Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4Şubatl992 kültür Cumhuriyet 13
*Ocak'Adana'da
• AA (Adana) - Adana E>evlet
Tiyatrosu (ADT), Turgut özakman'ın
yazdığı 'Ocak' adlı oyunu 11 şubattan
itibaren Adana'da sahnelemeye
başlayacak. ADT'den yapılan
açıklamaya göre rejisörlüğünü Işık
Toprak'ınyaptığı oyun, 1950'liyıllann
Istanbulu'nda dar gelirli küçük bir esnaf
ailesinin günlük yaşamını konuediyor.
Dekorunu Haris lyigün, kostümlerini
Fumda Karasaç, ışık tasanmını da
îbrahim Karahan'ın yaptığı oyunda
rolleri, Hikmet Çam, Füsun Akay,
Adnan Erbaş, Osman Nuri Ercan Buket
Eryılmaz, Aysel Çakar ve Okan Şenozan
paylaşıyorlar.
Bubrninsergisi
• AA (İzmir) - Sanat dünyasında
"Bubi" adıyla bilinen ressam Bubi
Hayon, 5. kişisel sergisini 8 şubatta
Karşıyaka Temizocak Sanat
Galerisi'nde açacak. 2. Uluslararası
Istanbul Bienali ve İstanbul Sanat
Fuan'na da katılan Bubi, İzmir'deki bu
ilk sergısinde, son 10 yıhn ürûnlerini
sunacak. Figüratif çalışmalannda
"tuvaletduvarlan"nıkonualan
sanatçının, buduvarlardanesinlenerek
"graffiti" öğesini bir görsel unsur
olarak değerlendirdiğı ürûnlerinin yer
aldığı sergı şubat ayı boyunca açık
kalacak.
264halkdansi
• AA (Gaziantep) - G AP Bölgesi'nde yer
alan ıllerın, halk danslan açısından
Türkiye'nm en zengın bölgesi olduğu ve
264 halk dansı oynandığı bildirildi.
Gaziantep Üniversitesi Türk Musıkisi
Devlet Konservatuvan öğretim üyesi
Hamza Çi vi, bölgede en çok halk
dansının Gaziantep'te oynandığını
belirterek "Gaziantep'te 70, Siirt'te 53,
Adıyaman'da 44, Şanhurfa'da 39,
Mardin'de 36 ve Diyarbakır'da 27 halk
dansı oynanıyor" dedi. Bölgenın oyun
türûnün halay olduğunu ve oyunlarda
hasat mevsimi, doğa ile mücadele,
mertlik, banş, inanç, kadın-erkek
dayanışması vematemkonulannın
işlendiğini söyleyen Çivi, bölgedeki bazı
oyunlann da ortak olduğunu sözlerine
ekledi.
ÖdûlüfilmlerAnkara'tfa
• AA (Ankara) - Türk sinemasının
kalbi şubat ayında Ankara'da
atacak.Buyıl4. kez gerçekleştirilecek
Ankara Uluslararası Film
Festivali'nin, uzun metrajlı Türk
fUmleri yanşmasında çoğu yurtdışında
ödül kazanmış 13 Türk filmi bir arada
görülebilecek. Şenlik Yürütme Kurulu
Başkanı Mahmut Tali öngören
yaptığı açıklamada, 25 Ocak 1992
tarihine kadar çekilen Türk filmlerinin
katılacağı yanşmaya 13 önemli
yapımın başvurduğunu, filmlerin 28
şubat-8 mart tarihleri arasında
Kavakhdere Sineması'nda
izlenebileceğini söyledi. Yanşmada, en
iyi fılme 100 milyon, en iyi yönetmen ve
en iyi özgün senaryoya da 25'er milyon
lira ödül verileceğini belirten öngören,
jüri gerekli görürse "umut veren
yönetmen" ve "umut veren senaryo
yazan"nada 15'er milyon liralık ödül
verileceğini kaydetti.
ADTTrataon'da
• AA (Ankara) - Ankara Devfet
Tiyatrosu sanatçılan, Tank Buğra'nın
yazdığı, "Bir Ben Vardır Bende Benden
lçeri" adlı oyunu, Trabzon'da 6 kez
oynayacaklar. Yunus Emre'nin yaşam
öyküsünü anlatan "Bir Ben Vardır
Bende Benden İçeri" oyununu Sönmez
Atasoy yönetiyor. Oyun 9 şubata dek 6
kez Trabzon Devlet Tiyatrosu'nda saat
20.30'da sahneye konulacak.
Tiyatroda çocuk kulûbû
• AA (İstanbul) - Şehir Tiyatrolan,
küçük yaştaki çocuklannı bırakacak
kimseleri olmadığı için tiyatroya
gidemeyen ailelerin bu sorununa
çözüm bulmak amacıyla "tiyatroda
çocuk kulübü" kurdu. Geçen yıllarda
da zaman zaman uygulanan bu
yöntemle, aileler 5-6 yaşlanndaki
çocuklannı, Şehir Tiyatrolan Seyirci
Bürosu'na kayıt ettirerek oyunu
izleyebilecekler. Tiyatroda çocuk
kulübü uygulamasını bu yıl ilk kez
Harbiye Muhsin Ertuğrul
Tiyatrosu'nda başlatan yetkililer,
ailelerin çocuklannı pedagoglara
teslim ederek rahatça oyunu
izleyebileceklerini belirttiler.
Bnmo İstanbul'a geiyor
• AA (İstanbul) - Dormen
Tiyatrosu'nda, 1990-91 sezonundan
bu yana kapah gişe oynayan "Çılgın
Sonbahar" adh oyunun yazan tiyatro
ve sinema oyuncusu Pierette Bruno,
oyunun 300. kez sahnelenmesi
dolayısıyla İstanbul'a gelecek. Oyunun
başansını, çevirmen ve yönetmeni
dahil olmak üzere bayanlardan oluşan
bir ekip tarafından sahnelenmesine
bağlayan Bruno, 22 şubat cumartesi
günü 300. oyunun galasına katılacak.
JosephBeuys'un 230yapıtmdanoluşansergiDüsseldorf ta sürüy or
Beuys asasız bir peygamberdiNECMİ SÖNMEZ (Düsseldorf) -
20. yy'ın son on yılhk zaman di-
liminde yaşıyoruz. Bu süreç,
çağdaş sanatın izlediği yol, ele
aldığı konular ve teknik açısın-
dan ele alındığında, tam anla-
mıyla bir çatallanmanın eşiğine
getiriyor bizi. Gerek izleyenin
gerekse sanatçının "bu bırakıl-
ma noktası"nda karşılaştığı
manzara birçoklannı haklı ola-
rak ürkütüyor.
Çağdaş sanatın en hermetik sanatçısı
olan Joseph Beuys'un (1921-86) yetmi-
şinci yaşına denk gelen Düsseldorf taki
retrospektıf sergisi, bu ürküntünün do-
ruk noktasına vardığı bir sergıleme ola-
rak dikkat çekiyor. Kişiliği, gerçekleştir-
diği çalışmalan ve ortaya koyduğu sanat
ftlsefesi ilehâlâ tartışılansanatçılardanbi-
olanBeuys,kuşkusuzkıâsâsızbırpeygam-
berdi.
Düsseldorf kenti ile özdeş bir kimliği
olan Beuys'un ölümünden sonra gerçek-
leştirilen en kapsamlı sergıleme olan bu
retrospektıf, sanatçının değişik dönemle-
rini içeren 230 çalişmayı içeriyor. "Na-
tur, Materie Form" başlığı altında açılan
sergilemenin en ilgınç özelliği, sanatçının
tam olarak bitirip bitirmediği hâlâ tartı-
şılan "Palazzo Regale" isimli çalışmasını
da izleyiciye sunması. Beuys 20 yaşında
savaş pilotluğu eğitimi gördü. O sıralar-
da tuttuğu bir uçuş günlüğüne "Viyana
önünde Türkler ve Hunlar!" diye bir not
düşen sanatçı, 23 yaşında Kınm'da ucağı
düşünce Tatarlar tarafından yağa batın-
Iıp yün battaniyelere sanlarak, kınk ke-
mikleri doğru biçimde kaynatılarak ha-
yata döndürülmüştür. 1944-46 yıllan
arasında İngilizlere tutsak düşmüş bir
Alman askeri olarak Kuzey Almanya kış-
lalannda bir oraya bir buraya sürüklene-
rek iki yıl geçiren Beuys, savaştan sonra
Düsseldorf Akademisi'n
de heykel eğitimi gördü. 1953 yılına, ilk
kişisel sergisini açana dek uzun bir arayış
dönemı geçiren sanatçı, bu süre içinde
Joyce'un "UIysses"ıni ve lncil'i okudu,
1957'ye dek depresiv bir süreç geçiren Be-
uys, bu uzun zaman dilimi boyunca, ele
alacağı temalan birer birer toplamışür.
Yaşamı ile sanatı arasında kesin, çok ke-
sin bağlann varlığı, belki de 20. yy sanatı
içinde bir dönûm noktası olan Beuys'ta
geriye dönüldükçe açıklığa kavuşan, bel-
lekle çok yakın ilgisı olan bir duyuş fark-
lılığını gûndeme getirir. Örnek olarak
1983'te "Acı olmadan olmaz, acısız bi-
linç yoktur" diye yazmıştır defterine.-
Kullandığı materyal ve sanatını açık-
larken ele aldığı yaklaşım açısının farklı-
lığı, 1960'larda bir çeşit "isyan" karakte-
rini taşıyan Fluxus Hareketi içinde yer al-
masına ve farklı bir sanatsal düşünceyi
öneren diğer radikal egilimli sanatçılarla
birlikte "Fluxus Akımf'nın enerji depo-
Joeeph Beuys'un 70. yaşına denk gelen retrospektif sergide değişik dönemlerini içeren yapıtlara yer veriliyor.
su olarak nitelendirilmesine yol açmıştır.
1964-69 yıllan arasındaki süreç; Beuys'-
un "Sanat nedir?", "Kapitalizmde sanat
nasıl tüketilebilir" gibi önemli sorular
üzerine eğildiği ve sanatın bildik terrai-
nolojisı djşında daha sosyal bir sanat an-
layışının gerekliliği üzerine çalıştığı dö-
nemdi. Bu süreç içinde Alman öğrenci
Partisi'ni (DSP) kurmuş ve malzemenin
fakirliğini örtecek entelektüel düşünceyi,
Almanya'da her zaman ıçin kullanılma-
maya özen gösterilen "sosyal"lik üzerine
geliştirmiştir. Nedir Beuys'un sosyal ola-
rak kavradığı? Bu sorunun yanıtı olabile-
cek etkınlikleri arasında en düşündürücü
olan ancak sınırlı sayıda öğrencinin ka-
bul edildiği sanat eğitimi alanında bu sı-
nırlılığın kaldınlması için Eğitim Bakan-
lığı'nı mahkemeye vermesi ve 1978'de
kazanmasıyla sonuçlanacak bir zaman
dilimi boyunca bu mahkemeyi gündem-
de tutmasıdır. Demokrasi gibi geniş kap-
samlı bir sözcük, Beuys'un işlerinde, dü-
şüncelerinde kendini her zaman gösterir.
Bu demokrasi anlayışının görsel olarak
ortaya çıktığı "en net" iş olarak değer-
lendırilen "İrlandalı Gizli Bir Kişiye Ait
Gizli Bir Defter", 300'den fazla deseni
içerir. Bu desenlenn*önemü bir bölümü,
sanatçının en çok beğendiği Alman sa-
natçısı olan W. Lehmbruck'un Duis-
burg'da kendi adını taşıyan müzesinde-
dir.
Eğer nitelendirilebilirse, bir "nehir-
yapıt" olan "Das Kapital", önemlilik
açısından Beuys'un tamamıyla kişiliği al-
îına gömdüğü ve bugün bile tam olarak
yan yana getirilemeyen bir "çahşmalar-
bütünüdür.'
* • •
istanbul Şehir Tiyatrolan'nda iki oyun: Ödüller Kimin ve Çiçek Sepetli Kız
Sevginin mutlulukla ilgisi var mı?DtKMEN GÜRÜN UÇARER
(İstanbul) - Sevgi, tutku, mutlu-
luk, mutsuzluk, başan. ba-
şansızlıklık... Yaşamımızı etki-
leyen, yönlendiren kavramlar.
"Ödüller Kimin"in aydınlık
dünyasından çıkıp "Çiçek Se-
petli Kız"ın karamsar dünyası-
na girerken ister istemez akla ge-
liyor bu düşünceler.
Sevginin mutlulukia-mutsuzlukla içli
dışlı olup olmadığı, ya da yaşamda. iliş-
kilerde bıcak sırtı dengeyi yakalamanın
ne ince bir sanat olduğu...
"ödüller Kimin" Curie'lerin yaşamöy-
külerini anlatmanm çok ötesinde, insan
ilişkilerinde (biraz da özlemini duyar ol-
duğumuz) güzelliğı-yumuşaklığı vurgu-
layan bir oyun. İki bilim insanının birbir-
lerine ve mesleklerine olan tutkulannda
insanal, sıcak, hoşgörülü yönleri öne çı-
kartan zarif bir komedi. Fazla derinlere
ınmeden böylesi bir duyarlığı yaşamak
da yetebiliyor insana.
Hakan Altıner yorumunda güldürü
unsurunu öne çıkartırken insan ilişkile-
rinde sözünü ettiğim bu inceliği vurgula-
mış. Bir yanda sait kariyerlerini düşünen
Schutz ve Clausat (onlar bile bencillikleri
içinde sevecen kişilerdir), bir yanda se-
vimli, kaprisli ve saf Georgette (radyu-
mun keşfıne katkıda bulunması çok hoş
bir sahne) ve yaşama açgözlülükle san-
da ise erkek ile kadın arasındaki ilişki, ya
da kopukluk, yazann bu bulgusunun
ötesinde bir yerlerde, tutku-sevgi-sevgi-
sizlik tartışmasının bir uzantısı. Adam
ressam olamamıştır, çünkü öncelikle ye-
teneksizdir. Bu gerçeğe direnmesi belki
de onun kişisel bunalımlannın, saplantı
haline getırdiği tutkulannın açmaadır.
Aynı şey kadın için de söz konusudur.
Sevgi ve sevgisizlik onda da saplantıya
dönüşmüştür.
Genç kız ise yaşamı olduğu gibi almak-
la belki tepkisizliğin aşın ucunu simgele-
mektedir. Yaşamı doldurmak istediğimız
heyecanlar acaba sonuçta yazann değin-
diği gibi kaderin-doğanın kurallanna mı
yenik düşüyor? Yoksa kendi yanlışlan-
mıza mı? Bence ikincisine ve kanımca
oyunda vurgulanan da bu.
ödüller Kimin' Marie ve Pierre Curie çiftinin yaşamını sahneye getiriyor.
lan, seçkisini kazanç yönünde yapan dost
Bichro... Ve bunlann ortasında iki idea-
list Marie ve Pierre Curie.
Avni Yalcın, Pierre Curie'de biraz sı-
kılgan, biraz sakar, bir hayli âşık ve bir o
kadar da duyarlı, yumuşak. ama inatçı ve
karariı. Hümeyra ise Marie'de sevecen,
dişi, güvenli, hırslı ve ölçü tanımaz. Cu-
rie'ler zevkle izlenen bir çift. Aslan payı
tabii onlann, ama "Ödüller Kimin"i izle-
yiciye sevdiren en az Curie'ler kadar ya-
şamlannı paylaşanlar da..
Pek yabancısı olmadığımız bir soru so-
ruyor Yıldınm Keskin, "Yeryüzünde
kaç kişi yaşamı boyunca sevdiği işi yap-
mış, sevdiği insanla sevdiği kentte dostla-
nyla çevrili yaşamıştır" derken. Bu tür
düşünceler kuşkusuz kendini sorgulayan
her insanda, sanatçı olsun olmasın, doru-
ğuna çıkacaktır zaman zaman eğer ya-
şam onu düşlediğinin çok ötesinde bir
yerlere götürdüyse... Metne baktığımız-
ÖDÜLLER KtoÜN?
Yazan: Jean NoelFenvvick / Türkçesi:
E. Talu Çelikkanl Yöneten: Hakan
Altıner I Dekor: Ozhan Özdilj
Kostüm: Canan Göknil/
Oynayanlar: Hümeyra, Avni Yalçuı,
Funda
Postacı, Cem Davran, Orhan Erçin,
Yalçın Akçay.
ÇtÇEKSEPETLtKIZ
Yazan: Yıldınm Keskin / Yöneten:
ErolKeskin j Dekor-Kostüm: Feyza
Zeybek / Oynayanlar: Tomris tncer,
Mehmet Gürhan, Vildan Türkbaş.
Volare'nin babası şubat ayında yeniden sahnede
Modugno müzikle yaşıyor
Domenico Modugno.
Kültür Serviai- "Müzik yaşamaktır" di-
yor Italyan şarkıcı Domeruco Modugno.
Geçen 21 kasım günü ABD'den döner-
ken uçakta kalp krizi geçiren Volare'nin
babası 63'lük Modugno yeniden müzik
diyor ve bu ayın sonunda Cenova'da ve-
receği konserlere hazırlanıyor.
Italyan şarkıcı son iki ay içinde on kilo
vermiş. Kilo sorununu şöyle dile getiri-
yor sanatçı,"IOO kiloyu geçmiştim. Ge-
çen yaz önüme ne gelse yiyordum". Şu sı-
ralar Roma'da Appia Antica'daki evinde
dınleniyor ve uçakta geçırdiği kalp ra-
hatsızlığının sıkıntılanndan kurtulmaya
çalışıyor. Ama gelecek için tasanlan yine
canlı,
Italyan La Stampa gazetesı Modugno'-
nun uzun süren rahatsızlığının ardından
sanatçı ile yapılan bir söyleşiye yer verdi.
-Gelecek için tasanlannız neler?
-Her şeye yeniden başlamak. Daha önce
olduğu gibi. 29 şubat günü Cenova'da
bir televizyon programına katılacağım.
Güney Amerika için tasarladığım turne
programı şimdilik askıda. Camdan bir
kürenin içine kapanamam.
-Ya politik uğraşlanmz?
Tümüyle bitti. Artık bir hiç. Şu sıra poli-
tik düzeyde bana en yakın çizgide olanlar
cumhuriyetçiler. Radıkaller artık beni
temsil etmiyor. Parlamentodan kopmuş
olduğum için elbette üzgünüm. Çünkü o
çatı altında bulunarak her zaman bir şey-
ler yapabilmek mümkün.
-Rahatsızlığınız sonrasında sizi ziyaret
edenler kimlerdi?
-Eski dostlar ve hayranlar. Sanatçı dost-
lanmdan ne arayan oldu ne de telgraf
gönderen. Şarkıcılar arasında dostluk
olamaz.
-Uçakta rahatsızlandığınız an neler his-
settiniz?
-Yemekten sonra tuvalete gitmek için
kalktım. Uçaklarda tuvaletler genel ola-
rak çok dar. Daha sonra kapı kilitlendi
ve açılmadı. Kapıya vurdum ama kimse
duymadı. Hemen sonra göğsüme birağn
girdi. İçinde bulunduğum duruma sinir-
lendim. Şansıma, yakınlarda bulunan
Romalı bir doktor sesimi duydu. Taşi-
kardim vardı.
Ifişt, Hişf
Berlin'de
kısafüm
yanşmasında
ASLIKAYABAL (tstanbui) - 'Hİşt
Hişt'... Genç yönetmen, kısa
fîlmci Korkut Akın'ın "Hişt
Hişt" adü filmi Berün Film
Festivali'nin "Kısa Film Yarış-
ması Ana Bölümü"ne seçildi.
Sait Faik'in "Hişt Hişt" adlı hikâye-
sinden uyarlanan "Hişt Hişt" 3 dakika
12 saniyelik bir fihn. Korkut Akın, Hişt
Hişt'i kameraman Haluk Göl'le birlikte
gerçekleştirdi. Çekimleri 1990 yılında Bur-
gazada'da yapılan film için Akın şunian
söylüyor: "Sait Faik, Hişt Hişt'te doga-
nın sesinden söz eder. Bu sesi yaJnız in-
sanlar duyar.
Biz doğanm sesini, "Hişt Hisf'i her-
kese duyurduk: Otlar, çiçekler, kediler ve
insanlar... Çevre sorununun tırmandığı
bir ortamda bu sesi ve yayılan tehhkeyi
tüm canlılann duymasmı ve kavramasını
amaçladık."
Niçin kısa film? Akın şöyle yanıüıyor:
"Kimse size kanşmıyor. Yapıtlannızı sa-
hip çıkarak üretiyorsunuz. Vermek iste-
diğiniz mesajı kendinizle başbaşa kalarak
iletiyorsunuz. Mesaj benim için önemli.
Ben kısa filmciyim. Ancak kısa filmin bir
'atlama tahtaa' olduğuna inanmıyorum."
Uzun ve kısa metrajlı film dilinin fark-
hlığuıa dikkat çeken Akın, "kısa film
yolunda" Uerlemeye karariı. Genç yönet-
men kısa film dünyasını çevreleyen sorun-
Iar içinde en büyük sorunu şöyle dile ge-
tiriyor: "Kısa film kitleye ulasamıyor.
Böylece işlevini yerine getiremiyor. Sine-
ma 'Özgür' ve 'özgün' değil. Kısa film de
böyle. Yan desteklere gerek var. Bunlar
olmadan istekler gerçekleşmiyor ve kitle-
ye ulaşılanuyor. Devlet desteği söz konu-
su olsa bir kurumlasmaya gidilebilir.
1958 doğumlu Korkut Akın, Haluk
Göl'le hep bir kısa film çekme düşünce-
sinin olduğunu aktanyor. özelu'kle de
Türk öykücülerinin yapıtlannı 15'er da-
kikalık fılmler şeklinde TRT için çekme-
yi tasarlamışlar. Akın, Eskişehir lletişün
Bilimleri Fakültesi Sinema TV Bölümü'n-
den mezun olduktan sonra baslamış kısa
film çalışmalanna. 1984'te "Voli" adlı fil-
mi Ue İFSAK 5. Ulusal Kısa Film Yanş-
ması büyük ödülünü kazanmış. 1990'da
"Hişt Hişt", İzmir Karşıyaka Belediyesi
İnsan Hakları Kısa Film Yanşması'nda
mansiyon almış. 1991'de ise "Hayat Ne
Tatlı" üe 2. Orhan Murat Anburnu Kısa
Film Yanşması'nda birincilik ödülünü al-
mış. Tanıtım ve reklam filmleri de çeken
Akın, Atıf Yümaz'ın yönettiği "Bir Avuç
Cennet" ve Muammer özer'in yönettiği
"Kara Sevdalı Bulut" adlı filmlerde yö-
netmen asistanhğı yapmış. Berlin Film
Festivali 12 şubat günü başlayacak.
Uçacakmış hissi
veren çanaklar
FERRUH YILMAZ (Kopenhag) -
Dünyaca ünlü seramik sa-
natçısı Alev Ebüzziya Siesbye,
geçen ay Kopenhag'a konuk
oldu.
25 yıl Danımarka'da yaşadıktan sonra
"Paris kültürel olarak İstanbul'a Kopen-
hag'dan daha yakın" deyip Paris'e göçen
Alev Ebüzziya, Kopenhag'daki sergisine
34 çanak getirdi, gördüğü yoğun ilgi sonu-
cu çanaklannm 27sini Kopenhag'da bı-
rakmak zorunda kaldı.
Alev Ebüzziya Sıesbye'ü, Danimarka
seramjğinin dünyadaki temsilcisi ola-
rak gören Danımarkalılar. Alev'in ser-
gisine büyük ilgi gösterdiler.
Alev Ebüzziya'nın en büyük özelliği,
sadece ve sadece çanak yapması. Ancak
çanak deyip gecmemek lazım. Dün-
yanın en büyük sanat fuarlarından biri
olan Paris'teki FIAC fuan, normal ola-
rak seramiği "el sanatlan" olarak gör-
düğünden seramik sanatçılarını fuara
kabul etmezken Alev'inçanaklannı "sa-
nat" olarak kabul edip üç yıl arka arka-
ya yer verdi.
Alev'in çanaklannın en büyük özelli-
ği genellikle
çapı bir met-
reye varan
büyüklükte
olmalanna
rağmen, de-
mir yüz lira-
lık büyüklü-
ğünde bir
taban üzeri-
ne oturması.
Bu özellik,
çanaklann
incecik du-
varlan ve
Alev'in kul-
landığı sır-
larla bile-
şince, ça-
naklar her an kanatlanıp uçuverecek-
miş hissi uyandınyorlar. Alev Ebüzzi-
ya, "Ege denizine baktığımda aynı za-
manda acı veren bir yoğunluk hisse-
diyorum" diyor. Bu yoğunluk, özellikle
Alev'in hemen hemen her döneminde
nüans değiştererek var olmuş olan tur-
kuvaz çanaklarda daha bir belli. Ça-
naklar yoğunluğu acı bir gerginlikle
yaşıyorlar.
Alev'in çanaklan kullanmaktan çok
bir resim ya da heykel gibi seyretmeye
tavhyorlar. Alev Ebüzziyya'nın kendisi
de çanaklan daha çok üç boyutlu tablo-
lar olarak algılıyor. "Her ne kadar kilit-
li çamurun imkânlan tuval kadar geniş
değilse de ben bu sınırlan kırıp, her ça-
nağı kendi başına bir tabloya dönüştür-
meyeçalışıyorum" diyor.
İşte bu yüzden Alev'in çanaklan, bi-
çim olarak ne kadar birbirine benziyor-
sa. sırlan yüzünden her biri kendi başı-
na bir âlem.