26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 15 OCAK 199: ^ B E L K İ MLRAT BELGE SHP Basansız mı? Ekin secımleri, var olan partilerin toplumda ne ölçüde benimsendiğini ortaya koydu. Birtakım kısa vadeli eğilim- ler, hesaplar ne olursa olsun, herhalde toplumun siyasi eğilimlerini t>ir genel seçim kadar doğru yansıtacak bir olay olamaz. Genel seçimi bazı yerel seçimler izledi. Bu- rada, kalabahk Bakırköy, toplumun siyasi eğilimlerini ölç- mek bakımından, gene önemli bir işaret verdi. Bu göstergelere göre SHP'nin durumu parlak değil. Şimdi bunun nedenleri aranıyor; parti yönetiminin başarı- sızlığı, DSP'nin oyları bölmesi, belediyelerin başarısızlığı v.b. bu nedenler arasında sayılıyor. Kendi hesabıma, SHP'nin aldığı sonuçlara şaşırmadım. Bir yıldan fazla bir zamandır, o sı^alar ne zaman yapılaca- ğını bilmediğimiz ilk genel seçimden, SHP veya başka partiler somutluğuna inmeksızin, sağın önde çıkacağını beklıyordum. Büyük soru da, kimin sağın önderliğini ele geçireceği sorusuydu. Insan neye gore yapar böyle siyasi tahminleri? Genel- likle, yöntemlı bir düşünceden çok, genel bir sezgi rol oy- nar. Tahmin yanlış çıkmışsa üstünde fazla düşünmeyiz (hepimız gibi ben de nice yanlış tahmin yaptım), ama doğ- ru çıkmışsa, o sez- Kongre, sonunda yapılacak; ama asıl önemli iş, SHP'nin, bu topluma gerekli olup olmadığını, gerekli ise niçin ve nasıl gerekli olduğunu iyice düşûnmesidip. ginin nelere dayan- dığını bıraz daha analiz etmeye calış- mak gereklidır. Sanırım doğru- dan SHP'ye bağla- namayacak dışsal ve içsel etkenler var. Sovyetler'de başlayan olay, ge- nellikle, solun yenil- gisi olarak kavranıyor. SHP'nin yadasosyal demokrasinin Sovyetler'le ne ılgisi var? Doğrudan bir ilgisi yok, ama özellikle Türkıye gibi dünya politikasının bilgilerinden hay- li uzak yaşayan bir toplumda, böyle ayırıcı çizgiler belirsiz- leşiyor, 'Bunlar hepsi solcu değil mi?''gibi bir genelleme çıkıyor ortaya. "Solculuk' dünyada gerilerken, burada atı- lım yapması beklenemezdi. Içerideyse, geçmişten kalan koşullanmalar da söz ko- nusu. Sık sık söylenen, 'belediyelerin başarısızlığı' bir et- kense, yetmişlerde Ecevit'li CHP'nin başarısızlığı da o kadar etken. Zaten ıki sol partinin oyu toplandığı zaman bile ortaya parlak bir manzara çıkmıyor. Ote yandan, seksenli yıllarda Türkiye, sorunlarını kapi- talizmin klasik sınırları içinde çözme yönünde bir kararlılık gösterdi, başka yerlerde de olduğu gibi. Bunda, 12 Eylül öncesinin verımsiz seruvenlerinin rolü vardı, kısmen; kıs- men de o yıllarda dünyayı saran zenginleşme tutkusunun rolü vardı. Son derece ağır bir askeri darbe altında yaşa- mış, bu arada serüven arayışını, ütopyalarını kaybetmiş bir toplum. elbette sağı tercih edecekti. Toplum, tarihin bu aşamasında, Demirel'in temsil ettiği sağı öne çıkardı. Bu da bana olumlu görünüyor, çünkü bu konjonktürde Demirel daha sosyal-adaletçi, daha ilkeli de- mokrat, daha toplumdan yana bir imgeyle seçime girmiş- ti- çeşitli muhafazakâr mesajlarının yanı sıra. Dolayısıyla, toplum şu aşamada sorunlarını genel olarak kapitalizm içinde çözmeyi tercih etse de, bunun denetimsiz, yırtıcı, talartcı biçimlerinden o kadar hoşlanmadığını belli etti. . Bütün bunları söylemek, SHP'nin başarısızlığının kendi varlık biçiminin sonucu değil de dışsal konjonktürlerin ürünü olduğu anlamma gelmez. SHP'nin doğrudan doğru- ya kendi politika oluşturma yetersizliği, bütünlükten yok- sun görünümü ve başka etkenler bu başarısızlıkta rol oynadı. Ve şimdi SHP, bir kongrenin daha eşiğinde. Bu partinin sorunlarını enine boyuna düşünüp tartışması için en elverişli ortam. sanırım böyle bir kongre değildir. Çün- kü kongreler, serinkanlı düşünce ve analizden çok, slo- ganlara, retoriğe. duygusallığa açık bir atmosfer yaratır- lar. Kongre, sonunda yapılacak; ama asıl önemli iş, SHP'- nin, bu topluma gerekli olup olmadığını, gerekli ise niçin ve nasıl gerekli olduğunu iyice düşünmesidir. VEFAT Ünye Belediye Başkanı sevgili SAMİ SOYSAL'ımız vefat etmiştir. Cenazesi 15 Ocak 1992 çarşamba günu (bugün) Ünye Buyük Camii Şerifte kıhnacak öğle namazından sonra aile kabristanliğında toprağa verilecektir. Butun eş, dost ve arkadaşlarına duyurulur. DYP ÜNYE İLÇE BAŞKANLIĞI VEFAT Ünye Belediye Başkanı sevgili SAMİ SOYSAL'ımız vefat etmiştir. Cenazesi 15 Ocak 1992 çarşamba günü (bugün) Ünye Büyük Camii ŞeriPte kılınacak öğle namazından sonra aile kabristanliğında toprağa verilecektir. Butün eş, dost ve arkadaşlarına duyurulur. ÜNYE BELEDİYE BAŞKANLIĞI 1957- Sen ycdiveren giilüydün Scn doğacak çocuklara umui, Scn gelccck güzcl günlcrin Şafağıydın Yolunun yiğit insanı Ahmet UZUN 12 Eylül faşisl işkencccilcri laraftndan katJcdildi. Asla Unutmudık, Unutmayacağız. RlZEI5e.VDEVKl.MCI AKKAD\>!. \KI AD1NA ŞI-.VK1 ARGI.I. İzmir Belediye İşçilerinin -ÖLÜM YÜRÜYÜŞÜ" Işçi kıyunı ülke çapında yaygınla$ıyor. Izmir Belediyesi işçileri, işten alılmaya Ankara yürüyüşüyle yanıt veriyor. lşçiler, 9 gündür yürüyorlar. Işçileri, emekçileri ve tüm halkımızı direnişi desteklemcyc çağırıyoruz. "IflMİZ EKMEÖİMİZ ONURUMUZ, ANKARA aELİYORUZ!' İŞ EKMEK ÖZGÜRLÜK EMEGIN BAYRAGI Kiteıp «ı Halkımızın çok büyük bir bölümü,yaşaklarınkalkmasınaseviniyor... Çeşitli gerekçelerle bu olguyu başka yöne kaydırmaya çalışanlar ya yasağı koyan ya da yasaklardan yana. otoriter düşüncelere eğilimli kişilerdir. FİKRİ SAĞLAR Kültür Bakanı Kitap yasaklamak. diişünceye düşüncevle karşı koyabilmekten aciz. toplumların özgür düşüncesinden ürken, bilimın aydınlığından korkan yönetimlerin başvurduğu ve çaresız- likten kaynaklanan bir zorbalık yöntemi ola- rak tarihin her döneminde karşılaştığımız bir olgudur... Kitap yasaklama olgusunun kökeninde ""korku" vardır, halka karşı duvulan kuşku vardır... Ama daha da önemlisı. kendine gü- vensizlik vardır... Kendi düşüncelerıne karşı olan düşüncelerı içeren kitapları \asaklayarak herkesin avnı düşünceleri paylaşacağını sanmak kolaycılığı vardır... Kitap yasaklayan devlet Ülkemizde resmı ımzaiarla kıtabın yasak- lanması 1950'li yıllardan bu yana sürüyor... Dönemin Cumhurbaşkanı Sosyalist Blok ül- kelerine ait "bilumum" yayınlann ülkemize sokulması ve dağıtımını imzası ile yasaklıyor. 1980'lerden sonra kitap yasağına plak. ses bantı gibi görsel. işitsel yapıtların da katıldığı- nı görüyoruz. Bakanlığı devraldığım güne değin, Kültür Bakanlığı bünyesindeki kitap ve görsel işitsel yapıtlar üzerindeki yasaklar açıkça ya da ör- tülü olarak devam etmiştir. Kültür eski Baka- nı Sayın Namık Kemal Zeybek'in, "Yasak ki- tap tanımıyorum" açıklaması ve genelgelerine karşın sürmüştür. Orneğin: 1992 yılının ocak ayında kütüphanelerde bulunan birçok ki- tabın kimlik kartlannda "Y.K."yani yasak ki- tap rumuzları durmaktadır. Kimlik kartla- nnda Y.K. yazılı kitaplar kütüphanelerde hâ- lâ >oktur... Sondaj yöntemiyle Samsun, Eski- şehir, Yenimahalle, Polatlı ve Cebeci II Halk Kütüphaneleri'nde. yasaklannın kaldırıldığı öne sürülen Nâzım Hikmet, Can Yücel ve Ah- medAriFinkitaplannıaraştırdık. Yanıt; yok!.. Hani bu yazarlann yasaklan kaldınlmıştı... Demek ki Sayın Zeybek, saygıyla kar- şıladığım düşüncesine karşın bakanlığına ege- men olamamış. yasaklar sürmüş... Macunköy'de, bir depoda binierce kitap kilıt altında tutulurken yasak kitap tanımamak ne anlam taşır ki? Bugüne değin ne bir deponun açıldığı ne de açılan depodan çıkartılan kitap- lara ait bir tutanak ya da envantere resmi kayıtlarda rastlanmamıştır. 7.1.1992 tarihinde konuyla ilgili olarak Ya- yımlar Dairesi Başkanı"nın sunduğu bilgi av- nenşövle: "Bakanhğımızca vavımlanan 21.12.1987 ta- rih YADAK 928.1.5312 sayılı makam onayı ile lamamen idarenin bir tasarruju olarak dağıtımı, saiışı durdurulan. ayrıca Ba- kanlığımı: Yayın Seçme Kurulu 'nca kütüpha- nelerimizde okuvucu hizmetine sumdması sakmcaiı görülerek kütüphanelerimize dağıtımı durdurulan Bakanlığımız vayınları ile bağış ve satm alma y olu ile sağlanan yaymlar depolarda korunıa altında bulundurulmuştur. 22.4.1982 tarihinden bugüne kadar bu konuda herhangi bir faaliyet gösterilmemiştır. " Söz konusu depoda daha önce yasaklanmış veya yasakianmamış. ıslanmış. kırlenmiş ya da vırtılmış hurda kitapların muhafaza edildi- ği ıddıası ise olsa olsa bir kara mızah örneği olabilir Depovu 20")e \akin gazeîeci ile bır- likte açtık. Depoya bırlikte girdiğimiz gazete- ciler arasında bulunan Sayın Zeynep Oral. gördükierindenöylesineetkilenmiştikiduygu- lannı ikı avrı >azıdadilegetirdi. Sayın Orafın hurda kitaplardan mı. yoksa tutuklu kitaplar- dan mı etkilendiğinı, yazılarını okumajanlar ya da anlayamayanlar kendisine sorabilirler. Kitapların sayım, a\nm ve temizlenme ışlemi halen devam etmektedir. Şu ana değin yüzde doksanı kullanılabilir durumda olan 30 binin üzerinde kitap kütüphanelere gönderilmek üzere hazırlanmıştır. Görevlendırdığim ko- misyon geride en az 30-40 bin kitabın daha bulunduğunu belırtiyor. Depodan çıkan kitapların ne denli hurda ol- duğunu görmeleri için köşe yazarlarına gön- derdim. Depodaki kitaplar arasından seçtiği- miz örnekleri de bakanlıkta düzenlediğimiz bir köşede sergiliyoruz. Doktorlar diyor ki: "Koşmak iyidir" Kış henüz başlamışken bütün kjşlıklarda, her şeyde, her üründe, ykm'de indirim var! Acele edin, dünyanın ve Türkiye'nin ünlü markalarını indirimli almak için, ykm'ye koşun... Doktorlar "koşmak i}idir" uı>uııaı. YKM'de bir indirim, bir indirim! YENI KARAMÜRSH. Eldivenden merdivene... İSTANBl'L: Şişli Tel 248 41 21 - Sultanhjmaın Tel S26 82 50 - B<;o0u Tel 251 76 00 - Falih Tel 525 W :/ - Kadıkö) Ttl 336 2S 15 • Csktıdar Tel 333 39 41 • Pcndik Tel 375 46 57 Bivik(rkmtfe Tel 342 52 Inkapam Ttl 522 55 4$ • Aralar Ttl 59106 95 • Ymi Lntat ıToplan Paarlamaı Tel 279 29 16 ANKAR.4: Kml»y Tel 217 20 92 - l'lııs Tel 311 61 91 IZVIIR: Tel 25 29 67 • BURSA: Tel 21 02 43 • ADAPAZARI: Tel 434 50 • IZMIT: Tel 145 40 • MERSIN: Ttl 12 30 23 • İSKENDERIN: Tel 152 56 • ANTAKYA: Tei 367 91 GAZIA.NTEP: Ttl 13966 • ANTALYA: Tel 1156 /2KARADENIZEREĞLI: Tel //2 79-SAMSUN: Ttl 152 15 • TRABZON: Tel 19942-\İXLAT\\: Tel 152 72 - ELAZI6: Tel 179^8 KOH\\:Tel II 56 81 • KARAMAN: Tel 199 54- BALKESIR: Ttl 414 82 - \VVAUK: Tel 110 48 • EDREMİT: Teı 54 55 GEİZZ: Tel 157 99 BAŞSAĞLIĞI Bankamız Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hüsnü M. Özyeğin'in babası, değerli insan Dr. CAVİT ÖZYEĞİN vefat etmiştir. Merhuma Tanrı'dan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı dileriz. BANQUE DU BOSPHORE (Fransa) ANMA Ailemizin değerli büyüğü TOSUN TOKDİL'in ve bizim çok sevgili, kıymetli annemiz NESİBE TOKDİL'i kaybedişimizin on üçüncü yılında saygıyla anıyoruz. SÜHEYLÂ ÇEVİK - ÂZADE TOKDİL SAHİBİNDEN ÇINARCIK'TA 'MARMARA sahMnde, cmarak, Koruköy, Benkörde satt* ar- satanm vartir. •PARSELLER ifrazk, knan f> narak Betelyeslnce 2-3-5 kat oıarak ventnfttır. Derna in$3a- ta baslan3bMr. •ARSALARIM mûstakl tapub, 24O480nf bûYüklûğünde, ko- numuna göre 24 ta 80.000. 000.- uradır. Odeme kotaylö vspıyonım. •ARSALAR deniz manzara», cevre ormarta kaptı okkığundan, nefS Wr ttava ve görûntû mev- cuttur. •3-5 arkadas bkikte hareket ederek urkac datredc arsa aött- teceğinbglH, 10-20-50 OveMc Itooperattfler un imahı yaiertnı devardr. " V E L I GöÇER-Kaya Cazlnosu Carjsı- cmarak* adresJne yaza- rak tOTtc örosûr-takvimlrnl is- teyeMlrstnlz. *Z1YARETLERINİZI bekler, say- gtaf sunanm. *ÇINARCIK:(9.193) 56800 •|STANBUL:(1)513 73 63 •VEÜ GÖÇER Fax:56801 SURUCU KURSU HaıaSonı, 18 Ocak Hafta Içı 20 Ocax (GûndLiz Anşam) TAKStru-: KAOIKÖY iSoğut.'uçeşme Cama yanı) 3d9 18 24 336 02 06 - 336 02 79 Fax 349 18 25 Macunköy'deki depodan Kültür Bakanlığı' nca 1978 ve 1979 yıllarında yayımlanan 19.800 adet "Ulusal Kültür'" adlı dergi çıktı. O yıllardan sonra gelen iktidarlar, bu dergiyi be- ğenmemiş olabilirler. "Hatta kanaatlerine göre okuyana hiçbir fayda sağlamaz" diye ra- por da verebilirler; ama bir depova hapsedebi- lirler mi? Biz de Gameda tarafından dağıtımı yapılan ve vüzde 90"ın üzerinde geri iade edilen ""Milli Kültür" dergisini yeterli bulmuyoruz. Ama binierce Milli Kültür dergisini bir depoya ki- litlemek yerine tüm kütüphanelere ve satış mağazalarına gönderiyoruz... Aradaki fark bu!.. Kitap yasaklama yöntemleri Kitabı depoya kılitleyerek, okuruna ulaşmasını engellemek, kitap yasaklamanın ülkemizde u>gulanan tek yöntemi değil... 25 Haziran 1984 yılında 592,3924 sayılı ge- nelge\le yapıldığı gibi "Atatürk Ansiklopedi- si'nin 8. cildinin okuyucu hizmetinden kaldınlarak kılit altında bulunması gerekir" de diyebilirsiniz. Ya da kitap alımlarında, ör- neğin Ötüken Neşriyat ve Akçağ Basın Yayın'- dan 60 çeşit kilaptan 400 milyon liralık, Bilgi Yayın Dağıtım'dan 517 çeşit İcitaptan 3.5 mil- yon liralık satın alarak Bilgi'nin yayımladığı kıtapJarı okuvucudan saklar. diğerlerini oku- yucuya sunabilirsinız... 1991 yılında satın alınan milyonlarca liralık süreli vayınlar arasında tek bir haftalık haber dergisi bulunmaması da ilan edilmemiş bir ya- sak değil midır?.. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün... Yasakları yasaklayalun Türkiye'de îlginç gelişmeler yaşanıyor. Hal- kımızın çok büyük bir bölümü yasaklann kalkmasına seviniyor. Daha da güzeli. Dışişleri Bakanımız. yurtdışında, kitap yasaklannın kaldınl- masının Türkiye'de demokratikleşmenin bir göstergesı olarak > orumlandığını ifade ediyor. Almanya"da, kitap yasağının kaldırılması Türkiye'de kitap okunmaya başlandı" başlıklanyla duyuruluyor. Ülkemizde kimilerınin bu olguyu küçümse- meye çalışmaları. gerçekte, sanırım yasaktan yanayız diyememelerinden kavnaklanıyor ol- malı... Çeşitli gerekçelerle bu olguyu başka yöne ka>dırmaya çalışanlar. ya yasağı koyan ya da yasaklardan >ana otoriter düşüncelere eğilim- li kişilerdir. Ben, yasakların vasak olduğu, demokratik bir Türkiye'de yaşamak istiyorum. Ya sızler?.. HAYRETTİN ÖKÇESİZ Üniyersitede Hakikat ve Adalet Üniversitelerdeki araştırmanın, öğretim ve eğitimin omurgası bilimsellik talebi, bilimsel bilgi üretimi ve öğretimidir. öilimsellik kaygısının yeterince duyum- sanmadığı, fakat sözde bilim ve öğrenim etkinlikleri olarak unvan ve itibar sağlamaya yönelik bir takım prosedürler, bilimcisi, öğrencisi ve vergi yükümlüsü yurttaşları ile bütün bir toplumu, bilerek ya da bilmeye- rek sonuçları hiç iyi olmayan bir gelişime sürükler. Bu, uzun vadede bundan yarar umanların bile zararına bir gelişimdir. Bilimsellik kadar, kendilerindeki kamu yararının hiç tartışılamayacağı konular pek azdır. Onlar da nihayet hakikat, adalet, insan onuru gibi yüksek ve amaç de- ğerlerdir. Bilimselliğin bu değerlerden kaynaklanan anlamı ve önemi, ondaki kamu yararı kadar açık ve se- çiktir. Bu değerler öylesine formüllerdir ki ancak on- larla birey ve toplum anlam ve değer kazanır; araç de- ğerlerin üretimine ilışkin politikalar saptanabilir ve tartışılabilir olurlar. içeriklerinde uzlaşma ve oydaşmanın sağlanamadı- ğı yahut kendilerinin kayıtsızlık ve küçümsemelerle dikkate alınmadığı durumlarda bir kargaşa ve kavga ortamı kaçınılmaz olurken eşitlik ilkesi de artık anlam ve geçerliğini yitirmeye başiar. Oysa toplumsal barış bizim bu amaç ve yüksek değerler karşısında eşitliği- mize dayalıdır. Diğer yandan bütün eşitsizlik savunuları bu değerle- rin reddiyle eş anlamlıdır. Bu tür savlar kendilerini araç değerler uğruna verilen sâvaşımlarda hedefle- nen ve elde edilen üstünlüklerle meşrulaştırırlar. Ama sonuç, araçlaştıra- Bilim ve öğretime, bilimci ve öğpenciye ilişkin bütün pozitif hukuk normlarının yeniden gözden geçirilmesi elbette zorunludur. rak nihayet kendi- lerinin de araç- laştığı kıyasıya bir iktidar ve üleşme kavgası olur. Böyle bir kavgada bilim, bilimci ve onların amaç değeri hakikat de topyekûn araçlaşacaklardır. Oysa bilim ve bilimci hakikat değerine karşı sorumlu olup diğer sorumluluklarının bu yüksek değere göre nitelenmesi, kabulü veya reddi gerekir. Hakikat değeri karşısında bütün bilimciler eşittir ve eş değerde yükümlüdür. Bu zorunluluk, bilim kurumla- rında demokratik ve özerk yapılanmayı; bilimcinin ku- rumunda ve toplumunda bilimsel doğrulâr arayıp bul- mada ve iletmede özgürlüğünü, bağımsızlığını, ta- rafsızlığını gerekli kılar. Bu gerekliliğin önkoşulu ise biçimınde görünmek istediğimiz özgürlükçü, demok- ratik, sosyal hukuk devletinin içeriğini oluşturan temel haklar ve özgürlüklerin üniversiteler için de istenme- sidir. Özgürlük, eşitlik ve güvenlik boyutlarıyla tasarla- nabilen hukuk devleti idesınden türetilen bir "bilim hu- kuku"nun temel ilkeleri çerçevesinde bilim ve öğreti- me, bilimci ve öğrenciye ilişkin bütün pozitif hukuk normlarının yeniden ve bu bilinçle gözden geçirilmesi elbette zorunludur. Böylesine sistematik bir çalışma ve yasama faaliyeti olmaksızın ortaya konacak münferit yasa değişiklikle- rınin yeni bir düzenleme kadar yeni bir kargaşa da do- ğurabileceği ihtimal dışı değildir. Üniversite reformu, ismini ve onurunu, ancak böyle bir "bilim hukuku" çatısı altında yer alacak siyasi ka- rarlar taşıyabilir. Söz konusu reformun bu genel yapısının somut un- surlarından birisi olarak ve basın aracılığıyla kamuo- yunda ileri sürülen ve tartışılan çözümler arasında yer almak üzere bilim kurumlarının yargısal denetiminde, idari yargı davalarında öğrenci ve bilimcilere üniver- site idaresinin eylem ve işlemlerine karşı taraf olabil- me hakkının, ilgili kurumun yalnızca mensubu olmak sıfatıyla tanınmasının özerk, demokratik ve saydam üniversite talebine uygun düşeceğini düşünüyorum. Universıtenin ve fakültelerin ilgili yönetim organ- larında öğrencilere ve bilimcilere tanınması önerilen etkin söz hakkının yargıç karşısında da tanınmasında olağanüstü bir sakınca olmasa gerektir. Bağımsız ve tarafsız üçüncü kişi -yargıç- postü- lasının üniversite içi bilim ve öğretim barışına yapa- cağı katkı ve etki ancak olumlu olacaktır. )rd. Doç. Dr. HA YRETT1N OKÇESIZ, Marmara U. Hukuk Fa- kultesı Hukuk Felsefesı \e Sosyotojısı Anabılım Dalı Öğretim Üyesidır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle