Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 AĞUSTOS1992 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Atiııa olimpiyatmaclalvalam la ağladı Batı'mnhaber
ATİNA
STELYO
BERBERAKİS
Yunanis-
tan'ın, Barse-
lona Olimpi-
yat O\ unla-
n'nda iki altın
madalya ka-
zanması Yu-
nanlılann son
zamanlarda
gülmeyen yüzünü güldürdü. Halter ve 100 met-
re engelli bayanlarda Vunanistan'a altın ma-
dalya kazandıran Arnavut göçmeni Yunan
asıllı Pirros Dimas ile Karadeniz Rumlanndan
Vula Patulidu. Cumhurbaşkanı Konstantin
Karamanlis'in elinden Vunanistan'ın en büyük
nişanını aldılar.
Dimas ve Patulidu, Barselona'dan Atina'ya
döndüklenndc "krallar gibi" karşılandılar. Ati-
nalılar havaalanından kent merkezınc kadar
iki sporcuya escorıiluk ettiler. Kent merkezin-
deki Panathinaikos mermer stadyumunda özel
törenler düzenlendi. Havai fişekler fırlaüldı,
konuşmalaryapıldı.
Milli marşlardinlendi, folk danslan oynandı.
Panathinaikos stadyumunu dolduran 70 bin
kadar Atinalı, Barselona günlerinin yanı sıra
yakın tarihte yapılan ilk olimpiyat günlerini ya-
şatu. Bu mermer stadyumun en büyük özelliği,
1896 yılındakı ılk resmi olimpiyat oyunlannın
burada düzenlenmiş olmasından kaynaklanı-
yor.
Deniz kuvvetlerine ait bir Jeep'in içınde \e
bırçok polis ve özel motosikletÛnin eşliğinde
stadyumun kapısına kadar gelen sporcular, da-
ha sonra bando müziğiyle özel olarak hazırlan-
mış podyuma yürüdüler. Stadyumu dolduran
70 bin kişi coşkulu bir şekilde sevgi gösterilerin-
de bulunuyor; bazısı ise gözyaşlanna hakim
olamıyordu. Yunanistan son yıllarda güreş,
halter gibi ağır spor dallannda tek tük madal-
yalar alıyordu, ama koşuda hele hele 100 metre
bayanlarda aldığı bu altın madalya tam bir asır
gecikmişü.
Stadyumdaki bakanlar, işadamlan, diplo-
matlac, din adamlan, askerler ve tabii ki halk.
aynı heyecanı yaşıyordu. Yunan milli marşı sü-
rekli tekrarlanıyor; konuşmacılann ardı kesil-
miyordu. Öyle ya olimpiyatlar 2500 yıl önce
Yunanistan'da doğmuştu ve bugünkü Yuna-
nistan aldığı iki altın madalyau kutluyordu.
Antık olimpıyat oyunlannı canlandırmak için ıse
Yunanlılann en deneyimli sanatçılanndan ye
eski bayan bakanlanndan Ana Sinodinu. anûk
çağ gjysileri içinde podyumun ucunda görünü-
verdi.
Sinodinu'nun ağzından antik Yunan kelime-
leri dökülmeye başlamışü. O dönemde başan
kazanan sporculann onuruna yapılan övgü
dolu ve banş içerikli şiirsel söylevi okuyordu Si-
nodinu. Sporculara daha sonra aynı antık olim-
piyatlarda yapıldığı gibi defne yaprağından
örülmüş birer taç kafalanna geçinlecekti.
Yunanistan hükümetinin son zamanlarda al-
maya başladığı ekonomik önlemler, bundan
kaynakJanan grevler ve pahalılık sorunlan ara-
sında kıvranan halk, bu sıcak yaz günlerinde ilk
kez hep birlikte gülümsüyor ve şarkı söyleyerek
dans ediyordu. Ta ki podyumdaki kürsüye
Devlet Bakanı Sotins Kuveas'ın çıkmasına ka-
dar. Kuvelas. Başbakan Konstantin Mitsotaki-
sin adına bir konuşma yapıyordu. Ama bu ko-
nuşması binlerce kişinin 'Yuh' sesleri arasında
kayruyordu.
Atina'da düzenlenen bu şölenler defneli taç.
din adamlannın verdiği hediyeler, stadyumdaki
şarkı ve folk danslan çıkanlırsa biraz Naim Sü-
leymanoğlu için 1988 Seul Glimpiyatlan'nda
kazandığı madalyalardan sonra Ankara'da dü-
zenlenen şölenleri andınyordu. Ama Süleyma-
noğlu ile Dimas'ın en önemli ortak yanı ikisinin
de göçmen çocuğu olmasıydı. Biri Bulgaristan-
da doğmuş bir Türk, diğeri Arnavutluk"ta doğ-
muş bir Yunanlı.. İkisi de anayurtlanna kaça-
rak gelmişti. İkisi de fakir fukara ancak çok iyi
verimli iki sporcuydu. Anavatanlan için kazan-
dıklan madalyalardan sonra her ikisi de doğup
büyüdükleri ülkelerin kuşkulanyla karşılaştı-
lar. Şüleymanoğlu aniden yokluktan çıkarak
zengin oluverdı. Dimas o kadar zengin olmadı,
ama o da yokluk içinde kıvranırken Onassis
Vakfı'ndan 50 bin dolar ve ait olduğu kulüpten
80 bin dolardan başka birçok değerli hediyeler
aldı. Ve ikisi de şöhret oluverdi.. Kimbilir Âme-
rika bir Balkan ülkesi olsaydı, aldığı 5O'ye ya-
kın altın madalyadan sonra sporculan için ne-
ler yapardı..
Kral Gustav
apansızçıkageldi
Sıcak uzun bir yaz ile keyifle-
nirken, III Gustav, iki yüzyılın
ardından tam on ikiden vurur-
casına apansız çıkageldi.
Şimdi, her yerde gizemli kra-
lımız var. Bu durum kımi İsveç-
lileri zevkle demlendirirken. ki-
milerini de larih alanında derin
derin düşündürmeye yaradı
Birinciler, olaya sanat açısın-
dan değinerek gösterilerden
neşe ile söz açacaklar sık sık.
Sergiler, müzik, deneme yazıla-
n ve opera hem beleşine hem de
nitelikli üstelik. Parklarda su-
nulacak on beş izlence için, haf-
talarca süren çalışmalarla yük-
sek düzeyde, titiz bir opera dü-
şünelim. Yani gerçek bir sanat
ürünü.
İkincilerise hamarat kralımı-
zın dönemindeki görkemli kül-
tür çiçeklenmesinden söz ede-
ceklergururla.
Bellman. Kellgrcn, Sergel ve
benzerleri birçok ölümsüz sa-
natçı sıralamak da o günler adı-
na yetmeyecek. Daha önemlile-
ri, o yıllarda ilginç birer girişim
diye algılanan, bugünse mo-
dern İsveç yapılanmasının te-
mel taşlan olarak: Müzik Aka-
demisi. Sanat Akademisi, İsveç
Dili ve Edebiyat Akademisi (ki
Nobel ödülü veriyor), opera ve
drama, tiyatro. Bir de bizzat
yazdığı drama metinleriyle
enerjik ve entel bir kral ve İsveç
aydınlanma dönemi var
karşımızda.
Tarihin hızlı dönen tekerleği-
ni, III Gustav'ın, İsveç için o an
hızla yakaladığı ve İsveç halkını
vagonlardan birisine yerleştir-
diği, büyülü bir kesit de denile-
bilir o sürece.
Bu, ikinci yüzyıl dönümüne
inat. bir salgınmışçasına İsveç'-
teki Avrupa Futbol Şampiyo-
nası ve İngiliz amigolann so-
kaklarda tekmeledikleri seyirci-
lerle TV'de yeniden yeniden su-
nulan yürek paralayıcı sahneler
bile. öngörülü Kral III Gustav'ı
ikinci plana indiremedi. Uzun,
beyaz Stockholm gecelerinde,
Verdi Operası'nın, ki futbol
tekmeleşmelerini unutturarak.
STOCKHOLM
TEKIN
SÖNMEZ
tarihle mayalı anlar yaşatması
az şey mi?
Verdi. en seçkin opera düş-
künlerini bile gizli ruh dehlizle-
rinden çıkanp kendine çekmek-
le yetinmedi, operayı yığınlara
sunmayı de başardı. Evet, park-
larda gösterildiği için binlerce
kurt izleyici fırsatı ganimet sa-
yıp şaraplannı da zulaya atarak
'Maskeradbalen'e koştular.
Bunda, hem de nasıl haklıydı-
lar!
Müzikdramacı ve yeni çeviri
şarkılann kurgucusu Ture
Rangström'ün yorumu şöyle:
Maskeradbalen. İtalyan mizaa
ile İsveç Ulusal Operası olmuş-
tu. Şimdi bu opera özgürdür.
Yani böylece bizim ulusal İtal-
yan operamız, İsveç doğasıyla
birleşti.
Verdi'nin yaraücı büyüklüğü
de buradaydı işte. Bu opera öy-
lesine İsveçli olup çıktı ki, yığın-
lan piknik sepetlerindeki ufak-
hklarla, sanat adına kırlara çek-
ti. Şimdi bu operayı izleyen ye-
niyetme kuşaklar, sevimli
kralımızın, uğursuz bir a$k so-
nucu öldürüldüğünü sanacak!
Kral III Gustav, bunca ay-
dınlık ulusal çabalara karşın,
neden öldürüldü diye kimi cin
yepyeni kuşaklar, şeytani soru-
larla birbirlerine baktıklannda,
o eski kulağı kesik tarih ve ope-
ra kumkumalan diyorki: Paris-
li devrim, soylulan ve monarşi-
yi altedip, cumhuriyeti kurdu.
Bundan etkilenen İsveçli soylu-
lar, poturlu köylüleri fazla kol-
layıp şımarttığı gerekçesiyle
Kral III Gustav'ı öldürüp, mo-
narşiye kan bağışında bulundu-
lar.
Tarih bir aşk opereti olabil-
seydi, tarih üstüne döktürül-
müş inciler, pembe dizilerle
yanşabilirdi.
Manila nın ortasında birkağnıyüküsepet
Filipinli sepetçi, el emeği göz nuru sepetlerini doldurmuş
arabasına ve düşmüş yollara. O kent senin, bu kent benim
pazar pazar dolaşıp sepetlerini satmaya çalışıyor. Umut
fakirin ekmeği derler ya. bizim sepetçinin umudu da bir
kağnı dolusu sepeti satıp köyüne parayla dönmek.
Evinden uzakta ekmek kavgası veren sepetçinin can
yoldaşı küçük oğlu. Tabii bir de arabaya koştuğu emektar
öküzleri. Kentten kentejgöçerken yollan başkent
Manila'ya da düşmüş. O> le bir kargaşa ki, ne köye benzer
ne kasabaya. Sepetlerin yanına yerleşen küçük oğul,
neşeyle seyire dalmış. Ancak ne baba. ne oğul kendilerinin
de seyirlik olduğunun farkında değil. Manila'nın
göbeğinde, işlek bir caddenin ortasında bir kağnı yükü
sepeü görünce basıvermişler denklanşöre.
Greenwich, Londra'nın he-
men doğusunda bir köymüş,
"sıfır boylamı" geçsin diye ka-
rar ahndığı 1884'te. Kraliyet
Gözlemevi"nin bir tepenin üze-
nnde kurulu olduğu köy, şimdi
turistik. Deniz müzesi orada.
Thames nehrinin kenanndakı
publannda yer bulmak sorun.
Atlantik'den Çin'e, Avustral-
ya'ya kadar gıdip dönen, geçen
yüzyılın efsanevi yelkenli yük
gemisi "Cutty Sark", kuru ha-
vuzda ziyaretçi kabul ediyor.
"Sıfır boylamı"nın geçtiği san
çizginın üzerinde bacak açarak
durunca, bir ayağınız Doğu, bir
ayağınız Batı Küre'de...
Londra'dan New York'a
doğru uzanan boylamlar, araya
5 saat fark koyuyor. İngiltere'-
de hele "yaz saati" de uygulanı-
yorsa, oldu mu fark 6 saat.
Amerikalılar bu saat farkıru.
habcr ve bilgi almada kendi çı-
karlanna gitgide artan bir hırs-
la kullanır oldular.
Önemli Amerikan televizyon
şirketlerinin Londra'da stüdyo-
lan var. New York ve Was-
hington, Orta Avrupa'dan, hele
Ortadoğu'dan. saat olarak geri-
de. Londra'daki tam teşekküllü
haber bürolan. \Vashington
için uygun bağlantı.
İngiltere de zaten, Amerikan
siyasetinin Avrupalılara anla-
tıldığı, Avrupa"nın nedüşündü-
ğünün Washington"a aktanldı-
ğı adres. İngiltere, Amerika'nın
Avrupa'daki "adamı", Londra
da "aracısı."
Londra'da. 30 kadar ulusla-
rarası televizyon şirketinin bü-
rolan var. CNN, CBS, ABC.
CBC gibi dev Amerikan ve Ka-
nada şirketleri kadar, İran TV,
Güney Afrika TV gibi daha
marjinal şirketler de burada.
Türkiye'nin Anadolu Ajansı da
bu kervana kaülmak ve Türk
televizyonlan için görüntülü
haber üretmek üzeresırada.
LONDRA
EDİP EMİL
ÖYMEN
Gayet gösterişsiz bir binada,
250 milyon Amerikahya "ka-
naat ve fîkir ışınlayan" ABC-
nin Londra bürosu 80 kişi.
Uydu çanaklan, uydu telefon-
lan. her türlü sesli ya da görün-
tülü haberi anında kullanıma
hazır duruma getirmeye yara-
yan teknik olanaklan ile ABC,
mini bir Amerika.
VVashington ile ortaklaşa
program sunan CNN Londra
bürosu da aşağı kalır gibi değil.
"Uluslararası Saat" programı-
nı 85 milyon kişinin izlediği
saptanmış.
ingiliz dili ile yapılan bütün
yazılı, sözlü ve görüntülü yayı-
nlan Londra'da yakalamak \
mümkün.
Avustralya'dan Malezya'ya,
Nijerya'dan Panama]ya, Ame-
rika'dan Rusya'ya, İngiliz di-
lindeki bütün bilgi ve haber,
Londra'dan geçiyor. Hele eko-
nomi, ticaret, sigorta, iş ve mali-
ye bilgisi ve haberleri için Lond-
ra, Avrupa'daki tek adres. Bu
nedenle de Londra'da sadece
yazılı basında çalışan yabancı
gazeteci sayısı 500 kadar.
Bu kadar insan, okuyuculan-
na, İngiltere'de ne olup bittiğirü
anlatana kadar, bu bilgi ve ha-
ber merkezinden dünyaya ba-
kıyor önce. Coğrafyası Av-
rupa'nın kıyısında duran, sü-
rekli Batıya öykündüğü halde,
Batı zihniyetini yakalaması
epey süre alacak olan Türkiye
ise Londra'nın bilgi ve haber
zenginliğini değil yeterince kul-
lanmak, bunun önemini kavra-
maya doğru, ancak yeni yeni
emekliyor.
Şehvetin cazibesi
AIDS'e aldırmıyor
Şehvetin cazibesi AIDS kor-
kâsunu yendi. "Cinsel alışkan-
lıklannızı değiştirin" mesajına
dayalı korku kampanyalan ise
yaramadı. Cinsel dürtüleri uya-
nanlar uyanlan kulak ardı eder
oldular. Bir yandan prezervatif
kullanımı yaygınlaşırken bir
yandan prezervatifli aşk cağn-
lannı dinlemeyenlerin sayısı
arttı. Halk. korku kampanya-
lanna karşı bağışıklık kazandı.
Danimarka'da son zaman-
larda yapılan araştırmalar,
özellikle gençlerin AIDS riskini
bile bile prezervatif kullanmak-
tan kaçındığını gösterdi. AIDS
tartışmalannın en yoğun oldu-
ğu dönemlerde bir ara gerileme
gösteren diğer cinsel hastalıkla-
nn tekrar artmaya başlaması.
'Prezervatif kullarun' uyanlan-
nın pek ciddiye ahnmadığının
işaretçisi oldu.
İnsan psikolojisinin en bü-
yük özelliklerinden birisi, var-
KOPENHAG
FERRUH
YILMAZ
VESTEL'DEN BÜYUK KAMPANYA • KUÇUK TAKSITLER
LİRADAN
BAŞLAYAN
TAKŞİTLERLE
ÜSTÜN
VESTEL
TELEVİZYONLAR
VESTEL TÜKETİCİNİN YANINDA
I.SEÇENEK
PEŞİNAT + 18 TAKSİT HEMEN TESLİM
RFNKIİ TFiEVİZYONiAR •333T?rT^HK?TC:^llttMtT*M
VESTEl TÜRKUAZ MON. 37 UK.
VESTEl COMFORT FST 40 UK
VESTEL COMFORT FST 40 UK TELETEKST
VESTEL TÜRKUAZ MON. Sl UK
VESTEL TÜRKUAZ MON Sl UK TELETEKST
VESTEL TÜRKUAZ FST SS UK
VESTEl StTAH İNCJ FST SS UK
VESTEl COMFORT FST SS UK TELETEKST
VESTEL EFSANE FST SS UK TELETEKST STEREO
VESTEL COMFORT 43 UK TELETEKST STEREO
VESTEl COMFORT 63 UK TITXSTR KULAKUKLI
350 000 > 350 000
393 000 393 000
. 434000
449 000
485 000
53IOOO
511000
567 000
434 000
449 000
485 000
53IOOO
Sl 1 000
547 000
609 000 l 609 000
657000 ; 6S7000
681000 681000
6650000
7 467 000
8 246 000
!53'OO0
92I5OO0
L I0O89O00
2.SEÇENEK
PEŞİNAT + 14 TAKSİT HEMEN TESLİM
PEŞİNAT
350 000
393 000
434 000
449 000
İLK 7 TAKSİT
350 000
393 000
434 000
449 000
485000 48SOO0
53ıOOO . 531 000
9709000 5MO00
10 773000
11 571000
12 483 000
I2939OOO
567 000
609 000
657 000
681 000
5II0O0
567000
6090O0
657 000
68! 000
SON 7 TAKSİT f
T O P L A M
494 000 6 258 000
554 000 7 022 000
6İ30O0 ^ 7763000
634 000
684 000
748000
721000
800 000
B60 000
926 000
961000
8 030 000
8668 000
9 484 000
9I3İ0O0
10 136 000
10 892 000
11 738 OOC
12 !'S000
VİDFO VİDEO PLAYERLAR •533ÜTTM
VESTEL AKAI VS-FIİEH VtDEO UK
VESTEL AKAI VR-422 VİOEO UK
VESTEL ÜKİT KRİSTAL 1291 VİOEO UK
VESTEl AKAI V.PLAYER V5P 84 EC UK
VESTEL GOLDSTAR V.PLAYER UK
434 000
402 000
378000
273 000
251000
TAKSİT | TOPLAM
434 000 8 246 000
402000
378 000
273 000
25IOCO
7 638000
7 182000
5 187 000
PEŞİNAT
434 000
402000
378000
273 000
4769000 . 25I0O0
İLK 7 TAKSİT
434 000
402 000
378000
273 000
25ı 000
SON 7 TAKSİT T O P L A M
6I3OOO
S69 000
533 000
7 763 000
7199 000
6 755 000
344000 ' 4872000
35IOOO 4 465 000
Vestel kalitesine sahip olmak şimdi çok kolay.
Vestel'e özel 3 yıl tam garantili
televizyonlardan dilediğinizi seçin.
İster 18 ayda eşit taksitlerle,
isterseniz gelirinize göre ikinci
7 ayda artan 14 taksitte ödeyin.
Onlara çok kolay şartlarla sahip olun.
Bu çok...çok özel fırsatı kaçırmayın!
VESTEL. çünkü herşey mükemmel
oluşsal sorunlara karşı güçlü
bir savunma mekanizması ge-
liştirmesi ve sorunlan yok saya-
bilmesidir. AIDS hastalığı da
en varoluşsal tabulan zorluyor:
ölüm, seks ve utanma duygu-
su. AIDS, var oluşunun en bü-
yük önleyici kampanyalanru
gercekleştirmek zorunda kalan
sağlık sektörünü de adamakılb
zor bir görevle karşı karşıya bı-
rakü. Ekranlar, AIDS spotla-
nyla doldu. Trenler, otobüsler,
sokaklar AIDS'e karşı uyan
afışleriyle donatıldı. Kafelerin
ve barlann tuvaletlerine AIDS
otomatlan yerleştirildi. Gazete
sütunlan AIDS'e aynldı. Ah-
lak tartışmalan su yüzüne çıktı.
AIDS, çağımızın ahlaki çökün-
tüsüne verilmiş ceza olarak al-
gılandı. İnsanlann AIDS kor-
kusuyla cinsel alışkanlıklannı
bırakacaklan varsayıldı. Tele-
vizyon spotlannda prezervatif
kuUanmak işin eğlenceli kıs-
mıymış gibi gösterildi. Prezer- •
vatif nedir bilmeyen kadın ga-
zeteciler. prezervatifın cinsel
yaşama kattığı renkler üstüne
methiyeler dizdiler.
Lakin prezervatif takınusı
cinsel sorunlan da beraberinde
getirdi. Prezervatif kullanma-
nın zevkli yanını bir türlü kav-
rayamayan erkekler. 'Acaba
bende bir eksiklik mi var?" kor-
kusuyla psikologlara taşınma-
ya başladılar. Prezervatifın er-
keklerde yarattığı o müthiş kor-
kudan dolayı istediklerini elde
edemeyen kadınlar, prezervatif
kullanma taleplerini savsaklar
oldular.
Yine de AIDS kampanyalan
tamamen başansız oldu denile-
mez. Aynı araştırmalar, kam-
panyalara inat tek gecelik ilişki-
lerde ısrar edenlerin ama pre-
zervatif kullanmayı savsakla-
yanlann bile AIDS konusunda
epey bilgjli olduklannı gösteri-
yor.
Bu durumda kampanyalann
yarattığı bağışıklık. insan psi-
kolojisinin varoluşsal sorunlan
bilinçaltına itme yeteneği ka-
dar, AIDS'in halen büyük ölçü-
de narkomanlar ve eşcinseller
gibi risk gruplanyla sınırb ol-
ması ve virüsün heteroseksü-
ellere bulaşmasının bu gruplar-
la doğrudan ilişki sayesinde
gerçekleşmesiyle de açıklanı-
yor. Sağlık sektörü de AIDS
kampanyalannı yeniden göz-
den geçiriyor. Tüm halka yöne-
lik korku kampanyalan yerine,
özellikle risk gruplanna yönelik
daha detaylı ve açıklayıcı kam-
panyalara ağırlık veriliyor.
AIDS'in cinsel alışkanlıklan
değiştireceği tahminleri yapan-
lar hakh çıkmadı. Halkın bü-
yük bir kısmı alışkanlıklanna
prezervatif giydİTTrekle yetindi.
Şimdi o bile çok geliyor. :