23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 Şubatl992 kültür Cumhuriyet 13 Adam'da Giacometti K&JtürServisi- Adam Sanat dergisinin şubat sayısı yayımlandı. Dergınin bu sayısında Memet Fuat'ın "Yazar CeLzeted", Vedat Günyol'un "Yeni Bir Yılin Eşiğınde", Orhan Barlas'm "Sola Dö>nülmez", A.Celal Binzet'in "Çağı Doğru Kavramak",Gürhan Tümer'in "Bibliotheca Corviniana", Jean Pierre Crigui'nin"HeykeltraşAlberto Giacometti", Refik Durbaş'ın "Cemal Süreyaöl Yaşında", Ülkü Dağdelen'in "ölümün Süksesi", Lilian Ross'un "Kurosawa'dan Kareler", Hilmi Büyükşekerci'nin "Kimi Yadırgamalar", Üstün Alsaç'ın "Ortadan Kalkmakta Olan Bir Sanat" ve Muhsın Şener'in "Akvayumdaki Adam" başlıklı yazılan yer alıyor. Fethi Naci'nin "Eleştiri Günlüğü"nün de okunabileceği derginin bu ayki şairlen, Nahit Ulvi Akgûn, Can Yûcel, Ercüment Uçan, Gül ten Akın,Erdal Alova, Turgay Fi- şekçi, Hüseyin Haydar, Inci Asena, Neşe Yaşın, Mete Ozel, Süha Tuğtepe, Yeşim Salman, Oğuzhan Akay, Ali Asker Barut, Hüseyin Alemdar ve Küçük tskender. Üniversitelilerin sergisi Kfiltür Servisi-Mahir&Numan AŞ'nin İngiliz Winsor&Newton'un katkılanyla ve Çankaya Belediyesi işbirligiyledüzenlediği 1. Universıtelilerarası Resim Yanşması'nda ödül alan ve sergüenmeye değer görülen yapıtlardan oluşan sergi bugün Istanbul Kadıköy GençlikKitabevi'ndeaçılıyor. Seçici kurulunu Prof. Dr. Mustafa Asher, Prof. Dr. Devrim Erbil, Doç.Dr. Sıtkı Erinç, Doç.Dr .Hasan Pekmezci, Hamit Kınaytürk ve Nihat Kahraman'ın oluşturduğu yanşrnada, Göktuğ Sanöz birinci, Altan Çelem ikinci, SibelÜnalan da üçüncü olmuştu. Melike Karabulut, M.Korkut Tiryaki, Doğu Çankaya, H.Ela Cin ve Cafer Arslan'ın da mansiyon aldığı ya nşmada sergüenmeye değer görûlen diğer yapıtlar, Asiye özakan, Sedef özkan, Funda öztürk, Rüçhan Şahinoğlu,Tamer Ersoy, Sezai Kara, Bünyamın Bozkuş, Nalan Gûrsoy, Hatioe Kün, Aygün Arslan, Ahmet Safran, Tülin Oktan, Ufuk Kırkan, Ihsan Doğrusöz, Hasan Kıran, Fatih Urunç, Erol Akyûz, A.Rıza Çakır, Nurşen Görsen ve Serpil Yaman'a ait. Mekin'e ödül AA (Ankara)- Türk sinemasının ünlü sanatçılanndan Ahmet Mekin, yıllardır sürdürdüğü sinema uğraşı ve Türk sinemasına katkılan nedeniyle "Emek Ödülü" kazandı. Ankara Film Festivali Yürütme Kurulu Başkanı Mahmut Tali öngören, bu yıl dördüncüsü düzenlenen festivalde geleneksel halegetirilen "Emek Odülü"nün düzeyli oyunculuğu, Türk sinemasına katkısı ve özverili çalışmalan nedeniyle Ahmet Mekin'e verilmesinin kararlaştınldığını söyledi. Her yıl verilen TRT ödüllerini ise bu yıl yönetmen Ziya öztan ile yapıma Lütfi Ozatalay paylaştılar. Jackson-Pepsi işbiriiği AA(İ8tanbuJ)- Ünlü pop şarkıcısı Michael Jackson, Pepsi Cola International fırması ile 18 aylık bir sponsorluk anlaşması imzaladı. Pepsi Cola fırması tarafından yapılan açıklamada, sponsorluk anlaşmasının Michael Jackson'ın Avrupa, Asya, Avustralya ve Latin Amerika'da gerçekleştireceği uluslararası bir turneyi de kapsadığı bildirildi. Açıklamada, ünlü pop şarkıcısmın daha önce Pepsi ile yaptığı iki turne ve reklam kampanyasının dünya çapında büyük etki yarattığı belirtildi. Karikatür yarışması Kültür Senisi-Ankara 4. Uluslararası Film Festivali "Çizgi Film"konulu karikatür yanşmasında büyük ödülü Kadir Doğruer kazandı.Ferruh Doğan, Ali Ulvi Ersoy, Semih Balcıoğlu.Nezih Danyal, tsmail Gülgeç, Kamil Masaracı ve Orhan Doğu'dan oluşan seçici kurul, Mahmut Tibet, Ahmet Erkanlı, Cumhur Gazioğlu, Muhammet Şengöz, Yaşar Babalık ve F.Gürcan Mermertaş'ın yapıtlannı da aynca başan ödülüne değer gördü. "Neşeli Gönler müzikalinde kalahalık bir çocuk oyuncu kadroeu da yer alıyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nce sahnelenen 'Neşeli Günler'in orkestra şefi Serdar Yalçın: 'Operacdarm yapacağı iş değil bu 9 EVtN tLYASOĞLU (tstanbul) - "The Sound of Music" filmi, şarkıları, oyunculan ile efsaneleşmiş; yirminci yüzyıl müzikli tiyatro tarihin- de dilden dile, ülkeden ülkeye hep gözde olmuş. Amerikah besteci Richard Rodgers'ın Oscar Hammerstein II ile söz ve müziğini dü- zenledikleri oyun, 1959'da ortaya çıkmış, Broadvvay'deki ilk gece- sinde büyük yankılar uyandırmış. O günden bugüne gişe rekorlan kırmış! İstanbul Devlet Opera ve Balesi, yeni yıla böylesi çok iyi bilinen bir yapıtı sah- neleyerek "Neşeli Günler"le girdi. Doğal ki her şeyden önce seyirci bu temsilin is- mine gelecek, izledıği filmın tadını, ku- lağındaki ezginin benzerini aramayacak- tır.. Ülkemizde müzikal sanatçısı yetiştiren kurumlar olmadığına göre, opera ve ti- yatro sanatçılannın ortak çalışması so- nucu sahnelenen "Neşeli Günler", ol- dukça iddialı bir secim. "Müzikal" terimini tammlarken, "ti- yatro öğeleri ağır basan, operet benzeri bir gösteri" diyor müzik sözlükleri. Bro- advvay'de fılizlenen bu gösteride Ameri- kan kültür birikimi olduğunu da unut- mamak gerekiyor. "Neden konmuş bu müzikar' sorusu soruluyor. Gala gecesi, yöneticüerin seyirci kol- tuklanna gelip oturmalannı, ortaya çıkan temsili tarafsız gözlerle, sahneden uzak izlemelerini isterdim: Baştan sona oyunu götüren tek kişi, Payam Koryak (ki ister istemez arasıra operacılığı üste çıkarak); çocuklar grubu ve Şef Serdar Yalçın'ın gayreti dışında bir müsamere. Konuk tiyatroculann müzikle öylesine ilgileri yok ki, arasıra "demek bu muzi- kalde böyle bir şarkı da varmış, ilk kez duyduk" izlenimine kapıhyorsunuz; ya da çok ünlü bir şarkıyı neredeyse söyle- miyorlar bile.. Sık sık değişen sahnelerde inip çıkan panolarla zamanı doldurmaya çahşan müzikteki yinelemeler; rahibeler korosundaki "detone" sesler; hemen her temsilde karşımıza çıkan o kırmızı kol- tuklar; özellikle ikinci perdenin başında gereksiz uzatılmış sahneler; rahibelerin garip rondu; gereksiz bir mikrofonun sarstığı ses dengesi; konuşmayla şarkı söylemenin bütünleşemediği ortam; so- nuçta bu müzikalin gerçekten zor bir iş olduğunu ortaya koyuyor. Eğer amaç böylesi ünlü bir yapıtın is- mini kullanarak seyirci toplamaksa, dogrusu başanya ulaşılmış; çünkü Neşeli Günler Reşid Rey'in tabiri ile "lebâleb" dolu oynuyor. Belki işin aslını bilen se- yirci aklında bir dolu soruyla, hayretle çıkıyor ama bir kez görmeye giden de ye- tiyor salonu doldurmaya. Yıl sonuna dek diğer temsillere 7-8 kez yer verilirken bu oyun^tam 18 kez sahne- leniyor. Eğer Devlet Opera ve Balesi gibi bir kurumun amacı kükürü yüceltmek, dü- zeyli, nitelikli yapıtlar sunarak seyırcısini olduğu kadar sanatçısını da eğitmek ise iş degişiyor: "Daha nitelikli olmasına, daha çok çalışmamıza ya da işin içinden yetişmiş .uzmanlar getirmemize ne gerek var, halk nasılsa geliyor, mevsim sonuna kadar da bu böyle gider" zihniyeti bir yana; ma- dalyonun diğer yüzündeki sorumluluğa özen göstermenin ciddiyeti öbür yana! Kültür Bakanı Sağlar: ^Yorgun Savaşçı' filmini bulacağız' ANKA (tzmir)- Kültür Bakanı Fikri Sağlar, 12 Eylül dönemiende orijinali yakılan ve tek kopyası elde kalan ancak nerede olduğunu bilinmeyen "Yorgun Savaşçı'Tılmini mutlaka bulacağını söyledi. Kültür Bakanı Fikri Sağlar dün Izmir'de Hacı ömer Sabancı Vakfı ta- rafından düzenlenen Sabancı Kültür Sarayı'nın temel atma töreninde yaptığı konuşmada, Kemal Tahir'in ünlü romanından uyarlanan 'Yorgun Savaşçı" filmini TRT'den istediklerini ancak 'Kendi ellerinde olmadığı ve bu filmle iigili en küçük bilgiye de sahip bulunmadıklan" yanıtının verildiğini açıkladı. Sağlar, "Yorgun Savaşçı'nın saklandığı yerin neresi olduğunu kimse bilmiyor. Devletin özel bir yeri olduğu muhakkak. Bulana kadar araştıra- cağız, peşini bırakmayacağız, "dedi. Kültür Bakanlığı'ndan bir üst düzey yetkili ise "Yorgun Şaevayçı"nın elle- rinde olmadığına dair bir yazının dün TRT Genel Müdürlüğü'nden kendile- rine ulaştınldığını belirtti. Filmin oriji- nalinin yakıldığmı ve tek kopyasının da büyük bir olasılıkla Millı îstihbarat Teşkilatı'nda olabileceğini belirten yet- kih', "En kısa zamanda bir yazı ile filmi Başbakanlık'tan isteyeceğiz" dedi. Kültür Bakanı Fikn Sağlar, temel atma törenindeki konuşmasında devle- tin olanaklannın sınırlı olduğunu bıldi- rerek bazı yatınmlan toplumsal da- yanışma ile gerçekleştirmeyi hedef- lediklerinı anlattı. tzmir'de temelini attıklan Kültür Sarayı'nın devlet, özel sektörüniversitedayanışmasınınengü- zel örneklerinden birini oluşturduğunu ifade eden Fikri Sağlar, özel sektörün •bu yöndeki gjrişimlerini özendirici ver- gi muafıyeti gibi kolaylıklar sağlayacak yasa üzerinde çalıştıklannı söyledi. Altm Koza için start CUMHURİYET (Adana)- Altın Koza Film Festivali'ni yıl içinde ger- çekleştirmek amacıyla son kez "start" verildi. Adana Anakent Belediyesi'nce düzenlenecek festivalin salt film etkın- likleriyle sınırlı kalmayacağı bildirildi. Adana Anakent Belediyesi, Altın Koza Film Festivali'ni eylül ayında yapmak amacıyla 1992 bütçesine tam bir milyar lira ödenek koydu. Belediye yetkilileri, ödenek miktannın gereksi- nimlere göre arttınlabiJeceğini belirte- rek, "önemli olan festival için ödenek aynlması. Miktar artabilir.aktarma olabilir. Bütçeye bu iş için para kon- ması, festivali gerçekleşürmede ka- rarhlığımızı gösteriyor" dediler. 1970'li yıllardan sonra kesintiye uğ- rayan Altın Koza Film Festivali'ni si- nema gösterimleri ve yanşmalanyla sınırlı tutmayacak bir içerikle gerçek- leştirmeye yönelik çahşmalann ilk adımı olarak Adana Anakent Belediye- si bünyesinde bir festival önkomıtesi oluşturuldu. Komite, Genel Sekreter Yardımcısı Fevzi Acevit, Hukuk Işleri Müdürü Ali Dağ Akverdi, Hesap Işleri Müdürü Ali Nalbant ve danışmanlan İbrahim Kökkaya ve Agah Kocaoğlu'- ndan oluşuyor. Pop kültürünün 'ikonlanı' Ludwig Müzesi'nde birarada 4 Pop Art' nesneleri seviyorKültür Servisi- Almanya'- nın Köln kentinde bulu- nan Ludvvig Müzesi, altmışlı yıllardaki deği- Şen rüzgârlanyla yeni- karşılaşma olanağı ya- ratan bir serginin Avru- pa'daki üç durağmdan bir tanesi. Köln'de ilk defa 1967 yıhnda Peter ve Irene Ludvvig'- in POP Art koleksiyonundan yapıtlar sergilenmişti. Sergi ile iigili olarak VVallraf- Richard Müzesi, Wolf Vostell'in dü- zenlemesini yaptığı pleksiglas ciltli bir katalog yayımlamış, o dönem POP Art ile iigili ilk çahşmalardan biri olarak da büyük ilgi uyandırmıştı. POP Art bu sergiyle geniş bir izleyi- ci kitlesine ulaştınlabilmişti. Telecom'un katkısıyla ger- çekleştirilen serginin odak noktasını, POP kültürünün geçen zaman içerisinde "ikon- lan" durumuna gelen Lich- tenstein, Warhol, Rauschen- berg, Rosenquist ve Wessel- mann gibi sanatcılann yapı- tlan oluşturuyor. Yapıtlar tü- ketim ve medya çağının mesaj- lan ile çevnli genç bir neslin iz- lenimlerini yansıtıyor. Her ne kadar bu sanatcılar kendilerini İngiliz meslektaşlan gibi bir grup olarak görmeseler de, ya- şadıklan dönemin soyut eksp- resyonizmine karşı bir tutum izliyorlardı. Robert Rausc- henberg 1953'te gûnlük ya- şamda kullamlan nesneleri tu- vale aktarmaya başlamış, Cla- es Oldenburg ise daha 1960'larda ham- burger, diş macunu tüpü gibi nesneleri plastikten oluşturmuştu. Jasper Johns, flama ve sayılar üzerine resimleri ile dik- katleri üzerine ceken bir sanatçı. Amerikah sanatcılar yapıtlannda yan- sıttıklan konulan günlük yaşamdan ve çeşitli yaşam kesitlerinden ahyorlar: Hız- - .- h otolar, fast food, beyazperdenin, siya- 1 y e n l sanaX a , kım A" a P " ı s m i t f ka 1 r . . . setin, paramn, seksin, comic'lerin ve fela- Art m temsıl edıldığı ük sergılerden bın , ., _• ı ı ı New York ta Sıdney Janıs Galensı nde düzenlenmiştir. Söz konusu sergi aynı zamanda 1960'ta Fransız yayıncı Pierre Restany'nin öncülüğünü yaptığı "Nou- Tom We8*elmann'ın 1963'te yaptığı" Banyo" Richard Hamilton, Iskoç meslektaşı Eduardo Paolozzi'nin kolajlanndan et- kilenerek 1956 yıhnda "Just what is it that makes today's home sodifTerent, so appealing" adlı tablosunu meydana ge- tirdi. Bu yapıtta ilk defa "POP" şeklinde- ki harf kombinasyonu dikkati çeker. Lawrence Alloway bundan yola çıkarak , p , ketlerin ilahlan. POP Art'a önemli katkılan olan ve ilk oluşumunda da yer alan tngiliz sanatcı- lar aynca serginin anılmaya değer katı- lımcılan. veau Realisme" grubuyla birlikte anılan tır. Batı Avrupa'daki Avantgarde akımının tanınmasına da yol açmıştır. Sergide, Arman, Cesar, Tinguely, Spo- erri ile birlikte "Decollagist" olarak bili- nen Mimmo Rotella, Raymond Hains ve. başka sanatcılann yapıtlanndan geniş bir yelpaze sunuluyor. Yves Klein ise kendine özgü bir yöntem izleyerek mey- dana getirdiği "Anthronaetrie" resimle- rinde özellikle renk konusu üzerinde du- ruyor. Gerhard Richter, Sigmar Polke ve Wolf Vostell gibi Alman sanatcılann ilk dönem yapıtlan da POP Art'ta yer almış- Yalçınalp ve Sağıroğlu'nun resimleri Geçmişle gelecek arasında anılar, hayaller, rüyalar NALAN MANYASLI (tstanbul) Anılar, hayaller, rüyalar... Varla yok arası görüntüler... Elimizle tutamasak da, varolduğunu bildiği- miz, çeşitü boyutlarda kendimizce biçimlendirdiğimiz kavram- lar... Bir başka deyişle Yalçınalp'in resim dünyası... 1953 yıhnda doğan Banu Yalçınalp, 1972'de Robert Kolej'den, 1976'da ise Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafık Bölümü'nden mezun ol- muş. Baştan beri hep resimle ilgilendiği halde grafiği seçmiş. Nedeni, ekonomik açıdan zorlanmamak. Çeşitü ajans ve dergilerde art direktör olarak çalışmış. lllüstrasyon ve grafik çahşmalanm bir- likte götürmüş bir süre. Sonra resim de katılmış bu çalışma- lara. Evlilik ve ço- cuklann doğumu ile onlardan kaçınlan boyalar, tuvaller... Kısa aralarda orta- ya çıkan küçük bo- yutlu çalışmalar: "Daha fıgüratif, daha gündelik işleri anlatan, daha kabul edilebilir çalışma- lardı bunlar" diyor sanatçı. 1990'a geldiğinde Ekin Nayır Sağı- roğlu ile ortak bir atölye açıyor Yalçı- nalp. Levent Sanat Galerisi'ne getirdiği çalışmalar da bu atölyede ortaya çıkan yapıtlar. Ga- Banu Yalçınalp'ın bir resmi lerinin bir salonu Yalçınalp'in soyutla somut arasında bir yerlerde biçimlenen resimlerine, diğer salon ise Ekin Nayır Sağıroğlu'nun naif calışmalanna aynlmış. Banu Yalçınalp'in, sergide 17 resmi yer ahyor, hemen hepsinin kahraman- la'n kadın olan 17 fıgüratif resim. Bazen anılarla dolu siyah beyaz bir fotoğraf, bazen 30 yıl öncesinin Buca izlenimleri, bazen annesi ile kızlannın kanşımı olan bir figür yararlandıklan. Kadınlann he- men hepsi sanşın ya da kumral, sanatçı ya da sanata ilgi duyuyorlar. Hepsi yu- muşak, hoşgörülü, dostane görünüyor göze. Resimleri incelerken bir klasik müzik sanki size eşlik ediyor. Bu belki o anda içeriden gelen gerçek bir müzik sesi, belki piyano çalan kızdan aldığınız esinle sizin duyduğunuz bir ses. Ama hissediyorsunuz. Başka bir tablonun önüne geçiyorsu- nuz, bir önceki kız piyanonun önünden kalkmış, bale yapmaya hazırlanıyor ya da bir dans teklifı bekliyor. Birkaç re- sim sonra aynı figürü bir erkeğin kol- lannda dansederken görüyorsunuz. Aynı öykünün de- ğişik sayfalan res- mediliyor sanki. Bir başka resim, çerceveye sıkışıp kalmış anı yüklü bir kadını görüntülü- yor. Üstüste binen iki görüntü, hangisi bugünü, hangisi dün ya da yannı be- timliyor, anlayamı- yorsunuz. Sislerle örtülü bir görüntü. Duygulamyorsu- nuz.Buca'mn terk edihniş tarihi evleri önünde, bir kız re- sim dışına taşıyor. Bu, terk edilmişliğe bir isyan nu? Olabi- lir. Banu Yalçınalp, çocukluğunun ilk 10 yıhnm geçtiği Buca'yı, evlerini, insanlannı resimlerine konu edinerek bir borcu ödüyor belki de.Banu Yalçı- nalp, resimlerinde ışıktan gölgeye ge- çişlerle çağnştırdıgı duygusal ve zihin- sel yoğunluğu insan figüründe, (özel- likle kadın figürü) öncelikle yüz ve el- lerde dışa vuruyor. "Henüz tam çöze- mediğim bir cins" dedigı erkekler ise danseden kadınlann partneri olmak- tan öte bir anlam taşımıyor Yalçınalp'- in resimlerinde. Yağhboya, pastel ve akriliğin yanı- nda sprey ve püskürtme boyalar da kullanan, çok zaman çerçeveyi de res- me dahil eden sanatçı, kendi yaşamı- ndan özümlenen rastlantısal izdüşüm- ler olarak nitelendiriyor konulannı. Geçmişle gelecek arasında bir yerler- de anılar, hayaller, rüyalar...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle