19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhurıyeı Maıbaacılık ve Gazeıecılık Turk \nomm Şırketı adına Btrin Nadi 0 Murahhas L'\e Emine Işaklıgil 0 Genel Ya\ın Muduru Hasan Cemal. Yazı Işlen Muduru Oka> donensin 0 \azı Işlerı Mudur Vardımcılan Salim 4lpaslan. Kerem Çalışkan, Neıdel Dogan. Lulfu Tınç 0 Savfa Duzenı >oneımenı \U Acar # Ankara Temsılası Ahmel Tan Iç Polıtıka. Mehmel Tezkan Ekonomı: Meral Tamer, Dış Haberler: Ergun Balcı, Kultur Celal Uster, Istanbul Haberlen Muhi.lin Sirer, Spor. Abdulkadir Yucelman. Makaleler Şahin Alpa>, Duzeltme Abdullah Yazıcı £ Koordıııaıor: Ahmet Korulsan % Malı lşler Erol Erkut • Muhasebe' Bulenl Vener 0 Butçe-Planlama Sevgi Osmanbeşeoglu 0 Reklam. Ajşe Torun 9 Idare Hus«>in Gurer 0 Ijletme: Önder Çelik £ Bılgı-Işlem Sail İnal 0 Persımcl Se>gi Bostancıoğlıı Bosan ve iayan Cumhurı>«l Malbaacılık ve Oazelcaük U ^ lurlcocagı Cad J9/41 Cagaloglu 14114 l« PK 246 Isunbul Tcl 512 05 05 {20 hal), Telcn 22246. Fax (I) 526 60 il £ Bürolar \ n k i n Zı>a Ooka'p Blv lnkılap S No 19/4. Tel 133 II 41-47. Telej 42344. F u (4) 133 05 65 0 Iznılr H 7r.a Blv 1352 S 2 3, Tel 13 12 30. Tclex S2359. Fax (51) 19 5İ 60 0 A * w Inonu Cad l[y s No. 1 Kaı I. Td 19 37 52 (4 hat), Tek)i 62155. Fıx (71) 19 25 78 TAKVIM 1 OCAK 1992 Imsak- 5 50 Guneş: 7.22 Oğle: 12.12 Ikindı. 14 31 Akşam: 16.52 Yatsı: 18.18 piyasaya çıktı Kedi dergisinin özel tanıtım sayjsı yayımlandı. îlk sayısı onumüzdeki ay çıkacak dergide kedı sağlığı, bakımı, tarihi, coğrafyası ile ilgili yazılar yer alacak. İstanbul Haber Servisi - İstanbuldabirgrup kedıseven n \ akîaşık 3 aydır surdürdüğü çalışmalar sonucunda "KEDİ" dergisınin özel tanıtım sayısı yayınlandı. "Şehırİnsanlarıve Hayvanları İçın Kedı" başlığı ile yayınlanan dergini n bu ilk sayısmda ""Kedı Hakları Büdirgesı'". •"Kedı dergisınin ıçenğı". •'Kedılı kıtaplar", ""Kedının seks hayatı"', "Mısır'ın Kutsal Kedileri" başlıklı yazılar yer alıyor. İskender Savaşır'ın yönetımindeki Herşey Yayınları bünyesinde hazırlanan derginin yazı kurulunda Muslafa Arslantunalı. Sevda Kılıç, Mahmut Kurdoğlu.Najla O. Kurdoğlu ve Sema Oğünlü görevyapıyor. Derginin öniımüzdeki ay çıkması beklenen ilk sayısında Yıldız Tuncer, Tan Oral. Şahika Tekand ve Bilge Karasu'nun yazılan ya da röportajlan duyuruluyor. Derginin gelecek sayılarında kedi sağlığı. bakımı, tarihı, coğrafyası, fıziği ve kimyası ile ilgili telıf ve çevıri yazılar bulunacak. Orta boy kapağı dört renklı olarak basılan dergı seçkın kitapevlerinın > anısıra veterinerler aracılığı ile kediseverlere ulaştınlacak KEDİ'nin reklam ve halkla ihşkıler yönetmenlığini Tansel Emanet üstlenirken derginin yazışma adresi "KEDİ. Posta Kutusu652 Beyoğlu-İstanbul"'. irtibat telefonuda İstanbul 518 8376-77 olarak belırlendi. 'Eski Türk kadını femînîstti' Orhun Kitabeleri'ndeki 'Devleti bilen kraliçeler', 'Hakan ve Hatun'un buyruğu ile' gibi sözlerin Türk kadınının statüsü hakkında fikir verdiği belirtiliyor. ERZURUM (AA) — Ata- türk Üniversitesi Atatürk Uke ve İnkılaplan Enstitüsü Mü- dur Yardımcısı Doç. Dr. Gül- den Ertugrul, Türk kadtnına verilen hak ve özgürlüklerin, ırkının ruhuna uygun düştüğü- nü beürterek eski Türk kadı- nının feminist olduğu görüşü- nü savundu. Ertuğrul, Türk kadınının dunü, bugünü ve yarınını an- lamak amacıyla bir çalışma yaptıklarını ve eski Türk top- lumlarında, kadınlann çok güçlü mevkilerde yer aldığının belgelendiğini söyledi. Orhun Kitabeleri'ndeki "Devleti bilen kraliçeler" ve- ya "Hakan ve Hatun'un buy- ruğu ile" gibi sözlerin, Türk kadınının statüsü hakkında fi- kir verdiğine dikkati çeken Er- tuğrul, eski Türk kadınlannın feminist olmalarının diğer önemli bir nedeninin de Şama- nizm'in kadındaki kutsal gü- ce dayandırılmasından kay- nakJandığını vurguladı. Toyonizm dininin de erke- ğin kutsal gücüne dayandınl- dığını belirten Ertuğrul, "tki dinin eşit olması, hukuki yön- den kadın ve erkegin eşitligi anlayışına uygun diışmekte- dir" dedi. Eski Türk toplumlarında yasama ile ilgili bütün işlerde kadın ve erkeğin birlikte olma koşulunun arandığını anlatan trtuğrul, şunları söyledi: "Eski Türklerde kano yet- ktteri Hakaa ve Hatunda eşit jekikle toplandıgı için 'Ha- kan'ın buyruğu ile' şeklinde- ki fermanlara itibar edilme- nekteydi. Bundan dolayı, fer- maalara 'Hakan ve Hatun'un buyruğu ile' şeklinde baslan- makUydı." Doç. Dr. Ertuğrul, eski Türk kadınının Amazon oldu- ğunu, binicilik ve benzer me- ziyetlerin erkekler kadar ka- dınlann da becerileri arasmda yer aldığını kaydetti. ParisModern SanatlarMüzesVnde Giacometti'nin retrospektijsergisi, sanatçının özgün dünyasında birgezinti Varhğın çamurdan yüzüFERİTEDGÜ PARİS — Büyuk bir sözle başlayacağım yazuna: Giaco- metti, yüzyüımızın en büyük, yapıtı çok anlamlı ender sanat- çılanndan biridir. Giacometti, modern sanatın yaıatıcılanndan çok farklı bir yol izlemiştir. 20. yüzyü sanatında devrim yaratan ressam ve yontuçlann büyük bir çoğunluğu dış dünyaya, gerçek- lik dediğimız realüe'ye sırtlannı dönerek aramıslardır yeni bir so- luğu ve sanatın değişken gerçe- ğini. Ya da Picasso örneğinde ol- duğu gibi gerçeklik diye bir so- run yoktur onlar için. Dış dünyanın öğeleri sanatsal yaratı için birer araçtır. Bu re- simlerde çiçekler, çocuklar, çıp- lak kadın ve erkekler, kuşlar, köpekler, keçiler, koyunlar gö- rüruz. Bunlann canlı modelden çalışılıp çalışılmadığı ilgimizi çekmez. Çunkü ressamm, kar- şısındaki rnodelin gerçeğine var- mak, onu yeniden yaratmak gi- bi bir isteği yoktur. O, her yapı- tında, kendi sanatsal diliyle se- rüvenini yaşar. Picasso, "Ben aramam, bulnrum" der. Nedir bulduğu? Hiç kuşkusuz, kendi- si, kendi sesi. Giacometti'nin de gerek re- simlerinde gerek yontulannda ilk aradığı, hiç kuşkusuz, karşı- sındaki modelin gerçekliği değil, kendi sesidir. Ama yalmzca bu değil. Çünkü kendi sesini (üslu- bunu/kişiliğini) bir kez bulan bir sanatçı, birbirine benzeyen ve benzemeyen yüzlerce, binler- ce yapıt ttretebilir. Ne var ki Uretmek, yaraLmak değildir. Her gerçek sanatçı bunu bilir ve bun- dan özellikle kaçınır. Sıfırdan başlamak Yaratıcılık bir resimden öbu- rüne, bir yontudan öbürüne, sa- natçının kendisini yinelemesi de- ğil, kendi sanatsal gerçeğini sor- gulaması ve yenilemesi demek- tir. Bu da her yapıtında işe sıfır- dan başlaması gibi bir şey de- mektir. Söz konusu resim ya da yontu olduğunda, elin kazandığı beceri, yaratıya değil, üretime götürür sanatçıyı. Bu nedenledir ki kendi sanatını sorgulayan sa- natçı, "el"inin yeteneğine yenik duşmek istemez, giderek onu bir rakibi olarak görür. Ne var ki kimi büyük sanat yapıtlan da bu çekişmeden doğmuştur. Gi- acometti'de olduğu gibi. Giacometti, hiçbir sanat yapı- tımn bir başarının ürünü oldu- ğuna inanmaz. Sanatçı, bir kez olsun başardığına inandığında, artık devam etmesi için bir ne- den kalmamıştır. Çünkü başar- mak, sona ermek demektir ve ikinci kez başarmarun hiçbir an- lamı yoktur. O, ölene dek çalı- şacak, her noktaladığı yapıtın- da gerceğe, alguadığı gerçeğe bi- Giacometti'nin yapıtlarında tıpkı bir romanda olduğu gibi öz ile biçim arasında bir ayrım yapılamaz. Önde gelen ne özdür ne de biçim. İnsan varlığının gerçeğini çamurdan yoğurmaktadır o. Bu anlamda Tanrının rakibi değildir. Çünkü gerçekliğe inanır ve o gerçekliğe varmak ister. Çünkü Giacometti, benim için bu yüzyüın, kitaplardan, sergilerden, müzelerdeki yapıtla- rından tanıdığım, hayran oldu- ğum sanatçılanndan biri değil- di. Kendisini ve yaşamının son dönemindeki modellerinin bir- çoğunu tanımıştım. Daha lise sı- ralannda, kimbilir nasıl bir rast- lantıyla, bir dergide, bir kitapta karşılaştığım yapıtlan beni ken- dilerine çekmiş, 1950*lerin so- nunda kendimi Paris'te buldu- ğumda ilk tanıştığım sanatçı o olmuştu. Bu sergide yer alan resim ya da yontularının modellerinden birçoğunu tanımış olmanın, bi- liyonım, Giacometti'nin sana- tuıdan söz ederken hiçbir etki- si, hiçbir anlamı olmamah. Ama ben bir sanat eleştinne- ni değilim. Kardeşi Diego'nun, Carotine'in, Montparnasse'daki Adrienne'in bannda karşılaştığı- mız Romanyalı fotoğrafçı Elie Lotar'ın portrelerine, yontulan- na, bu insanlan tanımamış, her- hangi biri olarak bakabilir mi- yün? Herhangi biri... o insanla- n tammamış olanlar, resme re- sim, yontuya yontu olarak ba- kan biri olarak? Hiç kuşkusuz hayır. ARABA— Giacometti'nin bronz 'Araba' heykelinin iizerindeki varlık 1950'den beri ayakta dikiliyor. Boşlukta ansızın belirip ansızın yok oluyor. raz daha yaklaştığını sezinleye- cek, ama hiçbir zaman o nok- taya ulaşamayacağı bilinci için- de sürdürecektir sanatçı yaşamı- nı. Picasso'nun tersine Giaco- metti yalnızca arayan, ve hiçbir zaman bulamayandır. Gerçeğe, o algıladığı, sezinlediği, varır gi- bi olduğunda uzaklaştığı gerçe- ğe doğru bir yolculuktur onun yaratma süreci. Birinci elden ta- nıklıklara bakıürsa, bir hayli yo- rucu, sürekli sil baştan edilen, başkalan (modelleri) için bitmiş gibiyken yok edilip yeniden baş- lanan bir çamur yığını ya da bo- ya ve fırça darbelerinden yorgun düşmüş tuvallerdir. Ama emeğin erdemine, umutsuzluğun gücü- ne inanıyorsanız, karşınızdaki bu "bitmiş" resim ya da yontu size hak verdirir. Arthur Rimbaud, yüzyıl ön- ce "Mutlak modern olmak gerektir" diyordu. Eğer Picasso, Mondrian, Klee, Kandinski "mutlak modern" ise Giacomet- ti modern değildir. Onun sana- tı, çok eskilerden gelen ve ...san- ki geleceğin de eskilerine giden bir sanattır. Gerçekleştirdiği sa- natsal dil, hem geçmişe hem gü- nümüze aittir. Öz ve biçim ay- rılıgı, sanat dallan arasında yal- nız plastik sanatlar alanında kullanılabilir kavramlardır. Gi- acometti'nin yapıtlannda ise tıp- kı bir romanda olduğu gibi öz ile biçim arasında bir aynm ya- pılamaz. önde gelen ne özdür ne de biçim. İnsan varlığının gerçeğini çamurdan yoğurmak- tadır o. Bu anlamda Tann'nın rakibi değildir. Çünkü gerçekliğe ina- nır ve o gerçekliğe varmak ister. Sanatı, bir yanılsama, bir biçim değiştirme değildir. Gözüyle gördüğü, algıladığı dış dunyayı, kendi potasında eritip, özümse- yip, resminde ya da yontusunda algıladığı özü yaratmaktır ama- a. Bu nedenle bir modelden bir portre ya da bir büst gerçekleş- tirmekle yetinmez. Tüm model- leri, anası, eşi, kardeşi ve yakın dostlarıdır. Ama onları da bir- çok kez çizer, boyar; çamurda ya da alçıda arar yüzlerini, beden- lerini, tek bir sözcükle gerçeklik- lerini. Bir gün yağmur altında sırıl- sıklam yürürken Montparnasse Mezarlıği'mn duvarlan dibinde, kendisini yılgın bir köpek olarak duymuştur. Atölyesine döndü- ğünde gerçekleştirdiği, kulaklan yere değen, ağar adımlarla yurü- yen, o umarsız güzelim köpek, sanatçının kendisidir. Ama tüm yontuları kendisi değil midir? Kardeşi Diego'nun, annesinın, eşi Anette'in, Jean Genet'nin büstleri, portreleri, Gözüyle gördüğü algıladığı dış dünyayı, kendi potasında eritip özümseyip resminde ya da yontusunda algıladığı özü yaratmaktır amacı Giacometti'nin. Bu nedenle bir modelden bir portre ya da bir büst gerçekleştirmekle yetinmez. Tüm modelleri, anası, eşi, kardeşi ve dostlarıdır. hem annesinın hem Diego'nun hem Anette'in hem Genet'nin hem de kendi kendisinin portre ve büstleri değil midir? Anlamlı sergi Hayır, bu soruyu, hiçbir za-' man sormadım Giacometti'ye. Belki, kendisini tanıdığım yaşa- mının son yıllarında, bu soru aklıma takılmadığı için. Ya da yamnnı kestirebildiğirn için. Bil- miyorum. Gerçekten bilmiyo- rum. Ikisi de olabilir. Paris Modern Sanatlar Müze- si'ndeki retrospektıf sergisini dolasırken bunları (ama yalnız bunlan değil) düşündüm. Bugü- ne değin gördüğüm yalnız en görkemli değil, aynı zamanda en anlamh, en zengin retrospektif sergilerden biri olan bu sergiyi, niçin saklayayım, düşüncelerden çok duygulann eşüğinde dolaş- tım. Üç değişik ytiz Gece arkadaşım Lotar'la, çey- rek yüzyıl sonra yeniden karşı- laştım. Ustelik bir değil, üç kez, üç değişik yüzüyle. O, çok az konuşan arkadaşımın bu üç büstünde, bu üç yuzünde, ger- çeği deşen ve bundan karşısın- daki modelin, hem kendinin hem sanatın gerçeğini çıkaran, ortaya koyan, bununla yetinme- yen, "Biraz daha denejeüm" de- yip yeniden, gunlerce, haftalar- ca, bazen aylarca sürecek bir de serüvene atılan, ve bu atıhsı, çiz- gilerle, spatül darbeleriyle yapı- tında yansıtan, yaşatan Giaco- metti'nin, hem kendisi hem ki- mi modelleri yoldaşlık ettiler ba- na bu sergide Bu satırları yazarken, yasa- mımda beni en derinden etkile- yen iki sanatçıdan biri olan (Ote- ki Kafka) Giacometti'nin gölge- sini duyar gibi oluyorum om- zum üzerinde. Gırtlaktan gelen o kalın sesi ve kendine özgü şi- vesiyle, "Abartma, abartma!.." diye uyanyor beni. Abartıyor olabilirim. Ama sevenlerin abarttığı za- ten bilinir. Ben bu yüzyılın en büyük, en önemli, en anlamlı, en gerçek yontucusunun sergisini gördüm Paris'te. Yalansız dolansız, umarsız bir yasamın ürünlerini. Hem yapıt- lan hem onlan yaratanı sevmek, her zaman kolay kolay karşıla- şılacak bir durum değildir. Bu böylesi bir "insanhk dunı- munun" sergisiydi. Almanya'da hazırlananyasa tasarısının amacı, evlilik içinde cinselsaldınya uğrayan kadını korumak Eşiyle zorla yatan, lıapis yatacakAlmanya'da her yıl en az 100 bin kadın tecavüze uğruyor. Bunun yanı sıra evlilik içi 160 bin cinsel şiddet olayı yaşanıyor. Ancak tecavüze uğrayanların ancak yüzde 10'u mahkemelere başvuruyor. Dış Haberler Servisi — Alman>a'da hazırla- nan bir yasa tasarısıyla e\ lılik ıçındeki ırza tecavüzlenn suç kapsamına alınması isteni- yor Sosyal demokrat SPD grubu tarafından gündeme getirilen >asa tasansının amacı, evli- hürriyeti bağlayıcı cezalar getınyor. lık içinde cinsel saldınya uğrayan kadını Almanya'da halen uygulanan Ceza Yasasf- korumak ve saldınyı gerçekleştıren kocayı ce- nın 177. maddesine göre ırza tecavüz kapsamı zalandırmak. içine yalnızca birleşme abnıyor. 177. madde- "Der Spiegel" dergisinde yer alaıı habere deki suçun oluşması için yalnızca "duhul" göre yenı yasa tasansı "ırza tecavüz" suçunu yetmiyor ve madde. cinsel birleşme yanında da tanımlıyor. Buna göre suç, kadının isteği z o r kullanma veya vücuda, yaşama yönelik dışında gerçekleştinlen cinsel birleşmeyle ger- tehdidi anyor. çekleşiyor. Şimdiki Alman yasasına göre bu durumda Cinsel birleşme tanımı, vajinal birleşme ya- kadının "bana tecavüz edildi" demesi yeterli nında oral ve anal bırleşmeleri de kapsamı değil; vücudundaki yara-bereyi de sergilemesi içıne alı>or \e bu tür ılişkileri de suç sayıyor. istenıyor. Yasa, suçun oluşması durumunda kocaya Alman Federal Kriminal Dairesi'nin tahmi- nine göre her yıl Almanya'da en az 100 bin kadın tecavüze uğruyor. Bunun yanı sıra evli- lik içi 160 bin cinsel şiddet ola\ı da vaşanıyor. Ne var ki tecavüze uğrayan kadınlann ancak yüzde 10'unun mahkemelere başvurduğu bıl- diriliyor. Derginin habenne göre Almanya'da te- cavüze uğra>an kadının erkeği tahnk ettiği konusunda bir önyargı var \e yasa da bu ön- yargı çerçevesınde hareket etmış. Yıne dığer bir toplumsal yanlış da "eğer kadın hayır der- se, bu aslında e>et anlamına gelir" şekiindeki anlayış olarak gösteriliyor. Şeker hastaları gözlerine dikkat etmelî Şeker hastalığı, göz tansiyonu ve gözün sarı lekesindeki harabiyetin körlüğe yol açan en önemli hastalıklar olduğu belirtildi. 43 yaşındaki Gerard Depardieu, son filminde 20 yaşındaki Guillaume ile beraber oynuyor. Genç Depardieu babasına rakipDış Haberler Servisi— Gerard Depardieu yalnızca Fransız sinemasının değil, dünyanın onde gelen sinema yıldızlarından bırı. Sert fıziği, halktan gelen kokeni ve enerjik karakten ile değişik rollere Depardieu ımzasını \uran Fransız aktor, şimdi beyazperdeye veni bir armağan sunuyor: Oğlunu. TJME dergisinde yer alan habere gore iki Depardıeu'nun birlikte aynı filmde rol alması Fransız basınının zevkten başını dondürdü. Alain Cornean'nun "Dünyanın Her Gunu" acllı 17. yüzyıl Fransası'nı anlatan filminde 43 yaşındaki Gerard Depardieu ve 20 yaşındaki oğlu Guillaume Depardieu beraber ovnuyorlar. Ustelik oğul, filmde babasının gençlik yıllarındaki halini canlandırıyor. Depardieular ateşli bir besteciyi canlandırıyorlar. Le Monde, genç aktor için şöyle yazdı: "Veliaht işi harika goturuyor hem de serseri bir tazelikle..;' Elie magazın dergisi de "Büyuk bir aktor doğdu" mujdesini veriyordu. Demek ki bir kez daha elma ağacın kokune duştu. Beyazperde babasından daha yakışıklı bir Depardieu daha kazandı. ANTALYA (AA) — Türk Oftalmoloji Derneği Genel Baş- kam Prof. Dr. Erol Turaçlı, di- abetin körlüğe neden olan has- tahklann başında geldiğini be- ürterek şeker hastalannın göz- lerini mutlaka belirli aralıklar- la kontrol ettirmelerini önerdi. Antalya'da yapılan Oftalmo- loji Kongresi'nde, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Erol Turaçlı, şeker hastalığı (di- abet), göz tansiyonu ve gözun sarı lekesindeki harabiyetin kör- lüğe yol açan en önemli hasta- lıkların başında geldiklerıni bil- dirdi. Prof. Turaçlı, şeker hastalığı ne kadar erken tanınır ve teda- viye alınırsa, körluk ve görme fonksiyonunun yitirilmesi olgu- sunun ortadan kalkacağını ya da azaltdabileceğini ve gelişebi- lecek yan etkilerin önlenebilece- ğini söyledi. Körlüğün geciktınlmesi ya da önlenmesinde, başarının en önemli sımnın, erken ve yerin- de uygulanan lazer tedavisi ol- duğuna kaydeden Prof. Turaç- lı, gözdeki sarı lekenin hastalı- ğa katılımı, yeni damar olduğu- nu, göz tansiyonu, göz içi kana- malan, ağ tabakası önünde ge- lişecek doku gibi görmeyi kaybettirecek en önemli yan et- kilerin de gelişen yeni teknolo- jilerle tedavilerinin mümkün ol- duğunu anlattı. Prof. Dr. Erol Turaçlı, kör- lüğün önlenmesi ya da gecikti- rilmesinde, yurtdışmda yapilan bütün tedavüerin, Türkiye'de de belirli merkezlerde başanyla gerçekleştirildiğini ifade etti. Şeker hastaiığının hormonal faktörlerin etkisiyle kadınlarda daha sık görüldüğünü kaydeden Prof. Turaçlı, körlüğe yol açan yan etkilerin gelişiminin sıcak iklimlerde daha fazla olduğunu bildirdi. Prof. Duraçlı, diabetli her hastanın periyodik göz muaye- nesi yaptırmasmı ve erken tanı görüldüğünde de tedavisi için caba gösterilmesini istedi. Prof. Turaçlı, körlüğün tanısında ge- cikilmiş olsa bile çare bulunması için gerekli çabanın yine göste- rilmesi ve konunun üzerine gi- dilmesi gerektiğini sözlerine ek- ledi. Uyıifturucıılar cirit aüyor • FRANKFURT (AA) — Federal Almanya'nın en büyük hava ulaşım merkezi olan Frankfurt Havaalanı'nda, 1991 yılında uyuşturucu taşıyıcüığı yapan 249 kişinin yakalandığı açıklandı. Polis ve gümrük yetkililerinin verdiği bilgiye göre yakalanan 'kurye* sayısmda bir yıl öncesine göre artış olmasına karşılık ele geçirilen uyuşturucu miktan, önceki yıldan daha az oldu. Gümrük yetkilileri tarafından 1991 yılı uyuşturucu kacakçılığı ile ilgili olarak yapılan değerlendirmede ise kaçakçılığm bu yıl sık rastlanan yöntemleri konusunda bilgi verildi. Buna göre uyuşturucu prezervatif icine konularak yutuluyor, niahrem yerlere gizleniyor, Isa heykellerine, ayakkabı topuklarına, golf sopalarına veya bowling toplanna yerleştiriliyor ya da içki içinde eritilerek gümrük kontrolünden geçirilmek isteniyor. Konferansın konusu, sevgi • ANKARA (ANKA) — Psikolog Güngör özyiğit, 5 ocak pazar günü Ankara'da "Olaylann Dili" konusunda bir konferans verecek. "Sevgi" konusunda araştırmalar yapmak ve insanlar arasında sevgiye dayanan bağların geliştirilmesi amacıyla çalışmalarda bulunmak uzere kurulan Dostluk Derneği'nce düzenlenen konferans, üç büyük kentte düzenlenen etkinliklerin bir parçası olarak gerçekleşecek. Gama Güriş Konferans Saionu'nda halka açık olarak düzenlenecek konferans saat 14.30'da başlayacak. Baliııalan koruyalım • tZMİR (AA) — Akdeniz ve Karadeniz'deki küçük balina türlerinin korunmasıyla ilgili bir sözleşme projesinin hazırlanarak bu denizlerde kıyısı olan ülkelere tanıtılacağı bildirildi. Türkiye Tabiatım Koruma Derneği yetkililerinden alman bilgiye göre Barcelona, Bern ve Bonn sekreterlikleri, Akdeniz ve Karadeniz'deki küçük balinaJarın korunması için bir sözleşme tasansı hazırladılar. Tasanda, özellikle yunus balıklan olmak uzere, nesli tükenmekte olan küçük balina türlerinin korunması, çoğaltılması yönünde ülkelerin yapabileceği katkılara yer veriliyor. Kaçak avlanan keçiler • ADANA/ORDU (AA) — Incirlik ortak savunma tesislerinde görevli ABD'lilerin Demirkazık ve Karanfil dağlannda kaçak olarak yabankeçisi avladıklan bildirildi. Adana Valiliği bünyesinde kurulan Doğa ve Çevre Koruma Komisyonu Av Turizmi Alt Komisyonu Başkam Ismet Küher'den alınan bilgiye göre ABD'lilerin standart dışı silahlarla av yapüklan tespit edildi. Kaçak avlanmayı önlemek amacıyla Adana Valiliği'ne bir rapor sunduklannı belirten Küher, bu konuda yapıcı önlemlerin ahnması gerektiğini söyledi. Tarihi kaplıca restore ediliyor • KONYA (AA) — Konya'mn Hüyük ilcesine bağlı Köşk kasabasmda bulunan tarihi Köşk kaplıcalan restore edilecek. Belediye Başkam Veysel Şahinkaya, kaphcanm restorasyonunun bir milyar liraya mal olmasının ve 1993 yılında bitirilmesinin planlandığını bildirerek şunlan söyledi: "Köşk kaplıcalan, Acem Nasuh Mehmet Paşa tarafından yaptınlmıştır. Yapıhş tarihi kesin olarak bilinmemekle birükte, 1100-1200 yülan arasında yaptınldığı kayıtlardan anlaşılmaktadır!' Proje bedelinin yüzde 20'sinin belediye tarafından sağlanacağıru da kaydeden Başkan Şahinkaya, kaplıcanın restorasyonunun tamamlanmasından sonra kasabada ekonomik açıdan bir hareketlilik olacağını ve kaphcanm, kasabanın gelişmesine katkı sağlayacağını sözlerine ekledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle