Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9*YFA CUMHURİYET 12 ŞUBAt 1992 ÇARŞAMBA
HABERLER
Göç hastalığımn ürünü: GecekonduBERAT GÜNÇIKAN (İstanbul) - İn-
saı yutan bir kent İstanbul. Her gün
Htrem'de, Topkapı'da, Haydarpaşa'da
yüzlerce insana kucak açıyor. Doğduğu
kcyden sadece mecbur kaldığında en ya-
kıı kasabaya gitmek için çıkanlar için
uç>uz bucaksız bir dünya. Kendisini
keitın asıl sahibi olarak tanıtanlarca
"k5ylü", "uyımmsuz", "yobaz", "kıro"
di\e tanımlanıyorlar, ama bu çoğalarak
geknelerine engel olmuyor. Şimdilerde
tarımlan "yeni kentli" ve Istanbul'un
nü'usunun 4 milyonunu onlar oluşturu-
yor.
Sosyolog Doç. Dr. Korkut Tuna, gö-
çerlerin kenttç yaşadıklannı "yabancı-
laşma ve aile hiyerarşisinin kaybolması"
başlığı altında özetliyor. Doç. Tuna'ya
göre mevcut düzene kaülmak, resmi iş
bulmak, ev kurmak isteyen bu insanlar
hem bunlan gerçekleştiremiyor hem de
eski kültürlerine sahip çıkamıyorlar.
Kendi aralarında yakınlaşıyor, köy ve
kentin kültürüne benzemeyen yeni bir
kültür oluşturuyorlar. Gecekondulann
kurulduğu semtler onlann kentin ran-
tından yararlanmak istediklerini, bura-
da sanıldığı gibi "köylü saflığı"nda
olmadığını gösteriyor.
Sosyolog Emre Kongar ise toplu yaşa-
mayı benimseyememelerini eleştiriyor.
"Tekme tokat otobüse binivor. sesi gü-
rültüye dönüştürüyorlar. Toplum içinde
nasıl yaşayacaklannı öğretecek kunıluş-
lar da yok. Hemşeri gruplan halinde
yaşıyorlar" diyor.
Binlerce yılhk Istanbul'un eski semtle-
rinde kahvehane sayısı toplasanız bini
geçmiyor. Buna karşın gecekondu ma«
hallelerinde 50 yılda açılan kahvehane
sayısı 20 bini aşkın. Bu da yeni kentli er-
keklerin birbirleriyle yakınlaşmak, ilete-
şim kurmak için kahvehanelere gerek-
sinme duyduklannı gösteriyor. DPT'nin
yaptığı bir arasiınna_cla bunu doğrulu-
yor. DPTnin İstanbul gecekondulann-
da gerçekleştirdiği araştırmaya göre
yeni kentlilerin "sosyal tesis"lerinde
kahvehaneler yüzde 93 oranıyla ıkinci
sırayı alıydr. İlk sıra ise yüzde 97.5 ile ca-
mi ve mescitlerin. Bunu yüzde 45 oranıy-
la düğün salonlan izliyor.
Antropolog Prof. Dr. Taylan Akka-
yan, İstanbul'a yeni gelen, nasıl yaşaya-
cağını, nerede iş bulabileceğinı bilme-
yen, evde kansıyla konuşmayan erkeğin
kentleşmeye kahvehaneler aracılığıyla
geçtiğine değiniyor. Prof. Akkayan,
"Biz onlan motive edemedik. Edemedi-
ğimize göre de bazı şeyler kendiliğinden
gelişti. Gecekondulan ve içinde yaşa-
yanlan olmaması, kalkması gereken
şeyler olarak gördük ama başarama-
dık" sözleriyle de bir anlamda eski kentli
olarak günah çıkanyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri
Ana Bilim Dalı öğretım üyesi Prof. Dr.
Gülsen Koptagel, göçün kendisini "has-
talık" olarak değerlendiriyor. Insanla-
nn bu hastalığa var oluşlan tehlikeye
girdiği anda yakalandıklannı söylüyor.
Prof. Koptagel, yeni kentlilerin iç ve
dış sans&r içinde pek çok şey söyleme-
den ve söyleyememenin sıkıntısını ta-
şıyarak yaşadığını da ammsatıyor. Buna
bağlı olarak kadınlarda ağn sendromu,
sıkıntı, kaşıntı, deri reaksiyonlan, er-
keklerde daha yoğun korku, mide ülseri,
kalp, bağırsak sorunlan, gençlerde psi-
kosomatik, nörotik ağnlar göçe bağlı
olarak ortaya çıkıyor.
"Şehirli İcöylüyü, köylü de bir süre
sonra diğer köylüyü beğenmiyor" diyor
Prof. Dr. Koptagel. "Kitle iletişimi art-
tıkça, televizyonda başka yaşam biçimi-
nı gördükçe gözlerine kendi yörelerinde-
ki aksaklıklar daha fazla batıyor!'
Boğaziçi Ünıversitesi Psikoloji Bö-
lüm Başkanı Prof. Çiğdem Kâğıtçıbaşı'-
na göre göç eden kişi, kentin olanakla-
nndan yararlandıkça hele bir de işe
girmişse başarmışlık duygusu içinde
mutlu oluyor. Ancak kente yerleştikçe,
kendisini apartmanlarda oturan orta sı-
nıf kentliyle karşılaştırdıkça bu mutlulu-
ğu yok oluyor.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan
Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Ne-
zih Eralan gecekondulardaki sosyo-eko-
nomik bozukluğun, tetiği çeken el göre-
vi yaptığına değiniyor.
"Böylesi bir göçün karşısında başka
ülkelerde çok büyük çatışmalar, çekiş-
meler hatta devrim_olur. Bizde ise ol-
maz. tngiltere'de işçi sınıfından bir ço-
cuk ancak yüzde bir oranında yüksek
öğrenim görür. Koşullannı zorladığın-
da sınıfından çıkma çabası olarak görü-
lür. Bizde ise neredeyse öğrencilerimden
tüme yakını işçi, dargelirli çocuğu".
Gecekondulaşmaya, yeni kentlilerin
çıkış aramalanna pek karamsar bakma-
yan Edebiyat Fakültesi Bölümü öğretim
üyesi Doç. Dr. Sibel Arkonanç böyle di-
yor.
Karadeniz balıkçısı
trol avı peşinde
SALtM SÜRMELİ (Samsun) - 1977
yılından beri sürmekte olan Do-
ğu Karadeniz'de trol avı yasağı-
nın kaldınlması yolunda başla-
tılan çalışmalar sürüyor.
1977'de, araştırma yapılacağı gerek-
çesiyle Ordu il sınınndan Hopa'ya ka-
dar olan bölgede trol avcılığı yasaklan-
mıştı. Trole kapalı bölge, 1986-87 sezo-
nunda Ünye Taşkana Burnu'na kadar
uzatılmış, Sinop ili de yasak kapsamına
alınmıştı.
Balıkçılann yıllardır konulan yasak-
lann yasal bir dayanağı olmadığını öne
sürerek bu bölgelerin avlanmaya açıl-
ması yolundaki tüm girişimleri de so-
nuçsuz. kalmıştı. Bölgede zaman zaman
ufak teVne sahipleri ile trolcüler arasın-
da kavgaya dek uzanan sert tartışmala-
nn yaşanmasına neden olan yasağın bu
yıl kaldınlmasına başlandı.
Yasağın kalkması ve kaldınlması yo-
lunda ilgıli bilim adamlannın da arala-
rında görüş birliğıne vardıklan, ancak
yasakların kaldınlması yolunda alına-
cak karara Batı bölgesinin trol avcılığı-
na kapatılması kaydıyla olumlu baktık-
ları öğrenildi. Bilim adamlan, "Şu an
Karadeniz'in doğusu kapalı, ama batısı
trole açık. Bizim ortak görüşümüz
Doğu'ya açılırken Batı'nın kapatılması
yolunda. Bölgenin tümüyle açılması ye-
rine kapalı bölgelerin açılıp açık yerlerin
kapatılması gerekir. Yani, bir yöre çalı-
şırken diğer bölgenin dinlenmesi şart'
şeklinde görüş belirttıler.
Yapılan çalışmalar ışığında, ilk etapta
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde Terme Fe-
neri ile Ünye Cevizderesi arasında kalan
yaklaşık 10 millik bir alanın trol avına
açılması bölge balıkçılan arasında se-
vinç yarattı. Alınan karan olumlu ve
yerinde bulduklannı söyleyen Samsun
Balıkçılar Kooperatifi Kurucu Başkanı
Hüseyin Alver de mevcut alanın çok
ufak ve dar olduğunu, -bu nedenle çalış-
makta güçlük çektiklerini belirterek
"120 adet trol çok dar bir alanda sıkıştı
kaldı. Tekne başına, çahşması için yak-
laşık yanm millik bir alan düşüyor ki bu
trol için çok dar ve kısıtlı. Onun için açı-
lan bu alanın daha da genişletilmesini
istiyoruz. Bu yönde bakanlık nezdinde
gırişimlerimiz sürüyor. Bizim arzumuz,
bölgede trol avcılığını Ordu il sınınndan
Iğneada, yani Bulgaristan sınınna kadar
olan saha içerisinde rahatça yapmak"
dedi.
öte yandan trol ve yasaklar konusun-
da sürdürülen çalışmalar da 28 şubat
tarihinde yayımlanacak olan 1992-93 yı-
lı sirkülerinde yer alacak şekilde tamam-
lanmaya çalışılıyor. Doğu Karadeniz
Bölgesi'nde uygulanmakta olan yasağın
bu yıl içerisinde tümüyle kaldırılması
yolunda önemli adımlar aüldığı ve bu yıl
trollerin bu yörede rahatça çalışabılece-
ği söyleniyor.
Turizm Bakanı 92'de sektörün hedefıni açıkladı
6.5 milyonturist ve
4.5 milyar dolar gelir
Haber Merkezi - Turizm Bakanı Ab-
dülkadir Ateş 1992 yılı için turizm sektö-
rünün hak ettiği ideal kaynak miktanna
ulaşamadıklannı söyledi. Ateş aynca
turizm patlaması istemediğini. sektörü
dengeli, planlı ve öngörülen amaçlar
doğrultusunda geliştirmeye çalıştıklan-
nıbildirdi.
Türkiye Kalkınma Bankası bu yıl tu-
rizm sektörüne tesis. modernizasyon ve
pazarlamaya yönelik olarak toplam 552
milyar lira kredi tahsis etmeyi planlıyor.
Bu rakam 1991 yılının 153 milyar olan
tahsis miktanna göre önemli bir artışı
ifade ederken 583 milyar lira olan 1988
yılı tahsis miktarının altında kalıyor.
Kredi miktannın yıllara göre gerçekle-
şen fiyat artışlan da dikkate alındığında
farkı daha da artıyor. Turizm sektörüne
1989 yıhnda 262 milyar, 1990 yılında 471
milyar lira kredi tahsis edilmişti.
Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş,
1992 yılı için tahsisi planlanan paranın
sektörün hak ettiğinin altında olduğunu
belirterek şunları söyledi: "Sektöre ye-
terli kaynak aynlabilmiş değildir. An-
cak Türkiye ekonomisinin içinde bulun-
duğu koşullar çerçevesinde durumu
değerlendirdiğimizde söz konusu ra-
kamlann da yabana atılamayacak ka-
dar önemli olduğunu tahmin ediyo-
rum."
Abdülkadir Ateş, Türkiye'ye 1992 tu-
rizm sezonunda yaklaşık 6.5 milyon tu-
rist gelmesinin ve turizm gelirinin de 4.5
milyar dolara ulaşmasının beklendiğını
söyledi.
Turizm Bakanı Ateş, tur operatörleri-
nin rezervasyonlarından elde edilen bil-
gilere göre bu yıl daha öncekı yıllarl^
kıyaslanamayacak kadar çok sa>ıda tu-
ristin Türkiye'ye gelmeyi planladığını ve
geçen döneme oranla yüzde 80-86 fazla
tunst beklediklerini bildirildi.
200 bin olan tunstik belgelı yatak sa-
yısının 92 sezonu sonuna kadar 400 bine
ulaşacağmı ümit ettiğini söyleyen Ateş,
önümüzdeki 3 yıl içinde yatak sayısını
900 binin, aynı süre içinde Türkiye'ye
gelecek turist sayısını da 10 milyonun
üzerine çıkarmayı planladıklarını söyle-
di.
Bu yıl turizmı patlatacaklarını iddia
etmediklerinı. turizm sektörünü. denge-
li, planlı ve öngördükleri amaçlar doğ-
rultusunda geliştirmeye çalıştıklanna
dikkat çeken Ateş, şöyle dedi:
"Ben patlamalara inanmıyorum.
Çünkü patlamada bir bılinç söz konusu
değildir. Ben bu olayı kendiliğinden ol-
muş gibi anlıyorum ve patlama sözleri-
ne inanmıyorum, bunu da istemıyo-
rum."
Turizm Bakam Ateş, sektörde, planlı,
kaynak ayırarak, ulaştırma sektörüne
çekidüzen vererek. tanıtım ve pazarla-
ma faaliyetlerini önemseyerek mesafe
alınabileceğini de vurguladı.
AFSAD'ın duzenlediği 9. Ulusal Fotoğraf yarışması ödülünü alan Alper Fidaner'in siyah-beyaz "Basın 91" fotoğrafı.
En arabesk fotoğraf: Basın 91
KEMAL YURTERİ (Ankara) - Acıü
Adana yiyerek başladık konuşmaya, çiğ
köfte eşliğinde viski yudumlayarak tartış-
tık, "Ölürsem kabrime gelme"yi dinleyip
söyleyerek alıştık. Kızdık, güldük, eleştir-
diİc, yine de arabesk kültürüyle iç içe ya-
şamayı öğrendik. "En arabesk nedir" di-
ye sorduk hep. Sonunda yanıtı aldık: "Ba-
sın 91:'
AFSAD (Ankara Fotoğraf Sanatçıları
Derneği), 9. Ulusal Fotoğraf Sergisi'nin ko-
nusunu "Arabesk" olarak belirledi. Sergi
çerçevesinde bir de yarışma düzenlendi.
Belki en arabesk olduğu için değil, ama
arabesk kültürü en iyi yansıttığı için AF-
SAD ödülünü "Basın 91" adh siyah-beyaz
fotoğrafıyla Alper Fidaner aldı.
Fidaner, 1984 yılında başladığı fotoğraf
çahşmalarını iki yıl foto muhabiri, iki yıl
da reklam fotoğrafçısı olarak sürdurdük-
ten sonra halen serbest fotoğrafçı olarak
çalışıyor.
Fidaner, birinciliği Basın 91 isimli fotoğ-
rafla yakalamasma karşılık iki yıldır gazete
okumuyor. Bunun bir protesto olmadığı-
nı söyleyen Fidaner, fon olarak kullandığı
gazetelerin basında çalıştığı dönemlerden
kalma eski gazeteler olduğunu be lirtiyor.
Fidaner, oyuncak panda, bakış ve takı-
lar üçgeni üzerine kurduğu fotoğrafında,
arabeski bakışlarda yakaladığına inandığı-
nı söylüyor.
Fidaner, para ödüllü yanşmaiara karşı
ve para odülü olmayan yarışmalann katı-
lımcılarının az olmasına karşılık düzenlen-
mesi gerektiğini söylüyor. Fidaner'in tüm
fotoğrafçılar adına devletten isteği var: Fo-
toğraf malzemelerine uygulanan gümrük
oranlarımn düşürülmesi.
Öğrencflerinin gözündenBoğaziçiÜniversitesiGÜLDEN ÖZEN (İstanbul) Eğitim
verdiği her dalda yıllardır Tür-
kiye'nin en yüksek puanh öğ-
rencilerinin toplandığı üniversi-
te Boğaziçi Üniversitesi. Ya-
bancı dille eğitimde önde gelen
üniversitelerimizden. Eski Ro-
bert Kolej'in uzantısı. Magazin
sayfalannda görünen renkli
partilerin ve£ğlencelerin mekâ-
nı. Pek çok tanınmış akademis-
yen, siyasetçi, sanatçı, işadamı
ve işkadınının okulu...
Bütün bu dışanya yansıyanlar bir ya-
na, acaba bir "Boğaziçili" kendi okulu-
nu nasıl görüyor
9
Okulu hakkında neler
düşünüyor?
Sertaç Kanan, geçen yaz Kaçkarlar'-
da gerçekleştirilen irtifa dalışıyla Türki-
ye rekorunu ele geçiren ekibi yetiştiren
Boğaziçi Üniversitesi Sualtı Sporlan
Kulübü'nün bu yılki başkanı.
Kanan, kulüp olarak güzel olanaklar-
dan yararlandıklannı, gerektiği zaman
idarenin destek verdiğini söylüyor. En
son, Kaçkarlar gezisi öncesinde bu des-
teği görmüşler. "İdaredekiler sorumlu-
luk sahibi kişiler. Genç insana olumlu
bakıyorlar ve güvene, iyi nıyete dayalı
bir yaklaşımları var" diyor.
"Boğaziçi'ne girmek zor, çıkmak ko-
laydır" denir.
Burak Tülbentçi, 1986'da ilk kez
tanıştığı Boğaziçi ile 1991'deki Boğa-
ziçi'nin aynı olmadığını belirtırken, "Es-
kiden bir lise gibiydi burası. Hocalarla
diyalog çok iyiydı. Ama aradan geçen
zamanda öğrenci sayısı arttı, kimi ders-
lere ayakta girilmeye başlandı ve değerli
hocalara rağmen eğitımın Jcalitesi de
düştü" diyor.
Pek çok öğrenci gibi Burak Tülbentçi
de okulun dışandan bir "parti ve eğlen-
celer okulu" veya "mutlu azınlığın oku-
lu" olarak görülmesınden yakınıyor.
Meslek Yüksekokulu İş Idaresi Bölü-
mü öğrencilerinden Semra Özcan, "Bo-
ğaziçili" kimliği üzerinde duruyor.
Ozcan'a göre Boğaziçi Üniversitesi'ne
kadar gelebilmiş olan kişiler, geçmişle-
rinde de güvenli ortamlarda yetışmiş,
inatçı ve hırslı kişiliklere sahipler
Buna karşın dışanda hissettirilen ayn-
çalık duygusu, kampusa ginnce bitiyor.
Öyle ki Türkiye dereceleri bile artık göze
çarpmıyor. Yurtta kaldığını söyleyen
Özcan, "Bıraz da okulun, şehrin mer-
kezlerinden uzak konumundan olsa ge-
rek, bizler kampus içinde dışandan fark-
lı bir ortamda içimize kapalı kalıyoruz.
Eğer toplum kültürünü de almasak ya-
bancılaşacağız" diyor.
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık
Bölümü dördüncü sınıf öğrencisi Meh-
veş Demir, hazırlık sınıfında verilen İn-
gilizce eğitiminin yeterli olmadığını be-
lirtiyor. "Yabancı dil eğitiminde farklı
branşlann farkh dil gereksinimlerinin
göz önünde bulundurulmamasından
dolayı, okuma yoğunluğunun belirgin
olduğu sosyal bilimlerde dil yetersizliğı
yaşanabıliyor!'
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin
ortak sorunlanndan bıri de kütüphane-
nın yetersızliği. Işletme Bölümü son sınıf
öğrencılennden Mustafa Korkmaz, kü-
tüphanenın yetersizliğinden yakınırken
okulun ge'çmişten kalan olanaklanna
yenilerın eklenmediği ve hep var ojanın
tüketildiğinı söylüyor. Sorunu, "Örne-
ğin okul kütüphanesindeki kitapların
çoğu Robert Kolej'deu kalmadır ve da-
ha sonraki yıllarda buıılara yenileri ckle-
nememiştir" diyor Korkmaz.
Dışandaki Boğaziçi Üniversitesi ima-
jından yakınanlardan biri de İşletme
Bölümü dördüncü sınıf öğrencilerinden
Ahmet Akın. Akın, dışanda okulun "Is-
tanbul'un belli bir kesiminin pkuduğu
okul" olarak görüldüğünü söylerken,
"Oysa Anadolu'nun farklı yerlennden
gelen, ekonomik güçleri farklı, yüksel-
mek için çabalayan pek çok kişinin eği-
tim gördüğü Boğaziçi, kesinlikle homo-
jen bir yapıya sahip değil" diyor.
Boğaziçi Üniversitesi'ne girmeden ön-
ceki beklentileriyle, girdikten sonra kar-
şılaştıklannın farklı olduğunu söyleyen
Boğazıçililerin buna karşın hemfikir ol-
duklan bir nokta var: "Ülke şartlan
içinde en iyi olanaklardan yararlanabili-
yor olmak."
1150
yurtdışı
öğretmeni
için sınav
AA tAnkara) - Milli Eğitim Ba-
kanlığı, yurtdışında görevlen-
dirilecek bin 150 öğretmeni
belirlemek amacıyla sınav açı-
yor.
Milli Eğitim Bakanlığı Basın ve Halk-
la ilişkiler Müşavirliği'nden yapılan
açıklamada. yurtdışında bulunan va-
tandaşların öğrenim çağındaki çocuk-
larına verilen Türkçe ve Türk kültürü
derslerinde görevlendirilmek üzere
800 ılkokul, 200 Türkçe, 50 sosyal bil-
giler. 50 din kültür ve ahlak bilgisi ile
50 Almanca öğretmeni olmak üzere
toplam bin 150 öğretmen için sınav açı-
lacak.
Açıklamada, 17 Mayıs 1992 Pazar
günü Ankara'da yapılacak yazılı sı-
navlara katılabilmek için adaylann,
son üç yılda bakanlık merkez veva taş-
ra teşkilatında bilfııl çalışıyor olmalan,
son altı yılda yetersız raporu almamış ve
son üç yıllık sicil ortalamalarınırı en az
iyi olması gerekiyor.
Erkekler için askerlik ^örevlerini
yapmış ve daha önce yurtdışında sü-
rekli ya da benzerı bir görev almamış
olmalan gerektiği de belirtilen açıkla-
mada, adaylarda aynca Milli Eğitim
Bakanlığı'na bağlı resmı okullarda 7
yıl görev yapmış ve sınav genelgesi ilan
tarihinde 40 yaşını geçmemış bulun-
malan koşulları aranacak.
Sınav başvurulan 10 şubat-6 mart
tarihleri arasında il ve ılçe milli eğitim
müdürlüklerine yapılacak. Yazılı sınav
kazanan adaylar daha sonra bakanük-
lar arası ortak kültür komisyonunca
mülakata tabi tutulacak. Kazanan
adaylar yabancı dil kursunda başanlı
olmalan halinde yurtdışma gönderile-
cek.
17 mayısta yapılacak yazılı sınavda
adaylara, genel kültür, meslek bilgisi
ve alan bilgisi konulannda sorular so-
rulacak.
Olağanüstû teftiş
• CUMHURİYET (Denizli) - Milli
Eğitim Bakanlığı, 44 il müdürlüğünde
"olağanüstû teftiş" başlattı. Bakanlık,
milli eğitim müdürlüklerindeki geniş
çaplı teftişler için 176 müfettiş
görevlendirdi. Teftişlerin,
müdürlüklerin asaleten yürütüldüğü
illeri kapsadığı öğrenildî. Koalisypn
hükümeti göreve başladıktan sonra
milli eğitim müdürlüklerinde hiçbir
atama yapmayan bakanlığın
olağanüstû teftişi, eğitim camiasında
"görevden alma" operasyonuşeklindt
yorumlandı. İlleredağılan
müfettişlerin son yıllardaki i 1 ıçi
öğretmen tayınlerini, geçıci
görevlendirmeleri. harcamalan.
ihalelen, disıplın uygulamalannı ve
müfredat programlannı didik didik
araştırmaya başladıklan belırtıldi.
HızırOrucu
• AlevilennHızır
Orucu günleri başladı. Alevi inanışına
göre Nuh'un Gemisi dokuz gün tufanla
cebelleştıkten sonra onuncu günde
karaya çıkmış ve dilekleri kabul olan
insanlar üç gün oruç tutmuşlar. Her yıl
12-14 şubat tarihleri arasında bu oruç
tekrarlanıyor. HızırOrucu sadece bir
ibadet değil aynı zamanda da Aleviler
için ilginç bir gelenek. Alevı gençleri
için kısmetlerinı önceden tespit etme
yolu olarak Hızır Orucu. yaygın bir
inanç.
Öncefidan
AA (Aliağa) - İzmir'in Aliağa
ilçesinde, belediye başkanı Hakkı Ülkü
tarafından alınan, "Fidan dikmeyen
evlenemeyecek" şeklindeki karar
uygulanmaya başlandı. "Yeşil birçevre
yaratmak"' amacıyla alınan karann ilk
uygulayıcılan olan Sevgi Turan-Yunus
Karataş çifti, birer fidan diktikten
sonra nikâh masasına oturabildiler.
Nikâh muameleleri yapıhrken yeni
uygulamayı öğrenen nişanlı çifte,
belediye tarafından ücretsiz olarak iki
adet selvi fıdanı verildi. Gelinlik ve
damatlıklannı giyen çift, belediye
görevlileri eşliğinde, ilçenin plajlar
bölgesinde gösterilen yere fıdanlannı
diktikten sonra, "evliliklenninde,
diktikleri ağaçlann da uzun ömürlü"
olmasını dilediler.