Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r
5HAZİRAN1992CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Payarotti
geliyor
• Kültür Servisi- Ege
Seramık'ın kuruluşunun 20.
yıldönümü etkinlikleri
nedeniyle 9 haziran salı
akşamı Abdi İpekçi Spor
Salonu'nda bir konser
verecek olan ünlü İtalyan
tenor Luciano Pavarotti,
pazar günü İstanbul'a
geliyor. Konserle ilgili son
hazırlıldarsürerken, bilet
saüşlanna Çırağan Sarayı.
Cemal Reşit Rey Konser
Salonu, Mecidiyeköy'deki
Ege Seramik Shovv Room,
Galleria ve Dışbank
Çiftehavuzlar şubesinde
devam ediliyor. Üç tır dolusu
eşyasıyla 7 haziranda
Türkiye'ye gelecek olan.
Pavarotti'nin onuruna 8
haziranda Çırağan
Sarayı'nda davet verilecek.
Sezonun son
müzayedesi
Kültür Servisi- Antik AŞ'nin
1991 -1992 sezonunun son
müzayedesi "Türkiye
Korunmaya Muhtaç
Çocuklar Vakfı" yararına
gerçekleştirildi. 146.
müzayedede Kenan
Evren'in bağışladığı özel
gümüş kutu içindeki Kâbe
Maketi'ni işadamı Mehmet
Gazioğlu 30 milyon
ödeyerek satın aldı.
Müzayedenin en pahalı
eseri 300 milyon liraya
satılan 800 ayar Fransız
eksport damgalı gümüş
mangal oldu. Diğer en
pahalı eserler arasında 190
milyon liraya alıcı bulan
tombak leğen ibrik, 110
milyon liraya satılan
Süleyman Seyyit'in
natürmort yağlıboya
tablosuve 70 milyon liraya
ampir tuvalet aynası yer
aldı.
Tarihçinin
Mutfagı
Kültür Servisi-Tarih
Vakfı'nın düzenlediği
"Tarihçinin Mutfağı"
toplantı dizısinin altıncısı
yarınyapılacak. Buayki
konuk tarihçi, halen ABD'de
Princeton Üniversitesi'nde
görev yapan Prof. Dr. Halil
fnalcık. Osmanlı tarihi
alanında uluslararasıçapta
en önde gelen tarih bilimcisi
Prof. Dr. Halil İnalcık, bu
toplantıda çalışma yöntemini
ve deneyimlerini aktaracak.
Saat 14.00'tebaşlayacak
toplantı Marmara
Belediyeler Birliği Konferans
Salonu'nda.
Anais, Henryve
June
Kültür Servisi- Yazar Anais
Nin'inl931-32yı!lan
arasında tuttuğu ve yıllarca
sansüryüzünden
açıklanmayan günlüğünden
uyarlanan "Anais, Henry ve
June" adlı film bugün
KadıköyOcakve
Fındıkzade Nilgül
sinemalannda gösterime
giriyor.
S İ N E M A ATtLLADORSAY
Bütün dünyada gösterilen 'Sürü' 14 yıl sonra yeniden Türkiye'de
Siııemanuzıııtemeltaşlamıdaıı
• Sörû Senaryo: Yılmaz
Güneyj Yönetmen: Zeki
Ökten j Görüntü: İzzet
Akay j Müzik: Zülfii LJ-
vaneli jOyuncular: Tarık
Akan, Melike Demirağ,
Tuncel Kurtiz, Şenel
Gokkaya, Levent İnanır,
Erol Demirözl
Yaman
Okay, Güler Ökten, Sa-
vaş Yurttaş, Levent Yal-
man /Güney Film yapunı,
1978/130 dakika.fOrta-
köy Kültür Merkezi, Be-
yoğlu Dilbazlar).
"Sürii", hiç kuşkusuz, bir 20.
yüzyıl sanatı olan sinemada,
çok eskilerden kalma bir anlaü
tûrü olan tragedyanın en par-
lak uygulamalanndan biri. Bu
filmi, içerdiği "gerçekçi", "top-
lumsal gerçekçi" gibi niteleme-
lerin de ötesine geçip bir traged-
ya gibi görmek için çeşitli ne-
denîer var.
Öncelikle, seyircinin baştan
beri, yazgının tûm gürihle
çaktığı ve hiç değişmeyeceği ke-
sin olan kimi direklenn sağ-
lamhğını duyumsaması okiyı
var. Seyirci, Veysikanlar'dan
Hamo Ağa'nın, başında oldu-
ğu göçen kabilesinin aruk ön-
lenemez biçimde yok olma>a
yargıb olduğunu kabul etmess-
ru de, Halilanlar'la süregecn
korkunç kan davasından vaz-
geçip onlara çağdaş, insanca bir
biçimde yaklaşmasını da bekle-
miyor.
Aynı biçimde, doğura-
madığı, doğarken ölen 3 bebesi-
nin ardından sesi umutsuz
çığlıklann en korkuncu olan
tam bir sessizliğe yerini bıraka-
rak yitip gitmiş güzel Berivan'ın
konuşmasını da ummuyor se-
yirci... Göçerlerin kaderi (ka-
dersizliği) kadar Berivan'ın din-
mek bilmeyen acısı ve Hamo'-
nun yatışmak bilmeyen öfkesi
de, öykünün "değişmez" niren-
gi noktalan olarak trajık yapcyı
oluşturuyorlar.
Bu yapı içinde, Yılmaz Gü-
ney, belkı en başanlı senaryosu-
nu oluşturuyor (hapiste bunun
için yeterince zaman bulmuş-
tur), öyküyü yan kişiler, ikinol
motifler, zengin gözlemlerle
oya gibi işliyor.
3 temel bölüme aynh\or
film... Gûneydoğu'da, göçerle-
rin yaşadıklan çevre belgesele
yakın bir tavırla gösterilirkîn,
öykünün düğümleri de birer bi-
rer aülıyor. Sonra, Veysikan-
lar'ın son umudu olan "süriı"-
nün Ankara'ya getirilmesi içm
belalı bir tren yolculuğu var.
Son bölüm ise Şivan'ın deyişiy-
le "başkentimiz, her derde
deva" Ankara kentinde ~j&-
mamlanıp bitiyor.
İlk bölüm, göçer yaşamından
görkemli, egzotik, sinemasal
"Sürii"de Tank Akan Şivan'ı, Meüke Demirağ da Berivan'ı canlandınyor.
görüntülersaptıyor. Yaman bir
var olma savaşının yanı sıra, ge-
lenek-görenekler, giysıler, do-
ğayla ilişkiler, yeme-içme, gi-
yinme, eğlenme özellıkJeri de
ortayaçıkıyor.
Hamo'nun öfkesinin ve iki
kabilenin ölümcül düş-
manlığırun nedenlerinin yanı
sıra, örneğjn kendinden büyük
bir kadınla evlendirilmiş Süli'-
nin doyumsuzluğu. kadınlann
tam ve kesin başeğmişliği, Beri-
vanın bozkırda agaç yetiştir-
mek tutkusu (çevreci bir yan!),
magarada bulunan Urartu ka-
bsrtmalannın yok pahasına
kaçakçılara gitmesi vb.
Tren yolculuğu, Izzet Akay'-
ın vagon içlerinde yeterli ışığı
sağlayamaması yüzünden tek-
nik açıdan en zayıf bölüm olsa
da, dramatik içeriği zengin bir
bölüm. Bu bölümde, Zeki ök-
ten, Doğu'dan Ankara'ya ül-
keden ilginç görüntüler sap-
tayarak tam bir "yol fılmi" ya-
parken, Yılmaz Güney'in kale-
minden çıkma ve onun tipik
karamsarhğmı taşıyan olaylar
da var. Ambarcısından maki-
nistine, tüm memurlan sarmış
inanılmaz rüşvet mekanizması
insafsız bir "koyun hırsızlığı",
tuvaletlerde kendini satan to-
pal fahışe, "türkü söylediği için
içeri aülmış" devrimci ozan...
Ve sessiz, ezik, sinmiş biçimde
olup biteni gözlemleyen hal-
kımız, gercek ve inandıncı in-
san tipleri, yüzleri.
Ve nihayet, "Ankara, Anka-
ra, güzel Ankara". Ama Anka-
ra da göçerlerin derdine deva
olacak değildir. Bunca bilgisiz-
liği, bunca yıkılmışhğı çağın
bunca gerisıne düşmüş olayı
Ankara da çözümleyemez çün-
kü... Gittiği hert
2 doktorun
yanında da "soyuhmadığı" için
kendini muayene ettiremeyen
Berivan nasıl ölüme mahkum-
sa, Hamo Ağa da bitmez tü-
kenmez öfkesinin sonunda An-
kara'ya ve ''modern yaşama"
yenik düşecek, başkent sokak-
iannda yalruz, umutsuz, çığlık
çığlığa kalacaktır. Tarihin dö-
nüşüm noktalannın bunca
dışında kalmış, kapab ekono-
mik yapıyı kırmakta bunca be-
ceriksiz, yalnızca Urartu
kalınülanyla bile yaşamlannı
kurtarabilecekken, bundan ha-
bersiz, köhne bir onurun ve gu-
rurlu bir öfkenin ardına sığına-
rak yaşamaya çalışanlar, elbet-
te tökezleyeceklerdir.
"Sürü", kuşkusuz artık
Anadolu insanı için de aşılmış
bir dönemin, çok kaba ve ilkel
bir sömürüyle bu sömürüye te-
vekküle boyun eğmiş bir aşiret
manüğının çauşması dönemi-
nin yansıması. Aynı biçimde,
Yılmaz Güney'in Fılmine yer-
leştirdiği kimi kaba motifler ve
tipler de aşıldı. Büyük kente gö-
çen Kürt kökenli vatandaşla-
nmız, kuşkusuz yine zor günler
geçiriyor, göç denen dramatik
olaydan yeterince nasiplerini
abyorlar. Ama Hamo Ağa ka-
dar sömürtmüyor, ezdirmiyor-
lar kendilerini...
Aynı biçimde, başucuna
Marx ve Yılmaz Güney resim-
leri asmış, ağzı devrimci laf ka-
labalığıyla dolu 15 yaşındaki
gençler de pek kalmadı.
Ama bunlann ne önemi var?
"Sürü"nün, bir dönemin tam
bir kargaşa yaşayan Türkiyesi'n-
den (1970 sonları Türkiyesiy
n-
den) getirdiği tanıklığın önemi
bir yana bu film, "insanlık du-
rumu" üzerine temel ve yaşam-
sal saptamalanyla, son derece
ustaca işlenmiş, her biri bir kav-
ramı, bir oluşumu simgeleyen
tipleriyle, içburucu .hümaniz-
masıyla, şiir duruluğundaki
kimi sahneleriyle. dramatikten
trajiye kayan yapısıyla, dünya
sinemasının en güzel fılmlerin-
den biri. Nitekim tüm klasman-
larda, sinemamızdan adı anılan
bir iki fılmden biri olması da
bunu gösteriyor.
Jodie Foster kameranın hem önünde hem arkasında
Ya çocuğumız dahiyse
Küçük Adam Tate: (Little Man Tate) / Yönetmen: Jodie Fosterj Se-
naryo: Scott Frankj Müzik: Mark İshamj Oyuncular: Jodie Foster,
Adam Hann-Byrd, Dianne Wiest, Harry Connick Jer./ Oiron Pictures
yapımı/99 dakika.fBeyoğlu Emek, Maslak Movenpick, Çemberlitaş
Şafak, Kadıköy Reks, Bakırköy 74, Adana Metro)
Jodie Foster'ı çok seviyorum. Bu "küçük
kadm'ın daha 13 yaşında, bir fahişe rolüyle
(Taksi Şoförü) başladığı sinemada, güzelli-
ğiyle orantılı yeteneğınden mi, hep koruma
arzusu veren görünümünden mi, "beyinsiz
sanşınlarT
'la dolu bir ortamda kanıtladığı
kışiliğindcn mi, bilemiyorum (Bir yazı ko-
nusu yapmaya değer).
Foster, 2 Oscar'ından sonra yönetmenli-
ği de deniyor. Ve başanyor. "Küçük Adam
Tate", sinema dilini yenileyen bir film de-
ğil. Devrim yapmıyar. Ama Foster'in gü-
numüz ABD sinemasının birçok ünlü yö-
netmeninden hiç de aşağı kalmayan bir ye-
teneği olduğu açık.
Konu gerçekten ilginç: Eğer çocuğunu-
zun bir "dahi" olduğunu anlasaydmız ne
yapardınız? 7 yaşındaki oğlu, uzmanlarca-
"dahi" bulunan bir anne, uzaktan hoş gö-
züken, ama aslında birçok sorun getiren bu
durumu yaşıyor. "Kötü" olmayan, ama
oğluna az şey verebilen normal bir anne ol-
manın bedelini odemesi gerekiyor.
"Küçük Adam Tate", biraz "pedagojik"
gibi gözüken konusuna karşın. çok zekice
yazılmış bir senaryonun da katkısıyla ra-
hatça izlenen, keyifli ve düşündürücü bir
film. özellikle ana-babalar için izlenmesi
gerek. Foster'ın oyuncu olarak da başansı-
nı yinelemeye. bilinem gerek var mı?
AyncaVVoody Allen fılmlerinin anısını
sürdüren (ve zaten tam Woody'Iik bir tip
canlandıran) Dianne Wiest, Küçük Adam
Hann-Byrd ve küçuk bir rolde, günümü-
zün ünlü caz yorumcusu Harry Connick
Jr.'ı bulmak da ilginç.
Mevsim sonunun hoş sürprizlerinden...
Robin Giveng : En güzel zeocilerden biri.
^arlem Fedaileri' Harbiye As'ta
Tolis diişıııaıu'ııdaıı
zenci dünyası
Amerikah yazar Cbester Hi-
mes (1909 "doğumlu). gençli-
ğınde tam bir "polis düşmanı"
idi. Birkaç kez tutuklandı, si-
lahlı bir banka soygununa
kanşuğı için 8 yıl hapis yattı.
Çıktıktan sonra da yazarhğa
başladı.
Himes, beklenebileceği gibi,
deneyimini döktü kitaplan-
na... Bu nedenle, ABD toplu-
munun yasadışı katmanlan,
büyük İcentlerde kaynayan
çıkar örgütleri, özellikle de
zenciler üzerinde yoğunlaşan
yoksulluk koşullannın onlan
yasadışılığa itmesi gibi olaylan
işledi.
ÖzeUikle "Tabut" ve "Me-
zarük" takma adlanru taşıyan
sevimli dedektifleri, Johnson
ve Jones, yazann başlıca
kahramanlan arasında. Sine-
maya aktanlmış romanların-
dan biri olan "Kara Tehlike-
guncular da arz-ı endam ede-
ceklerdir.
"A Rage in Hartem", bizim
seyircimizi, yıldızının bir türlü
banşmadığı "zenci filmleri"ne
ısındıracak gibi. Çünkü film,
"herkese açık" zengin bir mi-
zah duygusu içeriyor, çok canlı
tipler çiziyor ve bir "Idtie için
zenci sneması" formülünü ba-
şanyla uyguluyor.
Yönetmen Bill Duke'un ar-
dmda 70'i aşkın TV dizisi bölü-
mü ("Miami Vice", "DaUas",
"Hfll Street Blues" dahil) ve 5
sinema filmi var.
Bill Duke, tüm deneyimini
kullanmış bufilmde...Gelişmiş
bir mizansen duygusu, gerilim-
le mizarun atbaşı gittiği bir
tempo yakalamış. Ve oyuncu-
lanndan da büyük destek
almış. Günümüzün 3 büyük
zenci oyuncusu, "Bird"ün baş-
rolünde alkışladığımız Forest
Harlem Fedaileri (A Rage in Harlem) / Yönetmen:
Bill Duke/ Senaryo: John-Toles Bey, Bobby
Cravvford/ Görüntü: Toyomichi Kurita/ Müzik:
Elmer Bernstein, Oyuncular: Forest Whitaker,
Gregory Hines, Robin Givens, Badja Djola, Za-
kes Mokae, Danny Glover, Ron Taylor/105 daki-
ka (Harbiye As).
Cotton Comes to Harlem" de,
DU 2 dedektifin bir serüveniydi.
1991 Cannes Şenliği'nde
izlediğimiz "Harlem Fedaileri"
yazann dünyasını ustahkla
perdeye getiriyor. Ana dekoru
New York'un ünlü ve tehlikeli
Harlem semti olan bir dünya
bu... Zencilerin sefalet ve gör-
kemini, zaaf ve erdemlerini
birlikte banndıran bir dünya.
Bir haydutlar, hırsızlar. fahişe-
ler. travestiler, papazlar ve po-
lisler dünyası.
Film, bu dekor önünde gü-
zel, çok güzel bir zenci kadının
öyküsünü anlatıyor bize... Bir
soyguna kanşıp "ganimet"
olan altını ahp kaçan bu çekici
kadın. Jackson adlı, kadınlan
pek tanımamış saf ve temiz bir
adamın yanına sığınıyor. Ada-
mın bâkir kalbini çalmaya uğ-
raşırken, altının peşindeki soy-
Whitaker, Gregory Hines ve en
son "Grand Canyon"da izledi-
ğimiz Danny Glover'ın yanı
sıra, küçük rollerdeki tüm zen-
ci oyuncular da çok iyi. Robin
Givens ise, kuşkusuz en "güzel
zenci"lerden biri olan çok çeki-
ci bir hatun.
Evet, Spike Lee'nin, John
Singleton'un fılmlerine ilgi
duymayan ve ABD sineması
içinde gitgide önemli ve özgün
bir yer tutmaya başlayan bu
"zenci aneması" hareketine
pek sempati göstermeyen seyir-
cimiz, umahm ki "Harlem Fe-
daileri" ile bu tavnnı değişürir.
Film, bu tür bir ilgiyi hak eden
sevimli ve düzeyli bir güldürü,
kimi toplumsal gerçeklerin
(1950'lerdenbugüne) pek de-
ğişmediğini ve "zenci gettostı"
olayını da yumuşak bir üslûpla
işleyen, özgün bir yapım.
HAMİEmiMMGiRÇEKSESESM? OIDÖGIMIBİUY0BM(!$mi2?TÜRKİYE MÜMESSİLÜKLERİMtZ:
S T E I N V V A Y 6 S O N S
c. BECHSTEIN ZİMMERMANN
samıcKAPIANOS
Bütün Mamullerimiz, Servis ve Tamir Garantisi Alünda Satüır.
Oteller, Moteller, Gece Kulüpleri,
Diskotekler, Konser Salonlan,
Konservatuarlar, Orkestralar, Bandolar,
için Müzik aletleri, Projeksiyon Görüntü
Sistemleri, Seslendirme ve Işıklandırma
Sistemleri.
Yukanda Mümessiti olduğumuz firmalann yurt
çapmda bayilikleri verilecektir.
YAPALIMmrkm Emirhan Cad. Beyaı Saray Apt. Kat 2 No. 2
80690 Dikilitaş-Beşiktaf Istanbul
Tei: 259 46 87 - 259 87 58 Fax: 259 58 82
Amkarm Bmro: Bülten Sok. 64/2 Kavaklıdere-Ankara
Tei: 467 55 01 Fax: 467 55 02
'Kuzenim Vinny', güzel bir sürpriz
Alabama tarzı Amerikaıı adaleti
Kuzenim Vinny (My Co-
usin Vinny) / Yönetmen:
Jonathan Lynn j Oyuncu-
lar: Joe Pesci, Ralph
Maccio, Marisa Tomei /
Bir FOXfilmi (Şişli Site,
Kadıköy Süreyya, Çem-
berlitaş Şafak, Bakırköy
İncirli)
"Kuzenim Viımy"yi, Ameri-
kan sinemasının pek merakh
olduğu ve şu sıralarda yaklaşan
"yaz tatüi" dolayısıyla örnekle-
rini bol bol göreceğimiz o "aile
komedileri"nden biri sandık.
Ve doğrusu bu filme gidip,
Amerikan ailesinin pek geliş-
memiş bir zekâ düzeyinde sey-
reden ve TV dizileri sayesinde
artık gına getirdiğimiz duygu-
sallaştınlmış ev-içi ilişkilerini iz-
lemek hiç içimizden gelmedi.
Ne var ki "Kuzenim Vinny".
beklendiği türden bir film değil.
Çok daha hoş bir film bu ve bu
açıdan güzel bir sürpriz.
Film. bize yanlışhkla bir ci-
nayetten suçlanan ve tutukla-
nan iki genç adamın öyküsünü
anlatarak başlıyor. Tümüyle
"masum" olan gençler, "derin
Amerika"nın bu kasabasında
(önyargılarla ve ırkçılıkla ünlü
Alabama eyaletidir burası) ok-
ka altına gitmemek için bir avu-
kat tutuyorlar. Birinin annesi-
nin önerisiyle tutulan bu avu-
kat, hayatında hiçbir davaya
girmemiş olan. kendine özgü
kuzen Vinny'dir. Ve kuzen
Vinny'nin iki genci kurtarmak
için adaletle olan savaşımı baş-
lıyor.
"Kuzenim Vinny", ticari
Amerikan güldürüsünün, belli
kalıplan hiç yerinden oynatma-
dan, tümüyle özgün bir tıple-
meye ve incelikle işlenmiş bir se-
naryoya dayanan kendini ye-
nileme yetisinin bir diğer gös-
Oskar ödüllü Joe Pesci ve Marisa Tomei.
tergesi. Amerikan adaleti üzeri-
ne, ciddi veya komik onca film
ve de TV dizisi izledikten sonra,
bu konunun ve bu çevrenin
böylesine hoş bir güldürüye
mekânolması beklenirmiydi?
Film, gücünü çeşitli öğeler-
den alıyor. Bir yandan, başta
her şeyiyle yitirilmiş gözüken
bir davanın. durumun 180 de-
rece değişerek kazanılması ola-
sılığının^getirdiği merak duygu-
su var. Ote yandan, Amerikan
adaletinin özellikle Alabama'-
da uygulanan biçimi, "jüri mü-
essesesi"nin (en son Los Ange-
les olaylannda da ortaya cıkan)
tartışmalı durumu. aynca "şa-
hit" denen kişilerin de yanılma
olasılıklannın büyüklüğü işle-
niyor.
Asıl çelişki ise, tüm doğallığı
ile da'ranan, biraz başıbozuk.
giyimi kadar konuşmalan da
"kuraldışı" kuzen Vinny ile, her
şeyiyle "ciddiliği", saygınlığı
temsil eden yargı kurumu ve
onun simgesi yargıç arasında.
Bu takışma, baştan sona bir te-
nis maçı merakıyla izleniyor ve
bilinen sularda da sürprizlerin
oluşabileceğini kanıthyor.
Ve nihayet oyuncular... "Sıkı
Dostlar"la bir Oscar götüren
yetenekli İtalyan-Amerikan
oyuncusu Joe Pesci ve nişanlısı-
nı oynayan, yine İtalyan hamu-
rundan Marisa Tomei çok iyi-
ler.
Aynca filmin, kendilerini
"araba" konusunda uzman sa-
yan ve özellikle Amerikan oto-
mobillerinin teknik özellikleriy-
le ilgilenenler için mutlaka gö-
rülmesi gerektiğini de anım-
satalım.