27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İ1EKİM1993PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kumbaraabaşı: Yolsuzluk yok •ANKARA (ANKA)- Bayındırlık ve tskan Bakanı Onur Kumbaraabaşı Mardin'de yapılan okul ihalelerinde yolsuzluk yapüdığı volundaki iddialan reddederek, konunun müfettişler tarafmdan incelendiğini ve yolsuzluk bulunmadığının saptandığını söyledi. Kumbaraabaşı, ANAP İstanbul MilletvekkiliHalit Dumankaya'nın konuyla ilgili sonı önergesine verdiği yanıtia, "Ağustosayında Mardin ili Omerli. Midyat ve Dargeçit bölge okullanrun ihalesinin Bayındırlık ve tskan Bakanlığı tarafmdan yapüdığını söyledi. Bayındırlık ve İskan BakanlığYnın Mardin ilinde 1993 yıh içinde yalnızca Mardin Kapalı Cezaevi'nin gözetleme kulesi ihalesini gerçekleştirdiğini açıklayan Onur Kumbaracıbaşı, önümüzdeki günlerde Mardin Halk Sağhğı Laboratuvan'nın ihalesinin planlandığını ifade etti. Gümrüksûz mağazaaçmak zortaştı • ANKARA (AA)- Gümrüksûz mağazalann açılması için ödenmiş sermaye sının bır milyar liraya yükseltildi. Gümrük MüsteşarhğY nın, Gümrük HatüDışıEşyaSaüş Mağazalan ve Depolan YönetmeliğTnde yaptığı değişiklikler Resmi Gazete'de yayımlandı. Değişikliğe göre ödenmiş sermayesi en az bir milyar lira olan anonim şirketlere gûmrüksüz mağaza ve depo açma izni verilecek. Bu sınır daha önce 250 milyon lira olarak uygulanıyordu. Aynca, gümrüksûz mağaza açma izni verilebilmesi için anonim şirketlerin asgari beş yıldan beri faaliyetlerini sürdürüyor olmalan ve son beş yılda ödedikleri Kurumlar Vergisi'nin yıllık ortalamasının en az İOO milyon lira olması şartı da getirildi. Genelkurmay: Harbiyelilen yürümedi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Genelkurmay Başkanlığı, "Harp Okulu öğrencilerinin Cumhuriyet Bayramı törenleri sırasında slogan atma ve toplu yürüyüş yapma şeklinde davranışının söz konusu olmadığını" açıkladı. Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Kurmay Albay Doğu Silahçıoglu, "Harbiye öğrencilerinin dün Ankara'da toplu yürüyüş yaptıklan ve slogan atüklan" yolunda gazetelerde yer alan haberlere ilişkin Cumhuriyet'e şu açıklamayı yapü: "Cumhuriyet'in 70. yılı kutlama törenlerini izlemek üzere izmli olarak ve sivil kıyafetle Atatürk Kültür Merkezi kapab ve açık tribünlerinde halkla birlikte bulunan bir grup Harp Okulu öğrencisi, tören esnasında, Kara, Deniz ve Hava Harp Okullan tören birliğinin geçişinde, bulunduklan yerden Harbiye Marşı'nı söylemişlerdır. İleri sürüldüğü gibi slogan atma ve toplu yürüyüş yapma şeklinde bir davranış söz konusu değildir." • DYP'li meclis üyesi tstifa etti • KARABÜK (Cumhuriyet) - 29 Ekim'de Karabük'ün il yapılmaması halinde görevinden istifa edeceğini açıklayan belediye meclisi üyesi Talat Üçer sözünde durdu ye dün istifasını verdi. Talat Üçer yaptığı açıklamada şöyle konuştu: "29 Ekim'de il olacağımız milletvekillerimizce açıklanmıştı. Ne yaak verilen sözlerde durulmamıştu-. Belediyedeki görevimden istifamı verdim. DYP'de parti üyeligim devam edecek. Karabük halkının yüzüne bakamaz hale geldim. Diğer meclis üyelerini de istifaya davet ediyorum." Aşık: ' W e karşı değHiz" • ANKARA (ANKA)- ANAP Grup Başkanvekili Eyüp Aşık, partisinin DEP'e karşı olmadığını, tavırlannın suçu devlet tarafmdan belgelenmiş, 2-3 milletvekiline yönelik olduğunu bildirdi. Aşık. DEP'in Meclis dışına çıkartılması gibi bir arnaçlannın olmadığını ifade etti. SHP Parti Meclisi solda bütünleşme koşullarında son sözünü yann söyleyecek SoldabirliğiııkadergünüANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - SHP ile CHP arasında sürdürülen solda birlik çalışma- lannın kaderi yann belli ola- cak. Birleşme konusunda tek engel olarak kalan organlarda temsil oranlannın aşılması için ara çözümler aranırken, SHP Parti Meclisi (PM), yann vapa- cağı toplantıda son sözünü söy- leyecek. SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, u Ben oran- sal temsil göriişünü savunuyo- rum. Arbk karar Parti MecüsT- nindir" dedi. Karayalçın, Cumhuriyet'e yaptığı değerlendirmede, daha önce yaşanmış üç sert kurulta- yın ardından bir grubun parti- den aynldığını belirterek, şun- lan söyledi: "Tabii ki daha önce yaşanmış her şeyi sineye çekeceğiz. Bunla- rı unutacağız. Ama önümüzde kritik bir dönem var. Eğer yerel seçimkr olmasaydı, farklı bir çaİtşma yapılabilirdi. Beş ay sonraki secimi düşünerek hare- • Birleşmedeoranlar sorununun aşılması için ara çözümleraranıyor. SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, yann gerçekleştirilecek PM toplantısında son sözün söyleneceğini belirterek, "Ben yüzde 50 yüzde 50 birlikteliğin işlevsel olacağını sanmıyorum" dedi. ket etmek zorundayız. Ben bu anlamda, yüzde 50-yüzde 50 bir- likteliğin işle>sel olacağını san- cnıyomm. Ama bunu söyleyince, hemen 'Karayalçın istemiyor' değerlendirmeleri yapılıyor. Va- ni Deniz Bey'in önerileri kabul edilirse tamam. edilmez.se iş yo- kuşa sürülüyor gibi bir yaklaşım var. Bu yanİış. KaldıkibizSHP olarak birleşme kararunızı PM'de aldık. Parti organlan- Birleşmeve tavşanyahnisiBirleşme girişimleri, yetkili organlarda temsil oranlan konusunda tıkanırken. SHP kulislerinde sorunu dile getiren bir fıkra anlatılıyor. Fıkra şöyle: "Adamın biri lokantaya gitmiş ve listeye baktıktan sonra bir tavşan yahnisi istemiş. Adam önüne konan yemeğe bakmış ki, et hiç de tav şan etine benzemiyor. Garsonu yeniden çağırarak sormuş: - Kardeşim ben tavşan y ahni istemiştim.. Garson bûyük bir ciddiyetle: - Tavşan \ ahni buefendim. Biz tavşan yahniyi kanşık yapanz. Yansı tavşan eti, yarısı dana etidir. Adam, şaşkınlık içinde garsona tabağındaki yemeği göstererek; - Ama, kardeşim ben burada hiç tavşan eti göremiyonım. Bunun yarısı tavşan, yarısı dana eti nasıl oluyor, diye sormuş. Garson gfilümseyerek durumu açıklamış: - Sizin tabağmıza ö> le gelmiş olabilir efendim. Biz tam yarı y arıy a y apanz, bir tav şan, bir dana keser yemeğe katarız..." SHP'liler.SHP-CHPbirleşmesinindeancak tavşan yahnisınin hazırlanışı gibi gerçekleşebileceğini belirtiyorlar. İSKİ skandahyla sarsılan SHP bütçesine yöneticilerçözümanyor SHP'ye parayardımıdurmanoktasında YASEMİN KOYLTÜRK Hükümet zirvelerinde SHP kanadı. Terörle Mücadele Ya- sası'ndaki değişiklikleri içeren kanun tasansı ile terlerken. SHP örgütü de yaklaşan yerel genel seçimler öncesi parasızbk nedeniyle terliyor. Özellıkle İstanbulda İSKİ skandalı. usulsüz para yardımı ve yolsuzluk savlan nedeniyle partiye yapılan para yardı- mlannm durma noktasına gel- diğini belirten SHP'li yönetici- ler, sıkıntıyı aşmak için genel merkezi gözlerken bir yandan da sosyal ve kültürel etkınlikler düzenleyerek para toplamayı planlıyorlar. İSKİ skandalı 27 Mart 1994 tarihinde yapı- lacak yerel genel seçimler öncesi hemen tüm siyasi partiler İstan- bul"u kazanmak için özel stra- tejiler saptıyorlar. Son aylarda kamuoyunu sürekli meşgul eden İSKİ skandalı. yolsuzluk ve SHP'ye usulsüz para yardımı savlanyla yıprandığını iddia et- tikleri SHP'den İstanbul ege- menliğini alabilmek için muha- lefet partileri ve DYP İstanbul il örgütü yöneticileri milyarlar- ca liralık kampanya bütçeleri oluşturuyor. SHP'de ise İstan- bul il örgütünün durumu diğer partiler kadar umut verici gö- zükmüyor.SHP İstanbul il ör- gütü yetkilileri parasızlık nede- niyle "masa başı*" çalışmalar- dan kurtulamadıklannı belirte- rek. "Genel merkez parasal des- tek olsun. Artık sokağa çıkalım ve kampanyalara ağırlık verme- ye başlayalım" diyorlar. SHP Genel başkanı Murat Karayalçın'ın geçen hafta yayı- mladığı talimat üzerine İstan- bul il örgütü "masabaşı" araştı- rma çalışması başlattı. Bu araştırmaya göre Istanbul'daki ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel tüm yapılanma tespit edilerek Karayalçın'a verilecek. Aynca İstanbul'da bir büro tu- tularak bilgisayarlarla donaü- lacak ve bu büroyu Karayalçın seçim karargahı olarak kulla- nacak. SHP örgütünü geçen ay- larda yaşadığı skandallar şo- kundan çıkararak biraz olsun harekeüendiren bu çalışmaya karşın parti tabanı parasızlık nedeniyle aktif çalışmaya geçe- memekten dert yanıyor.Ozel- likle İstanbul il merkezinde gö- rülen sessizlik devam ediyor. Parti yetkilileri, bu sıkınülann temelinde ekonomik nedenler yattığını belirterek yemek dü- zenlemeyi planlıyorlar. Çen- gel'in bu göreve seçildiğinde düzenlediği ve biletleri milyon- larca liradan satılan yemeği haürlatan SHP'liler yemek dü- zenleyerek partililerden para toplamanın doğru olmadığı gö- rüşiinü savunuyorlar. Bilet pa- ralannın yüksek olmasını ge- rekçe gösteren partililer bunun yerine SHP'nin sarsıldığı belir- tilen imajının tekrar kazandın- larak partiye yardım kaynak- lannın açılması gerektiğini be- lirtiyorlar. Bunun için SHP İstanbul il yönetiminin tabanın da görüşlerini içeren bir taslak haarlaması gerektiğini belirten SHP örgütü, "Parasal sıkmruar aşılmazsa seçimlere güchî şekil- de giremeyiz" görüşünde ısrar ediyor. Parti yöneticileri ise basında yer alan haberlerin partiye yardımlan ciddi ölçüde etkilediğini doğrularken, seçim kampanyasına yönelik planlan gjzli tuttuklannı söylüyorlar. Karayalçınların dansı SHP Ankara İl Örgütü tarafmdan Cumhuriyet'in 70. yılı nedeniyle Sheraton Otel'de Cumhuriyet Balosu düzenlendi. Geceye SHP'li parti yöneticileri ile CHP Ankara tl Başkanı Nail Gürman da katıldı. Geceye katüunın az olduğu dikkari çekti. Birleşmenin çıkmaza girmesi nedeniyle geccy e önceden katılacaklarmı haber veren çok sayıda CHP'ü baloya katılmaktan vazgeçmişti. Bu nedenle salon boş kaldı. Süavi'nin şarkı söylediği gecede SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın ile eşi Neşe Karay alçın dans ettiler. Suavi "Hay at Bayram Olsa" şarkLsmı söylerken partililerden el ele turuşmalannı istedi. Bunun üzerine salondakikr el ele tutuşarak, "Hayat Bayram Olsa"yı söylediler. (Fotoğraf: AA) mızda bu karar alındı." Birleşme konusunda SHP'- nin getirdiğı. vıizde 70-30 koşu- luyla CHP'ye kaülma önerisi CHP yönetimi tarafmdan ke- sinlikle kabul edilmezken, SHP'liler "birleşme sonrasında istikrann sağlanması icin" bu- nun gereklihğinı savunuyorlar. Birleşme sonrasında parti or- ganlannın yüzde 70'inin SHP'- liler, yüzde 30'unun CHP"liler- den oluşması konusunda uzlaş- ma sağlanamaması üzerine. her iki taraftan baa partililer tara- fından ara çözümler üzennde de çalışılıyor. Ara çözümlerden biri olarak. Murat Karayalçın başkanlığındaki genel merkez organlannda eşit temsil olanağı sağlanmasma karşın, özellıkle büyük kentler için özel kurullar getirilmesi üzerinde duruluyor. Bu öneriye göre, genel merkez organlannda eşıt temsil sağla- mrken, protokole konulacak hükümler ile İstanbul, Ankara, İzrrur gibi büyük kentlerdeki parti yönetimlerinin oluşturul- ması için farklı bir yol uygula- nacak. Bu kentlerde genel baş- kanın ve genel merkezin kara- nyla yeni yönetimler oluşturu- lacak. Ancak bu konularda karar yann yapılacak SHP PM top- lantısında verilecek. Karayal- çın'a yakın olarak bilinen bir- leşme konusunda orta yol bu- lunması için iki lider arasında "arabtılucuk" görevi üstlenen bir partıli. "gelinen noktada De- niz Baykal'ı ikna etmenin sonın obnadığmT belirtirken, "yakın çevresindeki çalışma arkadaş- larnun aşümasının önemli bir so- nın oluşrurduğuna" dikkat çekti. Kılınç, ÇengePi disîpline veriyor İstanbul Haber Servisi - SHP İl Yönetim Kurulu'nca görev- den alınan Beyoğlu İlçe baş- kanı Yüksel M. Kılınç'ın Parti Meclisi'ne itirazda bulunacağı, İl Başkanı Yüksel Çengel'i de Merkez Disiplin Kurulu'na ve- receği öğrenildi. İl Yönetim Kurulu'nun çar- şamba günkü toplantısında tü- züğün 34, A maddesine göre "partiyi küçük düşürdüğü ge- rekçesiyle" görevden alınan Yüksel Kılınç. söz konusu tü- zük maddesinin seçim dönem- lerinde uygulanacağını belirte- rek. İl Yönetim Kurulu'na iti- razetmişti. Kılınç. şimdi de İl Başkanı Yüksel Çengel'i parti tüzüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle Merkez Disiplin Kurulu'na veriyor. Kılınç'ın kararla ilgili olarak bugün PM'ye de itirazda bulu- nacağı bildirildi. Kılınç aynca kendisini İl Di- siplin Kurulu'na da verdi. POLrnKA GUMAJGÜ HİKMET ÇETtVKAYA Bekleyin Göreceğiz... PKK terörü bahane edilerek demokratikleşme bir ya- na bırakılabilir mi? Bugün Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yaşanan olaylar elbet "ülke bütünlüğü"ne yöneliktir. Orada işle- nen cinayetler, baskılar aklı başında herkesi düşündür- mektedir. Ama bu sorun, antidemokratik yasalar çıkarılarak çö- zümlenemez... Onun için de DYP-SHP hükümetinin ana amaçların- dan birisi olan demokratikleşme, "ülke tehlikeye girdi" denilerek bir kenara itilemez... Elbet yaşanan olaylar ve hızla yükselen terör kimi kuşkular doğuruyor. Bunun için antidemokratik yasalar da hemen gündeme geliyor. Şimdi soruyoruz: "Şiddete karşı şiddet kullanarak nereye varılır?" Bunun dünyada yaşanmış örnekleri vardır. italya'da, Ispanya'da, teröre karşı panzehir demokrasi olmuştur. Biz niye korkuyoruz demokrasiden, niye? Ne yazık ki yanıt veremiyoruz... Terörle Mücadele Yasası'ndaki değişiklik bizi 1930'lu yıIIara doğru götürecek. Şiddete karşı şiddet kullanıla- rak terör dışındaki eylemler de terör niteliği taşıyacak. Bu aşamada hükümet ortağı SHP'ye önemli görevler düşüyor. özellikle DYP ve ANAP içindeki antidemokra- tik yasaların çıkmasını "birlik ve bütünlük" sanan kimi milletvekillerini, "demokrasisınavından"Qeç\rmes\ ge- rekiyor. Gözlemlediğimiz kimi gelişmeleri aktarmakta yarar görüyoruz... Lice'de şehit düşen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın ce- naze töreninde kimi yurttaşlar Başbakan Cıller'i yuhala- dı, kimileri "tekbir" getirerek yürüdü. Bu arada "aşırı dinciler" askerlere karşı "sıcak" bir ilişkiye girdiler. Bize göre bunlar ilgi çekici gelişmelerdir... RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın son günler- deki konuşmalarını dikkatle izlememizde yarar var. 29 Ekim Cuma gecesi Erbakan TV ekranında şöyle di- yordu: "Bugün mübarek cuma günü, ustelik 29 Ekim... Benim de doğumgünüm..." Aynı gün emekli generaller ve albaylar Refah Partisi'- ne giriyorlardı... RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan 29 Ekim tören- lerinekatılıyorartık.ErbakanHoca'nın"AfaftM"ve"cum- huriyet" sevgisi ise giderek artıyor. Ne diyor Erbakan Hoca? Şöyle: "Gelecek yılki Cumhuriyet Bayramı'nı RP iktidarında kutlamamızın nasip olmasını diliyoruz. Cumhuriyet Bayramı ülkemizin bütün evlatlarına, tüm islam alemine ve bütün insanlığa hayırlı olsun..." Erbakan Hoca devam ediyor: "Bu gördüğümüz fotoğrafa bakınız. Atatürk bir tarafı- na Mutki Şeyhi 'ni oturtmuş, bir tarafına da Erzurum Müf- tüsü'nü. Birisi Kürt kökenli, diğeri Türk kökenli. Ama hepsi de tek vücut. Işte İstiklal Harbi böyle yapıldı..." Necmettin Erbakan bir süre sonra şöyle konuşursa hiç şaşmayın: "Ben Atatürk devrim ve ilkelerinin, laik cumhuriyetin savunucusuyum..." Oyun içinde oyun sürerken hükümet antidemokratik yasalarla terörü çözmeye çalışıyor. Bugün Diyarbakır'da Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Sabah, Yeni Günaydın, Aydınlık gazetelerinin büroları kapalıdır. Temsilcileri ve muhabirlerinin büyük bölümü ise Diyarbakır'dan ayrılmıştır. Oysa Türkiye, Zaman ve Milli Gazete'nin Diyarbakır büroları Özgür Gündem'inki gibi açıktır. Neden? Bu soruya Diyarbakırlı bir meslektaşımız yanıt veri- yor: "Çünkü Diyarbakır'da faaliyet gösteren Türkiye, Za- man ve Milli Gazete'nin arkasında siyasal bir güç bulu- nuyor. Onun için de PKK bu gazetelere bir şey yapmı- yor..." Nedir bu siyasal güç? Refah Partisinin 1991 seçimlerindeGüneydoğu'daal- • (Devamı 17. Sayfada) Demokratik Sol Parti GenelBaşkanı Bülent EcevitCumhuriyet'eyazch - DSP, "Sosyal demokratlarm birleşmesi" çağnlanna neden olumsuz vanıt veriyor? DSP neden "sosyaldemokraf'değil, ''demok- ratik soku" bir parti olduğunu öne sürüyor. Aradaki aynhklann nedenleri neler? Bunu söylerken. bizim "Türkiye bağla- mında" sosyal demokrat olmadığımızı özel- likle vurguluyorum. Aradaki fark yalnızca bir terim veya ta- nım aynhğı değildir. 1960'lann ortalannda, eski Cumhuriyet Halk Partisi'nde, benım de içinde bulundu- ğum bir sola yöneliş hareketi başladı. Hare- keti ilkin "ortanuı solu" diye tanımlamışük. Fakat bu tarumlama yalnızca hareketin si- yasal yelpazedeki yerini gösteriyordu. Bir- kaç yıl sonra harekeü daha iyi tarumlayacak bir terim seçme gereğini duyduk. Konuyu derinliğine tartışüktan sonra hareketi "sos- yal demokrat" veya "demokratik sosyaKst" olarak değil, "demokratik sol" olarak tamm- lamayı kararlaştırdık. Bu bilinçli bir seçimdi. Köken aynhğı Biz elbette Batı ülkelerinin "sosyal demok- rat" veya "demokratik sosyaKst" akımlann- dan, özellikle de Kuzey ülkelerinin sosyal demokrasi uygulamalanndan. büyük ölçü- de esinlenmiştik. Ama o ülkelerdeki bu akı- mlarla, Türkiye'de başlattığımız sol hare- ketin kökenleri birbirinden farklı idi. De- mokratik sosyalizmin de. sosyal demokrasi- nin de kökeninde Marksizm vardı. Gerçi Batı ile Kuzey Avrupa ülkelerinin sosyal de- mokratlan ve demokratik sosyalistleri Marksist ideolojiden zamanla büyük ölçüde kopmuşlardı. Fakat hala o ideolojinin kül- türünü yaşatıyor; simgelerini, sloganlannı ve terminolojisini kullanıyorlardı. Örneğin kimi kızıl bayrak taşıyor, kimi her toplantıyı Enternasyonal Marşı ile açıyordu. Sosyal olaylan da Marksist yöntemle çözümlemeye (tahlil etmeye) uğraşıyorlardı. Ona rağmen, katı Marksıstler. sosyal de- mokratlan ve demokratik sosyalistleri "sap- nrmacrbkla, hatta "ihanet"le suçluyorlardı. Onlar da kendilerini savunmak için "Hayır, biz Marks'ı sizden daha doğru yorumluyo- Batı sosyal demokrasisiile Türkdemokratiksolunaynlıklan Kendimizi Batı'da hiçbir partinin kullanmadığı bir terimle, demokrasiye bağımlılığımızı da vurgulayan "demokratik sol" terimiyle tanımlamayı uygun bulduk. ruz" deme zorunluluğunu duyuyorlardı. Oysa bizim Türkiye'de başlattığımız sol hareketin Marksist kökenle tarihsel ilişkisi yoktu. Marksist çözümleme yöntemleri de Türkiye'nin koşullanna uymuyordu. Bu durumda Türkiye'de başlatüğımız ha- reketi, "sosyal demokrat" veya "demokratik sosyalist" diye tammlayarak, bizi ilgilendir- meyen tartışmalara, katı Marksistler karşı- sında savunmaya sürüklenmemizin gereği ve anlamı yoktu. Öncelikle bu nedenle kendimizi o yıllara kadar Batı'da hiçbir partinin kullanmadığı bir terimle, demokrasiye bağımlıhğımızı da vurgulayan "demokratik sol" terimiyle ta- nımlamayı uygun bulduk. Toplumsal yapı ve tarihsel koşul farklıhğı Öte yandan Türkiye'nin toplumsal yapısı, Batı ile Kuzey Avrupa ülkelerinin toplumsal yapılanndan çok farklıydı. O ülkelerde sol hareketlerin doğuş süreçlerindeki koşullar da bizim koşullanmızdan çok farkhydı. örneğin o ülkelerdeki sosyal demokrat ve- ya demokratik sosyalist akımlar. işçi hareke- tiyle bütünlük içinde doğmuşlardı. Türkiye'- deki demokratik sol hareketin kaynağında da gerçi 1960'lann ilk yansında demokratik işçi haklan için verdiğimiz ve kazandığımız mücadele vardı. ama bu yeterli değildi. Baş- ka halk kesimlerinin de. İcöylülerin, esnaf ve sanatkarlann, kamu görevlilerinin de sorun- lan çözüm bekliyordu. Batı ve Kuzey Avrupa ülkelerinde sosyal demokrat veya demokratik sosyalist hare- ketler başladığında, köylü nüfusun oranı ve siyasetteki ağırlığı çok azalmıştı; zaten köy- lülerin haklanna da, daha önce, çiftçi parti- leri veya liberal partiler sahip çıkmışlardır. Oysa Türkiye'deki demokratik sol hare- keti başlatuğımızda, köylü nüfusun oranı yüzde 50'nin üs- tündeydi. Şimdi de yüzde 40 dolav- lanndadır. Ama Türkiye'deki sağcı partiler, köylülerin sonınlanna köklü çözümler getirme- mişlerdi; tanm ke- siminin demokra- tik örgütlenmesini ise desteklemek şöyle dursun, en- gellemişlerdi. Çalışan halk ke- simlerinin en bü- yüğünü ve sorun- lan en ağır olanını köylüler oluşturduğuna göre, bizim Türkiye'de haşlattığımız sol ha- reket, Batı sosyal demokratlanndan veya demokratik sosyalistlerden farklı olarak, köylülerin sonınlanna öncelik venrıek zo- rundaydı. O nedenledir ki, kalkınmayı köy- lüden başlatacak bir program oluşturduk. Bu program. büyük kentlere işsiz akımnı azaltacağı için, işçilerin pazarhk gücünü de arttıracaktı ve kentlileşme ve sınaileşme sü- recini yumuşatacaktı. Batfdaki sosyal de- mokrat veya demokratik sosyalist akımlar başladığında, o ülkelerdeki küçük esnaf ve sanatkann da nüfus içindeki oranı ve siyasal ağırlığı azalmıştı. Onlann da sorunlanyla, daha önceleri yine liberal ve tutucu partiler ilgilenmiş ve onlan kendilerine bağlamı- şlardı. Oysa Türkiye'de esnaf ve sanatkarlar toplumun çok geniş ve siyasal açıdan çok etkili bir kesimiydi. Yaşam- lannı emekleriyle ka- zandıklan için çalışan halk kesimlerinin önem- li bir unsuru da sayılı- rlardı. O nedenle biz es- naf ve sanatkann da so- runlannı üstlenmek, o arada küçük gjrişimcile- rin güçlenip büyümeleri önündeki engelleri kaldırmak zorun- daydık. Bu, tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önle- mek bakımmdan da ge- rekliydi. Türk halkının büyük çoğunluğu Müslümandı ve özel yaşamında din kural- lanna ve geleneklere bağlı idi. Türkiye'de başlattığımız sol hareket, halkm bu konuda- ki duyarlılığını da, laiklikten ödün vermeksi- zin göz önünde tutmak zorundaydı. Kuzey ülkeleri dışındaki Batı Avrupa ül- keleri, kalkınmalan ve sınaileşmelerini, em- peryajist sömürü sürecinde gerçekleştirmiş- lerdı. İşcilere sağladıklan refahın kaynağı da o süreçte sağlanmıştı. O yüzden Batı sosyal demokratlannın ve demokratik sosyalistle- rinin emperyalist sömürü sürecine borçlan ve tarihsel bağımlılıklan vardı. Bunun sonu- cu olarak da kendi dış politikalannı tutucu partilerin dış politikalanndan soyoıtlayamı- yorlardı. Nitekim Ortadoğu'daki çağdışı baskı re- jimlerini, onlar da tutucular kadar destekle- mektedirler. Türkiye'deki bölücü akımlan ise tutuculardan daha ileri ölçüde destekle- mektedirler. Çünkü emperyalizmin "böl ve yönet" stratejisine uyum sağlamışlardır. Oysa Türkiye Cumhuriyeti, dünyada em- peryalizme karşı mücadelenin öncülüğün- den doğmuştu. O akımdan. Türkiye'deki sol hareketin uluslararası sorunlara yaklaşımı da Batı'dakinden çok farkb olmak zorun- daydı. Demokratik solun ulusallığı ve SHP'nin özenticiliği Bütün bu nedenlerle biz, Türkiye'de baş- lattığımız sol hareketi. Batı'dakinden ayn bir terimle tanımlama ve Batı'dakinden farklı birprograma ve stratejiye dayandırma gereğini duyduk. Ama 1980lerde kurulan SODEP, ardın- dan da Sosyal Demokrat Halkçı Parti. bu gerçekleri ve gerekçeleri gözardı ederek, de- mokratik sol hareket ve o harekeu'n iç ve dış sorunlara yaklaşımını bir yana bıraktı ve belki de bilinçaltında Batı'ya hoş görünme güdüsüyle, Türkiye'nin gerçeklerinden ve koşullanndan kopuk bir sosyal demokrasi özemiciliğine kapıldı. Oysa 1970'lerde, demokratik sol hareket, solun her türlüsünün "komünistük" gibi gös- terildiği ve sağ-sol karşıtlığının kutuplaşma ve çatışma düzeyine vardığı son derece elve- rişsiz bir ortamda. sağcı partilerin tabanın- daki halk kesimlerinden milyonlarca oy çe- kerek eski Cumhuriyet Halk Partisi'ni, çok partili yaşama geçildiğinden beri ilk kez, Türkiye'nin en güçlü partisi durumuna ge- tirmişti. Çünkü Türk demokratik solu, Tür- kiye'nin kendine özgü koşullanndan kay- naklanan ve halkın sağduyusunu yansıtan bir ulusal sol hareketti. Yann: DSP-SHPffarklılığı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle