Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 Şubatl992 kültür Cumhuriyet 13
Adam'da Giacometti
K&JtürServisi- Adam Sanat dergisinin
şubat sayısı yayımlandı. Dergınin bu
sayısında Memet Fuat'ın "Yazar
CeLzeted", Vedat Günyol'un "Yeni Bir
Yılin Eşiğınde", Orhan Barlas'm "Sola
Dö>nülmez", A.Celal Binzet'in "Çağı
Doğru Kavramak",Gürhan Tümer'in
"Bibliotheca Corviniana", Jean Pierre
Crigui'nin"HeykeltraşAlberto
Giacometti", Refik Durbaş'ın "Cemal
Süreyaöl Yaşında", Ülkü Dağdelen'in
"ölümün Süksesi", Lilian Ross'un
"Kurosawa'dan Kareler", Hilmi
Büyükşekerci'nin "Kimi
Yadırgamalar", Üstün Alsaç'ın
"Ortadan Kalkmakta Olan Bir Sanat"
ve Muhsın Şener'in "Akvayumdaki
Adam" başlıklı yazılan yer alıyor.
Fethi Naci'nin "Eleştiri Günlüğü"nün
de okunabileceği derginin bu ayki
şairlen, Nahit Ulvi Akgûn, Can Yûcel,
Ercüment Uçan,
Gül ten Akın,Erdal Alova, Turgay Fi-
şekçi, Hüseyin Haydar, Inci Asena,
Neşe Yaşın, Mete Ozel, Süha Tuğtepe,
Yeşim Salman, Oğuzhan Akay, Ali
Asker Barut, Hüseyin Alemdar ve
Küçük tskender.
Üniversitelilerin sergisi
Kfiltür Servisi-Mahir&Numan AŞ'nin
İngiliz Winsor&Newton'un
katkılanyla ve Çankaya Belediyesi
işbirligiyledüzenlediği 1.
Universıtelilerarası Resim
Yanşması'nda ödül alan ve
sergüenmeye değer görülen yapıtlardan
oluşan sergi bugün Istanbul Kadıköy
GençlikKitabevi'ndeaçılıyor. Seçici
kurulunu Prof. Dr. Mustafa Asher,
Prof. Dr. Devrim Erbil, Doç.Dr. Sıtkı
Erinç, Doç.Dr .Hasan Pekmezci,
Hamit Kınaytürk ve Nihat
Kahraman'ın oluşturduğu yanşrnada,
Göktuğ Sanöz birinci, Altan Çelem
ikinci, SibelÜnalan da üçüncü olmuştu.
Melike Karabulut, M.Korkut Tiryaki,
Doğu Çankaya, H.Ela Cin ve Cafer
Arslan'ın da mansiyon aldığı
ya nşmada sergüenmeye değer görûlen
diğer yapıtlar, Asiye özakan, Sedef
özkan, Funda öztürk, Rüçhan
Şahinoğlu,Tamer Ersoy, Sezai Kara,
Bünyamın Bozkuş, Nalan Gûrsoy,
Hatioe Kün, Aygün Arslan, Ahmet
Safran, Tülin Oktan, Ufuk Kırkan,
Ihsan Doğrusöz, Hasan Kıran, Fatih
Urunç, Erol Akyûz, A.Rıza Çakır,
Nurşen Görsen ve Serpil Yaman'a ait.
Mekin'e ödül
AA (Ankara)- Türk sinemasının ünlü
sanatçılanndan Ahmet Mekin,
yıllardır sürdürdüğü sinema uğraşı ve
Türk sinemasına katkılan nedeniyle
"Emek Ödülü" kazandı. Ankara Film
Festivali Yürütme Kurulu Başkanı
Mahmut Tali öngören, bu yıl
dördüncüsü düzenlenen festivalde
geleneksel halegetirilen "Emek
Odülü"nün düzeyli oyunculuğu, Türk
sinemasına katkısı ve özverili
çalışmalan nedeniyle Ahmet Mekin'e
verilmesinin kararlaştınldığını söyledi.
Her yıl verilen TRT ödüllerini ise bu yıl
yönetmen Ziya öztan ile yapıma Lütfi
Ozatalay paylaştılar.
Jackson-Pepsi işbiriiği
AA(İ8tanbuJ)- Ünlü pop şarkıcısı
Michael Jackson, Pepsi Cola
International fırması ile 18 aylık bir
sponsorluk anlaşması imzaladı.
Pepsi Cola fırması tarafından yapılan
açıklamada, sponsorluk anlaşmasının
Michael Jackson'ın Avrupa, Asya,
Avustralya ve Latin Amerika'da
gerçekleştireceği uluslararası bir
turneyi de kapsadığı bildirildi.
Açıklamada, ünlü pop şarkıcısmın
daha önce Pepsi ile yaptığı iki turne ve
reklam kampanyasının dünya çapında
büyük etki yarattığı belirtildi.
Karikatür yarışması
Kültür Senisi-Ankara 4.
Uluslararası Film Festivali "Çizgi
Film"konulu karikatür yanşmasında
büyük ödülü Kadir Doğruer
kazandı.Ferruh Doğan, Ali Ulvi
Ersoy, Semih Balcıoğlu.Nezih
Danyal, tsmail Gülgeç, Kamil
Masaracı ve Orhan Doğu'dan
oluşan seçici kurul, Mahmut Tibet,
Ahmet Erkanlı, Cumhur Gazioğlu,
Muhammet Şengöz, Yaşar Babalık ve
F.Gürcan Mermertaş'ın yapıtlannı da
aynca başan ödülüne değer gördü.
"Neşeli Gönler müzikalinde kalahalık bir çocuk oyuncu kadroeu da yer alıyor.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nce sahnelenen 'Neşeli Günler'in orkestra şefi Serdar Yalçın:
'Operacdarm yapacağı iş değil bu
9
EVtN tLYASOĞLU (tstanbul) - "The Sound of Music" filmi, şarkıları,
oyunculan ile efsaneleşmiş; yirminci yüzyıl müzikli tiyatro tarihin-
de dilden dile, ülkeden ülkeye hep gözde olmuş. Amerikah besteci
Richard Rodgers'ın Oscar Hammerstein II ile söz ve müziğini dü-
zenledikleri oyun, 1959'da ortaya çıkmış, Broadvvay'deki ilk gece-
sinde büyük yankılar uyandırmış. O günden bugüne gişe rekorlan
kırmış!
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, yeni
yıla böylesi çok iyi bilinen bir yapıtı sah-
neleyerek "Neşeli Günler"le girdi. Doğal
ki her şeyden önce seyirci bu temsilin is-
mine gelecek, izledıği filmın tadını, ku-
lağındaki ezginin benzerini aramayacak-
tır..
Ülkemizde müzikal sanatçısı yetiştiren
kurumlar olmadığına göre, opera ve ti-
yatro sanatçılannın ortak çalışması so-
nucu sahnelenen "Neşeli Günler", ol-
dukça iddialı bir secim.
"Müzikal" terimini tammlarken, "ti-
yatro öğeleri ağır basan, operet benzeri
bir gösteri" diyor müzik sözlükleri. Bro-
advvay'de fılizlenen bu gösteride Ameri-
kan kültür birikimi olduğunu da unut-
mamak gerekiyor.
"Neden konmuş bu müzikar' sorusu
soruluyor.
Gala gecesi, yöneticüerin seyirci kol-
tuklanna gelip oturmalannı, ortaya
çıkan temsili tarafsız gözlerle, sahneden
uzak izlemelerini isterdim: Baştan sona
oyunu götüren tek kişi, Payam Koryak
(ki ister istemez arasıra operacılığı üste
çıkarak); çocuklar grubu ve Şef Serdar
Yalçın'ın gayreti dışında bir müsamere.
Konuk tiyatroculann müzikle öylesine
ilgileri yok ki, arasıra "demek bu muzi-
kalde böyle bir şarkı da varmış, ilk kez
duyduk" izlenimine kapıhyorsunuz; ya
da çok ünlü bir şarkıyı neredeyse söyle-
miyorlar bile.. Sık sık değişen sahnelerde
inip çıkan panolarla zamanı doldurmaya
çahşan müzikteki yinelemeler; rahibeler
korosundaki "detone" sesler; hemen her
temsilde karşımıza çıkan o kırmızı kol-
tuklar; özellikle ikinci perdenin başında
gereksiz uzatılmış sahneler; rahibelerin
garip rondu; gereksiz bir mikrofonun
sarstığı ses dengesi; konuşmayla şarkı
söylemenin bütünleşemediği ortam; so-
nuçta bu müzikalin gerçekten zor bir iş
olduğunu ortaya koyuyor.
Eğer amaç böylesi ünlü bir yapıtın is-
mini kullanarak seyirci toplamaksa,
dogrusu başanya ulaşılmış; çünkü Neşeli
Günler Reşid Rey'in tabiri ile "lebâleb"
dolu oynuyor. Belki işin aslını bilen se-
yirci aklında bir dolu soruyla, hayretle
çıkıyor ama bir kez görmeye giden de ye-
tiyor salonu doldurmaya.
Yıl sonuna dek diğer temsillere 7-8 kez
yer verilirken bu oyun^tam 18 kez sahne-
leniyor.
Eğer Devlet Opera ve Balesi gibi bir
kurumun amacı kükürü yüceltmek, dü-
zeyli, nitelikli yapıtlar sunarak seyırcısini
olduğu kadar sanatçısını da eğitmek ise iş
degişiyor:
"Daha nitelikli olmasına, daha çok
çalışmamıza ya da işin içinden yetişmiş
.uzmanlar getirmemize ne gerek var, halk
nasılsa geliyor, mevsim sonuna kadar da
bu böyle gider" zihniyeti bir yana; ma-
dalyonun diğer yüzündeki sorumluluğa
özen göstermenin ciddiyeti öbür yana!
Kültür Bakanı Sağlar:
^Yorgun Savaşçı'
filmini bulacağız'
ANKA (tzmir)- Kültür Bakanı Fikri
Sağlar, 12 Eylül dönemiende orijinali
yakılan ve tek kopyası elde kalan ancak
nerede olduğunu bilinmeyen "Yorgun
Savaşçı'Tılmini mutlaka bulacağını
söyledi.
Kültür Bakanı Fikri Sağlar dün
Izmir'de Hacı ömer Sabancı Vakfı ta-
rafından düzenlenen Sabancı Kültür
Sarayı'nın temel atma töreninde
yaptığı konuşmada, Kemal Tahir'in
ünlü romanından uyarlanan 'Yorgun
Savaşçı" filmini TRT'den istediklerini
ancak 'Kendi ellerinde olmadığı ve bu
filmle iigili en küçük bilgiye de sahip
bulunmadıklan" yanıtının verildiğini
açıkladı. Sağlar, "Yorgun Savaşçı'nın
saklandığı yerin neresi olduğunu kimse
bilmiyor. Devletin özel bir yeri olduğu
muhakkak. Bulana kadar araştıra-
cağız, peşini bırakmayacağız, "dedi.
Kültür Bakanlığı'ndan bir üst düzey
yetkili ise "Yorgun Şaevayçı"nın elle-
rinde olmadığına dair bir yazının dün
TRT Genel Müdürlüğü'nden kendile-
rine ulaştınldığını belirtti. Filmin oriji-
nalinin yakıldığmı ve tek kopyasının da
büyük bir olasılıkla Millı îstihbarat
Teşkilatı'nda olabileceğini belirten yet-
kih', "En kısa zamanda bir yazı ile filmi
Başbakanlık'tan isteyeceğiz" dedi.
Kültür Bakanı Fikn Sağlar, temel
atma törenindeki konuşmasında devle-
tin olanaklannın sınırlı olduğunu bıldi-
rerek bazı yatınmlan toplumsal da-
yanışma ile gerçekleştirmeyi hedef-
lediklerinı anlattı. tzmir'de temelini
attıklan Kültür Sarayı'nın devlet, özel
sektörüniversitedayanışmasınınengü-
zel örneklerinden birini oluşturduğunu
ifade eden Fikri Sağlar, özel sektörün
•bu yöndeki gjrişimlerini özendirici ver-
gi muafıyeti gibi kolaylıklar sağlayacak
yasa üzerinde çalıştıklannı söyledi.
Altm Koza için start
CUMHURİYET (Adana)- Altın
Koza Film Festivali'ni yıl içinde ger-
çekleştirmek amacıyla son kez "start"
verildi. Adana Anakent Belediyesi'nce
düzenlenecek festivalin salt film etkın-
likleriyle sınırlı kalmayacağı bildirildi.
Adana Anakent Belediyesi, Altın
Koza Film Festivali'ni eylül ayında
yapmak amacıyla 1992 bütçesine tam
bir milyar lira ödenek koydu. Belediye
yetkilileri, ödenek miktannın gereksi-
nimlere göre arttınlabiJeceğini belirte-
rek, "önemli olan festival için ödenek
aynlması. Miktar artabilir.aktarma
olabilir. Bütçeye bu iş için para kon-
ması, festivali gerçekleşürmede ka-
rarhlığımızı gösteriyor" dediler.
1970'li yıllardan sonra kesintiye uğ-
rayan Altın Koza Film Festivali'ni si-
nema gösterimleri ve yanşmalanyla
sınırlı tutmayacak bir içerikle gerçek-
leştirmeye yönelik çahşmalann ilk
adımı olarak Adana Anakent Belediye-
si bünyesinde bir festival önkomıtesi
oluşturuldu. Komite, Genel Sekreter
Yardımcısı Fevzi Acevit, Hukuk Işleri
Müdürü Ali Dağ Akverdi, Hesap Işleri
Müdürü Ali Nalbant ve danışmanlan
İbrahim Kökkaya ve Agah Kocaoğlu'-
ndan oluşuyor.
Pop kültürünün 'ikonlanı' Ludwig Müzesi'nde birarada
4
Pop Art' nesneleri seviyorKültür Servisi- Almanya'-
nın Köln kentinde bulu-
nan Ludvvig Müzesi,
altmışlı yıllardaki deği-
Şen rüzgârlanyla yeni-
karşılaşma olanağı ya-
ratan bir serginin Avru-
pa'daki üç durağmdan
bir tanesi.
Köln'de ilk defa 1967
yıhnda Peter ve Irene Ludvvig'-
in POP Art koleksiyonundan
yapıtlar sergilenmişti. Sergi ile
iigili olarak VVallraf- Richard
Müzesi, Wolf Vostell'in dü-
zenlemesini yaptığı pleksiglas
ciltli bir katalog yayımlamış, o
dönem POP Art ile iigili ilk
çahşmalardan biri olarak da
büyük ilgi uyandırmıştı. POP
Art bu sergiyle geniş bir izleyi-
ci kitlesine ulaştınlabilmişti.
Telecom'un katkısıyla ger-
çekleştirilen serginin odak
noktasını, POP kültürünün
geçen zaman içerisinde "ikon-
lan" durumuna gelen Lich-
tenstein, Warhol, Rauschen-
berg, Rosenquist ve Wessel-
mann gibi sanatcılann yapı-
tlan oluşturuyor. Yapıtlar tü-
ketim ve medya çağının mesaj-
lan ile çevnli genç bir neslin iz-
lenimlerini yansıtıyor. Her ne
kadar bu sanatcılar kendilerini
İngiliz meslektaşlan gibi bir
grup olarak görmeseler de, ya-
şadıklan dönemin soyut eksp-
resyonizmine karşı bir tutum
izliyorlardı. Robert Rausc-
henberg 1953'te gûnlük ya-
şamda kullamlan nesneleri tu-
vale aktarmaya başlamış, Cla-
es Oldenburg ise daha 1960'larda ham-
burger, diş macunu tüpü gibi nesneleri
plastikten oluşturmuştu. Jasper Johns,
flama ve sayılar üzerine resimleri ile dik-
katleri üzerine ceken bir sanatçı.
Amerikah sanatcılar yapıtlannda yan-
sıttıklan konulan günlük yaşamdan ve
çeşitli yaşam kesitlerinden ahyorlar: Hız- - .-
h otolar, fast food, beyazperdenin, siya-
1
y
e n
l
sanaX a
,
kım
A"
a
P "
ı s m i t
f
ka
1
r
. . .
setin, paramn, seksin, comic'lerin ve fela- Art m temsıl edıldığı ük sergılerden bın
, ., _• ı ı ı New York ta Sıdney Janıs Galensı nde
düzenlenmiştir. Söz konusu sergi aynı
zamanda 1960'ta Fransız yayıncı Pierre
Restany'nin öncülüğünü yaptığı "Nou-
Tom We8*elmann'ın 1963'te yaptığı" Banyo"
Richard Hamilton, Iskoç meslektaşı
Eduardo Paolozzi'nin kolajlanndan et-
kilenerek 1956 yıhnda "Just what is it
that makes today's home sodifTerent, so
appealing" adlı tablosunu meydana ge-
tirdi. Bu yapıtta ilk defa "POP" şeklinde-
ki harf kombinasyonu dikkati çeker.
Lawrence Alloway bundan yola çıkarak
, p ,
ketlerin ilahlan.
POP Art'a önemli katkılan olan ve ilk
oluşumunda da yer alan tngiliz sanatcı-
lar aynca serginin anılmaya değer katı-
lımcılan. veau Realisme" grubuyla birlikte anılan tır.
Batı Avrupa'daki Avantgarde akımının
tanınmasına da yol açmıştır.
Sergide, Arman, Cesar, Tinguely, Spo-
erri ile birlikte "Decollagist" olarak bili-
nen Mimmo Rotella, Raymond Hains ve.
başka sanatcılann yapıtlanndan geniş
bir yelpaze sunuluyor. Yves Klein ise
kendine özgü bir yöntem izleyerek mey-
dana getirdiği "Anthronaetrie" resimle-
rinde özellikle renk konusu üzerinde du-
ruyor.
Gerhard Richter, Sigmar Polke ve
Wolf Vostell gibi Alman sanatcılann ilk
dönem yapıtlan da POP Art'ta yer almış-
Yalçınalp ve Sağıroğlu'nun resimleri
Geçmişle gelecek arasında
anılar, hayaller, rüyalar
NALAN MANYASLI (tstanbul) Anılar, hayaller, rüyalar... Varla yok
arası görüntüler... Elimizle tutamasak da, varolduğunu bildiği-
miz, çeşitü boyutlarda kendimizce biçimlendirdiğimiz kavram-
lar... Bir başka deyişle Yalçınalp'in resim dünyası...
1953 yıhnda doğan Banu Yalçınalp,
1972'de Robert Kolej'den, 1976'da ise
Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek
Okulu Grafık Bölümü'nden mezun ol-
muş. Baştan beri hep resimle ilgilendiği
halde grafiği seçmiş. Nedeni, ekonomik
açıdan zorlanmamak. Çeşitü ajans ve
dergilerde art direktör olarak çalışmış.
lllüstrasyon ve grafik çahşmalanm bir-
likte götürmüş bir
süre. Sonra resim de
katılmış bu çalışma-
lara. Evlilik ve ço-
cuklann doğumu ile
onlardan kaçınlan
boyalar, tuvaller...
Kısa aralarda orta-
ya çıkan küçük bo-
yutlu çalışmalar:
"Daha fıgüratif,
daha gündelik işleri
anlatan, daha kabul
edilebilir çalışma-
lardı bunlar" diyor
sanatçı.
1990'a geldiğinde
Ekin Nayır Sağı-
roğlu ile ortak bir
atölye açıyor Yalçı-
nalp. Levent Sanat
Galerisi'ne getirdiği
çalışmalar da bu
atölyede ortaya
çıkan yapıtlar. Ga-
Banu Yalçınalp'ın bir resmi
lerinin bir salonu Yalçınalp'in soyutla
somut arasında bir yerlerde biçimlenen
resimlerine, diğer salon ise Ekin Nayır
Sağıroğlu'nun naif calışmalanna
aynlmış.
Banu Yalçınalp'in, sergide 17 resmi
yer ahyor, hemen hepsinin kahraman-
la'n kadın olan 17 fıgüratif resim. Bazen
anılarla dolu siyah beyaz bir fotoğraf,
bazen 30 yıl öncesinin Buca izlenimleri,
bazen annesi ile kızlannın kanşımı olan
bir figür yararlandıklan. Kadınlann he-
men hepsi sanşın ya da kumral, sanatçı
ya da sanata ilgi duyuyorlar. Hepsi yu-
muşak, hoşgörülü, dostane görünüyor
göze. Resimleri incelerken bir klasik
müzik sanki size eşlik ediyor. Bu belki o
anda içeriden gelen gerçek bir müzik
sesi, belki piyano çalan kızdan aldığınız
esinle sizin duyduğunuz bir ses. Ama
hissediyorsunuz.
Başka bir tablonun önüne geçiyorsu-
nuz, bir önceki kız piyanonun önünden
kalkmış, bale yapmaya hazırlanıyor ya
da bir dans teklifı bekliyor. Birkaç re-
sim sonra aynı figürü bir erkeğin kol-
lannda dansederken görüyorsunuz.
Aynı öykünün de-
ğişik sayfalan res-
mediliyor sanki.
Bir başka resim,
çerceveye sıkışıp
kalmış anı yüklü bir
kadını görüntülü-
yor. Üstüste binen
iki görüntü, hangisi
bugünü, hangisi
dün ya da yannı be-
timliyor, anlayamı-
yorsunuz. Sislerle
örtülü bir görüntü.
Duygulamyorsu-
nuz.Buca'mn terk
edihniş tarihi evleri
önünde, bir kız re-
sim dışına taşıyor.
Bu, terk edilmişliğe
bir isyan nu? Olabi-
lir. Banu Yalçınalp,
çocukluğunun ilk
10 yıhnm geçtiği
Buca'yı, evlerini,
insanlannı resimlerine konu edinerek
bir borcu ödüyor belki de.Banu Yalçı-
nalp, resimlerinde ışıktan gölgeye ge-
çişlerle çağnştırdıgı duygusal ve zihin-
sel yoğunluğu insan figüründe, (özel-
likle kadın figürü) öncelikle yüz ve el-
lerde dışa vuruyor. "Henüz tam çöze-
mediğim bir cins" dedigı erkekler ise
danseden kadınlann partneri olmak-
tan öte bir anlam taşımıyor Yalçınalp'-
in resimlerinde.
Yağhboya, pastel ve akriliğin yanı-
nda sprey ve püskürtme boyalar da
kullanan, çok zaman çerçeveyi de res-
me dahil eden sanatçı, kendi yaşamı-
ndan özümlenen rastlantısal izdüşüm-
ler olarak nitelendiriyor konulannı.
Geçmişle gelecek arasında bir yerler-
de anılar, hayaller, rüyalar...