Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 16 MART1992PAZARTESİ
14 GORUŞLER
HUKIJKÇU
GÖZÜYLE
BULENT TANOR
IBMartveİngiüz
P3Pldni6f1tOS6V6Pll9l
Bugün 16 Mart, İstanbul'un itilaf devletleri silahlı
kuvvetlerince kesin işgalinin yıldönümü. Ashnda
müttefikler, 13 Kasım 1918'den beri İsıanbul'u fi-
ili denetimleri altında tutuyorlardı. 16 Mart
192O'de, "işgalin resmi"si sahneye kondu. Önce Şehzade-
başı karakolu, daha sonra Meclis basıldı; hükümet daireleri
de Dundan paylanru aldılar.
Bu arada, mebuslan yatıştırmak isteyen Padişah Vahdet-
tin, "Bir millet var koyun sürüsü. Ona bir çoban lazım, o da
benim" diyecekti. Oysa, "koyun sürüsü" denen milletin
içinden çıkan ve pek de tanınmamış yerel önderler, o tarihe
kadar Anadolu ve Trakya'da 20'den fazla yerel ya da bölge-
sel kongre toplamışlar, "bunalımı demokrasi ve katıhmla
çözme" formülünü ortaya koymuşlardı.
Vine tstanbul'a ve 16 Mart günlerine dönelim. Heyet-i
Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa, Ankara'dan, Istan-
bul Meclis-i Mebusanı'ndaki Felah-ı Vatan Grubu lideri
Rauf (Orbay) Beye, tstanbul'u terk etmesi uyansında bu-
lunmuştu. Rauf Bey ise İngilizlerin parlamentoculuğuna
güveniyor, bu geleneklerinden ötürü de Meclis-i Mebu-
san'a ve üyelerine dokunmayacaklanna inanıyordu.
Ama olaylar Rauf Bey'in iyimserliğini çürüttü. Başta
kendisi olmak üzere, birçok yurtsever mebus lngilizler tara-
fından tutuklanarak Malta'ya sürgüne gönderildi. Meclis-i
Mebusan'la birükte Osmanlı parlamentoculuğu da son bul-
du. Son bulduran, dünya parlamentoculuğunun öncüsü ve
en kıdemli üyesi olan İngjltere'ydi.
Rauf Bey'in, îngilizlerin parlamentoseverliğine olan
inancı başından çürüktü. Uzağa gitmeye gerek yok, bu
olaydan bir yıl kadar önce yine Türkıye topraklannda yaşa-
nan bir başka drarrfbunu kanıtlamaya yeterlidir. Bu dram,
1918 sonlan ile 1919 başlannda Elviye-i Selase'de (Kars,
Ardahan, Batum) yaşanmıştır.
Bu bölgede Kars İslam Şurası (5 Kasım 1918) ile başlayan
kongreler dizisi 6 ay kadar sürecek bir "iktidarlaşma" ve
hatta "devletleşme" deneyine hayat verdi. Büyük Kars
Kongresi ile (17-18 Ocak 1919) bir geçici hükümet kuruldu:
Cenub-i Kafkas Hükümet-i Muvakkate-i Milliyesi. 18
maddelik bir anayasası (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu), bir
parlamentosu (Meclis-i Milli), yürütme organı (Heyet-i Vü-
kela) ve silahlı kuvveüeri olan bu yönetim, 1919 Mart'ında
"Muvakkathk" (geçicilik) sıfatını kaldırarak bağımsızlık ve
"Cumhuriyet" ilan etti. Cenub-i Garbı Kafkas Hükümet-i
Cumhuriyesi böylece Anadolu topraklannda kurulan ilk
Türk Cumhuriyeti oldu.
Bu Cumhuriyet, 12 Nisan 1919'da Ingjlızlerin Karsı' işgal
etmeleriyle son buldu. îşgalcilerin yaptığı ilk iş, Parlamen-
toyu dağıtmak, sonra da aralannda hükümet üyelerinin de
bulunduğu bazı önemli şahsiyetleri Malta'ya sürmek ve
kukla bir hükümet kurmak oldu. Daha sonra da Kars'ı Er-
menilere teslim ettiler (30 Nisan 1919).
Böylece, Rauf Bey'in parlarnentoseverliklerine güvendiği
lngilizler, son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nı basıp üyele-
rinden bazılannı Malta'ya sürgüne göndermezden bir yıl
kadar önce bunun ilk provasını Kars'taki mini cumhuriye-
tin seçilmiş meclisi ve üyeleri üzerinde yapmış oluyorlardı.
llginçtir ki İngilizler aynı gün, yani 12 Nisan 1919 tarihin-
de bağımsızlık ilan etmiş olan bir başka parlamentoyu daha
İrlanda parlamentosunu dağıtmışlardır.
Ermenistan, Karabağ, Kafkas Cumhuriyetleri, Baü'nın
çifte standartlılığı vs. derken, bir 16 Mart gününde aklıma
gelenler bunlar oldu.
60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET
1962: Silâhsızlanma plânlan
Sovyet Dışişleri Bakanı Andrei Gromyko bugün
Silâhsızlanma Konferansı delegelerine hitaben yapuğı
konuşmasında dünya devletlerini dört yıl içinde "genel ve
tam bir silâhsızlanmayı" gerçekleştirmeye ve bütün silahlı
kuvvetlerini terhis etmeye davet etmiştir.
Sovyet teklifıne göre en önemli mesele, her nevi askeri
tesislerle silah stoklannın dağıtılarak ortadan
kaldınlmalanm mümkün kılacak bir anlaşmanın
imzalanmasıdır.
Kontrol konusunda Sovyet plânına, "Birleşmiş MiUetlerin
çerçevesi içinde" kurulacak beynelmilel bir silâhsızlanma
teşkilâtının tesisini talep etmektedir.
Fakat bu plâna. Baülılann gayet mühim addetükleri tesbit ve
kontrol etme sistemi dahil edilmemişür.
Sovyet teklifıne göre genel bir silâhsızlanmanın gerçekleşmesi
için,
a) Nükleer silâhlann iletilmesinde kullanılan bütün araçlann
ortadan kaldınlması.
b) Yabancı topraklarda bulunan bütün askeri üslerin
lağvedilmesi.
c) Bu topraklarda mevcut bütün yabancı askerlerin tahliye
edilmesi gerekmektedir.
Bundan sonra B. Amerika ve Sovyetler Birliğınin silahlı
kuvveüeri mevcudu, karşıhkh olarak 1 mılyon 700 bine
ındırilmeli ve diğer memleketler de silahlı kuvvetlerinin
mevcutlannda henüz tesbit edilemeyen kısmülar
yapmabdırlar. Sovyetler aynı zamanda, silâh ve cephane imâl
eden fabrikalann sökülmesini ve özel işlerde kullanılan tesis
ve teçhizaun tahripedilmesini istemektedirler.
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN
ING/UZLER BUGADAi
192O 'DE BüSÜN, TELG&*FÇ( A44NASTTZL t
HAMP/ EFCNPi, fSTHMBUL 'UN (ÇGfL ££>İL-
MESİNf,/WKAG4'rA BfLOİBMifri. /MGfÜZ-
LEA, LtA*4M4 £>E*t/GL£r£~N G£MİL£GC>eN
tCty/y/l Çt&t&l/Z fŞSALE BAŞtAMtŞn. MA-
, SU
. Sll-
Gf-
LEG
Ozel Universiteli Döneme Geçerken
Doç. Dr. SEMA KALAYCIOĞLU Yıldız Üniversitesi Öğretim Üyesi
B
ilindiği gibi uzun yıllardan beri
ortaöğretim kurumlannı ta-
mamlayıp yükseköğretim kapı-
lanna yığılan binlerce genç, ka-
pasite ve kaynak yetersizliği nedeni ile
üniversiter eğitimden mahrum kalma
gerçeği ile yüz yüze gelmekte, bu konu-
da, bireyce, ailece, toplumca yaşanan
hoşnutsuzluk, kamu eğitim politi-
kalannın oluşturulmasmda önemli bir
sorun yaratmaktadır.
Devletin giderek artan üniversite eği-
timi talebine cevap verme olanaklan kı-
sıtlıdır. Aynca devletin mutlaka üniver-
site eğitiminin tüm yükünü omuzlann-
da taşıması gerekmemektedir. Eğitim,
pazarlanabilir bir kamu hizmetidir; orta
eğitimde olduğu gibi üniversite düzeyin-
de de "kara doymuş", uzun vadeli düşü-
nen, sağduyulu girişimci veya girişimci-
ler eğitim ve öğretim kurumlan kurabi-
lir, kurmalıdır ve nitekim bu akım ülke-
mizde bir hayli zamandır bulunmak-
tadır. Bu gehşmeyi son derece olumlu
buluyor ve yürekten destekliyorum.
Ancak özel üniversitelerin kuruluş
haarlıklanrun hızlanarak sürdüğü şu
günlerde bazı önemli hususlann gözardı
edilmemesi gerektiği karusındayım.
Her şeyden önce ülkemiz, gecmişte
hiç de başanlı olmayan bir özel yükse-
kokullar dönemi deneyimi geçirmiş ve
bu deneyimin faturası, l970'lı yıllann
başında devlete devredilmiştir. Hatırla-
nabileceği gibi o yıllardan sonra birçok
büyük kent üniversitesi, bünyesine, eski
özel yüksekokullan sığdırma ve sindir-
menin sıkınü ve tedirginliğini yaşamış-
tır. Dolayısı ile özel üniversite kurucu ve
yöneticilerinin, bu deneyimleri çok iyi
değerlendirecekleri ve böylece o zaman-
lar yapılan hatalann tekrarlanmasının
önüne gececekleri umudundayım.
Üzerinde önemle durulması gerektiği-
ni düşündüğüm bir başka konu da şu-
dur: Ozenle seçildiğine ve kendil.erine ra-
hat bir araşürma ve çabşma" ortamı
hazırlandığına inandığım öğretim kad-
rolanna, açılacak olan programlar uy-
gulanırken eğitimin yürütülmesi, sınav-
lann yapılması ve özellikle not değerlen-
dirmelerinin yapılması acısından baskı
yapılmamabdır.
Bizler, eğitim ve öğretimlerinin artık
en son aşamasına gelen gençlerin, başan
ve liyakat motivasyonlannı teşvik et-
Özel üniversiteler, özel
koşullara uygun, aynmcüık
amacı ile kurulan vakit
eyleme merkezleri değüdir.
Koşullar sağlanırsa
gelenekleri çok iyi yerleşmiş,
kuşkuya zemin bırakmayan
kunımlarolarak kök salar
ve gelişirler.
mek ve güçlendirmek zorundayız. An-
cak bu motiyasyonun yerleştirilmesi ve
şürdürülmesi ile sistem başanlı olabilir.
Özel üniversitelerle olan deneyimi, ba-
şan örneği olarak gösterilebilecek olan
ABD'de "çağı yaratmanın" sırn, öğren-
cilerin sahip olduğu, Ingiüzce deyimi ile
•'Achievement Oriented Ştudent" olma
özelliğindedir. Bu tırnak içindeki ibare-
nin maalesef tam birTürkçe karşıhğı ol-
mamakla beraber, kendi özgün çaba-
sına dayanan başanyı hedef alan öğren-
ci olarak düşünülebiür.
Özel üniversitelere gitme şansı ve ola-
nağı olan öğrenciler, "varbklı olma ve
başka bir şeye ihtiyacı olmama" gibi hiç
de hoş olmayan gerekçeler öne sürerek
veya "bunca ödediği paradan sonra" di-
yerek kolay yoldan not almaya, ders
gecmeye veya diploma almaya tevessül
etmemelidirler. Bu yolda öğretim üyele-
rine herhangi bir baskı yapılmamalıdır.
Bu konu gündeme geldiğinde, özel
üniversitelerin kurulmasına maddi ve
manevi destek sağlayan kişi, kuruluş ve
vakıflann mensup ve yöneticileri, bun-
lann bağb olduğu oda ve derneklerie
başka vakıflann da bilinçli olmalan, va-
karlı davranmalan, öğretim üyelerinin
akademik değerleri ile bağdaşmayan
uygulamalan "aynı klana mensup olup
sık dirsek temasında bulunma, birbirle-
rinin yüzüne bakıp bakamama" gibi
kültürel zafıyeti yansıtan gerekçelerle
onlardan isteme hatasına düşmemeli-
dirler. Hele bu kuruluşlara emek verme
lütfunda bulunan akademisyenleri ara-
ya koyarak meslektaşlık ilişİcilerini ren-
cide edici davraruşlarda hiç bulunulma-
malıdır.
Özel üniversiteler, özel koşullara uy-
gun, aynmcılık amacı ile kurulan vakit
eyleme merkezleri değildir. Belirttiğim
koşullar sağlanırsa gelenekleri çok iyi
yerleşmiş, kuşkuya zemin bırakmayan
kurumlar olarak kök salar ve gelişirler.
Nasıl bir özel sektör işletmesinde kalite
rekabeti esprisi varsa bu kurumlar da
birbirleri ile, devlet üniversiteleri ile re-
kabet edebilir, uluslararası standartlara
ulaşabilirler. Amaçlannın, böyle bir an-
layışla biçimlendirildiğine inandığım,
araştırma, eğitim ve öğretim geleneğine
gerçek katkılan olacağını umduğum
özel üniversitelerin, ülkemize hayırh ol-
masını dilerim.
SEMİH BALCIOĞLU
Sağlıkta Yeni Sistem
Dr.YUSUFGÜNDÜZ
U
lkemizde halen geçerli
sistem ve mevzuatından mem-
nun olan herhangi bir kimse,
kuruluş veya siyasi parti yok-
tur. Sağük çalışanlan da her fırsatta ra-
hatsızlannı ifade etmişlerdir. Seçim ön-
cesi propaganda döneminde ise tüm
partiler sağlık konusunda geniş vaatler-
de bulunmuşlar. Baalan sistemde kök-
lü değişiklikler yapmayı ör.görmüşler-
dir.
En çok tarüşılan konular ise sağlık
ocağı, aile hekimliği ve genel sağbk sı-
gortası olmuştur.
Asbnda aile hekimliği ve sağbk ocağı
sistemi çağın ve günümüzde yaşayan ge-
niş eğitim ve kültüre sahip dünya ile sü-
rekli iletişim olanağı olan günümüz in-
sanının sağlık sorunlanna cevap ver-
mekten uzaktır. Teknolojinin ve tıbbi
bibmlerin bu denli baş döndürücü bir
hızla geliştiği dünyamızda bir pratisyen
hekimin veya aile hekiminin birçok so-
runa cevap bulması artık mümkün gö-
rünmemektedir.
Bazılan ihtisaslaşma oranının düşü-
rülmesi, pratisyenbğin özendirilmesi
gibi bilgi seviyesini düşürücü ve gelinen
noktadan geri dönmeyi önermişlerdir.
Bu önerilerin haklılığı düşünülemez. İh-
tisaslaşma oranı değil, azaltmak tam ak-
sine özendirihnelidir.
Çünkü, ancak böylece bilimsel geliş-
meleri izlemek, uygulamak ve vatandaş-
lanmızın hizmetine sunmak mümkün
olacaktır. Aynca ihtisaslaşma bugün
birçoğu alet edavat ve öğretim üye sayısı
bakımından maalesef çok gerilerde olan
tıp fakültelerinin açığını da kapatmak-
tadır.
Fakülte yıllanmızda merhum Nusret
Fişek hocamız Çin'de çıplak ayaklı halk
doktorlanndan söz ettiğinde bir çoğu-
muz işte bizim ülkemiz için de geçerli çö-
züm diye düşünmüştük. 1940'larda 50'-
lerde bu çözüm geçerb olabibrdi. Ancak
günümüzde gerek teknolojik ve bilimsel
gelişmeler, gerek hekim sayımız dikkate
abndığında böyle bir öneri veya düşün-
ce artık seslendirilememektedir.
Sağbk ocağı sistemini çıplak ayakb
sisteme benzettiğim sanılmasın. Ancak
günümüzdeki bilimsel ve teknik geliş-
meler öylesine hızb ve baş döndürücü ki
Ankara SSK Hastanesi
cek sonuçlan yorumlayabılecek gebş-
sağbk meleri izlemekte zorlanmaktadırlar. Bu
noktada hizmet içi eğitim, bibmsel der-
giler, kurslar önem kazanmaktadır.
Finansman sorum
Çözüm yollannda birinci derecede
önem arzeden nokta, yeteli fınansmanı
sağlamaktadır. Bugün sosyal devlet ol-
mak yeterb ve gerekb fınansmanı sağla-
maya katkıda bulunmak ve dar gelirli
vatandaşlann sağlık giderlerini karşıla-
mak demektir.
Sağlık Bakanlığı verilerine göz atıldı-
ğında ortaya çıkan manzara şudur.
l. Nüfusumuzun % 56'sı sosyal gü-
venlik şemsiyesi altındadır. Üst ve orta
gebr grubuna mensup % 15-20*lik kesim
kendi giderlerini, pirimlerini karşılaya-
bilirler. Asıl problem geri kalan % 20-
25'lik kesimin giderlerini karşılamakur.
Önerdiğimiz sistemde,
poliklinik ve hastaneler
tamamen özel veya özerk
bağımsız birimler olacak,
kendi personelini sendika
toplusözleşme düzeni içinde
istihdam edecek, baktıkları
hasta başına sigortadan para
alacaklardır.
Bugünkü bütçe koşullannda bu fi-
nansman ancak bazı şartlarda müm-
kündür. Sabit yatınmlardan; bina, alet
vs. vazgeçilerek bu paralar bu tür gider-
ler için aktanlabilir.
Bu tür yatınmlan özel kesim özelbkle
de sağbk çalışanlannın birleşmesi ile ku-
rulacak şirketler ve bu kuruluşlara ulu-
sal bankalanmızdan ve Dünya Banka-
sı'ndan uygun koşullarda krediler sağla-
narak karşılanabibr.
Bugün yatak sayısı bakımından
OECD ülkeleri içinde sonlarda yer al-
mamıza rağmen doluluk oranı olarak
önlerde olmamız gerekirken çok geriler-
deyiz. AT ülkelerinde hasta yatağı dolu-
luk oranı ortalaması % 85 iken bizde %
50-55 düzeyinde kalmaktadır.
uzman hekimler bile kendi branşlann- 2. Diğer KİTlerimiz gibi hastaneleri-
daki tüm alet ve makinalan kullanabile- mizi de iyi işletememekteyiz. Bunu da
dikkate alırsak hastanelerimizi de özerk-
leştirmek veya daha iyisi özelleştermek
uygun bir çözüm olarak düşünülmekte-
dir.
Önerdiğimiz birimler, tamamen özel
çahşacaklar. yaptıklan iş, baktıklan
hasta başına sigorta sisteminden ücret
alacaklardır. Hasta ile hekim arasına
doğrudan para girmeyecektir.
Sigorta sistemi tamamen bağımsız,
yan bağımb dağıtacak ve yatınma yöne-
lik olarak değerlendirecek, kendisi hiz-
met sunumuna kanşmayacaktrr.
Hastaneler de yatırdıklan hastalar
için sigortadan gerekb karşıbğı alacak-
lar, daha verimb çabşacaklardır.
Günümüzde hekim, calıştığı sağlık
ocağı, hastane, fakülte hastanesinde
kendi kendisi ile rekabet etmektedir. Bu
sistem çok verimsiz, emek kaybına ne-
den olan bir sistemdir.
Önerdiğimiz sistemde poliklinik bi-*
rimleri ve hastaneler birbirleriyle reka-
bet halinde olacaklar, vatandaş istediği
birimi seçme özgürlüğüne sahip olacak-
tır.
Poliklinik birimleri belli bir standartta
olacak, belli asgari araç gereç ve perso-
neb istihdam edecektir. Aletlerin beUi
kullanım süreleri belirlenecek, aletleri
kullanacak bilgi ve becerisi sertifikalaş-
tınlmış personel çabştınlacaktır.
Önerdiğimiz sistemde, pobkbnik ve
hastaneler tamamen özel veya özerk ba-
ğımsız birimler olacak, kendi personebni
sendika toplusözleşme düzeni içinde is-
tihdam edecek, baktıklan hasta başına
sigortadan para alacaklardır. Burada
hastalara gereksiz tetkik isteneceği, ge-
reksiz kontroller yapılabileceği şeklinde
eleştirilebilir.
Bunu önlemek için belb yaşlarda, ör-
neğin 40 yaşından sonra insanlann yılda
bir kez check-up yaptırması, başvuran
hastalara belirli rutin tetkiklerin yapı-
lması, önemli tetkik ve araştırmalar ge-
rektiren hastalar arasında tesadüfi ör-
nekleme yöntemi ile bakanbk müfettişi
tarafından araştırma sağlanması gibi
tedbirler düşünülebilir.
Tıp fakülteleri hizmetiçi eğitimlerde
görevlendirilip bebrli alet kullanımı ile il-
gili kurs, semitıer düzenleyerek bitirin-
lere sertifika verebilir. Baİcanlık ise de-
netim, düzenleme ve planlama ile meş-
gul olarak koordinasyon sağlama göre-
vini üstlenecektir.
POLİTİKA
VEÖTESİ
MEHMED KEMAL
Basının Alınyazısı...
M
ısır'da Nasır'dan sonra gelen Enver Sedat, hü-
kümet işlerinin iyi yanlannı yazmıyor diye gaze-
tecilerin tümünü işinden atmıştı. Mısır'da her
şey devletin ebndedir, basın da. Hükümet, bir
kalemde gazetecilere kıydı, ama genç askerler de bir darbe-
de Enver Sedat'a kıydılar.
Bizde de bir zamanlar gazete çıkarmak hükümetin elin-
deydi. Hüseyin Cahit Beyler, Ahmet Emin Beyler, bir dö-
nemde hükümet izin vermezse gazete çıkaramazlardı. Cahit
Bey'in Tanin'i kaç kez hükümet izniyle kapanıp açılmıştır.
Cahit Bey yeniden Tanin'i çıkaracakür; îstiklal Mahke-
mesi Savası sorar:
"Parayı nereden buldunuz?"
Cahit Beyin yanıtı yabndır:
"Gazete çıkanrken para ararsam siz para vermez misi-
niz?"
Cahit Bey'in yazdığı her makale için okurlar peşinden
koşarken sermaye ararsa bulamaz olur mu?
Hüseyin Cahit Bey boştadır, hiçbir patron ona yazdırma-
yı göze alamıyor. Yeni Sabah sahibi Cemalettin Saraçoğlu
bir kurnazlık düşünür, doğruca Içişleri Bakanı Şükrü Ka-
ya'ya koşar, | " "
Gazeteler kapandıkça
değil, yaşadıkça
değerlidir.
Demokrasiye tam
geçişledirki
gazetelerinömrü
uzar.
"Beyefendi, biliyor-
sunuz, bizim gazete hü-
kümeti tutar."
"Biliyorum."
"tzin verirseniz Cahit
Bey'e yazdırmak istiyo-
rum."
"Ne yazacak?'
"Başyaa."
"Yazsın." _ _ _ _ _ _ _
"Demek izin veriyorsunuz?"
"Elbette."
"ömrünüze bereket efendim."
"Yalnız bir şey var. Cahit Bey bizim muhalifimizdir. Bizi
överse gazete satmaz. Bizi yererse biz gazeteyi kapaünz."
Bir İstanbul gezisinde tçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Tan
gazetesi yazarlanndan Sabiha Sertel'i vilayete çağırtır,
"Bundan sonra yazmayacaksınız" der.
Sabiha Hanım yıllarca imzab yazamaz. îmzasız yazdıkla-
nnda da kulağını çekmekten geri kalmazlar.
Ahmet Emin Yalman, Elazığ İstiklal Mahkemesi'nden
sonra yıllarca yazmaz, gazete çıkaramaz. Bir gün Karpiç'te
Atatürk'ün masası yakınında bir yere oturur. Bir rast-
lantıdır. Atatürk, Emin Bey'i görür. Yanmda oturanlardan
birine.
"Şu karşı masada oturan Ahmet Bey değil mi" diye sorar.
"Ta kendisi efendim."
"Şimdi ne yapıyor?"
"Kardeşi ile ticaret yapıyor."
Emin Bey'e haber gönderir, "Bundan sonra gazetesini çı-
karsın.."
Ahmet Bey çok sevinir, "Bundan sonra dünyalar benim
oldu" der.
Ahmet Emin Bey'in Vatan'ı Atatürk'ten sonra CHP dö-
neminde de, DP döneminde de pek çok kapanır.
Gazeteler kapandıkça değil, yaşadıkça değerlidir. De-
mokrasiye tam geçişledir ki gazetelerin ömrü uzar. 12 Eylül
generalleri gazete kapatmadılar mı? Kimin ömrü uzadı, ki-
min kısaldı? ..u
OKURLARDAN
'Tartışma'ya ilişkin olarak
Cumhuriyet, bundan birsüre
önce safya düzenlerinde
değişikbk yaparken
"Tartışma" sütunlannı
ortadan kaldırmışu.
Gazetenin yeni
düzenlemesinde,
•*Tartışma"nın kaldınlması
hiç iyi olmamışu. Çünkü bu
sayfa, okur-gazete
bütünleşmesinin okurun
gazeteye katılımcılığının en
somut göstergesiydi.
"Tartışma". aynı zamanda.
gazete okurlannın çeşitli
konularda görüşlerini ortaya
koyduğu demokratik bir
tartışma platformu işlevini
de yerine getiriyordu.
Cumhuriyetin yeni sayfa
düzenlemeleri içinde;
Tartışma kaldınlınca,
"Tartışma"nın kaülımalan
ise diğer gazetelerin "okur
köşelerine" dağıldı.
"Tartışma"nın yeniden
başlatılması. tartışmacılan
tekrar bir araya geürdiği için
sevindirici bırdurum.
Tartışmacılar, yeni
fıkirleriyle. değişik
yorumlamalan ile çeşitli
olaylara ve konulara ışık
tutacaklardır.
Yalnız bu sayfa içinde yer
aian. "Bir Zamanlar" başlığı
ile yayımlanan karikatürîer
ise sayfanın günceUiğini ve
aktüelliğı ile
bağdaşmamaktadır. Burada,
sayfada yayımlanan biryazı
ile uyumlu bir karikatürün ya
da güncel konuda bir
karikatürün yayımlanması
daha uygun olacaktır
kanısındayım.
"Tartışma"' sayfasının bir
katılıması olarak tüm
tartışmacılara hoş geldiniz
diyorum.
NEVZATÇAĞLAR
TÜFEKÇİ
Milas Belediyesi Basın ve
Halkla İlişkiler Sorumlusu
Ahmet İnsel'in dizisi ve Türkiye
Gazetenizde, belli bir
süredir makalelerine de yer
verdiğiniz Sayın Ahmet
tnsel'in yazı dizisi
"Avrupa'da Yeni Sol",
Batıyı ve Batı basınını
izleyemeyen birçok okur
için faydalı bir dizi idi.
Ancak Türkiye Şolu'nun,
sosyal demokrasinin de
Avrupa'dan, Avnıpa
ülkelerinden çok farklı
sorunlan bulunduğunu
düşünursek, bu diziyi
ülkemize de uzatmak,
Türkiye topraklarına dahil
etmek düşUncesinde olması
beklenirdi. Yani pratikte,
Sayın Ahmet Insel bunu
yapmamış olsa da onun
dizisinin ardından bir başka
yazı dizisiyle bunu yapmak
mümkündü.
Cumhuriyet'ten böyle bir
görev bekliyoruz.
ALİDtZDAR
İSTANBUL
"Tartışma" bölümü ve meslekler
Tartışma bölümünün
yeniden gündeme
getirilmesi bizi sevindirdi.
Ancak bu köşe için seçilen
yazılann, çok değişik
mesleklerden aydın
okurlaruı görüşlerini
yansıtmasını bekliyoruz.
Doktorların, mühendislerin,
mimarlann ve
öğretmenlerin dışındaki
meslek erbabının da bu
sütunlarda, sonınlannı dile
getirmeleri gerekir. Hem
gazeteyi hem de okurlan,
bu tür bir özene davet
ediyoruz.
AYNUR DtKMEN
ANKARA
İLAN
AFYON ASLİYE l.'NCÎ HUKUK
HÂKİMLİCl'NDEN
Dosya No: 1991/268
Davacı Arsa Ofısi Genel Müdürlüğü vekili tarafından davalılar
Mustafa Tosbaş vs aleyhlerine açılan cebri tescil davasımn mahke-
memizde yapılan açık durusmasında:
Davacı vekili Afyon merkez Çetinkaya Mahallesi Çapakhöyflğü
mevkiinde 654 ada ve 7 parsel 18836 m
:
'lik kısnunı müvekkili idare
Arsa Ofisi adına cebri tesciline karar veriimesini istemis davalılar-
dan ibrahim Tosbaş'ın adresi tüm araştırmalara rağmen tespit edi-
lemediğinden dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere 9.4.1992 günü
saat 10.00'da davalı İbrahim Tosbaş dunışmaya gelmediği takdirde
davanın gıyabında yürütulüp sonuçlanacağı tebliğ olunur.