Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15TEMMUZ1992 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Kaıtal
Festivali'nde
bugûn
•KühürServisi-11. Kartal
fesnvali kapsanunda bugûn
•îsaatl7.00'de Kartal
Weydam'nda Sami
JCaraören ın yöneteceği
*" Basın ve Sorunlan' paneline
lSail Güreli, Mustafa
Ekmekçi, Orhan Birgit ve
ISecmi Tanyolaç katılıyor.
Aynca 14.00-20.00 arasında
Kartal Rıhtım Park'ta Türk
Vazarlar Sendikası'nın
düzenlediği, 14.00-18.00
arasında da Cumhuriyet
KJtap Kulübü'nün organize
ettiği konuk yazar ve şairlerle
söyleşi ve ımza programı
gerçekleşurilecek. Gençlik
konserleri kapsanunda da '
Kartal Gül Bahçesf nde
'îkbal-GrupTürkü',
Gürcistan Halk Danslan
Topluluğu, Bostancı sının
Kartal Beledıye Parkı'nda da
Grup Büyülüyelken ve Grup
Vhsky izlenebilinir.
'Yahudileri
İnönü kuptardı'
•ANKARA(ANKA)-
California Üniversitesi'nda,
Osmanlı ve Türk tarihi
okutan Prof.Dr. Stanford
Shaw, bugün
Heybeliada'daki İnönü
Evi'nde, "İsmet İnönü
döneminde soykınm
tehlikesinde musevilere
Türkiye'nin kanatgermesi"
konulu bir konferans
verecek. İnönü Vaakfı'nca
düzenlenen konferansta Prof
Shaw, bir süre önce ortaya
atılan "Türk hükümeti
Nazilerle işbirliği yaparak
sooykınmına yardım etli"
yolundaki iddıalara yanıt
verecek. Standford Shavv'un
Türkçe vereceği konferansa
Baaşbakan Süleyman
Demirel ile Başbakan
Yardıması Erdal İnönü'nün
de katılması bekleniyor.
Olimpiyat'a
mûzik
• Kûltür Servisi - 'Son
İmparator" fılmının müziğini
gerçekleştiren Ryuichi
Sakamoto, 25 temmuzda
başlayacak Yaz
Olimpiyatlan'nın açıhş
töreni müziğini haarhyor.
Barselona kentindeki açıhş
töreninde Sakamoto,
dünyanın dört bir yanından
milyonlarca izleyianin
önünde kendi bestesi olan
parçayı büyük bir senfoni
orkestrasıyla seslendirecek.
İspanyol yönetmen Pedro
Almodovar'ınfilmlerinede
müzik yapan Sakamoto,
İtalyan yönetmen Bernardo
Bertolucci'nin 'Son
İmparator' adlı filmine
haarladığı parçayla En İyi
Film Müziği dabnda Oscar
ödülü de alnuştı.
'#20. ULUSLARARASIISTANBUL FESTİVALİ
AKM'de bir resital veren Katia&MarieUe Labeque kardeşier, bu akşam John McLaughling ve triosuna Açıkhava'da eşlik edecekler. (İBRAHİM GÜNEL)
Caznı ayağı öyle değü• Katia ye Maçelle Labeque Pivano Ikilisi ile John McLa-
ughlin Üçlüsü, bu akşam Açıkhava'da birlikte çalacak.
Klasikçi Labeque'ler caza vurgun. Cazcı McLaughlin ise
klasiğe tutkun.
Kûltür Servisi - Katia ve MarieDe La-
beque piyano ikilisi ile John McLaughlin
Üçlüsü bugün İstanbul Festivali'nin en
ilginç konserlerinden birini verecek.
Dün Atatürk Kültür Merkezi'nde bir
kJasık müzik konseri veren Labeque
Kardeşier, bu akşam Açıkhava Tiyatro-
su'nda John McLaughlin (gitar), Trilok
Gurtu (vurmalı çalgılar) ve Dominique
Di Piazza (bas) ile bir araya gelecekler.
John McLaughlin Üçlüsü'nün kendi
başına vereceği konser ise yann akşam
yine Açıkhava'da.
Katia Labeque, ünlü İngiliz gitara
John McLaughlin'le yalnızca yaşamını
değil, caz tutkusunu da paylaşıyor. Sü-
reklj yenilik peşmde koşan Labeque
Kardeşler ve McLaughlin son yıllarda
bir araya gelip caz ve doğaçlamalar içe-
ren konserler de veriyorlar.
Klasik müziğin yanı sıra caza da bü-
yük ilgi duyan Labeque Kardeşler'den
Katia, McLaughlin'in CBS için doldur-
duğu plakta yer aldı ve onun gitar ve pi-
yano için bestelerini seslendirdi. Öte
yandan, Latin Amerikalı genç caz piya-
nisti Micbel Camilo'ya Philharmonia
Orkestrası'nca Labeque Kardeşler için
bir parça sipariş edildi. Labeque'lerin
son plaklanndan Renklerin Aşkı tü-
müyle caz parçalanndan oluşuyor. Ka-
tia ve Manellc, Renklerin Aşkı' nda sy-
nthesizer çabyorlar.
1960'lann sonlannda ABD'ye yer-
leşen John McLaughlin, Lifetime adlı
ünlü caz grubuna kaülmış, Wayne
Shorter ve Miles Davis ile çalmış, 1970'-
lerin başında davulcu BUly Cobham ve
kemana Jerry Goodman ile yapüğı My
Goals Beyond yılın en iyi plağı seçibnişti.
Daha sonra kurduğiı 'caz fusion'
gruplanmn en parlağı Mahavishnu Or-
kestrası efsane topluluklar arasına giren
McLaughlin, calışmalannı bir yandan
da Carios Santana ile sürdürmüştü.
Müziğinde gerçekleştirdiği sürekli ye-
niliklerle ünlenen McLaughlin, yalnızca
akustik gitar çalma isteğiyle Shakti gru-
que'lerin bunu kurmuş, David Sanbum ve Chick
Corea ile işbirlığine gjtmişti.
Friday Night in San Francisco ve Pas-
son, Grace and Fire adlı efsane albüm-
ler ise McLaughlin"i Paco de Lucia ve
Al Di Meola gibi iki büvfık gitarcıyla bir
araya getirmişti. McLaughlin'in Akde-
niz adlı gitar konçertosu ise ünlü gitarcı
ve İskoç Ulusal Orkestrası tarafından
18. İstanbul Festivali'nde 'yorum-
lanmıştı. 1988'de klasik müziğe yönelik
çalışmalannın yanı sıra, Afnka asıllı AJ-
man basçı Kai Eckhardt-Karpeh ve
Hintli vurmalı çalgılar virtüozu Trilok
Gurtu ile kendi üçlüsünü kuran McLa-
ughlin, 18. Uluslararası İstanbul Festi-
vali'nden sonra bir kez daha İstanbul'-
da. Ama bu kez basçı Eckhardt-Kar-
peh'in yerini Fransız basçı Dominique
Di Piazza almış durumda.
Başsağlığı mektuplan bir gerçeği
ortaya çıkardı
RessamVan Gogh
'yalruzadam'değildi
AMSTERDAM (Reuter) -
Tablolan günümüzde rekor fi-
yatlara satılan Hollandalı res-
sanr Vincent van Gogh , genel
kanınıntersine,dostuolmayan,
yalnız, zamanında değeri an-
laşılmamış bir ressam değildi.
Amsterdarn'da yeni açılan bir
sergi, Paul Gauguin, Henri de
Toulouse-Lautrec ve Claude
Monet gibi ünlü ad-
lann,daha ogünler-
deVan Gogh'u hem
bir ressam hem de
bir dost olarak yü-
celttiklerini ortaya
koyuyor.
Hollandalı res-
samın yapıtlannın
dünyadakı en bü-
koleksiyonur.unyer
aldığı Van Gogh
Müzesi'ndeki Bü-
yük Bir Ressam
Oldü başlıklı sergide, Van
Gogh'un 1890'da37yaşındain-
tihar etmesinden sonra, erkek
kardeşi Theo' ya ve ailesine
gönderüenvebugünekadarpek
az bilinen başsağlığı mektup-
lanna yer veriliyor. Sergiyi dü-
zenleyenler, Van Gogh'a sevgi
ve hayranlıkla dolu olan baş-
sağlığı mektuplannın, kamuo-
yundaki 'yalnız Van Gogh'
imajını degiştireceğine inanı-
yorlar. Yaşamının son aylan-
nda Hollandalı ressamm teda-
visinı üstlenen Dr. Paul Gac-
het, mektubunda Van Gogh'-
tan bir 'dev' ve 'sanat şehıdf
diye söz ediyor. Toulouse-
Lautrec ise 'Benim ne kadar
yakın bir dostum olduğunu ve
bana olan sevgisini her fırsatta
nasıl gösterdiğini bilirsiniz' di-
yor. Sergide yer alan
en dokunaklı mek-
tup, Gauguin'in
mektubu: 'O benim
cok yakın bir dos-
tum ve gerçek bir
ressamdı. Günü-
müzde pek az rast-
lanan gerçek bir res-
sam!' Bılindıgı gibi,
VanGoghl888No-
eli'nden iki gün
önce Gauguin'le
şiddetle bir tarü-
şmaya girmiş ve sonra da ku-
lağının bir bölümünü kesmişti.
1990'da Van Gogh'un ölü-
münün 100. yılı dolayısıyla
Amsterdam'da düzenlenen
büyük sergiyi dünyanın dört
bir yanından gelen 900 bin kişi
gezmişti. öte yandan, aym yil
Van Gogh'un Dr. Gachet'nin
Portresi' adh tablosu müzaye-
dede 82.5 milyon dolara alıcı
bularak dünya rekoru kırmıştı.
SinemaGenel Müdürlüğüneatanmıştı
Ongörengörevireddettiçok teşekkürediyorum. Ne var
ki, atamam yapılc
Kûltür Senisi-Küitür Ba-
kanlığı Sinema ve Telif Hak-
lan Genel Müdürlüğü'ne ata-
nan gazetemiz yazarlanndan
Mahmut Tali Ongören göre-
vinden vazgeçtiğini belirtti.
Öngören, görevine başlaya-
cağı günde, bu görevden vaz-
gecmesinin nedenini şöyle acı-
kladı:
" Ashnda Sayın Kültür Ba-
kanı Fikri Sağlar. Müsteşar
Emre Kongar ve Müsteşar
Yardıması Gülşen Karakadı-
oğlu'na beni böyle bir göreve
getirmeyi düşündükleri için
y
yapıldıktan sonra
Güvenlik Soruşturması'nın
sonucu bekleme ve her türlü
sonuca göre yapılabilecek işle-
me de boyun eğeme zorunlulu-
ğunu en son dakikada öğren-
dim. Bu, gerçekten iyi nıyetli
bürokratlan da aşan bir du-
rum. Oysa ben insan haklan
mücadelesi içinde güvenlik so-
ruşturmasının kaldınlması-
ndan yana bir tavır koymuş ki-
şiyim. Şimdi kalkıp bu gibi so-
ruşturmanın olumlu ya da
olumsuz sonuçlannı göze al-
mayı kendimeyediremedim."
Festivalde Oxford Şehir Orkestrası'nı yöneten Cem Mansur:
Bestedlerinhayalgücü çalgıların ötesinde
EVİN tLYASOĞLU
Cem Mansur, geçen hafta
Aya İrini'de Oxford Şehir Or-
kestrası'nın iki konserini yönet-
ti. Birind konserde Peter-Lucas
GraFın flütüyle kaüldığı bol
Mozarfb bir program, ikıncide
Londra Pro Musica Korosu'-
nun kaüldığı Haendel'in Mesih
Oratoryosu seslendırildi. Cem
Mansur ilk kez Aya İrini'de bir
konser yöneü'yordu.
1957 doğumlu şefimiz yirmi
yaşında ciddi bir müzik eğiti-
mine başlamış, 1981'de Guild
HaD Müzik Okulu'nu bitirmiş;
İstanbul Devlet Operası'nda,
İngiliz Oda Orkestrası'nda ve
1989'dan bu yana Oxford Şehir
Orkestrası'nda şeflik görevi
üstlenmiş. Bu orkestrayla Av-
rupa'nın çeşitli kentlerinde tur-
nelere katılmakta.
- Keşke müziğe daha erken yıl-
larda başlamış olsaydıra dediği-
niz oluyor mu?
- Her zaman diyorum deme-
sine, ama şu anda o kadar
önemli değil artık. İnsan sürekli
birgelişmehalinde. Her zaman,
tamamlanmamış bir şeyler var.
Altı yaşında da başlasaydım
yine eksiklerim olacaktı. Şu an
hcrhangi bir geri kalmışlığım
yok. Ashnda işin güzellığı de,
hep tamamlanmamışı duyabil-
mekte. Yoksa emekli olursu-
nuz.
- Gençlere, müziğe daha
kücük başlamalannı öğütkr mi-
amz?
- İsteyen istediği yaşta baş-
lasın. Harika çocukluk kendine
özgü bir olay. Sonunda bazen
harikalığı gidiyor, çocukluğu
kalıyor.
• On yaşoıda bir piyanisti, yir-
mi yaşmda bir şancıyı keyifle
dinliyorsunuz, ama şeflik bir bi-
rikim işi. Otuzundan önce pek
durup oturmuyor değil mi?
- 25 yaşında yaptığını o anda
harika sanıyorsun. Oysa geri
dönüp baktığında, değil.
Önemli olan o koşullar içinde •
tutarlı olması.
- öoceki söyleşilerimizden bi-
rinde, 'Bestednin eseri yazdığı
cağ, içinde yasadığı dönem, o
eseri anlamakta büyük önem
taşv' demiştiniz. Hala her yö-
neteceğiniz eser için, yazıldığı
dönemin araştırmasını yapıyor
musumız?
mek, bazı tür müzisyenler için
gecerli. Baalan içgüdüsel halle-
diyor. Kendi dünyamda duy-
gusal olarak zor yaklaştığırn
besteciler için o çağı incelemem
çok yararb oldu. Orneğin Berli-
oz'da bir problemim vardı:
ce" dediğimiz serbest çahşan-
lar. Tümü de çok profesyonel.
İngiltere'de bütün orkestralar
artık bu statüde. Orkestranın
kullandığı bir b'ste var. Müzis-
yen başka yerde anlaşma yap-
mışsa bir sonraki geliyor sırada.
• Oxford Şehir Orkestrası'nın şefı Cem Man-
sur, "Harika çocukJuk kendine özgü bir olay"
diyor. "Sonunda harikabğı gidiyor, çocukJuğu
kalıyor bazen."
•Aya İrini'de ilk kez konser yöneten Cem
Mansur, Oxford Şehir Orkestrası ile Avrupa'-
nın çeşitli kentlerinde turnelere de katılıyor. 35
yaşmdaki Mansur, İngiliz Oda Orkestrası'nı da
yönetmişti.Orkestra şefi Cem Mansur
- Çağa ne kadar yaklaşabilır-
sen o kadar yararlı. Müzik as-
hnda çok soyut bir sanat dalı.
Çağ hakkında dünya kadar
araştırma yapıp müziğe ya-
kmlığı olmayan insan, ona
hakkım verecek demek değil-
dir. Müziği "entelektüalize" et-
Onun Fransız romantizmini
kavrayamamışüm. O dönemin
Fransız şürini, tiyatrosunu
okuyarak yaklaştım.
- Bir süredir yönetmekte ol-
duğunuz Oxford Şehir Orkest-
rası'nın yaptsı nedir?
- Üveler değışken. "Freelan-
- Kalite değismiyor mu?
- Orkestradaki ilk perfor-
mansında memnun bırakma-
mışsa bir daha çağnlmaz o üye.
- İngiliz müzik tarihi Purceü
ve HaendeTden sonra uzun bir
süre üretünine ara vermiş, ancak
vimünci yüzyü başjyla Avrupa
müziğine katkdarda buhmmuş,
Elgar, Vaughan VViUiams, Wal-
ton, Britten gibi besteciJerden
sonra bugünkü İngiliz bestedleri
incelemeye daha çok firsatmız
ohıyor mu?
- Bence yaşayan en büyük
besteci Mkhael Tıppet Pek çok
cağdaş İngiliz besteci var ilgi
duyduğum ve programlanma
katmaya çahşüğjm.
- Günümüzde çağına uygun,
özgün çalgılarla icra moda ha-
üne geldi. Siz ne düşünüyor su-
nuz?
- Plak şirketleri bu olayı çok
sömürdü. Bütün repenuan
baştan kaydetmeye bahane
oldu. Barok ve Klasik dönemin
sazlannı kullarup o zamanın
üslubu içinde çalmak ilginç bir
araştırma. Bugüne kadar ara-
dan geçen romanük akımın et-
kisini de unutmamak gereki-
yor. Bir yerde, bu tür eserlerin
üzerindeki tozu kaldırmak olu-
yor bu.
Bence daha önemlisi, Barok
ve Klasik çağın cümle yapısına
uygun çalış stilini modern çalgı-
lara uyarlamak. Besteci 200 yü
önce bir şeyler yazmışsa ve hala
bize bir şeyler söylüyorsa, o
söylediğinin üzerine basmak
gerek; Haendel'i Brahms gibi
çalmak değil.
Müziği yaşatan çalgıların
bugün geldiği nofctada, eseri
müzelik bir hale getirmeden
seslendirmek. Bach, "Goldberg
Çeşitlemeleri"ni klavsenin
kısıtlı ses dinamiğinden öteler-
de hayal etmiş mutlaka.
Çalgının geüşmesi daima ar-
kadan gelîniş. Bestecilerin ha-
yalgücü kullandıklan caJgılann
ötesindeymiş.
FESTİVALDE BUGÜN
• John McLaughlin İ'çlüsü ile
Katia ve MarieOe Labeque Pi-
yano İkilisi / Açıkhava Tiyatro-
su, 21.30
FESTİVALDE YARIN
•John McLaughlin Üçlüsö /
Açıkhava Tiyatrosu, 21.30
STODYOIMGEA Y L I K M Ü Z İ K D E R G İ S İ
ELTON JOHN
NICK CAVE
GARY MOORE
KISS
PEARLJAM
MISSION
BLACK CROVVES
CARTER
DAVİD BOWIE+
Kadir Çöpdemir - Erdal Göksoy - Burak Eldem
Orhan Kahyaoğlu - Gökalp Baykal - Adnan Özer
Barbaros Devecioğlu - Murat Beşer
Ceyhun Canbazoğlu - Eyüp S.lblağ - Abdülika
Afşin Akın - Recep Karaş - Mert Özmen - Murat Ersan
Cengiz Alkan - Nezih Onur - Alan Hosman
• Merkez Gazete Bayilerinde
• Bazı Pfakçılarda • Bazı Kitabevlerinde
İSTEME ADRESİ:
Zeynep Sultan Cami Sok. 21 Alemdar Mah.
34410 Cağaloğlu-istanbul Tel: 512 16 36 - 512 36 76
Bulaşıkçılıktan fotoğrafçılığa, edebiyat öğretmenliğinden yazarlığa Tekin Sönmez
Bu düııyaııııı eveilleşıııeyeıı yaratddarmdan
AHUANTMEN
Hindistan'ın büyülü dünya-
sını solumuş olduğu belli olu-
yordu zaten. Gazetemizde ya-
yımlanan "Hiodistan Büyüsü"
başlıklı yazı dizisini gazetemize
getirdiğinde, Tekin Sönmez ger-
çekten de bir Hintli gibiydi. Ka-
rarmış teni, ince bedeni, san-
daletleriyle, onu daha önce gör-
memiş olanlar hemen sordu:
"Kirobur
Bir yabana. Belki de değil?
Tanıdık. ama sanki biraz uzak.
Bir yazar. Sanatçı. Sürekli ara-
yan, soru soran ve sorgulayan,
bir gezgin gibi hep yeni bir şeyi
keşfetmek için uğraşan, hiç yo-
rulmadan 'yflröyen' -Hindistan,
Meksika, Guatemala, İsveç,
Almanya yalnızca birkaç du-
rak-, dünyanın kendi deyimiyle
"evcilleşmeyen yaratıklan"ndan
biri Tekin Sönmez.
Onun yoiculuklan asbnda
hepimizin yaşamda bir kez,
ama hayır, belki de tüm bir ya-
şam boyunca çıkmamız gere-
ken yolculuğa benziyor: Bu,
kendi yolculuğumuzdan, ken-
dimizi keşfetmemiz için gere-
ken çabadan başkası değil.
Onun için, "Ben kendimi her
yerde yabancı görüyorum" de-
yince yadırgamıyor insan Sön-
me7'ı:
"Kendimi kendi içimde de ya-
bancı görüyorum. Kendimi ken-
dime tanımlamakta zorluk çeki-
yorum. Kuşkusuz bütün ömrüm
kendimi tanunak için geçti. Ben,
ben olabildim mi onu da bilmiyo-
rum. Her yerde yabancıyım,
ama bununla birlikte her yerde
bir parçam var gibi de geliyor
bana. Ayrıldığım her yerde bir
parça bırakıyonun ve gideceğim
her yerde de bir parçamı bulacak
gibiyim."
ranıyor, yalnızca sezgileriyle
konuşuyor:
"Kültür köklerim Anadolu'-
dan geliyor. İÖ 7 binlere da vanı-
yor bu kültür. Bunun içinde İsla-
mivet'in ne kadar yeri olabilir
onu ben bUemem. Ama sezgileri-
me dayanarak sövleyebilirim ki
İslamiyet bana ne kadar yakınsa
ötekiler de o kadar yakın. Ben
bir sanatçı olarak yansız da kal-
mak istiyorum. Bununla birlikte
Cermen coğrafyası da beni ilgi-
• Bir 'yabana'. Belki de değil. Tanıdık, ama
sanki biraz uzak. Bir yazar. Sanatçı. Sürekli ara-
yan, soru soran, sorgulayan; bir gezgin gibi hiç
yorulmadan yürüyen biri.Kendi deyimiyle, bu
dünyanın 'evcilleşmeyen yaratıklanndan.'
Tekin Sönmez'in ilginç bir
öyküsü var. Anadolu'da geçen
çocukluğu, bulaşıkçılıktan fo-
toğrafçılığa, edebiyat öğret-
menliğinden yazarlığa dek uza-
nan upuzun bir serüven. onun
yaşamı. Dokuz yıldır Türkiye'-
den uzak. Dönmeve de pek ni-
yeti yok gjbi. Türkiye'de de git-
tiği onca ülkede olduğu gibi, bir
yabancı sonuçta. "DinB" değil.
ama bütün dinlere saygılı, bü-
tün dinlerden bir şey öğrenme-
ye bakıyor. Kendinden söz
ederken, son derece özgür dav-
lendiriyor. Maya-Aztek de beni
ilgilendiriyor. Çünkii ben koz-
mosun bir parçasıyım. Ve koz-
mos bilincinin haşan, ele avuca
sığmaz ve aykın hastalıklı çocu-
ğuyum da.
Belki kozmos bilincini kendün
tam edinebilseydim, onu ancak o
kadar güzel, mükemmel kulla-
nabilseydim, o kadar hastalıklı
olmayacaktim ve beni doğuran
bu doğanın, bu dünyanın, bu gü-
zeüiklerin rahmini parcalayan
ve onu işlemez hale getiren sayrı-
lı bir varlık olmavacaktım. Bu
nedenle kozmosun bir parçası-
yım, ama kozmosun aynı za-
manda hastalıklı bir parçasıyım
da."
Tekin Sönmez'in Türkçe
yazdığı kitaplan. yalnız Türk
okuruna yönelik değil. Türkçe
bir söylem tutturmaya çalışı-
yor, ama kendini "Avnıpalı"
bir yazar olarak görüyor. "Gi-
zem ve Büyü", "Hindistan Rü-
>alan'\ "Kadınlar Vardı" ve
"Söylence Berlin", kitaplann-
dan birkaçı.
Son kitabı "Söylence Bertin"i
Berlin Kültür Senatosu'ndan
aldığı bir burs ile kaldığı Ber-
ün'de ya2mış. Kitapta kişi ya-
bana, konu yabanalaşma.
Erotik bir kitap. Sönmez'in
teknik olarak' Türkiye'de bu
anlamda 'usta* diyebileceği bir
yazar yok. Avrupa'yı merkez
alarak çok kültürlü ınsanlan
tanımaya çalışıyor Sönmez.
"Söylence Berlin"i şöyle anlatı-
yor:
"Onbinlerce insan bir Helga
arayışındadır, evlenip orada ka-
labilmek için çalışma ve oturma
izni alabilmek için. Bu Helga'vı
anlattım biraz. Gümimüz Hel-
ga'sını. Gflnümüz Helga'sını
arayanı anlattım. Biraz da poli-
siye yam var kitabın. Politik bir
sığınnıacı da var... İsterseniz ge-
risini okura bırakalım..."
Tekin Sönmez, yeni kitabı "Söylence Berlin"de biraz erotik, bi-
rstr polmye bir öykü anlatıyor. (İBRAHİM GÜNEL)