Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29TEMMUZ1992ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Mebrure
Alevok öldü
• Kültür Servisi- Cumhuriyet
döneminin ilk kadın
yazarlanndan Mebrure
Alevok tedavi gördüğü özel
Menderes Hastanesi'nde öJdü.
84 yaşında olan Alevok,
yaşamını sürdürdüğii Gökova,
Okluk Koyu'nda bir süre önce
geçırdiği kalp knzi sonucunda
Internaüonal Hospital'e
kaldınlarak bir süre tedavi
görmüştü. Daha sonra özel
Menderes Hastanesi'ne
nakladilen Alevok, Okluk
koyunda toprağa verildi.
"Sönen Işık", "Leylaklar
Altında'", Çöl Gibi", Sevgilerin
En Güzeli" gibi yapıtlan olan
Mebrure Alevok, Pearl S.
Buck'ın "Ana" ve "Gurbetteki
Kadın", Balzac'ın "Tours
Papazı", Steinbeck'in "Fareler
ve Insanlar"mı da çevirmişti.
Yapı Kredi
kültür Merkezi
Kültür Servisi- Yapı Kredi
Kültür Merkezi, bugün saat
17.00'de Kültür Bakanı Fikri
Sağlar tarafından açılacak.
Galatasaray'da
bulunan Yapı Kredi Kültür
Merkezi'nin giriş katında
Yapı Kredi kaam Taşkent
sanat Galerisi ve yapı Kredi
yayınlannın sergilendiği bir
satış merkezi
bulunuyor.
Lana Turner
kanser
• İSTANBUL
(İÜHA)-Ünlü
Amerikalı
şarkıcı Lana
Turner gırllak
kanseri
tedavisi
görüyor. USA
Today gazetesinde yer alan bir
habere
göre, sanatçmın kızı Cherly
Crane sanatçının beş haftadan
bu yana radyasyon tedavisi
gördüğünü bıldırdi. Turner'in
durumunun ümit verici
olduğunu söyleyen Crane.
"Doktorlan annemın son
derece cesur olduğunu
söylüyorlar" dedi.
SerpilSûevöldü
• Kültür Servisi - İstanbul
Belediyesi ŞehırTiyatrolan
sanatçısı Serpil Süev
yakalandığı amansız
hastalıktan kurtulamayarak
dün öldü. 30 yıllık tiyatro
yaşamında 50'yi aşkın
oyunda rol alan Süev 40
yaşındaydı. Son olarak geçen
yıl Muhsin Ertuğrul
Sahnesi'nde oynanan
'Müfettişte rol alan Süev'in
cenazesi bugün Şişli
Camii'nde kıhnacak öğle
namazından sonra Zincirliği
Mezarlığı'nda toprağa
verilecek
Guggenjieim
yöneticisi
• KültürServisi - Nevv
York'taki Guggenheim
Müzesi Dış İlişkiler Müdür
Yardımcısı Jan Adlmann 21
ağustosta İstanbul'a gelecek.
5 eylüle kadar İstanbul'da
kalacak olan Adlmann,
çeşitli gruplara konferanslar
verecek.
Uluslararası İstanbul Festivali'nde çalan ünlü trompetçi Wynton Marsalis:
ResimdePieasso^ııriizikteEUington
• 'Caz nedir diye sormak,
meyve nedir diye sormaya
benzer' diyen Marsalis'e
göre, 20. yüzyıl resmi için
Pablo Picasso neyse, 20.
yüzyıl müziği için de Duke
Ellington aynı şey.
MEHMET ULUĞ
Son dönemin en ünlü caz trompetçı-
lerinden VVynton Marsalis. bu yıl Ulus-
lararası İstanbuJ Festivali'nin yıldızlan
arasındaydı. Açıkhava'da topluluğuyla
birlikte çalan Marsalis'le cazdaki geliş-
meler üzerine konuştuk.
-Sizinle ilk olarak caz üzerine konuş-
mak isü'yorum. Sizce caz ne demek, cazı
nasıl tanımlarsuuz?
- Caz nedir demek, meyve nedir de-
meye benzer; herkes meyvenin ne ol-
duğunu bilır, fakat meyveyi anlaimak
çok zordur, çok geniş bir kategondir.
Cazın bazı belirgin özellikleri vardır:
Blues'un fazlaca kullanılması, topluca
doğaçlama anlayışı, blues vokabülen,
klasik müzık içeriği, caza özgün olan
duraklamalar, çağn-cevap ikılemı,
standart melodiler üzerine doğaçlama
yapma geleneğinin caz müzisyenlerine
folk materyali doğurması, 4/4 ritminde
değişebilen ritimler, vals ve 2 stepin
kanşımı... Kısacası caz birçok şeydır.
Fakat içinde olması gereken 2 şey var-
dır: 1) Blues'un "percussive" yanından
gelen "swing" niteliği 2) Blues içeriği.
- Bana öyle geliyor kı uzun zamandan
beri ve özelhkle bu günlerde caz büyük
değışiklikler geçiriyor, genişliyor ve
yayıbyor. Sizce caz belli sınıriar içinde
olmad mı?
- Öyle olmah, yoksa her şey caz olur-
du. Bence caz olmayan birçok şeye caz
deniliyor.
- Peki caa ayıran çizgi nedir. nasıl ayı-
rabiliriz bu sının?
- Cazın tarihine dönüp bakmamız ve
neyin gelişme ve neyin dejenerasyon ol-
duğunu saptamamız gerekiyor. Dejene-
rasyonu bulmamız için ise cazın temel
prensıplerini aramamız gerekiyor. Bun-
lardan biri blues içermesi; bugünlerde
çok az blues çalınıyor. Birçok formlar
blues'a dokunmuyorlar. Bunlar gerçek
caz formlan değiller.
- Fakat Ornette Coleman gibi biri,
müzığınde çok kuvvetli blues unsurlan
taşımasına rağmen geleneksel cazın bir-
çok temel prensibine uymuyor.
- Hangi Ornette Coleman'dan söz
ediyorsunuz, eski Coleman mı, yoksa
yeni topluluğu Prime Time mı?
- Eski Coleman'dan söz edıyorum.
Wynton Marsalis, son dönemde Nevv York'taki Lincoln Center'ın veıri kunılan
caz bölümünün sanatyönetmenliğini de üstlendi. (İBRAHÎM GÜNEL)
- Siz o zaman Ornette Coleman'dan
söz ediyorsunuz. Pnme Time'la eski Or-
nette Coleman arasındaki farkı biliyor-
sunuz, değil mi? İşte bu, pop müzikle
caz arasında olan farktır.
- Fakat Coleman, 1950'li yıllann so-
nunda. yani eski döneminde büe caz
çevrelerince temel prensiplere uyma-
makla ve kuralları bozmakla suçlanı-
yordu.
- Coleman sadece cazın bazı özellik-
lerini kullanmadı. Bu onun çok yönlü
bir sanatçı olmamasından kaynakla-
nıyor. O tek bir stili olan sanatp. Onun
müziği tek bir caz stili, cazın bir versiyo-
nu. Duke EUington'a gelelim. O çok
yönlü bir sanatçı. Mesela "Shape of
Jazz to Come" adlı yapıtına bakarsanız
orada blues ve ritim değişiklen çalıyor-
lar. Coleman'ın çalışı konvansiyonel ol-
mamakla beraber gene de blues içeriyor
ve dörtlüsü toplu doğaçlama yapıyor.
Onlann caz çalmadıânı söyleyen kişi
cazdan anlamıyordur.
- Peki Prime Time'dan söz edelim; on-
lar toplu doğaçlama yapmıyorlar mı?
- Evet. fakat blues kökeni olmayan
bir doğaçlama. Ornette Coleman ken-
disi hâlâ Blues çalıyor. Müzik daha çok
pop ve rock müziklerinden geliyor. Bir
de karmaşa var. Cazın ana hedefı kar-
maşık bir durumu anlaşılır yapmaktır.
Bır şeyı kaotık yapmak pek kuvvetli bir
caz sözcüğü değıldir.
- Peki bazı çok ciddi ve kuvvetli sa-
natçılar var; örneğin Cecil Taylor, Al-
bert Aylergibi.
- O caz değil. Bir kere Taylor blues
çalmıyor, ikincisı caz geleneğinden ge-
len bır tarzda piyano çalmıyor. Onun
çalışı daha çok klasik müzik -Avrupa
müziği- tarzında. 1920'lerdeki Alman
çağdaş müziği gibi. Taylor'un müziği
buna benziyor.
- Kısacası caz müziği svving etmeli ve
blues içcrmelidır, bu kadar.
- Evet.
- Bu günlerde Lincoln Center'da yeni
kunılan caz bölümünün artistik direk-
törlüğünü yapıyorsunuz. Aynı zaman-
da Lincoln Center Caz Orkestrası'nda
da çalıyorsunuz. Amaç, bu büyük or-
kestra geleneğıni sürdürmek mi, yoksa
Ellington'un müziğini çalmak mı?
- Ellington'un müziğini çabyoruz.
Ama büyük orkestra geleneğini de sür-
düriiyoruz. 20. yüzyıl resmı için Picasso
ne ise 20. yüzyıl müziği için Ellington
odur. Çok yönlü ve yetenekli bir sa-
natçı.
- Büyük orkestra geleneğini sürdüren
ve kimilerince yaşayan bir efsane olarak
kabul edilen Sun Ra hakkında ne düşü-
nüyorsunuz?
- Onun orkestrası Ellington'unkin-
den çok farklı ve onun kadar kendini
kanıtlamış değil. Kimse oturup Sun
Ra'nın müziğini konuşmuyor. Ben hiç-
bir oturumda bulunmadım ki Sun Ra'-
nın ne yaptığı konuşulsun. Onun müzi-
ğini bilen müzisyenler ya da çalan mü-
zisyenler de tanımıyorum. Nasıl tartış-.
ma olabilir? Sun Ra'dan konuşabilmek.
için önce müziğini tartışmak gerekir.
Sun Ra'nın müziği çok az müzisyeni et-
kilemiştir.
- Fakat çok olası ki Sun Ra'nın mü-
ziği yeterince tanınmıyor, bilinmiyor.
Birçok müzisyen yaşamlan boyunca
lanınmadı, yıllar sonra değerleri ortaya
çıktı. Örneğin Debussy, Varessegibi.
- Bu doğru değil. Bazı istisnalar dı-
şında büyük müzisyenlerin çoğu za-
manlannda müzisyenlerce tanınıyor-
lardı. Debussy, Beethoven. Bach bun-
lann hepsi yaşamlan boyunca tarundı-
lar.
- Evet Sun Ra'ya da yaşaysn birçok
müzisyen tarafından saygı duyuluyor.
- Benim tarafımdan değil.
- Evet, ama bu onun müzisyenJer ta-
rafından tanınmadığı anlamına gelmez.
John Gilmore, Pat Patrick, Marshall
Allen, bunlar çok değerli müzisyenler ve
30 yılı aşkın süredir kendisiyle birlikte-
ler. Onun dışında Julian Priester, Pha-
roah Sanders. Billy Higgins, Don
Cherry, Archie Shep ve nıceleri Sun Ra
ile dönem dönem calmış ve kendisinden
etkilenmiş isimler.
- Duke Ellington. Ekol odur. Ben
avant-garde müzikten hoşlanmam. Ta-
mam mı? Bunu size açık olarak söyleye-
yim. Ben şahsen hoşlanmam. Müziği
kaotik buluyorum ve bana hitap etmi-
yor. Ben Lester Bovvie ve David Mur-
ray'le birlikte de çaldım ve ben bu tarz
müzikten hoşlanmıyorum. Çünkü o
müzik cazın ana temellerini içermiyor
ve ben bu sebeple hoşlanmıyorum.
Avant-garde müziği takip eden bütün
yazarlar büyük hata yaptılar, çünkü in-
sanlar bu müziği takip etmeyecekler.
Hiç kimse Lester Bowie'nin büyük bir
trompetçi olduğunu düşünmüyor. Hiç
kimse tek bir trompetçi bile. Sadece ya-
zariar böyle düşünüyorlar.
Bilkent Gençlik Orkestrası'nın genç solisti Ada Alpsan, üç şey düşünüyor:
Çellom, annem, bir de müzik hocam
Kültür Servisi- Bilkent Ulus-
lararası Gençlik Senfoni Or-
kestrası'nın geçen perşembe ak-
şamı şef Gürer Aykal yöneti-
mindeki konserinde genç solist
1974 Ankara doğumlu çellist
Ada Alpsan'dı. Konserde Gab-
riel Faure'nin 'Elegie'sini yo-
rumladı.
Dört yaşında baleye başla-
yan Ada. iÛcokulda buz pateni
ve yüzmeyle de uğraşmış. 1986
yılında ılkokulu bitirerek Bil-
kent Üniversitesi Müzik ve
Sahne Sanatlan Fakültesi Mü-
zik Hazırlık Okulu yetenek
sınavmı kazanarak burslu öğ-
renci olarak kabul edilmiş.
O yıl piyano çalışmak için
çok ısrar etmiş, ama dekan
Prof. Ersin Onay ellerinin bü-
yük ve esnek oluşundan çelloda
ısrar etmiş ve " Bana güven" de-
miş. "Bu doğru çıktı" diyor,
Ada, "artık ben ve sazım bir
bütün üz."
Ada, Uluslararası Yaz Oku-
lu'na 3 yıldır kauhyor. Pekçok
ülkeden gencin bir arada ol-
masınm çok yararlı olduğunu
düşünüyor.
Ocak ayında bir gün cello ça-
lışırken kapının açılıp odaya gı-
ren görevhnin dekanın onunla
konuşmak istediğini söyleme-
• Bilkent Uluslararası
Gençlik Şenfoni Orkest-
rası'nın İstanbul Festi-
vali'ndeki konserine so-
list olarak katılan çellist
Ada Alpsan 18 yaşında.
4 yaşında baleye başla-
yan, ilkokulda buz pa-
teni ve yüzmeyle uğra-
şan Alpsan, önce piya-
noda diretmiş. Ama
Prof. Ersin Onay, elleri
büyük ve esnek olduğu
için çello çalmasını iste-
miş. Alpsan, 'Prof.
Onay haklı çıktı' diyor.
4
Artık ben ve sazım bir
bütünüz.'
siyle başlamış bu konserde so-
list olmasının öyküsü. Çellosu-
nu bırakıp gittiğinde Prof. Er-
sin Onay, "Geçen yıbn genç so-
listi EmreŞen'di.
Bu zor göreve, bu yıl seni seç-
tik" demiş ve eklemiş "Şu anda
nasıl hissediyorsun kendini?"
"İnanıbnaz derecede mutlu"
diye yanıtlamış Ada. Prof.
Onay tebrik ettikten sonra da
koşarak çello dersine gitmiş.
Ada'nın günü sabahlan 7.
00de başbyor, kahvaltıdan
sonra eğer sabah dersı yoksa.
genelde 3, 3.5 saat çello çalışı-
yor. Öğleden sonra kültür ders-
lerinin yoğunluğundan sonra
da çalışması yetmemişse akşam
yemeğine gkmeden çelloya de-
vam ediyor, yaklaşık 8-10 saat
çabşıyor, 23.00 gibi yatıyor.
Ada Gürer Aykal'a, Suna
Kan'a, Ersin Onay'a ve Doğan
Cangal'a çok şey borçlu oldu-
ğunu söylüyor.
"Hocam Doğan Cangal
bana gerçekten müziği nasıl
yapmam gerektığmi, nasıl
çalışılacağıru, nasıl insan olu-
nacağını öğretmeye çabştı. Ben
de alabildiğim kadannı alı-
yorum. Gerçekten hocam, be-
nim için tartışılmaz biri. Hayat-
ta düşündüğüm ilk üç şey: Çel-
lom, annem ve hocam."
Ada, annesi bale sanatçısı
Şenlet Doğan'ın da başansında
büyük pavı olduğunu, ama
yurtta kaldığı için onu çok az
görebildiğini söylüyor.
Hafta ıçindeki calışmalann-
dan sonra hafta sonlan mutla-
ka sinemaya gidiyor, yürüyüş
yapıyor, kaslanru diri tutmak
için spor yapıyor. Konserler
öncesi yemeğine, uykusuna çok
dikkat ediyor."
Brahms, Bach ve Beethoven
ilk anda akbna gelen onu etkile-
yen isimler. "Brahms'a
yakınlığım, romantik bir kişib-
ğe sahip olmamla açıklanabıbr.
Bach ise beni derinden etkıli-
yor."
Arkadaşlan ve çevresindeki
insanlar yorulmuyor musun,
artık tatil yapmabsın dedikleri
zaman, ancak kısa süreli tatiUe-
re vakit ayırdığını söylüyor.
"Eğer çellomu üç gün çalmaz-
sam, yanımda olmazsa büyük
bireksiklik hissedivorum, sinir-
b oluyorum. Çünkü gerçekten
bir yanm yokmuş gibi oluyor.
Böyle zamanlarda mutlaka
müzik dinliyorum."
'İstanbul 2000'in amblem tasanmı
Kıtalann Buluştuğu
YerdeBuluşahrnKültür Servisi - 2000
Olimpıyatlan için aday kent-
ler arasında yer alan Istan-
bul'un adaylık tanıtımını üst-
lenen Young and Rubicam/
Remlamevi'nin önerdi^
'İstanbul 2000'in amblem-
logo tasanmı bütün tarutım
çabşmalannda kullanılmaya
başlandı.
Kullanılan amblem-logo-
nun tasanmcılan Yusuf Kıbç
, Uğurcan Ataoğlu ve Bülent
Erkmen , amblemde
İstanbul'un "iki kıtanın birleştiği yerde kurulu tek kent" obna
özelbğini vurguluyorlar. 5 kıtanın, birbirinin ıçinden geçen beş
halkayla simgelendıği olimpiyat ambleminden bir aynntı
abnmış, büyütülmüş ve forma verilen bir perspektifle yaraü-
lmak istenen görsel etkiye 'oraya ulaşma'yı, 'orada buluşma'yı
vurgulayan bir yol duygusu eklenmiş.
Logoda ise, yine olimpiyat ambleminin, üst sırasındaki üç
halkanın önüne konan '2' rakarru ile 2000 okunması sağlanmış.
Amblem-logo, Young and Rubicam'Reklamevi'nin yü-
rüttüğü tanıtım çabşmalannda, 'Kıtalann Buluştuğu Yerde Bu-
luşalım' sloganıyla birbkte kullanılıyor.
İSTANBUL
'Cazınhaysiyeti'Erol Pekcan g^.
Dünyaca ünlü caz şarkıasıElla Fitzgerald'ın "Düştüğün za-
man tutunacağın bir yer olduğunu bilmektir" sözleriyle yo-
rumladığı caz müziğinin "emektan" Erol Pekcan, önceki gece
Cazbar'da gerçekleştirilen "30. sanat yılı kutlamasf'nda mü-
ziğin insan üzerinde gerçek anlamıyla bir "gençlik aşısı" oldu-
ğunu kanıtladı. Caz Demeği'nin 100 bin liradan satışa sundu-
ğu sanat gecesinin biletlennı alarak "maddi"; o gece yanında
bulunarak "manevi" açıdan destek veren sanatçı dostlanna
sahneden "teşekkür" eden Erol Pekcan, "Bravo Erol Ağa-
bey" ye "18 yaşmdaki gibi bateri konuşturdu","Yaşasın
müziğin haysiyeti caz" seslen arasında sanatını icra etti... 30
yıllık sanat geçmişine rağmen ilk günkü heyecarunj bugün bile
yaşayan Pekcan'a sürpriz bır destek ise İstanbul Festivali'nde
müzikseverlere unutulmaz güzellıkte konser veren saksofon-
cu Garry MuÜigan'ın orkestra elemanlanndan geldi
(Fötoğraf: MUHARREM AYD1N)
'Evita'cılar Filiz Ali'yi kınadı
6
Ithalciemprezaryo
maııtığıhakiıır
Kültür Senisi-"Evita" müzi-
kalinin kadrosu , Cemal Reşit
Rey Konser Salonu eski genel
sanat danışmanı FiUz Ali'yi,
oyunla ilgili olarak basında yer
alan görüşleri için kınadı.
Aralannda Ruhsar Öcal,
Suat Ankan, Cihan Ünal,
Hülya Aksular, Kartal Kaan
ve Serdar Yalçın'ın bulunduğu
Devlet Opera ve Balesı ile Şe-
hir Tiyatrosu sanatçılannın
imzaladığı yazılı açıklamada.
"Genel sanat yönetmeni ün-
vanını taşıyan birinın, ülke-
mizde parmakla sayılabilecek
kadar az olan kardeş sanat ku-
rumlannı, sanatçılannı ve sa-
natsal çabalanru bu biçimde
karalamasını ve kişisel kavga-,
lanna alet etmeye çalışmasmı
çok talihsiz ve yakışıksız bulu-
yoruz" denildi.
Metinde Filiz Ab'nin görev-
den aynlma nedenini "Evita"
müzikali olarak göstererek. bu
oyunun kadrosunu da yete-
neksizbkle suçladığı beürtildi.
Filiz Ali'nın "orta smıf sa-
natçılar ve sesler" olarak nıte-
lendırdiğı kadronun "ülkemiz-
de biraraya gelebilecek en üst
düzey sanatçılardan" oluştu-
ğunu vurgulayan sanatçılar,
Ab'nin "Evita"nın konusun-
dakiyorumunuanımsatıp,"Pe-
ron faşist bır diktatör, Evita da
bır sokak kadını. Bu oyun
Türk seyircisine ne verir?'biçi-
mindeki düşüncesini şöyle ya-
nıtladılar:
"Oyun konulannı böyle
basite indirgeyerek değerlen-
dirmenin, Othello'yu Arabm
İntikamı diye niteleyen devir-
de kaldığını sanıyorduk. Filiz
Ali'nin ağzından duymak bizi
çok şaşırtt. "
Fibz Ali'nin "Nevv York'tan
orijinabni getirtıp bir hafta Ce-
mal Reşit Rey'de oynatsam kı-
yamet kopardı, daha da ucuza
gelırdi"düşüncesini de bir 'it-
halci' emprezaryo yaklaşımı
olarak nitelendiren sanatçılar,
Ab'nin kendi iddıalanyla çebş-
tiğini savunarak, " yani oyun,
Nevv York'tan getirtibp Ingj-
lizce oynanırsa, Peron dikta-
tör, Evita sokak kadını ol-
mayacak, Türk seyircisine bir-
şeyler verebikcek ve Cemal
Reşit Rey'in sahnesi yıpran-
mayacak..
Kültür • Sanat 232 64 26 • 230 21 87
Yön: BERNARDO BERTOLUCCI
16 TAŞINOAN KUÇUKLER SErREDEMEZ
Seyoölu «TUIS (243 75 7S) 11 45-1415-16 «-19 15-21 30
Osmajıtey 6HZI ı247 96 65) 11 0O-13 30-16 00-18 30-21 30
A Kadıkoy KSM 133890 761 11 00-13 30-16 00-19 00-2! X
Hr Ankara MTROPOL 1425 74'Bl
BEYOĞLU SİNEMASI (251 32 40)
YAZ ŞENLİCİ 2
OSCARLIFİLMLER ŞÖLENİ
BUGÜN
AMADEUS
MILOS FORMAN
12 00-15.00-18 30-21.30
8EKLAM FİLMİDAĞIT1MINDA
249 50 33
Sinema
Tiyatro
Gösteri
232 64 26
23O 21 87
8 1 r T I M T O B R A S S F1I4111
FRANKFINLAV STEFANIA SANDRELLI
2. HAFTA
ŞştSİIf (2476947) 11JJO-13.15-15.3O-1745-21.45
fey(#uSİNEW (2511174) 1200-H.15-14JW8.4521.00
KoiloySÛRffY* (3360682) 11 0O-I3JÜ İİCKH9.002H5
ÇKB SAFAJt 1 (5162660) I I 00-13.3016.00-18J0 21.00
idaiifİKm (572M3?) ll.00-13JOIiW18J021.15
KOMEDİ FİLMLERİ HAFTASI
Kadılcöy AS{336 00 50) 13.00-15 45-18.30-21.15
Harbiye AS-2 [247 63 15) 11.30-14.30-17 00-19.30-21 45
Cuma * -
Cumartes, *•
Pazar <*-
Pazartesi - r
Pazartesi <•"
SaJ, «•
Sd, *r
Çarşamba <*~
Perşembe «-
ASTERIX
AUEN - 2
KURALDIŞI KADIN
AMAZONDA FIRTINA
SUC DALGASI
GÜLLERİN ŞAVAŞI
BjG - BÜYÜK
ÇİNGENELER ZAMANI
HarbıyşAS
NİL'İN İNCİSİ
AMADEUS
Harb.)«AS 1200-15 15-T8 30-21 45
THE DOORS (isteküzerine)
ÇALIŞAN KIZ
1 IÎOO.MJ5-«JJ.IS«2I IS
PK»»«M ;~X0;m 12.00100 u 's2130
Bir
ANDRZEJ WAJDA
Fılını
VAATLER
ÜLKESİ
MODA SİNEMASI
12.00-15 15-16 30-21 30
337 01 28
Ikanıs on l'sınde KCHltrgenlh Cerçeji
fVES MONTAND
IKARUS'un
İsi
VÖN IfENRY VÎRNEÜIL
OKM Ortoköy Kültir Merkezi
BEYOĞLU SİNEMASI 251 32 40
YAZ ŞENLİĞİ 3
AVRUPA FESTİVALLERİNDEN SEÇMELER
BAĞDAT CAJFE
Yön:Percy AdJon 31-8A|ustos
THELMA & LOUISE
Yön:Rjdley Scott 1-6 A^ustos
AVRUPA
YönrLars Von Tner 2-13Ağustos
AĞIT
Yön.-Zoltan Fabri 3-12 Ağustos
NIKITA
Yön:Luc Besson 4-9 Ağustos
CYRANO DE BERGERAC
Yonjean Paul Rappenau 5-10 Ağustos .
AŞK ÜZERİNE BÎR FİLM
Yon:Krzyszlof Kievlovski 7-11 Ağustos
fâjMELJ
HİSARI
KONSERLER1
NIÜJFER
Her akşam
21.15de
SON 3 KONSER
Kl«Satı$Yeıieri
Rıımdı Hısan Gişesi,
Td:257 75 50
Tateım, Td.25128 88
Sıuulıje, Td:35O 87 42
M9IT
PflOOUCTION
RUMELI
HİSARI
KONSERLERİ
M ü z i K o m e d i
I I
NUKHETDURU
DEMETAKBAĞ & RASİM ÖZTEKIN
1 - 7 Ağustos Saat: 21.15
Bileller Satışa Sunulmuştur.
BiletSaliîVerien:
Runırfı Ilısjn Cifesı, TPJ 257 75 50
\Jkkorjnu, Takum, Tcl.251 28 88
\jktoranu, Suadi)c. Tel 35(187 42
M9IT
PB00UCTI0N