Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 TEMMUZ1992 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Temizlik kampanyas. gSîSS.ISSS
sında bulunan doğal güzellikteki vadilerin çöplerden te-
mizleneceği bildirildi. Göreme Profesyonel Turist Rehber-
leri ve Çevreciler Derneği Genel Sekreteri Refayi Dağ,
vadilerin daha temiz bir hale getirilmesini amaçladıklannı
belirterek, Göreme kasabasında doğal güzelliği ile bölgeye
gelen turistlerin ilgisini çeken Sağlıkdere, Zemi Deresi,
Görkün Vadisi ve Kıhçlar vadilerinde geniş çapta temizlik
kampanyası başlatacaklannı söyledi.
Davetiye
sahtekârlığına
dikkat
TRABZON (AA) - Bağun-
sız Devletler Topluluğu'na
davetli gitmek isteyen veya bu
ülkelerden Türkiye'ye davetli
misafır getirmek isteyenlerin
muüaka vize almalan gerektiği
bildirüdi.
Davetiye konusunda bazı
vatandaşlann aldatıldığjna da-
ir haberler üzerine bir açıkla-
ma yapan Rusya Federasyonu
Trabzon Başkonsolosu Soh-
rab İbragimov, davetiye şek-
liyle BDT ülkelerine gitmek
veya misafirlerini Türİriye'ye
getirmek isteyenlerin kendile-
riyle irtibat kurmalannı istedi.
Arkadaşlannı Türkiye'ye
davet etmek isteyenler önce
notere giderek konaklama sü-
resi ile her türlü ihüyaçlannı
karşüayacaklanna dair bir ta-
ahhütname yaptıracaklar.
Kilke cami oluyor Şj
hi kilise binasının Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredile-
rek cami yapılması yönünde çahşmalara başlandığı öğre-
nildi. 1965-1969 yıllan arasında sinema olarak kullanılan
ve daha sonra kaderiyle baş başa bırakılan bina, Vakıflaı
Genel Müdürlüğü'ne devredilmesi halinde cami olarak
restore edilip ibadete acılacak. Yetkililer, konuyla ilgili ba-
kanlık düzeyindeki temaslann devam ettiğini söylediler.
(Fotoğraf: SEYFÎ ÇELİKKAYA)
Karadeniz'de
çevre felaketi
MOSKOVA (AA) - Kara-
deniz'in kuzeyindeki Azak
Denizi'nde milyonlarca balık,
karides, yengeç ve öteki deniz
canlılannın ölü olarak karaya
vurduğu bildirildi.
TASS'ın haberine göre Kı-
nm Yanmadası'nın kuzeydo-
ğusunda kalan Ukrayna'nın
Berdyansk kenti sahillerine vu-
ran ölü deniz yaratıklan, son
üç günde halkın denize girme-
sini olanaksız hale getirecek
kahnlıkta bir tabaka oluştur-
dular.
Ajans, geçen yıl da benzer
bir olay meydana geldiğinde,
baa bihm adamlanrun o olayı,
deniz suyu sıcaklığındaki ani
yükselişe bağladıklannı hatır-
latmasına karşın geçen yıl bu
kitlesel ölümlere yol açan de-
niz suyu ısısı 27 dereceyken, bu
yıl böigede deniz suyu sıcaklı-
ğının 20 derecenin üzerine çık-
madığını vurguladı.
Bu Concorde başka Çoncorde ^
otomobil şirketi, Concorde adını verdiği yeni modelini pi-
yasaya çıkarmaya haarlanıyor. Yeni otomobilin basına
tanıtımı töreninde Chrysler yönetim kurulu başkaru ünlü
işadamı Lee Iococca, otomobilin admı aldığı süpersonik
Concorde uçağı yanında New York'taki Kennedy Havaa-
lam'nda foto muhabirlerine poz verdi. (REUTER)
HABERLEREV DEVAMI
OLAYLAK1N
ARDBNDAKI
GERÇEK
M Baştarafı 1. Sayfada
oturtmak kadar sakmcah dav-
ranış yoktur.
Sayın Doğramaa'nm şuyada
bu alanda hizmetlerini sayıp dö-
kerek soruna yaklaştığtmız an,
sağlıklı ölçeği yitirmiş oluruz, 12
Eylül'den sonra Türkiye'nin en
karanlık döneminde YÖK Baş-
kanlığı'nın koltuğuna oturan
Sayın Doğramaa, çoktan çekil-
miş olmahydı. Arjantin ve Yu-
nanistan gibi ülkelerdefaşist as-
keriyönetimlerin hesabı sorula-
bildi, önde gelenler yargılandı-
lar ya da köşelerine çekilerek
adlannı unutturmaya çalıştılar.
Türkiye'nin özel koşullan buna
izin vermedi 1982'de YÖK Baş-
kanı olan Sayın Doğramaa'mn
bugüne kadar direnmesi de hoş
bir şey değildir.
ANAP iktidan seçimle yıkıl-
masaydı, Sayın Doğramaa, si-
yasal iktadardan aldığı destek-
le koltuğunda daha uzun süre
oturabilirdi. 12 Eylül'ün miras-
çısı ANAP, iktidardan düşünce,
Sayın Doğramaa'mn da sonu-
nun geleceği belliydi. Nitekim
üniversite içinden direnişler ve
dışmdan eleştiriler yoğunlasın-
ca altı ay içinde çekilmek zorun-
da kaldı.
Bu doğal bir sonuçtur.
Şimdi iş, çağdaş ve uygar
dünyanm değer yargılarım dış-
lamayan bir üniversite düzeni
kurmaktır. Bu düzenin kurulu-
şu, 12 Eylül hukukunun tasfıye-
siyle anlamdaş olacaktır.
Elbette sorun kolayca çözüm-
knemeyecektir, koalisyonun ya-
pısı ve eski düzenin geride ka-
lan ağırlıkları ortalığın hemen
süt liman olmasını bekleyenleri
düş kınklığına uğratabilir. Aske-
ri disiplin ve baskıyla kurulmuş
düzenlerin hemen ardından dal-
galanmalı bir süreç yaşanması
"tşyarun tabiatı icabı"sayılma-
lıdır.
Ancak YÖK düzenini 12 Ey-
lül'ün otoriter askeri rejiminde
kurmuş olanlar, bundan hiç
umutlanmasınlar.
1980'ler Türkiyesi artık aşıl-
mıştır.
2000'eyönelen 1990'lar Türki-
yesi'nde 1980'lere dönüş özlem-
leri bir "nostalji"den öteye de-
ğer taşıyamaz.
Bizim ülkemizde, kurumlaş-
ma geri kaldığından, kişilerin
önemleri abartılır. YÖK düzeni
de bu bakımdan İhsan Doğra-
maa ile özdeşleşmiştir. tstifası-
nın önemi de buradadır.
Üniversitenin yapısından ge-
len demokratik muhalefetin
böylece amacına ulaştığı da gö-
rülüyor. • • •
Yılanı
MBaştarafi 1. Sayfada
senna'nın Aşk ve İmparatorluk
ve Jean Rounaud'nun Onur Tar-
lalan adh romanlanyla birlikte
The Independent'ın Uluslara-
rası Yabancı Roman Ödülü'-
nün adaylan arasında yer aldı.
tlk kez geçen yd düzenlenen
ve Çekoslovak yazar Milan
Kundera'nın ülkemizde de ya-
yımlanan Ölümsüzlük adh
romanına verilen ödülün bu yıi-
ki tutan 10 bin sterlin (yaklaşık
140 milyon Türk Lirası). Ödül
tutan yazar ile çevirmen arasın-
da eşit olarak paylaştınhyor.
Sonucu 22 temmuz carşam-
ba günü açıklanacak olan ödü-
lün secici kurulunda, Türkiye'-
de; Afrika Öyküleri , Beşinci
Çocuk, Evlenmeyen Adamın
Hikâyesi, Sevme Alışkanlığı,
Siyah Madonna, Yaz Yağmu-
ru adh yapıtlanyla tarunan ün-
lü İngiliz yazar Doris Lessing
de yer ahyor.
The Independent gazetesinin
Yabancı Roman Odülü'nün
adaylan arasında Çekoslovak
yazar Ivan Kiima , Italyan ya-
zar Dacia Maraini de var.
ödüle aday gösterilen 12 ki-
tap, ön secici kurul tarafından
21 üJkeden, 52 kitap arasından
seçildi.
CÜNEYT ARCAYÜREK
MBaştarafi 1. Sayfada
TÖ'den de kurtulduğumuz zaman, 12 Eylül rejiminden
arınmış olacağız.
Doğramacı, dün bir basın toplantısı düzenledi. "Ustala-
nna", örneğin TÖ'ye benzer irdelemeler yaptı. Kendi gi-
dince tufan olacağına değinen kimi sözlerle süsledi açıkla-
malarını.
"Ister üç, ister altı, ister daha da fazla rektör adayının,
öğretim üyelerince seçilmesi ve bu adayların dışında bir
kişinin atama makamınca dikkate alınmaması" kanısınca
"Türk öğretiminde oligarşiye ve kliklerin oluşmasma ne-
den olabilecek"m\ş.
Pekâ/â bu da bir görüş, ama Doğramacı'nın kurduğu tek
adamlı yönetimle karşısına aldığı üniversite camiası düşü-
nülürse fazla iddialı bir görüş.
Üniversitelerde ikilik tohumlarını asıl Doğramacı attı.
Askeri rejimin kuyruğuna takılarak yüzlerce bilim adamını
sorgusuz sualsiz üniversitelerden uzaklaştırma becerisini
gösterdi.
Sakal bırakan öğretim üyesini bünyeden uzaklaştırmayı
başardı. Dünya görüşlerini özgürce açıklayanlara karşı
vaziyet alan da Doğramacı. ûyle ki YÖK'le klik sözcüğünü
de hafifte bırakan bir durum yarattı. Doğramacı üniversite-
lerine muhalif yüzlerce kişiyi barındıran bir "karşı kitle"-
nin doğmasına neden oldu.
Bakla agzından çıkıyor
TÖ ile Doğramacı aynı kabın insanları. Direksiyonu yitir-
dikleri ya da yitireceklerini sezdikleri sırada, ellerinde tek
bir tehdit var, hemen ona sığınıyorlar.
örneğin, TÖ sosyal patlamalar, ekonomik gidiş ya da
dış konularda hafif bir aksamanın işaretini görse, "1980
öncesine döneceğimizden korktuğunu" ifade ediyor.
Doğramacı başka türlü konuşacak değil ya. Nihayeto da
12 Eylül'le nefes aldı, serpildi, büyüdü. Son uygulamayla
ilgili olarak, "Yüksek öğretimimizi 196O'lı ve 1970'liyıllarm
sıkıntılı günlerine gotüreceğinden endişe etmekteyim" di-
yor.
1960'lardaki boykot, işgal gibi olayları anımsatıyor.
1970'in kanlı olaylarını. Demek istiyor, ama açıkça söyle-
yemiyor ki; Doğramacı ve sistemi gider, üniversitelere
anarşi gelir, terör gelir!
Sanki "temennisi budur". Demokratikleşme sürecine
girdik. Bu süreçte, bu hükümet koalisyon protokolünün
emrine uyarak YÖK'ü de demokratikleştirecek. Doğrama-
cı ileTÖ, işte bunu sindiremiyorlar.
Tek yanlı davranmaya o denli meraklı ki Doğramacı,
içinde bugünkü yönetimi kınayan hangi nedenler olduğu-
nu açıklamaktan kaçınarak TÖ'ye yazdığı istifa mektubunu
basına vermiyor. Fakat, Tö'nün ilk satırından son cümlesi-
ne değin Doğramacı övgüleriyle dolu yazısını tam metin
dağıtıyor.
Böylece aralarında yazgı birliği doğuyor. 12 Eylül sürgit-
leri biryerdebuluşuyor. Birbirini kollamakta, birbirinides-
teklemekte ve birbirini övmekte... Ne denli başarılı olduk-
ları kanıtlanryor.
Siyasete girmeyecekmiş! Keşke girse. YÖK'ün kalın du-
varlarına sığınarak içeride dilediği gibi hareket eden Doğ-
ramacı, siyasetin açık alanlarında savaşım vermenin ne
demek olduğunu kısa sürede anlardı.
Evren Paşa'nın sözcüsü Ali Baransel anlatmıştı. Doğra-
macı, son günlerinde Köşk'eçıkıp Evren Paşa'ya, "onsuz"
nasıl olacağını, hatta TÖ ile birlikte çalışmanın olanaksızlı-
ğını söylemiş. Ama halkın ancak yüzde 21.75 oyuyla
Köşk'e çıkan TÖ'ye en yakın işbirlikçi, aynı Doğramacı.
YÖK'ün eski başkanı, askere de, askerin sürgitiyle ge-
len rejime de şapka çıkaran ender insanlardan biridir.
İstifasıyla sadece YÖK'e değil, kendisine de hizmet etti.
O kurtuldu, üniversite kurtuldu!
Türk
Ylllll dÜğÜntinde
R e k t ö r
adaylan belirlendi
O MBaştarafi 1. Sayfada Atatürk, 9 Eylül, Yıldız ve İs-
Başbakan eksîktiHABER MERKEZİ - Koç Ağar, İstanbul Valisi Hayri
imparatorluğunun veliahtı Kozakçıoğlu, İstanbul Belediye
Mustafa Koç ile Caroline Gira- Başkaru Nurettin Sözen'in yanı
ud Çırağan Sarayı'nda muhte- sıra birçok bürokrat kaüldı.
şem bir düğünle evlendiler. Kokteyhn ardından saat 21.
Beşiktaş Belediye Başkanı Ay- 00'de Mustafa ve Caroline çifti
fer Atay'ın kıydığı nikahta geli- üç küçük nedimeyle birhkte
' ' * • • "' ' " Comparsita müziği eşhğinde
sarayın bahçesine girdi. Sara-
yın girişinde gerçekleştirilen
nikahı Beşiktaş Beledıye Baş-
kanı Ayfer Atay kıydı. Genç
nin şahıtliğini çocukluk arka-
daşı Selm Şidem, damadın
şahithğini ise işadamı Selahat-
tin Bayazıtyapü. Vehbi Koç'un
torunu, Koç Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Rahmi Koç'- çift daveth'lerin alkışlan arasın-
un oğlu Mustafa Koç ile Izmir'- da defteri imzalarken törenin
in tanınmış ailelerinden Gi- yapıldığı balkondan davetülere
raud'lann kızı Carohne Gi- içinde madeni paralann olduğu
raud'un düğününde Türk küçük kesecikler atıldı.
Carohne ve Mustafa Koç çif-siyasetinden isimlerin yanı sıra
Türk ve İngiliz sosyetesi bir ara-
ya geldi.
Çırağan Sarayı'nın bahçesin-
de kokteylle başlayan düğün
törenine davetliler saat 19.00'-
dan itibaren gehneye başladı.
Ankara'daki dış temaslanndan
ötürü Başbakan Süleyman De-
mirel'in gelemediği düğüne
Cumhurbagkanı Turgut Ozal,
eşi Semra Özal, TBMM Başka-
nı Hüsamettin Cindoruk, Baş-
bakan Yardıması Devlet Ba-
karu Erdal İnönü, devlet
bakanlan Ekrem Ceyhun ve
Tansu Çiller, Milli Eğiüm Ba-
kanı Köksal Toptan, Sağhk
Bakanı Yıldınm Aktuna, Ge-
nelkurmay Başkanı Doğan
Güreş, ANAP Genel Başkanı
Mesut Yılmaz, Hüsnü Doğan,
Mükerrem Taşçıoğlu, İhsan
Doğramaa, eski Cumhurbaş-
kanı Kenan Evren, İstanbul
eski Emniyet Müdürii Mehmet
ti daha sonra kendilerini kutla-
yan davetlilerin arasından gece-
rek Cumhurbaşkanı Özal ile eşi
Semra Özal, TBMM Başkanı
Cindoruk, Genelkurmay Baş-
kanı Orgeneral Güreş ve 7.
Cumhurbaşkanı Kenan Ev-
ren'in bulunduğu yere gelerek
tebrikleri kabul ettiler.
150'ye yakın görevhnin hiz-
met sunduğu düğün töreni için
sarayın 4 büyük salonu kulla-
nıldı. Salonlardan birisi de gece
24.00'ten sonra diskotek olarak
konuklan ağırladı.
Nikahtan sonra yemeğe ge-
çen daveüilere açık büfelerde
Türk ve İtalyan mutfağından
yemekler ikram edildi. Süheyl
Denizci Orkestrası, Atilla Şe-
reftuğ-Daniela Simmons, Eser-
Engin Noyan, Melis-Ercü-
ment-Cenk üçlüsü, İlham Gen-
cer ve sohstleri de müzikleriyle
geceye renk kattılar.
Kaya Çılıngiroğlu 204, Prof.
Dr. Sedat KatırcıoğJu 142,
Prof. Dr. Celal Erçıkan 35 oy
aldılar.
Seçunlerde sandıktan "Sem-
ra Özal". "Kraliçe Sisi",
"YÖK'e hayır", "'İhsan Doğra-
maa", "Tokatlı Müderris San
Lütfü" yazılı geçersiz oylar da
çıktı.
İstanbul Üniversitesi Fen Fa-
kültesi binasında yapılan seçi-
me Rektör Cem'i Demiroğlu'-
nun istegı üzerine gazetecıler
alınmadı.
İstanbul'da Mimar Sinan
Üniversitesi'nin rektör seçimin-
de de yine üniversite rektörü
Prof. Gündüz Gökçe 116 oyla
ilk sırayı aldı. 251 öğretim üye-
sinden 205'inin katıldığı seçim-
lerde Gökçe yi 26 oyla Prof.
Önder Küçükerman, 24 oyla
Prof. Aydın Esen, 8 oyla Prof.
Mehmet Çubuk, 6 oyla Prof.
Nevres Turhan ve Gönül Gök-
doğan izlediler.
Ankara Üniversitesi'nde ya-
pılan seçimlerde ise Ziraat Fa-
kültesi Dekanı Günal Akbay
207 oyla birinci sırayı aldı. Se-
çimde Prof. Dr. Şakir Akça
146, üniversite rektörü Necdet
.Serin 145, Prof. Dr. Rüçhan
Ank 84, Prof. Dr. Şadan Eras-
lan 75, Prof. Dr. İbrahim Cey-
lan 53 oy aldılar.
Konya Selçuk Üniversitesi
derektöradaylanru dün belirle-
di. Seçim sonucu rektör Halil
Cin 187 oy alarak 1. sırada yer
aldı. Tıp Fakültesi Dekanı
Prof. İbrahim Erkul 107 oy alır-
ken, Fen Edebiyat Fakültesi
öğretim üyelerinden Ramazan
Mirzaoğlu 89 oyda kaldı.
A t P A Y K A B A C A L I
TÜRKİYE'DE
GENÇLİK
HAREKETLERİ
Tıirkiyc zaman 7aman toplumu tcmc-
lındcn sarsan gcnçlık harckcllcrinc sahne
olmuşlıır. XIV. yuzyılın Mcdrcsch
Ayaklanmaları... Dcmokraı l'arti iklidarının
27 Mayıs 1960la dcvrılmcsınc yol açan 28-
29 Nisan Olayları .. Univcrsiıc işgallcri vc
sokak çalışmalanyla. çc;illi cylcmlcrlc sü-
rüp gidcn, 12 Mart 1971 Mııhlırası'yla yeni
bir aşamaya gırcn 1968-71 olayları vb...
Uu kilapta, boylcsı unıılulmaz olayla-
rın yanısıra, çcşillı dönctnlcrın büyıik kü
çuk gcnçltk harckcılcri bırcr bırcr clc alını-
yor vc ilk kcz dcrlı loplu bir larihçc
vcrılıyor.
ALTIN KİTAPtAR YAYINEVİ
İETT Pasomu yitirdim.
Gtçersizdir.
M.BEHZAT ŞAHİN
tanbul Teknik üniversiteleri ise
adaylanru bugün belirleyecek.
Erzurum Atatürk Üniversitesi
rektörlüğü için şu ana kadar
Rektör Hurşit Ertuğrul, Erol
Oral ve Hüsnü Ziya Gökalp
adaylık için bajvuruda bulun-
dular. 9 Eylül Üniversitesi'nde
de halen rektör olan Namık Çe-
vik'in yanı sıra İlahiyat Fakül-
tesi Dekanı Ethem Ruhi Fığlalı
ile Ertuğrul Erdin aday olacak-
lannı belirttiler.
Ege Üniversitesi'nde yann
yapılacak seçim için ise 12 öğre-
tim üyesi aday olduklannı açık-
ladı.
öğretim üyelerinin seçtiği 6
aday, YÖK Oenel Kurulu'nda
yapılacak gizli oylama ile 3'e in-
dirilerek Cumhurbaşkanı'na su-
nulacak. Cumhurbaşkanı da bu
adaylar arasından birini rektör
olarak atayacak.
Adaylar ne diyor? .
Rektörlüğe aday olduğunu
bugüne kadar açıklayanlar ara-
sında iki de kadın öğretim üyesi
bulunuyor. Kimya-Metalurji
Fakültesi öğretim üyesi Prof.
Dr. Sema Gülbaran Tülbentçi,
neden aday olduğunu şöyle an-
lattı:
"Gönül isterdi ki, Atatürk
Türkiyesi'nde 21. yüzyıla yak-
laştığımız şu yıllarda, İTU'de
çok sayıda hanım öğretim üyesi
de aday olsun. Halbuki bugüne
kadar tek bir hanım öğretim
üyesi dahi adaylığını açıklama-
mıştır. Atatürk'ün verdiği, ana-
lanmızın kazandığı kadın hak-
lannın bilincinde ve savunucu-
su olmalıyız. Zaten bugün,
aydın Türk kadını her mevkide,
her meslekte, her iş alanında
kendini kanıdamakta, başanü
olmaktadır. Bu düşüncelerin
ışığında rektör adayı ohnaya
kararverdim."
Atatürk Eğitim ve Diş He-
kimliği fakülteleri öğreüm üye-
si, Doğa Bitkileri veSu Ürünle-
ri Araştırma-Uygulama Mer-
kezi Müdürü Prof. Dr. Engin
Özhatay, "Tam katılımcı olma-
sa bile, bir dereceye kadar de-
mokratik olan. hiç olmazsa
kendi üniversitemizin profesör-
lerinden bir öğretim üyesinin
rektör olmasına ve rektör aday-
lannın da üniversitemiz öğre-
tim üyeleri tarafından seçimle
belirlenmesine olanak sağlayan
yasanın, son anda TBMM ge-
nel kurulunda değıştınlmiş ol-
masına rağmen, bu yasanın
demokratik ve özerk üniversite
anlayışına ve seçim sistemine ne
derece tezat teşkıl ettiğini gös-
termek amacıyla seçimlerden
çekilmek yerine Marmara Üni-
versitesi rektörlüğüne aday
olmaya karar verdim" dedı.
• Baştarafı 1. Sayfada
için, dünyanın en büyük rating
kuruluşlan olan Moody's ve
Standart and Poors'a başvur-
du. Bu iki kuruluş, Türkiye'ye
BBB derecesi verdi. Bu derece,
Türkiye'yi "risksiz, yatınm ya-
püabihr" ülke sınıfuıa sokuyor.
Uzmanlar, Türkiye'nin BBB
alarak bu ülkeler arasına sokul-
masının büyük başan olarak
nitelendirirken aynı ölçüde bü-
yük olanriskinide beraberinde
taşıdığını belirtiyorlar. Gerçek-
ten de BBB noturisksizülkeler
sınıfının en alt smınnda. Tür-
kiye'nin bir alt sıruf olan BB
notuna düşmesi durumunda
Türk tahvilleri spekülatif değer
taşımaya başhyacak.
Rating kuruluşlan ülkenin no-
tunda bir değişiklik ohjıası du-
rumunda bu değişikliği ulusla-
rarası piyasalara ve kurumsal
yatınmcılara duyuruyorlar.
Amerikan kanunlanna göre ise
kurumsal yatınmcılann port-
föylerinde spekülatif tahvil bu-
lundurmalan yasak. Türkiye'-
nin notu BB'ye düştüğü takdir-
de kurumsal yatınmcdar bu
tahvilleri ellerinden çıkarmak
zorunda kalacaklar.
Türkiye'nin riskli ülke konu-
muna sokulması sadece tahvil
çıkarması konusunda olumsuz-
lukiar içermiyor. Bankalann
vereceği kredikri ve ülkeye ge-
lecek yabancı sermayeyi de
olumsuz etkiliyor.
Çiller ne diyor?
Devlet Bakanı Tansu Çiller,
hükümet olarak devraldıklan
tablonun kendilerini uluslara-
rası piyasalara çıkmaya zorla-
dığını, BBB notu almanın
büyük bir başan olduğunu be-
lirtti. Çiller şunlan söyledi:
"Bir kere Türkiye'nin dış fı-
nansman buhnayı gerektiren
bir programı var. Bu programı
da uygulamak mecburiyetinde.
Bunu yaparken, ya devleüer-
den ya bankalardan ya da ulus-
lararası piyasalardan borçlan-
mak zorundaydı. Bankalara
başvuruda yüzde 58 oranında
bir azabna var.
Şimdi Türkiye'nin perfor-
mansı bütün dünya kamuoyu-
nun gözü önünde. Enflasyonun
düşmesinden politik ştabüizas-
yona kadar her şeyirnizle dünya
kamuoyunun gözü önündeyiz.
BBB'nin alüna düşme ihti-
mali diye bir şey yok. Bunu ba-
şarmak zorundayız. Ancak bu
tür riskler her borçlanma da
var. Hatta bankalardan borçla-
nüdığında bu riskler daha faz-
la."
GOZLEM
UĞUR MUMCU
• Baştarafı 1. Sayfada
cadır, ancak ne yazık ve acı ki, tepki on yıl ara ile gösteri-
lebilmiştir!
Prof.Dr. Doğramacı, başarılı bir çocuk hekimi ve ünü
sınırlarımızı aşan bir öğretim üyesidir. Kişisel özellikleri
ve nitelikleri ile son otuz-kırk, belki de elli yıldır üniversi-
telerde ve kamuoyunda adından söz ettirmesini bilmiştir.
Şu gerçeği de yazalım; Hacettepe Üniversitesi ile Bil-
kent Üniversitesi'nin kuruldukları arazıleri bu üniversite-
lere bağışlayan da Doğramacı'dır. Bilkent Üniversitesi'-
ne büyük para bağışlarında bulunan da Doğramacı'dan
başkası değildir.
Bunlar gerçeklerdir; aynı Doğramacı'nın 12 Eylül aske-
ri rejiminin emir ve komutasına uyarak üniversiteleri bi-
rer kışla gibi yönetmeye soyunduğu da gerçektir.
Doğramacı'nın YÖK'ün ilk rektör ve dekanlarını,
"Aydınlar Ocağı" adlı Islamcı kuruluşun onayını almış
olan öğretim üyeleri arasından belirlemesi de "Doğra-
macı olayı"nın bir başka gerçeğidir.
1970 öncesinde üniversite özerkliğini bile az bulup,
fakültelerin üniversitelere karşı özerk olmaları görüşünü
savunacak kadar özerklik yanlısı olan ve özel söyleşile-
rinde "Atatürk kadar laik olduğunu" söyleyen Doğrama-
cı, 12 Eylül'den sonra nasıl olmuş da üniversitelerimizi
lise düzeyine indiren modelin basına geçmiş ve bu üni-
versitelere rektör ve dekanlan "Türk-İslam sentesi"'tez-
gâhlarından geçmiş öğretim üyeleri arasından seçmiş-
tir?
Konu, kişisel değil yapısaldır. Doğramacı olmazsa, 12
Eylül bir başka Doğramacı'yı bulacaktı.
»Türkiye, 12 Eylül'den önce anarşi ve terör sürecine so-
kuldu. Bu süreç, yağmurun yağması gibi doğallıkla aske-
ri rejimi getirdi. Toplum yaşamı, bölgeyi Sovyetler'e
karşı Islamlaştırma amacı güden "yeşil kuşak" teorisi
gereğince islamcı ideoloji ile kuşatıldı. Devlet, 12 Eylül
generalleri ve Suudi kökenli "Rabıta Örgütü"nce adım
adım islamcı düşünceye açıldı. Üniversiteler, ABD kay-
naklı ve Suudi Arabistan destekli Islamcılık ile yönlendi-
rilmek istendi.
Ekomomiye de asker eliyle yön verildi. Bu işi kotarmak
için de MESS Başkanı Özal, 12 Eylül hükümetine başba-
kan yardımcısı olarak atandı.
Din ve dince kutsal kavramlar, siyasal amaçiarla sö-
mürüldü; "tarikat-ticaret-siyaset" ücgeni, 12 Eylül'e
damgasını vurdu.
Bugün artık, 12 Eylül'ün topluma uygun gördüğü çerçe-
vedargeliyor.
Yeni bir süreç başlıyor. Bu süreç, çoğulcu demokrasi-
ye doğru açılıyor. Dipten gelen dalgalar, 12 Eyiül modeli-
ni kırıp aşıyor.
12 Eylül'ün simgelerinden biri özal'dır; öbürü de Doğ-
ramacı.
Siyasal Partiler, 1987 seçimlerini boykot etmeyi göze
alabilselerdi, bugün özal sorunu çoktan çözülmüş olur-
du. Aynı partiler, 1987 genel seçimlerinde gösteremedik-
leri cesareti, hiç olmazsa cumhurbaşkanlığı seçimlerin-
de göstermiş olsalardı, özal.bugünkü ayrıcalıklı konu-
munu koruyamazdı.
Partilerin gösteremedikleri tepkileri, geç de olsa, üni-
versiteler gösterdiler. Doğramacı, bu tepkiler karşısında
daha fazla direnemedi.
12 Eylül'ün üniversitelere atadığı "askeri kayyum" on
yıl öğretim üyelerini yönetti.
Ne ilginç bir ülkeyiz; üniversitelere özerklik veren ya-
sa, tek parti döneminde -1946 yılında- çıkarılıyor; çok
partili düzende, tek parti döneminde getirilen özerkliği
yok edip, üniversiteleri emir-kumanda zinciri içinde yö-
netmeyi hüner sayıyoruz
özerk üniversite, özerk ve özgür kişilik ister. Son on
yıl,üniversitelerde yok edilen işte bu kişiliktir. Üniversite-
lerin asıl kaybı da budur!
Çağlardaıı Sabah
9
a dava
KUTLUESENDEMİR
BURSA - Devlet Bakanı Cavıt
Çağlar. Sabah gazetesinde yer
alan hakkındaki iddialar nede-
niyle gazetenin imüyaz sahibi
Dinç Bilgin ile Sorumlu Yazıiş-
leri Müdürü Cüneyt Can Oğu-
zer aleyhine 50 milyar lira tuta-
nnda manevi tazminat davası
açtı. Çağlar'ın, gazetenin baş-
yazan Güngör Mengi aleyhine
de 5 milyon liralık tazminat da-
vası açacağı bildirildi. Sabah
gazetesinin de Çağlar'ın dün
yaptığı yazılı açıklamasındaki
ifadeleri üzerine 50 milyarlık
tazminat davası açacağı öğre-
nildi.
Cavit Çağlar, Sabah gazete-
sinin, kendisini, hükümeti ve
DYP-SHP koalisyonunu yıprat-
mayı hedef alan bir "iftira
kampanyası" sürdürdüğünü
kaydederek gazeteyi mahkeme-
ye vererek konuyu adalete tes-
İim ettiğini bildirdi.
Bakan Çağlar, Sabah gazetesi
aleyhine açtığı manevi tazminat
davası ile ilgili olarak yazılı bir
açıklama yaptı. Açıklamasında,
kamu haklannı korumak için
kullanılrnası gereken basın öz-
gürlüğünün, kişisel çıkar ve hırs
uğruna kamuoyunu yanıltarak
kişilerek "çamur atma" hakkı-
nı vermediğini vurgulayan Dev-
let Bakanı Çağlar, şöyle devam
etti:
"Basın özgürlüğü, yalan ha-
ber yazmak değildir. Hakaret
etmek ise hiç değildir. Hiçbir
kurum ve kişi, hele bir basın or-
ganı kendisini yasaların üzerin-
de göremez. Eğer görüyorsa ve
yasalan çiğneyebiliyorsa, bu bir
suç olmaktan öte, tedavisi im-
kânsız bir hastahktu^'
Bakan Çağlar adına avukat-
lar Sun Köprülü, Doğan Arar,
Erol Dunıkan, Ismail Hakkı
Sezgin ve İbrahim Yaşar, dava
dilekçesini dün Bursa Asliye
Hukuk Mahkemesi'ne verdiler.
Dava dilekçesinde 8, 9, 10,
11, 12 ve 13 temmuz tarihli Sa-
bah gazetesinde Cavit Çağlar
hakkında asılsız birtakım isnat-
lar ile haksız birtakım yayınlar,
haber, yorum ve karikatürler
yayımlandığı kaydedildi.
"Çağlar'ın Tokadı" ana ba$-
lığı altında yayımlanan yazıda
yer alan "Cavit Çağlar kendisi-
ne bağlı T.C. Ziraat Bankası'-
na olan 399 milyar lira borcu-
nu 176 milyara indirerek 233
milyar lira kâra geçti" ifadesi-
nin gerçek olmadığı bildirilen
dilekçede, "İfade tamamen
hilaf-ı hakikat, siyasi komplo ve
külliyen yalandır. Düzmece se-
naryolar ve hayal mahsulüdür.
Aynca bu yazıya konu senaryo-
iaşan olay, gazeteciler açısından
haber niteliği taşımayan bir
olaydır" denüdi. Dava dilek-
çesinde şu görüşlere yer verildi:
"Müvekküimiz bugüne kadar
ne T.C. Ziraat Bankası'na 399
milyar lira borçlu olmuştur ne
de T.C. Ziraat Bankası'ndan
dolar olarak döviz kredisi almış-
tır. Müvekkilimiz bakan oldu-
ğu günden bu yana kurucusu ol-
duğu şirketlerde yalnızca hisse-
dar olup, yönetici de değildir. '
Banka da müvekkilimize bağlı
bir kurum değildir."
Davalılann, yargı bağımsızlı-
ğına saygı göstermedikleri ileri
sürülen dilekçede, "Cavit Çağ-
lar'ın Bir Marifeti Daha" baş-
lığı ile ortaya atjlan "ucuza ka-
pattığj tarım arazisini imara
açmıştır" iddiasının asılsız oldu-
ğu belirtilerek şöyle devam edil-
di:
"Söz konusu araziler, 1980
yılından beri Çağlar ailesine ait-
tir. Rayicine göre satın ahnmış-
tır. Refah Partili belediye tara-
fından imara açılmıştır. İmara
açılan yerin tamamı 2 bin 500
dönümdür. Bunun 5'te l'i Çağ-
lar ailesine aittir ki aynı yerde
Tofaş fabrikaları da vardır. Ko-
nu gensoru ile Meclis'e de geti-
rilmis, müzakere edilmiş ve red-
dolunmuştur."