23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM1992 CUMARTEŞİ 14 DIZIYAZI Hz.Muhammed dönemindeki sadeliği sürdüren Ebubekir, İslam devleünin ilkadımlarını attı Iki iğnelihalife: Hz.Ebubekir İslamda ilk ayrılıkiar Hz. ALİ MUAVİYE | KAVGASI ORAL CALISLAR — 3 — Muhammed. yaşamı süre- since peygamberük, dini başkanlık, kanun koyuculuk, başyargıçlık, ordu komutanlığı ve devlet başkanlığı sayı- labilecek tüm fonksiyonlan kişiliğin- de toplamışü. Şimdi yerini kim alacak- tı? Peygamber öldüğünde bir halife bı- rakmamıştı, ama o günün İslam top- luluklan arasında halife adayı çıkara- cak taraflar belliydi. Bu ısimler iki ana grupta toplanabılir. Birinci grup; Pey- gamberi Medine'ye davet eden ve onu yülardır bu şehirde ağırlayıp. İslamın yayılmasına hızmeti gecen Medineli Müslümanlar. Bunlara İslam dünya- smda 'yardımalar' anlamına gelen Ensar deniyordu. Ensar. yani Medine- rtfn yerlileri de kendi içlerinde belli başlı iki kabiledsn oluşuyordu. Bu k'a- bilelerden birisi Avs, diğeri Hazreç'ti. Aralannda geleneksel kabile çekişme- leri vardı. Muhacirler grubu , İkıncı grup ise Muhacirler idi. Bu grupta da Mekkeliler ve diğer şehirler- den gelenler arasında bir fark vardı. Mekkeliler, Peygamberin hemşehrisi olmak gibi bir üstünlüğe sahiptiler. Peygamberin kabilesi Kureyşliler de iki önemli gnıba aynlmıştı. Bunlar, Haşimiler ve Emevilerdi. Hz.Muhammed öldüğünde bütûn bu gruplar arasında yoğun bir iküdar kavgası yaşandı. Sonunda Peygam- ber'in iki kayınpederi Hz.Ebubekir ile Hz.ömer'in oluşturduğu Mekke gru- bunun bir kanadı iktidan ele geçırdi. Hz.Muhammed dönemindeki uygula- ıaayı sürdürebilmenin adayı onun yakın silah arkadaşlan bu isimlerdi. x\jna,ı, bu hilafeti beğenmeyen ve karşı çıkanlar da vardır. Emevilerin önderi Ebu Süfyan, Peygamber'in amcası Abbas, amcasının oğlu Ali, Peygamberin kızı ve Ali'nin kansı Fat- ma ve onlann yakınlan, Ebubekir'in hilafetini kabul etmezler. Ehlibeyt diye bilinen Peygamberin en yakın akraba- lan, kıa Fatma ve damadı Ali, seçim- de izlenen aceleci yola kızarlar ve se- çimle uğraşanlar gelmeden büyük bir sessizlik içinde Peygamberi öldüğü odanın içine bir çukur kazarak gömer- ler. Cenazenin gömülmesine Hz. Mu- hammed'in sevgili eşi Ayşe de, babası Ebubekir'in seçilmesi ile uğraştığın- dan yetişetnez. İbni İshak, Ayşe'nin dilınden bu rivayeti şöyle aktanr: "6iz Peygamberin gömüldüğünü kazma kürek seslerini duyunca anladık." Hz. ömer'inöfkesi Peygamberin herhangi bir tören ya- geldığini öne sürüyorlar. Sünni kaynaklan ise Peygamberin en yakınının Ebubekir olduğu inan- andalar. Onlar, bu düşüncelerine en önemli kanıt olarak; Peygamberin. ölümünden hemen önce Ebubekir'i kendi yerine namaz kıldırması ama- cıyla imam atamasını gösterirler. Pey- gamber, hastalandığı günlerde onu kendi vekili gibi görmüş, baa itirazla- ra rağmen, Ebubekir'in namaz kıldır- masında ısrar etmişti. Sünni kaynak- lan, Ali ile Ebubekir arasındaki hilafet kavgasını da ellerinden geldiğince önemsiz göstermeye çalışırlar ve Ali"- nin İslam dünyasında aynlık ve kan- sıklık çıkmasını istemediği için bir kenara çckildığini ve Ebubekir'in hila- fetini baa iürazlardan sonra kabul et- tiğjnisöylerler. Örneğin Cevdet Paşa tarihinde bu daha da ileriye götürülür ve Ali'nin, kısa bir süre içinde ve dostlukla Ebu- bekir'e biat etliği iddiası öne sürülür. Onlann kanısına göre, Ali yalnızca Saide çardağındaki seçimin aceleye ge- lirilmesine, kendisine ve yakın arka- daşlanna sorulmamasına kızmışu. Öeçildiği sırada Ebubekir'e mu- halefet eden güçleri belli başlı üç kısma ayırabiliriz. 1. Medineliler (Ensar). Bunlar kısa süre içinde direnmekten vazgeçip, ilk halifenin arkasında safa girdiler. 2. Son anda İslamiyeli kabul eden Mekke aristokratlan. Bunlar Ebu Süfyan ve Peygamberin amcası Abbas'tı. 3. Ali ve taraftarlan. Medineliler, İslamiyeti en başmdan benimseyen ve İslamın vavümasından rinin devamından yanaydı. Çölün yoksul göçebeleri bedeviler ve İslam yoksullan da o sırada Ali ile birliktey- diler. Ebu Süfyan ve ailesi, Ebubekir ve Ömer'in kendilerine sağladığı ola- naklara razı olarak. çok geçmeden Ebubekir'in halifeliğini onayladılar ve Ali'yi terk ettiler. A aberi, Ebu Süfyan ve oğullan- nın Ebubekir'in seçilmesi sırasındaki tutumunu şöyle anlaür: "Şöyle rivayet ederler ki, Hz.Ali kırk günden sonra biat eyledi. Ve bazılan derler ki alü ay- dan sonra. Ve bazılan da iki aydan sonra biat etti dediler. "Hz.Ebu Süfyan (Muaviye'nin ba- bası), Hz.Ali'ye dedi: Bu işi nıçin Ebu Bekir'e bırakırsın? O Beni Temim ka- bilesindendir. Ben bunu beğenmiyo- rum. İmdi Mekke'ye adam gönderip çok asker toplayıp imamati buna reva görmem. "Hz.Ali dedi: Bu güç bir şeydir,. Müslûmanla düşman olursun ve sana ziyan erişir. "Hz.Ebu Bekir işjtti ki. Hz.Ebu Süf- yan bu gibi sözler söyler ve biat etmek istemez. O anda Hz.Ebu Süfyan'ın oğ- lu Hz.Yezid'i çağırtıp Şam serhaddi- nin beyliğini ona verdi. Yezid, Hz.Ebu Süfyan'ın oğullannın büyüğü idi. Ba- bası, Hz.Ebubekir'in oğluna beylik verdiğini işitince o gecegeldi biat etti." Devletieşme sûreci İlk halife, Peygamberin çizdiği yol- da İslamiyeti kurmaya ve güçlendir- meye devam etti. İlk yaptığı ve yap- mak zorunda kaldığı iş, İslamiyetten kümlerini kabul ettirmek Ebubekir'in yaşamı boyunca temel ilkesi oldu. :Et ibubekir'in iktidan ele geçirmesi kplay olmadı. Henüz, Peygamberin gömülme hazırhklan sürerken, Me- dineli Ensar elini çabuk tutarak Pey- gamberin halifesini seçme işine girişti. Beygamberin yaşarruna ilişkin en eski vfe en orjinal kaynak olan İbni İshak'ın Sırat Rasul Allah kitabında bu olaylann gelişimi şöyle anlaülır. Peygamber öl- düğünde Ensar, Sa'd b.Ubada isimli önderlerinin çevresinde B.Saida çar- dağında toplanırlar. Hz.Ali ve taraf- Urlan ise kendilerini diğerlerinden ayınr ve Peygamberin kızı ve Ali'nin eşi Fatma'nın evinde biraraya gelirler. Geri kalan Muhacirler de Ebubekir ve Ömer'in tarafını tutarlar. Hz.Ebubekır. Hz.Ömer ve Hz.Ali. Peygamberin cenaze işlenyle uğraşır- larken muhacirlerden birisi Hz. Ömer'e gelerek onu uyanr. Ensar'ın toplantı halinde bulunduğunu ve her an içlerinden binsıni seçebileceklerinı söyler. Bunun üzerine Ömer'le Ebube- kir, cenaze hazırlıklannı bırakarak Saide çardağındaki toplanüya koşar- lar. Oraya vardıklannda Medinelile- rin Sa'd'ı halife seçüklerini ve ona biata hazırlandıklannı görürler. ömer'in aktif müdahalesiyle Sa'd'a bi- at önlenir ve Ebubekir'in halifeliği orada bulunanlara zor da olsa kabul ettirilir. Medine kabul ediyor Ebubekir'in halifeliği ilk etapta Me- dine'nin iki önemli kabilesi olan Avs ve Hazreç ile Mekkelilerin bir kısmı tarafından benimsenir. ıbubekir, İslamiyeti ilk benimse- diğinde küçük bir esnaftı ve Mekke'- nin zayıf bir kabilesine mensuptu. İsla- miyeti kolayca benimsemesinin en önemli nedenlerinden birisi büyük bir olasüıkla, iktisadi ve sosyal durumu- dur. Kaybedecek çok fazla bir şeyi yoktu. İslamiyeti benimseyerek, yeni dine ilk inananlar arasında yer alarak, önemli bir statü elde etmişti. Onun ba- şanya giden bir yoldan geriye dönme- sinin bir anlanu yoktu. Şûra gelenegi Ebubekir döneminde kabile üyeleri- ne danışma, kararlann oluşmasında Müslümanlann onayını alma gelenegi sürdürüldü. Ebubekir, göçebe kabile- lerindeki şefin durumuna benzer bir statü içinde yöneticilik yaptı. Cevdet Paşa'nın İslam Tarihinde Ebubekir'in maaşıyla ilgjli anlaülan olay, henüz bir geçiş dönemi yaşandığuıın güzel bir ıfadesidir: "Hz. Ebubekir ticaretle geçinirdi... Halife olduğunun ertesi günü sabahle- yin adeti üzerine omuzlanna bir takım bezler atıp satmak üzere pazara gider- ken Ömer ve Ebu Ubeyde ona rast ge- lip "Ne yapıyorsun ey Eba Bekir? Müslümanlann işi sana havale edildi" dedikleri zaman Hz.Ebu Bekir, "Ya ben çoluk çocuğumu ne ile besleye- yim" deyince: "Biz sana BeytülmaT- dan (İslam maliyesi) yevmiyc nafaka takdir ederiz" deyip Ashabm htifakıy- faı yevmiye yanm koyun ve yazlık, kış- hk olmak üzere yılda iki kat elbise ve yülık iki bin dirhem gümüşparası tah- sis kılınmış ise de Hz. Ebu Bekir: "Bu- nu arttınnız, benim ailem var. Siz be- nim ticaretime mani oldunuz" deyin- ce, beş yüz dirhem daha arttınlarak iki bin beş yüz dirheme çıkanlmış ve Ta- rih-i Kâmıl'de vülığının alü bin dir- hem olduğu yazılıdır. "Vakitlerini Müslümanlann işine hasreden bir zatın masraflanmn Bey- tülmal'den karşılanması tabü bir iştir. Ancak bu yeni ortaya çıkmış bir mese- le olduğu halde ümmetin ictimaı (top- lumun ortak onayı) ile karar altına aLnmıştır." Hz.Ebubekir ve Hz.ömer, reygamberin ölömünden sonra halifelik yaptüar. (İstanbul Belediye Kütüphanesi) pılmadan geceyansı Hz.Ali ve yakın- lan tarafından alelacele gömülmesi Ömer'in çok canını sıkar ve bazı Alevi kaynaklanna göre Peygamberin me- zanndan çıkanlarak törcnle yeniden gömülmesinî ister. Bu isteğe Ali şid- detle karşı çıkar ve şunlan söyler: "Re- sulullahı kabrinden çıkarmaya bırak- mam. Bu hususta sizleri tamamen öldürürüm." Haalifeliğe Hz.Ebubekir'in seçil- mesi yüz^ilhrdn tartışma konusudur. Bir iddiaya göre. Ebubekir İslam dün- yasını eski Cahiliye dönemine geri gö- türmek isteyen güçler tarafından bir darbeyle iktıdara getirilmişti. Peygam- berin kurduğu düzeni yolundan çıkar- mış ve yozlaşürmıştı. Âlevi kesimleri, bu söylediklerine ek olarak ilk halifeyi, İslamiyet öncesi egemen güçlerin tem- silcisi göriiyorlar. Aynı düşüncedeki bazı yazarlar ise Ebubekir'in iktidara gelmesiyle birlikte, fakir halk kesimi- nin dışlandığını, kabilecilik düşüncesi- nin Müslümanlık düşüncesine üstün ve istikranndan en çok yaran olan topluluktu. Bu yüzden Ebubekir ve Ömer'in bulunduğu güçlü grupla bir- leşmeyi ve onlan desteklemeyi İslamın geleceği ve kendi çıkarlan açısından yararh gördüler. Za,ten aralanndaki kabile kavgası nedeniyle kendi içlerin- den çıkabilecek bir halife adayı, daha büyük sorunlar yaratacaktı. Kısa süre içinde Ebubekir'e biat eden Medineli- lerin azınlıkta kalan bir kısmı da Ali'- nin halifeliğini istemişti. İkinci grup yani Mekke aristokrat- lan. henüz iktidan ele geçirecek kadar güçlenmiş değillerdi. Aynca İslamiye- tin ulaşuğı toplumsal düzey, henüz zengjnlerin egemenliklerini pekiştire- cekleri kadar olgunlaşmamıştı. Hâlâ kabile gelenekleri, eşitlikçi alışkanhk- lar ve göçebe ferdiyetçiliği etkisini sür- dürüyordu. Bu yüzden Ebu Süfyan ve oğullan Hz.Ali'ye ittifak önerdiler. Ali bu öneriyi kabul etmedi, çünkü Mek- keli zenginlere uzak bir tutum içindey- di.Ali'nin çizgisi, yoksullara yakındı ve İslamın ilk kuruluş yıllannda da et- kisini sürdüren eskinin eşitlikçi günle- geriye dönuş akımını durdurmaya ça- lışmak oldu. Peygamberin ölümüyle birlikte, henüz yeni devletleşmenin ku- rallannı içlerine sindiremeyen kabile- ler, İslam tarihinde Ridde diye bilinen isyanlarla Hz.Muhammed'in ilan etti- ği dini terk ettiklerini açıkladılar. Bir kısmı ise yine tek tann inancını sürdü- ren ve yeni mesajlarla halkın karşısma çıkan yeni Peygamber adaylannın pe- şine düştüler. Ebubekir. ortaya çıkan bu peygam- ber adaylannı yenilgjye uğrattı ve Pey- gamberin başlattığı yolda şabırla ve cesaretle yola devam etti. İslamiyeti geriye döndürmek gibi bir fonksiyonu olmadı, tersine Peygamberle başlayan devletieşme ve yukandan aşağıya inşa sürecini sürdürmeye calışü. Göçebe- likten adım adım sıyrüan, ticaretle zenginleşen ve toprağa yerleşerek yeni bir düzen kuran Arap toplumunun ih- tiyaçlanna uygun şekilde, bir merkezî devlet geliştirmek, bu merkezî devletin yarattığı yeni dinamizmle, İslam im- paratorluğunu yaymak ve bu devletin anayasası yerine gecen Kuran'm hü- •u öykü, Ebubekir dönemindeki yönetim ilişkilerini çok açık olarak di- le geürmektedir. Birinci özellik: Yöne- tim henüz tam profesyonelleşmemiş ve devlet başkanlığı sistemi henüz tam oturmamış, halife kendi gecimini ken- dısi sağlamaya çalışıyor. ikinci özellik: Halifenin ücreti kendisi tarafından de- ğil, inananlann tümümün katıldığı toplantıda oybirüğiyle belirleniyor. Bu özellik, İslam öncesi Şura geleneğinin sürdüğünü ve ilişkilerin demokratik özelliklerini hâlâ koruduğunu gösteri- yor. Cçüncü özellik: İslamıyeün artık bir devlete dönüşmeye başladığı, sa- vaşlarda elde edilen ganimetin beşte birinin şeyhin kasasına aktanlmasının -bu gelir Ebubekir döneminden itiba- ren devlet kasası haline dönüşür- ya- rattığı gelir, merkezî bir maliyenin oluştuğunu ve artık bu maliyenin dev- leti yöneteceklere maaş verecek olgun- luğa geldiğini, devlet yönetenlerin profesyonelliğe adım atüklanmn baş- ladığı gerçeğini kanıtlıyor. Peygam- berden sonraki ilk profesyonel yöneti- ci de ilk halife Hz. Ebubekir olur. Hz.Ebubekir'in erdemleri İlk olarak 8. yüzyılda ortaya çıkan ve dünya nimetlerini ve zenginlıkleri redderek sade bir yaşam felsefesini sa- vunan Sufılerden ElrHaraz (9.yüzyılın ünlü sufılerinden) İslamiyetin erdem- lerini. Peygamberin ilk takipçileri çer- çevesinde örnek olarak gösterir ve Ebubekir'in sadeliğini şöyle anlatır: "Tek bir giysisi vardı, onu da iki iğne ile tuttururdu, bu yüzden iki iğneli adam diye tanınırdı." SÜRECEK Hz. Ali: Hilafet benimçevremde dönerdi X arihi veriler, ban iddialann ak- şine Hz.Ali'nin hilafeti ele gecinnek isteğinde olduğunu gösteriyor. Ali'nin inancına göre; hem kişisel yetenekleri, hem Peygambere olan yfekınhğı kendi- sinin seçilmesini gerektiriyordu. Hatta Hz.Ali'nin Ebubekir'in iktidanna en- gel olmak, iküdan ele geçirebilmek ve taraftar toplayabılmek için , eşi ve Peygamberin kızı Fatma'yı akşamlan Medinelileri ikna edebilmek amaayla ev ev dolaşürdığı, onlann yardım ve desteğjnı ıstediğı bazı kaynaklarda öne sürülür. Hz.Fatma çocuğunu dûşûrfiyor Yine bir rivayete göre; Hz.Ömer, Mz.Ali'yi, eşini ve Ali'nin taraftarlan- nı, Ebubekir'in halifeliğini kabul et- meleri için baskı alüna almış, Fatma'- nın evine adamlanyla birlikte baskın yapmışü. Evin içinde bekleyen Ali ve taraftarlannı, evi yakma tehdidiyle dı- san çıkaran Ömer, Fatma'nın içeride kalmakta inat etmesi üzerine içeri sal- dırmış ve bu saldın nedeniyle o sırada hamile olan Fatma çocuğunu düşür- müştü. Fatma'nın kısa süre sonra ölü- müne de bu saldınnın neden olduğu söylenir. Yine birçok İslam kaynağın- da rivayet edildiğine göre Hz.Ali, Hz. Ebubekir'in halifeliğini kabul etme- meye ve direnmeye hazırlanmıştı, an- cak kendisiyle birlikte harekeı edebile- cek yeterince taraftar bulamadığı için direnmekten vazgeçmişti. î.Ali ve Hz.Ebubekir arasında- ki iktidar kavgası. Peygamberden mi- ras kalan bir toprak parçası yüzünden daha da alevlendi. Mekke yakınlann- gömmesinı ve cenazesinde onlann bu- lunmamasını istemişti. Hz.Ali^ninşikâyeti ~ ~ Hz.Ali, konuşma, emir ve hutbeleri- nin toplandığı Nehc'ül Belaga kitabın- da, hilafetin haksızhkla kendi elinden alındığını ve bazı Sünni kaynaklann iddiasının tersine Ebubekir'in halifeli- ğini benimsemediğini çok açık şekilde başka ne bir yardımcı var bana, ne bir yar ve yaver. Onlann tehlikeye düşme- lerini reva görmedim. Gözlerime toz- toprak dolmuştu; gözlerimi yumdum; ağzımın yannı dertle, elemle yuttum; zehirden aa olan bıçaklarla doğran- maktan çetin bulunan bu işe dayan- dım." Konuşmasuıda da görüldüğü gibi MJazt araştırmacı veyazarlar sonyıllarda kaleme aldıklan kitaplarda; Hz.Ali'nin halifeliği hiçbir zaman önemsemediğini, Alevi düşüncesinde imamhğın daha kutsal bir yer tuttuğunu ve bu nedenle Ali'nin imamyönünün önplana çıküğım söylüyorlar. Hz.Ali'nin konuşmalarında ise bu iddialann aksine hilafeti çok önemsetUği ve bunun kendi hakkı olduğu düşüncesiönplandadır. daki Fedek hurmahğı bir savaş gani- meti olarak Peygambere kalmışu. Peygamber. bu hurmahğı kızına ver- mişti. Hz.Ebubekir iktidara gelince, Peygamberin, "Biz peygamberlerin mirasımız yoktur. bıraktığmvtz şeyler sadakadır" şeklindekrsözlerini gerek- çe göstererek, hurmahkta çalışan adamlan çıkarmış ve Fedek e hazine hesabına el koymuştu. Peygambenn kızı Fatmaa bu olay nedeniyle de Ebu- bekir ve Ömer'e danlmış, ölünceye dek onlarla konuşmamış. kocası Hz. Ali'den öldüğünde kendisini gece dile getirir. Yine bu konuşmasında Ali, kendisine iktidar kavgasında yar- dıma olunmadığından şikâyet eder: "Allah'ım. Kureyş'ten hakkımı sen- den istiyorunr. onlara karsı senden yardım diliyorum. Rasulullan'c 1 olan yakmlığımı inkâr ettiler, elımdckı kabı başaşağı çevirdiler; başkasmdan fazla layık olduğum işte, hakkım olan mevki'de benimle kavgaya giriştiler. Hak alınır da verilir de; istersen gam- lara batarak dayan; UMAU acıklana- rak öl dediler. '"Baktım. gördüm ki Ehlibeytimden Ali, çevresinden yeterince destek bula- madığından ve bu yüzden hilafet kav- gasına girişemediğinden yakınıyor. Bu haliyle mücadeleye girerse çocuklannı ve yakınlannı tehlikeye atmak zorun- da olacağını belirtiyor. Şıkşıkıyye hutbesi Kendisinden önceki üç halifenin hakkını yediklerini ünlü Şıkşıkıyye hutbesinde onlann şahıslannı tek tek kastederek açıkça belirtir: "Andolsun Allah'a ki. fılan (burada kastedilen Ebubekir'in hilafete geçmesidir), onu bir gömlek gibi giyindi; oysa daha iyi bilirdi o, ben hilafete nispetle değir- men taşının mili gibiydim; hilafet be- nim çevremde dönerdi; sel benden akardı; hiçbir kuş, uçtuğum yere uca- mazdı. Hilafetle arama bir perde çek- tim, onu koltuğumdan silkip atüm. Düşündüm; kesilmiş elimle hamle mi ideyim; yoksa bu kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim? Hem de öylesine bir körlük ki ihtiyarlan tamamen yıpratır; çocuğu kocalatır; inanan da Rabbine ulaşıncaya dek bu zulmette zahmet çe- ker. "Gördüm ki sabretmek daha doğ- ru; sabrettim; ettim ama gözümde dı- ken vardı, boğazımda kemik vardı; mirasımın yagmalandığını görüyor- dum. Birincisi onu falana (burada Ebubekir'in kendisinden sonra halife olarak Ömer'i tayin etmesini kastedi- yor) verip gitti... Bu iki kişi hilafeti, devenin iki memesi gibi aralannda paylaştılar... Uzun bir zaman, çetin mihnetlere düştüm; sabrettim; derken o yoluna düzüldü (burada kastedilen Omer'dir); halifeliği bir topluluğa bı- raktı ki ben de bunlann biriyim sanıldı (burada, Osman'ın nasıl üçüncü halife seçildiğini kendısinin hakkının yendi- ğini uzun uzun anlatır)." POLTI1KAVEOTESI MEHMED KEMAL Şüıin Çevresinde._ Bir Amerikalı şair var, adını da başkalannın adını daşiir- lerini de küçük harflerle yazıyor. Adı: E.E. Cummings / e.e. cummings. ingilizce'de (ben) anlamına gelen (l)'ı da küçük yazıyor. llkin şaşırmıştım ama sonradan anladım. Bizim Araplardan aldığımız eski yazıda da büyük harf yoktu. Har- 1i büyük yazdığımızda büyük olmaz mıydı? Şiirimizin yenn leşme yıllannda Asaf Halet Çelebi, Attila llhan şiirlerini küçük harfle yazmazlar mıydı? Büyük harfle yazılması ge- reken özel adları da küçük harfle yazarlardı. E.E. Cummings, eskiden şiirlerini klasik ölçülerle yazar- mış, sonra buna çevirmiş. Şair resim de yaparmış, ünlü bir ressammış. Bunları nereden çıkardınız? diye soracak olursanız, elime Adam Dergisi'nin son sayısı gecti. Bili- yorsunuz bu dergi Memet Fuat'ın güdümündedir. Dergide E.E. Cummings'in Suphi Aytimur tarafından çevrilen bir- çok şiiri var. Bunları okurken Anıl Meriçelli'nin "Çağdaş Ingiliz-Amerikan şiiri"ni gördüm. Anıl Meriçelli, şair hak- kında hem bilgi vermiş, hem de birkaç şiirini çevirmiş. Ki- taplığımda bir de "Duvar" Yayınlan'ndan çıkan, Türkçesi Tuğrul Asi Balkar'ın olan "Hişt" adında şiirlere rastladım. Araştıracak olanlar için epeyce doküman varmış. Belki benim rastlamadıklarım da olacaktır. Amerikan şairini bırakalım da biz şiire gelelim. Anıl Me- riçelli şiirden çok çekmiş. Istediklerini göremeyince de haklı olarak yakınıyor. Rahmetli Cemal Süreya ile karşıla-' şıyor. "Yıllardır edebiyatla uğraşıyorum; daha iki kitabım yayımlandı." "Üzülme bundan sonra yayımlarsın!" "Yayıncılar kitaplarımızı basmıyor, şiir kitabı satılmaz, diye." En değerli dergiler birkaç yüz satılıyor. Yılların içinden gelen Yeditepe Hüsamettin Bozok'un dediğine göre bir- kaç yüz satıyormuş. Hüsamettin'e rastlıyor: "Niye yayımlıyorsun bu kitabı, nasıl olsa satmayacak." "Satılmayacağını bile bileyayımlıyorum." Yayınevinden ayrılırken şairin aklına Cemal Süreya'nın "Şapkam Dolu Çiçekle" yerine "Şapkam Dolu Dertle" sa- tırı takılıyor. Cemal Süreya öleli birkaç yıl oldu. Anıl Meriçelli bu sa- tırları okurken yılların ötesinden gülecektir. Ama bu arada şiir ne alemdedir? O günden bu yana bir gelişme, bir aşa- ma oldu mu? Gazete, dergi satılmayan bir ülkede kitap satar mı? Hele şiir kitabının alıcısı ne kadardır? Hemen hemen herkes şair olduğunu söyler, şiir sevdiği- ni açıklar. Ama şöyle bir kurcalasanız, bunlar yazdıklarını şiir sananlardır. Geçende yazdıklarını şiir sananlardan bi- riyle konuşuyorduk. Bana birkaç divan dizesi okudu. ' "Seviyor musun?" dedim. "Seviyorum amaçoğunu anlamıyorum." "Neden?" "Sözlerinin çoğu Acemce, Arapça... Eski şiir zor..." "Eski şiir zor da yeni şiir kolay mı?" "Onu da anlamıyorum." Hani kimi kişiler coşunca bir an çekerler, "Benim ömrüm roman derler." Yeni şiiri kelimeler yerli yerinde kullanılmıyor diye be- ğenmezler. Geçende yaşı yetmişi aşkın bir şairimizle konuşuyor- dum: "Şiir baştan sona bir ömür işidir" dedi. "Bütün ömrünü ona vereceksin. Kaytarıp da başka bir şeye yöneldin mi, şiir elden gider. Sabah kalkar masanın başına otururum., Eğer o gün birkaç dize bulamamışsam, şiir yitti, ben ytttim demektir." Şair böyle söylüyor, şiir meraklısı dostumla ben de şiirin çevresinde dolanıyorduk... BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Cinsel iktidarsız- hk. 2/ Büyeli yatak... Yön göstermek için belli yerlere konulan işaret. 3/ Tırnak bo- yası... Giyim süsle- mede, şapka, çanta, sepet örmede kulla- nılan parlak, renkli ve dayanıklı şerit. 4/ Asya'da yüksek bir bölge... Ortadoğu'da bir göl. 5/ Aynı do- ğumda dünyaya ge- len iki kardeş... Oyundan berabere 6 9 kalma. 6/ Roman, öykü gibi anlatı türlerinde giriş bölümune verilen ad. 7/ Sulanm bir denize ya da göle gön- deren bölge... Ceylan. 8/ Telli bir çal- gı... Bir nota... Hile, dolap. 9/ Argo- da esrar... Muğla'nın Fethiye ilçesi yakınlannda ünlü bir antik kent. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Cinsel aşk isteği. 2/ Rus köylü- sQ... Futbolda topun dışarı çıkması. 3/ Bir sorun için halkın ohımlu ya da olumsuz kanısının belirmesi ama- ayla yapılan oylama. 4/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Başlangıcı belli olmayan zaman. 5/ Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta... İskambillerle oynanan bir tür oyun. 6/ Temel, esas... Matema- tikte kullanılan sabit bir sayı... Yabanıl hayvan bannağı. 7/ Kü- çük bayrak. 8/ Mücerret... Eski dilde eşek. 9/ Sürtme ağlann- da yanlarda bulunan takviye ipleri. İLAN GÖRDES KADASTRO HÂKİMIİĞİ'NDEN Davaa: Gördcs Orman tşletme Müdürlüğü Davalılar: Ihsan Tokuç ve arkadaşlan, Çağlayan Köyü Oördes Dava: Tespite itiraz (Çağlayan köyü 225 parsel) Davaa Orman tşletme Müdürlüğü tarafından davalılar aleytnne açıl- mış olan Gördes ilçesi Çağlayan köyü 225 parsel sayıb taşmmazjn te- spitine itiraz davasının yapılan yaıgılaması sırasmda davahlardan Alime Karataş'a tebligat yapılması mümkün olmadıgından ve adrcsi de tes- pit edilemediğinden dava konusu parselde hisse sahibi olan Alime Ka- rataş'a duruşma günü olan 18.12.1992 tarihinin ilanen tebliğine, Belirlenen günde Alime Karataş'ın duruşmaya gelmedigi takdirde davayı kabul etmiş sayılacağınuı ve yoklugunda karar verileceğinin ilanen tebliğine. 19.10.1992 Basın: 41174 tLAN ÇAYIRLI KADASTRO HÂKtMLİĞİ'NDEN Esas No: 1982/6 Davacı Mehmet Alptekın tarafından davalılar Sırataş köyünden Ali Can vc arkadaşlan aleyhıne açılan tespitın ıptali ve tescil davasının yapılan açık vargılamasında verilen ara karan uyannca; Çİvırlı ilçesi Sırataş köyünden ölü Ali Can mırasçılan olan Ağgül Can, H üsniye Can. Hatıce Can. Haydar Can, Sevli Can. Efendi Can ve ölü da- valı Şahismail Can mırasçılan olan Hüsnü Can. Elif Can, Süsenber Can, Hafıye Can. Hüseyin Can. Adişah Can. Mehmet Can ve Arslan Can'a zabıtaca araş.tırmalara rağmen adresleri tespıt edilemedığınden dahıli da- va dılekçesı tebhğ edılememış olup. venlen ara karan uyannca, ölü davalı Ali Can mirabçılan Ağgül Can. Hüsnüye Can, Hatıce Can. Haydar Can, Sevlı Can. Efendi Can Ve ölü davalı Şahismaıl Can mirascılan Hüsnü Can. EJıf Can. Süsember Can. Hafıye Can, Hûseyin Can, Adişah Can, Mehmet Can ve Aıslan Can'ın duruşmanın bırakıldığı 30.12.1992 günü duruşmaya gelmezkr. delil ibraz etmezlekr veya kendilenni bir vekil ile temsil ettırmedikleri takdirde yokluklannda duruşmaya devam olunaca- ğı \e karar verilecegi ve dahili dava dılekçesmin tebliğ edilmış sayılacağı hususu ilanen tebliğ olunur. 14.10.1992 Basın: 50991
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle