Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 EKIM 1S*Z UUMARTESİ CUMHURrYET SAYFA
DIZIYAZI 15
Mustafa Keıııalneyapmalıydı?
Saltanat, şeriat ya da Sevr'i tercih etmeyipCumhuriyet'i seçen kadrolar, çağdaş ve bağınısız Türkiye'ninkapılannı açtılar
^ ^ • ^ ^ ^ ^ • mebuslar can korkusuyla kaçmış; softa- 1911 Martı'na kadar uzatıldı. Hüseyin denvedışandantorpilleniyordu. İçeride bırakılmış yığınlardı bunlar. Acaba
CUMHURIYET'IN
TARİHİ KÖKENLERİ
Doc.YILDIZSERTEL
mebuslar can korkusuyla kaçmış; softa-
lar, askerler her bir yanı kaplarruştı. Hü-
seyin Hilmi Paşa, Saraya gıdip. kabinesi-
nin istifa etüğini bildirmiş, Padişah da bu
istifayı kabul etmişti. Daha fenası. Padi-
şah, softalann bütün isteklerini kabul
etmiş, Başkatibi Ali Cevat'ı, hazırladığı
iradeyi hem Ayasofya Meydanı'nda
hem de Mecliste okumaya göndermişti.
1911 Martı'na kadar uzatıldı. Hüseyin
Hilmi Paşa ıkincı defa sadrazam oldu.
Kabineye giren ilk İttihatçı mebuslar,
Selanik Mebusu. Cavit Bey ve Talat
Bey'di. Talat Bey Dahiliye Nazın olmuş-
tu.
1909 Temmuzu'nda, devrimin yıldö-
nümü Selanik'te büyük gösteriler ve nu-
tuklarla kutlandı. Birfîk, şeriatçılara
den ve dışandan torpilleniyordu. İçeride
şeriatçılar muhalefete devam ederken,
dışanda imparatorluğu parçalamayı he-
def eden büyük devletler, isyanlan des-
teklemekle kalmayıp. kabineyi parçala-
maya dahi muvaffak olmuşlardı. 1911
Trablusgarp Harbi, 1912'de patlak ve-
ren Balkan Harbi, hürriyet ve eşitlik ilke-
lerinin uygulanmasına olanak verme-
Bufikir,Çarhk Rusyası'nda. Türkleri
Ruslaştırmak, Türk kültürünü yok et-
mek politikasına karşı bir tepki olarak
Azerbaycan'da ve Kazan'da doğmuştur.
1908 devriminden sonra Çarhk Rus-
yası'ndan kaçıp Türkiye'ye gelen Yusuf
Akçura, Sadri Maksudi. Ahmed Ağaoğ-
lu. Iyaz Ishakı gibi Kazanlı ve Kafkasya-
h Türkler tarafından ılerı sürülmüştür.
Asya'daki Türklerin Rus egemenliğin-
den kurtuluşunu, "Turan" idealinde bu-
lan bu Türk aydınlan, Ziya Gökalp"i de
etkılemişlerdir. Ezılen Türk halklannın
bağımsızlığa kavuşmalannın tek yolu-
nu, tek bağımsız Türk devletiyle birleş-
mekte buluyorlardı.
J. ürkiye'ye "Turan" fıkrini yaymak
maksadıyla gelen bu Türkler bir "Türk
Yurdu" dergisi çıkararak Osmanlı
Türklenne bu ideaÜ aşılamak ıstediler.
Milliyetçilik adı altında ırkçı, iktisadi ve
siyasi gayeler güden bu cereyan, çök-
mekte olan imparatorluk içinde kendine
taraftarlar da buldu. Imparatorluğa
bağlı ülkeler, birer birer istiklal ilan et-
meye başlamıştı, aşiret isyanlan, halk
isyanlan da çöküntüyü hızlandınyordu.
Bu hengâmede Türkun kendi varlığını
ttüyük fedakârhklarla
geliştirilmiş
olgunlaştınlmış batıcılık,
insancıllık, hukuk devleti,
Cumhuriyet gjbi ilkelere bir
tekme mi vurmalıydı?
Mustafa Kemal bir
diktatör değil miydi? Tek
şef, tek parti sistemini
kurmadı mı?
Putiaştınlmadı mı? Evet
öyleydi. Bunu tarihi
koşullar içinde
değerlendirmek gerekir.
Mustafa Kemal gene de bir
Hitler, bir Mussolini veya
bir Stalin değildi.
bulması gerekiyordu. Kendine destek
arayan İttihat ve Terakki kadrosunun
bir 'bölümü Enver ve Talat paşalar da bu
ideale meyletmişler, Alman yardımıyla
bir büyük Türk devleti kurmak hayaline
kapılrruşlardı. Yusuf Akçura, Balkan
harbinin sonunda, I. Dünya Savaşı'nın
arifesinde şöyle yazıyordu:
Türk Ocaklan
"İslam âleminin, Türklüğün ve Doğu
Avrupa'nın gelecekteki hayaünda
önemli amillerden sayılacak olan şu tari-
hi günlerde, Slavların hummalı faaliyet-
lerine rağmen, tabiı düşmanlanndan
olan Türk, Germen, Arnavutlar arasın-
da fikir ve hareket birliğinin belirtilerini
hâlâ görmemek cidden teessüre değer."
(1)
Turancüar, "Türk Yurdu"ndan baş-
ka, Türk ocaklannda da fıkırlerini yay-
mışlar ve hatta Ziya Gökalp'in; emper-
yalizme ve imparatorluğun içindeki milli
hareketlere karşı Türk varlığını koruma-
yı hedef edinen milliyetçilik cereyanını
da kendi cereyanlanyla birleşürmeye ça-
hşmışlardır ve bir süre için bunu başar-
tnışlardır da.
Diğer akımlar
Ne var ki bu akım, günün tek milliyet-
çilik akımı değildi. 1. Cihan Harbi bo-
yunca, Osmanlı mılliyetçiliği, Türkçülük
ve Turancılık konulan tartışılmıştı. Sa-
vaş sonunda İstanbul'da Halıde Edip,
Ömer Seyfeddin ve diğer yazarlann çı-
kardığı "Büyük Mecmua"da değjşik
milliyetçilik görüşleri tartışıhyordu. Ki-
mi Türkçülügün kökenlerini geçmişten
aldığını belirtiyor; kimi Turan'a gitmek-
ten söz açıyor; kimi ise hedefın yurtdışı
Türkleri kurtarmak değil, yurdu emper-
yalizme ve yabancı sermayeye karşı ko-
rumak olduğunu ileri süriiyordu. Buna,
"olumlu milliyetçilik" deniyordu. Dergı-
nin imtiyaz sahibi M. Zekeriya'nın
Ömer Seyfeddin'in ve diğerlerinin de sa-
vunduğu bu tez, sonradan Mustafa
Kemarin benimsediği, Misakı Milli sı-
nırlan içinde bir Türk devleti. Anti-
emperyalist milliyetçilik tezine çok ya-
kındı.
x^umhuriyet dönemindeki milliyet-
çilik, Atatürk mılliyetcılıği ırkçı değildi.
Asya'da, Kafkaslar'daki Türkleri kur-
tarmak gibi bir hedefı yoktu. Aksine bu
dönemde ırkçıhğa, Turancılığa bir tehli-
ke olarak bakıhruşu.
JLJr\JJr karşıdevrimiMeşnıtiyete
ve demokrasiye indirilmiş ağır bir dar-
beydi. lstanbul'da, Jön Türkler'in yerin-
de bıraküğı Kamil Paşa hükümeti, İtti-
OLUMLU DİKTATÖR'- Tanzimat FermanTyla başlayan batılılaşma hareketi, Ziya Gökalp gibi isinıkrin Turanfikrindenetkilenmeleri Osmanlıya tartışmanın içine
batıcılık- doğuculuk, Ueridlik- gericilik çelişkisini yaşatıyordu. Ne > arki dış etkenler -Balkan Savaşı gjbi- bir yandan içerde de şeriatçdann sarav a yürümesi, Harekât Ordusu'-
nun tstanbul'a gelip Abdülhamid'i indirmesi >e ardından gelen Birind Dünya sa>aşı sonun başlangıcını gösteren işaretlerdi. Mustafa Kemal tüm olan bitenin dışında yaşamış
Anadoluya geçtiğinde ûlke baştan başa paylaşılnuştı. O günün koşullan gözönünde tutulursa Mustafa Kemal'a 'olumlu diktatör' diyebiliriz. Doğu- Batı; Anadolu-Rumeli;
veya Tutuctı-tlerici diye ikiye bölünmüş bir imparatorluğun çökünrtileri üzerine kuruhnuş bir Cumhuriyette ne yapdabilirdi?
hat ve Terakki'nin ilkelerine uygun
hareket ediyordu. İttihatçılar, yurdun
kalkınması için birtakım sosyal, kültü-
rel. ekonomik teşebbüslere girişmışlerdi.
Ne var ki iç isyanlarla çalkalanan (özel
likle Balkanlar'da), borçlar yüzünden
yabana boyunduruk altına girmiş olan
imparatorluğu çöküntüden kurtarmak
kolay değildi. Içeriden ve dışandan yıkıcı
olaylar birbirini izliyordu.
5 Ekim 1908*de Bulganstan istiklalını
istemişti. 8 ekimde. İstanbul'da Hoca Ali
Efendi önderliğinde büyük bir Ramazan
kalabalığı, Saraya yürümüş, Abdülha-
mid pencerede göründüğünde, "Meşru
tiyet ıstemiyoruz!.. Şeriat!.. Şeriat!.. Şe-
riatı gen getirin. Ey Padışahımız, yeni-
den ümmetinin başına geç! Me>'haneleri
kapat, fotoğraf çıkanlmasını, kadınlann
çarşafsız sokağa çıkmasıru yasaklaL"
diye bağırmışlardı.
mi
'eriatçılar acaba kendiliklerinden
arekete geçmişlerdi, yoksa Abdül-
hamid'in bir oyunu muydu bu? Bazılan,
padişarun, büyük müttefiki dıni irtıca-
nın yardımıyla 1878'de olduğu gibi 1908
devrimini de boğmak için, gizliden gjzli-
ye faaliyete geçtiğini düşünüyorlardı.
Gerçek ne olursa olsun, parlamenter re-
jime, hürriyetlere, reformlara karşı tep-
kinin şeriatçılardan geldiği açıktı. Onlar
da, sırtlannı toplumun yüzyıllar boyun-
ca cahil bırakılmış, yoksulluk içinde din-
den medet ummuş geniş yığınlanna da-
yıyorlardı. İmparatorluk içinde bir
Baücıhk-Doğucuhık, ilericiÛk-tutucu-
luk çelişkisiydi bu.
Bundan sonra, "İttihadi Muhamme-
din" Cemiyeti ve Şeriatçılann çıkardığı
"Volkan" gazetesı bu karşıdevrimci fi-
kirleri yaymaya devam ettiler. Nihayet,
31 Mart 1909 sabahı, 1. Ordu'ya bağlı
bazı birliklerin de katıldığı bir İslam ka-
labalığı, Ayasofya Meydanı'nda toplan-
dıktan sonra saraya yürüdü. Bu sefer
askere de dayanan softalar güçlüydüler.
Selanik'e ulaşan haberlere göre, İstanbul
bir keşmekeş içindeydi remiyet üyesi
Böylece karşı devrim başanya ulaşmış,
haber Selanik'te bir bomba gibi patla-
mıştı. Şehirde hemen de bütün gazeteler,
yurttaşlan karşı devrime karşı savaşa ça-
ğırmaya başladılar. Osmanlı İttihat ve
Terakki Cemiyetinin: Talat Bey, İsmaıl
Cambulat Bey, Mithat Şükrü Bey gibi
müitanlan, derhal Abdülhamid'e karşı
gizli faaliyeti örgütlemeye gjriştiler. Bu
işte Mason localanndan geniş ölçüde
faydalanıbyordu. Merkezi Selanik ol-
mak üzere bütün Makedonya'da yaygm
karşı. dış düşmana karşı sayaş öneriJi-
yordu. İşin can sıkıcı tarafı, İstanbul'da
I yeni kurulan hükümetin, Meşrutiyeti
I muhafaza için hürriyetleri kısıtlayan ba-
zı kararlar almasıydı. Baskı, daha ziyade
"Hürnyet ve İtilaf', "Halaskârani Va-
tan", "Ahali" gibi devrimden menfaatle-
ri sarsılan zümreleri temsil eden siyasi
partiler ve şahıslara karşıydı. Sıkıyöne-
tım. askere sdvil işlere kanşma yetkisini
tanımışu. Her ne kadar Mahmut Şevket
Paşa, subaylara siyasetle alakalannı kes-
İ920'de Büyük Millet Meclisi, 1923'te Cumhuriyet
kurulduğu günlerde, bu yeni düzen ağalara, eşrafa,
Anadolu tüccarlanna, kentli aydınlara dayanıyordu.
Kurtuluş Savaşı sırasında
%
Müdafaa-i Hukuİc'
cemiyetlerini kurmuş olan zümreler bunlardı. Rumeli'nin
büyük bölümü imparatorluktan kopmuştu. Zaferi
Mustafa Kemal'in kurduğu muntazam ordu kazanmıştı.
Mecliste ve hükümette, Mustafa Kemal'in çevresindeki
subaylann bulunması doğaldı.
bir faaliyet, bir mukavemet hareketi baş-
laülmıştı. Nihayet 24 nisanda, 3. Ordu
Başkomutanı Mahmut Şevket Paşa, Se-
lanik'te bulunan 6000 kişilik bir güçle
İstanbul'a yürüdü. Bu hareket Selanik
sokaklannda yapılan büyük gösterilerle
destekleniyordu. Mahmut Şevket Paşa'-
nın, "Hareket Ordusu", İstanbul'u çevi-
rip işgal ettikten sonra Abdülhamid'i
tahttan indirtti, yerine kardeşi Mehmet
Reşad'ı geçirdi. Abdülhamit, Selanik'e
götürülüp, "Ordu Köşkü" adı verilen
"Alattini" köşkünde hapsedildi. Böylece
Meşrutiyet korunmuş oluyordu. Ne var
ki dızginler sivillerden, ordunun, paşala-
nn eline geçiyordu.
Mahmut Şevket Paşa anayasayı koru-
mak için Selanik'e döndü. Sıkıyönetim
me öğüdünü verdiyse de, Meşrutiyetten
önce başlamış olan bu geleneği yenmek
zordu. Zaten yeni kabinenin bir kısmı
ordudan gelen subaylardı. Hükümetle
fırka arasında da birhk yoktu. Mahmut
Şevket Paşa, Sait Halim Paşa, İslam itti-
hadi siyasetini güdüyor; Enver Paşa
Almanya ile birleşip Rusya'ya İngütere
ve Fransa'ya karşı harb etmek, Kaf-
kasya'daki Türkleri imparatorluğa ekle-
meİc emelini güdüyor; Cavit Bey, Fransa
ile beraber yürüyen bir pobtikayı müda-
fa ediyordu. Bundan başka bir kısım
aydınlar ve "Hürnyet ve itilaf' Fırkası,
İngiliz dostluğu siyasetini güdüyorlardı.
Böylece Meşrutiyet devrimi içeri-
mişti. Balkan Harbi'nin sonlanna doğru
ise kabinenin askeri kanadı. Alman yar-
dımına dayanarak, batıda batan impa-
ratorluğu Asya Türkleriyle birleşerek
doguda kurmak hayaline kapılmışlardı.
Mustafa Kemal. Enver Paşa'nın (o gün-
kü savunma bakaru) bu Turan'a politi-
kasına karşıydı. 1914 harbi patlak verdi-
ği günlerde. imparatorluğun, Almanya'-
dan yana harbe girmesini önlemek ıçın
Sultana kadar çıkmışü. Mustafa
Kemal-Enver Paşa çelişkisi ta o günlere
ve hatta daha öncesine dayanır. Daha
cihan harbinin başlangjcında,
"emperyalizme karşı milli birlik"
görüşünü seçtiği, Enver Paşa'nın
yayılmacı politikasını ise çok tehlikeli bir
macera saydığı görülüyor. Onca bu
tehlikeyi önlemenin yolu, Türk vatamnı
konımak için bütün askeri güçleri
Anadolu'da toplamak, Türkün varlığını
savunmakü.
ilü Kurtuluş Savaşı sırasında
"Misakı Milli" tezini ortaya atması da
buradan geliyordu. Bu harekete karşı çı-
kanlar gene, emperyalistlere boyun eğ-
miş olan padişah ve onun etrafındaki
şeriatçılardı. Padışahın fetvalan yüzün-
den Mustafa Kemal, sultana ve halifeye
bağlı dindar köylü yığınlan milli davaya
kazanmakta büyük güçlükler çekmişti.^
1920'de Büyük Millet Meclisi, 1923'te
cumhuriyet kurulduğu günlerde bu yeni
düzen ağalara, eşrafa, Anadolu tüccarla-
nna, şehirli aydınlara dayanıyordu.
Kurtuluş Savaşı sırasında, "Müdafaa-i
Hukuk" cemiyetlerini kurmuş olan
zümreler bunlardı. Rumeli'nin büyük
bölümü (Balkanlar) imparatorluktan
kopmuştu. Zaferi, Mustafa Kemal'in
kurduğu muntazam ordu kazanmıştı.
Mecliste ve hükümette, Mustafa Ke-
mal'in çevresindeki subaylann bulun-
ması doğaldı. Yeni kurulan cumhuriyet-
te, nüfusun büyük çoğunluğu Anadolu-
luydu, köylüydü. En az bir yanm yüzyıl-
dan beri devam etmekte olan devrimle-
rin, fikir eylemlerinin tamamen dışında
bırakıhnış yığınlardı bunlar. Acaba
Mustafa Kemal bu çoğunluğa bakarak,
tarihin akışını durdurmalı; toplumun ge-
lişmiş bölümünü şeriatçılann ve emper-
yalizmin boyundunığunda mı bırakma-
bydı? Büyük fedakarhklarla gehştirilmiş,
olgunlaştınlmış Baüahk, insanalhk, hu-
kuk devleti, cumhuriyet gibi ilkelere bir
tekme mi vurmalıydı?
Şimdi sorabilirsiniz, büyük çoğunluğu,
kaale almayan Mustafa Kemal bir dık-
tatör değil miydi? Tek şef-tek parti siste-
mini kurmadı mı? Putiaştınlmadı mı?
Evet öyleydi. Ancak bu olayı önce ta-
rihi koşullar içinde değerlendirmek gere-
kir. İç ve dış düşmanlarla savaşmak
durumunda olan Mustafa Kemal gene
de bir Hitler, bir Mussolini veya bir Sta-
lin değildi. Biz ne toplama kamplan gör-
dük, ne gaz çemberleri, ne de Sibirya
sürgünleri. "istiklal Mahkemesi", öz-
gürlükleri kısıtlayan kanunlar, evet.
Ama acaba hangi devrimden sonra bir
baskı dönemi yaşanmamış? Gerekçe dai-
ma devrimin düşmandan korunmaa
olmuştu. Devrimden sonra demokrasiye
ulaşabilen tek ülke Fransa da uzun bir
giyotin ve terör dönemi yaşadı. Bundan
kurtulabildiyse, bunun nedeni Franaz
devriminin arkasında güçlü bir burjuva
sınıfı bulunmasıydı. Kapitalizmin o aşa-
masında artık, krallann mutlak hakimi-
yetine, derebeylerin egemenliğine yer
yoktu. Sanayileşen ve şehirleşen toplum
artık burjuva demokratik devrimıne ha-
zırdı.
V^ssmanlı toplumu bu düzeyden çok
uzaktı. Osmanlı toplum yapıst, 18.-19.
yüzyıl Fransası'ndan çok farkhydı. O
günün koşuilannı göz önünde tutarsak,
Mustafa Kemal'e ancak, tarihin akışını
devam ettiren bir "olumlu diktatör" ola-
X eni kurulan
Cumhunyette, nûtusun
büyük çoğunluğu
Anadoluluydu, köylüydü.
Yanm yüz yıldan beri
devam eden devrimlerin,
fikir eylemlerinin dışında
bırakılmışlardı. Mustafa
Kemal bu çoğunluğa
bakarak, tarihin akışını
durdurmalı; toplumun
gelişmiş bölümünü :
I
şeriatçılann ve
emperyalizmin
boyundunığunda mı
bırakmalıydı?
rak bakabiliriz. O bizi tarihimizden ko-
pamıadı. Tarihimizde başlamış olan
devrimleri devam ettirdi. gerçekleştirdi.
Karşı devrimcileri yenmeden ilerici re-
fonnlann yapılamayacağmı tarih gös-
gösterrhişti.
Öadece Latin harflerini kabul eder-
ken, Arap harfleriyle dilini okullardan
kaldırmakla, tarihimizin incelenmesini
güçleştirdiği, bu açıdan bizi tarihimizden
kopardığı söylenebilir. Bu doğrudur. Ne
var ki bu reform da Mustafa Kemal'in
kafasından çıkmamışür. Bu dizide gör-
düğümüz gibi, tartışmalan daha Tanzi-
mat döneminde başlamışür. Batıcılık,
positivizm, milbyetçilik gibi fıkirleri be-
nimseyen Tanzimatçılar, Servet-i Fü-
nuncular, Jön Türklerin birçoğu Os-
manlı toplumunun geri kalmasının
nedenini Doğu medeniyetine, İslama,
Araba bağlanmakta görüyor, bu mede-
niyetten kökten kopmak istiyorlardı.
Selanik'te, Jön Türkler hareketinin or-
dudaki bir gizli hücresinde çahşmış olan
Mustafa Kemal'in, kendi gününün ileri-
ci düşünce akımlanndan etkilenmemiş
olması düşünülemez. Kaldı ki, alfabe re-
formuyla beraber halk dershanelen, hal-
kevleri. köy okullan açılmıştı. Bu refor-
mun temel nedeni, okuma yazma bilme-
yenlerin % 80'e ulaşüğı bir ülkede,
Türkçeye daha uygun görünen Latin
harflerinin cehalete karşı savaşı kolay-
laştıracağı düşüncesiydi.
Tarihimizden koptuk diyebilmek için,
tarihimizi, toplumsal yapımızı bilmek
gerekir. Doğu-Baü; Anadolu-RumeB
veya tutucu-üerici diye ikiye bölünmüş
bir imparatorluğun çöküntüleri üzerine
kurulmuş bir cumhuriyette ne yapılabi-
lirdi? Yakın tarihimiz, Tanzimattan
Cumhuriyete ve hatta bugüne kadar bir
ilericilik-gericilik savaşının içinde bulun-
duğumuzu gösteriyor. Bir kurtuluş sava-
şı verilip, II. Meşrutiyet'in temelleri üstü-
ne bağımsız bir cumhuriyet kurukiuktan
sonra ne yapılmaüydı? DemoJfrasi ve
Türk bağımsızbğı; çogunluk olan tutu-
culann, onlan alet olarak kullanan şeri-
atçılann, emperyalistlerin çizmesi altın-
da ezdirilmelı miydi? "Olumlu dıktatör-
lük", bağunsız bir Türkiye sağladı.
Reformlanyla modern devletin, insan
haklanrun, demokrasinin kapılannı açtı.
Ya bunun alternatifi neydi? Saltanat, şe-
riat, Sevr.
İstenen bu mudur?
Kaynaklar
l.Sabıha Sertel. Tevfık Fikret, Felsefea ve
ldeolojisı" 1957
2. Şevket Süreyya Aydemir - 'Tek Adam Mıutafa
Kemal", Remzi Yayınevi.
3. Yunus Nadi - "Kurtulu; Savay Ambn",
BİTTİ