Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS1992 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
Yargıç, Kurdakul ve arkadaşlanna yeni kanun maddesini uyguladı; artık çıkma umudu kalmarruştı
Akşarn erken îner mapushaneye
HAPÎSTEN
BABIÂLİ'YE
Şükran Kurdakul
D ışan çıkma düşleri alıp götürüyordu sizi. Güzellik bu dalgalanmanın
nabzında atıyordu çünkıi. Bir İstiklâl Caddesindeydiniz, bir Burgaz Adası'nda.
Vapurlar, tramvaylar sizindi. Çabucak iş de buluyordunuz. Dergilerin sayfalan
yeniden şiirlerinize açılıyordu. Dava, hukukun üstünlüğü çiğnenerek
sonuçlandı. Tutuklu a.rkadaşlanmızın hemen tümü, ben de, dışan çıkma
düşlerinin bulutlarından san kara duvarların dünyasına indik yeniden.
-Hikmet Maltepe nerede yahu de-
dim.
-Resmi koğuşa iltica etti dediler.
Hainlerle birlikte.
Hain dedikleri partinin İslanbul ve
Ankara ıl sekreterleri.
Hikmet Maltcpo'vi İzmirden lanı-
yordum. Bi/imlc birlikte alındığınt
düşünmüştüm. Afalladım.
-Çuvallayacak bir şey yok ki ortada.
Ahmet. omzuma vurdu.
-Do»ya tetkikı başlayınca anlarız
dedj. Nehaltettiğini.
Artık dnlamıştım.
-Çok mu dövmpşler?..
Çevremudekiler gülmeye başladı.
Ahmet Bilge'nin yaşamın bıriktirdi-
ği kimi görünmez çizgiler vardır yü-
zünde. Gerilim başlayınca çıkarlar
ortaya. O çizgiler geldi.
-Dövrûşler mi? Bırak sen şimdi
bunlan.
Hapishanedeki ilk iki gün içinde
Ahmet'in bu sözcükleri nasıl da so-
mutlandı kafamda. Burada konuşan-
larla konuşmayanlar, işkence gören-
lerle görmeyenler arasmdaki gizli-açık
çaüşkılar belirliyordu yaşamı.
Eskiden tanıdığınız biri voltanızı
atarken yanınıza sokuluyor. Ne yapıp
yapıp sözü konuşanlarla konuşma-
yanlara getiriyordu.
Ylllar sonra da bu mantığı, koşul ta-
nımazlığı, yadsımacılığı sürdürüp gö-
türmeye meraklı olanlar çıktı ortaya.
-Dr. Sevim Tan'nın yakalatüğı 70
sayfakk mektup, mahkemede kanıt
olarak kullanılmadı mı?
-Zeki Baştımar'ın verdiği iki dosya-
lık ifadeyi görmedin mi?
D avanın ardından bu
kezdebirbirlerini
suçlayan arkadaş gruplan
arasında hesaplaşma
karar aşamasma geldi.
Dr. Şefik Hüsnü, Reşat
Fuat, Mihri Belli, kalan
tütün işçilerinin tamamı
birgrubu;Ruhi Su,
Enver Gökçe, Ahmet
Bilge, Mehmet Bozışık
öteki grubu oluşturdular.
Ben ve arkadaşım Salih
Çakır iki grubun da
dışında kaldık.
-Enver Gökçe'nin ne duruma düş-
tüğûnü bilmiyor musuasen?
Okudum, gördüm, öğrendim.
Ama p hangi koşuliarda konuşma-
mışü? Öteki hangi koşuliarda konuş-
tunıldu? Bılinenlen mi kabul etti, bi-
linmeyenleri mi açıkladı?..
Daha önemlisi, buraya getirilmele-
rinden önce, hep birden ne katkıda
bulunmuşlafrdı kültür savaşımımıza?
Hapishane yaşamını nasıl götürüyor-
lardı?
Birey miydiler? Bireyci mi?
Tayfacı, ernir kulu, şakşakçı mıydı-
lar? Nesnelliği mi anyorlardı?
Bir şey daha var: Tek başlanna bile
kalsalar düşündüklerini savunabili-
yorlar mıydı?
Böyle, kimilerine çok tehlikeli -sap-
maya bile açık ('.V görûnen sorulan
sormayı hapishanede öğrendim ben.
Yanıtsız sorular
Reşat Fuat diyordu ki:
-Zeki Baştımar, daha 1945'lerde
küçük parmağını kaptırmıştı MfTe.
Sonra kolunu, gövdesini.
Gel de sorma.
-öyleydi de, neden verdiniz onca so-
rumluluğu. yetkiyi Zeki Baştımar'a?
Başümar'ın da btr elinde fırça, bir
elinde boya.
-Reşat Fuat'ın daha Moskova'day-
ken Troçkist olduğu biliniyordu.
Troçkist olmak hain olmakla eşan-
lama gelirdi o yıllar.
Elındeyse muzipliğın tulmasın.
-Şimdi mi farkına vardınızabiler!
Güç olan hapishane değil, bu çatış-
kılann duvarlarmı ördüğü, hapishane
içindcki hapishaneye dayanmaktı ba-
na kahrsa. Yıllar sonra. DİSK kuru-
culanndan, Basın İş Sendikası'nın
saymanlık görevini yürüten, İbrahim
Atılal. sanınm üçiincü koğuşun orta-
sında, yüksek sesle (ne yüksek sesi
ha>kırarak) ifadeetti bunu.
-Sansaryan Hanı'na çevirdiniz yahu
burayı.
Anımsadıkça içim eziliyor.
Kavgalar oluyordu.
Bir defasında Cazim'in (Aktimur)
yaka.sına yapışmam eözümün önün-
•de.
-Bu yumruklaşmalan göstermek
için mi getirdiniz bizi buraya?
Tabutluktan korkmaz, hesap sorul-
masından korkardı Cazim.
-Ben mi getirdim?..
Çoklannca hapishane psikolojisinin
yarattığı geçici bunalımlann ûrünüy-
dü olanlar, ama daha derin nedenleri
olmalıydı bu sevgisizliğin, hoşgörü
yoksunluğunun.
26 Ekim 1951 günü Dr. Sevim Tan'-
nın Marsilya'ya hareket edecek olan
gemiden alınarak Emniyet Müdür-
lüğü'ne götürülmesiyle başlayan tu-
tuklamalar sonucu 16'sıkadın 184kişı
hakkında dava açıldı.
Aralannda Dr. Şefik Hüsnü, Reşat
Fuat, Mehmet Bozışık, Celal Zühtü
Benneci, Halil Yalçınkaya, Ahmet Fı-
nncı, Mihri Belli, Şahap Bakırsan, Bi-
lal Şen, Mustafa Arhavi, Recep Akesi,
Ferit Teksoy, Nihat Tunalı'nın bulun-
duğu 29 kişi daha önceki yıllarda tu-
tuklanmış. hüküm giymişti.
Şiddet maddesı uygulanırsa 29 Ka-
sım 1951e kadar yürürlükte olan
maddeve göre. katılımcılar için en az
bir yıl öngörülen cezalar iki yıla, yöne-
ticiler için de üç yıla çıkanlacaktı. Bi-
am "ycni kanun" dediğimiz 29 kasım-
dan sonraki değişiklikteyse eylemleri-
ni sürdürenler için en az beş yıl, yöneti-
ciler için en az sekiz yıl ceza biçılmiştı.
Mahkeme öncesi sorgulanmamda
da "isnat edilen suçla" ilgili olmadı-
ğımı belirttiğim için doğrusu aklan-
mam gerektiğini düşünüyordum. Ne
var ki 20'ye yakın kişinin ifadesinde
şu ya da nedenle adımın geçmesi yar-
gıçlar üzerinde "psikolojik etki" ya-
ratabilirdi. Bu yüzden kuşkulu bir
bekleyiş içindeydim.
Ama ne var ki dışan çıkma umudu
istenç dışı gelişiyordu hapisteki ada-
mın kafasında. Kendinızi ne denli
gerçekçi olmaya, en ters olasıhklan
gözönünde tutmaya zorlarsanız zor-
layın, umudun sihirli dalgalan alıp
götürüyordu sizi.
Güzellik bu dalgalanmanın nab-
anda atıyordu çünkü.
Bir tstiklal Caddesi'ndeydiniz, bir
Burgaz Adası'nda.
Vapurlar, tramvaylar sizindi.
Çabucak iş de buluyordunuz.
Dergilenn sayfalan yeniden şiirle-
rinize açılıyordu.
daşlanmızdan hemen tümü, ben de
dışan çıkma düşlerinin bulutlann-
dan san kara duvarlann dünyasına
ındik yeniden.
Bir ara "tahliyesine karar verilen".
Ulvi Uraz'la Ahmet Bilge'yi de tekrar
aldılar.
Bu kez de birbirlerini suçlayan ar-
kadaş gruplan arasında hesaplaşma
karar aşamasma geldi. Ve Dr.Şefik
Hüsnü, Reşat Fuat, Mihri Belli, Şev-
ki Akşit, Vecdi Özgüner, kalan tütün
işçilerinin hemen tamamı bir grubu;
Zeki Baştımar, Mehmet Bozışık,
Ruhi Su, Enver Gökçe, Şahap Bakır-
san. Ahmet Bilge. Bilal Şen, Recep
Akesi, Macit Bilge öteki grubu oluş-
turdular. Ben ve arkadaşım Salih
Çakır iki grubun da dışında kaldık.
Çünkü karşıhklı suçlamalar kafa-
mızdaki dünyayı iyiye doğru değiş-
tirme özlemiyle bağdaşmıyordu.
Yaşamının on yedi yıhnj hapisha-
nelerde geçiren Reşat Fuat Baraner
derdi ki: "Hapishane yirmi dört saat-
tir, yansı da uykuda geçer, tabii uyu-
yabilirsen.."'
Ben günün ilk yansınj Balzac'a
adamıştım. Vadideki Zambak, Go-
rio Baba, Tefeci Gobseck, Kibar
Fahişeler. Otuz Yaşındaki Kadın,
Mutlak Peşinde.. okumaya "doyamı-
yordum. Karardan sonraki birkaç
Gerekçeli karar
"Esbabı Mucibeli Hüküm
(1954) adlan ve davaya konu olan
"de
ey-
lemleri açıklanan 184 kişinin öğrenim
durumlan şöyledir:
Yüksek öğrenim görmüş
Lise, sanat okulu
Çeşitli fakültelerde öğrenci
Lise, lise düzeyinde okul bitiren
Ortaokul bitiren
İlkokul bitiren
Okur yazar
Meslek gnıpiaruıa göre dağdnn:
Doktor
Avukat
Subay öğretmen
Subay kimyager
Eski öğretim üyesi
Asistan
Müfettiş
Mühendis
Muhasebeci, memur, öğretmen
Teknisyen, zanaatkâr
İşçi
Fabrika, işletme sahibi
Sanatçı
Serbestçalışan
Spiker
Yüksekokul öğrencisi
Çiftçi
Ev kadını, işsiz
41
40
29
40
27
23
24
3
2
2
1
1
1
2
3
31
22
36
2
6
25
1
30
2
14 Yd 1985.Şükran Kurdaknl ve Nadir Nadi I,,
Eski öğretim üyesi, Pertev N. Bora-
tav, Niyazi Berkes'le birlikte kûrsüsü
kaldınlan Dil-Tarih Coğrafya Fakül-
tesi Sosyoloji Doçenti Behice Boran'-
dır. Şair, yazar ve sanatcılar arasında
şu isimler anılabilir: Abdülkadir De-
mirkan (Vedat Türkali), Ahmed Arif,
Arif Damar. Arslan Kaynardağ, En-
ver Gökçe, Kemal Bekir, Muzafier
Arabul, Nijat Özön. Orhan Suda, Ru-
hi Su, Saim Bugay, Selçuk Uraz, Şük-
ran Kurdakul, Ulvi Uraz.
Dava sonunda Behice Boran, Sa-
dun Aren, (Yargıtay'da) Mübeccel
Kıray, Arif Damar, Arslan Kaynar-
dağ, Saim Bugay, Dündar Baştımar,
Yıldız Baştımar, Ilhan Berktay, Se-
vinç Tanık (Özgüner), Şükran Kurda-
kul'un da (Yargıtay'da) içinde bulun-
duğu 40'ı aşkın sanık kanıt yetersizli-
ğınden aklandı.
Bu bölüme başlarken değiştirilen
141 ve 142. maddelerle cezalann beş
on katına yükseltildiğini yazmıştım.
Karar günü yaklaştıkça iki sorun
voltalanmızın ana konusu olarak gün-
deme geldi.
"Şiddet maddesi'" bir.
"Yeni kanun" iki.
Karar günü yaklaştıkça, okuduk-
lanmı özümseyemediğimin farkjn-
daydım. Ama aldırmıyordum. Bizim
Ruhi (Su), satranç oynarken dalıp
gider ya, güçlerini nasıl harekete ge-
çireceğini hesapladığını sanırsınız,
oysa dalgaya düşmüştür. Onun gi-
bi... Kitaplarla arama "karar günü"
giriyor, alıp öteiere götürüyordu be-
ni.
Aklanacaksam çıkacaktım.
Şiddet maddesi kullanılmazsa yine
çıkacaküm.
Üç yıl yatanlar vardı aramızda.
Şiddet maddesi kullanılmazsa onlar
da çıkacaklardı. "Yeni Kanun" uy-
gulanmazsa Ankaralılar da, İzmirli-
ler de.
Sonunda ve elbette ki, geldi karar
günü.
Duruşma yargıcı Binbaşı İzzettin
Cebe. dönemin işkence yönlerini uy-
gulatarak ilk sorgulan yapan mes-
lektaşı Sava Yarbay Halil Ölçer'in
isteği doğrultusunda şiddet maddesi
ve yeni kanun kapsamına göre ceza
biçerek hukukun üstünlüğü ilkesini
çiğnemeyi göze alıyordu.
Tutuklu olarak* yargılanan arka-
hafta içinde Balzac'a ayırdığım def-
ter notlarla, alıntılarla dolmuştu.
Günün öteki yansını da üç dört
postada uykuda geçiriyordum. Kimi
zaman Henriette'le birlikte olurdum
düşlerimde. Kimi Tefeci'nin ıslığa
benzer Mefisto sesiyle fırlardım ran-
zadan. Ama uyurdum.
Erken yatıyor, erken kalkıyor-
dum. Kimi sabah ilk ben çıkardım
avluya. Sonra Halil Yalçınkaya, Boz
Mehmet, Şahap Bakırsan görünür-
lerdi. Boz Mehmet ve Şahap'la id-
mana başlardık. Boz, neredeyse, her
sabah Kutv'daki hocasını anar,
onun 'hapishanede idman yapma-
yan bir daha hapse girmeyi göze ala-
maz.." sözlerini yinelerdi.
İşçi kesiminden geliyordu Mehmet
Bozışık. Kavala'da doğmuş (1906).
doğduğu kenıte ilk ve orta öğrenim
gördükun sonra ailesiyle birlikte
Tü'rkiye"ye gelmişti (1924). Çeşitli
kuruluşlarda tütün işçisi olarak ça-
lıştı. İlk kez Türkiye Komünist Par-
tisi'nin haarladığı bildirileri dağıt-
ması nedeniyle üç ay kadar tutuklu
kaldı. Çıkışından bir süre sonra Sov-
>etler Birliği'ne gitti. Moskova'da
Doğu Ülkeîeri Emekçileri Üniversi-
tesi'nde (Kutv) öğrenim gördü
(1929-31). Bilginler kafasındaki çer-
çevc içinde her derde deva ilaçlar gibi
duruyordu. 1934"ten itibaren üç dört
kez tutuklandı. hüküm giydi. 1951'-
de de TKP'nin Merkez Komitesi ol-
duğu savı ile yargılanmış, yedi yıla
hüküm giymişti.
19701i yıllarda birkaç kez rastla-
dım Boz'a.
-Nasılsın Mehmet arkadaş?
-Kaya gibi.
-İdman yapmaya vakit bulabiliyor
musun?
Gözleri yaşamsal ışıklan yitirme-
yen adamlardan biriydi. Gülümse-
yerek yanıtlardı beni.
-İdman yapmazsam, bir daha hap-
se girmeyi nasıl göze alabilirim Şük-
ran arkadaş.
Sosyalist Kültür Ansiklopedisi'-
nin Türkiye Bölümü'nde ona da yer
vermiştim. Pek duygulandı. "Yaşar
Kemal Jnce Memet'i yazdı. Sen de
Boz Mehmet'i yazsana.. Benım ha-
yatım roman.." dedi bana.
Ne diyebilirdim. Benim hayatım
da roman, ama yazabildim mi bugü-
ne kadar.
Aslında kendine özgü kişiliğiyle
roman kahramanı olacak birinci
adam Cazim Aktimur'du hapisha-
nede. Bizim edebiyatımızdan örnek
vereyım, erbabının tezgahında Efruz
Bey, Fahim Bey, Çamlıcadaki Eniş-
temiz. Murtaza gibi tiplerden biri
oluvermesi için her şeyi sergiliyordu
Cazim Aktimur. Bir yaşamda az bu-
lunur celişkilen kişıligınde toplamış
adamdı.
Varsıldı.
Ama nasıl yoksul yaşıyordu bile-
mezsiniz.
Bireyciydi.
Toplumsal savaşıma katılmış,
1925'ten itibaren kaç kez tabutluk-
larda, haftalar aylar geçirmişti.
Sevgisiz görünürdü.
Bir kez bile elirü tutamadığı sevgi-
lisi Hürriyet Hanımı unutamıyordu.
Materyalistti.
Yaşamının son yirmi beş yıü İz-
mir'in Tilkilik semtindeki camide
geçü.
HerhaJde on yıldan fazla hapis
yatmış bir komünistti.
Yüzlerini bile bilmediği üçüncü
dördüncü dereceden akrabalan ol-
duğu için herhangı bir kültür kuru-
muna ya da partiye, ölüme bağlı
bağışta bulunmayı Girit geleneğine
aykın buluyordu.
Sıradan "matrak" geçilecek biri
gibiydi, bilgelere yakıştr düşünsel ya-
ratılan vardı.
Nice deneylerden geçmişti. Az ge^
lişmiş bir çocuk kadar "velayete"
muhtaçtı.
Kimilerine bakıp düşünmüşüm-
dür hapishanede: "Koşullar ne olur-
sa olsun 141. maddeye aykın eylem-
de bulunma hakkında kımler, niçin
vermişler bu kişiliklerin adamlan-
naT'
Yıllar sonra, Cazim Aktimur'un
bu türden kişilerden biri olduğunu
yazarken haksızlık ettiğimi sannu-
yorum.
Hapishanede bu hakkı onur sim-
gesi gibi taşıyanlar da vardı kuşku-
suz.
İşte doktor Şefik Hüsnü.
Şefik Hüsnü, 1887'de Selanik'te
doğmuş, orta öğrenimini bu kentteki
M.Garaud Koleji'nde, yüksek öğre-
nimini Paris fen ve üp fakülteierinde
tamamlamıştı. Fransa'da bulundu-
ğu ilk yıllar Jön Türkler'in çalışmala-
n ile ilgilendi. Dönemin düşün ve
sanat adamlpnyla arkadaşhk kurdu.
Yakın dostlanndan Yahya Kemal
gibi, ünlü Fransız sosyalisti Jean
Jaures'in yaalanndan etkilendi. Şa-
şırmayın, Yahya Kemal de, II. Ab-
dülhamit döneminin kimi "münev-
ver"i gibi dünyaya, toplumsal ger-
çeklere bakarken, belki de yaşamla-
nnın en içten, en çıkar düşüncesin-
den uzak zamanlannı yaşıyordu
Paris yıllannda.
SÜRECEK
POLÎTİKA VE ÖTESİ
GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI
KIRÎKHAN İCRA MEMURLUĞU'NDAN
Dosva no:199l/270 Tal.
Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsı, kıymeti, adedi, ef-
safı: Kırıkhan Karataş köyunde kain 355 parsel sa>ılı taşınmaz tapu
kavdına göre 29264 m" alanında, sulu tarla vasfında olup, belcdiyc
hudutlan içinde şehir imar planında "soğuk hava ve paketleme
tesisleri" alanına isabet etmektedir. Soğuk hava ve paketleme tesis-
leri olarak planlanan bu bina şu durumda Barit Öğutme Tesisleri ola-
rak kullanılmaktadır.
Bu taşınmaz ile bu ta$mmazın üzerinde bulunan ana binanın on
kısmında 2260 m2
inşaat alanlı 8 adet depo ve idare binası, 1660 m:
alanlı makine bolümu, 41 m!
inşaat alanlı kantar binası, 506 m;
be-
ton saha, 450 m tul uzunluğunda tel çift ve 120 m. tul uzunluğunda
ı;e\re duvarı olarak da kullanılan ihata duvannın tamamı topiam
1.733.000.000 TL muhammen bedelle satılacaktır.
S«lış şuilan:
1. Satış 22.09.1992 günü saat 14.20'den 14.30'a kadar Kırıkhan
tcra Müdürlüğü'nde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttır-
mada tahmin edilen kıymetin %75'ini ve rjçhanlı alacaklılar varsa
alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek sartıyla ihale olu-
nur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhudu ba-
ki kalmak sartıyla 02.10.1992 cuma gunu aynı yer ve aynı saatlerde
ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu antırmada da rüçhanh alacakh-
ların alacağını ve satış masraflarını geçmesi şartıyla "^40'tan asağı
olmamak üzere en çok arttırana ihale olunur.
2. Arttırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kışmetin u
,o2O'si
nisbetinde pey a'çesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın tcmı-
nat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, aiıcı iste-
diğinde 20 gunu geçmemek üzere mehil verilebilir. Dellaliye resmi ihale
pulu KDV alıcıya ait olup, tapu harç ve masraflannın yansı alıcıya,
yansı da satıcıya ait olup birikmiş \ergi borçları satış bedelinden öde-
nir.
3. Ipotek sahibi alacakhlarla diğer ilgililerin ( + ) bu gayrimenkul
üzerindeki haklarını hususıyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı
dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bıldirmeleri lazım-
dır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşma-
dan hariç bırakılacaklardır.
4. Satış bedeli hemen veya verilen muhlet içinde ödenmezse İcra
ve Iflas Kanunu'nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki iha-
le arasındaki farkıan ve %30 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutula-
cak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecek-
tir.
5. Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dai-
rede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği gön-
derilebilir.
6. Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını ka-
bul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1991/270 tal.
sayılı dosya numarasıyla memurluğumuza başvurmaları ilan olunur.
3.8.1992
(Ic.İf.K. 126)
( + ) llgililer tabirine irtifak hakkı sa:.:K.v.. Je dahildir.
Basın: 49500
1.65O.OOO+KD\
Yanm pansiyon + yol +
çevre gezileri + Nac'abey
KARADANIİKYA
Prenses Otel'de konaklama, Kayaköy,
Ölüdeniz, Xanthos, Letoon, Patara,
Dalyan, Kaunos, İztuzu, Tlos, Saklıkent.
"PARANIZ PAMUKBANK'TAN, TATİLİNİZ
BAYBASOS'TAN" KAMPANYAMIZ SÜRÜYOR
BAYBASÛS TURİZM
İSTANBUL ANKARA
338 86 61 - 338 16 51 425 90 82 - 4İ7 54 67
Seyahat Acentası Işletmo Bclge no 2U9
MEHMED KEMAL
Biraz da Turizm...
Boğaz'ın üstünde bir dizi gerdanlık gibi duran birinci
asma köprüyü geçtiniz mi, sağınızda yeşillikler arastrv
da bir-iki tepe uzanır Buralara Nakkaştepe diyorlar.
Artık Boğaz'ın Anadolu yakasındasınız. Kendileri
hemşerimiz olur, yahut biz kendileriyle hemşeri sayılı-
rız; Vehbi Koç, Rumeli yakasında nesi var nesi yoksa
hepsini buraya taşımış. Nakkaştepe'ye baktınız, "Bu-
rası Koç Holding" diyorlar. Tepe, zamanla nakkaşlık-
tan holdingliğe dönüşmüş...
Neden buraya Nakkaştepe demişler? Kitaplar karış-
tırdım, ansiklopediler açtım, bulamadım. Siz Istanbul-
da tepe mi ararsınız?. Eski Istanbul (Bizans'tan kalan)
yedi tepe üstüne kurulmuştur. Boğaz'ın Anadolu yaka-
sıysa; Alemdağ, Kayışdağ gibi adı dağ, kendi tepedir.
Nakkaştepe'nin bir bölümünde de Arif Ertunga'nın
spor tesisleriyle Erguvan Restoran var. Arif Ertunga'-
yı, DP'nin ilk yıllarından bu yana milletvekili olarak
tanırız. Meclis'e zaman zaman bir girer bir çıkar. Be-
şiktaş'ın da yöneticilerinden biridir. İkinci başkanlığa
kadar çıkmıştır.
Gür yeşillikler arasında Çamlıca'ya bakan Nakkaş-
tepe'nin bir bölümü de Musevi sosyetesinin gece kulü-
bü imiş. Kocaman kırmızı bir tabelası var. Arif Ertunga
dostumuz gösterdi.
Yolum düştükçe, buralar neyin nesidir diye merak
eder dururdum. Geçende Turizm Yatırımcıları Derne-
ği, Erguvan Restoran da bir kokteyl, ardından bir ye-
mek verdi. Genç turizm yatırımcılarıyla basın mensup-
ları bir araya geldiler. Epey var, böyle kokteyllere pek
gidemiyordum, iyi oldu. Birçok eski dostla karşılaştık.
Rahmi Turan'la Günaydın'da çalışmışlığımız var.
Toplantı boyunca eski günleri andık. Laf uzadıkça yılla-
rın nasıl akıp gittiği belli oluyordu.
Turizm Yatırımcılan'nın sözcüsü Barlas Küntay, ya-
tınmcılar ve dernek adına bir konuşma yaptı. Turizm
ekonomisinin nasıl geliştiğini anlattı. Turizm sektörü-
nün ekonomiye katkıları yıllar geçtikçe artıyormuş.
Tümüyle bağımsız bir kuruluşa bir sektör araştırması
yaptırılmışür. Turizm sektörünün literatürüne geçecek
olan bu araştırma her şeye ışık tutuyor. Verilen rakam-
lar var. 1985-1990 arasında büyük yatırım atağı görülü-
yor. Bu yıllarda sektör, devletten 422 milyon dolar hibe
tarzında teşvik alıyor. Buna karşılık olarak 1990 yılında
bunun on katına eşit döviz getiriyor. Gene 1990'da
3.965 milyon dolar hizmet satıyor.
Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Barlas Küntay,
Nakkaştepe'de Ertunga tesislerinde yapılan toplanüda
hem yenilir hem içilirken "Turizm yatırımcılarının eko-
nomiye katkıları" üstüne konuşuldu, tartışıldı. Barlas
Küntay'ın babası Ismail Küntay, Ankara Emniyet Mü-
dürü idi. Bizler de birer genç gazeteciydik. O yılların
acı tatlı anılarını andık, pırıl pırıl ışıklı gecede...
Gecenin içinde çevreyi incelerken, şöyle bir baktım,
nice arkadaşlar türlü gazetelerde bir arada çalışmış,
sonra dağılmışız. ömer öztürkmen vardı. Şimdi ömer,
Yeni Türkiye'de. Oysa yıllar öncesi Yeni Istanbul'da
birlikte çalışmıştık. Mavi başlıklı Yeni Istanbul'u genç
arkadaşların coğu bilmiyordu.
Çoğu genç gazetecileri de ben resimlerinden tanı-
yordum. Bir de televizyon gazeteciliği vardı ki bizler de
bu konuda az şey biliyorduk.
Işıklar altındaki Nakkaştepe'de, bir zamanlann rüya
kenti olan istanbul'u konuşuyorduk. Istanbul, gündüz-
leri kente sığmayan bir kalabalık yığını... Geceleriyse
her yanı bomboş bir rahatlık ve ferahlık kenti... Boş
caddelerde arabalar bir yerden öte yere kolayca akıp
gidiyor. Kalabalıktan yılmış olan bizim gibilerin için-
den Istanbul'un gecelerini sevmek geliyor.
Şair, "Istanbul'un gecelerini yaşamayan İstanbul'u
ne anlar" diyor. Istanbul, gündüz silahlı gece külahlı
oldu...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Okumayı öğren-
me güçlüğü. 2/ Ede-
biyatta hayvanlara
ve cansız varhklara
söz söyletme sana-
tı... Temel, esas. 3/
Uçurum... Boynuzu-
nun biri kınk hay-
van. 4/ Ateşli, coş-
kun... Baryum ele-
mentinin simgesi. 5/
tki gemi ya da ge-
miyle kıyı istasyonu
arasında haberleş-
mede kullanılan Uç
kollu işaret sütunu.
1 2
9
6/ Notada durak işareti... Bir mak-
yaj malzemesi. 7/ Asma, kavun, kar-
puz gibi bitkilerin sürgünü ya da da-
İı... Çikolata ile yapılan bir çeşit tat-
lı. 8/ Sergen... Radyumun simgesi. 9/
Sinema filmlerinin sanat, eğitim ve
genellikle kültür amaçlan göz önün-
de tutularak toplandığı yer ya da ku-
rum.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Şeker hastalığı. 2/ Ayak direme... ı
Hızlı. 3/ Insanın bedensel ve ruhsal dengesini bozan her türlü
etkene verilen ad... Atlann taşınması için yapılmış kapalı taşı-
ma aracı. 4/ Bir nota... Minarenin ezan okunan yeri. 5/ Yağı
alınmış sütten yapılan peynir. 6/ Kuran'da bir sure... Arjantin-
in plaka işareti. 7/ Tabut... Arabozuculuk, kargaşahk. 8/ Kas-
tamonu'nun bir ilçesi. 9/ Kiraya verilerek gelir getiren mülk...
tskambildeki maça rengine verilen bir başka ad.
KAŞTA ŞİRİN BİR EVİNİZ VAR
ANIMOTEL
* Tüm odalar Balkonlu, Duşlu, WC.li
* 24 saat sıcak su
* Panoramik manzaralı cici bir teras
2 KİŞİ,ODA + AÇIK BÜFE
KAHVALTI : 150.000 TL.
Rezervasyon: 9 (3226) 1791
Not: En az 6 kişilik grubunuz varsa neden MAVİ
YOLCULUĞU denemıyorsunuz?
Teknede tam pansiyon kişi başı günlük 300.000 TL.
Adres: Recep Bügın Cd. Na 12 KAŞ