Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8KASIM1992PAZAR CUMHURIYET
SAYFA
Yetersizlik
YÖK'le
zirveyetırmandıFİGENATALAY
YÖK, bugün 12 yaşınagjriyor. Yıllardır, üniversite kamuoyu başta olmak üzere
toplumun hemen her kesimınden eleştiri almasına karşın hala ayakta olan bu
kurumun uygulamalannı tartışmak amacıyla.bir açık oturum düzenledik. Bu açık
oturuma, üniversite görevlilennın yanı sıra YÖK'ten bir temsilcinin katılmasını
istedik. Ancak, bu isteğimize YÖK BaşkanlığYndan olumlu yarut alamadık. Açık
ıruma, Üniversite Ogretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özdemir,
çağdaş
otu , „ .. - ~ .
bu derneğin hazırladığı "Üniversiteler Kanunu" taslağını hazırlama komisyonu
üyesi Prof. Dr. Ülkü Azrak, fstanbul Araştırma Görevlileri Derneği Başkanı Ozan
Erözden ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3. sınıföğrencisi Murat
Inceoğlu kaüldı. Üniversitenin bu dört elemanı, YÖK'ü, çağdaş. özerk ve
demokratik üniversitenin nasıl olması gerektiğini, Milli Eğitim Bakanlığı ile
öğretim Üyeleri Derneği'nin hazırladıklan yasa tasanlannı tartıştılar.
lar önemsenmiştır. Benim mensubu ol-
duğum Tıp Fakültesi 200-250 öğrenci
eğıtimi yapabileceğini bildirirken, YÖK
tarafından 450 öğrenci almaya zorlan-
mıştır. Bu, YÖK tarafından bütûn Tür-
kiye'de egemen olmuş olan tavır ve tu-
tumdur. Akademık standartlarda bü-
yük düşüşler olmuştur. Öğretim üyesini
artırma gerekçesi ve amacıyla kolay öğ-
retim üyesi yetiştirme yoluna gidilrniştir
ve doktora unvamnı alan bir kişi ertesi
gün doçent olabilmiştir. Doçenüik.tez-
len, deneme dersi kaldınlmıştır. YÖK,
Anadolu üniversiteleri olayıru ve gerce-
ğini gözardı etmiştirya da gerçekleri ter-
sıne çevirerek topluma sunmuştur.
Anadolu ünıversitelerinde büyük yok-
luklar ve büyük yoksunluklar yaşan-
mıştır YÖK döneminde. Baa fakülteler
tek profesörle, tek doçentle eğiüm yap-
mak durumunda kalmışlardır. Ben Di-
yarbakır Tıp Fakültesi'nde ikı asista-
nın, hocasız-uzmansız kendi kendılerine
uzmanlaşmaya çalıştıklannı gördüm.
Diyarbakır Tıp FaküJtesı'nin YÖK
tarafından atanmış dekanı, yönetim ku-
rulu üyelenyle ihtilafa düştüğü zaman
tabanca çekiyordu.
SÜRECEK
İ
dönemın..
bulmanın son
Soru - YÖK, miman Doğramacı'ya
göre, çağın çok gerisinde kalan üniversi-
teleri çağdaş hale getirdi. Sizce Tür-
kiye'deki
üniversile-
ler
mı?
Coşkun
özdemir:
Biz İstan-
bul ..Öğre-
tim Üyeleri
Derneği
olarak
YÖK'ü sü-
rekli olarak
eleştirdik ve
YÖK'ün
olağanüstü bir dönemin olağanüstü bir
kurumu olduğunu düşünüyoruz. YÖK
döneminde Türk üniversitelennin çağ-
daş olmak şövle dursun çok büyük ka-
yıplara uğradıklan inancındayız.
YOK'le ilgili düşüncelerimiz ve görüşle-
rimiz geniş çapta paylaşıJmaktadır.
Türkiye'nin en saygm biümadamlan
YÖK dönemırun bir kayıplar dönemi
olduğu noktasında birleşmektedirler.
Bugün bu panelde bir YÖK savunucu-
sunun bulunamaması da yeteri kadar
anlamlıdır
| sanıyorum.
Böylebirko-
nuşmacının
bulunama-
ması gerçek-
ten yadırga-
nacak bir şey
değıldir. Bu-
gün üniversi-
telerin yöne-
tim kademe-
lerinde bile
YÖK düze-
nini, YÖK
v.c savunacak bir kişiyi
derece güç olduğunu
sanıyorum. YÖK öncesi üniversiteler
çağdaş üniversiteler miydi? Elbette de-
ğildi. YÖK öncesi dönemi üniversiteler-
de görev yapmış bir öğretim üyesi ola-
rak üniversitelerin çağdaş üniversiteler
olmadığmı rahatlıkla söyleyebilirim.
Ama üniversiteler özerk bir üniversite
kimligini taşıvordu ve kendi kendıni yö-
netmekte idi. Türk üniversiteleri geliş-
me, demokratikleşme çabalan içindey-
di. Bir özgürlük ortamında görüş belirt-
mek, eleşuride bulunmak olanağı vardı.
Profesörler kurulunda, gencecik bir
öğretim-üyesinin her türlü görüşünü ve
eleşünsıni dile getirme hakkı ve sorum-
luluğu
vardı.
YÖK dö-
nemi özerk-
lik yönün-
den ve baş-
ka bırçok
açılardan
büyük
kayıplara
yol
açmıştır.
Bunlar say-
makla tü-
kenmeye-
cek kadar çoktur. Sanıyorum bu panele
kaulan arkadaşlar YÖK olumsuzluğu-
na ait birçok kanıtlar ve örnekler dile
getireceklerdir. Yine de biz herşeyi söy-
lemiş olmayacağız. YÖK dönemi bir
yabancılaşma dönemidir. Üniversite,
öğretim üyesi. yönetimden dışlanmıştır.
Merkeziyetçı ve hiyerarşik bir yapı geti-
rilmiştir ünıversiteye. Bunu. Doğra-
macı'nm iddia ettıği gibi, çağdaşlık ola-
rak alamayız sanıyorrm. Tam tersine
çağın dışına düşmektır. Üniversite öğre-
tim üyesi kimliğinı yitırmiştir. kurumu-
na bağlılığını kaybetmiştir. Hiçbır za-
man yeterli olmayan üniversite öğretim
üyesi ve öğrenci bağlılığı ve iletişimi bü-
tün bütün kopmuştur. Öğretim üyeleri
arasındaki iletişim de iyiden iyiye zayıf-
lamıştır. Üniversitelenmiz. kalite yö-
nünden de
büyük kayı-
plara uğ-
ramışlardır.
YÖK döne-
minde nite-
lik neredey-
se tümüyle
gözardı edil-
miştir.
Yalnız nıce-
lik öne
çıkanlmışür,
sayısal artış-
DIZIYAZI 13
YÖK'ü sayunacak yönetîci yokÜniversitelerimizde 1981 'debaşlayan
"YÖK'lüydlar" D YP-SHP
koalisyonunun verdiği sözlere karşın
devam ediyor. Seçiın alanlarmda
"YÖK'ükaldvacaklarım "açıklayan
D YP ve SHP liderleribugün koklü
reform yerine "makyaj'ıyeğler
görünüyor.
Yıllardır, öğretim üyelerinin.
öğrencilerin, aydın katnuoyunun
tekpisiniçeken, elestirilen YÖK,
üniversitelerimizinereden nereye
getirdi?
Bukonuda gerekgazetemizdegerek
diğeryayın organlanndapekçokyazı,
haber.yorumyer aldı. Buyazı
dtimtde YÖK'e ve üniversitelere
farklı biryöntemleyaklaştık. Dtiyi
birbirinden bağımsız üç bölüm halinde
sürdüreceğiz.
III II M III
lil | | II III
• YÖK
yöneticüeri,
üniversiteler
konusundaki
toplanüya
katılamaya-
caklannı
bildirdiler.
Yani YÖK'ü
savunacak bir
yönetici
bulamadık.
Cumhuriyet
muhabirleri, 29
üniversiteyi,
sorunları,
özellikleri,
yattrımları
yönünden tek tek
inceledi. Rektör ve
dekanlarla,
öğrencüerle,
çalışanlarla
görüştü. Her gün bir
yadabirkaç
ünıversiteyeyer
vereceğiz. Birdegeçentemmuzaymda
Resmi Gazete 'de yayınlanarak kuruluş
yasası yürüriüğe giren 21 yenı
üniversite var. "Seçmenehoş
görünme "kaygısı ile kurulduğu
eleştirilerineneden olan bu
üniversitelerin bugün sadece adları var.
Bunların son durumunu da ayrıca
yansıtacağız. Bu röportajlarm dışmda,
üniversitelerde YÖK ün getirdiklerini
götürdüklerini inceleyen öğretim
üyelerininyazıları ayrt bir bölüm
halindeyer alacak.
Bugün Prof. Ülkü Azrak ın YÖK'ü
' 'Üniversite özerkliği'' açısından
irdeleyenyazısmıyaymlıyona.
Öğretim üyeleri, öğrencûer ve YÖK
yöneticilerinin üniversiteler
konusundaki düşüncclerini bir arada
sunmak üzerebir açıkoturumyaptık.
Ancak bu açık oturum için
çağırdığunız YÖKyöneticileri
katılamayacaklaruu bildirdiler. Yani
YÖK'ü savunacak biryönetici
bulamadık. Eğitim muhabirimiz Figen
A talay, öğrencileri ve öğretim üyelerini
bir arayagetirdi. Açıkoturumun
yayınının tamamlanmasınm ardından
yeni üniversiteyasası konusunda
yapılan çalışmaları ele alacağız.
öğrenciier, bölümlerine vapur, otobüs ve trenin yanı sıra tepeleri aşarak, luüas-köprüleri gecerek ulaşmayı kanıksamışlar.
MARMARA tMVERSİTESİ'NİN 17 YERDE BİRİMİ VAR
Siziıı mahalledeki ne fakültesi?
• Teknik Eğitim Fakültesi'nin yeni binası, Fen-Ede-
biyat Fakültesi'nin ek binalan, laboratuvar ve merkez
kütüphane bina yapımlanmn halen devam etmesi,
kampüsü inşaat alanına çevirmiş bulunuyor.
Marmara Üniversitesi Göztepe Kam-
püsü'nde öğrenim zor. Öncelıkle, alün-
da atık sular akan. ikı kalasın yanyana
konulmasıyla oluşturulmuş 'köprii'-
lerin üzennden aşağıya düşmeden geç-
mesini öğreneceksiniz. Sonra geçici de
olsa derme çatma barakalarda ders din-
lemeyi göze alacaksınız. Daha bitmedi.
Gün boyu kampüsün her yerinden ge-
len inşaat gürültülerini dinlemeye alışa-
caksınız. Kışın dizinize kadar çamura
batacaksınız.
31 bin 54 öğrencinın öğrenim gördü-
ğü, bin 800 öğretim elemanı ile. bin 235
idari personelın görev yaptığı Marmara
Üniversitesi'nin birimleri, Halkalı'dan
Tarabya'ya, Anadoluhisan'ndan Başı-
büyük'e kadar tam 17 ayn yere dağılmış
durumda. 12 fakültesi, 11 enstitüsü, 5
yüksekokulu ve 20 araştırma merkezı
bulunan üniversitenin tek bir kampüste
toplanması da mümkün görûnmfiyor.
Üniversitenin Göztepe'deki birimi
de. yaklaşık 14 bin öğrencisi. 4 fakültesi.
bazı fakültelerin birimleri. yüksekokul-
lan ve enstıtüleri ile gjderek büyüyen bir
kampüs. Ancak, bu büyüme halen öğ-
renim gö.een öğrencilere biraz pahalıya
maloluyor. Teknik Eğitim Fakültesi'-
nin yeni binası, Fen-Edebiyat Fakül-
tesi'nin ek binalan, laboratuvar ve mer-
kez kütüphane binalanrun yapımlanmn
halen devam etmesi. kampüsü inşaut
alanına çevirmiş bulunuyor. Kazılmış
büyük çukurlar, bu çukurlardan çıkan-
lann oluşturduğu eğri-büğrü tepecikler,
traktörler, kalaslar, inşaat malzemelen,
çabşan işciler, kampüsün olağan görün-
tülerinden. Öğrenciier öğrenim gördük-
leri bölümlere, kimi zartıan tepeleri aşa-
rak, kimı zaman kalas-köprüleri geçe-
rek ulaşmayı kanıksamışlar. Ayakkabı-
lannın çamurlanmasını istemeyen ya da
*ya ben geçerken kalaslar yıkılırsa* kor-
SERGÜZEŞT-1İHSAN KEMAL GÖKHAN
Biliııı ozgürlüğünün kımımsal garantisi: Özerklik
Praf. Dr. A.ÜLKÜ AZRAK
12 Eylül 1980 askeri müda-
halesi, büindiği gibi, devlet-üni-
versite ihşkıleri ve üniversite
özerkliği konulannda o güne ka-
dar var olan anlayışın temelden
değişimine yol açan gelişmeîerin
başlangıa olmuştur. Miîli Gü-
venlik Konseyi'nin 12 Eylül sa-
bahı açıkJanan biidirisinde Tür-
kiye'de ciddi olaylann yol açiığı
kamu düzeni bozuhnasmda üni-
versite yönetiminin aksamasımn
önemK bir rolü olduğunu ima
eden ifadeler yer almıştı. Konsey
Başkanı Orgeneral Kenan Evren
de aynı gün yapüğı radyo ve tele-
vizyon konuşmasında şöyle di-
yordu: "Bir kısım gerçeğe uyma-
yan özerkfik ve dar göriişlü, sahi-
binden başkasînın iaaamadığı
biümsellik savunuculan, yıkıla-
cak devletin enkazı altında kak-
caklanmn idraki icinde obnadık-
lan görünümünü vermişlerdir.'*
Bu olay, Türkiye'de üniversite
Özerkliğinin kaldmlması yo-
lundaki daha sonra ortaya çıka-
cak gelışmeierin habercisi olmuş-
tur. Nitekim 4 Kasım 1981'de
kabul edilen 2547 sayıb Yükse-
köğretim Kanunu'nun baz» tanı-
mlan içeren 3. maddesınde üni-
versite, 'büimsel özerkliğe sahip
bir yükseköğretun kurumu' ola-
rak tammianmış ve aynı tanun
daha sonra kabul edilen 1982
Anayasası'nın 130. maddesinde
de yer almıştır. Özerklik kav-
rarmnın parcalanamaz bir bütün
oluşturduğu gerçeğjnc sırt çev-
rilerek bu kavrarrun bilimsel ve
idari diye ikıye aynlıp. sadece bi-
rincisinin kabul edilmesi, özerk-
lik kavrarruna tümüyle keyfi bir
anlam veribnesi demektir. Oysa
1961 Anayasası'nın 120. madde-
si, daha önce aynı hataya düşük-
rek yapılmış bir büimsel ve idari
özerklik aynmını terk etmiş ve
sadece 'özerklik' deyişine yer ver-
mişti -ki doğru olan da budur-,
Bilimsd özerklik?..
KaWı ki 'bilimsel özerklik* de-
yişi de bilimsel bakrmdan doğru
değüdir. Çünkü üniversite, esa-
sen bilimin özgürce araşünlabile-
ceği, öğretilebileceği ve öğrenile-
bileceği yerdir. Bu faaliyetkrin
özgürce yapılmadıgt bir yer,
özerk üniversite olmak şöyledar-
bnası, üniversitenin akademik ve
idari personelini kendisinin seçe-
biJmesi, üniversitenin temsilcile-
rini ve organlannı oluşturmada
serbest olması. üniversitenin
kendisine tahsis edilmiş olan
para ve maddı araçlan başka bir
nJakamm iznine gerek ol-
maksızm kullanabilmesi ve bi-
mekteydi. Yani sadece Server
Tanilli'nın kitabına değil bütün
üniversite kitaplıkianndaki ki-
taplara sakıncalıbk denetimi gibi
bir ambargo konması, YÖK'ün
buyTuğu olarak 'bilimsel özerkli-
ğe sahip (!) üniversitelenmize' ile-
tümekteydi. Bilim özgüriüğü
böyte anlaşüdığına göre bunun
limsel araştırma ve öğretim faaîi- -TK
yapılsa zedelenmiş sayilmaya-
yetlerinin disipünin sağlanması- cak bir İlke olarak alolanmasıda
nm sadece üniversitenin görevi doğaldır!
sayılmaa. (bak. Bochensky, Die
Autonomie der Universitt, Frei- İJkesİZİİk örnesi
burg İ.B., 1%5, sh.6) ^
Bir de Yükseköğretim Ka-
nunu'nun uyguianmasında bi-
YÖK bilim özgürlüğünü kısıt-
lama ve böytece kendi ıcat ettiği
• özerklik kavramınınparcalanamazbirbütün oluşturduğu gerçeğine
sırt çevrilerek bu kavrarrun bilimsel ve idari diye ikiye aynlıp, sadece
birincisinin kabul edilmesi, özerklik kavrarruna tümüyle keyfi bir anlam
verilmesi demektir. 1961 Anayasası'nın 120. maddesinde ise, daha önce aynı
hataya düşülerek yapılmış bir bilimsel ye idari özerklik aynmı terk edilmiş ve
sadece 'özerklik' deyişine yer verilmişti. Doğru olan da budur.
sun. üniversite bile değüdir. öy-
leyse bilimsei özerklik değil, üni-
versitenin vazgecilmez bir özelli-
ği olan bilim özgüdüğünden söz
editebilir -ki bu da anayasarun
27. maddesinde güvence altına
alınrnıştır-. Üniversite özerkliği
ise bilim ozgürlüğünün kurumsal
garantisini oluşturur. Başka bir
söyleyişle üniversite özerkhğj,
kendi başına bir amaç değil, bi-
limsei gerçeklerin serbestçe araş-
nrüması, öğretilmesi ve öğrenil-
mesi demek olan bilim özgürîü-
ğünûn vazgecilmez ve parçalana-
maz bir hukuki araadır. Bu ise
her şeyden önce şu öğelere sahip
birkavramdır:
Bilimsel araştırma ye örgütlen-
menin üniversitenin biriçişısayı-
limsel özerklik (!) ılkesinin nasıl
algılandığını görelim: İstanbul
Üniversitesi'nin 14 Nisan 1983
tarihli büdırgesiyle fakültelerin
dekanlıklanna ukştınlan ve
YÖK Başkanvekili Tahsin Öz-
güç imzasını taşıyan yazıda, bir
süre önce Türkiye'den aynlan bi-
lim adamı Server TaniHi'nin *Uy-
garlık Tarihi-Çağdaş Dünyaya
Ginş' adlı eserinin Milli Güven-
lik Konseyi'nce bazı nedenlerle
sakıncalı bulunduğundan bir
ders kitabi olarak kullanılması-
mn önlenmesi, aynı türden kitap-
lar bulunabileceğı noktasından
hareketle, üniversitelerimızde
okutulan kitapiann taranması ile
gerekü tedbiıierin alınması, so-
nuçtan bilgı venlmesı" rica edil-
'bilimsel özerklik* ilkesini zedele-
me yolunda bununla da yetinme-
tniştir. Bunun kadar \ahim baş-
ka bir müdahale de YÖK'ün iUc
iş oİarak ek aldığı, benzer fakül-
tderin yapılan ve ders program-
larını tek modele indirgeme eyle-
midir.
Böylece bilimi öğretme işlevini
üstlenmiş oîan üniversitelerin ve
onlann ait birimi olan fakültele-
rin öğretim faaliyetkri de YÖK*-
ün vukandan aşağj yaptığı dü-
zenlemelerle askcr üniforması
gibi tek tipe indirgenmişti. Ama
bu konudaki tutarsızlıklar da
gözden kaçmıyordu.
Örneğin, Ankara üniversitesi
Sij'asal Bilimler Fakültesi 5 bö-
lümlü bir fakülte olarak dûzen-
lenmişken, kabul edılebıfir hiçbir
gerekçeye dayanmadan İstanbul
Üniversitesi Siyasal Bügiler Fa-
kültesi çok bölümlülükten.
YÖKün 1982'de verdiği bir ka-
rarla. tek bölümlü'üğe dönüştü-
rühnüştü.
Bu ise YÖK'ün ilkesizüğinin
çok çarpıcı bir örneğini oluştur-
maktaydı.
Atanmış organlar
Lakın YÖK düzeninin üniver-
site özerkliğini yok edici en bclir-
gin yanı, üniversiteîere, bir aka-
demik meslek kuruluşu olarak
sahip ohnalan gereken, kendi or-
ganlannı oluşturma ve kararlan
müzakere yöntemiyle veren ku-
rullan en yetkili organ olarak be-
lirteme olanağmdan yoksun
kılmış olmasıdır.
Böylece bir yandan rektör ve
dekanlar, üniversite dışı organ ve
makamlarca seçilip atanmakıa,
beri yandan da üniversite yöneti-
mine ilişkın kararlann verilmesi
yetkisi öğretim üyelerince seçil-
miş kurullara değil, bu yukan-
dan aşağı atanmış olan tekli or-
ganlara, yani rektör vedekaniara
tanınmış bulunmaktadır.
Hiçbir özgür ve demokratik
ülkede rastlanmayacak olan bu
düzenleme de yıllardan beri
YÖK başkanı ve onun inisiyatifi
ile atanmış olan rcktörlerce,
Batı'daki örnekler gerçeğe ayktn
bir biçimde yansıtılarak savunul-
mayaçahşılmaktadır.
Secilmiş ösş\, atanmış or-
ganlann, kendisini atayan mer-
kezi otoriteye sırtını dayayarak
üniversite ve fakültelerde güç
gösterisi yapmalan bu koşullar
alunda hiç de şaşılacak bir şey
değüdir.
kusunu taşıyanlar ise kantinlerden öte-
ye geçmemeyi yeğüyor.
Bu kampüste bulunan barakalarda
ise yabancı dilde öğrenim veren bölüm-
lerin hazırhk sırufı .öğrencileri öğrenim
görüyor. Atatürk Eğitim Fakültesi De-
kanı Prof. Dr. Coşkun Alptekin, bara-
kalarda öğrenimin geçici olduğunu. bi-
nalann yapımı tamamlandıktan sonra
yıkılacaklannı söylüyor.
Cafe mi, kantin mi?
Marmara Üniversitesi'nin Göztepe
Kampüsü'nde öğrenim görenler. hiç ol-
mazsa kantin yönünden şanslı sayılır-
lar. Çünkü bu kampüste tam dört tane
kanün var. Rağbet görenler ve neredey-
se günün her saati dolu olanlar ise 'Mer-
kez Kantin' ile 'Marmara Cafe".
Merkez Kantin'in müdavimlerine gö-
re, buraya takılanlar 'demokrat', Mar-
mara Cafeyı seçenler 'lümpen'. Mar-
mara Cafe'dekilere göre ise burası 'canlı
ve huzurlu', diğeri ise "siyasi ve tehlikeli'
Öğlenleri genellikle köfte-ekmek ye-
nilen Merkez Kantin'de, gelır düzeyi
öteki kantine göre daha düşük öğrenci-
ler vakit geçiriyor. Forumlann, siyasi
tartışmalann, halk oyunlan gösterikn-^
nın düzenlendiği. boykot kararlannın
alındığı bu kantin, zaman zaman siyasi
çatışmalara da sahne oluyor.
Kantinin kapalı bölümünde, arala-
nnda öğrenci derneği üyelerinin de bu-
lunduğu bir grup, 6 Ekim'den bu yana
kayıp olan tYÖ-Der üyesi Ayhan Efeoğlu
için başlatacaklan kampanyanın hazır-
bğı içinde. Dernek üyesi, Teknik Eğitim
Fakültesi metal bölümü 3. sınıföğrenci-
si Mehmet Kayıhan, harçlann yûkseltil-
mesinden. kimlik kontrolünden, kam-
püs içinde polislerin varlığından yakını-
yor.
Merkez Kantin'in 'politik' ortamın-
dan çıktığınızda, iki kantin arasındaki
'tampon' bölgede yer alan Dr. İbrahim
Üzümcü Kültür Merkezi önünde, mer-
dıvenlerde oturarak, kolonlardan yayı-
lan Quenn parçalan dinleyen öğrencile-
re rastlıyorsunuz. Quenn'in sesi biraz et-
kisini kaybettiğinde ise karşınıza, biçi-
minden dolayı'Altıgen' diye de adlandı-
nlan Marmara Cafe çıkıyor. Kapalı ve
açık bölümlerindeki tüm masalann,
ders çalışan, kitap okuyan, sohbet eden
öğrencilerle dolu olduğu bu cafede, yi-
yecek çeşidi daha bol ve biraz daha pa-
hah. İthal gıda maddelerinin. pizzala-
nn, jambonlu. dilli sandviçlerin ve her
çeşit içeceğin satıldığı Marmara Cafe'-
de, yabana müzik yayını yapan özel
radyo kanallan dinleniyor. Bu kantinde
görüştüğümüz öğrenciler, "Merkez
kantinde sık sık olaylar oluyor. Gösteri-
ler, çatışmalar meydana geliyor. Burada
daha huzurlu, canlı ve sıcak bir ortam
var. Müzik dinleyerek, rahat rahat otu-
ruyonız" diyorlar.
Sayılarla üniversite
Çocuk
mezuıılarııı
çoğukız
1990-91 öğretim yıhnda "süper" ola-
rak tanımlanabilecek 22 öğrenci, 16 ve
daha küçük yaşta üniversite diploması
aldı. Üniversiteye gjren çocuk yaştaki
öğrenci sayısı da gün geçtikçe artıyor.
1991-1992 öğretim yıhnda 16 yaş ve al-
tında 4236 öğrenci ünıversiteye kaydını
yaptırdı.
ÖSYM tarafından hazırlanan 1991-
1992 öğretim yılı yüksek öğretim istatisr
tiklerine göre önceki öğretim yılında
meran olan 15'i kız 7'si erkek toplam 22
öğrencinin yaşı 16 ve daha aşağı iken
17-20 yaş grubunda 10 bin 640 öğrenci
üniversiteden mezun oldu. Aynı dö-
nemde mezun olan toplaml 91 bin öğen-
ciden 15 bin 535'i 22,13 bin 788'i 23,11
bin 594'ü ise 21 yaşında.
Geçen öğretim yılından önce 620 olan
16 yaşındaki öğrena sayısı bu yıl kaydo-
lan 16 yaşındaki 3 bin 891 öğrenci ile bir-
likte 4 bin 51 l'i buldu. Böylece kaydını
yaptıran 16 yaş ve altındaki 4 bin 237
öğrencıyle bırlikte geçen yıl bu sayı 4 bin
889'a ulaştı.