15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16AĞUSTOS1992PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Özürlü Çocuk Tiyatnosu •İZMİR(AA)-Türkiye'nin özürlü çocuklardan oluşan ilk tiyatrosunun Bornova Belediyesi bünyesinde kurulacağı bildırildı. Bornova Belediyesi nden yapılan açıkJamaya göre, halen belediye bünyesinde faaliyet gösteren "Çocuk tiyatrosu" üyeleri, çabşmalannı 5 aydır bir psikolog gözetiminde sürdürüyorlar. Sergilenecek eserlenn çocuklar tarafından oyunlaştınldığı bildirilen açıklamada. bu aşamada çocuklara, özellikle öykü ve tiyatro kavramlannın algılatılmasına çahşıldığj bildirildi Yetkililer, çocuk tiyatrosunun yanısıra. sadece özürlü çocuklardan oluşan "bir tiyatro kurulması içın "çalışmalara başlandığını, bu girişimın ilçe halkı tarafından da desteklendiğini belirttiler. Bursa'da kültürel etkinlikler • BURSA(AA)-Bursa Büyûkşehir Belediyesi, 1 Eylül 1991 - 31 Temmuz 1992 tarihleri arasında, 23'ü sergi, 33'ü panel, konser ve festival olmak üzere, toplam 56 etkinlik gerçekleştirdi. Belediye Güzel Sanatlar Galerisi ile Kültürpark'taki ressam Şefık Bursalı sanat galerilerinde açılan 23 sergiyi toplam 50 bin kişi gezdi. Belediye yetkilileri, özellikle sergi konusunda yoğun başvurular olduğunu behrterek, iki yıl önce bir trafık kazasında ölen ünlü fotoğraf sanatcısı Sami Güner'in adının verileceği bir sanat galerisi açılması için çalışmalar yapıldığını söylediler. Bursa'da, Belediye Sanat Galerisi dışında, Yapı ve Kredi, Akbank ve Güzel Sanatlar Galerisı bulunuyor. Bakırköy'de tiyatro binası •ANKARA(AA)-Bakırköy Belediyesi'nin uzun süredir sıkıntısını çektiği tiyatro binası sorunuria nihayet çözüm bulundu. Bakırköy Belediyesi Tiyatrosu, yenı sezonda Ataİcöy dokuzuncu kısım Baruthane binasını tiyatro salonu olarak kullanacak. Bakırköy Belediyesi Sanat Yönetmeni Zeliha Berksoy'un yaptığı açıklamaya göre, Bakırköy Belediyesi bu yıl ödenekb tiyatro haline getirildi. Yeni sezonda Baruthane binasının da tiyatro binası olarak kullanılacağını söyleyen Berksoy, halen sahne tekniği, akustik gibi çabşmalann devam ettiğini bildirdi. Müzeler ihmal ediliyor • ANKARA (AA) — Unlü isadamı Vehbi Koç'un eşi adma İstanbul'da 1980 yıhnda açılan Türkiye'nin ilk ve tek ozel muzesi Sadberk Hanım Müzesi'nin muduru Çetin Anlağan, Türkiye'de 1980 yılından bu yana muzelerin ihmal edildiğini söyledi. Uzun yıllar Kültür Bakanlığı'nda müzecilik yapmış olan Çetin Anlağan, müzelerdeki eserlerin korunmalanyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Turkiye'deki müzecilerin çok iyi niyetli ve gayretle çalıştıklarını belirterek, bütün sorunun yeterli kaynak ayrılmamasından doğduğunu bildirdi. Sadece devlet desteği ile kazı, restorasyon çalışmalarının süremeyeceğini belirten Çetin Anlağan, Kultur Bakanlığı'nın özel sektörün desteğini çekebilmek için ozel ve tüzel kişilerce müze ve kazı gibi kamu yararına işlere bağışlann vergiden düşürulmesini sağlaması gerektiğini vurguladı. Şairlerve Müzisyenler Derneği • ADIY AMAN(AA>-Adıya man'da şairlerve müzisyenler bir dernek çatısı altında toplandı. Yeni kurulan ve ilk genel kurulunu yapan " Adıyaman Şairler ve Müzisyenler Derneği"nin başkanlığına getirilen Hasan Duymaz, derneği ildeki kültürel ve sanatsal faaliyetlere öncülük edeceğini söyledi. Duymaz, "şiir, müzik ve benzeri sanat çahşmalannı destekleyecek, yöre müziği ve folkloru üzerine incelemeler yapacağız"dedi. Duymaz, Adıyaman'da bir konservatuvar bulunmamasına karşın, potansiyehn varolduğunu, derneğin konservatuvar işlevini de üstleneceğini sözlerineekledi. Nick Cave ve Kötü Tohumlannın yeni albümü 'Henry's Dream' Türkiye'de de yayımlandı Uyuşturucu^ alkol ve fantezi • 'Henry's Dream', Nick Cave ve Bad Seeds grubunun birlikte ger- çekleştirdikleri yedinci albüm. Yeni albümde, 1988'deki Tender Prey' ve daha önceki 'The Good Son'daki tatlara geri dönüyor Cave. Tek farkla: 'Henry's Dream' Cave için yaratıcılığının son demleri. MURATBEŞER Kendı dar toplumsal sınırlan icinde boğulan, bu sınırlan aş- mak içın en küçük bir çaba gös- termeye gücü olmayan ya da bunun için uyuşturucu ve alkol- den başka bir araç olamaya- cağını düşünen bir tip hayal edin. Bu tipin en bilinen örnek- lerinden biri 'Junk' müzisyen Nick Cave'dir. Nick Cave ve topluluğu The Bad Seeds'in (Kötü Tohumlar) son albümü 'Henry's Dream', yedinci al- bümleri olmasına karşın bizde yayımlanan ilk albümleri. Üs- telik pek fazla gecikmeden çıktı piyasaya. 1957 Avustralya doğumlu Cave, her aynksı genç gibi. okul hayatında dikiş tutturamayı- nca kimliğinı sokak aralannda aramaya başlar. Oralarda ken- di hesabına bulduğu ilk şey Mick Harvey'dır. Birlikte kur- duklan The Boys Next Door adlı gnıp zaman icinde yenı müzısyenlerin de katılımıyla Birthday Party adb gruba dö- nüşecektir. Grup, 'punk'ın yükselen ve alçalan dönemlerinde, İngjliz gençliği tarafından 'mesih' mu- amelesı görür. 4AD adlı plak şirketı tarafından basılan 1957 Avustralya doğumlu Nick Cave, 'Henry's Dream' adlı albümüvleilkkez Türkive'de. 1957 Avustralya doğumlu Nick Cave, 'Henry's Dream' adlı albümüyle ilk kez Türkiye'de. 'Junkyard' adlı uzunçalarlan belleklerden sibnmeyecektır. Nick Cave 1984 yılında ipleri eline alarak Birthday Party gru- bundan Harvey. Bargeld ve Adamson eşliğinde kendi adına bir toplululuk oluşturur: Nick Cave and the Bad Seeds (Nick Cave ve Kötü Tohumlar). Topluluk, yeni adı altında yenı konumlanışıyla, gözlennı Amerikan kültürüne çevınr. Örneğin ilk uzunçalar 'From Her to Eternity' ve özellikle de bir sonraki 'The First Born Is Dead' adlı çalışma, Cave ve ar- kadaşlannın 'Blues' müziğine olan ilgilerini acıkça ortaya ko- yar. Nick Cave, grup çalışmalan dışında, Alman yönetmen Wim Wenders'in 'Berlin Üzennde Gökyüzü' adlı fılmınde de boy gösterir. Aynca "Ghost of the Civil Dead" adb fılmin hem mü- ziğini gercekleştirir hem de fibnde oynar. Aynı yıl. yani 1988'de eleştir- menlerden en yüksek notu ala- cak olan 'Tender Prey' adb uzunçalann ardından Nick Cave. uyuşturucu yüzünden ra- hatsızlanıp hastaneye yatınla- cak, bu süre icinde yazdığı 'And the Ass Saw the Angel' adlı ki- tabı yayımlanacaktır. 'Henry's Dream' eski püriten temalan, kendine özgü opuslan ve baladvan okuyuşlan ile 1988'dekı "Tender Prey' ve bir önceki 'The Good Son'daki tatlara geri döner. Bir tek fark- la: 'Henry's Dream', Cave için yaratıcıhğının artık son demle- ridir. Ve bu düşüş, 'The Good Son'da başlamıştır. Yumu- şamış, özgücünü yitirmiş, boy- nu bükük bir Cave'le yüz yüze- yizdir. Burada birbirine çok yakın ruh hallerindeki dokuz parçayı öyle bir dillendirir ki, Neil Yo- ung'ın 'Needle and the Damage Done'ındaki uyuşturucu çem- berinden geçmiş, her tür isyan, ruhsal ve bedensel acıyı tatmış kişinin Cave olduğuna inanırsınız. Bu gerçektir, çünkü fotoğraf- lanna biraz dikkatb baktığını- zda Nick Cave'in Neil Young'a ne kadar benzediğini, bununla da kabnayıp "yalnız ve umutsuz insan' temasını ondan ödünç aldığmı fark edersiniz. Cave de tıpkı Young gibi uyuşturucuyu son kertesine dek götürmüştür. Yeni dönem ürünlerinin yoru- munu ise, ağzmdaki likör ko- kusunu etrafa saçarak gerçek- leştirmektedir. Nick Cave'in nasıl bir dün- yada yaşadığını daha iyi anla- yabilmek için 'Papa Won't Lea- ve You Henry', İ Had a Dream Joe' ve 'When I Fırst Come to Town' adb parçalann dokusu- na nüfuz etmek gerekir. Bu par- çalar sonuç olarak büyük bir al- beni ile sunulan havai bir dün- yadır. Nick Cave, uyuşturucu ve al- kole bağlı olarak yarattığı fan- tezilerle dinleyicilerin üzerinde bir ecinni ızlenimi uyandın- rken, kendi varoluş gerçeğiyle uyuşmayan bir çelişmeyi yaşar. Bu da, onun aslında iyi bir aile babası olmasıdır. Bir zamanlar belli bir hat üzerinde çabalayan bir Nick Cave vardı. Oysa şim- di karşımızda, 'Henry's Dream' ile kazanmaya ve yükselmeye uğraşan bir Nick Ca\'e var. Sinan Çetin, yeni fılminin çekimlerini Berlin'de tamamladı Berlin'de eski bir Dadaş töresi• Önce 'Berlin in Berlin' adıyla başlananfilminadı sonradan 'Schöne Dilber' (Güzel Dilber) olarak de- ğjştirildi. Filmde haşrolle- ri Hülya Avşar ve Cem özer paylaşırken, Zafer Ergin, Aliye Rona ve Eş- ref Kolçak da önemli rol- ler üstleniyor. GÜNER YÜREKLİK BERLÎN- 'Çiçek Abbas\ '14 Numara', 'Prenses', 'Bir Gü- nün Hikâyesi' gibi filmlerin yö- netmeni Sinan Çetin, uzun bir aradan sonra yeni fılminin çe- kimlenni Berlin'de tamamladı. Başlangıçta adı 'Berlin in Ber- lin' olarak saptanan filmin so- nunda 'Schöne Dilber', yani 'Güzel Dilber' adıyla göstenl- mesi kararlaşünldı. Berlin'deki Kreuzberg ilce- sinde yaşayan bir Türk aüesinin bir Almanın gözünden anlatıl- dığı fibnde Dilber'i Hülya Av- şar, Mehmet'i Zafer Ergın, Mürtüz'ü Cem Özer, Thomas'ı Armin Block, Ugu'yu Aliye Rona canlandınyorlar. Fibnde Eşref Kolçak ve Nilüfer Aydan da oynuyor. 'Güzel Dilber'de, bir Türk ai- lesinin bir Almana duyduğu düşmanbk, birbkte yaşadıklan bu tuhaf, biraz da Kafkavari öykü icinde gjderek dostluğa dönüşüyor. Senaryosunda Ümit Unal'ın imzası bulunan filmle ilgili olarak Sinan Çetin, Hülya Avşar, Sinan Çetin'in yeni füminde, bir ustabaşının kansı Dilber'i canlandınyor. 'Irk aynmına, Almanya'daki yabancı düşmanlığına karşı, Türk insanının iyi ya da kötü yönleriyle anlatıldıgı bir fibn yapmaya çalıştım' diyor. Çekimleri önce İstanbul'da, sonra Berlin'de gercekleştirilen film genellikle bir evin icinde geçiyor. 'Schöne Dilber', Sinan Çetin'in yurtdışında çektiği ilk film. 'Allah hiçbir Türk filmci- sini Berlin'de film çekmek zo- runda bırakmasın' diyor Çetin. •Çok pahab, çok zor. Ama bi- zim Türk ekibi pratik yaratıcıb- ğı ile gerçekten çok başanb bir İ5 çıkardı' Filmin senaryosu Umit Ünal'ın. Ama Ünal, Si- nan Çetin'in Berün'deyaşarken bulduğu.. bir öyküden yola çıkmış. Öykü. asbnda eski bir Anadolu töresine dayanıyor: Bir düşman, öldürdüğü adamın ailesine af dilemeye gjderse, eski bir Dadaş töresi gereği, o hane- nin ıçinde ona hiçbir şey yapılmıyor. Sinan Çetin, filmin parasal desteği için Kültür Ba- kanlığı'na başvurduklannı, ama destek görmediklerini, se- naryonun reddedildiğini söylü- yor. Çetin. 'Hangi ölçütlerle reddettiler bilmiyorum. Oysa desteklenmesi gereken bir fibn- di. Çünkü Türk insanı yurtdışı- nda iyi ve kötü yönleriyle oldu- ğu gibi gösteribyor, acmdınbnı- yor' diyor. 'Türk insanını Av- rupa'ya tanıtan, doğru, sıcak. dürüst bir film yapmaya çabşuk' diyor. Sinan Çetin, fil- min adının neden değiştirildiği- ni de şöyle anlatıyor: 'Filmin ilk adı 'Berlin in Berlin'di. Ama Almanya'daki sinemacı arka- daşlar ve dağıüma, bu adı Al- manya için iyi bubnadılar. So- nunda 'Schöne Dilber', yani "Güzel Dilber' adını koyduk. Afişler öyle basılacak. Biri Al- manca, bifi Türkçe iki sözcük- ten oluşuyor. İki farklı kültür, iki dil bir fibn adında birleşiyor. Şu sıralar fılminin dünya da- ğıtımıyla ilgilenen Çetin, ulusla- rarası dağıtıma sokamadıktan sonra fıhn yapmamak gerekti- ğine inanıyor. 'Mutlaka sesli çekmek lazım' diyor. 'Ben de filmi tamamen sesli çektim ve stereo-optik yapmayı düşünü- yorum. Berlin'de Gaia Stüdyo- lan'nda bastıracağım fibni. Bu da biraz pahab olacak.' Sinan Çetin'e göre sinema bir sanayi: 'Şu anda Türk fîlmcisi- ne 200 milyon liralık küçük bütçelerle fibn yaptırmak de- mek, sinema endüstrisinin ma- nifaktür olarak kalmasını sağ- lamak demektir. Oysa bızım manifaktürü aşıp sinema sana- yüne geçmemiz gerekir. Sesb film çekmek, Avrupa standart- lannda bastırmak, büyük para- lar harcamak lazım.' Sinân Çetin, çekimlerini İstanbul ve Berlin'de tamam- ladığı yeni fılminin kurgusunu- tamarnladıktan sonra Berlin- Fihn Festivali yöneticüeriyle- görüşece .'Sanıyorum' diyor- Çetin, 'fıbn ilk kez 1993 şubaü- nda Berhn Festivali'nde göste- rilecek. Sonrada sinemalarda- gösterime girecek.' Fransa'da 15 milyon metre eski film 24 milyar liraya onanlacak Selüloit nitrat yan etki yapıyor Kültür Servisi - Paris'teki Grand Ca- fe'de oturanlar, koskoca bir buharb tre- nin üstlerine doğru geldiğıru görünce paniğe kapıbnışlardı. Yıllardan 1895'ti. Sinema makinesini icat eden Louis ve Auguste Lumiere Kardeşler bu yeni aygıtın ilk denemesıni yapıyorlardı. Grand Cafe'de buharb trenden ürken- lerse, biletini alıp koltuğuna oturan ilk sinema seyircileriydi. Geniş ekranın bü- yüsü karşısında kendinden geçen bu ilk sinema seyircilerinin gözleri önünde, sa- nat dünyasında bir 'devrim' meydana geliyordu. Bu öncü dönemin fibnleri, ne kadar titrek ve bulanık olurlarsa olsunlar, çağın en sevilen sanatlanndan birinin, sinemanm geüşmesinin canb birer bel- gesiydi. Oysa bugün, sessiz fıhnlerin yansı yok olma tehlikesiyle yüz yüze. Suçlu ise 1953'te yasaklanıncaya ka- dar bütün filmlerde kullanılan selüloit niterat. Çünkü niteratfihnler,çok kolay yanabilmelerinin yani sıra 60 yıl kadar sonra eriyip jelatinsi bir maddeye dönü- şebiliyorlar. Teh'ikenin boyutlan o kadar büyük ki dünyanın en geniş nitrat film koleksi- yonunu banndıran Fransız Ulusal Sine- ma Merkezi'nin yöneticileri, 15 yıl süre- cek bir uğraşı göze almış bulunuyorlar. Louis ve Auguste Lumiere Kardeşlerin 1895-1907 yıllan arasında çektikleri bütün fılmler, Fransız Ulusal Sinema Mer- kezi'nde onanldı. Lumiere'lerin 2400filmibir araya getirildi. Arşivdeki filmlerin tümüne asetat deste- ği yapılacak ve böylece bu eski filmlerin ömrü 300 yıl daha uzatıbnış olacak. Projeye göre 15 milyon metre filmin bu işlemden geçirilmesi için 17 milyon Fransız Frangı (yaklaşık 24 milyar 310 milyon TL) harcanacak. Ama arşiv yö- neticisi Michelle Aubert, bu çaba ve pa- ranm hiç de boşa gitmeyeceği inana- nda. "Bu eski filmlerin yalnızca güldürü açısından değil, eğitim açısından da bir değeri var" diyor Aubert. "Sözgebmi, 1894'te çekilen 'Güller Sulandı' adlı film, o sıralar yeni bir buluş olan bahçe hortumunun göründüğü ilk fibn." Fransız Ulusal Sinema Merkezi'nde başlatılan çabşmalann bugüne kadar elde edilen en önemli sonucu, 1895-1907 arasında yapılmış bütün eski Lumiere fılmlerinin onarümış olması. "Birçok ülke ilk fılmlerinin neredeyse üçte ikisini yitirmiş durumda. Oysa Fransa, Lumie- re yapımlannın hemen hepsine hala sa- hip. Müthiş bir şey bu" diyor Michelle Aubert. "Lumiere'lerin tam 2400 fümi- ni arayıp bulduk, bir araya getirdik. "Banlan Lumiere Şatosunun duvar- lanna gömülüydü, bazılannı ise Lumie- re arşive saklamıştı. Bu fıbnler, sinema çağının ilk günlerinin nefıs bir görünü- münü sunuyor bizlere." Bu arada sinemaseverlerin onanlan fılmleri görebilmeleri için her yıl Fran- sa'nın birçok kentini kapsayacak bir festival düzenlenecek. Öte yandan ciddi bir sorun söz konu- su. Asetat da nitrat kadar yanıa bir madde. Bugüne kadar sinema salonlannda asetat yüzünden çıkmış birçok yangın biliniyor. Asetat, aynca filmin dağı- bnasına yol açan bir kimyasal tepkime- ye de yatkın bir madde. Ama her yeni onanlan fılme 80 bin Fransız Frangı (yaklaşık 115 milyon TL) harcayan Aubert bu işten cayacağa benzemiyor: "Asetat kullanmak, yine de bu işin en iyi ve en güvenli yolu. Ne de olsa bu dünyada hiçbir şey mükem- mel değil." RIFAJ ILGAZ DÖRDCHCC BÖlfR DÖRDÜNCÜ BÖLÜK RİFATHGAZ Yedek Çavuş Rıfat Ilgaz'ın bu anı öyküleri doyulmaz anlatım zenginli- ğinin yanında bir dönemin askerlik panaromasını da verir ve panaroma askerlikteki bir çok insanî iliskinin değişmediğini gösterir. Ilgaz birçok eserinde olduğu gibi yokluklar için- deki insanlann günlük olaylannda, sıradan ilişkilerinde yaşadığımız dünyanın saklı olduğunu yarattığı bu öyküleriyle bir kez daha göster- mektedir. Onun anlatımı salt gül- dürme amacına yönelik değildir. yaratdan, roman, şiir, mizah veya çocuklara yönelik öyküler olsun hep bir bütün- lük içindedir, temelinde toplumsal bir yajam için gerekli olanın insanm insan olma savaşımı vardır. İnsanın insan olma mücadelesi de Rıfât hocaya göre öyle büyük olaylar- da değil günlük sıradan olaylar içinden çıkmaktadır. Nermin Koçer (KİTAP GAZETESİ) Çınar Yayınları Nunıosmaniye Cad. Karücşler Han No: 3/1 Kat: 4 Ca|aloğlu-İST. Tel: 512 23 59 - 513 95 45 Fax. 512 23 59 2.4()().(K)()+KD\ Tam pansiyon + yol + geziler - ^ M ) harcayacağınız filmler DQĞU KARADENİZ'e YEŞIL YOLCULUK tnebolu'dan Hopa'ya Karadeniz. Sarp kapı.-«ından Kaçkarlar'a, Uzungöl'den Çamlıhemşin'e, Ayder'den Kümbet'e dağların doruklannda yeşil ötesi yolcıluk Amasya'da tek Türk mumyası, Hattuşaş'ta Hitit l'ygarlığı, Anadolu U>garlıklan Müzesi, Ankara Kalesi'nde veda yemeği ve buraya sığdıramadıklarımız. PAMUKBANK'LA 12 AYA KADAR VADE BAYBASÛS TURIZM İSTANBUL ANKARA 338 86 61-338 16 51 425 90 82-41^54 67 Se>ahaı AcentaM l$letme Belge no 2149 BİLKENT ÜNİVERSİTESİ EKONOMİ VE SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Iktisat, Uluslararası llişkiler, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ile Ingiliz Edebiyatı Yüksek Li- sans programlarına burslu ve burssuz öğrenci alınacaktır. Aranan Şartlar: 1. 1 Eylül 1992 tarihi itibarıyle üniversite mezunu olmak. Genel not ortalaması 4 üzerinden 3 veya daha yukarı olan adayların tam burslu (Ingiliz Edebiyatı sadece eğitim ücretinden muaf) olarak, genel not ortalaması 2.75 ile 3 arasında olan adayların ise eğitim ücretinden muaf olarak, programa kabul edilmeleri imkanı vardır. 2. İyi derecede Ingilizce bilmek. Giriş sınavları Ingilizce yapılacaktır. 3. Iktisat yüksek lisans programı için müracaat edenlerin kantitatif yöntemleri iyi bilmeleri gerekmektedir. Sınav Tarihleri : iktisat Uluslararası llişkiler Siyaset Bil. ve Kamu Yönetimi Ingiliz Edebiyatı : 17 Eylül 1992 : 18 Eylül 1992 : 2 Eylül 1992 4 Eylül 1992 : 1 Eylül 1992 3 Eylül 1992 : 8 Eylül 1992 10 Eylül 1992 10.00 10.00 10.00 10.00 10.00 10.00 10.00 10.00 (yazılı) (mülakat) (yazılı) (mülakat) (yazılı) (mülakat) (yazılı) (mülakat) Müracaatlar, sınav tarihlerinden iki gün öncesine kadar ilgili Bölüm Sekreterlerine yapılabilir. Müra- caat eden adaylardan mezuniyet ve not belgeleri ile 2 referans mektubu ve iki adet vesikalık fo- toğraf istenmektedir. GOZIİRIMIN IÇINE BAKIN., NE DEDİGİMİ ANLARSINIZ!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle