Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 HAZİRAN1992 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
13
KIŞLALININ KONUĞU FERİDUN YAZAR
PKK,12 Eylül dönemininürünü
HEPGenel Başkanı Feridun Yazar, 1944 yılında Urfa'da doğdu. Yaptığı birkonuşmadan dolayı, 12 Mart
döneminde DiyarbakırCezaevi'nde 1.5 yıl kaldı. 1973'teCHP'yegirdive 1977 yılında bu partinin adayı
olarakUrfaBelediye Başkanıseçildi. 1979yılında, ülkücülerindüzenlediğivefaillerininhâlâbulunamadığı
bir silahh saldında, eşiyle birlikte yaralandı ve birkaç ameliyat geçirerek hayatta kaldı. 12 Eylül döneminde
tekrar tutuklandı ve gene Diyarbakır Cezaevf nde 1 yılı hücrede olmak üzere 1.5 yıl yattı. 1988'de Urfa SHP
İl Başkanı oldu. 1989'da kuruculan arasında bulunduğu HEP'e Genel Sekreter seçildi. Fehmi Işıklar'ın ay-
nlmasından sonra da, son kurultayda HEP Genel Başkanlığı'na getirildi. İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi mezunu olan Yazar, Güneydoğu sorunu ile iîgili görüşlerini, yazanmız Ahmet Taner Kaşlah'ya
anlattı.
Şubat ayından sonra sertleşen hava ve Olağanüstü Hal
Yasası'nın gündeme gelmesi işleri koparma noktasına getirdi
Başbakan, u
Kürt realitesini kabul ediyonım" demesinin de
ötesinde, Cumhuriyet'e verdiği demeçte, "Kürtler etnik bir
yapıdır ve hakları verilmelidir" demişti. Ama hiçbir somut
adım atılmadı. Artık bu koalisyon hükümetinedestek
vermenin anlamı kalmamıştı.
KIŞLALI: HEP kökenb" millervekilleri yeniden yuvaya dönüyor-
lar. Ama Güneydoğu sorununun bir büyük kitle partisi içinde ete
aluunasuun dalia sağlıklı olduğunu düşünenler de var.
YAZAR: HEP zaten SHP ile birleşmemiş, bir seçitn ittifakı
yapmıştır. Ama hükümetin demokrasi paketine, ilİc önce çok
umutla, sevgi ve saygı ile baktık. Ancak hava birden sertleşti ve
Kürt sorununun, demokratik yollardan değil de askeri yollar-
dan çözülmesi isteği hemen gündeme geldi. Amacımız Tûrkiye'-
nin demokratikleşmesi olduğu için, oradaki arkadaşlanmıan
demokrasıyi hızlandma yönde çalışmalannı ve hatta koşullan
varsa, sürekli olarak SHP'de kalmalannj ben ve yönetimdeki
arkadaşlanmız hesaplamıştık. Fakat şubat ayından sonra sert-
leşen hava ve Olağanüstü Hal Yasası'nın gündeme gelmesi işleri
koparma noktasına getirdi. Başbakan, '"K.ürt realitesıni kabul
ediyorum" demesinin de ötesinde, Cumhunyet'e verdigı demeç-
te, "Kürtler etnik bir yapıdır ve haklan verilmelidir" demişti.
Ama hiçbir somut adım atılmadı. Artık bu koalisyon hükümeti-
ne destek vermenin anlamı kalmamıştı.
KIŞLALI: HEP Medis'te gnıp kurabilecek mi?
YAZAR: SHP'den aynlan arkadaşlanmız, önce çok geniş kap-
samlı bir parti kur-
mak ıstediler. Buna
biz de 'evet' dedik.
Konuşan silahlan
susturmak. akan
kanlan durdurmak
için ne gerekiyorsa
yapıimalıdır yak-
laşımı içinde, bütün
Türk aydınlanna,
demokratik kitle ör-
gütlerine geniş kap-
samlı bir toplantı
çağnsı yapıldı. Partı
birlikte oluşacaktı.
Ancak 9 mayıstaki
toplantıya çoğu çev-
reler ya ilgi duy-
madılar, ya da "Belli
bir kıvama getinn,
bakalım, uygun gö-
rürsek katılınz" gö-
rünümü içerisinde
oldular. HEP'in 47
ilde örgütlenmesi
var. 29 hazirandan
ıtibaren seçimlere
katılma hakkını elde
etmiş olacak. Yeni
bir partinin bu aşa-
maya gelmesi için.
iki yıla ve milyarlar-
ca liraya gereksin-
mesi var. Bu durum-
da onlan HEP'e
çağırdık. 'HEP'teeksiklik varsa tamamlanz, yanlışlık varsa dü-
zeltiriz' dedik. Biz Kürt partisi olmak istemiyoruz. Ama kamu-
oyuna böyle lanse edildi ve Kürtlerin çoğu da bizde yer alınca,
fıilen böyle bir durum ortaya çıktı. Ancak sadece Kürt halkının
değil, Türk halkının da sorunlanyla ilgilenmek zorundayız.
Meclis'te grup kurabilmek için şu anda matematiksel olarak iki
kişiye daha ihtiyacımız bulunuyor. Ama ben grup kuracağımız
ve hatta grup için gerekli sayıyı aşacağımız inanandayım
KIŞLALI: Demokratik bir diyaloğun yeterli düzeyde kurulabil-
mesi ve bunun kitlelere de \ansı\abilmesi için, HEP'in Meclis'te
grup kurmasının ve TV'deki liderler arası açıkoturumlara kaül-
masının yararlı olacağına inanıvorum.
YAZAR: Basın bizi çok yanlış tanıttı. Sanki devleti bölecek,
Türk halkına düşman bir yapı olduğumuz izlenimi yaratıldı.
Oysa Türkiye'de yaşayan tüm insanlarla. çok sıcak ilişkiler için-
de olmak istiyoruz. Ve tümüyle biriikte oimak ıstiyoruz. Bu
yanlış anlaşılmalan ortadan kaldırmamız için. belirttiğiniz gıbı,
bizim de kitle iletişim araçlanndan yararlanmamız gerekir.
Sanıyorum, birkaç defa TV'ye çıksak, hakkımızdaki önyargı-
lan yıkanz.
KIŞLALI: Abdullah Öcalan yeni bir Kürt partisi kurmak isteyen-
leri tehdit etti ve "PKK varken başkasma gerek yoktur" dedi.
Ama HEPi hiçbir zaman bedef almadı. Nasıl açıklıyorsumız?
YAZAR: PKK'nın ısmi Kurdıstan İşçi Partisi'dir. Oysa biz
Kürt Partisi olmadığımız, Türkiye genelinde bir parti olmak is-
tediğımLZ için kendisinin sahasına gırmemiş oluyoruz. Bu ne-
denle de bize karşı tavır almak zorunda kalmıyor. Onun karşı
çıktığı, gecenlerde basında tartışılan, açıkça bir Kürt partisi ku-
rulmasıdır. Bizim amacımızda Kürt partisi olmak yoktur. Her
yerde söylüyorum;
yasalar izin verip de
Kürt partisi kuru-
lursa, ben HEP'in o
zaman da birTürki-
ye partisi olarak
kalmasından ya-
nayım. Biz Kürtle-
rin kendi kimlikle-
riyle, ama Türklerle
birlikte yaşama-
lannı savunuyoruz.
Biz tüm insanlann
eşitliğini savunur-
ken, bin yıldır birlikte yaşadığımız bir halk için ayn. kendimiz
için ayn bir statü düşünemeyiz. Kürt sorunu, Türk halkının da
sorunudur; Türk halkının sorunu, Kürt halkının da sorunudur.
KIŞLALI: Hakkmızdaki bazı önyargılann kalkması için size
fırsat verilmesi gerektiğini az önce sövlediniz. Ama Leyla Zana ve
Hatip Dicle'nin HEP'e katılmaiarı, PKK sözcüsü görünfimleri
nedenivle, bu önyargılan daha da pekiştirmeyecek mi?
YAZAR: Bu. bizim aramızda da bir hayli konuşulan bir konu-
dur. Bu iki arkadaşımızı basın çok bambaşka bir biçimde lanıt-
tı. Gerçekte şu anda benim savunduklanmın dışında bir düşün-
ceye sahip değıller. Yemin töreninden önce, Kürt kökenli Gü-
neydoğulu milletvekilleri aralannda kura çekmişler. Birisı çıkıp,
"Bu yemini anayasal zorunluk altmda yapıyoruz" diyecekti.
Fakat o kurada çıkan arkadaşımız, bu görevi yerine getırme-
mek için o gün Meclis'e gelmemiş. Leyla Zana ve Hatıp Dicle'-
nin o gün kürsüden söyledikleri, onun gelmemesine bir tepki idi.
Oysa basın bunu, sanki bir Kürdistan devleti kuruluyormuş gibi
lanse etti. Ondan sonra da söyledikleri her şeye önyargılı olarak
bakıldı.
KIŞLALI: Ama Dicle ve Zana'nın, PKK'yı savunur biçimde bir
tavrı zaman zaman sergilemedikleri söylenebilir mi?
YAZAR: PKK aleyhıne konuşmak ödül gerektiriyor,
"haklıdır" demek ise ceza. O bakımdan, hem doğrusunu hem
yanlışını ortaya koymak serbest oluncaya kadar, bu konuda
pek konuşmak istemiyorum. Ama bize yakıştınlan, "PKK'nın
yan örgütü" yaklaşımını ben kesinlikle reddediyorum. Ben si-
lahlı mücadeleyi kabul etmeyen bir adamım. Sorunlara banş
içinde, demokratik yollarla çözüm getınlmesi gerektığınc ınanı-
yorum. Ama PKK da, Doğu'da Kürt halkının ıçındcn
çıkmıştır. Birailedebın PKK'hisebıri HEP'lıdir. Bırcenazeto-
renine köyün ya da kasabanın tümü katıhyor. Sadece HEP'li
değil, SHP'lı, DYP'li de katıhyor. Ama orada bayrak çckılip
bazı sloganlar atılınca, katılan insanlann tümüne PKK'lı imiş
gibı davranılıyor.
KIŞLALI: Leyla Zana'nın PKK kamplarına gittiği yolunda çe-
şitli taıuklıklar var.
YAZAR: LeylaZanaıleilgilihaberlerin ben spekülasyonolduğu-
na ınanıyorum. AbdullahÖcalan telefonla konuştuğunu söyicdı
Ben Zana'yasordum; "Böylebirşeyyoktur"dedi. "Tekzipetsem
de etmesem de, değişen bir şey yok" diyor. Bekaa'ya gitmesi ola-
yına da ben inanmıyorum. Ancak gerek Leyla Zana, gerekse
Hatıp Dicle, partimize döndükleri takdirde, partinin kurallan-
na, disiplinine uyacaklardır.
KIŞLALI: Güneydoğu'da terörün 12 Eylül sonrasında büyük bir
sıçrama yaptığı izlenimi var. Nasıl açıklıyorsunuz?
YAZAR: 12 Eylül öncesinde demokratik yollar biraz daha
açıktı. Hele 12 Mart döneminden öncekı budanmamış haliyle,
1961 Anayasası Türkiye'deki toplumun kaçırdığı bir fırsattır.
Ben 12 Mart döneminde de, 12 Eylül döneminde de Diyarbakır
Cezaevi'nde kaldım. Evet bazı haksızlıklar yapıhyordu, ama 12
Mart'taki cezaevi, 12 Eylül'deki cezaevinin yanında tatil kampı
gibiydi. Çok açık söyleyeyim, bana pislik yedirildi. İnsanlann
namusuna, haysiyetine tecavüz edildi ve savunma haklan el-
lerinden alındı. Cezaevinde görüşmeye gelen ailelere, kadın-
erkek yat-kalk yaptınldı. Dayaktan geçinldi. İnsanlar köylerde
çınlçıplak soyulup, kadınlı erkekli birbirlerine seyrettirildi.
Devletin yarattığı bu terör, bir takım insanlarda, demokratik
mücadelenin oîamayacağı, silahh mücadelenin gerektiği
inancını yerleştir-
di. PKK bunun
ürünüdür. Beni
savunmak isteyen
iki avukatı tutuk-
ladılar. Birisi sol-
cu falan da değil-
di. Bozbeyli'nin
Demokratik Par-
ü'sindendi ve
daha sonra
ANAP adayı ol-
muştu. Ama altı
ay içerde yatıp
çıktıktan sonra
HEP'li oldu.
KIŞLALI: 12 Ey-
lül döneminde
baskı ve işkence
yapdmamtş ol-
saydı, PKK terö-
rüne açıktan karşı
çıkar mıydınız?
YAZAR: Baştan
beri deviet hoşgö-
rülü olsaydı,
inkârabirpolitika
gütmeseydi, bun-
lar olmazdı. Belki
silah kullananlara
karşı, biz, Kürt
haJkı birlikte karşı
çıkardık. Ama ce-
zaevinde ve dışar-
da yapılanlar aklı-
ma gelince, "Acaba silahtan başka çareleri kalmış mıydı?" diyo-
rum kendi kendime. Kım ölmek ister? Bana göre, inİcârcı resmi
ideoloji, Türk halkının, Türk ulusunun ideolojisi değildir. İçin-
de Kürtlerin, Çerkeslerin, Araplann da olduğu bir kesimin
çıkar bulup savunduğu bir ideolojidir. Devletin resmi ideolojisi
bence Atatürkçülük de değildir. Atatürk Kürtleri hiçbir zaman
inkâr etmemiştir. "Kürtler Türktür" gibi bir ideolojinin Ata-
türk*e maledilmesi, ona da haksızlık olur.
KIŞLALI: ANAP iktidarı ile şimdiki hükümetin Güneydoğu'ya
yaklaşnnı arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?
YAZAR: Ben Turgut Özal'ın yönettıği ANAP'ı farklı görüyo-
rum. CHP-DP çizgisinin uzantısı olan diğerleri, devletin resmi
ideolojisinin dışına çıkamıyorlar. Şimdiki hükümet sorunu çöz-
mekten vazgeçmiş ve çözümü askerlere havale etmiştir.
KIŞLALI: PKK terörü sürerken, devletin bölgedeki polisiye ön-
lemlerden vazgeçmesini beklemek ne ölçüde gercekçi?
YAZAR: PKK'nın taraftar bulması. bu uvgulamalann devamı
sayesindedir. Bence devlet olağanüstü halı ve köy koruculuğu-
nu kaldırmalı, bundan korkmamalıdır. Yönetimi orada sivillere
bırakmalıdır. Yanıldığımı sanmıyorum; böyle olduğunda,
PKK orada savaşacak gücü zor bulacaktır. Ve yaptığı şeylenn
demokratik açılımı engellediğini de belki görecektir. Halk da
bunu görecekür. "Biz çekılirsek PKK işgal eder" savı yanlış.
Neyiyle işgal edecek. Koskoca ordu, istediği zaman bölgeye
gene girer.
KIŞLALI: Eğer PKK terörünü de açıklıkla eleştirseniz, devlet te-
rörünü eleştirirken daha inandıncı ve etkili olursunuz. PKK'ya
sempati beslediğiniz için mi bunu yapmıyorsunuz, yoksa korktu-
ğunuz için mi?
YAZAR. Biz za-
demokratikOtonomi, federasyon, bağımsız devlet gibi çözümler dahil, her
şey açıklıkla tartışılmabdır. Sonra da halka, neyi istediği
sorulınaudır. Ben inanıyorum ki, birlikte yaşamaktan yana bir
tavır çıkar. Çünkü birbirimize karışmışız; kimin ne kadar
Kürt, kimin ne kadar Türk olduğu tartışüır biçime dönüşmüş.
Doğu'dakiinsan,oradainsanikoşullarda yaşamaimkânı
bulduğu zaman, neden Batı'ya pasaportla gekin? Bunda ne
?yaran var
ten
çözümü savu-
nup, silahlann
susması gerekti-
ğini söylüyoruz.
Ama çıkıp
"PKK'ya karşı-
yız" diye bağırır-
sak, bir kargaşa
yaratınz. Diyalo-
gu kopanmamak
gerekiyor. Bu bi-
zimle onlar arasın-
da bir diyalog değil. Ama biz o zaman kendi halkımızı iki kam-
pa bölmüş olacağız. Ve Türkiye'nin başına yeni bir belaçıkar kı,
bu yanlıştır. Aynca hep söylüyoruz: PKK'nın çıkış zeminini
devlet hazırlamıştır; devlet vazgeçer de PKK vazgeçmez ise biz o
zaman düşünürüz. Yoksa bu salt korkuya da dayalı değildir.
Allah bir can vermiş. alırsa da alır. Ama halktan taban bulmuş
bir yapıyı düşman ilan etmek, ınsanın kendisinin halktan soyut-
lanması sonucunu verebilir. O>-sa biz kendimizi halktan so-
yutlamazsak, belki demokratik mücadele biçiminin daha geçerli
olduğunu onlara anlatma olanağımız olur. Benim Çetinkaya
Mağazası olayıru kınayan demecimi Güneş gazetesi manşetten
vermişti. Devlet götürüp bunu. helikopterle Şırnak. Cizre, Cudi
dağlannda attı. Amaç düşman kamplar yaratmak. Bu işin için-
de çok ince hesaplar var.
KIŞLALI: Bir de Türkiye'yi Birleşmiş Milletler'e şikayet eden
290 imzalı bir dilekçe konusu var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
YAZAR: Onlar Güneydoğu'da savaşan iki taraftan söz ediyor-
lar. Ama Genelkurmay Başkanı da. o bölgede adı konmamış bir
savaş olduğunu söylüyor. Eğer savaş varsa, kurallanna da uy-
mak gerekir. Konuyu TBMM'de, hükümet düzeyindedile geti-
remiyorsanız, içerde demokratik yollar ükanmışsa, bu dav-
ranışı doğal saymak gerekir. Nıhayet, demokratik yollar
tıkandı diye silaha sanlmıyorlar; Türkiye'nin de kabul ettiği
uluslararası hukuk kurallanna göre bir dilekçe yazıyorlar. Şu
cümle ağırdı diye tartışılabılir; ama biçim olarak doğrudur.
KIŞLALI: HEPin grubu olup da konuyu Meclis'in önüne getir-
se\di. böyle bir davranışa o zaman karşı çıkar mıydınız?
VÂZAR: Eğer TBMM'de, TVde. basında. bu konuvu meşru
zcmınlerde tartışma olanaklan bulunmuş olsaydı, bö>le bir dı-
lekçenın gerekliliğine inanmazdım.
KIŞLALI: Güneydoğu sorunu için somut çözüm öoeıiniz nedir?
YAZAR: Otonomi. federasyon. bağımsız devlet gibi çözümler
dahil. her şey açıklıkla tartışılmalıdır. Sonra da halka. neyi iste-
diği sorulmalıdır. İnanıvorum ki. birlikte yaşamaktan yana bir
tavır çıkar Çunkıi bırhınmi/e kanşmışız; kımın ne kadar Kürı.
kımın ne kadar Türk olduğu tartışılır biçime dönüşmüş. Doğıı-
dakı ınsan. orada insani koşullarda >aşama imkânı bulduğu za-
man. neden Batı'ya pasaportla gelsın? Bunda ne yaran var1
'
KİM KİME DUM DUMA BEHİç AK
'oj fa dtyacajk. 0AA/{/W "<* 9>dıP> t*rnc
* ^c
*""*>
PİKNİK PİYALE MADRA
AĞAÇ YAŞKE1N EĞİLİR KEMAL (,OKHA\ GLRSES
GARFIELD jm DAVis
lc tl
y
HARBİ SEMİH POROY
OYNAMAHN.Z
BU, HföBİ'NİN NO&U4L
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARMAN 15 Haziraıt
İSPANYA'DA 41 r/L SO/V&t$EÇM
'DE BU6UU, İSPAM/A'Pfi41 y/LpflZ MPfLAN IIX
SÜYÜK İ
Ş Ş . SSO
CiLEfS M£Ci.r£t'MO£ /6S
&trftc e/&ctet*
BAŞKAMf APOCFO Sc//ie£Z, KJSAL
Ç
NAfJ SuARez, SBÇ/MLÇZIN ARPINDAM S/K4-
SAL &BFOGM 04*c£rw/• M£CCf£TElV GeÇJ&-
M/ÇTİ. SuA/S^Z., 8U AMAÇlA, SOSYAUST MF
Ü/ Ğ
YAPMtŞrt.
İLAN
ERZİNCAN 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
DOSYA NO: 1991/333 Es.
Davacı Bayındırhk ve Iskan Bakanlığı tarafından davalılar Şazi-
yer Çahk, Hamiye Çalık, Abdulkadir Çalık, Hamide Çalık, Hüse-
yin Çalık ve Hatice Çalık aleyhine mahkememize açılan kamulaştınlan
taşınmazın tapusunun iptali ile tapuya tescil davasının mahkememizce
yapılan açık duruşmasında verilen ara kararı gereğince; davalıların
adreslerinin meçhul olduğu bildirildiğinden ve yapılan araşrırmaya
rağmen de davalıların adresleri meçhul olduğu anlaşıldığından dava
dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğine karar verilmış ol-
duğundan duruşmanın bırakıldığı 20.7.1992 günü saat 10,00'da ya-
pılacak olan duruşmaya bizzat gefmeleri veya kendilerini bir vekille
temsil ettirmelerı, ettırmedikleri takdirde yargılamaya yokluklann-
da devam edileceğı ve karar verileceği (H.U.M.K.'nun 509. madde-
si) hususu ilanen teblığ olunur. 26.12.1991
Basın: 47981
İLAN
ANKARA 24. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN
DOSYA NO: 1989/857
KARAR NO: 1991/887
Davacı Ismail Uluçay vekili tarafından davalılar Hasan Çelik ve
Sabit Çelik aleyhine açılıp bitirilen tazminat davasında;
Mahkememizden verilen 27.12.1991 gunlü karar ile 6.025.000.- TL
tazminatın 19.2.1988 olay tarihinden itibaren işleyecek yasaJ faizi ile
birlikte davalılardan müştereken ve muteselsilen tahsiline karar ve-
rilmiştir.
Davalı Sabit Çelik'e mahkememizden verilen karar davetiye ile teb-
1İ6 edilemediğınden, ilanen tebliğioe karar verılmiş olup, işbu kara-
ra ilışkin üanın gazetede yayımlandığı tarihten itibaren yasal suresi
içerisinde davalı Sabit Çelik tarafından temyiz edilmediği takdirde
kesinleşeceği hususu ilanen tebliğ olunur.
Basın: 29439