Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1AĞUSTOS1992 CUMARTESİ CUMHURtYET SAYFA
KULTUR 11
Foto-safari
•Kültür Servisi - İstanbuJ
Fotoğraf Kulübü, 8-16
ağustos tarihleri arasında
Antalya K öprülü Kanyon'a
bir fotoğraf gezisi düzenliyor.
Yabancı turistlerin jeep
safari ve trekking turlanyla
akın ettikleri, 14kilometre
uzunluğu ve 100 m. derinliği
ile Türkiyc'nin en dik ve
derin kanyonu olan Köprülü
Kanyon, vahşi doğa
nanzarasıyla ilgi çekmekte.
Selgeantik kentindekamph
konaklama yapılarak
gerçekleşecek olan gezi,
fotoğraf eğitimi ve pratik
çalışmalarla iç içe sürecek.
Aynnülı bilgi için tel: 347 62
97-349 6730
"Karadeniz'de
Tarih ve Doğa"
•SAMSUN (AA)- Mimar-
larOdası Samsun Şubesi'nce
düzenlenen "Karadeniz'de
Tarih ve Doğa" konulu
fotoğraf yanşması
sonuçlandı. Seçici kurulun,
yanşmaya katılan 82 eser
arasında yaptığı
değerlendirme sonucunda,
birinciliği Muzaffer
Sütlüoğlu'nun "Kışlaönü"
adlı fotoğrafı alırken, Recep
Faruk Öztürk'ün
"Armutçuoğlu Konağı" adlı
fotoğrafı ikinci, yine
Muzaffer Sütlüoğlu'nun
"Safranbolu" adlı fotoğrafı
üçüncü oldu.
Antalya Devlet
Tiyatrosu
• ANKARA (AA)- Devlet ti-
yatrolannın 8. merkezi yeni
sezonda Antalya'da hizmete
giriyor. Antalya Valiliği'nin
ücretsiz tahsis ettiği özel idare
işhanı kongre salonu 10 yıl
süreyle devlet tiyatrolan
hizmetinde olacak. Antalya
Devlet Tiyatrosu
Müdürlüğü'ne geçici olarak
Zafer Kayaokay'ın
atandığjnı söyleyen Devlet
Tiyatrolan Genel Müdürü
Bozkurt Kuruç, kadro
oluşturulması için
çalışmalann devam ettiğini
ifadeetti.
Festivalin
ardından
• BURSA (AA>- Bursa Kül-
tür Sanat ve Turizm Vakfı
Genel Sekreteri Ömer Ersöz,
uluslararası Bursa
Festivali'nin her geçen yıl
.biraz daha geliştiğini
belirterek "Hedefimiz,
İstanbul Festivali seviyesine
gelmektir" dedi. Ersöz,
Bursa'daki kültür-sanat
etkinliklerini yılın 12ayına
yaydıklannı, eylül-ekim
ayında sinema günleri, her ay
da devlet sanatçısı getireıek,
sanatsal etkınlikleri
gündemde tutmayı
planladıklannı kaydetti.
Trabzon'da
"Karaların
fMemetleri"
•TRABZON (AA)-Trab-
zon Devlet Tiyatrosu yeni se-
"zona "Karalann Memetleri"
adlı oyunla başlayacak.
Cahit Atay'ın yazdığı, iki
perdelik dramanın
yönetmenliğini Murat Atak,
ışıklandırmasını ise Selim
Yıldız yapıyor. Trabzon
Devlet Tiyatrosu tarafindan
ilk kez geçen yıl sahnelenen
oyun, izleyiciler tarafindan
büyük ilgi görmüştü.
(BuaradaTDT'nin,
i 1992-1993 tiyatro sezonunun
ilk turunda sahneleyeceği
:oyunlann, bir hafta sonra
belirleneceği bildirildi.
Bodrum Kale
Konserleri
başlıyor
^İSTÂNBUL(AA>-
"Pamukbank ve Halikarnas
Disko'nun ortaklaşa
gerçekleştirdikleri "Bodrum
92 Kale Konserleri"
cumartesi günü Kayahan
konseriyle başlıyor. Eylül ayı
sonuna dek sürecek kale
konserlerinde Nilüfer,
İbrahim Tatlıses, Banş
Manço, Coşkun Sabah ve
Çem Karaca gibi sanatçılar
halkın karşısına çıkacak.
Ucuz kitaba
büyûk ilgi
TRABZON(AA)- Kültür
Bakanlığı tarfından
Trabzon'da açılan kitap
satış bürosuna ilgi sürüyor.
Büro yetkililerinin verdiği
bügiye göre, yılın ilk altı
ayında 17 bin kitap satıldı ve
33 milyonluk gelireldeedildi.
Okullann açılmasıyla
kitaplara ilginin daha da
artacağını belirten yetkililer,
turistlerin de kitap
aLmalannın sevindirici
olduğunu söylediler. Türk
D>il ve Tarih Kurumu ile
Küftür Bakanlığı yayınlannın
sauldığı. kitap satış
bürosundaki kitaplann
fıyatlan 300 lira ile 200 bin
lira arasında değjşiyor.
Ünlü Alman yazann yeni romanı 'Karakurbağa Çığlıklan' Almanya'da tartışmalara yol açtı
Günter Grass, 'medya mafyası'na karşı'Teneke
Trampet',
Dişi Fa-
re', 'Kafa-
dan Do-
ğumlar'
gibi kitap-
lann ya-
zan Gün-
ter Grass,
yeni ro-
manı 'Karakurbağa Çığlıklan'nı
kendi yaptığı karakurbağa desenle-
riyle süsledi. Karakurbağa, soyu
tükenmeye yüz tutmuş bir hayvan.
Birçoklanna göre, karakurbağa
çığlıklan, felaket habercisi. Şimdi
herkes soruyor: Grass, yoksa Avru-
pa'nın geleceğindeki bir felaketin
haberini mi veriyor? Bazılanna
göre de, Grass, yeni romanında, de-
ğişen Avrupa gerceğine ustaca bir
taşlama yöneltiyor.
GÜNER YÜREKLİK
BERLİN- Günter Grass, 'Dişi Fare'den 6
yıl sonra yazdığı yeni romanı 'Karakurbağa
Çığlıklan' (Unkenrufe) ile Almanya'da yine
olay yarattı. Bir kez daha edebiyat çevreleri-
nin ağır saldınsına uğrayan Grass, şimşekle-
ri üstüne çekti.
Grass'ın 'bir öykü' diye nitelediği 300 say-
falık yeni romanı, yayımlanışından haftalar
önce tartışılmaya başlamış, 'her şeye burnu-
nu sokan", 'ukala' bir yazann Almanya-
Polonya ilişkileri gibi son derece duyarlı bir
konuda 'neler yumurtlayacağY merakla
beklenir olmuştu.
Grass'ın iki Almanya'nın bu şekilde bir-
leşmesine karşı olduğu, 'Büyük Almanya'
tehlikesinden söz ettiği biliniyordu. Birleş-
meden sonra yayımlanan denemelerinde, ta-
rihsel bir yanılgıya düşüldüğünü birçok kez
vurgulamış, Batı'nın Doğu'yu işgal ettiğini,
küstahça sömürgesi haline getirdiğini, o
kendine özgü alaya ve acımasız diliyle sık
sık tekrarlamıştı.
Şimdi bu 'kendini beğenmiş' yazar, Al-
Günter Grass, lafını esirgemeyen, 'dik kafalı' bir yazar. Bu yüzden de, ağır eleştirilere, suçlamalara hedef oluyor. "Dişi Fare'den 6 yıl son-
ra yazdığı 'Karakurbağa Çığlıklan1
da acımasız eleştiriler aldı. Ünlü Alman yazar şimdi çiftlik evinde doğayla ve kansrvla baş başa.
manya-Polonya ilişkileri üzerine neler söy-
leyebilırdi? Üstelik Grass bu kez, kitabının
Almanya'da alışılageldiği gibi piyasaya ve-
rilmeden önce eleştirmenlere gönderilmesini
önlemiş, yayınevi de 'meraklT eleştirmenk-
rin isteklerini sürekli geri çevirmişti.Bu da
Grass'ın daha kitap ortalığa çıkmadan bom-
bardımana tutulmasına yetmişti.
Aslında Grass. "Kafadan Doğumlar" adlı
kitabından bu yana belli bir çevrede pek se-
vilmiyordu. 68'li aydınlan 'postmodern şar-
latanlar' diye yerden yere vuran ünlü yazar
artık ağzıyla kuş tutsa kendini bu çevreye
kabul ettiremeyecekti. Grass, 'Kafadan Do-
ğumlar'dan sonra yazmayı bırakacağını
söylemişti, ama yine yazdı. 'Dişi Fare" de
aynı çevrenin hışmına uğradı. Grass laf ebe-
liği yapmakla, içi boş binlerce sayfa doldur-
makla suçlanmıştı.
Ama eleştirilerin önemli bir bölümü ya-
zann kitabına değil. kişiliğine yönelikti. O
günlerde Grass, Almanya'yı temelli terk
edeceğini söylemiş ve Kalküta'ya gitmişti.
Grass, Almanya'da kendisini yok etmek
isteyen bir "medya mafyası' olduğunu söy-
lüyor. Bu 'medya mafyası'nm başında da
Der Spiegel, Frankfurter Allgemeine Zei-
tung, Die Welt gibi Almanya'nın önde gelen
yayın organlannı saydığına kuşku yok. Ni-
tekim, son romanı 'Karakurbağa Çığlıklan'
hakkında bu yayın organlannda çok ağır
eleştiriler yer aldı ve bu eleştiriler bir polemik
biçiminde haftalarca sürdü.
Kısacası, Almanya'nın, lafını esirgeme-
yen, 'dik kafalı' yazan Grass, yeni romanıyla
bir kez daha basının ana tartışma konusu
oldu, hemen bütün gazetelerde tam sayfa yer
alan eleştiri ve polemikler edebiyat çevreleri-
nin uzun süre ilgisini çekti. Şimdi Grass,
Schleswig-Holstein eyaletindeki çiftlik evine
çekildi. Doğayla ve kansıyla baş başa yaşı-
yor, atölyesinde yeni gravürler, desenler çizi-
yor. Toplurndan uzakta, yalnız...
'Danzig Üçlemesi'nde, bu üçlemenin bir
parçası olan Teneke Trampet'te ve "Pisi-
balığı'nda olduğu gibi 'Karakurbağa Çığ-
hklan'nda da Grass'ın anlattığı öykü, doğ-
duğu kent Danzig'de geçiyor. Ama bu kez
yazar, yıllar önce terk ettiği kentin geçmişine
değil, geleceğine bakıyor. 'Teneke Trampet'-
te tarihin kalınülannı arayan Grass, 'Kara-
kurbağa Çığlıklan'nda yaşanan günü, deği-
şen Avrupa'yı anlatmaya çalışıyor.
Grass, karakurbağa desenleriyle süslü 7
bölümden oluşan öyküsüne, Danzig'de bir
pazar yerinde tanışan yaşlı iki roman kah-
ramanıyla başlıyor. Alexandra Piatkovvska,
50'sini aşkın Polonyalı bir kadın. Alexander
Reschke, 60'ının üzerinde, Polonya asıllı,
Danzig doğumlu bir Alman. Sanat tarihi
profesörü ve mezarlıklara, mezar taşlanna
büyük ilgisi var.
Alexandra ve Alexander, 1989'da Ölüleri
Anma Günü'nde, Berlin Duvan yıkılmadan
birkaç gün önce tanışırlar. Birlikte gittikleri
bir mezarlıkta akıllanna bir fıkir gelir. Do-
ğup büyüdükleri topraklardan uzakta ölen-
lerin kendi topraklannda gömülmelerini
sağlayacak bir "Mezarlık Şirketi' kurmayı
kararlaştınrlar. Danzig'teaçılacak mezarlık,
bu kentte doğanlann öldükten sonra kendi
topraklanna kavuşmalannı sağlayacaktır.
Büyük' ilgi gören şirket kısa zamanda dev
boyutlara erişir. Bu gelişme karşısında Po-
lonyahlar 'Almanlar topraklanmızı ölüle-
riyle ele geçirmeye başladılar' diye paniğe
kapıhrlar. Sonunda, ölüleri kendi toprak-
lanna gömme girişimi öylesine büyük bo-
yutlara vanr ki Alexandra ile Alexander, şir-
keti bırakmak zorunda kalırlar.
Alexandra ile Alexander, İtalya'nın Ro-
ma kenti yakınlanndaki kayalıklarda ya-
şamlannı yitirirler ve Danzig'den çok uzak-
ta, küçük bir köy mezarlığma gömülürler.
Grass'a bakıhrsa, 'orada kalmalan daha
iyi'dir.
Günter Grass, 'PisibalığY ve "Dişi Fare'-
den sonra bu kitabına da bir hayvan adı ver-
miş. Karakurbağa, soyu tükenmek üzere
olan bir hayvan. Inanışa göre 'karakurbağa
çığlıklan', bir felaketin habercisi.
20. Uluslararası İstanbul Festivali'nin ardından
Sanat yelekleri koltuklann altında
• Itzhak Perlman festi-
valde yorumladığı Schu-
bert, Beethoven ve Pro-
kofıev'in başyapıtlanyla
nerdeyse 'Keman da-
ğarcığını öğretiyorum,
bu iş bu kadar yapılır
işte' diyordu.
EVtN İLYASOĞLU
İstanbul Festivali'nin olağa-
nüstü özenle hazırlanmış kitap-
çığınjn sayfalannı çevirerek yir-
minci yılını gözden geçiriyoruz.
Gidip izleyebildiğimiz etkinlik-
lerden neler kalmış kulağımı-
zda, akhmızda: Yuri Bashmet
ile dinlediğimiz tümüyle genç
erkeklerden oluşan Moskova
Konservatuvan solistleri, ilk
konserlerinde Beethoven ve
Schubert'in romantizmi arası-
nda bir yirminci yüzyıl roman-
tiği sundular: Alfred Schnitt-
ke'nin "Viyola ve yaylı çalgılar
için Monolog"unu Bashmet'in
güzelim viyolası solistliğinde
dinledik. Gençliğinde bir rock
gitarcısı olan Bashmet, pek çok
sanatçı Moskova'yı terk ettiği
halde ülkesini bırakmaktan
yana değil.
Rengim Gökmen'in enerjik
ve titiz değneği altındaki Car-
mina Burana'nın genç dinleyi-
cilerle dolu salonu yüz ağartı-
aydı. Frankfurt Akademi Ko-
rosu'nun güzelim seslerine göre
bizim solistlerimiz zayıf kaldı.
Ne de olsa onlar Carl Orff ile
doğup büyümüşler. Bir de
İzmir Devlet Senfoni Orkest-
rası'na yeni ve nitelikJi çalgılar
gerek izlenimine kapıldık.
Festivalin en büyük konuk
senfonisi olan Kralbk Filarmo-
ni Orkestrası'nı ilk gece James
Judd'ın oldukça sinirli yöneti-
Katia ve Marielle Labeque kardeşler, aynca ünlü gitarcı John McLaughlin'le de çaldılar. Uzun
süredir yaşamını McLaughlin'le pavİaşan Katia Labeque, Açıkhava Tiyatrosu'nda sahneyi de
İngiliz cazcıyla paylaştı. (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL)
minde, parlak bir İngiliz ke-
mancısının, Tasmin Little'ın
solistliğinde dinledik. İkinci ge-
ce ise Howard Griffiths'in sıcak
yorumundan lezzetli bir prog-
ram sundu orkestra.
Oxford Şehir Orkestrası'nı
Cem Mansur yönetti. Handel'-
in Mesih'ini geleneksel tempo-
sundan oldukça hızb almasını.
kendisi "çağdaş anlayış" olarak
yorumluyor. Bu kez koronun
zayıf kalması Aya İrini'ye pek
yakışan bu yapıtın talihsizliği
oldu. Alman Oda Fılarmoni
Orkestrası çağımızın ünlü çel-
listi ve araştırmacısı Heinrich
Schiff in sağladığı kusursuz bir-
liktelikle Vivaldi'yi yirminci
yüzyıla getirirken, Lutoslaws-
ki'yi veya Hartmann'ı da
klasikleşmiş besteciler arasına
yerleştirmeyi başardı.
Berlin Filarmonisi Virtüozla-
n, Respighi ve Grieg'in yapıtla-
nnı, içerdiği zaman dilimine
bağlı kalmak kaygusuyla olsa
gerek, oldukça mat çaldılar.
Çaykovski'nin Floransa Anısı'-
nı bekleyenler Yaylı Çalgılar
Serenadı'nı bulunca düş kınklı-
ğına uğramadı, çünkü nefıs bir
yorumdu.
Bu yıl Itzhak Perlman ile bu-
luşmak, İstanbul dinleyicisi için
bir başka mutluluktu. Perl-
man'ı daha parlak bir piyanist-
le dinlemeyi isterdi gönlümüz.
Schubert, Beethoven ve Proko-
fıefin başyapıtlanyla neredeyse
"keman dağarağını öğretiyo-
rum, bu iş bu kadar yapılır işte"
diyordu sanatçı. Ve o alımlı
Kreisler, Elgar, Sarasate'nin
bisleri ile kulaklardan uzun za-
man silinmeyecek bir şölen sun-
du.
Yıllann deneyimli flütçüsü
Jean Pierre Rampal, zarif ve ye-
tenekli arpist arkadaşının eşli-
ğınde daha bir renkliydi. Yoksa
artık flütünü iyice kendinden
uzaklarda çalmaya başlamış.
Kuşkusuz festivale en çok renk
katan sanatçılann başında Ka-
tia ve Marielle Labeque kardeş-
ler geliyor. "Show"lannın ve
dinleyici sarmalamalannın ba-
şansına diyecek yoktu. Gerek
klasik, gerek caz yorumlannda
kavrayıverdiler İstanbullulann
kalbini.
Piyanist Stephen Kovace-
vich, programını baştan sona
değiştirmiştı. İşte o zaman Cev-
za ve İrkin Aktüze'nin emekle-
rine yazık oluyor. Her yapıtı en
ince aynntısına kadar açıkla-
dıklan kitapçık, koca bir resital
boyu hiçbir işe yaramamış olu-
yor.
Ars Nova, dört eşliksiz insan
sesinin bir orkestra yaratmasıy-
dı. Ortaçağ'dan Rönesans'a
sunduklan şarkılarda sanki hiç
sonraki çağlan yaşamamışlar,
parlak müzik tarihini duyma-
mışlarcasına özgün ve zamana
bağlıydı.
öaşıa Leyla Gencer olmak
üzere, Mehveş Emeç ve Narci-
so Yepes'in katılamamış olma-
lan üzücü. Aslında festival yir-
minci yılında daha çok Türk
yorumcuyu ev sahibi kılabilir-
di.
Sevgili Yavuzer Çetinkaya'-
nın Milliyet Sanat Dergisi'nde
(15.6) çıkan yazısının başlığı ile
noktalayalımdileklerimizi: "Sa-
nat yelekleri festival koltuk-
lannın altındadır." Hep öyle ol-
sun.
istanbul Festivali^ııi
300 bin kişi izledi
• 20. Uluslararası İstanbul Festivali'ne toplana
1888 sanatçı katıldı. 10 ayn mekanda 76 gösteri ve
konser gerçekleştirildi. Festivalin bu yılki bilet geli-
ri 9 milyar 900 milyon lira oldu.
Kültür Servisi - 21 hazıranda
başlayıp 28 temmuz günü İnö-
nü Stadyumu'ndaki Bryan
Adams konseriyje sona eren
20. Uluslararası İstanbul Fes-
tivali'nde 10 ayn mekanda 76
gösteri ve konser gerçekleştiril-
di. Festivale bu yıl 902'si ya-
bana, 986'sı Türk olmak üzere
1888 sanatçı katıldı.
Bu yıl İstanbul Festivali
kapsamında 17 orkestra kon-
seri, 3 oda müziği konseri, 7 re-
sital. 1 vokal müzik konseri, 3
opera temsiü. 7 bale, dans gös-
terisi, 17 geleneksel sanat, 16
caz rock konseri ve 2 tango
gösterisi yer aldı.
İstanbul Festivali'nin bu yıl-
ki bilet geliri 9 milyar 900 mil-
yon lira oldu. Sponsorlardan 6
milyar 310 milyon lira gelir-
ken, reklamlardan 1 milyar 236
milyon lira elde edildi.
20. Uluslararası İstanbul
Festivali'ndeki etkınlikleri
toplam 300 bin kişi izledi. En
fazla seyirciyi rock şarkıcısı
Bryan Adams topladı. İstan-
bul'un ilk stadyum konseri ni-
tcliğıni de taşıyan Bryan
Adams konserini Inönü Stad-
yumu'nda yaklaşık 20 bin kişi
izledi.
TürkiyeYayıncılarBirlîği
korsanyaymcılığakarşı
Kültür Senisi-Türkiye Ya-
yıncılar Birliği, korsan
yayıncıhkla mücadelede yasal
girişimlerin yanısıra köklü ön-
lemler alabilmek için, Ankara
ve İstanbul'da geniş katılımlı
toplantılar düzenledi.
Türkiye Yayıncılar Birliği'-
nden \erilen bilgiye göre, top-
lantılarda korsan kitap üreti-
minin kolayca önlenebileceği
görüşü doğrultusunda, meslek
kuruluşlan ve adli makamlarla
işbirliği yapılması karar-
laştınldı. Oluşturulan metin.
tüm kitapçı, dağıtımcı.
yayıncı, matbaacı. pazarla-
macı ve ithalatçılara iletildi.
Metinde. son dönemlerde
çok sayıda kitabın korsan ola-
rak basıldığı. yakalanıp yasal
cezalandırmalara uğrayan
korsan üreticilerin sayısının ise
çok az olduğu belirtildi. "Mes-
lek kalpazanlığfolarak nite-
lendirilen korsan kitabı. üret-
menin risksiz ve karlı oldu-
ğuna dcğinildi.Bunun büyük
boyutlara ulaşan maddi zarar-
lar getirdiği anımsatılarak,
korsan kitabı üreten, satan,
kağıdı \eren ve basan matba-
anın kolayca saptanabileceği
vurgulandı.
Toplantı sonunda yayı-
nevieri. meslek kuruluşlan ve
adli makamlarla işbirliği yapı-
lmasına karar verildi. Türkiye
Yayıncılar Birliği. korsan
yayıncıhkla etkin mücadele
amacıyla, tüm kitap sektörünü
bu konuda duyarlı olmaya ve
bildiklerini kendilerine iletme-
ye çağırdı.
Belediye Bandosu'nun saksofoncusu Ümit Onartan, İstanbul Festivali'nde Wynton Marsalis'le kanun çaldı
ıi kaıııuıi sanmayın, ben ashnda saksofoncuyum
9
Kültür Servfai - Ünlü trompetçi Wynton
Marsalis, İstanbul Festivali kapsamında
Açıkhava Tiyatrosu'nda verdiği konseri
yanlamıştı. Çalacaklan yeni parcayı anons
ettiğinde seyircilerin birçoğunun yüzünde
bir şaşkınlık belirdi: "Şimdi The Blues Of
His Majesty adlı parçamızda bize katılması
için sahneye Ümit Onartan'ı davet ediyo-
rum..."
Genç Türk müzisyen kucağında kanunu
ile sahnenin kenannda yerini aldığında her-
kes merak içindeydi. Onartan, hem Klasik
Türk Musikisi hem caz içeren uzunca bir
solo yaptı kanunuyla. Ardından öteki mü-
zisyenler yavaş yavaş katıldılar ve sonunda
fınali yine Onartan'ın kanununa bıraktılar.
Peki kimdi Ümit Onartan? 1962'de İstan-
bul'da doğan Ümit Onartan, önce Mimar
Sinan Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümü'-
nde 2 yıl okumuş, ama 1981'de Resim Bölü-
mü'ne geçmiş. Dinçer Erimez ile Özdemir
AJtan'ın öğrencisi olmuş.
Onartan'ın müzisyenb'ği ise çok küçük
yaşlara uzanıyor. Çocukluk çağında önce-
leri resim yapan, mandolin çalan Onartan. 3
ay da keman dersi
almış. Keman onu
uzun bir süre mü-
zikten soğutmuş,
ta ki lise sonda ka-
nun ilgisini çekene
kadar.
Ümit Onartan,
Mimar Sinan"da
oldum. 6 ay uğraştıktan sonra bir saksofon
edindim ve bu çalgıyla tek başıma savaşma-
ya başladım. Çünkü bana yalnızca do'nun
yerini göstermişlerdi..."
okurken,
müzik ile
yaptığı
resmin
• Wynton Marsalis, Açıkhava'daki konse-
rinde Ümit Onartan'ı sahneye davet edince
herkes çok şaşırdı. Onartan, Marsalis or-
kestrasıyla kanun çalmaya başlayınca
şaşkınlık bir kat daha arttı. Herkes birbiri-
ne soruyordu: Kim bu Ümit Onartan?
güne kadar gelen caz ustalanyla tanışmış,
onlardan çok şey öğrenmiş. 1988'de Jan
Garbarek'le tanışması. Onartan için bir dö-
nüm noktası olmuş. Norveçli saksofon us-
tası, Onartan'a teo-
rikve pratik bilgilcr
vererek hocalık et-
miş. Ertesi yıl
Onartan'ı dinleyen
Charles Lloyd.
"tekniğe fazla takı-
lmadan kulağının
arkasındaki sesi
dinlemesini' öğüt-
çeliştiğini fark etmiş ve modern müzikte ka-
nun denemelerine başlamış. 1985'te George
Michael'ın 'Careless VVhispers" adlı par-
çasını dinlerken duyduğu bir sesten büyüle-
nivermiş: "Hemen bu sesin ne sesi olduğunu
araştırdım. Böylece alto saksofonla tanışmış
Ümit Onartan, şimdi İstanbul Büvük Şe-
hir Belediye Bandosu'nda alto saksofoncu.
1987'de bandonun sınavma girmiş, alto sak-
sofoncu olarak işe alınmış.
Uluslararası İstanbul Festivali'nin caz
konserleri Onartan için gerçek bir okul. Bu-
lemiş.
Wynton Marsalis İstanbul'a gcldığinde
Onartan ünlü cazcıyı bulmuş. ona kardeşi
Branford Marsalis'in arkadaşı olduğunu
söylemiş vc birlikte yemek yemişler. Yemek
sırasında dışandan bir ezan sesi gelmiş.
NVynton ezan hakkında bilgi almak isleyin-
ce. Onartan ezana müzik açısından da ilginç
açıklamalargetirmiş. NVynton bütün bunlan
nereden öğrendiğini sorunca, oradakilerden
biri Onartan'ın kanun çaldığını söylemiş.
Böylece Onartan konser gecesi kendini ka-
nunuyla birlikte sahnede bulmuş.
Ümit Onartan, festivaldeki caz ustalanyla
tanışmasından söz ederken. "Bazen 5 daki-
ka bile önemli bir şeyler kapmaya yetiyor"
diyor. "Marsalis beni ne istediği konusunda
yönlendirdi. Ben de onun istediği gibi
çaldım. Kendimi göstermek için şov yap-
madım. Benden dafıa iyi kanun çalanlar var
elbette, ama orada amaç birlikte caz yap-
maktı. Marsalis çok sıcak. sevimli bir insan.
ama aynı zamanda otoriter bir grup lideri."
Onartan'ın, kendisini NVynton Marsalis
konserinde kanun çalarken dinleyenlerden
biristeği var: "Lütfen beni bu konseryüzün-
den kanuni olarak tanımayın, ben saksofon-
cuyum..."