23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Iç Politika: Mehmet Tezkan Ekonomi: Meral Tamer, Kültür: Celal Üster, tstanbul Haberleri: Muhiltin Berin Nadi • Murahhas Üye: Emine l şaklıgil 0 Genel Yaym Müdürü: Sirer, Spon Abdiilkadir YüceimaB, Makaleler: Şahin Alpay, Düzeltme: Abdullah Vazıcı • Koordina- Hasan Cemal, Yazı lşleri Müdürü: Okay Gönensin 0 Yazı lşleri Müdür tör: Abmel Korulsan • Mali Işler: Erol Erkut 0 Muhasebe: Biiient Yener • Bütçe-Planlama: Sevgi Yardimcıları: Salim Alpaslan, Kerem Çalışkan, Necdet Dogan, Liitfii TIDÇ Osmanbeşeoğlu 0 Reklam: Ajşe Toran 0 ldare: Hüseyin Gürer 0 îşletme: Önder Çetik 0 Bilgi-lşlem: • Sayfa Düzeni Yönetmeni: Ali Acar 0 Ankara Temsilcisu Ahmel Tan Nail Inal 0 Personei: Sevgi Boslancıoğlu Basan ve Yayen: Cumhuriytl Matbaatılık vc Gazeterilik T.A.Ş. Torkocafı C»d. 39/41 34334 Isl. PK: 246 Islanbul. Tel: 512 05 05 (20 hal). Tda: 2224*. Faı; (1) 526 60 72 0 Bürot Ankan: Zıya Gökalp Blv. lnkılap S. No: 19/4, Tel: 133 II 41-47, Tel«: 42344,^»1: (4) 133 05 0 l a ı i r H- Zıya Blv. 1352 S. 2/3, Td: 13 12 30, Teloc 52359, Faı: (51) 19 53 60 0 Adm Inûnll Cad. 119 S. No: I Kal 1. TÜ: 19 37 52 (4 tıat), Tela: 62155, Faı: (71) 19 25 TAKVİM: 9 OCAK 1992 İmsak: 5.50 Güneş: 7.21 Öğle: 12.16 lkindi: 14.39 Akşam: 17.00 Yatsı: 18.25 Yeterince kirlenen ve kalabalıklaşan dünyayı kurtarmak için hâlâ bir şans var çevredevrimiya öltim!n I ^ Â . - . « • : • • '•'•••••• ~ Wrîngiliz The Guardian gazetesinde, 'Eski gezegende hâlâ hayat var' başlığıyla yayımlanan yazıda, dünyada yaşayan canlıların büyük tehlikede oldukları, ancak bir çevre devrimini gerçekleştirmenin deşu an için uzak bir olasılık olmadığı vurgulandı DışHaberlerServisi — İngi- liz "The Guardian" gazetesin- de, "Çevre Sorunları" sayfa- sjnda insanoğlunun yaşadığı dünyayı, sonuçlannı düşün- meden aşırı kirletmesiyle ilgili bir yazı yayımlandı. "Eski ge- zegende hâlâ hayat var" başlı- ğını taşıyan yazıda dünya çapında milyonlarca insanın yaşamının kirlilik yüzünden tehlikede olduğu, ancak bir "çevre devrimi"nin gerçekleş- tirilmesinin de uzak bir olası- lık olmadığı vurgulanıyor. The Guardian'ın dünyanın kirliliği ve yapılabilecek çevre devrimiyle ilgili yazısı şöyle: Pek çok kişi hâlâ dtinyanın gittikçe kötüleşen koşullan- nın yüzeysel olduğu ve bu ko- şulların ufak tefek bazı politi- ka değişiklikleriyle düzeltile- bileceği inancında. Ancak 20 yıldır dünya çapında kuruluş- lar, siyaset adamları ve birey- lerin harcadıklan onca çaba- ya karşın gittikçe kötüleşen çevre koşullannda bir düzel- me sağlanamadı. Dünyanın çevre durumu- nun bu denli kötüleşmesi pek çok ülkede insan yaşamını et- kiliyor, besin maddeleri üreti- minin azalmasına yol açıyor, ekonomik gelişmeyi gerileti- yor. ABD'de California'nın Los Angeles havzasında bin- lerce çocuk 10 yaşına geldikle- rinde kirli hava nedeniyle ömür boyu solunum yollan hastası olup çıkıyorlar. Rusya'da da 300 bin kişi rad- yasyon nedeniyle sürekli teda- vi altında bulunduruluyorlar. Ozon tabakasının delinmesi yüzünden de önümüzdeki 50 yıl içinde sadccc ABU'de 200 bin kişinin deri kanserinden haya- tını kaybetmesi bekleniyor. Bütün dünyada milyonlarca ki- şinin yaşamı tehlikede. Bu or- nekler ve daha sayamadığımız birçokları. insan sağlığının dünyanın sağlığına bağlı oldu- ğunu bize göstermeye yetiyor. Yeni ekim alanlarının ve su kaynaklarının yetersizliği ve toprak erozyonunun olumsuz etkilerinin dünya buğday üreti- mini gerilettiği belirtilivor. Dünya nüfusunun hızlı artışı nedeniyle her yıl kişi başına dü- şen tahıl miktanndaki artiş da durdu. 1950 ile 1984 arasında dünya tahıl üretimi kişi başına yüzde 40 oranında artmıştı ve altın devrini yaşıyordu. 1984'- ten beri yılda ortalama yüzde I oranında düşüyor. İ'retimdeki bu düşüş daha çok yoksul ülke- lerde yoğunlaşmış durumda. Gelirlerin sınırlı ülması ve ke- mer sıkılması zorunluluğu ne- deniyle besin maddeleri ithalatı bu üîkelerde kısıilanınca dünya yüzünde şimdive kadar görül- memiş sayıda aç insan yaşama- ya başladı. Bu yüzyıhn ortasından önce doğmuş olanlar, dünya nüfusu- nun ikiye karlanarak beş mil- yar kişiye ulaştığına tanık oldular. Bu 2.5 milvar kişinin dünyaya eklenmesinin çevreye, özellikle de kalkınmakta olan ülkelere yaptığı etkileri gör- dük. Peki, ama ya 2050 yılına gelindiğinde bu niifusa 4.7 mil- yar kişi daha eklenirse ne ola- cak? Birleşntiş Milletler'in nüfus bilimcileri, 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milvar ki- şiye yaklaşacağını hesaplıyor- lar. " Cîünümüzde çevre kötüleş- mesi nedeniyle yok olan uygar- lıklardan geriye kalan arkeolo- jik kalıntıları inccliyoruz. Roma İmparatorluğu'nun tahıl ambarlığını yapan Kuzey Af- rika'daki buğday alanları bu- gün büvük ölçüde çöle döndü. Cuatemala'da gelişen Maya uygarlığının yok oluşunun en önemli nedeni de ormanların giderek a/alması ve toprak erozyonunun büyük boyutlara ulaşması olarak tahmin edili- yor. Aslında hiç kimse 1 ila 2 milyon arası Slaya üyesinin neden yerlerini yurtlarını bı- raktığım tam olarak kestiremi- yor. Ancak son olarak okuna- bilen hiyerogliflerden anlaşı- lan, bölgede vahim bir çevre sağlığı sorunu yaşanmış oldu- ğu. Değişiklik. yeni bilgiler ve yeni deneyimler elde edildikçe sağlanabiîir. Atmosfer kimya- cılan. 19X(('lerin ortalarında. buzdolaplan, klima cihazları ve sprcy kutulannda kullanılan kloroflorokarbon (CFC) gazı nın ozon tabakasını yırttığını ve yırtığın hızla büyük bir delik halini aldığını haber verdiler. Ozon tabakası, bilindiği gibi insanoğlunu morötesi ışıniarın zararlı etkilerinden koruyor. Bunun sonucu olarak dünyada artık CFC gazı hemen hemen hiç kullanılmıyor. Hiçbirimiz ömrümûzde ozon tabakasını görmedik. bunun delinmesinin nasıl olduğunu bilmeyiz bile. Buna karşın bütün dünya. at- mosfer kimyacılarının çaldık- ları tehlike canlarına kulak verdi, çünkü bu yeni bir bilgiy- di. Beş yıl önee CFC üreticileri, ortaya atılan bu bilimsel verile- ri tartıştılar. Bugün de kömür üreticileri dünyanın sera etkisi altına girmesini tartışıyorlar. Ama şimdilerde birkaç önde gelen şirket. uzun vadede kendi çıkarlanna en uygun olanın. al- ternatif bir enerji kaynağı bul- mak olduğunda karar kılarak güneş-hidrojen ekonomisine yöneldiler. Bazen de değişim yaratılma- sı için sadece yeni bilgiler yet- miyor. Bir sigara tiryakisini ele alalım. Bu tiryaki, sigaranın sağlığa olan zararları hakkın- da ne kadar yazı ve haber okur- sa okusun aldırmaz. Ama gü- nün birinde soluk almakta zorlanıp doktora gittiğinde ak- ciğer kanserine yakalandığı ya da kalbinin zayıfladığını öğre- nince sigaradan kesinlikle vaz- geçer. Bu durumda, yeni bilgi- , nin sağlayamadığını. yeni \ deneyim sağlamış demektir. Şimdi iki seçeneğimiz var: Ya çevre devrimi yapacağız ya da bugünkü yaşamımm sürdü- '*' '" rccek. açlığın uluslararası yar- dım kuruluşlarınınyardımelini - • uzatamayacağı boyutlara ulaş- ması, kanserin salgın haline gelmesi ve dünyada aç insanla- ların yaratılmasına seyırci rın yaşayamayacakları koşul- kalacağız. DÜNYA Kl RTARILMAY1 BEKLİYOR— The Guardian'daki yazıda, devrim için gerekli olan tek şeyin bireylerin çevre konusundaki duyarlılığını ortaklaşa harekete geçirmesi olduğu savunuluyor. BusK reklamfılmlerinde turistleriABD'ye çağırmiştı Türkiye'nin tanıtımını yapan şirket Demirel için de aynıformülü düşünüyor Sayın Başbakan, başrolde oynarmısınız?TAYFUN GÖNÜLLÜ Körfez Savaşı'yla büyük bir krize giren turizm sektörü tanıtım alanında atılıma geçti: Sektörün sözcülüğünü bundan böyle liderler üstlenecek. Bu modayı. ABD Baş- kanı George Bush başlattı. "Güzel ve ucuz tatil için ABD ideal" sloganıyla İngiliz TV kanallannda boy göstererek turistleri A BD'ye davet eden Bush'u diğer liderler iz- lemeye başladı. Türkiye'nin tanıtımı için reklam filmleri hazırlayan çokuluslu reklam şirketi Mc Cann Erickson da Başbakan Süleyman De- mirel'i kullanmak istiyor. Şirketin An- kara'da bulunan direktörü Roystone Tay- lor, bu tür reklamlarda lider kullanmanın. o ülke ulusunun tümünün ortak görüşünü yansıtması açısından en önemli yol olduğu- nu belırtıyor. Bushun Ocak 1992 içinde TV kanalla- nndan ABD'ye turist çekme girişimi, bu- günlerde turizmin yeni bir formu olarak yorumlanıyor. Taylor. şimdilik sadece İn- giliz TVlerinden ABD'ye turist çekmeye çalışan Bush'un filmlerinin, daha sonra di- ğer Avrupa ülkelerinde de yayımlanacağını belirtti. Bu faaliyet Ankara'da halen böyle bir proje üzerinde çalışan Mc Cann Erick- son'un yöneticileri tarafından da büyük destek görüyor. Erickson şirketinin yetkilileri konuyla il- gili Ankara'da ilgili bakanlarla görüşürler- îcen. önümüzdeki hafta da Başbakan De- mirel ile biraraya gelerek p/ojeyi ele alacak- lannı bildirdiler. Görüşme sırasında Türkiye'nin tanıtım fılmlerinde Demirel'in de yer alması için teklifgötürüleceği kayde- dildi. Demirel'in, teklifi kabul etmesiyle birlikte turizm sektörünün en önemli sesi olacağı belirtildi. Ancak Demirel'in teklifi kabul etmemesi durumunda fılmlerde ba- kanlann kullanılacağı öğrenildi. Şirket direktörü Roystone Taylor, Tür- kiye'nin tanıtım fılmlerindeki asıl amacın "yurtdışında lobi oluşturmak" olduğunu belirtti. Türkiye'nin özelleştirme faaliyetle- rini yurtdışında yeterince tanıtamadığına dikkat çeken Taylor. "Dolayısıyla ülkeye yabancı sermayenin de girişi olmuyor" diye- rek şöyle konuştu: "Türkiye yurtdışında peşin hüküm soru- Yazılı bilgiler bunu tek başına gidermeye yetmez. Avrupalı okuyucu şüphecidir. Ga/e- teciler de etki altında kalabilirler. Hatta bazen iyi haberler bile çarpıtılabilir. Rekla- mın insanların düşüncelerini değiştirdiği imajı gerçektir. Doğru duyguların, heyecan- ların ortaya çıkarılabilmesi için doğru şeyle- rin seçimi, kolay akılda kalan düşüncelerin tekrarı, düşmanca önyargıları ortadan kal- dırdığı gibi, belki de iyi niyetli yargılar yara- tacaktır. İngiltere'de hükümetin, reklam konusunda en büyük üçüncü müşteri olması Türkiye'nin tanıtım filmlerinde turizmin temel alındığını, ancak tarihsel ve kültürel zenginliklerle diğer gelişmelerin de ele alın- dığı bir paket programın söz konusu oldu- ğunu belirten Taylor, Türkiye'nin bir çeşit gayri resmi diplomasiye gereksinimi oldu- ğuna inanıyor. Avrupa'daki sıradan insan- ların, Türkiye'deki sıradan insanlarla ta- nıştırılması gerektiğini savunuyor. "Bir turizm ilanı davettir, misafirperverli- ğin ikramıdır" diyen Taylor. "Bu, insanlar arasında bir ilişki yaratır. Hükümetler ara- aslında sürpriz değildir. Aynı durum ABD'- sındaki katı formaliteleri, günlük konuşma- de de vardır. Ve şimdi Başkan Bush, ülkesi- ları by-pass eder. Yeter ki hükümet üyeleri, nin tanıtımı için İngiliz TV programlarının işadamları bunu görebilsinler. Turizmde ticari kanallannda meydana çıkıyor. Biz, reklam, bir ülkenin düşünce ve hislerini öyle nuyla karşı karşıyadır. Bunlardan bazıları Türkiye için de aynı mesajların geçerli oldu- bir tarzda anlatır ki, bunu hiçbir zaman res- Hâçlı Seferleri'ne kadar dayanmaktadır. ğuna inanıyoruz." mi bilgi kaynaklarında bulamazsınız" dedi. Aktör ve iç mimar Bülent Erbaşar'ı 60yaşındayitirdik Olümüne tiyatrocuydu Kültür Servisi - İç mimar, tiyatro sanatçısı ve ressam Bü- lent Erbaşar, dün geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldü. 60 ya- şında ölen Erbaşar'ın cenaze- si. bugün TeşvikiyeCamii'nde kılınacak öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezar- lığı'nda toprağa verilecek. 1932 yılında doğan Bülent Erbaşar, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan'nda sanat yaşamına oyuncu ve dekora- lör olarak başlamıştı. Bir ara stilistlik de yapan Erbaşar, Kent Oyuncuîan'nda ve çeşit- li tiyatrolarda çok sayıda de- kor ve sahne tasarımı gerçek- leştirmişti. Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu'nda "Düşenin Dos- tu" adlı oyunda oynayan Er- başar, aynı topluluğun sahne- lediği ve ünlü Fransız şarkıcı Edith Piarın yaşamını konu alan "Kaldırım Serçesi"nde Fransız yazar Jean Cocteau'- yucanlandırmıştı. Bu arada Park Şamdan ile Etiler Şamdan'ın iç tasarımla- nnı gerçekleştiren Bülent Er- başar. son olarak Karşı Ti- yatro'da "Hamlef'te oyna- mıştı. Son zamanlarda resim çalışmalarına ağırlık veren sa- natçı. Galeri Baraz'da bir re- sim sergisi açmaya hazırlanı- yordu. Yakın dostlarından yönet- men Halit Refığ, Erbaşar'ın değeri bilinmeyen bir sanatçı olduğunu vurguladı: "Maalesef değerleri yakın çevresi dışında Türk toplumun- da çok geniş ölçüde bilinmeyen bir insandı. İçine kapanıktı. Reklamı için aracı olabilecek topluluklann içine girmekten çekinen bir insandı. Bu bakım- dan maalesef sağlığında onun değerini çok yakın dost çevresi- nin dışındaki toplum pek az bi- liyordu." Çok yakın dostlanndan ya- zar Selim İleri de Erbaşar'ın değerli bir insan olduğunu be- lirterek "Geçen yıl Karşı Ti- yatro'da "Hamlet" üzerine or- tak bir çalışmamız oldu. Çok heyecanlı bir insandı. Her şeye titizlikle yaklaşırdı ve kendini yorardı. İ978'den beri tanışı- yorduk"dedi. Karşı Tiyatro'nun yönetici- lerinden Necef (L'ğurlu) Akra ise Bülent Erbaşar'ı şöyle anlat- tı: "Tiyatro dışında da anlatıi- maz sanatsal bir yönü vardı. Sihirli bir değnekle dolaşırdı, Bu değneğini bizim tiyatromu- za da dokundurdu. Tiyatronun pek çok köşesinde dokunuşlan ve rötuşları kaldı. Titizdi. Ren- gi ve düzeni değiştirirdi. Geçen yıl Karşı Tiyatro'nun sahnele- diği Hamlet'te Kral Cladius'u ovnadı." BL'LENT ERBAŞAR — 'Reklamı için aracı olabilecek toplu- luklann içine girmekten çekinen bir insandı. Onun değerini, çok \akın dost çevresi dışında pek az kişi biliyordu.' Rüzgâr Türkiye'ye karşı Kirli hava sınır tanımıyor İZMİR (AA) — Ülkemizin havasını, özellikle kış aylannda Orta ve Doğu Avrupa ile Rusya üzerinden gelen hava akımları- nın kirlettiği öne sürülüyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Baş- kanı Prof. Dr. Ajşen Müezzi- noğlu, "ülkemizdeki hava kirli- liğinin yüzde 80"inin ithal oldu- ğu iddia ediliyor" dedi. Prof. Dr. Müezzinoğlu, "4 üniversitenin işbiriiği ile Türki- ye'nin hava kirliliği haritasını hazırlıyoruz. Bu çalışmalar bi- ze hava kirliliğinin ne kadarının ithal olduğunu da gösterecek" diye konuştu. Avrupalılann bu konularda- ki araştırmalara katılmamızı is- tediklerini de kaydeden Müezzi- noğlu, şöyle devam etti: Macaristan, Polonya, Çe- koslovakya gibi, hava kirliliğinin yoğun olduğu ülkelerdeki bulut- lar, Balkanlar üzerinden Batı Anadolu'ya, Sovyet cumhuriyet- lerinden gelen kirli hava bulut- ları da Kafkaslar üzerinden Or- ta ve Doğu Karadeniz'e gelerek, yağış olarak düşüyor. Türkiye^ nin bu kirli bulutlann ancak çok az bir bölumunu Güney ve Gü- neydoğu Anadolu'dan Basra'ya ihraç edebildiğini biliyoruz. Bu konuda bazı araştırmala- rımız var. Hava hareketleri ve kirletici buluüar üzerine araştır- malar yapılıyor. Doğu Avrupa üikelerinin yaktıklan kömürün kirli bulutlannı biz alıyonız. Bu- nun etkisi gozle görülmeye baş- landı. Örneğin Belgrad orman- lanndaki özellikle iğne yaprak- lı ağaçiann tepeleri zarar görme- ye başlamış. Bu ağaçlar toprak- tan ya da başka etkiden zarar görseler, bozulma alttan başlar. Her mahallede bir delî var, ruh doktoru yok YUSUF ÖZKAN ANTALYA — Türkiye'de ya- pılan saha araştırmaJannda top- lumun yüzde 20'sinde tedavi ge- rektiren ruhsal rahatsızlık sap- tandı ve bu insanların büyük bölümünün "deli" damgası ye- memek için psikiyatriste gitme- dikleri belirlendi. Halk sağlığı uzmanları, rahatsızlığı olanların ruh doktorlanna soğuk baktığı, sayıları oldukça az olan psiki- yatristlerle ruhsal problemlerin çözülenıeyeceğini öne sürerek, sağlık ocakiarındaki pratisyen hekimlere özel önern verilerek sorunların çözümlenmesini iste- diler. Akdeniz Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, ruh hastalıklarının, bulaşıcı hasta- lıklar, aile ve toplum içi sorun- lar, çevre ve konut sorunu, tok- siî maddeler, kronik hastalıklar, ilkel yöntemlerle doğum gibi bir çok nedenle ortaya çıktığını söy- ledi. Türkiye'de yapılan saha araştırmalarında toplumun yüz- de 20'sinde tedavi gerektiren ruhsal rahatsızlıklar sapîandığı- nı bildiren Dedeoğlu, ruhsal so- runları bir buzdağına benzete- rek şöyle dedi: "Bu buzdağının su üzerindeki küçük bir tepesi- ni görebiliyomz biz. Yani çok az bir bölüm psikiyatristlere gide- biliyor. Büyük bölümü toplum içinde gizleniyor. İnsanımız 'deli' damgası yememek için psi- kiyatriste gitmiyor. Sorunları muskayla, ufürükçüyle, hocav- la çözmeye çalışıyorlar." Toplumdaki yüksek boyutlar- daki ruhsal sorunların psikiyat- ristlerle çözülmesinin olanak dı- şı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, "Toplu- mun ff "o20'si büyük bir rakam. Bu 12 milyon insan demek. 12 milyon insanda ruhsal sorun var. Oysa Türkiye'deki psikiyat- rist sayısı 200-300 civannda. Bu nedenle psikiyatrisller sorunun çözümünde yeterli olamaz" di- ye konuştu. Ruhsal sorunların en ucuz ve en hızlı yöntemlerle çözülmesi gerektiğini açıklayan Dedeoğlu, enfeksiyon hastalıklarının aşısı- nı yaygınlaştırarak, hamilelerin sağlık personelinc; izlenmesi, çevre sorunlarının çözülmesi, sosyal düzeyin arttırılmasıyla ruhsal kökenli rahatsızlıkların önüne geçilebiliceğini öne sür- dü. Bunun için ilk basamak he- kimliğe, yani sağlık ocağındaki pratisyen dokıorlara bu konuda özel ve yeterli eğitim verilmesi- nin gerektiğini anlatan Prof. Dr. Dedeoğlu şöyle konuştu: "Türkiye'de sağlık ocaklanna reşitli nedenlerle başvuran has- talann yüzde 25'inde ruhsal problem saptanmış. Bu hastala- rın çoğunun sağiık ocağında pratisyenler tarafından tedavisi mümkün. Hastaya anlayış gös- tererek, onunla biraz konuşarak ya da ilaç yazarak sorun çözüm- lenebilir. Sağlık ocağı hekimi be- lirli bir bolgeye hizmet verdiğin- den kendisine gelen hastaların ekonomik ve sosyal düzeyini iyi bilir. Bu da teşhisi kolaylastırır. Zaten sağlık ocağında erken ta- nı konulan ruhsal sorun da kı- sa sürede çözülebilir. Pratisyen hekiın hastasını sürekli izler." Türkiye'de her mahallenin bir delisi olduğunu ve toplumun bağlarının hâlâ güçlü olduğunu aniatan Prof. Dr. Necati Dede- oğlu, ruhsalrahatsızlıklarınçö- zümünün Avrupa'ya oranla da- ha kolay olduğunu bildirdi. Duvarlar şenleniyor • ANKARA (AA) — Ankara'da bazı binaların büyük duvarlarındaki reklamlarda sanat değeri olan resim kullanmak zorunlu hale getirildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdürü Nurettin Altan yaptığı açıklamada, "Amacımız, sanat eserlerini dev duvarlara taşıyarak kentimizi daha güzel ve canlı hale getirmek" dedi. Altan, yeni tabeia yönetmeliğinin yürürlüğe girdiğini, öncelikle Cinnah Caddesi-Hasköy arasında kalan protokol yolu ile Anafartalar Caddesi'nde yeni yönetmeliğin uygulanmaya başlandığını belirtti. Patara için proje • ANTALYA (AA) — Noel Baba'nın (St. Nikolas) doğum yeri olarak uluslararası alanda ün yapan Patara ören yerinde, Kültür Bakanhğı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nce uygulanacak proje ile yörenin kültürel ve doğal varhklarının korunması amaçlanıyor. Kültür Bakanhğı yetkililerinden aiınan bilgiye göre Dünya Bankası'ndan sağlanacak 350 bin dolarhk kredi ile 1993 yılının ağustos ayına kadar bir buçuk yıllık bir çaJışma gerçekleştirilecek. Leydi Helen evleniyor • LONDRA (AA) — Ingiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in kuzeni Leydi Helen Windsor'ın, kendisi gibi bir sanat galerisinde çalışan erkek arkadaşı Tim İaylor'la evleneceği açıklandı. Kraliyet ailesinin en güzel üyelerinden olan, kent dükü ve düşesinin 27 yaşındaki kızı Leydi Helen'in evleneceğine ilişkin açıklama, İngiliz halkı arasında sevinç yarattı. Tim Taylor'la arkadaşlığı öncesinde, dedikodu sütunlarından hiç eksik olmayan Leydi Helen, daha önce sarayın uygun bulmadığı bazı kişilerle görünerek kraliçeyi endişelendirmiş, bir keresinde de tatildeyken üstsüz olarak çekilen fotoğraflarırun başına yansımasıyla uzun süre adından söz ettirmişti. Mutluluk • İZMİR (AA) — Tedavi ile giderilemeyen iktidarsızlık sorununun çözümünde, cerrahi operasyonla gerçekleştirilen mutluluk çubuklarının (penilinplant) giderek daha çok benimsendiği bildirildi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arman Çağdaş, mutluluk çubuğunun, iktidarsız erkeklerin dünyalarını aydınlattığını belirtti. Almanya'da ilaç kurbanları • FRANKFURT (AA) — Almanya'da, ilaçların yan etkileri yüzünden her sene en az 5 bin 600 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Bremen'deki dön inceleme merkezi ve hastane tarafından gerçekleştirilen ve beş yıl süren arastırmaların sonucu, bir rapor çerçevesinde senato ve meclise sunuldu. Söz konusu araştırmaya gö*re, 79 milyon nüfuslu Almanya'da, her sene 5 bin 600 ila 8 bin 800 kişi ilaçların yan etkisi yüzünden ölürken 80 ila 120 bin kişi de ayru nedenle önemli hastalıklara yakalanıyor. 8 ton çikolata çalındı • FRANKFURT (AA) — Almanya'nın Hessen eyaletindeki Dietzenbach bölgesinde bir yiik treninden 8 ton çikolata çalındı. Hırsızlığın nasıl gerçekleştirildiği konusunun aydınlığa kavuşturulamadığını belirten yetkililer, 220 bin mark değerindeki çikolatanın hırsızlarını ihbar edene, sigorta şirketi tarafından 10 bin mark ödül verileceğini duyurdular.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle