Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURJYET 22OCAK1993CUMA
12 DIZIYAZI
Y e ş i l y u r t ' t a n
S t r a s b o u r g ' a
Bir d ı ş k ı
y ed i r m e
ö y k üs ü
C E L A L
B A Ş L A N G I Ç
«6-
XVIL
Yeşilyurt köyünün, Konya ili
Doğanhisar ilçesi doğumlu "resmi"
imamı Mevlüt Altunbay'ın mülkiye
müfettişlerine verdiği ifade:
Gün ışıdı. Bir kısım vatandaş ısm-
mak gayesiyle duvar ctrafında top-
landı. Bu arada da köylükr sigara-
lannı yakmışlardı. Bir müddet son-
ra binbaşı bulunduğumuz yere gel-
di. Köyliilerin dağınık durmasından
ve sigara ıçmelerinden elkılenmiş
olacak ki birkaç kişiyi tekme, tokat-
la dövdü. "Siz askerlik yapmadınız
mı. niye böyle dağınık duruyorsu-
nuz?" dedi. Bunun üzerine köylü,
karşılıklı çift sıra içtima haline geçti.
Binbaşmın "yat" komutu üzerine,
benım de aralannda bulunduğum
köylüJer vere yattılar. Aynı komut
iki defa tckrarlandı.
Bu emir üzerine, yatıp kalkma iş-
lemi yapıldı. İkind komutla yerde
yatarken, binbaşı köyün ihtiyarlan-
nın ve imamın aynlmasını istedi.
Ben de bunun üzerine aynlan ihti-
yarlann yanına geçtim. Yüzümüz
duvara dönüktü. Tokat sesleri kula-
ğıma geliyordu.
Sürün ağızlanna
Bir müddet sonra bir görevlinin,
binbaşıya hiiaben, "Komutanım,
okulun tüm camlan kınk ve harap
vaziyette. ıçıne de pislemişler" dedi-
ğıni'duydum. Bunun üzerine Binba-
şı, "Sürün bunlann ağzına" dedi.
Yüzüm duvara dönük olduğu için
neyin kastedildığini ve bunun kimle-
re sürüldüğünü görmedim. Ancak
sıra bana ve ihtiyatfara gelince, "At
onu' diye bir komut duydum. Bu
esnada Kamil Müştak'ın elinde ın-
san pislığj olduğunu ve kendisinden
atılrmoı istenen nesnenin de insan
dışkiM olduğunu gördüm.
Sırtım köylülere dönük olduğu
için. insan dışkısının Kamil Müştak
tarafından köylülerin ağzına sürül-
düğünü görmedim. Ancak bilahare
yüzümüz meydana döndürüldü-
ğünde, köylülerin bıyıklanna ve
çevresine insan pislıği bulaştınlmış
olduğunu gördüm. Bahse konıi
olan insan dışkısı dışı kuru. içi yu-
muşak vaziyette görülüyordu. Yıne
komutan tarafından, Kamil Müş-
takın oğlu Bahattin Müştak'a. ba-
basının elındeki insan dışkısının alı-
narak bizzat kendi tarafından ba-
basının ağzına sürülmesi için emir
verildiğini duydum.
xvnı.
"Dışkı yedirme dosyası", önce
Cizre-Diyarbakır arasında gezini-
yor, iş İlçe Jdare Kurulu'ndan mü-
fettişlere kayıyor, ifadelerin alınma-
sı uzadıkça uzuyordu.
Şubat 1989'un başıydı. Sabah ga-
zeteden içeri girdım. Yeşilyurî köy-
lülennın avukatıHasipKaplan ben
den önce gelmiş, daktılonun başına
oturmuştu. Birşeyler yazıyordu.
Merakımdan "Ne yazıyorsun?"
diye sordum. Güldü:
ÖzaFa mektup
- Başbakan Turgut özal'a açık
mektup yazıyorum.
- Mektubun başlığı ne olacak?
- Bizı, Avrupa Jnsan Haklan
Mahkemesi'ne başvurmak zorunda
bırakmayın.
İki sayfa yaayı uzactı. Uzunca bir
mektuptu. Aynen şöyle:
1) Jandarma Olağanüstü Hal
Bölge Asayiş Komutaru, "Bu iddia-
lann birçok kısmının yanlış olduğu
anlaşılacak" derken, tçişleri Bakanı
Kalemli'nin 28 ocak günü basına
verilen açıklamasında, Olağanüstü
Hal Bölge Valiliği'nin ve Jandarma
Asayiş Komutanlığı'run yapüğı tah-
kik sonucunda. "Iddialann doğru
olmadığı saptanmışür" deniliyor.
Arkasından, "...iddialan sürdürenle-
rin maksatlı bir eğilimin teşvikçisi"
olduğunu söyleyerek yargıyı ve ba-
smı tehdit ediyor. Ne yazık ki bu ta-
lihsiz açıklama hiçbir araştırmaya
dayanmıyor, müştekiler, tanıklar ve
köylülerle görüşülmeden açıklama
yapılıyordu. Bu açıklamayı da sav-
cıbk dosyası, işkence raporlan, ta-
nık beyanlan yalanlıyor, savcılık
lahkikatı sürüyordu.
2) Cizre savcılığı, 30.1.1989 tarihli
karanyla 285 No"lu Kanun Hük-
münde Kararname'nin 4. maddesi-
nin (i) fıkrası uyannca Cizre İlçe
İdare Kurulu'na başvurarak lüzu-
mu muhakeme karan verilmesini is-
tiyordu.
3) 14. 7. 1987 tarihinde yürürlüğe
giren KHK'de imzanız bulunmak-
tadır. Bu karamameye göre, Olağa-
nüstü Hal Bölgesi'nde, güvenlik
kuvvetleri işledikleri suçlardan do-
layı cezai yönden memurin muha-
kematına tabidir. Savcıhk da buna
göre gereğini yapmıştır. Ancak sa-
katlık bundan sonra başlamaktadır.
Çünkü idari hiyerarşide durumu
araştıracak olan ilçe İdere Kurulu'-
nun üstünde vaülik, Olağanüstü
Hal Valiliği. Asayiş Bölge Komu-
tanlığı ve onun üstünde de lçişleri
Bakanhğı bulunmaktadır. Bu üst
makamlar, soruşturmayı kendile-
rince bitirmişlerdir. O halde altlan
konumundaki mercilerin, üstlerine
rağmen görüş bildirmeleri, hukuken
Avukatlar, konunun Türkiye'dehalledHmesiiçin ÖzalveKalemü'yiuyanyor
îmam: Dışkmındışı kuruydu• Yeşilyurt köyünün Konyalı imamı • İlçeİdare Kurulu'nun, kendisine
Mevlüt Altunbay, müfettişlere verdiği
ifadedeşunlan söylüyor: Sırtım
köylülere dönük olduğu için, insan
dışkısının ağızlara sürüldüğünü
görmedim. Ancak bilahare yüzümüz
meydana döndürüldüğünde, köylülerin
bıyıklanna ve çevresine insan pisliği
bulaştınlmış olduğunu gördüm.
gelen müfettiş raporunda olduğu gibi,
"Dayak var, dışkı yok" sözü, aynı
zamanda binbaşmın yargılanacağı
davanın iddianamesini de oluşturuyor.
İşte bu kararla, "dışkı yedirme" savı ile
ilgili tüm yargı yollan kapanıyor
Türkiye'de. Binbaşı, artık sadece dayak
atmaktan yargılanacak.
• Asliye Ceza HâkimliğTne bir dilekçe
ulaşır. Gönderen Cizre, Silopi, Güney
Cudi güvenlik komutanı Binbaşı
Cafer'dir. "Bölgenin asayiş özellikJeri,
tanıklann bölge halkından oluşu,
mesleği ve görevinin özelliği dolayısıyla
eşkıyanm hedefi durumunda bulunması
nedeniyle, davanın başka bir yere
naklini" istemektedir.
ve mantıken mürnkün olmayıp dü-
şünceleri peşinen ipotek altına alın-
mışür. İçişleri Bakanı'nın suç yok-
tur dediğıne. bir kaymakamın suç
vardır demesi eşyanın tabiatına ay-
kın olduğu gibı, verecekleri kararlar
da kararname uyannca kesin sayıl-
mıştır. Yani Olağanüstü Hal Bölge
Valiliği kararlanna karşı iptal rihe-
tine gıdilemeyecektir.
İdarenin keyfî
Kısacası, bu kararname ile vatan-
daş, yargıç güvencesinden ahnrnış,
idarenin keyfine bırakılmıştır. Öyle-
sine bir hukukı durum yaratılmıştır
ki, vatandaş, kadıyı kadıya şikayet
etme durumunda bırakılmışür.
285 No'lu KHK'nin diğer sakat
bir yanı da, tlçe İdare Kurulu'nun
böylesi durumlarda işleyişini düzen-
lememiş olmasıdır. Orneğin, asker
olan sanık binbaşıyı. hangi sıfatla
ceip ve soruşturacaktır? Askeri özel
yasaya bağlı binbaşının, bir üst rüt-
beli tarafından sorgulanması gerek-
mektedir ki, ilçe kaymakamlığının
yetkisini aşan bir durum sözkonu-
sudur.
Anayasamızda güçler aynlığı il-
kesi kabul edilmiş olup yargı, yürüt-
me ve yasamanın ayn olduğu belir-
tilirken, bu karamameyle yasalar
mamlamış olmalanna rağmen, bu-
güne kadar hiçbir açıklama yapıl-
madığı gibi, yakınan vekilleri olarak
bizkre hiçbir bilgi verilmemiştir.
Takdir edileceği üzere, yakınan ve-
killeri olarak bizler, kamu yanında,
kamuyu temsilen yer almak duru-
mundaytz. Gizlilik, sanık ya da sa-
vunuculan için sözkonusu iken, so-
ruşturma ve aşamalanndan neden
bilgilendiriImiyoruz?
2) 1.2. 1989 tarihinde yürürlüğe
giren ve ulus olarak imzamızı taşı-
yan İşkenceye karşı Avrupa İnsan
Haklan Sözleşmesi uyannca Yeşil-
yurt olayına sahip çıkacağınızı
umuyor ve bekliyoruz.
3) 285 sayılı KHK uyannca yûrü-
tülecek olan soruşturma ve izlene-
cek prosedür sonunda, sorunun
ülke koşullannda çözüleceği ve Av-
rupa İnsan Haklan Komisyonu'na
başvurma gereğı kalmayacağı inan-
cıru yineler, saygılarsunanz,"
İçişleri Bakanı Kalemli'yedegön-
derdikleri telgrafta aynı dileği yineli-
yor avukatlar:
Talihsiz açıklama
"Malumlannız olan Yeşilyurt
olayı ile ilgili 28. 1.1989 tarihli talih-
siz basın açıklamanız bizJeri üzmüş,
daha ötesinde, karamsarlığa sürük-
ta almaya başladılar. Bu calışrna
tam yirmi beş gün sürdü. İfadelerin
alınması 27 şubatta bitti.
İfadelerini verdikten sonra müfet-
tişlerin odasından çıkan köylüler ,
"Yeter arük, bize dışkıdan bahset-
me" noktasına geidiğini anlatıyor-
lardı müfettışlerin.
Sonunda dosya tamamlandı, fez-
leke Cizre KaymakamlığVna 1989'-
un mart ayı başında gönderildi. Mü-
fettiş raporu, neredeyse mahkeme
karan gibiydi:
"Yapılan açıklamalardan. 12.
Jandarma Komando Tabur Komu-
tanı binbaşmın müştekileri darp et-
tiğinin subuta erdiği, diğer iddiala-
nn ise gerçek olup olmadığının ke-
sin şekilde açıklığa kavuşmadığı, adı
geçenin eylemine uyan TCK 245.
maddcsi gereğince yargılanmak
üzere Memurin Muhakematı
Hakkmdaki Kanun'un 5 ve
CMUK'un 163. maddelerine göre
hakkında lüzumu muhakeme (Ka-
mu davasının açılması) karan veril-
mesi gereküği..."
Öyle kolay değil
Bu karan okuyunca, insanın, "İyi
de mahkemelerin ne işi var?" diye
sorası geliyor. Ama burası Güney-
doğu. KöylüJerin kalkıp bir güven-
Abdurrahman Müştak (sağda) ve hemşerilerinin ifadeieri, 2 şubatta alnmaya başladı. IVfüfettişier, güvenlik görevli-
lerinin de ifadesini aldı. Bu çaltsma tam 25 gün sördü ve 27 şubatta tamamlandı. (Fotoğraf: CENGIZ M UMAY)
hiyerarşisi altüst edilmiş, yargı ve
yürütme bir elde birleştirilmiştir. Bu
gerçekler karşısında:
Çağnda bulunuyorum,
Olkemiz ve ulusumuz üzerindeki
bu kara leke büyünıeuen, imzacısı
olduğumuz İnsan Haklan Sözteş-
mesi'nin yürürlüğe girdiği bugün,
insanlanmıza birazcık güvence ve-
rin.
Bizi, İnsan Haklari Mahkemesi'-
ne başvurmaya mecbur bırakmayı-
nız. Saygılanmla...
Şubat çıkıyor, yanıtçıkmıyor
Mektup, Cumhuriyet'te olduğu
gibı yayınlandı.
Elbette bir yanıt geimedi Yeşil-
yurt köylülerinın avukatına. Soruş-
turma bir yandan sürüyordu. Köy-
lüler Cizre Kayrnakamlığı'na çağn-
byorlar, ifadeieri alınıyor... Şubat
ayı bitti bitecek, bir ses yok.
Hasip Kaplan'ın yanı sıra. şimdi
HEP Şırnak Milletvekili olan Or-
han Doğan da Mustafa Malgjr'le
birlikte Yeşilyurt köylülerinin avu-
katlığını üstlenmiş durumda. Köy-
lülerin avukatlanndan Hasip Kap-
lan ve Orhan Doğan, ortak imzala-
nyla, Başbakan Turgut Özal'a ve
İçişleri Bakanı Mustafa Kalemliye
28 şubatta birer telgraf çekiyorlar.
Yine aynı uyanyı yapıyor avukatlar
telgraflannda; 'Bizi Âvrupa İnsan
Haklan Komisyonu'na başvurmak
zorunda bırakmayın."
Üzgün ve karamsarız
"Sayın Turgut Özal
Başbakan
Açık mektubumuza yanıt verme-
nizi bekliyorduk Vermediniz. Bu
nedenle yeniden yazmak zorunda
kaldık.
1) Yeşilyurt soruşturması için
yetkilendirilen iki muhakkik, 11.2.
1989 tarihinde soruşturmayı ta-
British Council
denetimli okullar
lemiştir. Soruşturma büyük bir giz-
lilik içinde yürütüldüğünden geliş-
meleri basından izleme dışında hiç-
bir şansa sahip olmadığımızı. hiçbir
yetkili tarafından bilgilendirilmedi-
ğjmizi öncelikle belirtmek istiyoruz.
Aslında yakınan vekilleri olma-
mız nedeniyle kamu yanında yer al-
mamız ve hatta soruşturmanın her
aşamasmdan bilgi alrnamız gereği
yasal hak ve zorunluluk oimasına
karşın, olaylardan dışlanmamıza
anlam veremiyoruz. Takdir edilece-
ği üzere, gizlilik, sanık ya da savunu-
culanna yönelikti:. 11.2.1989 tari-
hinde soruşturmayı tamamladıkla-
nnı öğrendiğimiz muhakkiklerin
bugüne kadar soruşturmanın sonu-
cu hakkında bilgi vermemeleri, en-
dışelerimizi daha da artürmıştır.
Hukukçu olarak amacımız, gerçek-
lerin bir an önce ortaya çıkmasını
sağlamaktır. Bu sonuç, beklediği-
miz ve bızce doğru olan sonuç da
olabilir, tamamen aksi de. Muhak-
kiklerin raporu, bu rapora istinaden
verilecek kurul İcaran ve bir üst ince-
leme mercii karan, insan haklanna
saygının ölçüsü olacaktır. Bizce
olay. böyle yorumlanmahdır.
Temennimiz. sonucun biran öıice
tüm berraklığıyla açıklanması ve bi-
zi Avrupa insan Haklan Komis-
yonu'na başvuruyla karşı karşıya
bırakmamanızdır. Saygılanmızla."
Dinkven kim!
Olağanüstü Hal'in "hukuku" öy-
lesine belli ki. daha dosya müfettiş-
lerin elindeyken, İlçe İdare Kurulu'-
na gitmeden, avukatlar seslerini du-
yurabildıklerince bağınyorlar. "Bizi
Avrupa İnsan Haklan Komis-
yonu'na gitmek zorunda bırakma-
yın" diye. Ama dinleyen kim!
XIX.
Müfettişler, köylülerin ve güven-
lik görevlilerinin ifadelerini 2 şubat-
lik görevlisi hakkında şikayetçi olup
dava açtırmalan, pek öyle kolay de-
ğil. Hem de uygulama olarak ne alı-
şılmış ne de yaygın.
Sonunda dosya, Cizre İlçe idare
Kurulu'na geliyor. Şimdi ne karar
verecek "yerel memurlar?"
Kaymakam, Yazüşleri Müdürü,
Mal Müdürü, Sağlık Ocağı Tabibi.
İlçe Tanm Müdürü biraraya gelip
karar veriyorlar. Daha doğrusu,
müfettiş raporlannın sonuç bölü-
münü yineliyorlar:
Darp var, dışkı yok
"Sanığa isnat edilen ağza zorla
dışkı sürdürüldüğünün gerçek olup
olmadığmın kesin şekilde açıklığa
kavuşmadığı kanaatına vanlmış.
ancak, sanığa isnat edilen, müşteki-
leri darp ettiğinin sübuta erdiği ka-
naatına vanlarak. adı geçenin eyle-
mine uyan TCK'nın 245. maddesi
gereğince Cizre Asliye Ceza Mahke-
mesi'nde yargüanmak üzere lüzumu
muhakemesine (kamu davasının
açılmasına) oy birliğiyle karar veril-
di."
Aslında karan veren, mülkiye
müfettişleri, "Dayak var ama dışkı
yedirme yok" diyorlar. İlçe İdare
Kurulu da bu karan yinelerken sa-
dece binbaşının yargılanacağı mah-
kemeyi gösteriyor. Sıkıyönetimde.
hiç değilse askeri savcılar, yargıyla
ilgili karar verirken, Olağanüstü
Hal'de bu karar, "idari mekaniz-
ma"nın eline kalıyor. İlçe İdare Ku-
rulu'nun, kendisine gelen müfettiş
raporunda olduğu gibi, "Dayak
var, dışkı yok" sözü, aynı zamanda
binbaşının yargılanacağı davanın
iddianamesini de oluşturuyor. İşte
bu kararla. "dışkı yedirme" savı ile
ilgili tüm yargı yollan kapanıyor
Türkiye'de. Köylüler artık sadece
binbaşının kendilerini dövmesinden
şikayetçi olabılecekler ve binbaşı da
dışkı yedirmekten değil, sadece da-
yak atmaktan yargılanacak.
Temel şart oluşuyor
Yeşilyurt'tan Strasbourg'a uza-
nan yol da bu kararla açılrnış olu-
yor. Çünkü artık "dışkı yedirme
savı", bundan sonraki aşamalann
tümünde "yargı dışı" kalacak. Da-
ha doğrusu, Avrupa İnsan Haklan
Komisyonu'na gitmenin en temel
şaıtı oluşuyor İdare Kurulu'nun ka-
ranyla; iç hukuk yollannın tümüyle
kapanması...
XX.
Avukatlar günlerdir ayru şeyi söy-
leseler de sonuç değışmez. İdari yet-
kililer tarafından hem Yeşilyurt
köylüleri hem de avukatlan "yok"
sayılmışlardır bir kez.
ilçe idare Kurulu'nun "lüzumu
muhakeme" karan, binbaşıya Kay-
makamlık Yazı İşleri Müdürü lara-
fından lOmartta tebliğedilir. Bu ka-
rar, bugüne kadar ne Yeşilyurt köy-
lülerine ne de avûkatlanna bildiril-
mişü'r.
idarenin bu yanlı tutumu, Türki-
ye'nin önüne tam dört yıl sonra,
Strasbourg'daki Avrupa İnsan
Haklan Komisyonu'nda çıkacakür.
Neyse, biz şimdi davanın aşama-
lanna geçelim:
Binbaşı tutukianmah
Yeşilyurt köylülerinin avukat-
lan Hasip Kaplan, Orhan Doğan ve
Mustafa Malgir. binbaşının yargıla-
nacağı Cizre Asliye Ceza Mahke-
mesi'ne bir dilekçe verirler. Avukat-
lann isteği, davanın seyrini etkileye-
ceği, emrindeki diğer tanıklann ifa-
desinin yönünü değiştıreceği gerek-
celeriyle, binbaşmın tutukJan-
masıdır. Mahkeme, gerekli çalışma-
lara başlar. Sanık ve tanıklar dumş-
maya çağnlmıştır.
Davanın bu aşamasında bir dilek-
çe ulaşır Asliye Ceza Hakimliği'ne.
Dilekçeyi gönderen Cizre, Silopi,
Güney Cudi güvenlik komutanı
Binbaşı Cafer'dir ve "Bölgenin asa-
yiş durumu özellikleri ile tanıklann
bölge halkından oluşu, asker ve gö-
revinin özeDiği dolayısıyla eşkıyanın
hedefi durumunda olması nedeniy-
le, görülecek davanın başka bir yere
naklini"istemektedir.
Mardin Valiliği de bu isteğe
olumiu yanıt verir. Valiliğin mahke-
meye gönderdiği yazıda, "Mardin
Emniyet Müdürlüğü İl Jandarma
Alay Komutanlığı'nca yapılan de-
ğerlendirmede, can güvenüğinin
sağlanamayacağı belirtilmektedir.
Adı geçenin davasının başka bir ile
nakledilmesi, valiliğimızce uygun
görülmektedir" denir.
Ankara'ya nakline...
Güvenlik komutanırun da can gü-
venliği olmayınca, elbet dava başka
bir kente nakledilir. Yargıtay Üçün-
cü Ceza Dairesi'nin karanna göre,
Ankara Sekizinci Asliye Ceza Mah-
kemesi'nde görülecektir.
Cizre Asliye Ceza Mahkemesi,
dosyayı Ankara 8. Asliye Ceza
Mahkemesi'ne gönderir.
Çünkü İlçe İdare Kurulu'nun ka-
rannda. Binbaşı'nın 245. maddeden
yargılanması istenmektedir. Anka-
ra 8. Asliye Ceza Mahkemesi buna
itirazeder.
Mahkemeye göre binbaşjnın suçu
"Görevini yaparken karşısmdaki
kişiye kötü muamele" yapmak diye
de tanımlanabilecek 245'in kap-
samında değildir. Sanığın suçu, iş-
kenceyle ilgili TCK'nın 243. madde-
sinin kapsamına girmekledır. Bu
nedenle dava Ağır Ceza Mahkeme-
si'nde görülmelidir. Ankara 8. Asli-
ye Ceza. Mahkemesi, görevsizlik ka-
ran venr.
Karar yerindedır
Dosya Ankara 3. AğırCeza Mah-
kemesi'ne gönderilmiştir. Bu kez
Ağır Ceza Mahkemesi görevsizlik
karan verir.
Sonunda dosya yeniden Yargıtay
3. Ceza Dairesi'ne gider. Yargıtay
konuyu tekrar görüşür ve karannı
verir
"Asliye Ceza'nın verdiği görevsiz-
lik karan yerindedir. Dava Ağır Ce-
za'da görülmelidir..."
Anlaşılan öyle bir bok yenmişti
ki, bırakın Olağanüstü Hal'in ola-
ğanüstü engellerini, davaya baka-
cak mahkeme bile güçlükle bulunu-
yordu.
SÜRECEK
Youth Service Schools
16-20 New Broadway»
Ealmg, Loudon W5 2XA
Tel:9.9.4481 56621 88
faks: 9.9.448İ 56620 Ü
Başvuru; MrsCristinaHyde
Haftalık kurs ücretj- 210-270pmHJd
în^Jfere'dedüeğitimi veren
devtet okırilan
{Htğfabk kurs ücretkri: ortalama 70-90
potmdarasmda)
Aberdeen Coöege oFComraerce
HoJbouraStreet, Aberdeert,
ABG27T
Tef: 9.9.44 224 57 28 11
faks: 9.9.44 224 57 37 58
Başvuru; Mr. O.P. Lynch
Abrahaın Moss Centre
Creseem Road, Manchester, M8 6UT
Tei: 9,9.4461 740 1491
faks: 9.9.44 6174005 83
Başvuru: Sue Ozagjr
Angiia Higher Educaticm Coflege
Cambridge Campus,
East Road Cambridge, CBI 1PT
Td: 9.9.44 223 632 7}
faks: 9.9.44 223 35 29 73
Başvuru; Richard Bruce-Wilson
Barry Colfege oî Further Education
Colcot Road. Barryt
South Glamorgan, CF6 8YJ
Tel; 9.9.44 446 74 35 19
Başvuru: Mr. Harvey Scarratî
BradlbrdaodlIkJey
Communiîy Coîfege
6E Westbrook, Great Horton Road,
Bradford, BD71AY, West Yorkshıre
TeF: 9.9.44 274 75 32 07
faks: 9.9.44 274 75 31 73
Başvuru: Nancy HaB
The Brasshouse Ceaire
50 Sheepcote Street,
Birmingham, Bİ68AJ
Tel: 9.9.44 2164301 14
faks: 9.9.44 21 633 47 82
Başvuru:
Deborah Cobbett
Bnghton Polytechnic
The Laaguage Centre, Fahner,
Brightoıt, Sussex, BN! 9PH
Tel: 9.9.44273 60 66 62
faks: 9.9.44 273 69 07 10
Başvaru: Martin W$boa
SÜRECEK
ANKARA^AIVKA
MÜŞERREF HEKÎMOĞLU
Çalışma Bakanı'nı Dinlerken
Kürsüde SHP'li Çalışma ve Sosyaf Güvenlik Bakanı
Mehmet Moğultay, çalışma yaşamında çağdaş duzeye
varmak için çözüm bekleyen sorunlan anlatıyor. Çizdiği
tablo aydınlık değil, ama iyimser ve mutlu konuşuyor.
Tabloyu değiştirmeye kararlı görünüyor. 1993 ytdnın ça-
lışma yaşamında reform yılı olacağını, Meclis günde-
minde yer alan tasarıları, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşların işlerlik kazanacağını anlatıyor. Bir politika-
cı olarak geriye, demokratik yaşamın kilitlendiği dönem-
lere, bugüne, muhalefet partilerinin çelişkilerine, Çan-
kaya'nın vetolarına değinmekten de geri kalmıyor.
Dinlerken gülümsüyor insan. Politikada özü-sözü birli-
ğin önemini düşünüyor.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin düzenlediği
öğle yemeğindeyiz. Devlet Konukevi'nin büyük salo-
nunda değişik meslek dallarından oluşan bir başkent
mozayiği, bilimadamları, yüksek bürokratlar, ILO tem-
silcileri ilgiyle dinliyor bakanı. Büyükelçi Osman Olcay,
Prof. Rüçhan Işık, yazarımız Uğur Mumcu, eski çalışma
bakanlarından Prof. Cahit Talas, Inönü Vakfı Başkanı
özden Toker, Çağdaş Yaşamı Destekleme DernegTnin
Ankara Başkanı Demet Işık ile aynı masadayız. Konuş-
masını bitirdikten sonra Mehmet Moğultay da masamı-
za oturuyor. Ben de biraz önce Prof. Çahit Talas ile
başladığım konuşmayı bakanla sürdürüyorum bu kez.
1961 Anayasası yaşamımıza geçseydi, bugünkü konuş-
manız çok ileri düzeyde olurdu, diyorum.
Şimdi her şey yeniden başlıyor. Demokratik hak ve
öigürlükler için yeni savaşımlar gerekiyor. Yasal deği-
şiklikler, sendikal haklar, demokrasinin işlerliği için ge-
rekli örgutlenmelerle ilgili yasal düzenlemeler gerekj-
yor. Gecıkmenin faturasını da toplum ödüyor her
zamanki gibi. Çalışanlar ödüyor. Gelir dağılımının ada-
letsizliğini çalışanlar yaşıyor baştan sona. Enflasyonu
onlar yaşıyor. İş güvencesinden yoksunluğu onlar yaşı-
yor, korku ve kuşkuyla. Çalışma Bakanı şaşırtıcı sayılar-
la toplumdaki çeliskileri kanıtlıyor Çalışanların ödediği
vergiler devlet bütçesinin büyük bölümünü oluşturuyor
neredeyse. Oysa sosyal haklarda çok geride kalıyor ça-
lışanlar.
196O'lı yıllar Türk sendikacılığının altın yıllarıydı, diyor
Prof. Cahit Talas. Ben de o yıllara gülümsüyorum haya-
limde. Emeğin yüce değerine inananların savaşı vardı
alanfarda. Işçi sınıfının uyanışı, bir şafak saatının umu-
du. Sendika tarihimizi parlatan savaşlar, kürsüleri onur-
landıran başkanlar... Türkiye Işçi Partisi'nin toplantılan-
na güç ve soluk verenler. Yapı İş Sendikası Başkanı
Tahir öztürk'ün bir konuşması yine çınlıyor kulağımda.
Kurtuluş alanında TlP'in düzenlediği bir toplantı, işçiler,
köylüler, dar gelirliler, genç üniversiteliler doldurmuş
alanı. Kürsüde Tahir öztürk, "Dağları aşarak barajlar
kuracağız!" diyor. Alan mutlu, umutlu alkışlarla çınlıyor.
Coşku dağlara ulaşıyor...
Dağları aştılar; ama duvarları, parmaklıkları aşamadı-
lar! Kimi kurşunladı, kimi hastalandı, kimi genç yaşta
yitirdi yaşamını. Solan umutlar yeniden yeşerecek şim-
di. Türksendikacılığı yeniden bulacak kimlidjini...
İnsan gülsün mü, ağlasın mı şaşırıyor. 196O'lı yıllarda
anayasanın öngördüğü haklari, özgürlükleri önlemeye
çalışanlar; anayasa onarımlarına çaba gösteren siyasal
kadrolara bugün de direniş var. Onca deney yetmemiş
gibi! SHP'li Çalışma Bakanrnın işi koJa? değil doğrusu.
Ince uzun bir yolda. Darboğazları, yokuşları var. Kav-
gayla değil; barışla, uzlaşmayla aşması gerekiyor. Uzun
bir soluk ister, yürek ister, destek ister.
Ben her zamanki iyimserliğimle bakıyorum olaya.
Toplumdaki beklentilerin doğrultusunda çabaların ba-
şarılı olacağına inanıyorum. Çalışanların özlemi, eme-
ğin, alınterinin itici gücüyle uzun ve ince yolda güvenli
yürüyeceğini düşünüyorum. Ama en çok saplandığımız
yoz ortamı aşacağımıza inanmaktan kaynaklanıyor
iyimserliğim. Değer yargıları yerli yerine oturacak,
emeğin yüce değeri anlaşılacak eninde sonunda.
• • •
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği önümüzdeki
günlerde de toplantılar düzenliyor. Çok sevindim, kimi
toplantılar Ankara ilçelerinde, yerel yönetimlerin kültür
merkezlerinde, kahvelerdeyapılacak Dernekicinolum-
lu bir gelişme bu. Bu tür toplantılar, konferanslar, açık
oturumlar toplumun değişik kesimlerinin katılımıyla da-
ha üretken olabilir. Yoksa belli bir çevreye sesleniyor.
Oysa o çevre sorunlan biliyor, belli çözümler aramak-
tan, tepkilerini belirtmekten de geri kalmıyor. Bence IŞH
ğı karanlığa çevirmek gerekir, bilmeyenleri uyarmak,
aydınlatmak, düşünmeye, tartışmaya çağırmak, bilinç-
lendirmek gerekir. Suskunlann konuşması, sesini du-
yurması, tepkisini, etkisini belirtmesi gerekir. Toplumda
bu özlem de var sanırım, bir dokunup bin ah duyulabilir.
Mesleğim nedeniyle biliyorum bunu. Evdeki yardımcı,
kapıcı, bindiğim taksinin şoförü, manavın çırağı, berber
salonundaki manikürcü kız, lokantadaki garson, dinler-
seniz neler anlatıyor! Çiçeğe durmuş ağaç gibi tepeden
tırnağa açıyor birden. Kimi baharı, kimi sonbaharı, kimi
de solan baharı yansıtıyor. Kimi de karakışı... Soğuğa
güzel direniyorlar. Karanlığa ışık tutmak bir aydın göre-
vi elbet Ama karanlığın da keskin bir ışığı var, parlatmı-
yor yakıyor.
O ateş Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nde çalı-
şanlara daha büyük coşku ve hız verecek sanırım.
BULMACA
1 2 3 4
8
SOLDAN SAĞA:
1/ Ömer Se.yfettinın ro-
manı. 2/ Eskiden şairlerin
kasidelerinde övgüsünü
yaptıklan kişılerden al-
dıklan para ya da hedi-
ye... Bir şeyi anımsamak
için yazılan kısa yazı. 3/
Balıkesir ilindeki Kaz
Dağı'nın mitolojik dö-
nemlerdeki adı... Tümce-
nin öğelerinden biri, 4/
Serdar, başkomutan...
Bir gıda maddesi. 5/
Üzüntü... Öğütülmüş ta-
hıl. 6/ Penınun para birimi... Yi-
ğit. 7/ Bir nota... "Mesela bir ak-
şam üstüdür —,'Bahçeler ve dağlar
üzre hükümran" (Ahned Arif). 8/
Tek parçadan oluşan kadın giysi-
sı... Bir renk. 9/ Bir nota... Türk
müziğjnde birbirine yakın iki ma-
kamın ortak adı.
YUKARIDAN AŞAĞFYA:
1/ Dostoyevski'nin bir romanı. 2/
Portekızhalk şarkısı... Itırlı birbit-
ki. 3/ Uyma, boyun eğme. 4/ Eli işe
yatkın, becerikli... Yozgat yakınlannda ortaya çıkanlan ve
Anadolu'nun tam bir kronolojısinı göstermesi bakımından bü-
yük önem taşıyan höyük. 5/ Ortaoyununda kadın rolüne çıkan
erkek oyuncu... Eğreti mal. 6/ Birgezegen. 7/ Boynun arkası...
Eskı Mısırda güncş tannsı. 8/ Heykel... Hayvanı avcıhğa alış-
tırma işi. 9/ Bir cetvel türü... XVII. yüzyılda yaşamış ünlü bir
divan şaıri.