15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM1992 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER ÖğretmenYetiştirme Politikaları Hemen sormak istiyorum: Fen ya da edebiyat fakültesi mezunu bir kişi neden öğretmenlik yapmasın? Pedagoji derslerini de almış bir adaya öğretmenlik yollan niçin tıkansın? Prof. Dr. SALİH ÖZBARAN Buca Eğiîim Fakültesi Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde öğretmen yetiştirme politikâlan ve modelleri, 2I-24 Ey- lûl 1992 günlerinde îzmir'in Buca Eğitim Fa- kültesi'nde tartışıldı. Türkiye ile birlikte yirmi bir ûlkenin temsilcilerinin öğretmen yetiştir- me biçimlerini yansıtmalan ve tartışmaya aç- malan Türkiye için büyük bir fırsattı ve çok anlamlı bir zamanda gerçekleşti. Öğretmenin kimin tarafindan yetiştirileceği konusunda çok kolay ve kestirme şeyler söylenen bir or- tamda Türkiye'nin ayağına gelmiş çok gûzel bir hizmetti bu toplantı. Ne var ki konuk öğretim üyeleri, öğretmen- ler, bakanlık temsilcileri, genelde kendileri çaldılar, kendileri oynadılar; iyi de oynadılar (bizlerle kaynaştıklan anlar gecelerin müzikli yemeklerinde oldu yalnızca; bu güzel bir şey tabii); ancak ciddi anlarda, içerik tartışmala- nnda, model arayışlannda, ev sahipîerinin aülganlığı, canlıhğı sorunlann can damarlan- na yüklenişi yoktu ortahkta. Avrupa Kon- seyi'nin eğitim temsilcileri karşılannda birkaç cıhz sorudan fazlasını bulamadılar. Konuyu tartışabilecek uzman eğitimcilerimiz ve belirli alarun öğreticiliğini yapan öğretim elemanla- nmız böyle bir toplantıya katılmadılar ya da kaülamadılar. Eğitim fakültelerinin kimi temsilcileri de konunun içinde görünmediler, "davete ica- bet" etmiş oldular. Toplantının düzenleyicile- rinden biri olan MEB'nin protokolü aşama- yan, tartışmaya hiç yanaşmayan, konunun ciddiyetini hiç kavramayan temsilcisi de beni kara kara düşündürdü konuşmasıyla. Söylenenler, tartışılanlar: Avrupa'da öğret- men yetiştirme politikalannı açılış konferan- sına İconu yapan Avusturyalı Prof. F. Buch- berger, öğretmen yetiştirme işinin çok önemli ve kapsamlı bir iş olduğunu hatırlatırken kJasik biçimlere karşı çıktı, programlann de- ğişmesi gereğini duyurdu, sadece eğitim ile fazla yüklemenin sakıncalanna değindi, öğ- rencilerin boş zaman bulamamalanndan ya- kmdıklannı dile getirdi, araştırmacılıktan uzaklaştınlmış bir öğretmen adayının düşü- nülemeyeceğini vurguladı. Buchberger, ayn- ca, Avrupa'da bini aşkın kurumun öğretmen yetiştirdiğini, elli bini aşkın öğreticinin bu ku- rumlarda çaüştığını ve yanm milyondan fazla adayın eğitim aldığjnı hatırlattı. Amerikalı araşüncı Prof. A. Churukian ise öğretmen adayı açısından derslikteki davranış, teknik beceri ve öğretilen dahn sağlam bilgisi üstün- de durdu; merkezi buyruklann tehlikesine de- ğindi. İngiltere ve Galler adına konuşan İn- giliz D. Whittaker, öğretmen yetiştiren ku- rumlann üniversitelerin çatısı altında topîan- dıklanna dikkat çekti. Almanya'nın temsilcisi Dr. E. Jeuthe, öğretmenin üniversitelerde ye- tişmesinden gurur duyduğunu. ancak arz- talep mekanizmasının denetlenemediğini ileri sürdü. Öğretmen adayının gereğinden fazla zamanının çalındığmı. böylece yaşının geciril- diğini ileri sürdü. Isviçreli okul müdürü W. Furrer, ülkesindeki çok farkh yaklaşımlara değinirken esaa elden bırakmadı ve tartışma- lann mihenk taşını çok güzel yansıttı: "Biz yalmzca iceriği tartışınz." Türkiye neyi tartışıyor? Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin pek çoğu öğretmen yetiştirme sorunlannı uzmanlar dü- zeyinde tartışmaya açarken, alt birimlerdeçö- züm aramaya çalışırken -Doğu Avrupa ül- keleri yeni rejimleriyle birlikte ciddi çalışma- lar içıne girmişken- Türkiye ne yapıyor? Milli Eğitim Bakanlığı ne düşünüyor? Türkiye'nin raporunu hazırlayanlar (H. Ancı - S. Bülbül - N. Çoker - G. Karagözoğlu) ne öneriyorlar? . Bakanlık müsteşan Prof. N. Erşen arayış içinde olduklannı söyledi açılış konuşmasın- da; öğretmenin kaygılan bulunduğunu bildir- di; verimliliğin düştüğünden söz etti. Ancak fakülteye, okula, sınıfa inmedi; basından da- ha açık biçimde anladığım kadanyla bakanlı- ğın, öğretmeni kendisi yetiştireceğini savun- du, savurdu. Öğretmen yetiştirmeden sorum- lu bakanlık yetkilisi. bakanhğın niyetini açığa vurdu; öğretmen akademilerini planladıklan- nı yeniden müjdeledi. İçerik kaygısı gösterme- di, ama öğretmen evlerini ve ek ders ücretle- rindeki artişı başan hanelerinde gösterirken herkeste şaşkmlık yarattı (ek işe ek ders ücre- tiyle iyi öğretmen yetiştirmenin ne ilgisi var- dı). Öğretmen yetiştirmenin sorunlanna uz- manlık düzeyinde inmiş konuklara öğret- menin yüceliğini anlatması, işin cabasıydı. Türkiye adına hazırlanan bildiriyi sunan Buca Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. G. Kara- gözoğlu. öğretmen yetiştiren kurumlann ta- rihçesinden söz ettikten sonra "duality" ola- rak nitelediği durumu ele aldı: Öğretmenin hem eğitim fakültesinden hem de fen-edebiyat fakültelerinden yetiştirilmeleri sakıncalıydı ona göre. Milli Eğitim Bakanı Köksal Top- tan'm fen-edebiyat fakülteleri öğrencilerine öğretmenliği kapatan karannı övdü konsey üyesi ülkelerin eğitimcilerine. Hemen sormak istiyorum: Fen ya da edebi- yat fakültesi mezunu bir kişi neden öğretmen- lik yapmasın? Pedagoji derslerini de almış bir adaya öğretmenlik yollan niçin tıkansın? Ger- çekten bu fakültelerin yetersiz olduklanna mı inanılıyor? Eğitim fakültelerinin -yalnızca eği- tim fakültelerinin- bu iş için gereken donanı- ma, programa. öğretim elemanlanna sahip bulunduklanna mı güveniliyor? Yoksa yok- sa, sorun ideolojik midir? ICısa bir süre önce Prof. Lütfi Özbilgin '(Cumhuriyet, 26 Eylül 1992) öğretmen ata- malanndaki karmaşaya değindi; pedagojik formasyon dersleri görmemiş adaylar karşı- sında eğitim fakültesi mezunlannın daha ba- şanlı görüldüklerinden söz etti. Yeterlilik sınav sonuçlanna göre eğitim fakültesi me- zunlanyla fen-edebiyat fakülteleri mezunlan arasında herhangi bir karşılaştırmarun yapıl- madığını da hatırlattı. Öğretmen atamalann- da fen-edebiyat fakülteleri aleyhine gelişen durumu eleştirdi haklı olarak. îmdi ben eğitim fakültesinde çahşan bir kişi olarak neden fen-edebiyat fakültelerinin hak- lannı korumaya çalışıvorum. Onlar YÖK'e karşm hâlâ akademik kadrolanyla eğitim fa- telerinden ilerideler; çünkü onlar pedagojik formasyon dersleri sağlıyorlar. Çünkü eğitim fakültelerinin büyük bir çoğunlugu akademik kadrolannı tamamlamış değiller; çünkü eği- tim fakültelerindeki dallarda öğretim yön- temlerine ilişkin hiçbir ilerleme kaydedılmiş değil; çünkü eğitim fakülteleri hâlâ üniversiter havaya girmiş değiller; çünkü eğitim fakülte- leri öğrenci-öğretici ilişkilerini çağdaş düzeye getirebilmiş değiller. Kapılannda "eğitim" yazıh pek çok fakültemiz, ne yazık ki, hoşgö- rünün, bilimselliğin, tartışmaran, ya- ratıcıhgın, kısacası, üniversite olmanın bilin- cinde değiller. Dilerim, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin İz- mir toplantısına sunduklan raporlar kısa za- manda Türkçeye aktanlır; öğretmen yetiştir- mede karşılaşılan sorunlar, alınan mesafeler, ortaya atılan modeller ilgililerin dikkatine su- nulur. PENCERE ARADABIR ProtDr. ORHAN KURAL ÎTÜ Maden Fak. Maden Müh. Böl. "Petro(-Kok"Kapgaşası Özellikle son altı aydır petrol-kok üzerine tartışmalar- basın yayın organlarında ve değişik platformlarda sür- mektedir. Türkiye pazarına ilk girdiği 1981 yılından iti- baren gelişmeleri yurtiçi ve yurtdışında yakında izlediğim için bazı önbilgileri içeren bu yazıyı kaleme almayı birgö- rev sayıyorum. * Petrol-kok, rafinelerin benzineyönelikçalışması sonu- cu petrolden elde edilen bir yan üründür. * Petrol-koku üç farklı yapıda bulunur: a) Geciktirilmiş yakıt cinsi, çimento ve kireç sanayii ağırlıklı (üretimin ortalama %55'i). b) Anod cinsi-kalsine edilmiş petrol-kok, alüminyum sa- nayiinde(üretiminortalama %40ı). c) Grafit eldesi-iğne şeklinde, elektrik ark fırınlarında (üretimin %5'i). * Bugün 35 milyon ton olan dünya petrol-koku üretiminin ortalama %85'i ABD'de gerçekleştirilmektedir. * ABD, rafinelerindeürettigi petrol-kokunu40ayakın ül- keye üç farklı kullanım alanında tüketilmek üzere pazarla- maktadır. itrtal ettikleri miktarlara göre bu ülkeler sırası ile Japonya, Italya, Belçika, HollandaveardındanTürkiye'dir. * Petrol-koku, düşük nem, düşük kül ve yüksek ısıl dege- rinden dolayı ideal bir yakıtür. Ancak en büyük sorun içer- diği yüksek kükürt miktarıdır. Ham petrolün, yapısı ile rafi- nasyon sistemine göre petrol-kokundaki kükürt oranı de- ğişmektedir. a) %2'den az kükürt içerenler, düşük kükürtlü (toplam 3.5 milyon ton üretimi var) b) %2-%3.5 arası orta kükürtlü c) %3.5-%6 arası ise yüksek kükürtlü olarak sınıflandırıl- maktadır. Konuyla ilgili olarak bugüne kadar yapılan çalışmalarda petrol-kokunun özellikle kanserojen oiduğuna dair bir bel- ge veya bilimsel bir araştırma sonucuna rastlamadım. Türkiye'ye gelen petrol-kokunun hemen hemen tamamı çimento ve kireç sanayiince yakıt olarak kullanılmaktadır. Çimento sanayiinde toplam maliyet içinde yakıt giderleri- nin payı %30civarındaolup petrol-kokufiyatlarınındüşme egiliminde olması bu sektörde memnuniyetle karşılan- maktadır. Ancak yapılan analizler Türkiye'nin ithal ettiği petrol kokunun büyük bölümünde kükürt miktarının %4.5-%5.5 arasında, yani yüksek olduğunu göstermekte- dir. Kalori bazında bile bu miktar fazla olupçevre vesağlık açısından sakıncalı sayılır. 31 Temmuz 1992 tarihinde Hazine ve Dış Ticaret Müste- şarlığı tarafindan yayımlanan bir tebliğle %2'den fazla kü- kürt içeren petrol-koku ile %1'den fazla kükürt içeren kö- mürlerin Türkiye'ye girişi yasaklanmış ve 21 Ağustos 1992 tarihinde ise bu karardan vazgeçilmiştir. Eğer bu uygula- ma yürürlükte kalsaydı gemi ileTrabzon veya Samsun li- manına gelen petrol-kokundaki kükürt miktarının ne şekil- de ölçüleceği, sonuç alınıncaya kadar geçecek olan süre- de navlun ücretlerinin ne şekilde karşılanacağı üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Çok yüksek oranda kükürt içeren Suriye petrol-koku gü- 'ney sınırımızdan Türkiye'ye girmektedir. Cilvegözü ve An- tep sınır kapısında gerekli analizlerin yapılması mümkün değildir. Sonuç olarak, ilk kademede karayolu ile Suriye'den ge- len petrol-kokunun ithaline kesinlikleson verilmelidir. %2'den fazia kükürt içeren petrol-kokunun ithali ise belli bir program içinde yasaklanmalıdır. Çimento fabrikaları petrol-kokunu kendilerine gerekli ısıyı sağlayacak mini- mum miktarda kullanmaya dikkat ederek yerli linyit tüke- timlerini arttırırlarsa, Türk linyit madenciliğinin içinde bu- lunduğu zor durumdan kurtulmasınayardım etmiş olacak- lardır. * Uygulama öncesi, gelen petrol-koku ve kömürlerin en kısa süre içinde ve sağlıklı bir şekilde analizierinin nasıl yapılabileceği konusu açığa kavuşturulmalıdır. * Eğerfiyatı daha ucuz olduğu için yüksek kükürt içeren petrol-kokunun ithali devam edecekse, o zaman bunu faz- la miktarlarda tüketen kuruluşların baca gazı kükürt arıt- ma tesisi kurmaları zorunlu tutulmalı ve baca gazları kontrol altında bulundurulmalıdır. Elektrostatik filtre son- rası açığa çıkan ve yüksek oranda kükürtdioksrt içeren gaz, çelik yıkayıcı kulelerde kireçsütü aracılığı ile sisteme giren (SO2) gazının %90'ını tutmak mümkündür. İLAN T.C ŞİŞLİ2. SULH HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1992/943 Istanbul Şişli, Meşruliyet Mah. cilt: 023-13, sayfa 3, kütük: 1210'da nüfusa kayıth bulunan 9.7.1940 D.lu Muhsin MERGEN'e Nişantaşı Kevser Sok. No: 57/1 adresinde ikamet etmekte bulunan ablası Mih- riban Mergen vasi tayin edilmiştir. llan olunur. Basın: 12378 Kültür • Saımt 232 «4 26 • 230 21 87 | KIM OVIVt H.\KI 2463589*24736341 DORMEN F 3 Tİ YATROSU D. L. Coburn Korruîcli 2 Böliirn KONKEN PARTİSİ Yıldız Kenter • MüşfikKenter Tütkçesi:Seçkin Selvi DelcortRefık Eren Sah-Perş-Cutna 21.00 • C.tesi-Pazar 15.00-18.30 Kültür Bakanlığı d«»K>ğiyt» gwçekl«»tirilmi»tir. JACOUES OEVAL 5 KMnn'dsn lööaron SANANE ZUGURTLERYBoefcn: METH SBtEZU S CJHHUt-Zi.tt PuMJO-IUM • luabo Mrlau % SO lııOljlıllr.) • lıiTLm eifiıı »t laııoaım oı ı ı ı ı i i i ı ı ı ı ı ı ERGENEKON CAD NO.: 98 PANGALT1 241 27 37 ' YILIN EN DEV KOMEDİSİ ' TOM SELLECK • DON AMECHE JON AU)WDGt, İNSANOĞtUNUN KARŞILAŞABİLECEĞJ EN KORKUNÇ KUVVETlf YÛZYÜZE GELMEK ÖZEREDHL SIKI DURUN CELİYOR 6 KASIM'DA SİNEMALARDA EVRENİN ASKERLERİ Terminatör- II 'den Sonra Bu Yılın Rekoru İlk 3 Gün 46.876 Kişi UNIVERSALSOLDIER" 2. HAFTA fttSftl (247 »47) lljai3.00-lS.IS-17JO-lt.45-21.45 uikm&m (3X0682) 11.0o-13.1s-1sjo-17jo-n.1s-21.45 (5142440) 11.«H10O-I5JI»I7JO-I».0O-2L« (252 0142) 12.00-İİİ5-14JO-I14S-21.15 (5724439) RAPID FIRE HIZLI ATEŞ • Yön: DVVIGHT H. LITTLE ÇMStfU-4 (5142460) llü0-113O-li.0O-lt.3O-21İIO UkiyAS (3360050) 11.00-13J»-15JXI-17İ)0-1W21.15 3. HAFTA Erenköy APOLLON Sineması GERÇEGIARAYIŞ GULRiZ SURURi TiYATROSU 11I5-14JO-I7.OÖ-1115-2IJ0 7.11.92 ÜBsiSoal 15.00 ATILLA DORSAY 362 51 OO Sefahathane Kaçan Keçi 22.30 Istiklal Cad. No:209 Beyoğlu Atlas Pasajt 25122 45 SOKAK KIZI Müzücal Komedi IRMAYön: HALDUN DORMEN 7-8Kosım 15.00-18.00 YlUNSUttTOUYIOUUYAADAY, BİRTtYATTOPROJESİIÇİN RETt ASİSTANI ve STAIYERLERE GEREKVARDIR. TtYATROKARE 23O 61 27 DİLEK TÜRKER ^ J 1)0^0 kft& Amerika Nerde Misin Yazon: Israel Horovitz Yöneten: Dilek Türker ' Mer çarfamtoa. saat: 18 30 ve 21.00de KAIACA TtYATBOSU M. Karaca Çkmaa No. 3 Beyoflfcj Tel: 252 59 35 i maddi kaMan^a g«rç*kl«fflr1lml|ttr. İSTİKUİ (AD. NO: 140 TEL 25113 65-66 FAX: 244 43 27 Ferhan Şensoy |:MıM»ViU?l FERHANGİ ŞEYLERPERŞEMBE 21.00 • PAZAR 15.30-18.30 Ferhan Şensoy'un GÛLE GÜLE GODOTCUMA21.00 • CUMARTESİ 15.30-18.30 rT] İSTANBUL BELEDİYESI [ * £ J Ş E H İ R T İ Y A T R O L A R I Kadıkoy Haldun Taner Sohnesi (349 04 63) Lyle KESSLER ÇIKMAZ SOKAK ÇOCUKLARI Türkçesi:AIİ NEYZİ Yöneten:Gencay GÜRÜN (3-4-5-6-7 Kasım) • Savaş DİNÇEL MERAKLİS1 İÇİN ÖYLE BİR HİKAYE YönetenıMacit KOPER (8 KasımPazar) ÇOCUK OYUNU M. Clara MACHAD0 SEVİMLİ HAYALET Uyarlayan:Bûlent KINAY Yöneten:Hakan ALTINER (C.tesi-Pazarii.OO'de) Usküdar Musahipzade Celal Sahnesi (333 03 97) Şefik ONAT HÜZÜNLÜ BİR KOMEDİ Yöneten:BaşarSABUNCU (3-4-5-6-7-8 Kasım) • Wilty RUSSELL BİR KADIN Türkçesi: Semra KARAMÜRSEL Yöneten:Çetin İPEKKAYA (8 KasımPazar) ÇOCUK OYUNU Turgay YILDIZ PALYAÇO PRENS Yöneten: Erhan YAZICIOĞLU (C.tesi-PazarıH.OO'de) 0yw GOotofi: Sah:20.30 - Çar|amka:15.00-20.30 PN}«nkt - Oıma:20.30 Cunuıtttl:15.0O-20.30 P ı a d 5.00-18.30 BİLFTlfRJTİYATRO ÛİŞELERİNİN YAMSJRA TAKSİM VAKKORAMA (MER- KEZ) VE KAD'KÖY H.TANER (MERKEZ) OİŞESİNOC K SATILMAKTASIR ISTANBUL DEVLET TİYATROSU AKMBUYUKSAİON 2515600/254 Cml; 21.30, Pozar 14 00 Aziz h4esin YAJAR NE YAJAR NEYA5.AMAI Yöneten: Kenan l>ık MOzik: Tımur Solçuk 7,8,14,15 Ko*ım AKM KONSER SALONU 2515600/254 Cmf: 19.30, Paıan 16 00 Bemard Slade ROMANTİK KOMEDİ Yöneten: Suna Akbel 7,8,14,15 Koıım YILDIZ SASAYI TİYATROSU 249 6944-258 30 80 Cor, Per, (om;19 00 Haldun Toner SERSEM KOCANIN KURNAZ KARISI Yöneten. Semih Sergen 4,5,6,11,12,13 Kajım TAKSİM SAHNESİ 249 69 44 Sal, Çm, Per, Conv 20 30 Cmt 15.00,20.30, Pozar. 15.00 Borbora Schoftenfeld YEDİ KADIN Yöneten: Engin Cezzar Müzik: Cem Idiz Koreografi: Aydın Teker 3,4,5,67,6 Kosım • Ariel Dorfmon ÖIÜM VE KIZ Yöneten: Mü>fik Kenter 10,11,12,13,14,15 K««n AKMODATIYATROSU 251 56 00/254 Sol, <or, Per, Cum: 19 00 Cmt; 15 00,19.00 Pazar: 15.00 Istvon Ö r k e n y KEDİOYUNU Yöneten: Can Gürzap 3,4,5,6,7,8 Kosım • Palrick Süskind KONTRABAS Yöneten: MeHn Belgin 10,11,12,13,14,15 Kosım CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU SOFYA SOLISTLERITURKUAZ MODERN Yöneten. Plamen DJUROV D A N g TOPLULUGU ^ i B ° c r chenm > Sanat Yonetmcni: Haydn, Masscııct, A y s u n A SLAN Schubert, Çaykovnki, ıiiirticr: 75.000.. mm».- so.ood.- 5 Kasım HW2 Saat 19.IH) CR0MME1YNCK PİYANO İKİLİSİ Rahmaııinov. Dıorak, Çaykorskı Itilt tlcr: hO.IHMI.- 4IMNM».- 30.0011.- • 6 Kasım 1992 Saat 19.(K) Kotomti ve GaHeL. Batı'da iki olay yaşanıyor... İki adam gündemde... Hayır, ne Bush'tan söz açacağım ne de Clinton'dan; iki adamdan biri Kristof Kolomb... öteki Galileo Galilei... Ezberciliğe küçükten beri bağlanmış bir toplumun birey- leri olarak biz, düşünmeye, yargılamaya, eleştiriye pek açık değiliz. Hele Anadolu'da yaşayıp Batı'yı yargılamaya kalkışmak, kimin haddine... Ama Batı kendi kendisini yar- gılayıp eleştirilebiliyor; her olayı aklın süzgecindeh bir kez daha geçirebiliyor... Ve bu yüzden "Batı" oluyor... Marks'ın eleştirisi, kapitalizm üzerindedir; Lenin, em- peryalizm üzerinde kafa yordu... Her ikisi de Batılı değil mi? • Kristof Kolomb'u okulda öğreniriz. Amerika'nın keşfi, in- sanlık tarihini değiştiren bir dönüm noktasıdır. Asya'ya yönelik Ipek Yolu' bu yüzden gözden düştü; Okyanuslara açılmak, Batı'nın yazgısını değiştirdi; keşifler ve icatlar ta- rihinde Kolomb yumurtayı masada dik durdurmuştu... Ama, dibini kırarak... 1992, iki olayın 500'üncü yıldönümü. Birincisi, Kolomb'- un Ispanya'dan yola çıkarak Amerika'yı keşfidir; ikincisi, Ispanya Yahudilerinin 'engizisyon'un hışmından kaçarak Türkiye'ye göç etmeleridir. Kilisenin gaddarlığı, yalnız Yahudilere dönük değildi; Amerika'yı keşfeden Hıristiyanlar Yeni Dünya da kudurdu- lar; yerlilere soykınm uygulandı; Batı uygarlığı, yağma, işkence, kırım, soygun, sömürü, vahşet üzerinde yükseldi; Rönesans ın, Reform'un, Aydınlanma'mn arka yüzü, utançla anılacak barbarca düzenlerin cinayetleriyle dolu- dur. 1492'nin 500'üncü yıldönümünde, Kristof Kolomb bu ne- denleyargılanıyor. • Bir de yargılanıp aklanan var... Galileo Galilei!.. Herkesin tanıdığı Galilei, Italyan gökbilimci ve fizikçi, ^ B M H B a a ^ H H B 350 yıl önce demişti ki: - Dünya, evrenin merkezi değildir; güneşin çevresinde dönen bir gezegendir. Suç işlemişti... Çünkü zamane iktidarının öğretisini belirleyen Kilise'- nin otoritesine karşı çıkmıştı. Galilei, engizisyon mahke- mesinde yargılandr, az kaldı canına okunacaktı; ama kur- tuldu. Nasıl? "Pişmanlık dilekçesi" ve- rerek... O günden bu yana Galilei unutulmadı, nice yazının, oyunun, incelemenin, öykü- nün konusu oldu; yüzyıllar boyu kilisenin sırtında bir kamburdu; Galilei Galileoyu çağımızda Bertold Brecht, bir kez daha ölümsüzleştirdi yazdığı oyunla... Ve 17'nci yüzyrtda"MliSeninTnahkeme- sinde yargılanıp cezalandın- lan ünlü gökbilimci 20'nci yüzyılda bağışlanabildi. Pa- pa 2. Jean Paul, Vatikan'da düzenlenen birtörenle "Gali- lei'nin haklı, kilisenin haksız olduğunu" açıkladı. • Kristof Kolomb'un Ame- rika'yı keşfi 1492, Galilei Gali- leo'nun yargılanması 1633... Her uygarlık gibi Batı'nın da utancı ve onuru iç içedir. Bağnazlığı yenmek kolay mı? Vahşet, gecmişin Avrupası- nda doğal sayılıyordu Ame- rika'nın yerlileri mi vahşi ve barbardı, yoksa "Yeni Dünya'ya ayak basan Avru- palı mı? Eğer Aristo mantı- ğıyla düşünürsen işin içinden çıkamazsın; ancak diyalekti- ğin, Marks'ın katkısıyla olu- şan düşünme yönteminde bu sorıılara yanıt bulunabilir. Bir insan ancak evrendeki her şeyi "aklın mahkemesi"- nde yargılayarak uygarlaşa- bilir. • Çağımızın uygarlığı bu!.. öyle bir uygarlık ki Ko- lomb'u ve Galilei'yi yeniden düşünüp değerlendirmeyi doğal sayıyor. Bu yöntem, Batı'nın resmi tarihinin yargı- lanması anlamına da gelir. Resmi tarih yalnız Türkiye'de mi var sanıyorsunuz? Batı'daki daha önyargılıdır. Edward Alboa Komedi TATLIPARAYirGÛUtlZ SURURİ Dskor-KostnmNHgOn 6ûrtan 12-13-14 Kasım 21.15 İSTANBUL BUYUKSEHIR BELEDİYESJ HEISSER • PLUDERMACHER PIYANOIKILISI Mozart. Dcbııssy, Brahnıs, Raıel İSTANBUL DEMET Kik tlt r: «MMHt.- 4fl.0(Ht.- 3<I.(KMJ.- \6 Kasım Saat lft.Ol) BÜKREŞM4DRİGAL KOROSü Sinema • Tiyatro Gösteri BALE GÖSTERİSI BU«lcr: K«.eoo.. 40.000.- 30.000.- IDILBİRET CHOPIN PROGRAMI 18 Kasım Saat 19.011 SLOVAK ODAORKESTRASI Y..noton:P. MIKULAS Solist:Radoslav SASINA Richt:r, Haydn.Vanhul, Barber, Dvorak I h l . t l o - KH.OttO.- »İO.OOO.- 40.000.- Flıl.Il, r: 50.000.- 40.000.- 30.000.- B i l e t S a t ı ş Y e r l e r i : CRR Konser Sclonu: 248 53 92 AKM Kons«r Gisesi: 251 56 00 • Hafdun Taner Sahnesi Kadkoy: 349 04 63 VakkoranraToksım 251 28 88• Vakkorama Suodıye: 350 87 42 Nısantoşı Mudo (ollectıon: 225 29 50 (Oğrencı, ogreimen ve t.TiekUere ™ 50 .ndirır.) 3ılcler(ı>r«un '.;al 10 00 ıl« 18 00 araıvulomjobelırtİMgBîtetıJfflfemmf MfW» Eray'ımız. her şeyımiz! Seni unutmadık, unutmayacağı/. "Her ölum erken ölumdur" ERAi AKDUMAN M. > AŞ\R Bll.KN. AHMKT O/KK. MİTHAT " Kİ Hl TAŞH>\R. IBK4HİM Tl( K\R\l)H.l. \l k>KI. KlM.AM\V "«KNOL B( KHI m \ı KM»I. İLAN T.C HENDEK KADASTRO MAHKEMESİ Sayı: 1988/25 Davacı orman idaresi vekili tarafından davalı Salih Pınar aleyhine açuğı tespite itiraz davasının davalı öldüğünden mirasçılan davaya dahil edilmiş, bunca yapılan araştırmalara rağmen tebligatlan tespit edile- memiş olduğundan, Hendek Hallac köyü 2020 no'lu parselin tespitinin iptali davasının duruşma günü 19.11.1992 günü saat 9'a bırakılmış olup Salih Pınar mirasçılan Fatma Cinli, Emine Tekin, Hatice Edtiz, Zeynep Usta, Ib- rahim Çakır, Cevat Çakır ve Ferihe Çakır'a dava dilekçesi ve duruş- ma günü ilanen tebliğ olunur. Basın: 51093 FAZLA KtLOLAREMZ TÜRK KALP VAKFI KİLO KONTROL MERKEZİ Tel: 275 12 44/45 FakS:266 47 12 bugün bilsak 4 Kasım Çarşamba: Görsel Sanat Atölyeleri Mehmct GÜLERYÜZ yönetiminde Perşembe-Cuma Fotograf ve Sinema Atölyesi Selçuk TURANU Seramik Atölyesi KadriyeEzel AĞAOĞLU yönetiminde Salı - Perşembe Rus Dili Çalışmalan Pazartesi-Perşembe I9.00-2l.00 Cafe-Foyer-Bar(Giriş) Rock Cafe-Bar(5.Kat) bilsak, sıraselviler cad., soğancı sok. 7 cihangir 243 28 79-99 Ehliyetimi kaybettim, hükümsüzdûr. GÖKSEL HAMARATLAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle