02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM1992 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Hz.Ali Sıffin savaşmda hakeme başvurulmasını kabul edince Haricüerin desteğini yitirdi Hariciler: Eşitfikçi göçebeler XXazreti,ti Ali, Stffın savaşı sırasm- da Muaviye taraflarlannın talebi üze- rine Hz. Osman'ın katilınin belirlen- mesi ve halifenin saptanması için hakeme başvurulmasını kabul eder. Daha sonra tarihte Hariciler olarak anılacak olan grup, o güne kadar bir- likte olduğu ve desteklediği Ali'yi terk eder ve hakeme başvurulmasını pro- testo amaayla harekete geçer. Harici- lerin adı ilk bu olay nedenıyle duyulur. Haricilerin başını çekenler. İslamın ta- nınmış ve kararlı olarak bılınen ısimle- ridir. Ali'nin, İslam zenginleşmesine gösterdıği tepkı sırasında onu en çok destekleyenler Hanciler plmuşlardı. Haricilenn. Ali'ye ve İslam aristok- rasisine tepkıleri yalnızca hakeme baş- vunılmasıyla sınırh değildi. Birçok temel konuda daha farkü görüşlere sa- hiptiler. Onlann düşünceleri genellikle eskı göçebe geleneklennin eşıtlikci an- laytşlannı yansıtmaktadır. Hz.Ali'nin Muaviye ile uzlaşmasına tepkılerinin asıl nedenı. onun islam aristokrasisi ile uzlaşması, kuzeyde iktidan eline geçi- ren eski Mekke zenginlenne ıradesini teslim etmesidir. Haricilenn Alı'yegö- re yelpazedeki yerleri, ondan daha radıkal bir şekilde tslamdaki eşitsizüğe karşı çıkmalandır. HaLariciler. Hz. Osman'ın katilinin hakem yoluyla belirlenmek ıstenmesi üzerine; "Hakem ancak Allah'ür, hûkmü yalnız Allah venr" diyerek, İs- lam yönetimini elinde tutan aristok- ratlara güvenmediklerini dile getiri- yorlardı. Tepkılerinin, siyasi nedeni buydu. Hz.AH'ye kızmalanndaki en önemli etken, iktidan hakeme başvur- mayı kabul ederek İslamın en güclü kesimlerine, zenginlere teslim etmesıy- di. L ariciler, Hz. Osman'ın katilinin hakemyoluyla belirlenmek istenmesiüzerine; "Hakem ancak Allah 'tır, hükmüyalnız Allah verir" diyerek, İslamyönetimini elinde tutan aristokratlara güvenmediklerinidile getiriyorlardı. Ali'ye kızmalanndakien önemli etken, iktidan, hakeme basvurmayı kabulederek İslamın engüçlükesimlerine, zenginlere teslim etmesiydi. Hariciler ıçinde çok sayıda "Kurra" olduğu belirtıüyor. Hakeme başvurul- masına en çok bunlann itiraz ettiği söyleniyor. "Kurra"; ezberden Kuran okuyan ve İslamı hükümleri yorumla- ma gücüne sahip, Peygamber done- minden kalma din adamlanna denı- yordu. Kurra, Hz. Osman'ın Kuran'ı tek bir kitap halinde toplayıp merkezi- leştırmesine de tepki göstermişti. Çün- kü yazılı bir Kuran'ın bulunması ve Allah'ın emir ve hükümlerinin bir ki- lapia resmilik kazanması, onlann ha- reket alanlannı daralüyor. güçlerini kınyordu. Luran'm yazılması ve çoğaltıl- ması. Arap kabile ahşkanhğı olan bi- reyciliği ve merkezkaç eğilimini sınır- landınyor, gücü ve buyruklan merke- zileştiriyordu. Kurra'nın yani Kuran hafızlannın. eski Bedevi bireyciliğine dayanan bir kültürleri ve ona dayalı bir Kuran yorumlan vardı. Osman, yazıb Kuran'la onlann bir anlamda ölüm fermanını imzalamıştı. Artık, kendi iradeleri dışında resmi bir Ku- ran vardı ve onlann Kuran okuyarak yorumlar yapabilmelerimn olanağı kalmamıştı. Kurra'nın kadenyle, gö- çebe Arap geleneğinın kaderi, Harici- lenn -kı bu eğilimlenn temsilcisiydi- kaden bırleşmiştı. Hakem olayında da anlaşmazlığı "Kuran hükümlerine göre halletmek" yoluna gidilmesi, yine Kurra'nın yazıl- mış olan Kuran karşısında ikinçi pla- na itilmesi anlamına gelıyordu. İsyanı onlar körüklediler. Aslında Kurra'nın tepkisi ile eski göçebe geleneklennin ihtiyaçlan ûst üste çakışıyordu. Çün- kü, Kurra'nın Kuran'ı istediği gibi ezberden okuması ve yorumlaması, her Kurra'ya Uahi bir güç veriyor ve her kabilenin Kurra yolu ile ozgür ha- reket etme imkânını da yaraüyordu. İL azılı Kuran, merkezi bir devkt, merkezi bir anayasa. merkezi bir oto- rite anlamına geliyor ve göçebeliğin ve kabileciliğin özgür alanlanna el atı- yordu ve onlan bir otoriteye boyun eğmeye zorluyordu. HzAli'nin "Kuran'a başvurulması- nı* ve "Kuran'a göre hüküm verecek hakeme başvurulmasını" kabul etme- sine karşı gelişen Harici tepkisinin ar- dında bu tür nedenler de vardı. Hariciler, daha katüımeı Haricilenn, siyasi ve toplumsal tez- lerini incelediğimiz zaman, o dönem Arap dünyasının en kaülımcı toplulu- ğunun onlar olduğu görülür. Halife- nin secimine ilışkin tutumlan, yönetim tarzına ılişkin oneri ve savlan; devletin merkezüeşmesi yerine, çoğunluğun or- takhğı temeline dayanır. A üm İslam kaynaklan, Haricile- rin, "halifenin Kureyş'ten olması" dûşüncesine karşı çıktıklannı kabul edıyor. Neşet Çağatay ve İ. Agâh Çu- bukçu. bu konuda şunu anlaüyorlar: "Onlar katında Kureyş'ten olsun ol- masın. tayin edilip haUc arasında ada- letle idare eden kişi imamdır. Bu kişi imamlık görevini bozup zulüm ederse, vazifesinden atılması veya öldürülme- si vacip olur." Haricilerin, yönetimin yalnızca bir kabilenin mensuplan tarafmdan kul- lanılmasına karşı çıkmalanrun dışın- da, daha başka önemli katıhmcı fıkir- lere de sahip olduklan görülüyor. Örneğin, adaletsiz bir yöneticinin gö- revinden ahnmasını ve cezalandml- masmı savunmalan ilginçtir. Daha sonra yönetimin babadan oğula geçti- ği ve halifenin her buyruğunun bir ila- hi emir haline dönüştüğü İslam dün- yasında, bu gidişe dur diyebilecek en radikal görüşleri Hariciler savunmuş- lardı. H,Lariciler, yönetimde asalete kar- şı çıkarlarken zenci bir kölenın bile hatife olabileceği fıkrindedirler. "On- lar, bir zenci kölenin bile, eğer yeterli niteliklere sahipse İslam toplumunun başına seçilebileceğini iddia ederier. Secilecek kişinin temız bir yaşama sa- hip olması yeterlidir." Haricilerin katılıma tutumuna çe- şitli kaynaklarda dikkat çekilir: "Mu- hammed'in ölümûnü takip eden üç çeyrek yüzyıl boyunca bu usule, yani halifeliğe sadece Muhammed'in men- sup bulunduğu Kureyş kabilesinden de ve Muhammed'in aşiretinden biri- sinin getirilmesi usulüne Haricılerden başka itiraz eden çıkmadı. Hanciler bu usulün sakaıhğını ileri sürerek hali- feliğe belli bir kabile mensubunun de- ğil, fakat en ehil olanın getirilmesi gereğini savunmuşlardır. Ve bu yüz- den de Müslüman camia içerisinde 'zındık' damgasmı yemişlerdir." "Harialer, halife Ali'nin de mensu- bu bulunduğu Kureyş zümresine tanı- nan selahiyet ve imtiyazlara karşı her zaman silahlı isyan halinde bulunmuş- lardır. İslamın ilk ve sade zamanında yaşanılan demokratik prensiplerin ayakta tutulması için muazzam gayret gösteren bu dindar zümre, İslamın ilk üç asn boyunca dahilde nehirler gibi insan kanının akmasına sebep oldu- lar." Lariciler, halifeliğin nasıl bir usulle devredileceği noktasında Ali ta- raftarlanndan aynlırlar. Çünkü Ali taraftarlan, Ali ve çocuklannın halife- ligi kan yoluyla, akrabahk yoluyla hakettikleri inancındadırlar. Bu inan- an bir parçası olarak, Ali sonrası imamlık, babadan oğula geçen bir kan ve akrabahk yolu izleyerek sûrdürül- müştür. Hariciler Şura'yı savundular Hariciler, eskı Arap toplumundaki Şura geleneğini savundular, yeni yö- netimin seçimle belirlenmesini istedi- ler. Hakem olayından sonra, Ali'nin ordusundan aynlan Haricilerin ilk İslamda ilk ayrılıklar Hz. ALİ MUAVİYE KAVGASI ORAL CALISLAR toplantısı kaynaklarda şöyle anlaülır: "On iki bin kişi Kufe'ye girmeyerek Kufe köylerinden biri olan Harura'ya gittiler. Orada kendüerine Şebes bin Rıb'iyı askeri komutan, -kı bu Ali or- dusunda sol kol komutanı idi- Abdul- lah bin Kevva'yı namaz kıldırmak ûzere imam seçtiler. İslam ülkelerini idarelerine aldıktan sonra, umur-u İs- lamiye'nin (İslam yönetiminin) Şura yoluyla 'yûrütüleceğini' ve biaün hali- feye değil Allah'a olacağını kararlaş- tırdılar." x\hmet Cevdet Paşa da onlann bu özelliğıne dikkat çeker: "Bıat ancak Allahu Tealaya'dır ve hak yol ile iyiligi emretmek kötülüğü nehyetme (yasak- Iamak) ve memleketın idaresi Şura ile- dir" diyerek imamlık ve halifelıği in- kar edip yalnız Cumhuriyet yolunu seçtiler." Haricilerin Cumhuriyetçi olduğu- nun iddia edilmesi ilginçtir. Çünkü Cumhuriyet. Arapça halk yönetimı, toplum yönetimi gibi oldukça katılım- Onlann İslamın devletleşmesine anarşist bir tepki gösterdikleri birçok kez beürtilir. "Vergi, vekat (zekat!), vali gibi 'fonksiyon'lar. Bedevi toplum yapısını çözereİc, daha ıleri ve gelişmiş bir şehir medeniyetine temel teşkil ede- cek 'entegrasyon'u sosyal ve siyasi ola- rak sağlayan kunımlardı. Ancak 'bö- lücü' (desintegration) eğilimi çok kuvvetli olan kabile toplum yapısı, bu- na karşı ayaklanıyordu." "Harici hareketının Hz.Ali ordusu icinde başladığını, yani Bedevilerin, şehir ve iktisat hayatına inübak ede- medikleri için. daha disiplinli -ve Be- devi için sıkıcı- ordu ıçinde büsbütün 'tepki' duygusuna kapıldıklannı söy- leyebiliriz. Uçsuz bucaksız çöllerden, askeri garnizonlara gecmek, şehirlerin çevresindeki 'mahalle'lerde yaşamak onlan çok sıkmış olmalıdır. • Xslami çeyreler. Haricilerin, birçok Emevi valisini öldürmelerine dikkat çekerler. Onlara göredevletle, düzenli- tikl bağdaşmayan, devletle çelişen Hz.Ali, Sıffin savaşından sonra Hariciler tarafmdan öldürüMü. cı bir anlam ifade eder. Cevdet Paşa'- nın Şura'run böyle bir içeriğe sahip olduğunu belirtmesi ve Haricilerin imamlık ve halıfelık yerine halk idare- sini savunduklannı söylemesi bir ger- çeği dile getiriyor. ilaricricilerin eşitlikçiliği, yönetimi toptan yadsıyan oldukça radikal, yer yer anarşist sayılabılecek bir karakter de taşır. Örneğin Haricilerin Necdat kolu, "Halkın bi; halife secmesine ha- cet görmezler. Müslümanlara lazım olan, aralannda adalete uymalandır derler. Eğer bu cihet, onlan hakka uy- maya sevk eden bir ımam olmaksızın tamam olmazsa, o zaman bir imam se- çerler." Bu fikir, ilkel komünal topluluklan- nın saf eşitlikçi görüşlerine çok yakın- dır. Onlar, şeriat yasalannın halife seçmeyi zomnlu görmediğini söyleye- rek, çok radikal ve ileri bir özgürlük anlayışına sahip olduklannı da açıkla- mış oluyorlar. kabile ruhu. bütün anarşist akımlarda olduğu gibi, hem halkı hem devleti temsil eden kişileri hedef almıştı. Vali- leri, genellikle pusu kurup suıkast dü- zenleyerek, fedailerkullanarak öldü- rüyorlardı. Islamiyetin ve İslam savunuculan- nın özlemi olan düzenle, Harialerin özlemı olan düzen, gelışmenin belli bir aşamasında bir arada yaşayamayacak noktaya gelmiş; çelişme. catışmaya dönüşmüştû. Radikal muhalefet İslam'ın kunıluşundaki ilk ciddi muhalefet Hariciliktir. Onlar eski gö- çebe eşitlikçi geleneğinin sözcüleri ola- rak ortaya çıktılar, Hz.Ali ile yoksul- luğa yakınlığı nedenıyle ittifak yaptı- lar. onun safında çarpıştılar. x\.li ile Hariciler iki farklı kesimin temsilcisiydiler. Ali, İslam yönetimi içinde yoksullara daha yakın olan, İs- lam'ın merkezileşmesinden zarar gö- Hariciler Kuran'ı nasıl yorumladı? Ha.ariciler, Hz.Ali dönemınde ve Emevi İmparatorluğu döneminde ağır baskılara uğradılar. Yüzbınlerce Harici öldürüldü. Çok sayıda Harici isyanı basünldı. Ağır baskı ve kıyım- lara rağmen, Hariciler yok olmadı- lar, özellikle yoksul kesimler içinde varlıklannı sürdürdüler. Bu baskılar sonucu çeşitli kollara aynldılar ve içinde bulunduklan tarihı koşullara göre yeni düşünceler savundular. Her zalim iktidar döneminde, Hari- ciler yoksulluğun vicdanı olarak aya- ğa kalktı. En önemli kollanndan birisi Eza- rika'dır. Emeviler döneminde ortaya çıkan bu radikal mezhep kuruculan, zina edenin taşlanarak öldürülmesi- ne de karşı çıktılar. Onlann taşlaya- rak öldürme (recm) hükmüne karşı çıkmalanrun gerekçesi, bu hükmün Kuran'da yer almıyor olmasıdır. Yi- ne onlann inancına göre erkeğe iftira edilmesi bir cezayı gerektirmez, ama kadınlara iftira edene had vurulur, yani ceza verilir. Çünkü Kuran böyle belirtir. Dini ve Kuran'ı, geleneksel İslam- a anlayıştan farklı yorumlarlar. Ör- neğin. tapınmak için birtakım biçim- lere gerek duymazlar. Esferilik adı verilen bir kolu, namazın ve orucun gereksiz. hatta suç olduğu görüşün- dedır. Yıne bir başka kolu, Yusuf suresi- nin Kuran'da olduğunu kabul et- mez. onlara göre Yusuf suresi bir âşk hikâyesidir. Kuran'da böyle şeylerin bulunması doğru değildir. IVacadikal görüşlere sahip olan Hariciler, yoksul ayaklanmalannın isyancı özelliğine uygun bir biçimde. Emeviler döneminde çete savaşlan yürüttüler. "Artık onlann akınlan çete harpleri şeklini almış idi. Başan- lannı özellikle efsanevi olan suvarile- rinin (bazı atlannın isimleri atcılığa ait Arap eserlerinde görülür) sürati- ne borçlu olmuşlardır. Bu süvariler ansızın toplanıyor, şurada burada dolaşıyor, savunmasız şehirleri bası- yor ve hükümet kuvvetlennin takip- lerinden süratle savaşarak kurtulu- yorlardı." Hariciler. radikal siyasi akımlann tümünün başına geldiği gibi ciddi bölünmelere uğradılar ve kendi ara- lannda da kanlı kavgalara giriştiler. Aralanndaki kanlı aynhklar, yenil- gilerinin de nedenlerinden binsi ol- du. X Aaricilerin. İslam dünyasında- ki tarüşmalara önemli katkılarda bulunduğu belirtilir. Kuran'ı ve dı- ğer hükümleri eleştirici bir gözle yo- rumlamalan önemli özelliklerinden- dir. Wellhausen'in işaret ettiği gibi, Haricilikin ister doğrudan doğruya, ister iman meselesi üzerindeki fikirle- re verdiği hız ile olsun. Müslüman kelâmının gelişmesinde çok önemli bir payı olduğu şüphesiz görülmek- tedır. "Haricilik başlangıçta bize tamamıyla bir halk hareketı olarak görünmesine rağmen, onu fikri özel- likten mahrum sayTnaktan çekinmek lazımdır." İslam ansiklopedisi. onlann bu özelliklerinin aydınlar üzerinde de et- kili olduğunu belirtir. "Bilhassa Abbasiler devrinde, çevrenin incel- miş ve şüpheci medeniyetinın etkısi alünda ve aynı zamanda ona muhalif olarak, birçok alim ve ediplerin, Ha- riciliğe ait fikirleri taşıdıklan iddia edilebilir; fakat bu durum onlann yüksek cemiyetlere devamlanna ve sarayın lütuflanndan yararlanmala- nna engel olmazdı." Harariciler, savaşçılıklannın yani sıra şiir ve söz söyleme sanaünda da ileri idiler. İslam Ansiklopedisi, Ha- ricilerin şiire olan yatkınhklannın "Kufe ve Basra askeri karargâhlan- nın Bedevi unsurlardan gelmiş olma- lan" gerçeğine dayandınr. "Harici reislerinin söyledikleri hutbeleri içe- ren risaleler oluşiurulmuştur ki. bun- lardan bize kadar gelenler, Haricilik fikirleri hakkında mükemmel bilgi verdikleri gibi, hitabetlerinin de hayli yüksek olduğu hakkında bir fikir vermektedirler." ren güçlerin sözcüsüydü. Ama bizzat yoksullann temsilcisi değildi, onlann dostuydu. Hz.Ali'nin bizzat kendisi peygam- berin yanında bir İslam kurucusu. bir devlet savunucusupzellikJenyle tanın- dı ve ün kazandı. İslam devl'etinin te- melinin harcında Ali'nin çok emeği vardır. Hariciler ise yoksul hareketiy- di, tezleri ve anlayışlan bunu yansıtı- yordu. Devletleşme ve toplumun di- siplin altına ahnmasıyla tamamen zıt kutuplardaydılar. Haricilik, en yoksul kesimlere da- yandığı ve onlann tepkilerini ifade et- tiği için daha radikal ve savaşcı ıdı. Bu yüzden, her türlü İslam aristokrasisini fark gözetmeksizin karşısına almış, onlann baskılanna uğramış, onlarla ölümüne savaşmaktan çekinmemiştir. Neden sert ve acımasızdılar? Harici isyanlannın bir yoksul ayak- lanması özelliğı taşıdrğını bütün kay- naklar doğruluyorlar. Hancüerin çoğu Badiye = Çöl Araplanndandı. İçlerinde köyde, şehirde oturan Arap- lar azdı. Çöl Araplan, İslamiyetten önce son derece fakır halli. yokluk ve sıkıntı içinde yaşarlardı. İslamiyet ge- lince de onlann maddi durumlannda, mali vazıyetlerinde fazla bir iyileşme olmadı. Çoğu çölde hayat darlığı için- de sıkıntılı bir halde yaşamaya devam ettiler. İslam sevgisi kalplerine girdi, fakat fikirlen basit ve sade kaldı. Ta- savvurlan dardı. İlımden uzak kaldı- lar. Bu şartlar allında dar akıllı, kuru zahid, alıngan bir mümin grubu mey- dana geldi. Çünkü Badiye Araplan mahrumiyet içindeydiler. Maddi mah- rumiyet içinde olan ruhu, iman kaplar ve sağlam bir itikat vicdana yerleşirse bu dünya nımetlenne tamah etmekten vazgeçer. Fani dünya zevkkrine göz dikmez... "... Onlar da sert çöl gibi sert oldu- lar. Eğer Hariciler refah ıçinde yaşasa- lar, nimetlerden faydalansalardı, onla- nn o haşin haü değişir, seıtlikleri ve kabalıklan azalır. onlar da yumuşar, uysal kimseler olur, tabiatlannda de- ğişiklik görülürdü." B•urada çok net bir şekilde ifade edildiği gibi. Haricilik bir yoksul hare- ketidır. Kararlı ve inançlanna sıkı sıkı- ya bağlıdırlar. Sertlikleri ve aamasız- lıklan da yoksulluklan nedeniyledir. Derin bir fikir sahibi olmadıklan id- diası eldeki kaynaklara bakılınca tar- tışmalıdır. Bazı alanlarda, İslamın kurallanna en akıllı yaklaşım ve tepki- leri onlar göstermişlerdi. Şair ruhlu önderleri vardı, Kuran'da olmayan recm (taşlayarak öldürme) adetini reddediyorlardı, tapınma konusunda esnek ve bağnaz olmayan bir tutum içindeydiler. Islamm başmdaki bölün- mede geçmişin göçebe geleneklerine, eşitlikçi anlayışlara en yakın fikirleri savıınuyorlardı. Şura sistemini ve se- çim yöntemini de en çok onlann savu- nuyor olduğu bir gercektir. Sonuç olarak Haricileri, İslam'ın devletleşmesine ve merkezileşmesine, İslam toplumunda smıflaşmaya ve yoksullann aşağı itilmelerine tepki gösteren ve eski eşitlikçi gelenekleri yaşatmak isteyen bir siyasi akım ola- rak tanımlayabiliriz. İslama ilk dö- nemde en fazla yararhlığı olan, pey- gamberin zafere ulaşmasında en çok gayret gösterenlerin bir kısmının Hari- ci önderliği içinde yer alması dikkat çekıcidir. Ama, İslamiyet, bir dünya devleti olup da büyüyüp gelişince, ilk önemli kaygayı kendi yoksullanyla yapmışür. İslam kaynaklannda Hari- alerin aamasızca ezilmesınin nedeni, kendi gaddarlıklan olarak anlatılır. Bu düşünceye göre İslam önderliği, her karara karşı gelen. önüne geleni gözünü kırpmadan öldüren fanatik grupla baş edebilmek için kaçınılmaz olarak şiddete başvurmuştur. Onlarla ilgiü anlatılan öyküler. hep gaddar yanlanna dikkat çeker. Haksızlığa ilk büyük başkaldın Hariciler; büyüyen ve şekillenen İs- lam devletinın önüne bir ayakbağı, despotik kurumlaşmanın düşmanı, zengınliğe, haksızbğa, eşitsizliğe, yok- sullann öfkesi ve çığhğı. ınsanlığın ge- lecekte yürüteceği özgürlük kavgası- nın haber vericisi olarak dikildiler ve yenildiler. Ama onlann kavgasının et- kileri büyük oldu. İslam felsefesi için- de dünya nimetlerini küçümseyen akımlann öncülüğünü Hariciler yaptı- lar. Daha sonra ortaya çıkacak Sufılik cereyanlannın ilk meşalesini onlar ateşledıler. İslam devleti içinde haksız- lığa başkaldınlabileceğini kanıtladı- lar. Haricilerin kanıtladığı en önemli gerçeklerden birisi, Cahihye dönemi- nin nitelıği üzerine yapılan tartışmala- ra getirdiğı açıklıktır. Hanciler, büyük ölçüde Cahiliye dönemi alışkanlıklan- nın temsilcisiydiler. Savunduklan eşit- likçi görüşler. haksızlığa başkaldıran kararlı tutumlan, geçmiş dönemin id- dia edildiği gibi karanlıklardan ibaret olmadığını gösteriyor. LLSİam düşünceşinın içine özellikle kuruluş yıllannda İslam öncesi fıkirler yoğun şekilde girmişti. Peygamber ve ilk dört halife dönemi bir geciş süreci- nin basamaklandır. Ali'nin Hariciler tarafmdan öldürülmesi, bir dönemi sona erdirmiştir. Muaviye'nin yöneti- me gelmesi ve Emevi İmparatorluğu'- nun kuruluşu, İslamiyetin başlangıç döneminin de sona erdiginin işareti- dir. Muaviye ile bırlikte yeni bir adım atılmıştır. SÜRECEK POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Dumandan Sigarayı bıraktıktan sonra kahvenin de tadı kaçt, onu da bıraktım. Eskiden günde 10-15 kahve içerdim. Gençlik dö- neminde gazetelerde çahşmak sabahlara kadar sürerdi. En can alıcı haberler el ayak çekildikten sonra ortaya çı- kardı. Tuhaftır, haber ajansları da haberleri gece yarısın- dan sonra vermeye başlarlardı Bu gece çalışmalarına kahve mi dayanır, durmadan kahve içerdik. Kahve önde gelir. sigara da kahvenin "pezevengı" olurdu. Kahveyi ilkin Yemenli bir çobanın bulduğu söylenir. Kahvenin uyarıcı, güçlendirici birözelliği varmış. Mubare- ğin her zaman efsanede yeri olmuştur. Bir ağaç olmuş, kızıl taneleri varmış. Çoban koyunlarını otlahrken bakmış keciler bu ağaççıktan yiyorlar, sonra derin bir uykuyadalı- yorlarmış. Eskiden gözlerini bir yuman keçi bir daha aça- mazmış. Şimdi göz kapanmıyor, gece-gündüz açık kalı- yormuş. İlk kahve Avrupa'ya XVI. yüzyılda Etiyopya'dan gelmiş. Etiyopya'nın yüksek vadilerinde yetişirmiş. Kahve, 1640'ta Italyanlar, 1652'de Ingilizler, 1720'lerde Fransızlarca bu- lunmuş. Kahve gelmiş, ardından da tiryakilik boy göster- miş. Avrupa'ya kahvenin Osmanlılardan geldiği köklü bir söylentidir. Osmanlılar getirmese kahvenin geleceği yok- muş. Bundandır ki Avrupalılar kahveye "Türk kahvesi" derler. Derler ki. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Is- tanbuliulann damağı yepyeni bir tattanıdı. Bunun adı kah- vedir. 1543'te gemilerle kahve geldi, ama hacılar ve hoca- lar da "Yasak!" diye karşı çıktılar. Şeyhülislam Ebusuut Efendi bile bu yasaktan yana oldu. 1554te Hekim adlı biri Halep'ten, Şemsi adlı biri deŞam'- dan istanbul'a kahveyi getırmişlerdi. Hemen Tahtakale'de kahve ıçilen yerler açılıvermişti Tiryakiliği alıp yürüyen kahve bir yasaklanmış, bir ser- best bırakılmış, içilir olmuştur. Bu kücük kara çekirdekten su katılarak içilen kahveler çoğalmaya başlamıştır. Ne ya- saklamalar, nefetvaiar Istanbul'un dörtbiryanını kahvele- rin sarmasına engel olamamıştır. Bu kahvehaneler de meyhaneler gibi yüksek tavanlı kargir binalardır. Havuz- lar, çiçeklerle süslü bahçeler çoğalmıştır. Kahve içilir, ki- tap okunur, sarhoşlayanlar uzanarak bunları dinler, bir kahve kültürü doğmaya başlar. Meyhaneler çoğalmaya oaşlayınca kahve yasaklaması da unutulur. Kahve olağan içecekler arasına katılır. Önce de söylediğim gibi adı Türk kahvesi olan bu kare içki, zamanla Frenk kahvesine dönüşür. Kahvehanelere kıraathane denmeye başlanır. Kıraathane adı üstünde, "kıraat" edilenyer... Çarşı, pazar kahveleri, "mahalle kahvesi" olur. Gecele- ri entarileri ile bu kahvelere gelen beyler, yerler, içerler, eğlenirler. Avrupalı anlamda gelişen kahvelerde bilardolar, oyun salonları geniş yer tutar. Kahveler gazete, kitap okunan yer olmaktan çıkar. Günümüzde kahvelerden çok, küçük meyhaneler, bira evleri rağbettedir. Bilardolu kahveler ise yok denecek kadar azdır. Başkent olarak ün salmış An- kara'da bilardolu üç ya da dört kahve ancak vardı. Anım- sadıklarım Kızılırrnak, Santral, Park kahveleriydi. Kahveler için yazılmış dizeler de şöyle: -Ehli keyfe keyf verir Kahvenin kaynaması Eşeği yoldançıkarır Sıpanın oynaması Bir de şu tekerleme: Kahveci / Bir kahve getir / Kahvenin karasından / Aman şekerli olsun / Kaçmayız kahvenin pa- rasından / Kahvenin yeri Yemen'dir / Irak / Nerede senin o güzel çtrak. Nerede bir kahve görsem hemen kaçıyorum. Çünkü du- mandan ve tavla gürültüsünden geçilmiyor... BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Afrika kokarcası da denilen bir kürk hayvanı. 2/ Uzak... vücut ısısı. 3/ Poker- de kâğıt dağıtma sı- rası gelen oyuncu- nun, kanp kestiği kâğıtları dağıtılmak üzere kendisinden sonraki oyuncuya vermesi. 4/ Kar fır- tınası... Iridyum ele- mentinin simgesi. 5/ Orta Asya'da yaşa- yan Şamanist Türk- ler arasında çeşitli 9 şeylerden anlam çıkartarak bakılan fal... İçki sunan kimse 6/ Yağmur suyunun biriktiği çukur yer... Dün- ya edebiyatçılannı bir araya getirme- yi amaçlayan kuruluşun simgesi. 7/ Tbnus'un plaka işareti... Bir nota... Bir oyun ya da filmde aniden yara- tılan komik durumlar. 8/ Eskiden Rum korsanlarına verilen ad. 9/ Yer- yü2ü... Kulak iltihabı. YUKARroAN AŞAGlYA: 1/ Taşkın davranışh kimseler için kullanılan sözcük. 2/ "O yer" anlamında kullanılan sözcük... Gemi, tren, kışla gibi yerlerde üst üste yapılan yatak yeri. 3/ Tanelerin içini kurum karası bir isle dolduran ekin hastahğı... Brezilya'nın plaka işareti. 4/ Bir ulke ya da bölgenin, ortalama hava koşullanyla beliren duru- mu... Evre. 5/ Bir haber ajansının simgesi... Yunan mitolojisin- de kır tannsı. 6/ Dokunma duyusu... Bir nota. 7/ Tanntanı- maz... Tüyleri kiremit renginde bir yaban kuşu. 8/ Kedi ya da köpek yavrusu... Gelecek. 9/ Hayat arkadaşı... Boks yapılan alan. EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 1991/548 Maliye ve Gumrük Bakanhğı tarafmdan Hayrettın Karasu aleyhi- ne açılan alacak davasının yargılaması sırasında; Eski adresı Karasu Kereste Fabrıkası Babaeskı Yolu Kırklareli iken, savcılıkça yapılan araştırmalara rağmen adresi tespit edilemeyen da- valı Hayrettin Karasu'ya ilanen lebligat yapılmasına karar verilmiş ol- makla, adı geçenin Edirne Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nde yargılaması devam etmekte olan 1991 '548 esas sayılı dosyaya başvur- ması veya bir vekille kendisini temsil ettirmesi, aksi takdirde davanın yokluğunda sonuçlandırılacağı, dava dılekçesi yerine geçerli olmak uzere ilan olunur. 16.7.1992 Basın: 51082 BAKIRKÖY 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1992/54 Davacı Sevim Orhan vekili tarafmdan davali Kenan Orhan aleyhi- ne açılan boşanma davasının yapılan duruşmasında; Davalının adresı meçhul olduğundan adma dava dilekçesinin ila- nen tebliğine karar verildiğinden; Davacı dava dilekçesinde boşanmaya, müşterek çocuk Faik'in ve- layetinin kendisine \CTilmesine, çocuk için 500.000 TL., kendisi için 500.000 TL. iştirak nafakasına karar verilmesini talep etmiş olup; Kenan Orhan'ın 26.11.1992 gunu saat 10.00'da mahkememizde ha- zır bulunması, hazır bulunmadığı, geçerli bir mazeret bildirmedığı tak- dirde durusmanın yokluğunda yapılacağı ve karar verileceği dava dilekçesi yerine kaim olmak uzere ilan olunur. Basın: 12349
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle