29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 TEMMUZ1992 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Askeri yönden süper güç olabilmiştik ama ülkemiz felaketin eşiğine gelmişti Silahlanmauğnuıabebekler öldü DAHAÖZGÜRBİR DÜNYA İÇİN EDÜARDŞEVARDNAOZE'NİN ANILARI lama değildi. Sınıf çatışmasmın her Yeni düşüncenin ilkelerini formü- hazırlamak. Sovyel-Amerikan ilişki- fıkirleri "isnat edenler", Sovyet va- biçimi. sistemler, kamp ve bloklann le ederken, ülkenin içinde bulundu- lerini, normal ve uygar bir diyalog landaşının ve dışandaki dostlanmı- ü k l i ğ bi l laak ğu d l d n dündaki düzeyine çıkarmak Akılcı ve karşı '-1 —' '—sürekli çatıştığı bir savaş alanı olarak ğu durumla, modern dünyadaki düzeyine çıkarmak. Akılcı ve karşı- görülüyor ve dünyanın dört bir ya- genel eğilimler ve çelişkiler arasında lıklı olarak kabul edilebilir ödünler nındaki milyonlarca insanın bir doğrudan bağlantı kuran, bilimsel adına, ölü ve sabit pozisyonlan ter- "düşman imajı" edinmesıne yol açı- temellere dayalı, titizlikle kotanlmış ketmek. Çıkarlar dengesi oluştur- yordu. İnsanhğın gerçek düşmanlan rekiyordu. -nükleer savaş. çevre felaketi, dünya ekonomik sisteminin çöküşü- adım zın aklını kanştınrlar. Bugün fıkirlerimize, perestroyka- nın düş ürünü olduğu damgasıru vu- ruyorlar. Eleştirenler. ulusal güven- bir çözümlemeyi ortaya koymak ge- mak. Silah potansiyelini, yeterli ve liğin zayıflatıldığı iddiası dahil, akıl- kiyordu. asgari düzeyde sınırlandırmak. Si- lanna gelen her suçu bizim fikirleri- Bu iş yeni hedeflerin kabul ettiril- lahlann kapsamlı deneümi ilkelerini mizin üzerine yıkıyprlar. mesi kadar zorlu. yeni düşüncenin uygulamaya koymak. Nükleer dene- Politika sahnesindeki idealist ve adım yaklaşırken. bu düşman imajı- araçlan olmadan çözümlenmesi melerin durdurulması, Avrupa'daki romantiklerin, proletarya enternas- 25 Şubat 1986 günü, Kremlin'in nin dünyadan anndınlması, siyasi mümkün olmayan bir görevdi. Bu- Sovyet ve Amerikan orta menzilli fü- yonalizmi ilkesi yerine, ortak insani ~ . birlikte çok parlak biçimde zelerinin kaldınlması için çözüm yo- değerleri yerleştirirken, yeni düşünce Ş g y y Kongre Sarayı'nda yapılan, Sovyet- değişimin en önemii hedefini oluştu ler Birliği Komünist Partisi 27'nci ruyordu. Kongresi'nde diğer delegelerle bir- Yani dünyanın ufkunda açan yeni likte, Mihail Gorbaçov'un sunduğu, yönelimleri görebilmesi için düşman- Kterkez Komite siyasi raporunu din- hk ve güvensizlik duvanndaki taşla- liyordum. nn birer birer sökülmesi gerekiyor- Parti ve ülke için nasıl bir belge su- du. nulması gerektiğini biliyordum. Na- _ , . 7T~. sıl haarlandığını biliyordum ve şu ya wrtaK AVTUpa EVl da bu tezin nasıl bir tepkiyle karşıla- Burada sözünü ettiğim dönemde, nunla , , . . . . _ çözümlenebildi. lu bulmak. Afganistan'daki Sovyet konsepti içinde "ulusal güvenuk' ve Raporda yer alan bütün tezler, hâ- birliklerini geri çekmek. AGİK süre- "ulusal çıkarlar" gibi kategorileri ih- kim ideolojinin kurduğu sistemin ci temeünde. Avruna'daki nükleer ve mal ettiğj söyleniyor. reddi anlamına geliyordu: konvansiyonel silahlacda köklü indi- •Çelişkili, ancak kendi içinde rimlere giderek bir güvenlik sistemi bağlanulı ve karşılıklı bağımlılığı oluşturmak. Bölgesel çauşmalara çö- olan. kendi doğasına uygun bir dün- züm getirmek. ÇinTe ilişkileri nor- gelmek amacıyla, daha çok nesnel ya yaratılması fıkri. malleştirmek. Komşulanmızın ken- gerekliliğin ışığında hayata geçirildi • İnsan hayaürun, toplumsal kal- di çıkarlannı ve iç işlerine kanşma- Bu suçlamalar doğru değil. Perest- royka, güvenliğj ve devletin çıkarla- tehdit eden krizin üstesindennnı ^ _ Mayıs 1986'da, SSCB Dışişleri Ba- şacağını da biliyordum. Raporun ve yem"dü^unce~aniayışının temel öğele- kınmanın en yüksek hedefı olduğu ma ilkesini gözeterek ilişkileri yenile- kanlığı'nda yapılan bir danışma top- aynı zamanda yeni yöneüme ait n or taya konmuş', haıta atılan bazı tezi ve bu tezin daha sonra insanhğın mek. Bunlann dışmda global lantısında, Sovyetler BırliğYnın her- programın hazırhk aşaması, seçile- adımlarla uvgulama alanına giriş ya- ortak değeTİerinin önsellığini belirle- sorunlarla da ilgilenmek durumun- hangi bir devletler koalısyonu karşı- cek yola ilişkin görüşlerdeki çelişki- P ılm,ştı. Mihail Gorbaçov, Paris'- yen koşulsuz buyruk (kategorik im- daydık. Bütün bunlann pratik polı- sında eşıt guce sahip olabıleceğı y ş g ş ş P ılm,ştı M a ç , y ş y fcrin çeşitliliğini yansıtmışü. O dö- teki Sovyet-Fransız zirvesinde Ortak peratiO olarak geliştirilmesi. d i l fkilrii tat A E i fkrii t t •Silh şiddete yer ç ş ğ y ş y nemde. insanlann fıkirlerini tartış- Avrupa Evi fıkrini ortaya atmıştı. üklanru düşünmüştüm; ancak Bu arada Sovyet lideri, ABD Başka- ö l b i l i r i ki d ' C ' d k i i d gş •Silahsız ve şiddete yer vermeyen bir dünyada. seçme özgürlüğünün k l i r i l i i k i şş Bu arada Soye , ş y ç bugün şunu söyleyebilirim ki o döne- m Reagan'la Cenevre'deki zirvede gerçekleştirilmesi ilkesi. tnin Politbürou'nda temsil edilen (14) b l h iki lid bi •Güenliğin ve tü ş y y g tnin Politbürosu'nda temsil edilen (14) buluşmuş ve her iki lider bir değişik güçler, çıkarlan ve makamla- nükleer savaşın olanaksızlığını, altı- l d ik l l d V Mih çş •Güvenliğin ve tüm ihülaflı so- i i ll öü y p p ükaya dönüştürülmesı gerekiyordu. 1988 yılının Haziran ayını anımsı- yorum. Iç politikadaki reformlar için en banşçıl ve en elverişli dış ko- şuUarı hazırlama hedefunizin güç- l d i i 19"uncu Parti Konferansı yolunda bazı strateji uzmanlanrun öne sürdüğü iddianın tamamen da- vanaksız olduğu bildirildi. Gerçı askeri gücümüz sayesinderunlann, salt siyasi araçlarla çözüm- İendiği n uğruna çatışmışlardı. nı çizerek vurgulamışlardı. Ve Miha- lenmesi. diğer bir deyişle kuvvet po- henüz bitmişti. Bu konferans sırasın- bir süper güç olabilmiştik. Ancak as- Politbüro üyelerinin bütün önem- il Gorbaçov 15 Ocak 1986'da yaptı- hükasının, kuvvetli politika kavra- da perestroykarun üç yıllık bilançosu ken gucun ölçusüzce genışletilmesi • - • • çıkanlmış ve oldukça güçlü biçimde sonucu, üçüncü sınıf bir ülke konu-li belgelerin taslaklannı önceden in- ğ] açıklamayla, tüm nükleer silahla- mıyla yer değişürmesi celeyip konuya ilişkin görüşlerini nn önümüzdeki yüzyıl başına kadar D A ~ —K t açıklaması gelenektir. 27'nci Parti aşamalı olarak imha edilmesini öner- Kongresî'ne sunulan siyasi rapor mişti. Sovyetler Birliği tüm nükleer taslağı da defalarca gözden geçiril- denemeleri durdurmuş ve Amerika miş, değişiklik maddeleri eklenmişti. Birleşik Devletleri'nden de durdur- Kongre'nin açıbşından bir gün önce. masını istemişti. y y ğ ş ç ş Raporun, dış poliükayla ilgili bö- kendini hissettiren lümü alkışlarla karşılandı. Bizdeki analizi yapılmıştı. l Hanlamıyla alkış ".toplu onay" demektir. Bugün ise dış politikada saptanan Banş içinde bir arada var olma tezi eşiğine konferansa sunduğum bildirinin ana Bizde f d Y i düü tereddütlerin muna düşmüştük: dahası, silahlan- ma politikamız, ülkemizi felaketin götüren süreci başlatmışü. silahlanma harcamalannınğ fıkrini oluşturuyordu. Yeni düşün- GSMH içindeki payı, ABD'dekinin i b ükl ğ bi b k i k i k d ü i d k Afganistan'daki birliklerimizi çektikten sonra uygar dünyanın güvenini yeniden kazanabildik. Birlikleringeri çekilmesiyeni düşünce ilkelerinin uygulamaya geçirilmesi içingeniş ufuklaraçtı önümüzde. Bugün ise dış politikada saptanan ş y ş ç p y ilkelerin yanlış olduğunu kanıtlama cenin, bu sorunu, nükleer çağın ger- bir buçuk-iki katı düzeyindeyken, raporun son şekli elime geçtiğinde, Ve artık 25' Şubat 1986'daki 27'nci mücadelesi verildiği için ister iste- çekleri bağlamında değerlendirdiği- ABD'de sağhk hizmetlerine aynlan çok gerekli olduğu halde, Afganis- Parti Kongresi'negelinmişü... mez, onay ve coşkunun kitlesel do- ni söyledim. Banş içinde bir arada bütçe bizdekinin iki buçuk katıydı. lan'daki birliklerin geri çekilmesi SBKP Merkez Komitesi'nin 27'- ğası üzerine düşünceler yürütmek var olma ilkesini, smıf mücadelesi- Gerçi askeri alanda ABD'yle eşıt gu- konusuna aüfta bulunulmadığını n c i Kongre'ye sunduğu siyasi raporu durumunda kahyorum. O dönemde nin spesifık bir biçimi olarak gör- ce kavuştuğumuz ıçın böbürleniyor- farkettim. Oysa raporun ilk taslağın- bugün okurken,- eskiyle yeni arasm- ne olmuştu, birinci adamın her sözü- mekten vazgeçiyorduk artık. Saldır- duk ama, gjda ve gündelik ihtiyaç da böyle bir madde vardı. Peki şimdi daki kritik noktada mücadele veren nü alkışla karşılamayı alışkanlık mazlık, egemenliğe saygı, ulusal maddelerinin üretiminde ABD düze- neden çıkanlmıştı metinden? Kimin bir adamın, içinde bulunduğu dra- edinmiş parti yetkilileri yine disipli- bağımsızlık ve iç işlerine kanşmama yine yaklaşmayı hayal bile edemi- baskısıyla çıkanlmışü? ^ ^ m a ü k koşullan görüyorum. Bu ne uygun mu davranmışlardı? Gele- ilkesi temellerine dayanan bir arada yorduk. Felaket boyutlanndakı Hemen telefonla Gorbaçov'u a r a - ^ ^ yokluklann güvenliğimizı garantı al- dım ve bu madde raporda yer alma- ^ ^ - • üna aldığı ve ulusal çıkarlann ko- dığı takdirde, hem ülkemizde hem de ^ ^ runmasına hizmet ettiği söylenemez- dünyada kimsenin gerçek amacımızı ^ L x dı herhalde. Gerçı dünya sılah tıcare- anlayamayacağjru söyledim. Hk • tinde yüzde 28'lik bir payla lider Meseleye gelmeden önce şunu be- ^ B l konumundaydık ve Kalaşnikof u lirtmek istiyorum; biz ancak Afga- ^ B f c -^- - yüksek teknolojimizin sembolü hali- nistan'daki birliklerimizi geri çektik- M j^HH^^ ne geürmıştik; ancak yaşam stan- ten sonra uygar dünyanın güvenini ^K^ ^^^^^^^L ^^^^_ dartlan alanında dünyada 50'nci yeniden kazanabildik. Birliklerin ge- ^ A ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ Jİ^^B^ ^%JW%. sıranın altında, ortalama yaşam sıra- ri çekilmesi, yeni düşünce ilkelerinin ^L^^^^^HH ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^l^fl^L. lamasında 32'nci, bebek ölümleri JLIünyasilah ticaretinde yüzde 28'lik paylalider konumdaydıkve Kalaşnikofuyüksek teknolojimizin sembolü haline getirmiştik; ancak yaşam standardında 50. sıranın altında yer ahyorduk. alanında 50"nci sıranın üstündeydik. Böyle bir tabloda, ulusal güvenlik- ten nasıl söz edebiliriz? Devletler, salt askeri araçlan kul- landıklan sürece. ulusal gmenlıği tam olarak sajlayamazlar. Bu dev- letler bugün son derece elverişsiz koşullar altında bulunuyorlar. çün- kü dünyada siyasi etkinliğin ve ulu- sal çıkarlann korunması. kaynağını ekonomik. bilimsel, teknik ve mali öğelerde buluyor. Bu arada onca ya- tınmı gerektiren dev silah sistemleri de bugünün taleplerine rasyonel ni- telikte bir yanıt verecek durumda değil. Bu silahlann imha gücü öylesi- ne yüksek ki insanın, kendi ülkesi- nin, komşulannın. yani dünyanın yansını yok etme riskini göze alma- dan bunlan kullanması mümkün değil. Sovyetler Birliği'nin. nasıl, ne za- man ve neden nükleer silahlan istif etmeye başlamak durumunda kaldı- ğını araştınrsak, Amerikahlarla ara- mızdaki mesafeyi kapatmak zorun- da olduğumuz görülür. Sovyetler Birliği'nin 40'h yıllann sonu ve 50"- lerin başında kendi nükleer silah po- tansiyelini yaratması, nesnel gerekli- liklere uygun düşüyordu. Ancak nükleer ve konvansiyonel silahlan- ma yanşında. karşıt güçlere aynı simetri içinde yoğun ve ateşli biçim- de karşılık vermek yerine. daha az kapsamlı. ancak nitelik açısından çok daha iyi "yanıtlar" verebilirdi. Bizim sabırlı ve özverili halkımız. İkincı Dünya Savaşfndan yaralarla çıkarken. bir vandan da dünyayı fa- şizmden kurtarmış olmanın kendi ve ülkesi adına verdiği gururu taşıyor- du. Ne var ki sosyal ve siyasi alanda aşağılanmış. hiçbir şeyle baş edeme- >en insanlann oluşturduğu bir ülke- nin güvenliğini sağlamayacağı düşü- nülmeksizin. bu gurur insanlann elınden alınıverdi. Böyle bir ülkenin gerçeğinde insan. güvenliğin amacı değil, sadece araadır. Peki o halde. kimin güvenliğidvr söz konusu olan? Bugün bİ7i clcşiırcnler. vönclımı. ülkenin gmenliğini za>ıflatmakla suçluyorlar: Uluslararası faktörlcrin gözde büyütüldüğü. pereslroykanın başansı için gerekli olan ulusal güç öğelerine daha az değer verildiği önc sürülüyor. İçerideki rcformlann vo- ğun direnç karşısında ("rcnlcndiğini bilmesem ve bu ncdenlc daha ba^lan- gıçta da belirttiğim gibi iç poliıika dış politikanm gerisindc kalmami!> olsa, suçlamalan kabul edebilirdim. uygulamaya geçirilmesi için geniş ufuklar açtı önümüzde. Büyük olası- bkla, Afganistan'a ilişkin tavnmız sayesinde, Batı'yla ortakhk ve işbir- liğınin mümkün olduğu sonucuna varabildik. Ancak Kongre arasmdaki tartış- ma önçelikle dış politika felsefesiyle ilgiliydi. Gorbaçov'la gündelik te- maslanmız sırasında, düşüncelerde- ki, hiç bilinmeyen, açıkça söylemek gerekirse, tehlikeli yönde gelişen ha- reketlenmeyi sezinliyordum. Dog- malann koruyuculan açısından da tehlikeliydi. Tartışmasız kabul edi- len kurallan yıkmak isteyenler, bazı riskleri de göze almak zorundadır, çünkü "en kutsala" yönelik hiçbir hamleyi bağışlamayan koyu tutucu çizgi, otomatik olarak, "dinsizleri" cezalandırmak için yanıp tutuşan engizisyon kimliğjne bürünür. Dü- şüncelerin oluşturduğu bir dramada. yazannın ve savunuculannın traje- disi gizlidir hep. Bir düşünce ne ka- dar "tehlikeli" ise yayılması da bir o kadar tehlikelidir. Raporun içeriği üzerinde kendi kendime düşünceler yürütürken, bir yandan da içinde bulunduğumuz du- rumdan ancak' bu rapor sayesinde bir çıkış yolu bulabileceğimize inanç geüriyordum. Daha 1917 yılında ilan edilen, ay- nşık rejimli devletlerin banş içinde bir arada var olması (Koexistenz) kuramı, bloklar arası çaüşmanın te- melinde yatan, bir toplumsal-siyasi düzenin diğeri üzerindeki kaçınılmaz üstünlüğü kurahru ortadan kaldır- mamıştı. Banş içinde bir arada var olma kuramı, Marksizm'in tartışma- sız kabul edilen kurallannı da berta- raf edememişti. Pratik bakış açısına göre bu kuram, durağan ve edilgen bir durumu ifade ediyor; çünkü sınıf mücadelesinin aşın ateşli taraftarla- n, mücadeleyi devletler arası ilişkiler alanına taşıyorlar. Birbiriyle bağ- daşmayan unsurlan bağdaştırabil- mek, bu tutumu haklı çıkarabihnek için toplumsal düzenleri farklı dev- letler arasındaki banş içinde bir ara- dâ var olma kuramını, "sınıf müca- delesinin özgül bir biçimi" ilan etti- ler. Parti'nin 27'nci Kongresi'nde bu tanımlamanın rafa kaldınlması ve banş içinde bir arada var olma ilkesi- nin, devletlerararası ilişkiler alanın- da, kapsamlı bir formüle dönüştü- rülmesi gerekiyordu. Bu kesinlikle skolastik bir tanım- Askeri birliklerimiz Afganistan'dan geri çekilince bir anda kaybolan itibanmızı yeniden kazandık. adam, yeniye giden yolu çok iyi bili- yordu ama, halen eski düşüncelerde yaşayanlar bilmiyordu. Ortaçağ'da olsa böyle bir suç işleyen, yakılarak cezalandınhrdı. Ya bugün? Bir poli- tikacı odun yığınının üzerine çıkıp ateşe teslim olmalı mıdır? Havır. kendisiyle birlikte yeni fıkirlerini de kabul ettirebilmek için herkese ula- şabilen. içten ve anlaşıhr bir nokta- dan işe başlamak zorundadır. Yeni bir fıkir. çoğunluğun bilincini kavra- madığı ve böylece pratik eylemin motivasyonunu belirlemediği süre- ce, sözcükler toplamından başka bir şey değildır. Eğer insanlara on yıllar boyunca. farklı toplumsal düzene sahip devlet- ler arasındaki banş içinde bir arada var olma ilkesinin. aslında sınıf sava- şının spesifık bir biçimi olduğu telkin edilirse. başka fikirlerin bir çırpıda anlaşılıp benimsenmesi kolay değil- dir. Eğer sınıf mücadelesinin çıkar ve yasalannın, devletler ve uluslararası ilişkilerin üstünde olduğu, yıllar yılı insanlara dikte edilmişse. insanhğın ortak değerlerinin ilk ağızda öncelik- li konuma yükselmesi mümkün de- ğjldir. Hele Lenin'in >arattığı eser. telkin edilen önccliklerin temelini oluşturuyorsa. İdeolojik çatışmayla geçen. dün- yanın sistem ve bloklara aynldığı onca yıldan sonra, sınıf mücadelesi olsun olmasın. insanhğın kurtanl- ması adına tüm çatışma du\arlannın yıkıldığı, bağımlı ve bütünlük içinde bir dün\a varatılmasının gerekliliği, insanlara nasıl anlatılabilirdi? neklere uygun olarak, nasıl olsa lafta kalır düşüncesiyle mi onay verilmiş- ti? Raporda yer alan fikirlerin. siste- min sökülmesi anlamına geldiğini kimse kavrayamamış mıydı? Benim vardığım sonuç şu ki insanlar gönül- den alkışlamıştı, çünkü birçoğu deği- şim özlemi içindeydi. Ne var ki deği- şimin. kendi konumlannı da etkiîe- yebileceğinı henüz bilmiyorlardı. O uyumlu ortam. dış politika ala- nındaki yeni çizginin, yeni düşünce ilkelerinin gerçekten desteklendiği- nin kanıtıydı. Dogmatizmden kurtuimak İnançsızlıkla suçlanma tehdıdi al- ıında olduklan için zeki ve gerçekçi düşünen insanlann akhna bile üstün gelen sarsılmaz dogmalann. artık sarsıldığını görü>ordum. Akılcı ve etkili bir yeniliği gerçekleştinnek için girişilen her denemenin, tanınmaz hale getirdikleri öğretinın saflığını koruyan en üst gücün direnciyle kar- şılaştığı. eski dönemlerdeki sorunla- nmı anımsıyordum. Her şeye hük- meden dogmatizmin zincire vurduğu zekâ ve istenç gücünün. ne denli ge- niş bir potansiyele sahip olduğunu biliyordum. Ve biz artık dogmatizm- den kurtuimak zorundaydık eğer ülkemizin gelişmesini istiyorsak. Dışışlcn Bakanı sıtatıyla, mutlu olmak için kendi kişisel nedenlerim de vardı. Meslektaşlanm ve ben. kendi amaç ve çabalanmıza yakın bir çalışma programı yürüıüyorduk. Çalışmalarımızın çok kesin ve net çizgileri vardı. Olası bir nükleer sa- vaşı durdurmayi amaçlayan belgeler var olma kuramı, sınıf mücadelesi sloganlanyla bağdaşmıyordu. Bir arada var olma ve sınıf mücadelesi- nin sürdüreceği mantık dışı ortak yaşam (sembiyoz) çıkmaz sokakta son bulurdu ancak. Devletler arasın- daki ilişkilerin "sınıf mücadelesi" düşüncesiyle koordine edilmesi. top- lumsal ve siyasi düzeni farklı devlet- ler arasında karşılıklı işbirliğine gi- den yolda önemii bir handikap oluş- turuyordu. Önümüzde çok büyük bir engel da- ha bulunduğunu söyledim: İki sistem arasındaki çatışmanın, çağımızın karakteristik özelligi olduğu tezi. Eğer insanhk bugün, sall bir arada \ar olma ilkesinin koşullan altında varhgını sürdürebilecek durumday- sa (sürekli çatışma koşullan altında geleceğini kuramayacağı kuşku gö- türmez) o halde, sistemler arasındaki çatışma, yaşadığımız çağın başlıca eğilimi olarak değerlendirilemezdi. Tarihin gündeminde artık. karşı- lıklı bağımlılık gerçeğinin ortaya koyduğu. devletlerarası işbirliği eği- limi vardı daha çok. Ulaştığımız her nokta Şovyet- Amerikan ilişkilerinde yeni bir nite- lik, catışmadan anndırılmış bir diya- log. şiddet ve çattşma yöntemlerinin reddedilmesi, uluslararası sorunla- nn siyasi yöntemlerle çözümlenmesi yaklaşunı yukanda sıraladığım yar- gılann sonucuydu. Ulaştığımız sonuçlar. ülkede geniş destek bulmakla birlikle. nüfuz sahi- bi bazı kişilerin eleştirisine uğruyor- du. Örneğin Yegor Ligaçov (16) lav- nnı şöylc açıklıyordu: Bizc hu tür POLmKAVEOTESI MEHMED KEMAL Gerçek Edebiyatçu. Taksim'de, Atatürk Kitaplığı'ndaki söyleşiden çıkarken rastladtm. "Vay hocam, siz de burada!.." "Konuşanlan dinledim." Ankaralı yıllarımızda hemen her gün birbirimizi görür- dük. Kızılay'a çıkıldığında kim kimi görmez, avuç içi kadar yerdi. Geçmişe bakarsak, ikimiz de eski Ankaralı sayılır- dık. Üstat Bodrum'a göçtü, ben Istanbul'a geldim. Arada uzun bir kopukluk oldu. Istanbul'a geldiğini duyunca, "Hayrola?" dtye sordum. Hepsini satnk, savdık, buraya yerleştik. insan yaşlanı- yor. Bodrum uzak; doktora, eczaneye gerek var. Ne de olsa Istanbul, her şey bulunur." "Nerede oturuyorsunuz?" '•Hisar'da..." Yerini söyledi. Meyhanelerin bulunduğu merdivenlerin başında oturuyormuş. "Kitaplar?" diye sordum. "Uzun külfet, zor taşıdık. Sonrası ne olacak bilmiyo- rum." "Hepimizin kaygısı bu dert değil mi?" Irili utaklı, büyüklü küçüklü demeden böylesi toplantıla- rın çoğunda rastlıyordum. Bu yaşında edebiyat toplantıla- rını kaçırmıyordu. Kapıdan çıktık, yokuş yukarı yürümeye başladık. "Ede- biyat, edebiyat..." diye geçirdim içimden, Cevdet Kudret gerçekten bir edebiyatçı idi. Edebiyatın her dalında birkaç kitabı vardı. Ytllarını boş geçirmemişti. Bir yanıyla da edebiyatımızın "Yedi Meşale" kolundan- dı. Yedi Meşalecilerin yedincisi ve son temsilcisi oluyordu. Sayacak olursak Sabri Esat, Zîya Osman, Muamrner Lûtf), Vasfi Mahir, Kenan Hulusi, Yaşar Nabi, Cevdet Kudret... Şiirden başlayarak edebiyatın her türünde kitaplar ver- mişti. Bunlar, dediğim gibi şiir, öykü, roman, deneme, oyun, okullar için kitaplar. Bir dönemde adı yasaklararası- na girdiğinden çoğu kitaplarını takma adla yazmıştı. Soya- dını Solok aldığından peşine düşmüşler, mimlemiş'erdi. 1950'den sonra uzun süre kalemiyle geçinmek zorurvda kalmıştı. Kitaplarını sıralayalım: Birinci Perde (şiir), Stnıf Arkadaşları (roman), Havada Bulut Yok (roman), Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman (üç cilt), Dilleri Var Bizim Dile Benzemez (makale), Kara- göz (üç cilt), Orta Oyunu (araştırma), Sokak (öyküler), Okullar İçin Edebiyat Bilgileri. Oynanan ve oynanmayan oyunları da şunlar: On ölüm Şarkısı, Tersine Akan Nehir, Rüya İçinde Rüya, Kurtlar, Danyal ve Sara, Hamle Et, Ya- şayan Olüler. Aldığı ödüller arasında Kalemin Ucu ile Sedat Simavi ödülü, Türk Dil Kurumu ödülü ve Edebiyatçılar Derneği onurödülü vardır. Cevdet Kudret, 7 Şubat 1907'de Istanbul'da doğdu. Is- tanbul üsesi'ni bitirdikten sonra, Hukuk Fakültesi'ne gitti. Dahaliseöğrencisi iken "Yedi Meşaleciler'ekatıldı. Hukuku bitirdi, ama edebiyat öğretmenliğini meslek ola- rak seçti. Ankara ve Kayseri liselerinde öğretmenliği var- dır. Faruk Nafız, Orhan Şaik, Şükrü Kurgan, Necmettin Halil, Fevziye Abdullah gibi öğretmenlerin döneminde sa- yılı edebiyatçıydı. Benim Ankara Erkek Lisesi'ndeki öğrenciliğim sırasın- da öğretmendi. Doğrudan doğruya öğrencisi olamadım. DP'nin iktidarında öğretmenlikten uzaklaştırılınca bir süre avukatlık yaptı. Bunlann yanıbaşında dilin sadeles- mesi, türetilmesinde büyük emekleri vardt. Hep emekten yana bir edebiyatçı oldu. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 1/ Meyvesi zeytine benzeyen, çiçekleri hekimlikte kullanı- lan ve yurdumuzda süs bitkisi olarak ye- tiştirilen bir ağaç... Bir nota. 2/ Karak- ter... Diyalektik. 3/ Müslümanhktan ön- ce Medine kentinin adı... Radyumun simgesi. 4/ lri yapı- lı, tombul. 5/ Bekta- şi dervişi... Uç bölü- mü geniş bir tür kı- hç. 6/ On iki hay- vanlı eski Türk takviminde timsah yıhna verilen ad... Istem dışı yapılan hareket. 7/ Türkiye'nin plaka işare- ti... Bilimsel araştırmalarda kullanı- lan bir deney hayvanı. 8/ Aksa.ray ilinde, Bizans dönemine ait pek çok dinsel yapının bulunduğu unlü vadi... Notada durak işareti. 9/ Japon kö- kenli bir dövüş sporu. YUKARffiAN AŞAĞIYA 1/ însanın sabnnı tüketecek derece- de yavaş iş gören. 2/ Tarımda kullanılan azotlu gübre... Parça, dilim. 3/ Tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı... Lityumun simgesi. 4/ Satrançta özel bir hareket... Yağmur suyunun biriktiği çukur yer. 5/ Sevap... Küçük bir may- mun türü. 6/ Yaylı bir çalgı... Eski dilde rüzgâr. 7/ Yelkenin ucunda ip geçirmek üzere yapümış göz. 8/ Istanbul'un eski ad- larından biri. 9/ Imkân... Asker. CATAMARAN HOTEL Her tatil güzel bir anı olarak kalmalı... 7 gece, 8 gün l.OOO.OOO.-TL Günlük 160.000.-TL *Deniz kıvısında *Yüzme ha\u/lu s- Kliıııalı Denizi ve doğasıyla Bodrum Catamaran Hotel Bizimle tunışm. ke> itli bir tatil yapın. BODRUM Tel : ( 6144 ) 7404 - Faks : ( 6144 ) 7324 ISTANBUL : Tel : ( 1 ) 542 26 71 - ( 1 ) 572 02 74 ÖZGÜRLEŞME EYLEMİ: KÖY ENSTİTÜLERİ Mebmet Başaran 10.000 lira(KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-Istanbul Ödemeti gönderilmez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle