06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9ŞUBAT1992PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 19 Dünyanm En Yüksek Standartları Procter & Gamble'ın atntıcı, dünyanm en yüksek kalite standardını Türkiye'ye sunmaktır. Nitekim Türk tüketicisine Avrupa mve Amerika standardında ürünler sunmak için kısa bir süre önce Türkiye'de 200 tnilyon dolarlık yattrtm yapılmıştır. Procter & Gamble'da En Yüksek Kalite Standardı Esastır. Dünyadaki bütün P & G kuruluşlarında temel ilke şudur: "P & G bütün dünyada tüketicilerin ihtiyaçlannı en iyi karşılayan, en üstün kaliteli, en mükemmel ürünleri sunacaktır. "P & G'ın 150 yıldır sürekli gelişmesini saglayan ve 27 milyar dolarlık cirosuyla dünyanın en büyük şirketlerinden biri haline getiren, işte bu yüksek kalite standardıdır. Procter & Gamble'da Ürün Performansı Dainıa En Yüksek Standarttadır. P & G, ürünlerinde en yüksek performans standardına ulaşmak içih araştırma ve ürün geliştirmeye her yıl yaklaşık 800 milyon dolar yatınm yapmaktadır. Doktora yapmış 1.000 bilimadamıyla birlikte 6.000 kişilik uzman araştırma, geliştirme kadrosuna sahiptir. Bu kadro. Harvard, MIT ve Berkeley gibi Amerika'nın lisans üstü eğitirh veren başhca üç büyük üniversitesindeki fen bilimleri ögretim kadrolannın toplamından daha büyüktür. Işte bu sayede P & Gın sunduğu 300çeşit ürün, dünyanın dört bir yanındaki tüketicilerin beğenisini kazanmış ve P & G, kahveden şampuana, deterjandan çocuk bezine kadar pek çok ürün kategorisinde piyasa lideri olmuştur. Procter & Gamble'da Ürün Güvenliği Daima En Yüksek Standarttadır, P & G ürünlerinin kalite standardı, gerek insan sağlığı, gerekse çevre için en güvenli seviyededir. Sağlık açısından bütün P & G ürünleri, yapılan araştırma ve testler sonucu bütün dünyada yetkili sağlık kuruluşları ve T.C. Sağlık Bakanlıgı'nca onaylanmıştır. Öte yandan Dünya Çevre Merkezi, çevre korumasında en başarılı uluslararası şirket olarak P & G'ı altın madalya ile onurlandırmıştır. Procter & Gamble Ürünleri Türkiye'de Daima En Yüksek Standarttadır. Türkiye'de Ariel, ACE, Rejoice ve Blendax satın alan bir tüketici Londra, Frankfurt, Milano ve Paris'te satılan aynı ürünü almaktadır. P & G yüksek standardını korumakta azimlidir. Procter&Gamhle TÜRK TÜKETİCİSİNE DÜNYA STANDARDINDA ÜRÜNI.ER SUNAR Demirei'in Washington Ziyareti... • Baştarafı 1. Sayfada Kısaca: ABD'nin soğuk savaş sonrası tek sûper güç olarak kalmış olması artık bir olgu. Ve bu ol- guyu göz ardı etmek de olanaksız. Demirel de başbakan olarak yurtdışına ya- pacağı ilk resmi ziyarette VVashington'a gider- ken kuşkusuz bu olgunun farkında. Türk-Amerikan ilişkilerinin daha da gelişti- rilmesi gerektiğini biliyor. Ama bununla birlik- te, ilişkilerde bugüne kadar üzerinde çok du- rulmasına karşın bir türlü gerçekleşmeyen bir noktanın da bilincinde Demirel: İki ülke ara- sında ekonomik ve ticari işbirliğinin kurum- sallaştırılarak geliştirilmesi... Gerçekten soğuk savaş boyunca Türk- Amerikan ilişkilerinde askeri nitelik genellik- le ağır bastı. Bu tek boyutlu yapı taraflar ara- sında sık sık sorun üretti, düş kırıklıklarına kaynaklık etti. Şimdi bu askeri boyutun törpülenerek eko- nomik ve ticari boyutun iyice ön plana çıka- nlmasında yarar var. Demirel'in deyişiyle "as- keri ittifaktan ekonomik ittrfaka geçiş" artık ge- rekiyor. örneğin Amerikan piyasasında Tür- kiye'nin ticaret payı yüzde yarım oranında art- sa, Türkiye'nin ihracatı ikiye katlanabilecek- tir. Sadece bu küçük karşılaştırma bile, ilişki- lerde bu bacağın ne denli azgelişmiş olduğu- nu ortaya koymaktadır. Özen gösterilmesinde yarar olan bir nokta da şu: Türkiye, neredeyse yarım yüzyıldır ABD ile dost ve müttefik bir ülke oiarak birlikte yaşı- yor; bu birlikteliği de derinleştirerek sürdür- me kararlıltğındadır. Ama şu da bilinmelidir: ABD, bir "dünya devieti" olarak dünya çapında global politika- 1ar izler. Bu nedenle de iki ülkenin dünyaya her zaman aynı açıdan bakabilmeleri olanak- sızdır. Bir başka deyişle olabilecek ve olama- yacakların gerçekçi biçimde saptanması, iliş- kilerin geleceği bakımından şarttır. Örneğin Türkiye'nin öyle bir coğrafyası var- dır ki, bu ülkenin yalnızca ABD'nin yedeğin- de tek boyutlu dış polrtikaya mahkûm edilmesi söz konusu oJamaz. Bu arada Başbakan Demirel'in VVashington ziyareti ilginç bir döneme rastlıyor. Şöyle: Uluslararası konjonktür, yaşadığı bölgeyle birlikte Türkiye'yi de ön plana çıkarıyor. Bal- kanlar'da, Körfez'le Irak'ta ve Kafkasya'yla Or- ta Asya'da meydana gelen baş döndürücü ge- lişmeler kaçınılmaz biçimde Türkiye'nin öne- mini bir kez daha ortaya çıkarıyor. Buralarda meydana gelen tarihsel olaylar, Türkiye'nin ağırlığını bir yerde kendiliğinden arttınyor. Eski ABD Dışişleri Bakanı Kissinger, geçen hafta sonu Demirel'in Davos'ta katıldığı top- lantılarda Türkiye'yi tanıtırken sürekli olarak iki noktaya dikkat çekmişti. Birincisi: Türkiye'nin "Adriyatik kıyılanndan Çin sınırına kadar" bir cografi bağlam içinde bulunması... İkincisi: "laikleşmeyi" ve "demokratikleş- meyi" başarabilmiş tek islam ülkesı olarak en başta Türki cumhuriyetler olmak üzere islam dünyasına da bir "model" oluşturması... Bu açılardan bakıldığı zaman Türkiye, kuş- kusuz abartıJmaması koşuluyla, gerçekten bir "kilit ülke" konumuna geıebilecektir. Bu du- rum Türkiye'nin dış poiuikada manevra ala- nını da geliştirebilir. VVashington'la ilişkilerin geliştirilmesinde Türkiye'nin bu potansiyel konumunun olum- lu katkısı olabilir. Başbakan Demirel'in VVashington ziyareti- nin iki ülke ilişkilerini daha ileri bir asamaya getirmesini dileriz. Ayrıca bunun için olumlu bir konjonktür de var. Türk-ABD ilişkilerinde yeni dönem M Baştarafı 1. Sayfada tirilmesi de VVashington görüşmelerinin önemli amaç- lanndan birini oluşturacak. Uluslararası düzevdekı geliş- melerin bu stratejik ilişkilerin geliştirilmesine yeni olanaklar sağlayacağı sanılıyor. Dışişleri çevreleri, Başba- kan Demirel'in ABD gezisini yine de "spesifık konuların ele alınacağı bir müzakere ziyare- ti" olarak değerlendirilmesi- nin "'hatalı olacağını" kayde- diyorlar. Buna daha çok "dünyada meydana gelen değişim süreci- nin iki yakın müttefik arasın- da kapsamlı bir şekilde değer- lendirileceği bir zijaret" ola- rak bakılması gerektiğini belirtiyorlar. Dışişleri çevreleri bu bağ- lamda ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın önümüzdeki günlerde Orta Asya Cumhuri- yetlen'ne yapacağı zıyarete özellikle işaret ederek şunları belırtiyorlar: "Basında spekülasyon ko- nusu yapıldı. Efendım, Türk Başbakanı Washington'da>- ken Baker orada bulunmava- cakmış. Bu da kötü planla- maymış. Burada gözden kaçı- rılan önemli bir konu \ar: O da ABD'nin Orta Asya'yı dik- kate almasında Türki\e'nin oynadığı roldür. Daha önce selektıf davranıp Din>eper'in ötesini görmek istemezlerkcn. 'Orayı ihmal edemezsınız. Ederseniz tehlikeli olur' de- dik. Bunu da kavradılar. Üs- telik yardım gönderme>e dc karar verdiler. O nedenle za- manlaması ne olursa olsun Dışişleri Bakanı Baker"ın ora- ya gitmesi Türkiye için sadece bir mutluluk kaynağıdır." Başbakan Demirel ılc Baş- kan Bush başkanlığında >apı- lacak görüşmelerin önemli bir bölümünün de eskı Sovyetlcr Birliği'nin Türk cumhurivet- lerinin değerlendirilmesi ile geçeceği de sanılıyor. Bir yan- dan Kazakistan'ın bir "nükle- Demirel'den polislere uyarı • Baştarafı 1. Sayfada SHP'lHII tepkİSİ timatiDi verdiğini bildüdi. Sez- Polislerin önceki gün Adana gin, bu polislerin tek tek belir- SHP tl Başkanlığı ve İHD Baş- lenerek haklannda gerekli yasal kanlığı önünde gösteri yapma- işlemlerin yapılacağıru da belir- terek "Devlet zaaf götürmez, ödün vennez, zaten vere vere bu hale gelmiştir" dedi. Sezgin şöy- le konuştu: "Polisimizin infıalini kabul ediyorum. Polisimiz üzüntü içindedir. Bir kızgınlık, öfke - - _ . , , - , . •»__« içindedir. Arkadaşlan öldürüi- EKineKÇI. UtanÇ ları ve gazetecileri dövmeleri tepkilere neden oldu. SHP Genel Baskanı ve Baş- bakan Yardımcısı Erdal Inönü, olaydan sonra İçişleri Bakanı Sezgin ile görüşerek bilgi aldı ve önlem alınmasını istedi. müştür, şehit edilmiştir. Bu ne- denle polisimizin infialine hak veriyorum. Bütün ulusumuz in- fial içindedir. Sayın Başbakanı- mız da ben de infial içindeyiz. Ve bu infiallerini dile getiriyor polisimiz. Bunda haklı olduğu taraf olabilir. Ama polisler, her şeyden önce ü'kenin kanun ve nizam egemenliğini saglayan ku- nıluşun mensuplarıdır. Ve polis kamu düzenini sağlamakla gö- revli, devlet düzenini korumak- la görevlidir. Devlet düzenini korumakla görevli polis, devle- tin düzenini bozarsa, kamu dü- zenini ihlal ederse, yasalarda haklannda neyi gerektiriyorsa yapdır. Ama her çevrenin, her ku- rumun içinden olduğu gibi po- lisimizin içinden de birtakım ki- şiler çıkabilir. Bu infiallerini, öf- kelerini polise yakışmayan bir biçimde ifade etmiş olabilirler. Bunlar hakkında da takibata gi- riştik. Ve yasalar neyi gerektiri- yorsa, yönetmelikler, tüzükler neyi gerektiriyorsa o aynen ya- pılacaktır^' ÇGD Genel Başkanı Musta- fa Ekmekçi de "Polisin kamu görevi yapan gazeteciyi bilinç al- tında biriken duygularırun etki- siyle hasım görmesi demokrasi adına utanç verici bir olaydır" dedi. Ekmekçi, polisin davranı- şını "demokratikleşme sürecine darbe" olarak niteledi. er güç" olması. diğer yandan ise "aşın İslam" korkusunun dünya çapında yaygın olması- nın bunu zorunlu kıldığı belir- tiliyor. Bu çerçevede ABD"nin Tür- kı\e"nin bölgeye yönelik "olumlu rolünü" sürdürme- sinde "leşvik edici" olacağı tahmin edılivcr. Türkiye'nin ise söz konusu cumhurıyetle- rın Batı tarafından ""ıhmal edilmelcrınin" tehlıkelerıne bu vesılevle de işaret edeceği kaydedıliyor. Öte yandan Irak konusuna her iki tarafın "farklı perspek- tiflerden" baktıklan da zaten Türk vc Amerikalı diplomat- lar ile >apılan görüşmclerden dc ortava çıkıyor. Kısacası Türki\e. Saddam'ı devirme gırışımlcrine taraf olmak iste- miyor. Başbakan Demirel'in ABD ziyareti önccsinde Time dergisinc serdiği dcmeçte de belirttiği gibi Ankara'nın gö- rüşü. "Saddam istenmiyorsa zamanında halledilseydi. şim- dikı gibi iş işten geçtikten son- ra değil." Bu bağlamda Başbakan Demirel'in VVashıngton'da gerek ABD Başkanı Bush'a. gcrck.se görüşeceği bıldirilen CIA Başkanı Robert Gates'e uluslararası ambargonun işle- mediğini. bundan sadece Irak halkının zarar gördüğünü bil- dırmesi bekleniyor. ABD tarafının ıse bu bağ- lamda "görüş farklılıklarını not ederek" vıne de Türkıye'- den hazıran 1992 "nihai" tari- hının gcçmcsinden sonra da "Çekıç Güç" konusunda "es- nek olmasınf" isteyeceği var- savılıyor. Tarafların VVashıngton'da üzerinde duracakları birdığer konu. kuşkusuz Kıbrıs ola- cak. Ancak gerek Başkan Bush'un gerekse Başbakan Demirel'in bu konuda bilincn p>ozıs\onları otesıne geçecek- leri sanılmıyor. KULİS Şırnak'ta çığ: 15 ölüCUMHURİYET (Şırnak/Bat- man Bingöl) - Çığ, can almaya devam ediyor. Şırnak'ın Beytüş- şebap ilçesi Çığıllı köyünün Emekli mezrasında meydana ge- len çığ felaketinde 15 kişi öldü, 12 kişi de yaralandı. Şırnak Valisi Aydın Arslan, köye önceki gün çığ düşmesine karşm dün haber alınabildiğini, ölen 15 vatandaşın cesedinin en- kaz altından çıkanldığını söyle- di. Batman'ın Sason ilçesine bağ- lı Taşyayla köyünün Tatlıca mez- rasında önceki gün duşen ve al- tı kişinin ölümüne neden olan çığın altında kalan 35 kişi dün kurtanldı. • Baştarafı 1. Sayfada "Ekonomik paketi hazırladık. Bu paketin işlerlik kazanması için bir dizi karamame ve tebliğ hazırlamamız lazım. îthalat ve ihracat kararnamesi hazırlanırken, malum bakanımızdan kabul etmemiz mümkün olmayan istekler geldi. Tekstil sektöründe büyük vergi kaçağı var. Biz, kaçaklara ve yüksek gelir gruplanna yönelik düzenlemeler yaparken, tekstilcileri dışanda tutamayız. Devlet Bakanı Çiller'in "malum bakan" olarak söz ettiği Cavit Çağlar'ın tekstil sektörünün içinde olduğunu bilmeyen yok. Çiller'in, Çağlar'ın müdahaleleri nedeniyle söz konusu kararnameleri ve tebliğleri hazırlayamadığı, Başbakan Demirel'in de Çağlar'a göz yumması nedeniyle istifanın eşiğine geldiği, hatta istifa metnini hazfrladığı, ancak Demirel'in araya girmesiyle istifadan vazgeçtiği söylentileri kulaktan kulağa yayılıyor. Deneyimü ve her iki bakanı da yakından tanıyan bir DYP milletvekilinin değerlendirmeleri ise şöyle: — Beyefendiyi tanımakta güçlüjc çekiyoruz. Çağlar ile yakınlığı bizi şaşırtıyor. Dış politikadan habersiz Çağlar'ı Davos'a ve ABD'ye göturmesinin ne anlamı var? Üstelik Çağlar'la iş ilişkisi bulunan kayınbiraderi Ali Şener'i de Davos'a göturmesinin hiç izah edilir tarafı yok. — Demirel, Çağlar ve arkadaşlarını yakın çevresinde tutuyor, onların bir dediğini iki etmiyor. Ekonomi ile ilgili henüz ciddi hiçbir düzenleme yapılamamasmın nedeni de bu. — Tansu Çiller bir kararname ya da tebliğ hazırladığında, hemen Cavit Çağlar araya giriyor. Çiller'in bunu kabullenmesi mümkün değil. — Vergi affı diye bilinen tasarıya tepki de Çağlar'ın yüzünden. Vergi borcu olduğu söylentileri üzerine, böyle bir tasarı getirilince arkadaşlanmızda ister istemez tereddütler oluştu. — Demirel, Tansu Çiller'i ABD'ye götürmeme gerekçesini, "Bu ekonomik değil, siyasi ağırlıklı bir seyahat" diye açıklıyor. Oysa ekonomi bürokrasisinden önemli isimleri de yanında götürüyor. Ayrıca hepimiz Cavit Çağlar'ın siyasetten ne kadar anladığını biliyoruz. Öyle anlaşılıyor ki, Başbakan Demirel, gözde iki bakanı arasında denge kurmayı başaramazsa, önümüzdeki günlerde Çiller-Çağlar çekişmesi, hükümette daha büyük sıkıntılara yol açabilecek boymlara ulaşabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle