Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25AĞUSTOS1992SALJ
12 DİZİYAZT
Adanalılar eskiden pavyonda eğlenmek için Mersin'e giderdi
Pavyoiîlaıuı eski taclı kalmadı
ÇUKUROVA'NIN
DÛNÜ
BUGÜNÜ
ÇETİN YİĞENOĞLU
JVollannı, bacaklannı açarak yengeç gibi yürüyen
soytanlar, kabadayıyım diye geziyorlar ortalıkta.
Zennube gibi masal prensesleri yaratan Adana'nın
pavyonlan da zorda şimdi. Değişen değer yargılan,
köşe dönme düşleri garsonu da, kadını da çarpık iliş-
kilere zorlamış. Çoğu pavyonun adı beyaz kadın ti-
careti yapılan fuhuş yerine çıkmış.
195O'li yılJar Adana'nın, Adanahnın
kabadayılanyla, pavyonlanyla bellek-
lerdeki imajının yaratıldığı yıllardır.
Robin Hood gibi varsıldan alıp yoksu-
la veren kabadayılan, bir çıftçi için
römorktan düşen bir balya pamuk pa-
rası sayılabilecek bedelle kapatılan
payvonlan o yıllarda ünlenmiştir.
Çukurova pamuğu Amerikan İç Sa-
vaşı'ndan neredeyse yüzyıl sonra ikin-
ci kez para etmeye başlamıştır. Çuku-
rova ve Adana yine çekim merkezidir.
Piyasada görülmemiş ölçüde para bol-
luğu vardır. Her zaman her yerde ol-
duğu gibi paranın çok olduğu yerde
açılır barlar, pavyonlar, eğlence yerle-
ri. Koiay kazanç peşinde koşanlar da
böyle yerlerde böyle zamanlarda orta-
ya çıkarlar. Adana'da da böyle olmuş-
tur.
Oysa bu tarihten üç-beş yıl önceân-
de Adana'da pavyon diye bir şey yok-
tur. "Erbab-ı namusun baskısıyla
pavyon açmak yasakü" diyor gazeteci
Osman Yereşen.
O zamanlar "latifenin latif olması"-
Eslüden kadmtara hanımefendi, erkek-
lere beyefendi denirdipavyonlarda.
na dikkat eden Adanalı çapkınlar eğ-
lenmek için Mersin'e giderlerdi. Li-
man ve deniz ticaretinin hareketliliği
dolayısıyla Mersin'de açılan bar ve
pavyonlar Çukurova'da ünlüydü.
Eğlenmek için akşam ûzeri Mersin'e
giden Adanalılar, bar-pavyon alemin-
den sonra sabaha karşı O2.3O'da hare-
ket eden son trene binerek Adana'ya
dönerlermiş. îstasyonda dura dura sa-
bah 05.00'de Adana'ya gelen trene
halk "sarhoş treni" dermiş. "Adana'-
nın kayınpederi" diye isim takılan
Arap Niyazi tarafından Adana'ya ilk
pavyon açılıncaya değin Adanalılar
pavyon alemleri için Mersin'e gider-
lermiş.
Anlaüldığına göre, o yıllarda, bu-
gün "alaturka müzikhol" diye tanım-
lanabilecek sazlar vardı Adana'da.
Safıye Ayla, Mûzeyyen Senar gibi ûn-
lü sanatçılar bu sazlarda konserler ve-
rirdi. Müzik eşliğinde sadece içki içilir-
di, kadın yoktu, konsomasyon yoktu.
Sonra barlar açıldı, kadınlar için kon-
somasyonun zorunlu olduğu barlar...
Sazlarda içip esriyenler daha sonra ba-
ra giderlerdi. En sonunda sazlarla bar-
lar birleştirildi ve Adana'nın ûnlü
pavyonlan ortaya çıktı.
Eskiden yazlık ve kışhk pavyonlar
vardı. İki bölümden oluşurdu. Müzik
dinlemek, prograrn izkmek isteyenler-
le konsomasyon için gelenler ayn yer-
lere otururlardı. "tbadet de, kabahat
de gizü" anlayışı yaygındı. "O dönem-
de eğlence yaşamının bir adabı vardı"
diyor Aydın Remzi Yüreğir, "Genç-
ler, büyüklerimiz vardır diye pavyona
bara gitmezlerdi."
Eskı Türkiye Müzik !ş Sendikası
Başkanı Abdurrahman özalp da "Es-
kiden pavyonlara kentin belli başlı ki-
şileri, seçkinleri giderdi. Hemen herkes
birbınnı tanırdı diye anlatıyor.
Şimdi ise kent toplumu içinde yoz-
laşrruş, yasadışı kazanç sahibi karanlık
tiplerin, çarpık düzenin çarpık adam-
lannın gittiği söyleııiyor pavyonlara.
Adana'da bir pavyonda garsonluk
yapan Ahmet B. şunlan söylüyon
- Eskiden çok para harcayanlar var-
dı. Bunlar belli tiplerdi, çiftçiydi, es-
naftı. Şimdi çok harcayanlar güven
verrniyor. Ya bir yeri çarptı ya da do-
landırdı diye düşünüyoruz. Akh ba-
şında bir adam gelip payvona oturmu-
yor.
Ahmet B. komilikten başlamış bu
ışe. Yaklaşık yirmi beş yıldır bu alemin
içinde. Pavyonlann sinek avladığını
anlatıyor. "Pavyon kapatmalar yok
artık" diyor ve şöyle sürdürüyon
- Eskiden insanlık vardı, saygı, sevgi
vardı. Pavyona gelenlerin ağûrüğı var-
dı. Kadınlar hanımefendiydi. Garso-
nu "beyefendi" diye çağınrlardı.
Şimdi "gel lan buraya" diyorlar.
İçine düşûJen ekonomik sıkınü pav-
yonlan derinden etkilemiş, yozlaşma
ve çürümeyi getirrniş. Çoğu pavyonun
adı beyaz kadın ticareti yapılan fuhuş
yuvasına çıkmış. Değişen değer yargı-
lan, köşe dönme düşleri garsonu da
kadını da çarpık iüşkilere zorlamış.
Evet, bataklıkta açan nilüfer ömeği
Zennube gibi masal prensesleri yara-
tan Adana'nın pavyonlan da zorda
şimdi.
Abdurrahman özalp şunlan söylü-
yon
- Geneldeki ekonomik sıkmtı pav-
yonlan da zor durumda bırakü. Pek
çoğunun adı kötüye çıkan pavyonlar-
da garsonlann yüzdesi, pek çok kon-
somatrisin yevmiyesi kaldınldı. Şimdi,
albenisi olan, iş yapan birkaç kadına
yevmiye veriliyor. Böylece kadınlar,
garsonlar, komiler güç durumda kal-
dılar. Eskiden böyle miydi? Pek çok
insan için ekmek kapısıydı pavyonlar.
Pavyon sözcüğü eskiden Adana'da
kabadayı sözcüğünü de çağnştınrdı.
"Emret ağam biçeyim"de bir şiirsellik
vardı. Gün geçmezdi pavyonda kavga
çıkmasın, biri vurulmasın. Her kavga-
nın öyküsüne ağıt yakılırdı. Dilden di-
le anlatılırken anlatanın eklemeleriyle
olay aslını aşan bir efsaneye dönüşür,
kahramanı da mit olurdu.
- Nerede o eski kabadayılar ağabey,
diyor Ahmet B., onlar birer kahra-
mandı.
- Nasıl kahramandı?
- Gözüpek, yiğit insanlardı. Hep
haklının yanında haksızla ederdi kav-
gasını. Güçsüzden yana olurdu, güç-
süz haklıysa. Çoğü, zenginden alıp
fakire verirdi. Fakirleri beslerlerdi.
Kendilerinden güçsüzlere vurmazlar-
dı.
- Ya şimdikiler?
- Şimdi soytanlar türedi.
- Soytan mı?
- Evet soytan...
- Nasıl yani?
- Kollannı, bacaklannı açarak yen-
geç gibi yüreyen soytanlar "kabadayı-
yım" diye geziyor ortalıkta. Dört-beş
kişi bir oknuş mafyacüık oynuyor.
Pavyona geliyorlar. Baba rolündeki
tuvalete gidecek değil mi, diğerleri he-
men köşeleri tutuyorlar. Sanki film
çevirivorlar Baba rolündeki oturma-
sarkıntılık da yapmazlardı. Mahalle
sakinlerini taciz etmedikleri gibi "ma-
hallenin namusu"nu korumayı görev
bilirlerdi. Zaten Adanalı kabadayılan
mahalledeki yakın çevresi ünlendirir-
di. Onlar birçok kişinin gözünde birer
kahramandı. Öldüklerinde ağıt yakı-
lırdı. Ince Cumali için yakılan ağıt
plak yapümıştı.
Evet, Adana'da eski kabadayılar da
yok şimdi. Bıcak ve silahlann kullanıl-
madığı değnekh kavgalar gibi yok ol-
dular birer birer. 1980 önceşi siyasi
hareketleıie birlite lumpenlerin işlevi
sona erdi. 1980 sonrası, mafya tipi ör-
gûtlenme kabadayılann tarih sahne-
sinden çekilmesine yol açtı.
Adana'nın yeralü dünyasında şimdi
mafyalar belirleyici. Mafyalar da uz-
manlık alanına göre değişiyor. lcra
mafyası, çek-senet mafyası, ihale maf
yasından söz ediliyor. Arada bir silahlı
çatışmalar oluyor. Otomobiller tara-
ruyor, bazı "baba'Tar ayagtndan vu-
olduğunu öğrenen ünlü kabadayı,
"Canın sağolsun yeğenim" diyerek iti-
raz ettiği hesabı kuzu kuzu öder.
Yü 1979. Bir siyasi örgütün militan-
lan ünlü bir kabadayının işlettıği kulü-
bü basar ve kumar oynayanlann neyi
var, neyi yok gasp ederler. Bu olay
karşısında eli kolu bağb, hiçbir şey ya-
pamayan ünlü kabadayı "Beş parahk
oldum. Artık bu diyarda yaşamak ba-
na haram oldu" diyerek Adana'yı terk
eder.
Kabadayılann saygınlığını zedele-
yen bir başka öykü de cezaevinde ya-
şanmıştır. Yine 1980 öncesidir. O
zamanlar siyasilerle öbür suçlulann
koğuşlan aynlmamıştır. Cezaevinde
kanşık yatmaktadırlar. Bir suçtan tu-
tuklanan ünlü kabadayıyı aynı siyasi
örgütün militanlannın bulunduğu ko-
ğuşa verirler. Müitan tutuklular cezae-
vi yaşamını kolaylaşürmak için ko-
mün kurmuşlar, görev bölümü yap-
mışlardır. Kımi bulaşık yıkamakta,
kimi yemek yapmaktadır. Sistem gere-
ği koğuşa gelen ünlü kabadayıya da
bir görev verilir. Kabadayının görevi
koğuşu süpürmektir. Ünlü kabadayı
yalvanr, yakanr, "Etmeyin çocuklar,
bu işi bana yaptırmayın. Bu, beni öl-
dürür" der. Yapılan pazarhktan sonra
cezaevinde yatüğı sürece koğuş gider-
lerini üstlenen ünlü kabadayı, koğuşu
süpürmekten kurtulur.
Evet, birer birer yok oldu, yitip gitti
o eski kabadayılar. Pavyonlannda es-
ki tat kalmadı Adana'nın. Orhan
Kemal'in "Hanımın Çiftliği"ndeki
ArifAğalar pavyon kapatmıyor artık.
1
Eskiden çok para harcayan tipier vardı kimi esnaf, kimi çiftçiydi, şimdikiler pek güvea vermiyor.'
dan oturmuyor çakallan. Komik du-
ruma düşüyorlar. Eski pavyon âlemle-
ri gibi eski kabadayılar da kayboldu.
Eskiden çakah kabadayısmdan ayır-
dedemezdin.
Ciddi adamlarmış o zamanlann ka-
badayılan. Deli Cabbar, Gazyağcırun
oglu Mehmet, İnce Cumali, Gedikli
Kemal, Karikatür Duran, Çecen Cu-
mali, Köylü Mithat, Uçankale, Şeker-
ci Halil, Gaspıralı, Berber Mehmet'in
öyküleri dilden dile anlatılıyor hâlâ.
Anlaüldığına göre, eskiden fedailer
gidip kabadayılar adına avanta ister-
di. fsteme "yok" yanıtı verilirse kaba-
dayı bu kez şöyle haber salardı:
"Yanndan sonra işyerinin ortağı-
yım." Ve ortak olurlardı.
Kabadayılık bir ego olayıydı.
Adana'nın eski kabadayılan toplum-
da saygınlığı bu yolla elde edeceklerine
inanırlardı. Beyaz zehir, beyaz kadın
ticareti yapmadıklan gibi kadına kıza
ruluyor.
Şimdi yok olan kabadayüardan ba-
alannın tirajik ölümleri anlaülıyor
sohbetlerde. Bir zamanlar belirli çev-
releri korkudan titreten Gaspıralı'nın
yalnız yaşadığı evinde öldüğü, üç gün
sonra öğrenilmişti. Üç çocuğunu peş
peşe yitiren Asfalt Rıza evlat acısına
dayanamamıştı.
Bir de eski kabadayılann siyasi ör-
güt militanlan karşısında sinişlerine
ilişkin öyküler anlaulıyor. Işte bu öy-
külerden birkaçı:
Eski ve ünlü bir kabadayı bir yere
gitmek için yoldan çevirdiği taksiye bi-
ner. İneceği zaman hesabı fazla bulun-
ca itiraz eder
- Beni tanımıyorsun galiba?
- Yoo, diye karşılık verir şoför.
-Ben 'ım!
- Olabilir, ben de mühendislik öğ-
rencisi Mustafa.
Genç şoförün üniversite öğrencisi
Eskilerin dilinde hep aynı tümce do-
laşıyor:
"Insanlar pek değiştiler."
İnsanlar, toplumlar hep degişmezler
mi zaten. fyiye, güzele ulaşmak için
değişip dönüşmezler mi? Peki, her de-
ğişim, her dönüşüm, her zaman iyi ve
güzel mi olur? lşte o yüzden bu yazı-
mızda daha çok Adana ve Çukurova'-
daki değişimden, dönüşümden, yoz-
laşmadan, çürümeden söz ettik. Tari-
hin sahnesinde kaç kez izlenilen
yozlaşmış, çürüyüp kokuşmuş değer-
lerin yeni diye, çağdaş diye yutturul-
maya çalışıldığını görünce insan,
Çukurovab ozan Dadaloğlu'nu anım-
sıyor: "Ağlayı aglayı Dadal'ın söyler /
Vefasız dünyayı şu insan neyler? / Bir
yiğidi bir kötüye kul eyler / Şimden
»nra yaşaması güç oldu."
BİTTİ
GAYRİMENKULÜN AÇIK
ARTTIRMAİLANI
ANKARA GAYRİMENKUL SATIŞ
İCRA DAİRESİ'NDEN
Dosya No: 991/155 İş
Sablmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kjymeti, adedi, ev-
safı. Ankara Çankaya ilçesi Bahçelievler Mahallesi 3'üncü cadde üze-
rinde 112 kapı numarah binarun bulundugu yere rastlayan imann 1575
ada, 26 parselini teşkil eden 364 m1
miktannda arsası bulunan kar-
gir apartmanın 10/80 arsa payına tekabül eden 1 kat 2 numaralı raes-
ken hissedarlaı arasında şuyuun giderilmesi için Ankara Adliye Sarayı
K.Blok Z.Kat 59 numaralı yerde açık arttınna suretiyle satılacaktır.
Geniş evsafı dosyada mevcut şannameye Uişik bilirkişi raponında apk-
lanmıştır.
TAKDtR EDtLEN DEĞERl: 200.000.000 TL'dir.
Sab} şartlan:
1- Satış 6.10.1992 güntt saat 09.30'dan 09.55'e kadar yukanda ya-
züı yerde açık arttınna suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin
edilen kıymetin %75'ini ve rüçhanlı alacakiılar varsa alafaHjin mec-
muunu ve salış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir
bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak $ar-
tiyle 16.10.1992 günü aynı yer ve aynı saatte ikinci arttırmaya çıka-
nlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayri menkul
en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak uzere arttınna uamnda gös-
terilen müddet sonunda, en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar
ki, artürma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40'ını bul-
maa ve satı? isteyen alacağına rüçham olan alacaklann toplamından
fazla olması ve bundan ba$ka paraya çevinne ve paylaştınna mas-
raflannı geçmesi lazundır. Böyle fazla bedeUe aba çıkmazsa satış talebi
düşecektir.
2- Arttırmaya iştirak edecelderin, tahmin edilen kıymetin %20'â
nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankamn temi-
nat mektubunu vermeleri lazundır. Satış peşin para iledir, alıcı iste-
diğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebUir. Tellaliye resmi,
ihale puhı, tapu harç ve masraflan alıaya aittir. Birikmiş vergiler satış
bedelinden ödenir.
3- Ipotek sahibi alacakhlarla diğer ilgüilerin (*) bu gayri menkul
üzerindeki haklarmı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddilannı da-
yanağı belgeler ile on bes gün içinde dairemize bildirmeleri lanrndır.
Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylasmadan hariç
h
4- thaleye katnıp daha sonra ihale bedelini yatınnamak suretiyle
ihalenin feshine sebep olan tüm ahcılar ve kefilleri teklif ettikleri be-
del ile son ihale bedeli arasmdaki farktan ve diğer zararlardan ve ay-
nca temcrrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. thale farkı
ve temcrrüt faizi aynca hOkme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil
olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden ahnacakür.
5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için da-
irede açık olup masrafı verıldigi takdirde isteyen alıaya bir örneği
gönderilebilir.
6- SaUşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve munderecatını ka-
bul etmiş sayuacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 991/155 iş
sayüı dosya numarasıyla müdürlügümuze başvurmalan ilan olunur.
18.8.1992
(*) Ilgililer tabirine irtifak bakkı sahipleri de dahildir.
T.C.
SALİHLİ SULH HUKUK MAHKEMESİ
İZALEİ ŞUYUU SATIŞ MEMURLUĞU
Dosya No:" 1992/15 Satış
GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI
Salihli Sulh Hukuk Mahkemeleri tzalei şuuyu Satış
Memurluğundan. Satıunasına karar verilen gayrimenkulün cinsi,
adedi, kıymeti
Hissedarlan Mehmet Esen ve Rukiye Yalçın arasında hisseli o)up,
aynen taksimi mümkün olmadığından, mahkemece satılarak şuyuu-
nun izalesine karar verilen:
Salihli Kocaçeşme Mah. Çavuş Sok. mevkiinde kain tapunun 1084
sayfa 288 ada 57 parsel no'da kayıtlı doğusu Actsu Sokak, batısı Ça-
vuş Sokak, kuzeyi Ahmet Karakuzu, güneyi Kemal Canseven yerleri
ile çevrili (240,70) m' miktannda arsası bulunan, Çavuş Sokağa cep-
heli tuğladan yapılmış tek kath 3 oda 1 salon, mutfak, banyo, hela-
dan ibaret eski tip bir ev.
Aynca Acısu sokağa cepheli betonanne tarzda yapılmış 3 katlı ka-
ba inşaat durumunda her katında 3 oda, salon, mutfak, banyo, hela-
dan ibaret zemini dükkân üstü 2 kath natamam vaziyette daireler 90
m1
miktannda olup taşmmazın tamamına bilirkişi tarafından
(280.000.000 TL) iki yüz scksen milyon lira muhammen kıymet tak-
dir edilmiştir.
Tapusunda takyidat ve yukümlülUk yoktur.
Saöş şarthn:
1- Satış 20.9.1992 günü saat 9.35'ten 10.00'a kadar Asliye Hukuk
Mahkemeleri Yazı tşleri Müdürluğu odasında açık arttırma suretiyle
yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin V»75'ini ve rüç-
haîüı alacakiılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geç-
mek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok art-
tıranın taahhüdü baki kalmak şartiyle 09.10.1992 cuma günü aynı yer
ve aynı saatte ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da rüç-
hanlı alacaklılann alacağını, satış masraflannı ve muhammen kıy-
metinin l
?»40'ım geçmesi şartı ile en çok arttırana ihale olunur.
2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin l
ft20'si
nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankamn temi-
nat mektubunu vermeleri lazundır. Satış peşin para iledir, alıcı iste-
diginde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale
pulu, *?o 12 Katma Değer Vergisi, tapu harç ve masraflan alıcıya ait-
tir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir.
3- Ipotek sahibi alacakhlarla diğer ilgüilerin (*) bu gayri menkul
üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddilannı da-
yanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır.
Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylasmadan ha-
riç bırakılacaklardır.
4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse tcra
ve tflas Kanunu'nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale
arasmdaki farktan ve 1o 30 faizden alıcı ve kefılleri mesul tutulacak
ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir.
5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dai-
rede açık olup masrafı verüdiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği gön-
derilebilir.
6- Satısa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve munderecatını kabul
etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 992/15 sayıh dosya
numarasıyla memurluğumuza başv. — '.— ilan olunur.
(*) Ilgililer tabirine irtifak haklcı sahipleri de dahildir.
Basın: 35325
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
TÖMER
SAMSUN ŞUBESİNDE
GÖREVLENDİRİLMEK ÜZERE
FİLOLOJİ MEZUNU EK DERS
UCRETLi OKUTMANLAR
ALINACAKTIR.
A.Ö. TÖMER
Samsun Şubesi Müdürlüğü
19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fak.
Atakum / SAMSUN
ÇtiMŞYAYMlMI
Hıffzı V. Velidedeoğlu
yol kesen
ırmak
4.BASI
ÇAfiDAŞ YAVINLARI Tlrt»ei|ı cat 3141, Cıfılttlı-İSTANIIl
15 000 lira (KDV içinde)
Odemeli gönderilmez
AıNKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Nadip Nadl Gnıünde-
Istanbul'a, Nadir Nadi'nin ölüm yıldönümüne giderken
yanıma Nadir Nadi'nin Perde Aralığından kftabıyla, Cev-!
det Kudret'in "Kalemin Ucu" kitabını almıştım. "Kişiyi ya- !
şatmak için, yaşamak gerek" diye düşünürüm. "Ankara '
Notlan"nı da öyle hazırlarım; önce yazacağım kişi olmalı,
onu yaşamalı, ondan sonra onu yazabilmeliyim. Cevdet
Kudret öleli, şunun şurasında ne oldu? ölümünden sonra
eşimle birlikte, insan Kudret'e bir başsağlığı telgrafı çek-'
- miş, üzüntülerimizi bildirmiştik. Ihsan Kudret'le beni yıllar
önce, arkadaşım Samire tanışbrmıştı; onlar ikisi de Kara-
yolları'nda çalışıyorlardı. O yıllar, Cevdet Kudret'i yazıla-
rından, "Cevdet Kudret Selek" olaraktanıyordum. Cevdet
Kudret'i, Ayşe llhan'a -"İki gözüm Ayse'ye-söyledim; Cev-
det Kudret'i çok iyi tanıyordu:
-Tanırım, dedi, tanımaz olur muyum, çok severim. Kü-
tüphaneye gelir, bizden kitap ister, araştrmalarını yapar-
dı. Cevdet Kudret'i iyi tanırım!
-İki gözüm, "Kalemin Ucu"nda, bir Sabahattin AN bölü-
mü var, onu çok seveceksin!
-Olur sevgili Ekmekçi, okurum!
Birlikte yaşayınca, Cevdet Kudret'le, Nadir Nadiyi bir-
birlerine çok yakın buldum. ikisinde de bir alçakgönüllü-
lük, bir "Doğrucudavut"luk, kendisiyle dalga geçme niteli-
ği, neme gerek, çok hoşuma gitti! İçin için kendimle dalga
geçmeyi ben de severim. Yurtdışında bir yerlerde yitip
kaybolduğum zaman, kimi okurlar:
-Yav, gondermesinler şu adamı dışarıya, yine bir yerler-
de kaybolacak! diye tasalanırlarmış...
Perşembe sabahı Cumhuriyet'e vardığımda, Sami Ka-
raören'le, Alev Coşkun, Erol Erkut, Hüseyin Gürer'i, gö-
mütlüğe gitmek üzere bekler buldum.
-Hah, dediler seni bekliyorduk; şimdi gidebiliriz!
Beni mi bekliyorlardı, yoksa arabaların hazırlanmasını
mı, pek bilemeyeceğim, içimden o anda öyle bir şey geçti!
Bırakıp gitselerdi, Edirnekapı gömütlüğünü bulurdum so-
ra sora artık! Ya da, bir başka grupla gıderdim...
Nadir Nadi'nin gömütü başında çok kalabalık filan değil-
dik. Berin Nadi, götürdüğümüz kırmızı çiçekleri serpti; sarı
çiçeklerde gelmişti, onları da serpti, oradaki tüm Nadilerin
gömütlerine. Sarı-kırmızılı çiçekler. Berin Hanım:
-Galatasaray oldu! dedi.
Nadir Nadi'nin yılları Galatasaray'da geçmed» mi?
Gömütlükte Berin Nadi, Özgen Acar, Hikmet Çetinkaya,
Alev Coşkun, Erol Erkut, Uğur Mumcu, Sami Karaören,
Hüseyin Gürer, Mücap Ofluoğlu ile eşi Filiz Ofluoğlu (eski
adıyla Filiz Karabey), Cumhuriyet'in emektarlarından
Hüsnü Usta (Turcan) ile şimdi Milliyet'te yazan AN Sirmen
vardılar Gömütlükten gazeteye döndük. Berin Nadi, arka-
daşlara, Nadir Nadi için "lokma" yaptırmıştı. Biz ise, saat
13.00'de Ayazma'da, Nadir Nadi'nin "Perşembe Yemek-
leri "nden birini canlandıracak, orada ögle yemeği yiye-
cektik. Bir grup, arabalarla "Ayazma "ya gittik; Berin Nadi
de, "Beş dakika oturur, kalkarım" diye bizimle geldi. Var-
dığımızda, daha* önceden gelip oturanlar olduğunu gör-
dük. Turhan Selçuk, Salih Şanver, Gürbüz Barlas, Yavuz
Gör, Osman Nuri Torun, masayı donatmışlar beyaz pey-
nir, kavunla rakıları parlatıyoriardı. Necdet Uğur orada
mıydı, sonra mı geldi? llhan Selçuk, Uğur Mumcu sonra-
dan geldiler. Perşembe kadrosu şöyleydi: Berin Nadi,
Sami Karaören, Mücap Ofluoğlu, Necdet Uğur, Turhan
Selçuk, Salih Şanver, Gürbüz Barlas, Yavuz Gör (Emekli
elçi), Osman Nuri Torun, llhan Selçuk, Uğur Mumcu. Uğur
Mumcu yeşilaycı. O, su içiyor!
Ayazma'nın arkası, kilise; önü meyhane. Şimdi karşıst-
na, bir de cami yapılmış, tamam olmuş!
-Haydi bakalım Nadir Nadi için!
Içiyoruz. Çok kimsenin haberi yok. Sami Karaören, Ya-
şar Kemal'i bulamadığını söyledi. "Perşembe yemekJeri"
bizim Ankara'daki "cumartesi yemekleri'ne benziyor.
Perşembe yemeklerıne katılanlar, hesabı eşit olarak
ödüyorlar. Yalnız Uğur Mumcu'yla ikimizden:
-Ankaralılardan aîmıyoruz! diye almadılar.
Ben, daha önce Ayazma'ya değil, 'Filiz'deki toplantıya
katılmıştım. 'Ayazma' ilk 'perşembe yemekleri'nin lokan-
tası...
"Nadir Nadi'yi Uğurlarken" kitabında, Nadir Nadi öldük-
ten sonra, yazılan yazılar, yollanan iletiler yer almış. Giriş-
te, Berin Nadi sen gideli...' başlığıyla şunlan yazmış:
"Sen gideli kah bir gün, kah bin yıl gibi... Bu yalnızlıkta
tek dayanağjm, elli yıllık onurlu yaşamımız.
Bütün varlığını adadığın Cumhuriyet'i senin izinde olan
arkadaşlannla, aynı amaçla yürütmek çabasındayız. Bize
yardımcı ol Nadir'ciğim..."
' Perşembe günü 'Ankara Notlan'nın sonunda şunu yaz-
mıştm:
"...Gerçek gazeteci Nadir Nadi'yi Cumhuriyet'le yasat-
mak boynumuzun borcudur. Yazacakları okurları yaşatır.
Nadir Nadi'yi yaşatan okurlara selam olsun!"
• • •
Düzeltme: "Tekin lleri Dikmen'le..." başlıklı yazılarda ki-
mi sözcük yanlışları olmuştur. İkinci yazıda, Gurazıı Müs-
lim'in...", "Niyaziyi Mısri" olacaktı. Son yazıda ise "Refir-i
Am" sözcüğü "Nefiri Am" olacaktır. Bir de, ilk yazıda ge-
çen, kapatlan CHP'yi kuran yurttaşın soyadı "Güngör"
değil, "Bingöl" olacakt, düzeltirim.
BULMACA
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4
1/ Marangozlukta
kullanılan küçük el
testeresi. 2/ Aynı ad-
lı balıktan çıkarılan
güzel kokulu mad-
de... Gözleri görme-
yen. 3/ Eski Mısır-
da güneş tannsı...
Baharatlı sirkeye ya-
tınlmış koyun etin-
den yapılan şiş. 4/
Serbest bırakma...
Dokumacıhkta me-
kikle enine atılan ip-
lik. 5/ Işlenmemiş
toprak... Hatıra. 6/
Bir harfın üstüne ya da altına ekle-
nen ayına işaret... Optik kaydırma.
7/ Ivedi... Bir nota. 8/ En kısa za-
man süresi... Bir ilimiz. 9/ Duyu ve
istençten ayn olarak düşünülen bil-
me yetisi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Namlusu genellikle yivli, kısa ve
hafıf bir tüfek. 2/ Ata binen kadın...
Bir soru sözü. 3/ Kimyada kurşunun
simgesi... Maden üzerine kazıma
yapmak ve çıknkta çevrilen şeyleri yontmaJc ıçın kuilanıian çe-
İik kalem. 4/ Çamaşır leğeni... Yeni bir şey bulma. 5/ Karak-
ter... Un, et ve bamya ile yapılan bir yemek. 6/ Şarkı... SamH
de denilen ve sözsttz oynanan köy seyirlik oyunlannın genel adı.
7/ Çoğunlukla yemek pişirmede kullanılan, ayaklı ve tasınır
ocak... Neon elementinin simgesi. 8/ Hatay ilinde bir göl ve ova...
"• iş bizimkisi / Asü en kötüsü / bilerek, bilmeyerek
/ hapishaneyi insanın kendi içinde taşıması" (Nâzun Hikmet).
9/ Atların ahnlannda bulunan ve burunlanna doğru uzanan
beyaz leke.