15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS1992 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Yargıç, Kurdakul ve arkadaşlanna yeni kanun maddesini uyguladı; artık çıkma umudu kalmarruştı Akşarn erken îner mapushaneye HAPÎSTEN BABIÂLİ'YE Şükran Kurdakul D ışan çıkma düşleri alıp götürüyordu sizi. Güzellik bu dalgalanmanın nabzında atıyordu çünkıi. Bir İstiklâl Caddesindeydiniz, bir Burgaz Adası'nda. Vapurlar, tramvaylar sizindi. Çabucak iş de buluyordunuz. Dergilerin sayfalan yeniden şiirlerinize açılıyordu. Dava, hukukun üstünlüğü çiğnenerek sonuçlandı. Tutuklu a.rkadaşlanmızın hemen tümü, ben de, dışan çıkma düşlerinin bulutlarından san kara duvarların dünyasına indik yeniden. -Hikmet Maltepe nerede yahu de- dim. -Resmi koğuşa iltica etti dediler. Hainlerle birlikte. Hain dedikleri partinin İslanbul ve Ankara ıl sekreterleri. Hikmet Maltcpo'vi İzmirden lanı- yordum. Bi/imlc birlikte alındığınt düşünmüştüm. Afalladım. -Çuvallayacak bir şey yok ki ortada. Ahmet. omzuma vurdu. -Do»ya tetkikı başlayınca anlarız dedj. Nehaltettiğini. Artık dnlamıştım. -Çok mu dövmpşler?.. Çevremudekiler gülmeye başladı. Ahmet Bilge'nin yaşamın bıriktirdi- ği kimi görünmez çizgiler vardır yü- zünde. Gerilim başlayınca çıkarlar ortaya. O çizgiler geldi. -Dövrûşler mi? Bırak sen şimdi bunlan. Hapishanedeki ilk iki gün içinde Ahmet'in bu sözcükleri nasıl da so- mutlandı kafamda. Burada konuşan- larla konuşmayanlar, işkence gören- lerle görmeyenler arasmdaki gizli-açık çaüşkılar belirliyordu yaşamı. Eskiden tanıdığınız biri voltanızı atarken yanınıza sokuluyor. Ne yapıp yapıp sözü konuşanlarla konuşma- yanlara getiriyordu. Ylllar sonra da bu mantığı, koşul ta- nımazlığı, yadsımacılığı sürdürüp gö- türmeye meraklı olanlar çıktı ortaya. -Dr. Sevim Tan'nın yakalatüğı 70 sayfakk mektup, mahkemede kanıt olarak kullanılmadı mı? -Zeki Baştımar'ın verdiği iki dosya- lık ifadeyi görmedin mi? D avanın ardından bu kezdebirbirlerini suçlayan arkadaş gruplan arasında hesaplaşma karar aşamasma geldi. Dr. Şefik Hüsnü, Reşat Fuat, Mihri Belli, kalan tütün işçilerinin tamamı birgrubu;Ruhi Su, Enver Gökçe, Ahmet Bilge, Mehmet Bozışık öteki grubu oluşturdular. Ben ve arkadaşım Salih Çakır iki grubun da dışında kaldık. -Enver Gökçe'nin ne duruma düş- tüğûnü bilmiyor musuasen? Okudum, gördüm, öğrendim. Ama p hangi koşuliarda konuşma- mışü? Öteki hangi koşuliarda konuş- tunıldu? Bılinenlen mi kabul etti, bi- linmeyenleri mi açıkladı?.. Daha önemlisi, buraya getirilmele- rinden önce, hep birden ne katkıda bulunmuşlafrdı kültür savaşımımıza? Hapishane yaşamını nasıl götürüyor- lardı? Birey miydiler? Bireyci mi? Tayfacı, ernir kulu, şakşakçı mıydı- lar? Nesnelliği mi anyorlardı? Bir şey daha var: Tek başlanna bile kalsalar düşündüklerini savunabili- yorlar mıydı? Böyle, kimilerine çok tehlikeli -sap- maya bile açık ('.V görûnen sorulan sormayı hapishanede öğrendim ben. Yanıtsız sorular Reşat Fuat diyordu ki: -Zeki Baştımar, daha 1945'lerde küçük parmağını kaptırmıştı MfTe. Sonra kolunu, gövdesini. Gel de sorma. -öyleydi de, neden verdiniz onca so- rumluluğu. yetkiyi Zeki Baştımar'a? Başümar'ın da btr elinde fırça, bir elinde boya. -Reşat Fuat'ın daha Moskova'day- ken Troçkist olduğu biliniyordu. Troçkist olmak hain olmakla eşan- lama gelirdi o yıllar. Elındeyse muzipliğın tulmasın. -Şimdi mi farkına vardınızabiler! Güç olan hapishane değil, bu çatış- kılann duvarlarmı ördüğü, hapishane içindcki hapishaneye dayanmaktı ba- na kahrsa. Yıllar sonra. DİSK kuru- culanndan, Basın İş Sendikası'nın saymanlık görevini yürüten, İbrahim Atılal. sanınm üçiincü koğuşun orta- sında, yüksek sesle (ne yüksek sesi ha>kırarak) ifadeetti bunu. -Sansaryan Hanı'na çevirdiniz yahu burayı. Anımsadıkça içim eziliyor. Kavgalar oluyordu. Bir defasında Cazim'in (Aktimur) yaka.sına yapışmam eözümün önün- •de. -Bu yumruklaşmalan göstermek için mi getirdiniz bizi buraya? Tabutluktan korkmaz, hesap sorul- masından korkardı Cazim. -Ben mi getirdim?.. Çoklannca hapishane psikolojisinin yarattığı geçici bunalımlann ûrünüy- dü olanlar, ama daha derin nedenleri olmalıydı bu sevgisizliğin, hoşgörü yoksunluğunun. 26 Ekim 1951 günü Dr. Sevim Tan'- nın Marsilya'ya hareket edecek olan gemiden alınarak Emniyet Müdür- lüğü'ne götürülmesiyle başlayan tu- tuklamalar sonucu 16'sıkadın 184kişı hakkında dava açıldı. Aralannda Dr. Şefik Hüsnü, Reşat Fuat, Mehmet Bozışık, Celal Zühtü Benneci, Halil Yalçınkaya, Ahmet Fı- nncı, Mihri Belli, Şahap Bakırsan, Bi- lal Şen, Mustafa Arhavi, Recep Akesi, Ferit Teksoy, Nihat Tunalı'nın bulun- duğu 29 kişi daha önceki yıllarda tu- tuklanmış. hüküm giymişti. Şiddet maddesı uygulanırsa 29 Ka- sım 1951e kadar yürürlükte olan maddeve göre. katılımcılar için en az bir yıl öngörülen cezalar iki yıla, yöne- ticiler için de üç yıla çıkanlacaktı. Bi- am "ycni kanun" dediğimiz 29 kasım- dan sonraki değişiklikteyse eylemleri- ni sürdürenler için en az beş yıl, yöneti- ciler için en az sekiz yıl ceza biçılmiştı. Mahkeme öncesi sorgulanmamda da "isnat edilen suçla" ilgili olmadı- ğımı belirttiğim için doğrusu aklan- mam gerektiğini düşünüyordum. Ne var ki 20'ye yakın kişinin ifadesinde şu ya da nedenle adımın geçmesi yar- gıçlar üzerinde "psikolojik etki" ya- ratabilirdi. Bu yüzden kuşkulu bir bekleyiş içindeydim. Ama ne var ki dışan çıkma umudu istenç dışı gelişiyordu hapisteki ada- mın kafasında. Kendinızi ne denli gerçekçi olmaya, en ters olasıhklan gözönünde tutmaya zorlarsanız zor- layın, umudun sihirli dalgalan alıp götürüyordu sizi. Güzellik bu dalgalanmanın nab- anda atıyordu çünkü. Bir tstiklal Caddesi'ndeydiniz, bir Burgaz Adası'nda. Vapurlar, tramvaylar sizindi. Çabucak iş de buluyordunuz. Dergilenn sayfalan yeniden şiirle- rinize açılıyordu. daşlanmızdan hemen tümü, ben de dışan çıkma düşlerinin bulutlann- dan san kara duvarlann dünyasına ındik yeniden. Bir ara "tahliyesine karar verilen". Ulvi Uraz'la Ahmet Bilge'yi de tekrar aldılar. Bu kez de birbirlerini suçlayan ar- kadaş gruplan arasında hesaplaşma karar aşamasma geldi. Ve Dr.Şefik Hüsnü, Reşat Fuat, Mihri Belli, Şev- ki Akşit, Vecdi Özgüner, kalan tütün işçilerinin hemen tamamı bir grubu; Zeki Baştımar, Mehmet Bozışık, Ruhi Su, Enver Gökçe, Şahap Bakır- san. Ahmet Bilge. Bilal Şen, Recep Akesi, Macit Bilge öteki grubu oluş- turdular. Ben ve arkadaşım Salih Çakır iki grubun da dışında kaldık. Çünkü karşıhklı suçlamalar kafa- mızdaki dünyayı iyiye doğru değiş- tirme özlemiyle bağdaşmıyordu. Yaşamının on yedi yıhnj hapisha- nelerde geçiren Reşat Fuat Baraner derdi ki: "Hapishane yirmi dört saat- tir, yansı da uykuda geçer, tabii uyu- yabilirsen.."' Ben günün ilk yansınj Balzac'a adamıştım. Vadideki Zambak, Go- rio Baba, Tefeci Gobseck, Kibar Fahişeler. Otuz Yaşındaki Kadın, Mutlak Peşinde.. okumaya "doyamı- yordum. Karardan sonraki birkaç Gerekçeli karar "Esbabı Mucibeli Hüküm (1954) adlan ve davaya konu olan "de ey- lemleri açıklanan 184 kişinin öğrenim durumlan şöyledir: Yüksek öğrenim görmüş Lise, sanat okulu Çeşitli fakültelerde öğrenci Lise, lise düzeyinde okul bitiren Ortaokul bitiren İlkokul bitiren Okur yazar Meslek gnıpiaruıa göre dağdnn: Doktor Avukat Subay öğretmen Subay kimyager Eski öğretim üyesi Asistan Müfettiş Mühendis Muhasebeci, memur, öğretmen Teknisyen, zanaatkâr İşçi Fabrika, işletme sahibi Sanatçı Serbestçalışan Spiker Yüksekokul öğrencisi Çiftçi Ev kadını, işsiz 41 40 29 40 27 23 24 3 2 2 1 1 1 2 3 31 22 36 2 6 25 1 30 2 14 Yd 1985.Şükran Kurdaknl ve Nadir Nadi I,, Eski öğretim üyesi, Pertev N. Bora- tav, Niyazi Berkes'le birlikte kûrsüsü kaldınlan Dil-Tarih Coğrafya Fakül- tesi Sosyoloji Doçenti Behice Boran'- dır. Şair, yazar ve sanatcılar arasında şu isimler anılabilir: Abdülkadir De- mirkan (Vedat Türkali), Ahmed Arif, Arif Damar. Arslan Kaynardağ, En- ver Gökçe, Kemal Bekir, Muzafier Arabul, Nijat Özön. Orhan Suda, Ru- hi Su, Saim Bugay, Selçuk Uraz, Şük- ran Kurdakul, Ulvi Uraz. Dava sonunda Behice Boran, Sa- dun Aren, (Yargıtay'da) Mübeccel Kıray, Arif Damar, Arslan Kaynar- dağ, Saim Bugay, Dündar Baştımar, Yıldız Baştımar, Ilhan Berktay, Se- vinç Tanık (Özgüner), Şükran Kurda- kul'un da (Yargıtay'da) içinde bulun- duğu 40'ı aşkın sanık kanıt yetersizli- ğınden aklandı. Bu bölüme başlarken değiştirilen 141 ve 142. maddelerle cezalann beş on katına yükseltildiğini yazmıştım. Karar günü yaklaştıkça iki sorun voltalanmızın ana konusu olarak gün- deme geldi. "Şiddet maddesi'" bir. "Yeni kanun" iki. Karar günü yaklaştıkça, okuduk- lanmı özümseyemediğimin farkjn- daydım. Ama aldırmıyordum. Bizim Ruhi (Su), satranç oynarken dalıp gider ya, güçlerini nasıl harekete ge- çireceğini hesapladığını sanırsınız, oysa dalgaya düşmüştür. Onun gi- bi... Kitaplarla arama "karar günü" giriyor, alıp öteiere götürüyordu be- ni. Aklanacaksam çıkacaktım. Şiddet maddesi kullanılmazsa yine çıkacaküm. Üç yıl yatanlar vardı aramızda. Şiddet maddesi kullanılmazsa onlar da çıkacaklardı. "Yeni Kanun" uy- gulanmazsa Ankaralılar da, İzmirli- ler de. Sonunda ve elbette ki, geldi karar günü. Duruşma yargıcı Binbaşı İzzettin Cebe. dönemin işkence yönlerini uy- gulatarak ilk sorgulan yapan mes- lektaşı Sava Yarbay Halil Ölçer'in isteği doğrultusunda şiddet maddesi ve yeni kanun kapsamına göre ceza biçerek hukukun üstünlüğü ilkesini çiğnemeyi göze alıyordu. Tutuklu olarak* yargılanan arka- hafta içinde Balzac'a ayırdığım def- ter notlarla, alıntılarla dolmuştu. Günün öteki yansını da üç dört postada uykuda geçiriyordum. Kimi zaman Henriette'le birlikte olurdum düşlerimde. Kimi Tefeci'nin ıslığa benzer Mefisto sesiyle fırlardım ran- zadan. Ama uyurdum. Erken yatıyor, erken kalkıyor- dum. Kimi sabah ilk ben çıkardım avluya. Sonra Halil Yalçınkaya, Boz Mehmet, Şahap Bakırsan görünür- lerdi. Boz Mehmet ve Şahap'la id- mana başlardık. Boz, neredeyse, her sabah Kutv'daki hocasını anar, onun 'hapishanede idman yapma- yan bir daha hapse girmeyi göze ala- maz.." sözlerini yinelerdi. İşçi kesiminden geliyordu Mehmet Bozışık. Kavala'da doğmuş (1906). doğduğu kenıte ilk ve orta öğrenim gördükun sonra ailesiyle birlikte Tü'rkiye"ye gelmişti (1924). Çeşitli kuruluşlarda tütün işçisi olarak ça- lıştı. İlk kez Türkiye Komünist Par- tisi'nin haarladığı bildirileri dağıt- ması nedeniyle üç ay kadar tutuklu kaldı. Çıkışından bir süre sonra Sov- >etler Birliği'ne gitti. Moskova'da Doğu Ülkeîeri Emekçileri Üniversi- tesi'nde (Kutv) öğrenim gördü (1929-31). Bilginler kafasındaki çer- çevc içinde her derde deva ilaçlar gibi duruyordu. 1934"ten itibaren üç dört kez tutuklandı. hüküm giydi. 1951'- de de TKP'nin Merkez Komitesi ol- duğu savı ile yargılanmış, yedi yıla hüküm giymişti. 19701i yıllarda birkaç kez rastla- dım Boz'a. -Nasılsın Mehmet arkadaş? -Kaya gibi. -İdman yapmaya vakit bulabiliyor musun? Gözleri yaşamsal ışıklan yitirme- yen adamlardan biriydi. Gülümse- yerek yanıtlardı beni. -İdman yapmazsam, bir daha hap- se girmeyi nasıl göze alabilirim Şük- ran arkadaş. Sosyalist Kültür Ansiklopedisi'- nin Türkiye Bölümü'nde ona da yer vermiştim. Pek duygulandı. "Yaşar Kemal Jnce Memet'i yazdı. Sen de Boz Mehmet'i yazsana.. Benım ha- yatım roman.." dedi bana. Ne diyebilirdim. Benim hayatım da roman, ama yazabildim mi bugü- ne kadar. Aslında kendine özgü kişiliğiyle roman kahramanı olacak birinci adam Cazim Aktimur'du hapisha- nede. Bizim edebiyatımızdan örnek vereyım, erbabının tezgahında Efruz Bey, Fahim Bey, Çamlıcadaki Eniş- temiz. Murtaza gibi tiplerden biri oluvermesi için her şeyi sergiliyordu Cazim Aktimur. Bir yaşamda az bu- lunur celişkilen kişıligınde toplamış adamdı. Varsıldı. Ama nasıl yoksul yaşıyordu bile- mezsiniz. Bireyciydi. Toplumsal savaşıma katılmış, 1925'ten itibaren kaç kez tabutluk- larda, haftalar aylar geçirmişti. Sevgisiz görünürdü. Bir kez bile elirü tutamadığı sevgi- lisi Hürriyet Hanımı unutamıyordu. Materyalistti. Yaşamının son yirmi beş yıü İz- mir'in Tilkilik semtindeki camide geçü. HerhaJde on yıldan fazla hapis yatmış bir komünistti. Yüzlerini bile bilmediği üçüncü dördüncü dereceden akrabalan ol- duğu için herhangı bir kültür kuru- muna ya da partiye, ölüme bağlı bağışta bulunmayı Girit geleneğine aykın buluyordu. Sıradan "matrak" geçilecek biri gibiydi, bilgelere yakıştr düşünsel ya- ratılan vardı. Nice deneylerden geçmişti. Az ge^ lişmiş bir çocuk kadar "velayete" muhtaçtı. Kimilerine bakıp düşünmüşüm- dür hapishanede: "Koşullar ne olur- sa olsun 141. maddeye aykın eylem- de bulunma hakkında kımler, niçin vermişler bu kişiliklerin adamlan- naT' Yıllar sonra, Cazim Aktimur'un bu türden kişilerden biri olduğunu yazarken haksızlık ettiğimi sannu- yorum. Hapishanede bu hakkı onur sim- gesi gibi taşıyanlar da vardı kuşku- suz. İşte doktor Şefik Hüsnü. Şefik Hüsnü, 1887'de Selanik'te doğmuş, orta öğrenimini bu kentteki M.Garaud Koleji'nde, yüksek öğre- nimini Paris fen ve üp fakülteierinde tamamlamıştı. Fransa'da bulundu- ğu ilk yıllar Jön Türkler'in çalışmala- n ile ilgilendi. Dönemin düşün ve sanat adamlpnyla arkadaşhk kurdu. Yakın dostlanndan Yahya Kemal gibi, ünlü Fransız sosyalisti Jean Jaures'in yaalanndan etkilendi. Şa- şırmayın, Yahya Kemal de, II. Ab- dülhamit döneminin kimi "münev- ver"i gibi dünyaya, toplumsal ger- çeklere bakarken, belki de yaşamla- nnın en içten, en çıkar düşüncesin- den uzak zamanlannı yaşıyordu Paris yıllannda. SÜRECEK POLÎTİKA VE ÖTESİ GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI KIRÎKHAN İCRA MEMURLUĞU'NDAN Dosva no:199l/270 Tal. Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsı, kıymeti, adedi, ef- safı: Kırıkhan Karataş köyunde kain 355 parsel sa>ılı taşınmaz tapu kavdına göre 29264 m" alanında, sulu tarla vasfında olup, belcdiyc hudutlan içinde şehir imar planında "soğuk hava ve paketleme tesisleri" alanına isabet etmektedir. Soğuk hava ve paketleme tesis- leri olarak planlanan bu bina şu durumda Barit Öğutme Tesisleri ola- rak kullanılmaktadır. Bu taşınmaz ile bu ta$mmazın üzerinde bulunan ana binanın on kısmında 2260 m2 inşaat alanlı 8 adet depo ve idare binası, 1660 m: alanlı makine bolümu, 41 m! inşaat alanlı kantar binası, 506 m; be- ton saha, 450 m tul uzunluğunda tel çift ve 120 m. tul uzunluğunda ı;e\re duvarı olarak da kullanılan ihata duvannın tamamı topiam 1.733.000.000 TL muhammen bedelle satılacaktır. S«lış şuilan: 1. Satış 22.09.1992 günü saat 14.20'den 14.30'a kadar Kırıkhan tcra Müdürlüğü'nde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttır- mada tahmin edilen kıymetin %75'ini ve rjçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek sartıyla ihale olu- nur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhudu ba- ki kalmak sartıyla 02.10.1992 cuma gunu aynı yer ve aynı saatlerde ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu antırmada da rüçhanh alacakh- ların alacağını ve satış masraflarını geçmesi şartıyla "^40'tan asağı olmamak üzere en çok arttırana ihale olunur. 2. Arttırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kışmetin u ,o2O'si nisbetinde pey a'çesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın tcmı- nat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, aiıcı iste- diğinde 20 gunu geçmemek üzere mehil verilebilir. Dellaliye resmi ihale pulu KDV alıcıya ait olup, tapu harç ve masraflannın yansı alıcıya, yansı da satıcıya ait olup birikmiş \ergi borçları satış bedelinden öde- nir. 3. Ipotek sahibi alacakhlarla diğer ilgililerin ( + ) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususıyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bıldirmeleri lazım- dır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşma- dan hariç bırakılacaklardır. 4. Satış bedeli hemen veya verilen muhlet içinde ödenmezse İcra ve Iflas Kanunu'nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki iha- le arasındaki farkıan ve %30 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutula- cak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecek- tir. 5. Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dai- rede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği gön- derilebilir. 6. Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını ka- bul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1991/270 tal. sayılı dosya numarasıyla memurluğumuza başvurmaları ilan olunur. 3.8.1992 (Ic.İf.K. 126) ( + ) llgililer tabirine irtifak hakkı sa:.:K.v.. Je dahildir. Basın: 49500 1.65O.OOO+KD\ Yanm pansiyon + yol + çevre gezileri + Nac'abey KARADANIİKYA Prenses Otel'de konaklama, Kayaköy, Ölüdeniz, Xanthos, Letoon, Patara, Dalyan, Kaunos, İztuzu, Tlos, Saklıkent. "PARANIZ PAMUKBANK'TAN, TATİLİNİZ BAYBASOS'TAN" KAMPANYAMIZ SÜRÜYOR BAYBASÛS TURİZM İSTANBUL ANKARA 338 86 61 - 338 16 51 425 90 82 - 4İ7 54 67 Seyahat Acentası Işletmo Bclge no 2U9 MEHMED KEMAL Biraz da Turizm... Boğaz'ın üstünde bir dizi gerdanlık gibi duran birinci asma köprüyü geçtiniz mi, sağınızda yeşillikler arastrv da bir-iki tepe uzanır Buralara Nakkaştepe diyorlar. Artık Boğaz'ın Anadolu yakasındasınız. Kendileri hemşerimiz olur, yahut biz kendileriyle hemşeri sayılı- rız; Vehbi Koç, Rumeli yakasında nesi var nesi yoksa hepsini buraya taşımış. Nakkaştepe'ye baktınız, "Bu- rası Koç Holding" diyorlar. Tepe, zamanla nakkaşlık- tan holdingliğe dönüşmüş... Neden buraya Nakkaştepe demişler? Kitaplar karış- tırdım, ansiklopediler açtım, bulamadım. Siz Istanbul- da tepe mi ararsınız?. Eski Istanbul (Bizans'tan kalan) yedi tepe üstüne kurulmuştur. Boğaz'ın Anadolu yaka- sıysa; Alemdağ, Kayışdağ gibi adı dağ, kendi tepedir. Nakkaştepe'nin bir bölümünde de Arif Ertunga'nın spor tesisleriyle Erguvan Restoran var. Arif Ertunga'- yı, DP'nin ilk yıllarından bu yana milletvekili olarak tanırız. Meclis'e zaman zaman bir girer bir çıkar. Be- şiktaş'ın da yöneticilerinden biridir. İkinci başkanlığa kadar çıkmıştır. Gür yeşillikler arasında Çamlıca'ya bakan Nakkaş- tepe'nin bir bölümü de Musevi sosyetesinin gece kulü- bü imiş. Kocaman kırmızı bir tabelası var. Arif Ertunga dostumuz gösterdi. Yolum düştükçe, buralar neyin nesidir diye merak eder dururdum. Geçende Turizm Yatırımcıları Derne- ği, Erguvan Restoran da bir kokteyl, ardından bir ye- mek verdi. Genç turizm yatırımcılarıyla basın mensup- ları bir araya geldiler. Epey var, böyle kokteyllere pek gidemiyordum, iyi oldu. Birçok eski dostla karşılaştık. Rahmi Turan'la Günaydın'da çalışmışlığımız var. Toplantı boyunca eski günleri andık. Laf uzadıkça yılla- rın nasıl akıp gittiği belli oluyordu. Turizm Yatırımcılan'nın sözcüsü Barlas Küntay, ya- tınmcılar ve dernek adına bir konuşma yaptı. Turizm ekonomisinin nasıl geliştiğini anlattı. Turizm sektörü- nün ekonomiye katkıları yıllar geçtikçe artıyormuş. Tümüyle bağımsız bir kuruluşa bir sektör araştırması yaptırılmışür. Turizm sektörünün literatürüne geçecek olan bu araştırma her şeye ışık tutuyor. Verilen rakam- lar var. 1985-1990 arasında büyük yatırım atağı görülü- yor. Bu yıllarda sektör, devletten 422 milyon dolar hibe tarzında teşvik alıyor. Buna karşılık olarak 1990 yılında bunun on katına eşit döviz getiriyor. Gene 1990'da 3.965 milyon dolar hizmet satıyor. Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Barlas Küntay, Nakkaştepe'de Ertunga tesislerinde yapılan toplanüda hem yenilir hem içilirken "Turizm yatırımcılarının eko- nomiye katkıları" üstüne konuşuldu, tartışıldı. Barlas Küntay'ın babası Ismail Küntay, Ankara Emniyet Mü- dürü idi. Bizler de birer genç gazeteciydik. O yılların acı tatlı anılarını andık, pırıl pırıl ışıklı gecede... Gecenin içinde çevreyi incelerken, şöyle bir baktım, nice arkadaşlar türlü gazetelerde bir arada çalışmış, sonra dağılmışız. ömer öztürkmen vardı. Şimdi ömer, Yeni Türkiye'de. Oysa yıllar öncesi Yeni Istanbul'da birlikte çalışmıştık. Mavi başlıklı Yeni Istanbul'u genç arkadaşların coğu bilmiyordu. Çoğu genç gazetecileri de ben resimlerinden tanı- yordum. Bir de televizyon gazeteciliği vardı ki bizler de bu konuda az şey biliyorduk. Işıklar altındaki Nakkaştepe'de, bir zamanlann rüya kenti olan istanbul'u konuşuyorduk. Istanbul, gündüz- leri kente sığmayan bir kalabalık yığını... Geceleriyse her yanı bomboş bir rahatlık ve ferahlık kenti... Boş caddelerde arabalar bir yerden öte yere kolayca akıp gidiyor. Kalabalıktan yılmış olan bizim gibilerin için- den Istanbul'un gecelerini sevmek geliyor. Şair, "Istanbul'un gecelerini yaşamayan İstanbul'u ne anlar" diyor. Istanbul, gündüz silahlı gece külahlı oldu... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Okumayı öğren- me güçlüğü. 2/ Ede- biyatta hayvanlara ve cansız varhklara söz söyletme sana- tı... Temel, esas. 3/ Uçurum... Boynuzu- nun biri kınk hay- van. 4/ Ateşli, coş- kun... Baryum ele- mentinin simgesi. 5/ tki gemi ya da ge- miyle kıyı istasyonu arasında haberleş- mede kullanılan Uç kollu işaret sütunu. 1 2 9 6/ Notada durak işareti... Bir mak- yaj malzemesi. 7/ Asma, kavun, kar- puz gibi bitkilerin sürgünü ya da da- İı... Çikolata ile yapılan bir çeşit tat- lı. 8/ Sergen... Radyumun simgesi. 9/ Sinema filmlerinin sanat, eğitim ve genellikle kültür amaçlan göz önün- de tutularak toplandığı yer ya da ku- rum. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şeker hastalığı. 2/ Ayak direme... ı Hızlı. 3/ Insanın bedensel ve ruhsal dengesini bozan her türlü etkene verilen ad... Atlann taşınması için yapılmış kapalı taşı- ma aracı. 4/ Bir nota... Minarenin ezan okunan yeri. 5/ Yağı alınmış sütten yapılan peynir. 6/ Kuran'da bir sure... Arjantin- in plaka işareti. 7/ Tabut... Arabozuculuk, kargaşahk. 8/ Kas- tamonu'nun bir ilçesi. 9/ Kiraya verilerek gelir getiren mülk... tskambildeki maça rengine verilen bir başka ad. KAŞTA ŞİRİN BİR EVİNİZ VAR ANIMOTEL * Tüm odalar Balkonlu, Duşlu, WC.li * 24 saat sıcak su * Panoramik manzaralı cici bir teras 2 KİŞİ,ODA + AÇIK BÜFE KAHVALTI : 150.000 TL. Rezervasyon: 9 (3226) 1791 Not: En az 6 kişilik grubunuz varsa neden MAVİ YOLCULUĞU denemıyorsunuz? Teknede tam pansiyon kişi başı günlük 300.000 TL. Adres: Recep Bügın Cd. Na 12 KAŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle