksel bir alışkanlık hakim. Hindi etini en fazla > ılbaşında rüketiy onız. Kısa sürede gelişip büyüy en hibrit tipi hindi yetiştiriciliği. ülkemizde ya> gın hale getirilip teşvik edilirse hay» ansal protein açığımız önemli ölçüde kapatüabilir." Hindi eti yeme ahşkanlığını mutlaka kazanmamız gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Testik, "Türkiye'de hindiciliğin. tavukçüluk kadar gelişme gösterebilmesi için. y etiştiricilere de büyük sonımluluklar düşüvor" dedi. lş yaşamında kadın, erkekten daha aamasız MÜNtH (UBA) - Meslek yaşamında kadının en büyük rakibının kadın olduğu öne süriildü Almanya'da "Freundin" adlı kadın dergisinin yaptığı bir ankete göre. kadınlann yüzde 46'sı meslek hayatında erkeklerden daha aamasız ve daha az centilmence kadınlarla rekabet edıyorlar. Ankete katılan 18-55 yaşlan arasındaki toplam 3572 kadımn yüzde 30'u, kadınlara oranla erkeklerin mesleki çıkar uğruna rakıp erkeklere daha az centilmence davrandıklanna inanıyorlar. Deneklerin yüzde 24'ü ise kadınlarla erkekler arasındaki rekabetın daha acımasız olduğunu öne şürüyorlar. Öte yandan çalışan her iki kadından birinin. meslek ha\ atında bir defa da olsa rekabet nederuyle kadınlık cazibesini kullanarak veya önemli bilgileri aktarmayarak, diğer meslektaşlanna karşı küçük hılelere başvurduğunu ortaya çıktı. Kadınlann yüzde 57'si ise kendileriyle aynı konum için yanşan erkeklerin, sırferkek olmalan nedemyle daha avantajlı dunımda olduklanna inaiıdıklannı açıkladılar. Hiçbir veba salguıı 1347'de Avrupa'yı kasıp kavuran Kara Ölüm kadar korkunç değildi ÖlümünAvrupa'yı kasıp kavurduğuydlar Haber Merkezi - Italya'nın Mes- sina Lımanı'na 1347'de gemıyle ge- len bir pire (xenopsylla cheopis), 1345'lerde Avrupa'da nüfusun üçte birinin ölümüne sebep olan bir ba- sil taşıyordu belki de: Yersinia pes- tis. Pirenin kendi ufak mı ufaktı ama, bağırsaklannda yüz binlerce basili banndırabiliyordu. Pirelerin beslenme kaynaklan- ndan biri kara sıçanlardır (rattus rattus). Bunlar?. ev sıçanı, çatı açam, gemi sıçanı da denir ve en aktif olduklan zaman gecelerdir. Çok yükseklerden, hiç yara alma- dan düsebihrler. Kara sıçanlann, gemı battıktan sonra bile günlerce yüzebildikleri görülmüştür Sıçanlar, önlerine gelen her şeyi kemirir. Yemek olarak tahıllan ter- cih eder, ama yoksa balık, et, yu- murta ve caresız durumdaki bebek- lerle yetişkinlen kemirebilir. Hiçbir şey bulamazsa dışkı yıyip idrar içer. Sıçanlar ve fareler ınsanlarda hastalığa neden olan sayısız mik- rop taşır. Vücutlan, öldürücü yersi- nia pestis basıline bile bir süre için katlanabilir. Sonunda dayana- mayıp öldüğünde, pire kendine yeni bir konak arar. Pire kan emer- ken biraz da kan verir, böylece basil sıçandan pireye, pireden sıçana ge- çer durur. Kemirgenlerle pireler arasındaki JLireirenin ısırdığı yerde siyah bir sivilce oluşabilir. Uçüncü gün, sivilce şişer. Dört ya da beşinci gün deri siyahlaşır ve ölüm bedene yerleşir. bu ilişki, ta ki ani iklim değişiklikle- ri ya da ekolojik felaketlere kadar sürer. Basil, uygun ortam bulunca salgınlara neden olur. Tarihte çok kereler, veba salgını yaşanmıştır. Örneğin. 541-42'de Doğu Roma'nın başkenti İstan- buFda nüfusun yüzde 40'ını yok eder veba. Fakat hiçbiri 1347'de Avrupa'yı kasıp kavuran Kara Ölüm kadar korkunç değildir. 1346'da vebamn Çin, Hindistan nüfusunu yok ettıği söylentileri ge- lir Avrupa'ya. "Mezopotamya, Su- riye, Ermenistan ceset doluydu; Kürtier boş yere dağlara kaçtı" diye kayda geçer tanhçiler. Basil, 1345 Eylülü'nde, büyük olasılıkla sıçanlar aracıbğıyla, Ital- yan tüccarlann uğrak yeri Kınm'a vanr. 1347'de İtalya'daki limanlara taşınır. Yeni bir konağı farkeden pirenin ınsanlara sıçraması kaçım- İmazdır. Hıyaraklı vebamn belirüleri günlerce ortaya çıkmaz: Başağnsı, güçsüzlük hissi, bacağın üst kısmında ve kasıkta ağnlar ve ür- perme, dil üstünde beyazlık, çarpıntı, konuşmanın bozulması, yorgunluk, hişsizlik ve yürürken sendelemek. Pirenin ısırdığı yerde siyah bir sivilce oluşabilir. Üçüncü gün. sivilce şişer. Dört ya da beşinci gün deri siyahlaşır ve ölüm bedene yerleşir. 1347'de hastalığın tayfalarla taşındığını gören Messina halkı ge- mıyi kabul etmez, böylece hastahk başka limanlara taşınır, kendileri de panik halinde pirelerle birlikte komşu köylere kaçar. Hastahk ve ölüm inanılmaz bir hızla yayılır. Akşam yatağma ya- tarken sağlıklı olan insanlar, sabah uyanamaz. Yardım elini uzatan pa- pazlar, doktorlar, amaçlanna ula- şamadan ölür. Boccacio, "The De- cameron" isimli esennde, yeni öl- müş binnin giysıleri çevresinde do- laşan iki domuz gördüğünü, birkaç dakika sonra domuzlann nasıl çırpındıklannı ve cansız yere seril- diklerini anlaür. Korku öyle sarar ki ortalığı. ölüleri para karşıbğında taşımak diye bir iş çıkar. becchini denir bu insanlara. Sicilya'dan Venedik, Cenova. Pisa, Marsilya ve Londra'ya yayılır salgın. Kentler, vebayı durdurmak için önlemler almaya çalışır. Veba- ya havadaki çürümenin yol açtığı sanılır. Bu yüzden insanlar burun- lannda çiçekle dolaşır, pis kokular- dan sakınır. Fransız kralı ve Papa, Paris Üniversitesi Tıp Fakültesin- den yardım ister. Fakülte vebaya, Satürn, Mars ve Jüpiter'in 20 Mart 1345'te saat 13'te birleşmesinin yol açtığını söyler. Hıristiyanlar, Tann'nın günah- karlara öfkelendiğıni söyler. Bu yüzden en büyük önlem dua eden papazlardır. Bir dizi önlem önerisi birbirini ızler: Sarmısak yemek, gündüz uyumamak. rafadan yu- murtalar... 1348 sonbahannda veba salgını geriler. Tam her şeyin bittiğine inamlırken baharda ve yazın veba salgını ortalığı tekrar kasıp kavu- nır, 1349'da Avrupa'nm değişik köşelerine sıçrar. Bu da sıcak ha- valar, insanlann sıcak havalarda yıkanmasının gözenekleri geniş- lettiği ve böylece çürümüş havayı kolayca içine aldıgı teorilerini "kanrtlar." Yine de vebayla ilgili düzinelerce soru yanıtsız kalır. Aslında, yüz yıllarca bilinemese de üç tür farkh veba vardı. Birinci- si pire ısınğjyla insana geçiyordu, ikincisi basilin akciğeri işgaliyle ortaya çıkıyordu ve kanlı öksü- rüklere neden oluyordu, üçüncüsü ise hala tam olarak anlaşıla- mamıştır. Hiçbir belirti yokken bile ölüme yol acar. Kara Ölüm, tarihte bir dönüm noktasıdır. Yol açtığı onca ölüme rağmen tıbbın ilerlemesını sağlar. Tanmdaki arz talep ilişkisini kök- ten değiştirir. Tanm fıyatlanndaki düşüş aristokrasiyi sarsar. Çok sayıda insanın ölümü yüzünden ücretler artar. Akılla inanç arası- ndaki çatışma güçlenir. Kısaca fe- odal yapınm temelleri sarsılır. Veba, dolaylı da olsa Rönesans ve Reform dünyasına geçıt verir. kanserinde iyileşme şansı yüzde 60 FRANKFURT (AA) - Kadınlarda yoğun görülen göğüs kanseri vaka4annın günümüzde yüzde 60 oranında iyileşme şansı olduğu, tümörlerin daha erken teşhis edilmesi halinde ıse bu oranın .vüzde 90'a ulaşacağı bildirildi. Almanya'da yayımlanan Bıld gazetesi. Almanya'da yılda 30 bin kadımn göğüs kansenne yakalandığım veyaş ortalamasınıri düştüğünü belirtti. Gazete, bu konuda yapılan araşürmalar ışığmda, lOyılönce 55 ile 70 yaş grubundaki kadınlarda yoğun olarak görülen göğüs kanserinin, şimdi 30 ile 50 yaş grubunda daha sık ortaya çıktığına dikkat çekti. Hamburg Üniversitesi'nde görevH Prof. Maass'ın açıklamalanna yer veren gazete, erken teşhısın tedavıde önemli ro! oynadığını ve halen yüzde 60 tedavi şansı olduğunu yazdı. Prof. Maass, kanserin çok daha v erken teşhis edilmesi halinde iyileşme şansırun yüzde 90'ı da aşacağını belirtti. Göğüs kanserinin erken teşhisi için dört yöntem uygulandığına işaret edilen yazıda, kadınlann öncelikle ayda bir kere göğüslerini kendilerinin muayene etmelerinin çok önemh olduğu, bu sayede tümörlerin yüzde 90'ının zamanında teşhis edildıği açıklandı. Mammografi adb röntgen yönteminın yanı sıra, sonografı olarak adlandınlan ses dalgalanyla göğsün taranması ve son olarak da "manyetik rezonans mamografi" denılen çok yeni bir yöntem ile kanser tümörünün henüz oluşum safhasında saptanabıîdiği belirtıldi. Geleceğın yöntemi olarak tanımlanan manyetik rezonans mamografi ile manyetik dalgalann göğüsteİa en küçük bir değışikliği dahi bulmasının mümkün olduğu ve göğüsten "parça alınması" işleminin gereksiz kılındığı bildirildi. • insanlan nemli havalar mahvediyor TOKYO (LIBA) - Japon bilim adamlan. insanlann soğuk ve kuru gecen günlerde daha sağlıklı düşünebildiklerini saptadılar. Tokyo Üruversitesi'nde yapılan biraraştırmayla, hava basınanın insanlann davranışlannı etkilediği belirlendi. AraşUrmayı yapan Japon bilim adamlan, hava basıncının yüksek olduğu soğuk ve kuru günlerde insanlann daha iyi düşündüğünü araştırmalarla ortaya çıkardılar. Japon bilim adamlan, trafik kazalannın en çok hava basınanın düştügü sıcak ve rutubetlı günlerde meydana geldığinı hatırlatarak. söz konusu günlerde insanlann daha unutkan olduklannı belirttiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle