Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27EYLÜL1992PAZAR
8 PAZARYAZHARI
Aşk, seks Saraybosna'danetkiliOnurlu başlan açlığa yenik düşmüş kara be-
denlerin, altın sansı çıplak çöllerdekı görüntü-
sü, ulusal kanallann akşam ana haberlennde
gösterilmeye devam edilmiyor!..
Gerçi iki hafta kadar üç dört dakika ekranlar-
da yer aldı ama, şımdi sadece CNN'den izlemek
olası. Yazılı basın yayımlanru birinci sayfalann-
dan sürdürüyor. Gazeteler. en çarpıcı fotoğraf-
larla destekledikleri, tarih tanığı muhabirlerinin
haberlerini uzun uzun yayımlamaya devam edi-
yor. Somali ve Saraybosna'ya ekranlann ka-
panışının nedenlennden bir parçasını. ABD'yi
sarsan ve toplam 40 dolayında kişinin öldüğü iki
büyük kasırga oluşturuyor demek olası. Ancak,
işin içinde biri olarak, "Keşke tek neden bu
olsa" demekten alamıyor insan kendini. Türki-
ye'deki TV'leri aratmayan sabah 9'la akşama
doğru 6 arasındaki yayın çızgisinde aşk, birbiri-
ni aldatan sevgililer ve gözyaşı dolu filmler ABD
TVlerinin tercihi. "Kara Afrika"yı açlığa
mahkum edip düşman kardeşler haline
getiren Batılı çağdaş sömürgeciJerden söz edene
rastlanmadı. lnsanlık düşmanı ilan edilen Sad-
dam'ın öksürmesinin değeri, Saraybosna'da
akan kandan çok daha etkili haber niteliğinde.
Aşk, macera, şiddet, seks, entrika dizilerine
köle TV izleyicilerini kendine mahkûm kılan gö-
IA/ASHINGTON
FUAT
KOZLUKLU
rüntülü medya, tarihin
en acı sayfalannı oluştu-
racak Saraybosna ve So-
mali'yi geçiştiriyor. Aslı-
nda hakkını yememek
gerek, CNN durmadan
olup bitenleri yayım-
lamayı sürdürüyor.
ABD'nin en etkili TV is-
tasyonlan olan ABC, ™^™——mmmm
•—^
NBC. CBS'in gozleri ABD'nin yeni lideri-
nin belirleneceği başkanlık seçımlerinde. Son bir
buçuk yıldırekranlara hâkim tek konu seçımler.
Avrupa'da Almanlann "yan çizmesiyle" orta-
ya çıkan durum, iki gün boyunca ekranlara bir-
kaç dakikayla sınırlandınlmış haberlerle getiril-
di. ABD güzelinin seçimi, 1MF ve Dünya Ban-
kası toplantısından çok daha öncelikJi idi ve top-
lanular, gazetelerin ekonomi sayfalannda kısa-
ca yer bulabildi. Beyaz Saray'ın ve Başkan
Bush'un "Akbulut"u Quayle'in, evlilik dışı ilişki
ürünü çocuk edinen TV dizisinin yıldızına öfke-
lenişi vepatatesin yaamındayanlış yapıp "doğru-
luğunda" ısrar edışi "Kara Afrika"nın yok olu-
şunu perdeledi.
Kamuoyu oluşturmada en güçlü silah olan
TV'ler "şiddet, seks. aşk. skandal ilişkiler" kus-
maya devam ediyor.
Dev sanayi TV ve si-
nemanın gözü; ço-
cuklar, genç kuşak ve
evde oturan kesime
yönelik. Reklam ve-
ren fırmalann da göz-
desi, yine bu kesim.
TV'sinin düğmesini
^ " ^ ^ ^ ^ ~ ^ ^ sadece haberlerde ve
iki gecede bir yayımlanan bizdeki "32'nci Gün"
benzeri programlarda açanlann sayısı ise genel
izleyici kitlesi araştırma sonuçlanna göre olduk-
ça azınlıkta.
Bosna-Hersek'teki kanlı çaüşmalar, "ölüm
kamplanndan" görüntülere kadar, ikinci sınıf
muamele gördü. Bir de ABC televizyonunun
yapımcılanndan David Kaplan'ın Saraybosna'-
da öldürülmesiyle TV ekranlan "Şırp Şeytan-
lan"na aynldı. Ve haber spikerleri, "Bosna'da
öldürülen ilk ABD'li gazeteci" diye haberi du-
yurdular. Ardından, "Müslümanlann ateşiyle
öldüriilmüş" denip geçildi. Saraybosna'dan
yayımlanan görüntülerin tamamına yakını ise
Ingiliz TV'cilere ait. ABD televizyonlanndan
NBC ve CBS, genellikle Visnews adlı TV
ajansıaın görüntülennı yayımlıyorlar. ABC de
Ingiliz SKY TV'sinden görüntülerle Saraybos-
na'yı izleyicilerine aktanyor. Muhabirleri ise
Londra ve Belgrad'dan bildiriyorlar...
Bölgeye gözlerini çevirmiş iki TV istasyonun-
dan biri CNN, bir diğen de BBC. Bu iki TV ku-
ruluşu, Saraybosna cehennemini gazetecilik
tarihinde ilk kez kullanılan kurşun geçirmez ve
ağır bir iki silaha dayanıkh zırhlı araçlarla izli-
yorlar. Araçlar. özel yapım. Bu araçlarda seya-
hat eden gazetecilerden şu ana dek yaralanan ya
da ölen olmamış. Araçlann her birinin değeri 75
bin ile 150 bin dolar arasında. Reuter ajansı da
aynı araçlardan kullanıyor. ABD'li birçok gaze-
teci ise bölgeye gitmeyi "ölüme susamışhk" ola-
rak görüyor. Bugüne dek Saraybosna'da ya-
şamını yitiren gazeteci sayısı 35 dolayında.
ABD TV'len için neyin haber olup neyin ol-
madığını kestirmek güç gibi. Aslında inanılması
güç gelen harcamalar yapıyor, bir haber için beş
on kişilik ekiplerle çalışıyorlar. Habere harca-
dıklanyla ekrana getirdikleri arasındaki çelişki
büyük. Dünya haberleri toplam 3 ile 5 dakika
arasında değişen sürelerle halkın önemli bölü-
münün izlediği ana haber bültenlerinde yayım-
lanıyor. Erzincan depremi ve Balina Aydın'dan
sonra Türkiye'nin adından söz edilmiş değil.
Birkeııtiıı
düsündürdükleriBundan 125 yıl önce, yine
eylül (1867) ayında her gün dü-
zinelerce insan; kusma, ishal,
kalp düzeninin değişimi ve tut-
ma (kramp) gösterileriyle kole-
radan ölüyordu. Zürih'i kara-
basan sarmıştı.
Kent içinde ve kenar mahal-
lelerinde ceset taşıyıcılar büyük
aralıklarla belirlenmiş gömüt-
lûklere gidiyor, bireyin ileriye
dönük düşleri ve inançlan ağır
darbe yiyordu.
'Bu korkutucu durum nere-
den kaynaklaruyordu' diye so-
rulduğunda birçok bileşken or-
taya dökülüyordu.
• Sağlık koşullan son derece
ilkeldi. Ortaçağ örneği dar so-
kaklar ortasından akan lağım
sulan, çevrede yaşayan çiftçiler
tarafından tarlalarda gübre
olarak kullanıüyordu.
• Evlerdeki insanlar birlikte
ve çok sıkışık yaşıyorlardı.
özellikle kirlilik oranırun üst
boyutlara ulaştığı Sihl akarsu-
yu kenan Hohl çıkmazında
(Şimdıki Hohl caddesi) yoğun-
lılk korkutucuydu.
•Gıda yetersiz, su dağıtımı
sakıncahydı. Ve daha önceleri
biç yazı konusu ettiğimiz, piş-
memiş çeşitli doğal kalkılarla
elde ettiği bir tür süt bulamacıy-
la uzun yaşamın gizemini çöz-
düğünü sanan. halen taraftar-
lan olan Maximilian Bircher'in
bugünlerde dünyaya gelmesi
bir rastlantı mıydı?
• Yaz bütün güzelliğiyle var-
dı, hava ıslak (rutubetli) sıcakü.
Alınan önlemlere karşın sağlık
polisi gelişmelerle şaşkındı. Sert
tutumiar da izleniyordu. He-
men smır kasabası Dielsdorf
halkına Zürih kentine gitmeyi
yasaklamıştı. Gene de dinleme-
yenlere, eşini dostunu görmeye
gidenlere o zamanın parasıyla
15-20 frank ceza kesiyordu.
Bu korkunç durumun sudan
kaynaklandığı anlaşılıncaya
kadar yöneticiler sorunun çö-
zümünde uzun süre karanlıkta
kaldılar. Kuilanma ve içme su-
yunun incelenmesi, bunlann
dağıtımıyla ilgili tüm sistemi ye-
niden düzenlemek gerekiyordu.
Böylece:
• Evlere, Paris kovası diye
deyımlenen, toprağa sızdırma-
ZÜRİH
S.DOĞAN
ABALJOĞLU
yan tuvalet fıçılan yerleştirildi.
# Bütün açıkta akan atıksu-
lar kapatıldı.
•O zaman salt 10 km olan
kanalizasyon 1873'e kadar 80
kilometreye uzatıldı.
• Her eve su bağlanüsı zo-
runlu kılındı.
Bu önlemler ve belki hava de-
ğişiminin de etkisıyle o yüın
kasım ayında epidemin beü kı-
nldı.
Zürih bu dramatik olaydan
bu yana tüm su dolaşımını mo-
dernize etti. Ta Çin'e dek teknik
dışsatımı yapılan altyapı yeni-
lendi." 125 yıl öncesinde bunlar
olsaydı, insanlanmızı kurtara-
bılirdik" deniliyor. 1883'te AJ-
man Robert Koch koleraya ne-
den olan "Vicro Comma" bak-
terisini buluncaya kadar saklı
kalan bu yaygın hastalığın kö-
kenı pislik.
Yukanda Zürih'in başına ne-
lerin, nasıl geldiğini anlatmaya
çalıştık. Ve çözüm yollannı da
sıraladık. Imdi düşünelim: Açı-
klananlar sizde bir çağnşım
yapmıyor mu?
Arada sırada ortalığa çıkan
ve hemen, özellikle turizm açı-
sından saİdamaya çalıştığımız,
sonra para önsözcüğünü takdı-
ğımız bu çağdışı hastalıkta 125
yıl geride değil miyiz? 125 yıl
önceki etkenler bizd&bugün de
geçerli sayılmaz mı? Büyük
kentlerimizin varoşlannda za-
man zaman görüntüleriyle ga-
zete haberlerinde Zürih'in 125
yıllık resmini görmüyor mu-
yuz?
Çağ atlamayı diÜne peselenk
edenler bunlan bilmiyor mu,
yoksa milleti aptal mı sanıyor-
lar? Göz boyamalan ne kadar
süre gjder ki.. Ve halkını aldat-
mayı gelenek haline getirmiş
politikaalardan o millet ne de-
receye kadar yararlanır? Alın
size bir sürü soru.
MichaeVa 'temeldürtu tedavisiSon yıllarda "öldüren Cazibe" ve "Temel Dürtü" gibi erotik ve
gerilim fılmleriyle ünlenen Amerikah yıldız Michael Douglas,
aşın seks tutkusundan kurtulmak için bir psikiyatri kliniğinde
tedavi altına alındı. Ancak bunun nedeni söz konusu filmlerde
canlandırdığı kişilerin etkisinde kalması değil. İngiltere'de
yajımlanan The Sun gazetesinin haberine göre, 48 yaşındaki
Douglas çok yakın aile dostlan olan bir kadmla sevişirken
basıldı ve 34 yaşındaki kansı Diandra'ya kendisini affetmesi için
yalvardı. Ancak gördüğü manzara karşısında şok geçıren kadın,
kocasmı afietmek yenne odada bulunan tüm eşyalan kınp
döktü. Gazete ünlü aktörün "Mike Morrell" adını kullanarak.
alkol ve uyuşturucu sorunlan olduğu bahanesiyle Sierra Tucson
Psikiyatri Kliniği'ne başvurduğunu ve buradâ aşın seks
bağımlılığından kurtulmak için tedavi altına alındığını belirtti.
îsveç'teefeaııe
bîr Türk: Ozkök
O, hepimizin ağabeysidir.
En eskimızdir burada. Yüksek
sesle konuşur; korkunç kahka-
halar atar. Kıpır kıpırdır; me-
rak doludur. Şaşırdığı zaman,
"yapamaaz!.." diye bağınr,
"Hiii!" diye iççeker. Eli sıkıdır
ama, yardımseverdir de. Poli-
ük göçmeninden tutun yeni eli
kalem tutanlara dek birçok ki-
şiye, elinden gelen katkıda bu-
lunur. Japonya'dan Kanada'-
ya dek sattığı fotoğraflan, biz-
lerin katkıda bulundugu
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
lerini çektiği anlatılıyor. Bu
arada, çevirmenin eşi Anne-
Marie'yi özel yaşamında, Reh-
ne Char'ı da şiir dünyasında ne
„ denli çok sevdiğj de dile getiri-
küçük dergiler için bir kuruş liyor. ("tçimizdeki Sıla" adb
aramadan verir. Belki bir vesi- şiir kitabındaki son şiirinde
leyle iki kadeh ikram; hepsi bu.
Konumuz, Lütfı Ozkök;
Türkiye'de tanınan bu sanatçı-
mızın, burada giderek bir sevgi
çemberinin merkezı haline
geliyor olması. Yıllardır yazar
ve ozan fotoğraflan altında
imzasını görmeye alışkınız.
Son birkaç yıldır ise Lütfı Öz-
kök, Isveç'in kazandığı son de-
rece ilginç ve yararlı bir "yeni
İsveçli" olarak gün ışığuıa çı-
kanlıyor.
Nasıl olduysa yakalanmış ve
güzel bir fotoğrafının çekilme-
sine ses çıkarmamış. Yülar
önce bizim eve geldiğınde, ke-
yifli bir anından yararlanarak
birkaç kare fotoğrafıru çekmiş-
tim. "Ne o yahu? Ölecem de
para mı kazancakşın?" diye
sormuştu gülerek. İşte şimdi
Dagens Nyheter'deki koca-
man resmini göriince, bunlan
düşünmeden edemedim.
Yazıyı, Ludvig Rasmusson
yazmış. Şöyle başlıyor:
"Yaklaşık 40 yıl önce Stock-
holm ganna indiğı zaman,
Türkiye'den gelen ilk göçmen-
ler arasındaydı. Türkçeden
İsveççeye, sonra da, Isveççe-
den Türkçeye şiir çevirileri
yaptı. Ozanlann portreleri ge-
rekiyordu. Satın alınması pa-
halıydı; o zaman, aldı kame-
rayı, kendi çektiresimleri!Bu-
gün, dünyanın en ünlü yazar-
lannın çoğunun fotoğrafıru
çekmiş dummda."
Yazıda, Nobel mevsiminin
yaklaşmasıyla, Lütfı özkök'-
ün de dünyanın birçok ucun-
dan aranmasının arttığına de-
ğiniliyor. Çok sayıda ödül sa-
hibinin, ödül almalanndan
yıllar önce bir poz olsun resim-
Rene Char'a merhaba derken,
ona duyduğu sevgiyi şiire dö-1
küyor.)
Lütfı Özkök'ün 60. yaş gü-
nünde de İsveç basını büyük
ilgi gösteraıişti. Yazarlar Sen-
dikası, kentin göbeğmdeki ta-
rihi binaya taşınırken iki de ya-
bana konuk yazar davet et-
mişti. Bunlardan biri, Aziz Ne-
sin'di. Binanın konuk odası-
nda ilk kalan yazar olmuştu.
İşte o toplantı sırasında, kü-
tüphanenin şömınesinin önün-
de oturan Lütfi Özkök ve Aziz
Nesin, çevrelerinde toplanan-
lan kahkahadan kınp geçir-
mişler. Lütfı Ağabey'in gür
sesi kaçınlır gibi değildı.
Kendisine sorarsanız,
içindeki aslan şiirdir. Fotoğra-
fa, onu ozanlara yaklaşürdığı
için gırmışür; ozanlara ve
ozanlann dünyaana. Her fı-
rsatta şiirler çevirir. Eli kaleme
yatkın dostlannı cesarellendi-
rir. Dagens Nyheter'deki yazı-
da biraz kötümser
- Fotoğraf çekeceğim za-
man, bazen neredeyse ağla-
maklı oluyorum. İçimde hiç is-
tek kalmadı arük. Ben yapa-
cağımı yaptım; gözlerim daya-
namıyor, ruhum da öyle. Ka-
ranlık oda bana fobi getiriyor.
Banyo yapmakta kullanılan
sıvılar ellerimde alerji yapıyor;
ruhumda da.
Siz bakmayın ona! Bunca
yıldır yapüklannın ona uzun
süre yeteceğini bildiği için böy-
le konuşuyor. Hele bir kapısını
çalsın eski bir dostu, öraeğin,
Oktay Akbal. Siz o zaman gö-
rün Lütfı Ağabeyi...
Isveçliler anca keşfediyoriar
onu...
BosnakApo
amcanınöyküsüYeni Zelanda'da 120'ye ya-
kın Türk yaşıyor. Bunlann
çoğu 30 yaşlannda yakışıkh er-
keklerimiz. Çoğu Yeni Zelan-
dab hanımlann kalplerinden
geçerek yerleşmış bu ülkeye.
Auckland'ın göçmen mahal-
lesi Ponsomby'de Adanalı Sa-
mim Özyurtyeri'nin işlettiği
Türkish Cafe'de kaldınmdaki
iki masadan birine oturupgar-
son kız Ela'nın masamıza ge-
tirdiği Türk kahvesini içerken
bana 73 yıllık yaşanunın öykü-
sünü anlatan Abdullah Muso-
viç Amca (Apo) ise buraya
kırk yıl önce feleğın çarkından
geçerek gelmiş Bosnalı bir soy-
daşımız. Beyaz saçlı, gözlüklü
ama cin gibi ihtiyar bir deli-
kanlı Apo Amca. "Beş yaşında
da cin gibi bir velettim" diye
başlıyor anılanna davudi se-
siyle. Sırplar Apo Amca'nın
doğduğu Karadağ'daki Saho-
AUCKLAND
C1JMHUR
ORANO
h e m antrenör h e m m a s ö rStze bir antrenör mrtyoruz Bu anlrenor 16 tonksıyonel hareketıyapmanızı sağlıyarak 512e sağlıklıyasamın sırlanm antaracak.Istersenızaynı amanda masomnuz olacak 12 değışık masaj olanağı sağlayaeak Portatıf,kolay ütlanan.kolayca taşınan Form ile yaşmnaı formda kılmak artık elinızde
MASÖRÜNÜZİLE
•BACAK 'KALÇA »BEL I
»BELVE BACAK \
•KALÇAVEBACAK »KARIN I
• BOYUN 'BALDIR »SIRT\
• BOYUN VE SIRT I
• BOYUN VEBEL I
»OMUZVESIRTl
masajlarını yaparsmu
Mını bılgısayamn
dıgital gostergesınde
halpatştrekansını/ı,
per^ımnsmı/ı olçerek
guvenlı soor yaparsmu
» m riTtiıi S/ITICIHRI
Koiaylıkla katlanan ve taşınan
FORM, evıntzde veya
buromjzûayerkaplarw,her
köşeye rabatça sşat
FO3Îİ1
ANJRENÖRÜNÜZ İL£
ESNEME • YURUYÜŞ »KOŞU »A YAK MASAJI »ŞINA V
ÇAPRAZKOL »BENÇ PRES • TWİST »BİSİKLET
MEKİK 'KÜREK »GERİDEN ÖNE ÇEKME 'ELLEPEDAL BASMA
KARIN ÇAUŞTIRMA »KEDİKAMBURU'KÜREKKALDIRMA
hareketlerini yaparsınız
BAŞ
16 FONKSIYONLU KONDISYON 12 FONKSIYONLU MASAJ ALETI
unuM
K0NDİSV0N
ALET!
MASAJ
ALETI
KONDISYON»
MASAJ ALETI
MODCl
16B
12B
28B
PEfiNAT
590 000
280.000
795.000
TAKSİT X AY
560.000x5
200 000x5
775.000x5
T0PLAM TUTAA
3 390.000
1.280.000
4.670.000
F'HtHıl KDV Hlhıltlır
Gentş brtgı ıçın tutten bw sraytna
KEY
!J5TICtt£T».S
PentanSoW126.Sıncni2İef
K E Y PUMuauM
ŞeMerCad it.KeyPtaa
35230 MsaıoklZMIR
ŞeMkfCKl 18. KeyPUa
35230 AlancallZMIB
T«l(51|O3IBFu(51|OJHI
Şjrtn U4 57174
«Hr TİC 11156 • Kocanaı tm&k LM 18875 • Hxk*1 LB 23212
KM 14537 ^BBDOOnHM308048•EMemTic 322170•EMnLU 331057^03 UaO 313113
Plrt* TİC 3235413 Imlmı untfm LB 3724584 • Mette LH '
3321205imnlatKTt 13064 Tırü Stnj Tt 5549373-
1 Mok. 13946 Çota Y*« Tonguç 2035 BEİffilEII «wa«i* TK
146385 • Buıiu» Tc 247633 • ÇıfMH Tc 615615 - GJIerı Mı 210519- Kerriaı HJcM 2230)2 - Nuıjy mt 215632 -OatMı» Ş 146800 • UİJurOeşM 211929-Ufluftu dŞ 220490 • Uçoen H» 219539 OtıMlt
•- ' • • Mot 5630596 V u r u U l SJltl Koçeı 2637S7S fcoljr Bjtu» LM 5919650 IKİçaHnMr Gen( Moc 5537191 lablttv Kotak HJÜ 5432585 •
BoyaLM 3533292 Ç)Va|>r AnHır LM 2306867 • Günay LM 24S785B • ZuU Tıc 2417109(lKVaUEIIU 5856724 ÇüliUWW
AlteTıc 346S174FmrrıluEruyUll 3381260FMlkn<lG«T>: 5860364 OnMllllırımı Kama Hat 5787976Q8Dm Damla
İ29M • SaAkoOUı Tc 3306956 brtM Glkn Eımı 3532291 b a r t K Meıgen U< 3699427-Topçu» AŞ 3620690lnapt Vıvuav
. . - ^ . , İ4O|«k»GMMILM4Î(D84S>HaaTıc 3864308Mç*»«ıÇaO«!Yapı3662992• KocaiıalTc 3889376ltocW>r*»TAOn. Llfl 2754720Mv*>U*/rT« 554«0'1 Oc»»,Gj(«mB<
ın?l<2606275-SmaıTelın*2592196ri*lllBIIO«or Tc 3756J61
l*T1c 2421366 -ÖanyTiç 2423302 8aKI)> Taypa Tc ~ — • t r n r T
1
•l'nll» MlQ irHI~1tlımwılHCrı 1 ricıltrir-miilll - T r r
J
- mp 24123<9<hnill)>GırayTc 335973t •m»EM«lınll3289765.$>mEW-onık33S5ia0Ul>imrG<ei«<aı 3348706 - Irru, Tic 3106868-So>tum Halı 3340496 •Sunny
5S38«90YtJiMfS00lB*lroC* 573J057»•«G*B*D* 11922qlMra OVrMK^ Tk: M7t2OVGd IW S»J02«JHHai**«* TİC 1446J4 • VmjJ»! Tc 111135 - 3 İ » f * 120711-OMlTlc 141389-Smrtif Tic IJMOÜMfc»nnmnl»Tr 34M3 IM.im-lill Mtt.HI Ca« Tic !60? • SMİ*1 Tc 4968 QgQBj|u
>W>'»"C 11209 tİÎIUİUâ
UB-fmmUTc 11(67 8vta SjOOOHTc 11143DmntSxtt*nraO»ı634MIıraMtBızmTc 16407tortıHiıarttîSlll7591*»*.*YirmuıTc 11016
a n > M ı m » ' » W " " xuma• ^ « i H U / H I H H T J » » ^ l W Z M H ı g . » r e a « ; ^ « m MıIM. Z583233 IminpMrSHm AŞ 1 r ll)>ıl rııHlı Tiı T~nin Imlnıı I nıllı]ılı III 3724584• MefteLM 3849428• Pjnrt LM 37348658 ÇMnraOmTe $932352 C M M M M RO»» Lld 3533292p
«OObTc 3SS7010İIMlif«sTc 3868242- mfOOIaTIC 3609195 • Onır Tc 3«90957• Sll-% LM 38(0317-SMm TİC 3855907• Sezıt Cız 3590512• UmLll 3568045 t l l l » H » » LM 2724391 BMrHTc 2649051 M«Ey0«Ha 5642010-GMltGan5810451 FaMlEnılTıc 5312700 NmMlfaMeTıc S465174F.
MUM-SHIkll3609180-Suraof Tic 3486770-ünrTc 3561505ttomtmtvmBm 5574370Ufc>»|BıroıUd 3463S48• Ça»aıTc 3367789• Ekm«0l«AŞ 3451446-EB»«ç*LM 3868242-Sim»Tc 3486T70-*mnTc 3361903• tu»Tc 3457154-Seko «S 3494507• SmnUd 3462988• SsMuOlsTc
» ' » « M ! * ?
1
^ . * / * A
7
?.
7
*?:^
1
*.
S
??
î
?!•?!!?* !*"
1
?
1
l:
l<l
?
493
«"!«:J8?
(»p<
M«u>TK 3717881 •(**+&.t* 3520634 UcalMMlPMI UnaiacPlL 5854998lUMMGMnlM 4103848-IttaTc 3864308Mdbrt C*035 Ya»3662992 • KttaranTc 3889376 Itoödt,*^ AOn. Llfl 275472(
vici kasabasını 1924 yüının
uğursuz bir sabahı basarlar.
Babasının arkadaşlanndan
biri olan postane müdürü,
Sırplann bütün erkekleri kur-
şuna dizeceklerini, kadınlarla
çocuklann postaneye, ba-
basının da çalılann arasına
saklanmasını söyler.
Sırplar 152 Müslümanı elle-
rini arkadan bağlayarak kur-
şuna dizmiş, yalnız ikisi kurtul-
muştur. Apo Amca bıından 3
yıl önce Yugo'ya gittiğinde Bi-
lal'ı 90 yaşındayken bula-
caktır. Sağ kalanlar Bijelo Pol-
je'ye, Bosna'ya, Türkiye'ye gö-
çerler. Apo da üvey anaayla
BP'ye. Ama üvey anasının
dayagından bıkıp 9 yaşında
Dubrovnik'e kaçar. Sadece
üzüm ve sütle beslenerek 600
km. yürür. 14 yaşma kadar da
Dubrovnik'te gazete satıcüığı
yapar. 1934 yıhnda bir Dani-
marka gemisine kaçak yolcu
olarak girer. Ver elini New
York. Gemiciler kendisini se-
verler ve gemiden bırakmazlar.
Kader onu yine Dubrovnik li-
manında o güne kadar hiç gör-
mediği dayıoğJuyla karşılaşü-
racakür.. Bu kez dayıoğjunun
yardımıyla savaş gemisinde
kaçak yolcudur. Ver elini
İstanbul. Hemen askere
yazıhr. 44'te askerlik biter.
Türk bayrakh bir yük şilebine
gemid olarak girer. 1 yıl sonra
gemi Yugoslavya'ya gidecek,
Apo tutuklanacak ve Yugos-
lavya dışına çıkışı yasaklana-
caktır.52'de yurtdışma çıkış iz-
ni alır ve ver elini anavatan. Bu
kez Adana yolcu vapurunda
çalışmaya başlar. Napoli'de
bir kadın meselesi yüzünden
Nihat. Kaptan'ı dövüp hapse
girer. İtalyanlardan siyasi iltica
talep eder. 6 ay sonra bir İtal-
yan şilebine binecek ve 53'te
Yeni Zelanda'da gemiden son
kez kacarak bu kez de 6 ay ha-
pis yaüp Yeni Zelanda'da
oturma izni almayı başaracak
ve tekaüt olana kadar Yeni Ze-
landa şileplerinde gemicüik
yapıp dünyayı dolaşacaktır.
Ama kansı ve oğlu Yugo'da
kalmışûr. Durumu sendikalar
birliği başkanına anlaDr. O da
zamanın Başbakanı Walter
Nash'a. O da New York'ta
Yugoslavya'nın BM temsilci-
lerine anlaur ve Sıdıka Hanım
62'de Yeni Zelanda'ya gelir.