20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27EYLÜL1992PAZAR 8 PAZARYAZHARI Aşk, seks Saraybosna'danetkiliOnurlu başlan açlığa yenik düşmüş kara be- denlerin, altın sansı çıplak çöllerdekı görüntü- sü, ulusal kanallann akşam ana haberlennde gösterilmeye devam edilmiyor!.. Gerçi iki hafta kadar üç dört dakika ekranlar- da yer aldı ama, şımdi sadece CNN'den izlemek olası. Yazılı basın yayımlanru birinci sayfalann- dan sürdürüyor. Gazeteler. en çarpıcı fotoğraf- larla destekledikleri, tarih tanığı muhabirlerinin haberlerini uzun uzun yayımlamaya devam edi- yor. Somali ve Saraybosna'ya ekranlann ka- panışının nedenlennden bir parçasını. ABD'yi sarsan ve toplam 40 dolayında kişinin öldüğü iki büyük kasırga oluşturuyor demek olası. Ancak, işin içinde biri olarak, "Keşke tek neden bu olsa" demekten alamıyor insan kendini. Türki- ye'deki TV'leri aratmayan sabah 9'la akşama doğru 6 arasındaki yayın çızgisinde aşk, birbiri- ni aldatan sevgililer ve gözyaşı dolu filmler ABD TVlerinin tercihi. "Kara Afrika"yı açlığa mahkum edip düşman kardeşler haline getiren Batılı çağdaş sömürgeciJerden söz edene rastlanmadı. lnsanlık düşmanı ilan edilen Sad- dam'ın öksürmesinin değeri, Saraybosna'da akan kandan çok daha etkili haber niteliğinde. Aşk, macera, şiddet, seks, entrika dizilerine köle TV izleyicilerini kendine mahkûm kılan gö- IA/ASHINGTON FUAT KOZLUKLU rüntülü medya, tarihin en acı sayfalannı oluştu- racak Saraybosna ve So- mali'yi geçiştiriyor. Aslı- nda hakkını yememek gerek, CNN durmadan olup bitenleri yayım- lamayı sürdürüyor. ABD'nin en etkili TV is- tasyonlan olan ABC, ™^™——mmmm •—^ NBC. CBS'in gozleri ABD'nin yeni lideri- nin belirleneceği başkanlık seçımlerinde. Son bir buçuk yıldırekranlara hâkim tek konu seçımler. Avrupa'da Almanlann "yan çizmesiyle" orta- ya çıkan durum, iki gün boyunca ekranlara bir- kaç dakikayla sınırlandınlmış haberlerle getiril- di. ABD güzelinin seçimi, 1MF ve Dünya Ban- kası toplantısından çok daha öncelikJi idi ve top- lanular, gazetelerin ekonomi sayfalannda kısa- ca yer bulabildi. Beyaz Saray'ın ve Başkan Bush'un "Akbulut"u Quayle'in, evlilik dışı ilişki ürünü çocuk edinen TV dizisinin yıldızına öfke- lenişi vepatatesin yaamındayanlış yapıp "doğru- luğunda" ısrar edışi "Kara Afrika"nın yok olu- şunu perdeledi. Kamuoyu oluşturmada en güçlü silah olan TV'ler "şiddet, seks. aşk. skandal ilişkiler" kus- maya devam ediyor. Dev sanayi TV ve si- nemanın gözü; ço- cuklar, genç kuşak ve evde oturan kesime yönelik. Reklam ve- ren fırmalann da göz- desi, yine bu kesim. TV'sinin düğmesini ^ " ^ ^ ^ ^ ~ ^ ^ sadece haberlerde ve iki gecede bir yayımlanan bizdeki "32'nci Gün" benzeri programlarda açanlann sayısı ise genel izleyici kitlesi araştırma sonuçlanna göre olduk- ça azınlıkta. Bosna-Hersek'teki kanlı çaüşmalar, "ölüm kamplanndan" görüntülere kadar, ikinci sınıf muamele gördü. Bir de ABC televizyonunun yapımcılanndan David Kaplan'ın Saraybosna'- da öldürülmesiyle TV ekranlan "Şırp Şeytan- lan"na aynldı. Ve haber spikerleri, "Bosna'da öldürülen ilk ABD'li gazeteci" diye haberi du- yurdular. Ardından, "Müslümanlann ateşiyle öldüriilmüş" denip geçildi. Saraybosna'dan yayımlanan görüntülerin tamamına yakını ise Ingiliz TV'cilere ait. ABD televizyonlanndan NBC ve CBS, genellikle Visnews adlı TV ajansıaın görüntülennı yayımlıyorlar. ABC de Ingiliz SKY TV'sinden görüntülerle Saraybos- na'yı izleyicilerine aktanyor. Muhabirleri ise Londra ve Belgrad'dan bildiriyorlar... Bölgeye gözlerini çevirmiş iki TV istasyonun- dan biri CNN, bir diğen de BBC. Bu iki TV ku- ruluşu, Saraybosna cehennemini gazetecilik tarihinde ilk kez kullanılan kurşun geçirmez ve ağır bir iki silaha dayanıkh zırhlı araçlarla izli- yorlar. Araçlar. özel yapım. Bu araçlarda seya- hat eden gazetecilerden şu ana dek yaralanan ya da ölen olmamış. Araçlann her birinin değeri 75 bin ile 150 bin dolar arasında. Reuter ajansı da aynı araçlardan kullanıyor. ABD'li birçok gaze- teci ise bölgeye gitmeyi "ölüme susamışhk" ola- rak görüyor. Bugüne dek Saraybosna'da ya- şamını yitiren gazeteci sayısı 35 dolayında. ABD TV'len için neyin haber olup neyin ol- madığını kestirmek güç gibi. Aslında inanılması güç gelen harcamalar yapıyor, bir haber için beş on kişilik ekiplerle çalışıyorlar. Habere harca- dıklanyla ekrana getirdikleri arasındaki çelişki büyük. Dünya haberleri toplam 3 ile 5 dakika arasında değişen sürelerle halkın önemli bölü- münün izlediği ana haber bültenlerinde yayım- lanıyor. Erzincan depremi ve Balina Aydın'dan sonra Türkiye'nin adından söz edilmiş değil. Birkeııtiıı düsündürdükleriBundan 125 yıl önce, yine eylül (1867) ayında her gün dü- zinelerce insan; kusma, ishal, kalp düzeninin değişimi ve tut- ma (kramp) gösterileriyle kole- radan ölüyordu. Zürih'i kara- basan sarmıştı. Kent içinde ve kenar mahal- lelerinde ceset taşıyıcılar büyük aralıklarla belirlenmiş gömüt- lûklere gidiyor, bireyin ileriye dönük düşleri ve inançlan ağır darbe yiyordu. 'Bu korkutucu durum nere- den kaynaklaruyordu' diye so- rulduğunda birçok bileşken or- taya dökülüyordu. • Sağlık koşullan son derece ilkeldi. Ortaçağ örneği dar so- kaklar ortasından akan lağım sulan, çevrede yaşayan çiftçiler tarafından tarlalarda gübre olarak kullanıüyordu. • Evlerdeki insanlar birlikte ve çok sıkışık yaşıyorlardı. özellikle kirlilik oranırun üst boyutlara ulaştığı Sihl akarsu- yu kenan Hohl çıkmazında (Şimdıki Hohl caddesi) yoğun- lılk korkutucuydu. •Gıda yetersiz, su dağıtımı sakıncahydı. Ve daha önceleri biç yazı konusu ettiğimiz, piş- memiş çeşitli doğal kalkılarla elde ettiği bir tür süt bulamacıy- la uzun yaşamın gizemini çöz- düğünü sanan. halen taraftar- lan olan Maximilian Bircher'in bugünlerde dünyaya gelmesi bir rastlantı mıydı? • Yaz bütün güzelliğiyle var- dı, hava ıslak (rutubetli) sıcakü. Alınan önlemlere karşın sağlık polisi gelişmelerle şaşkındı. Sert tutumiar da izleniyordu. He- men smır kasabası Dielsdorf halkına Zürih kentine gitmeyi yasaklamıştı. Gene de dinleme- yenlere, eşini dostunu görmeye gidenlere o zamanın parasıyla 15-20 frank ceza kesiyordu. Bu korkunç durumun sudan kaynaklandığı anlaşılıncaya kadar yöneticiler sorunun çö- zümünde uzun süre karanlıkta kaldılar. Kuilanma ve içme su- yunun incelenmesi, bunlann dağıtımıyla ilgili tüm sistemi ye- niden düzenlemek gerekiyordu. Böylece: • Evlere, Paris kovası diye deyımlenen, toprağa sızdırma- ZÜRİH S.DOĞAN ABALJOĞLU yan tuvalet fıçılan yerleştirildi. # Bütün açıkta akan atıksu- lar kapatıldı. •O zaman salt 10 km olan kanalizasyon 1873'e kadar 80 kilometreye uzatıldı. • Her eve su bağlanüsı zo- runlu kılındı. Bu önlemler ve belki hava de- ğişiminin de etkisıyle o yüın kasım ayında epidemin beü kı- nldı. Zürih bu dramatik olaydan bu yana tüm su dolaşımını mo- dernize etti. Ta Çin'e dek teknik dışsatımı yapılan altyapı yeni- lendi." 125 yıl öncesinde bunlar olsaydı, insanlanmızı kurtara- bılirdik" deniliyor. 1883'te AJ- man Robert Koch koleraya ne- den olan "Vicro Comma" bak- terisini buluncaya kadar saklı kalan bu yaygın hastalığın kö- kenı pislik. Yukanda Zürih'in başına ne- lerin, nasıl geldiğini anlatmaya çalıştık. Ve çözüm yollannı da sıraladık. Imdi düşünelim: Açı- klananlar sizde bir çağnşım yapmıyor mu? Arada sırada ortalığa çıkan ve hemen, özellikle turizm açı- sından saİdamaya çalıştığımız, sonra para önsözcüğünü takdı- ğımız bu çağdışı hastalıkta 125 yıl geride değil miyiz? 125 yıl önceki etkenler bizd&bugün de geçerli sayılmaz mı? Büyük kentlerimizin varoşlannda za- man zaman görüntüleriyle ga- zete haberlerinde Zürih'in 125 yıllık resmini görmüyor mu- yuz? Çağ atlamayı diÜne peselenk edenler bunlan bilmiyor mu, yoksa milleti aptal mı sanıyor- lar? Göz boyamalan ne kadar süre gjder ki.. Ve halkını aldat- mayı gelenek haline getirmiş politikaalardan o millet ne de- receye kadar yararlanır? Alın size bir sürü soru. MichaeVa 'temeldürtu tedavisiSon yıllarda "öldüren Cazibe" ve "Temel Dürtü" gibi erotik ve gerilim fılmleriyle ünlenen Amerikah yıldız Michael Douglas, aşın seks tutkusundan kurtulmak için bir psikiyatri kliniğinde tedavi altına alındı. Ancak bunun nedeni söz konusu filmlerde canlandırdığı kişilerin etkisinde kalması değil. İngiltere'de yajımlanan The Sun gazetesinin haberine göre, 48 yaşındaki Douglas çok yakın aile dostlan olan bir kadmla sevişirken basıldı ve 34 yaşındaki kansı Diandra'ya kendisini affetmesi için yalvardı. Ancak gördüğü manzara karşısında şok geçıren kadın, kocasmı afietmek yenne odada bulunan tüm eşyalan kınp döktü. Gazete ünlü aktörün "Mike Morrell" adını kullanarak. alkol ve uyuşturucu sorunlan olduğu bahanesiyle Sierra Tucson Psikiyatri Kliniği'ne başvurduğunu ve buradâ aşın seks bağımlılığından kurtulmak için tedavi altına alındığını belirtti. îsveç'teefeaııe bîr Türk: Ozkök O, hepimizin ağabeysidir. En eskimızdir burada. Yüksek sesle konuşur; korkunç kahka- halar atar. Kıpır kıpırdır; me- rak doludur. Şaşırdığı zaman, "yapamaaz!.." diye bağınr, "Hiii!" diye iççeker. Eli sıkıdır ama, yardımseverdir de. Poli- ük göçmeninden tutun yeni eli kalem tutanlara dek birçok ki- şiye, elinden gelen katkıda bu- lunur. Japonya'dan Kanada'- ya dek sattığı fotoğraflan, biz- lerin katkıda bulundugu STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN lerini çektiği anlatılıyor. Bu arada, çevirmenin eşi Anne- Marie'yi özel yaşamında, Reh- ne Char'ı da şiir dünyasında ne „ denli çok sevdiğj de dile getiri- küçük dergiler için bir kuruş liyor. ("tçimizdeki Sıla" adb aramadan verir. Belki bir vesi- şiir kitabındaki son şiirinde leyle iki kadeh ikram; hepsi bu. Konumuz, Lütfı Ozkök; Türkiye'de tanınan bu sanatçı- mızın, burada giderek bir sevgi çemberinin merkezı haline geliyor olması. Yıllardır yazar ve ozan fotoğraflan altında imzasını görmeye alışkınız. Son birkaç yıldır ise Lütfı Öz- kök, Isveç'in kazandığı son de- rece ilginç ve yararlı bir "yeni İsveçli" olarak gün ışığuıa çı- kanlıyor. Nasıl olduysa yakalanmış ve güzel bir fotoğrafının çekilme- sine ses çıkarmamış. Yülar önce bizim eve geldiğınde, ke- yifli bir anından yararlanarak birkaç kare fotoğrafıru çekmiş- tim. "Ne o yahu? Ölecem de para mı kazancakşın?" diye sormuştu gülerek. İşte şimdi Dagens Nyheter'deki koca- man resmini göriince, bunlan düşünmeden edemedim. Yazıyı, Ludvig Rasmusson yazmış. Şöyle başlıyor: "Yaklaşık 40 yıl önce Stock- holm ganna indiğı zaman, Türkiye'den gelen ilk göçmen- ler arasındaydı. Türkçeden İsveççeye, sonra da, Isveççe- den Türkçeye şiir çevirileri yaptı. Ozanlann portreleri ge- rekiyordu. Satın alınması pa- halıydı; o zaman, aldı kame- rayı, kendi çektiresimleri!Bu- gün, dünyanın en ünlü yazar- lannın çoğunun fotoğrafıru çekmiş dummda." Yazıda, Nobel mevsiminin yaklaşmasıyla, Lütfı özkök'- ün de dünyanın birçok ucun- dan aranmasının arttığına de- ğiniliyor. Çok sayıda ödül sa- hibinin, ödül almalanndan yıllar önce bir poz olsun resim- Rene Char'a merhaba derken, ona duyduğu sevgiyi şiire dö-1 küyor.) Lütfı Özkök'ün 60. yaş gü- nünde de İsveç basını büyük ilgi gösteraıişti. Yazarlar Sen- dikası, kentin göbeğmdeki ta- rihi binaya taşınırken iki de ya- bana konuk yazar davet et- mişti. Bunlardan biri, Aziz Ne- sin'di. Binanın konuk odası- nda ilk kalan yazar olmuştu. İşte o toplantı sırasında, kü- tüphanenin şömınesinin önün- de oturan Lütfi Özkök ve Aziz Nesin, çevrelerinde toplanan- lan kahkahadan kınp geçir- mişler. Lütfı Ağabey'in gür sesi kaçınlır gibi değildı. Kendisine sorarsanız, içindeki aslan şiirdir. Fotoğra- fa, onu ozanlara yaklaşürdığı için gırmışür; ozanlara ve ozanlann dünyaana. Her fı- rsatta şiirler çevirir. Eli kaleme yatkın dostlannı cesarellendi- rir. Dagens Nyheter'deki yazı- da biraz kötümser - Fotoğraf çekeceğim za- man, bazen neredeyse ağla- maklı oluyorum. İçimde hiç is- tek kalmadı arük. Ben yapa- cağımı yaptım; gözlerim daya- namıyor, ruhum da öyle. Ka- ranlık oda bana fobi getiriyor. Banyo yapmakta kullanılan sıvılar ellerimde alerji yapıyor; ruhumda da. Siz bakmayın ona! Bunca yıldır yapüklannın ona uzun süre yeteceğini bildiği için böy- le konuşuyor. Hele bir kapısını çalsın eski bir dostu, öraeğin, Oktay Akbal. Siz o zaman gö- rün Lütfı Ağabeyi... Isveçliler anca keşfediyoriar onu... BosnakApo amcanınöyküsüYeni Zelanda'da 120'ye ya- kın Türk yaşıyor. Bunlann çoğu 30 yaşlannda yakışıkh er- keklerimiz. Çoğu Yeni Zelan- dab hanımlann kalplerinden geçerek yerleşmış bu ülkeye. Auckland'ın göçmen mahal- lesi Ponsomby'de Adanalı Sa- mim Özyurtyeri'nin işlettiği Türkish Cafe'de kaldınmdaki iki masadan birine oturupgar- son kız Ela'nın masamıza ge- tirdiği Türk kahvesini içerken bana 73 yıllık yaşanunın öykü- sünü anlatan Abdullah Muso- viç Amca (Apo) ise buraya kırk yıl önce feleğın çarkından geçerek gelmiş Bosnalı bir soy- daşımız. Beyaz saçlı, gözlüklü ama cin gibi ihtiyar bir deli- kanlı Apo Amca. "Beş yaşında da cin gibi bir velettim" diye başlıyor anılanna davudi se- siyle. Sırplar Apo Amca'nın doğduğu Karadağ'daki Saho- AUCKLAND C1JMHUR ORANO h e m antrenör h e m m a s ö rStze bir antrenör mrtyoruz Bu anlrenor 16 tonksıyonel hareketıyapmanızı sağlıyarak 512e sağlıklıyasamın sırlanm antaracak.Istersenızaynı amanda masomnuz olacak 12 değışık masaj olanağı sağlayaeak Portatıf,kolay ütlanan.kolayca taşınan Form ile yaşmnaı formda kılmak artık elinızde MASÖRÜNÜZİLE •BACAK 'KALÇA »BEL I »BELVE BACAK \ •KALÇAVEBACAK »KARIN I • BOYUN 'BALDIR »SIRT\ • BOYUN VE SIRT I • BOYUN VEBEL I »OMUZVESIRTl masajlarını yaparsmu Mını bılgısayamn dıgital gostergesınde halpatştrekansını/ı, per^ımnsmı/ı olçerek guvenlı soor yaparsmu » m riTtiıi S/ITICIHRI Koiaylıkla katlanan ve taşınan FORM, evıntzde veya buromjzûayerkaplarw,her köşeye rabatça sşat FO3Îİ1 ANJRENÖRÜNÜZ İL£ ESNEME • YURUYÜŞ »KOŞU »A YAK MASAJI »ŞINA V ÇAPRAZKOL »BENÇ PRES • TWİST »BİSİKLET MEKİK 'KÜREK »GERİDEN ÖNE ÇEKME 'ELLEPEDAL BASMA KARIN ÇAUŞTIRMA »KEDİKAMBURU'KÜREKKALDIRMA hareketlerini yaparsınız BAŞ 16 FONKSIYONLU KONDISYON 12 FONKSIYONLU MASAJ ALETI unuM K0NDİSV0N ALET! MASAJ ALETI KONDISYON» MASAJ ALETI MODCl 16B 12B 28B PEfiNAT 590 000 280.000 795.000 TAKSİT X AY 560.000x5 200 000x5 775.000x5 T0PLAM TUTAA 3 390.000 1.280.000 4.670.000 F'HtHıl KDV Hlhıltlır Gentş brtgı ıçın tutten bw sraytna KEY !J5TICtt£T».S PentanSoW126.Sıncni2İef K E Y PUMuauM ŞeMerCad it.KeyPtaa 35230 MsaıoklZMIR ŞeMkfCKl 18. KeyPUa 35230 AlancallZMIB T«l(51|O3IBFu(51|OJHI Şjrtn U4 57174 «Hr TİC 11156 • Kocanaı tm&k LM 18875 • Hxk*1 LB 23212 KM 14537 ^BBDOOnHM308048•EMemTic 322170•EMnLU 331057^03 UaO 313113 Plrt* TİC 3235413 Imlmı untfm LB 3724584 • Mette LH ' 3321205imnlatKTt 13064 Tırü Stnj Tt 5549373- 1 Mok. 13946 Çota Y*« Tonguç 2035 BEİffilEII «wa«i* TK 146385 • Buıiu» Tc 247633 • ÇıfMH Tc 615615 - GJIerı Mı 210519- Kerriaı HJcM 2230)2 - Nuıjy mt 215632 -OatMı» Ş 146800 • UİJurOeşM 211929-Ufluftu dŞ 220490 • Uçoen H» 219539 OtıMlt •- ' • • Mot 5630596 V u r u U l SJltl Koçeı 2637S7S fcoljr Bjtu» LM 5919650 IKİçaHnMr Gen( Moc 5537191 lablttv Kotak HJÜ 5432585 • BoyaLM 3533292 Ç)Va|>r AnHır LM 2306867 • Günay LM 24S785B • ZuU Tıc 2417109(lKVaUEIIU 5856724 ÇüliUWW AlteTıc 346S174FmrrıluEruyUll 3381260FMlkn<lG«T>: 5860364 OnMllllırımı Kama Hat 5787976Q8Dm Damla İ29M • SaAkoOUı Tc 3306956 brtM Glkn Eımı 3532291 b a r t K Meıgen U< 3699427-Topçu» AŞ 3620690lnapt Vıvuav . . - ^ . , İ4O|«k»GMMILM4Î(D84S>HaaTıc 3864308Mç*»«ıÇaO«!Yapı3662992• KocaiıalTc 3889376ltocW>r*»TAOn. Llfl 2754720Mv*>U*/rT« 554«0'1 Oc»»,Gj(«mB< ın?l<2606275-SmaıTelın*2592196ri*lllBIIO«or Tc 3756J61 l*T1c 2421366 -ÖanyTiç 2423302 8aKI)> Taypa Tc ~ — • t r n r T 1 •l'nll» MlQ irHI~1tlımwılHCrı 1 ricıltrir-miilll - T r r J - mp 24123<9<hnill)>GırayTc 335973t •m»EM«lınll3289765.$>mEW-onık33S5ia0Ul>imrG<ei«<aı 3348706 - Irru, Tic 3106868-So>tum Halı 3340496 •Sunny 5S38«90YtJiMfS00lB*lroC* 573J057»•«G*B*D* 11922qlMra OVrMK^ Tk: M7t2OVGd IW S»J02«JHHai**«* TİC 1446J4 • VmjJ»! Tc 111135 - 3 İ » f * 120711-OMlTlc 141389-Smrtif Tic IJMOÜMfc»nnmnl»Tr 34M3 IM.im-lill Mtt.HI Ca« Tic !60? • SMİ*1 Tc 4968 QgQBj|u >W>'»"C 11209 tİÎIUİUâ UB-fmmUTc 11(67 8vta SjOOOHTc 11143DmntSxtt*nraO»ı634MIıraMtBızmTc 16407tortıHiıarttîSlll7591*»*.*YirmuıTc 11016 a n > M ı m » ' » W " " xuma• ^ « i H U / H I H H T J » » ^ l W Z M H ı g . » r e a « ; ^ « m MıIM. Z583233 IminpMrSHm AŞ 1 r ll)>ıl rııHlı Tiı T~nin Imlnıı I nıllı]ılı III 3724584• MefteLM 3849428• Pjnrt LM 37348658 ÇMnraOmTe $932352 C M M M M RO»» Lld 3533292p «OObTc 3SS7010İIMlif«sTc 3868242- mfOOIaTIC 3609195 • Onır Tc 3«90957• Sll-% LM 38(0317-SMm TİC 3855907• Sezıt Cız 3590512• UmLll 3568045 t l l l » H » » LM 2724391 BMrHTc 2649051 M«Ey0«Ha 5642010-GMltGan5810451 FaMlEnılTıc 5312700 NmMlfaMeTıc S465174F. MUM-SHIkll3609180-Suraof Tic 3486770-ünrTc 3561505ttomtmtvmBm 5574370Ufc>»|BıroıUd 3463S48• Ça»aıTc 3367789• Ekm«0l«AŞ 3451446-EB»«ç*LM 3868242-Sim»Tc 3486T70-*mnTc 3361903• tu»Tc 3457154-Seko «S 3494507• SmnUd 3462988• SsMuOlsTc » ' » « M ! * ? 1 ^ . * / * A 7 ?. 7 *?:^ 1 *. S ?? î ?!•?!!?* !*" 1 ? 1 l: l<l ? 493 «"!«:J8? (»p< M«u>TK 3717881 •(**+&.t* 3520634 UcalMMlPMI UnaiacPlL 5854998lUMMGMnlM 4103848-IttaTc 3864308Mdbrt C*035 Ya»3662992 • KttaranTc 3889376 Itoödt,*^ AOn. Llfl 275472( vici kasabasını 1924 yüının uğursuz bir sabahı basarlar. Babasının arkadaşlanndan biri olan postane müdürü, Sırplann bütün erkekleri kur- şuna dizeceklerini, kadınlarla çocuklann postaneye, ba- basının da çalılann arasına saklanmasını söyler. Sırplar 152 Müslümanı elle- rini arkadan bağlayarak kur- şuna dizmiş, yalnız ikisi kurtul- muştur. Apo Amca bıından 3 yıl önce Yugo'ya gittiğinde Bi- lal'ı 90 yaşındayken bula- caktır. Sağ kalanlar Bijelo Pol- je'ye, Bosna'ya, Türkiye'ye gö- çerler. Apo da üvey anaayla BP'ye. Ama üvey anasının dayagından bıkıp 9 yaşında Dubrovnik'e kaçar. Sadece üzüm ve sütle beslenerek 600 km. yürür. 14 yaşma kadar da Dubrovnik'te gazete satıcüığı yapar. 1934 yıhnda bir Dani- marka gemisine kaçak yolcu olarak girer. Ver elini New York. Gemiciler kendisini se- verler ve gemiden bırakmazlar. Kader onu yine Dubrovnik li- manında o güne kadar hiç gör- mediği dayıoğJuyla karşılaşü- racakür.. Bu kez dayıoğjunun yardımıyla savaş gemisinde kaçak yolcudur. Ver elini İstanbul. Hemen askere yazıhr. 44'te askerlik biter. Türk bayrakh bir yük şilebine gemid olarak girer. 1 yıl sonra gemi Yugoslavya'ya gidecek, Apo tutuklanacak ve Yugos- lavya dışına çıkışı yasaklana- caktır.52'de yurtdışma çıkış iz- ni alır ve ver elini anavatan. Bu kez Adana yolcu vapurunda çalışmaya başlar. Napoli'de bir kadın meselesi yüzünden Nihat. Kaptan'ı dövüp hapse girer. İtalyanlardan siyasi iltica talep eder. 6 ay sonra bir İtal- yan şilebine binecek ve 53'te Yeni Zelanda'da gemiden son kez kacarak bu kez de 6 ay ha- pis yaüp Yeni Zelanda'da oturma izni almayı başaracak ve tekaüt olana kadar Yeni Ze- landa şileplerinde gemicüik yapıp dünyayı dolaşacaktır. Ama kansı ve oğlu Yugo'da kalmışûr. Durumu sendikalar birliği başkanına anlaDr. O da zamanın Başbakanı Walter Nash'a. O da New York'ta Yugoslavya'nın BM temsilci- lerine anlaur ve Sıdıka Hanım 62'de Yeni Zelanda'ya gelir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle