Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/10 EKONOMI 5 AĞUSTOS 1991
BORSA NOTLARI ABDURRAHMAN YILDIRIM
Seçime doğru borsanın yönü
Hisse senedifiyatlarınınson
bir yılın en alt düzeyine in-
diği geçen hafta piyasa, ilk
kez ciddi şekilde hükümet
müdahalesiyie karşılaştı. Hü-
kümet, fiyatların düşmesine,
hatta bu düzeylerde kalması-
na razı değildi.
Ne diyordu Başbakan Yar-
dımcısı Ekrem Pakdemirii ilk
açıklamasında: "Borsanın
arkasındayız. Destekçisiyiz.
Hisse senetleri, taşıdığı de-
ğerin yarısına dûşmüştür.
Parası olan borsada alım
yapsın. Bugün alım günü-
dür." Pakdemırli daha sonra
Amerika'nın Sesi Radyosu'na
verdiği demeçte, yurtdışında-
ki işçilere "borsadan hisse
senedi alın" önerisini yaptı.
İzmir'deki konuşmasında da,
"Birileri çıkıp hisse senetle-
rini toplayacak ve borsayı
asli değerine getirecekler-
dir" diyerek işadamlarını his-
se senedi almaya çağırdı. Da-
ha önce yayımladığı bir genel-
ge ile "kamu kesimine", içe-
riden öğrenerek tıcaret yap-
mayı (insider trading) yasak-
layan Pakdemırli bu açıklama-
larla yetinmedi, borsada fiyat-
lann düşmesinde en önemli
faktör haline gelen aracı üye
sayısındakı fazlalığa müdaha-
le etti ve yeni aracı kurum ku-
rulmasını dondurdu.
Yüksek Planlama Kurulu
da, özelleştirmenin borsaya
zarar vermesinı önlemek
amacıyla halka arz ve borsa
satışı yerıne blok satışa gidil-
mesini kararlaştırdı. Maliye
Bakanı Adnan Kahveci, mu-
cidi olduğu "Tasarrufları
Teşvik Fonu"nun kademeli
bir şekilde borsaya kaydırıl-
ması için girişımlerde bulunu-
yor.
İktidarın bu borsa çabası
nereden kaynaklanıyor?
Borsanın yaygınlığı konu-
sunda şimdiye kadar bilimsel
bir araştırma yapılmış değil.
Ama kaynak kişilerin tahmin-
leri, Türkiye'de bir milyonun
üzerindeki yalırımcının hisse
senedi sahibi olduğu yolunda.
Bu, bir milyon oy; yakınlarıy-
la birlikte iki milyonu aşkın oy
demektir. Seçime hazırianan
bir iktidarı borsa konusunda
harekete geçiren faktör de bu.
Bu potansiyeli okşayarak se-
çimde oy toplamayı kim iste-
mez ki? Ayrıca canlanan bir
borsayla hem yurtiçinde hem
yurtdışında 'hava atmak',
"İşte, ekonominin gösterge-
si olan borsa canlı. Ekono-
mi de canlı" diy_ebilmek hiç
fena fikir değil. Ustelik bunu
gerçekleştirmek için elinde
çok kolayca kullanacağı enst-
rûmanlar varken...
Nedir bunlar?
7 ağustosta açıklanacak
ekonomik pakette veya daha
ilerki haftalarda da olabilir,
borsaya talep yaratmak. Bu-
nun başında kurumsal yatı-
rımcılar geliyor. Örneğin yatı-
rım fonları. Yönetmelik deği-
Şimdi kiralama devri
Borsanın yeni modası, spe-
külatörlerin ve aracı üyele-
rin yeni kazanç kapısı "açığa
sattştar", takas bir güne inme-
sine karşın nasıl yaygın şekil-
de yapılabiliyor?
Bunun birinci yolu aynı se-
ans içinde önce açığa mal sat-
mak, sonra düşük fiyattan ay-
nı malı geri alarak yerine koy-
maktır. Alınanla satılan Taka^
ta birbirini götürdüğünden his-
se teslim edilmiyor, satım ıle
alım farkının karşılığı para ce-
be indiriliyor. Ama ola ki se-
ansta işler ters gitti ve açığa
satış yapılan tahtada fiyat düş-
medi ya da hisse alınamadı. O
zaman ertesi gün Takas'a tes-
lim nasıl yapılacak? Bunun da
çeşitli yolları bulundu.
Birincisi ve en yaygını, açı-
ğa satışı yapan aracı üyeyse.
eğer müşteri emanetlerı de
varsa, hisseleri emanet port-
föyünden alıp Takas'a tesiim
etmektir. Denilebilir ki bu biraz
da risk içermiyor mu? SPK,
ani bir denetleme yaparsa or-
taya çıkmaz mı? Hayır. Onun
da çaresi bulunmuş. Portföyü
kullanılan müşteri adına bir or-
dino düzenlenir, olurbıter. De-
netim tamamlandığında ordi-
no yırtılıp atılır. Tesadüf eder
de o sırada emanetin sahibi
gelirse... Ona da başka bir
müşterinin kâğıtları verilir. Bu
da mümkün değilse hemen
sokak borsasından kâğıt satın
alınmasına gerek yok. Başka
bir aracıdan veya portföy sa-
hibinden yararlanılır. Onlardan
ödünç alınır. Zaten bazı aracı
üyeler arasında bütün yardım-
laşmalar yapılıyor. Daha sağ-
lamı ve yaygını ise kiralama.
Belki bize yabancı, ama yurt-
dışı sermaye piyasalarında uy-
gulanıyor; mevzuatla düzen-
lenmiş. ihtiyaç duyulan hisse
günlük veya haftalık olarak ki-
ralanır. Borsadaki temerrüt fa-
izi kadar da kira ödenir Bor-
sada temerrûde düşmekten
çok daha iyi. Bir kere temer-
rüdü dostunuza ödersiniz;
ikincisi de, borsada adınız te-
merrüde düştü diye çıkmaz.
Ne demişler "Avcı ne ka-
dar av bilse, tilki o kadar yol
bilir."
şikliği ile yatırım fonlarına belli
oranda hisse senedi konulma-
sını zorunlu kılmak. Sigorta
şirketleri ve emekli sandık-
lannın fonlarını borsada kul-
lanmaları için mevzuat deği-
şikliği yapmak. Kamu banka-
larına hisse senedî ağırlıklı
fon kurdurmak. Ya da faizler-
de stopaj oranını yükselterek
hem Hazıne'ye gelir sağla-
mak hem de paratarı borsaya
akıtmak pekâlâ mümkün. Ta-
sarrufu Teşvik Fonu'na önü-
müzdeki aylarda gelecek kay-
nağın bir miktarını borsadaki
hisse senetlerine yatırmak da
son derece kolay. Eylül ayın-
da Meclis açıldığında Serma-
ye Piyasası Yasa Değişikli-
ği Tasarısı'nı bir an önce ka-
nunlaştırmak ve "içeriden
ögrenenlerin ticaretini" ya-
saklayarak kitlelerin sem-
patisini kazanmak da kolay.
Veya para bulabilirlerse KOI-
ye borsada market maker'-
lık fonksiyonu çerçevesinde
alım yaptırmak.
Bu sayılanların her biri, ger-
çekleştiğinde borsayı olumlu
etkileyecek ve piyasaya taze
para girişini sağlayacaktır. Ik-
tidar da bunları "kaynak"
ayırmadan, mevzuat değişti-
rerek rahatlıkla yapacak du-
rumdadır. O halde iktidarın,
seçime, düşen bir borsa ile
degıl, çıkan bir borsayla git-
mek ısteyeceğini ve bunu
sağlamak için de elindeki
enstrümanları kullanacağını-
dikkate almak gerekiyor.
Sonuç: Seçime doğru bor-
sada 'oynayacak' bir marj
vardır. "Cambaz ipte, balık
dipte gerek."
IMKB'ye
Oslo
sistemi
istanbul Borsası üyeleri
12-23 ağustos tarihlerinde
Oslo Borsası'da gezi ve ince-
lemelerde bulunacaklar. Şim-
di durup dururken nereden
çıktı bu gezi diyebilirsiniz.
Aslında bu gezi aracı üye-
leri yakından ilgilendiriyor.
Şöyle ki: 1986'da Amman
Borsası'nı ziyaretten sonra
İMKB'nın alım-satım sistemi
değiştirilmiş ve Amman Bor-
sası'nın tahta sistemıne geçil-
mişti. Şimdi ise borsa bılgisa-
yara geçme aşamasında ve
bunun için sıstem arayışında.
Bu konuda Citibank tarafın-
dan hazırlanan projeye borsa
yönetimı sıcak bakmıyor. Bor-
sanın ayrıca hazırladığı bilgi-
sayar sistemi Oslo Borsası1
nınkine benziyor. Şimdi İMKB
üyeleri, Oslo Borsası'nı gez-
dikten sonra koltuklarının al-
tında bir kompütür sistemiy-
le Türkiye'ye döneceğe ben-
zerler. Tarih bir kez daha "te-
kerrür ediyor."
Biraz
şeffaflık
ütfen
Şirketlere, 6 aylık bilanço-
larını borsaya göndermeleri
için verilen süre temmuz ayıy-
la birlikte sona erdi. Borsa şir-
ketlerinın çok büyük çoğunlu-
ğu da bilançolarını gönderdi-
ler. Geçen yıl olduğu gibi, İş
Bankası yine mazeret beyan
etti, "yetiştiremiyorum" di-
ye. Petkim ve Petrol Ofisi de
öyle. Borsa bu mazeretlere,
şirketlerin büyüklüğünü dik-
kate alarak geçerli bakıyor.
Ama ya NASAŞ ile SÖKSA^
ya ne oluyor? Şirket olarak
küçükler. Üstelik NASAŞ'ın
muhasebesine telefonla dahi
ulaşmak zor. SÖKSA ise da-
ha 1990 yılı genel kurulunu
yapmamış; bırakın 1991'in altı
aylık bilançosunu gönderme-
yı. Konu, yarın toplanacak
İMKB genel kurulunda görü-
şülecek ve bakalım nasıl bir
karar çıkacak.
Burası borsa, biraz şeffaf-
lık lütten.
Başkanların maaş kavgasıEkonomi Servisi — Avrupa
Kalkınma Bankası (EBRD) Baş-
kanı Jacques Attali'nin kendile-
rinden 65 bin dolar (yaklaşık
400 milyon lira) fazla maaş al-
ması IMF ve Dünya Bankası
başkanlarını ısyan ettirdi. tsya-
na oncüluk eden IMF Başkanı
Michel Camdessus, kendisinin
ve Dünya Bankası Başkanı'mn
Attali'den daha önemli ve daha
yetkili olduğunu öne sürerek bu
mevkide bulunan kişilerin en az
Attali kadar maaş almalannı is-
tedi.
Camdessus'un maası şu anda
yülık 290 bin dolara yükseltilmiş
durumda. Yeni düzenleme ger-
çekleşirse Dunya Bankası Baş-
kanlığı'nı eylül ayında devrala-
cak olan Preston da 290 bin do-
lar (yaklaşık 1 milyar 300 mil-
yon lira) alacak. Dünya Banka-
sı'nın şu andaki başkanı Conab-
le ise 225 bin dolar (yaklaşık 900
milyon lira) yıllık maaş alıyor.
Yapılan yorumlar, Dünya
Bankası ve IMF başkanlannın 3
yl önce gördükleri zammın enf-
lasyon karşısında yetersiz kaldığı
şeklinde. Yine de beklenen zam
mın yüzde 16 gibi bir rakam ol-
ması g<?rektiği, yüzde 20'lik
zammın oldukça yüksek bir tu-
tar olduğu söyleniyor. Zaten
Dünya Bankası'nın ortakların-
dan Amerika Birleşik Devletle-
ri ve Kanada'da yapılan oylama
sırasında, 290 bin dolar yıllık
maaşa hayır dediklerirü acıkla-
dılar.
Aslında Dünya Bankası, eylul
ayında Preston ile 5 yıllık yeni
bir sözleşme yapacak ve bu söz-
leşme sırasında yeni başkana
Conable'dan daha yüksek bir
yaşam standardı sağlamayı
amaçlayacak. Bu da, Preston
1
-
ın, Conable'ın aldığından daha
yüksek bir maaş alması demek.
Ancak Preston'ın maaşının
Attali'ye eşitlenmesi ile ortaya
çıkan 65 bin dolarlık (yaklaşık
400 milyon lira) zammın tepki-
lere yol açabileceği sanıhyor.
Dünya Bankası Başkanı'mn
yüzde 20'lik bir zamla 290 bin
dolar yılbk kazanç almasının
banka çahşanlarına da yansıya-
cağı bir gerçek.
Dün\-a Bankası Başkanı Conable ve
yükseltilmesini istiyorlar.
IMF Başkanı Camdessus raaaşlannın yıllık 290 bin dolara
Toplusözleşmelerinden sonra bir işçi ailesi giderlerinin ancakyarısını karşılayabiliyor
Kamu ücretinde göz boyama'Petrol-İş Sendikası Eğitim Araştırma Müdürü İlyas
rKöstekli'nin Cumhuriyet için yaptığı araştırmanın
fsonuçlarına göre toplusözleşme zamlarımn yıllık
^ortalama gelir üzerinden hesaplanmaması sonucu
net ücretlerde yüzde 6.1'lik kayıp ortaya çıkıyor.
ŞÜKRAN KETENCİ
Yapılan hesaplamalar, toplusözleşme-
lerde gösterilen parlak rakamların ger-
çeği yansıtmadığım, >1izde 50'ye varan
oranlarda abartılı olduğunu ortaya ko-
yuyor. Kamuda yeni sozleşmelerle gelen
zamlı ucretlerin yıllık ortalaması, iki ço-
cuklu bir ailenin temmuz ayıfiyatlanile
geçiminin ancak yüzde 52.4'ünü karşı-
layabiliyor. Işçiler, ayrıca da bu açıkla-
nan ücret artışlarını zamanında alama-
maktan ikinci bir önemli kayba uğruyor-
lar.
Cumhurbaşkanı'nın "edepsizlik" suç*
lamasına konu olan kamu işçilerinin top-
lusözleşmelerinin gerçekte ne anlama
geldiğinin hesaplarr.asını bu alanda uz-
man olan Petrol-İş Sendikası Eğitim
Araştınna Müdürü İlyas Köstekli'den is-
tedik.
585 bin 724 kamu sektörü işçisini kap-
sayan toplusözleşmelerin 1. yıl birinci 6
ayı yüzde 80 artı 300 bin, ikinci 6 ayı yuz-
de 30, 2. yıl birinci 6 ayı yüzde 30, ikin-
ci 6 ayı yüzde 25 oranlarında bağıtlan-
mıştı. Kamuoyuna bu sozleşmelerin 1. yıl
için ortalama ucretlere yüzde 162.5 ve 2.
yıl için yüzde 46 oranlarında ücret artışı
sağladığı açıklanmıştı. Kamu işçilerinin
enflasyonun çok üstunde bir ücret artı-
şı aldıkları sonucunu veren bu rakamlar,
işçilerin gerçek ücretleri uzerinde değer-
lendirildiğinde kitlelerin çok yönlü ve
çok boyutlu yarultıldıkları ortaya çıkıyor.
İlyas Köstekli'nin hesaplaması, sözleş-
me öncesi briıt 900 bin lira ortalama üc-
ret alan kamu işçisi için söz konusu söz-
leşme zamlan oranlan işletildiğinde 1. yıl
için ele geçen ortalama net ucretin kıdem
zammı da dahil 1.389.180 lira olduğunu
gosteriyor. Oysa temmuz 1991 itibanv-
la 2 çocuklu bir ailenin geçimi için ge-
rekli en az ücret 2.650.000 lira olarak or-
taya çıkıyor. Bu da "aşın" olarak değer-
lendirilen ucret ortalaması ile bir işçinin,
iki çocuklu ailesi için asgari geçinme gi-
derinin sadece yüzde 52.4'unü karşılaya-
bildiğini gosteriyor.
Toplusozleşmelerde ücret arttşları 6
aylık dilimler olarak belirleniyor. Ücret
fiyat karşılaştırmalan ise yılhk olarak
yapılıyor. Böylece karşılaştırmalara işçi
ücretleri ikinci altı ayın sonucu olarak gi-
riyor. Birinci altı aylık dilimlerde duşük
ücret alındığı atlanmış oluyor.
İlyas Ko-itekli'nin soz konusu kamu
sözleşmeleri uzerinde yaptığı değerlen-
dirmede ilk yıl için net ucretlere ilişkin
çıkan sonuç şoyle:
Toplu iş sözleşmesi oncesi brüt orta-
Kamu işçileri toplusözleşme farklarını 7 ay gecikmeli
almaktan dolayı da birikmiş paralarının alternatif
geliri olan aylık 504 bin liradan mahrum
kalıyor. Bu kaybın 585 bin kamu işçisi için toplanan
2 trilyon 67 milyar lira olduğu hesaplanıyor.
alması koşulu ile uğradığı kayıpları İl-
yas Köstekli özetle şöyle açıklıyor:
"7 aylık sıirede her işçinin ortalama
9.165.917 lirası geciktirilmiş oluyor. Yıl-
lık ortalama yüzde 66 faiz ile her işçi or-
talama 3.528.879 lira ve ayda 504.125 li-
ralık bir faiz gelirinden yoksun kalıyor.
Aynı sonucu 7 ayda enflasyonun ucret-
lere getirdiği kayıp da ortaya koyuyor. 7
aylık gecikme sonucu Ucretlerdeki kayıp
dikkate alındığında işçinin 1. yü ücret ar-
tışı ortalaması resmen açıklanmış olan
yüzde 162.5 oramndan >uzde 100.8 ora-
nına düşüyor. İktidar ise 585.724 kamu
işçisinin 5 trilyon 369 milyar tutannda-
ki ücretini 7 ay geciktirerek odemekle iş-
çilerden faizsiz borç almış oluyor. Dev-
let tahvili gibi yüksek faizli değil, yüzde
66 faizli banka hesabı ile bu para 2 tril-
yon 67 milyar faiz geliri getirecekti."
Kamu sözleşmelerinin kitlelerin gözün-
den kaçan diğer bir özelliği, ikinci yıl
zamlarımn çok düşuk kalması. Dikkat-
ler ilk yıl zamlarında tutularak çok dü-
şuk bırakılan ikinci yıl zamları her söz-
leşme döneminde, sozleşmelerin de uza-
ması ile işçinin çok uzun süre çok du-
şuk ucretle çalışması sonucunu getiriyor.
Boylece işçi süreklı parlak gorünen soz-
leşmelerle sonuçta yoksulluk çizgisini de-
ğiştiremiyor.
lama 900 bin lira alan işçinin 549.900 li-
ra olan net ücreti birinci 6 ay için
1.255.605 liraya çıkmaktadır (artış yüz-
de 1283). İkinci 6 ayda net ücret
1.522.755 lira oluyor (artış yüzde 21.3).
Aynı işçinin 12 ay boyunca alacağına gö-
re yıllık ortalaması ise 1389.180 liradır
(yıllık ortalama artışı yüzde 152.6'dır).
Aynı hesaplama yöntemi ile 2. yılın net
ücretlerinin yıllık ortalama artışı yüzde
40.8 olarak saptanıyor.
Bu saptama oncelikle sözleşmede brüt
ucretler üzerinden verilen artış oranlan-
nın net ücretlerde çıkan sonuçlara uyma-
dığını, net ucretlerdeki oranların yuzde
6.1 daha düşük kaldığını gosteriyor.' Do-
ğal olarak işçinin eline geçecek olan yıl-
lık ortalama ucreti 1.389.180 lira iken is-
tatistiklere 2. altı ayın ücreti olan
1.522.755 lira olarak girmesinin yanıltı-
cılık payı şimdiden hesaplanamıyor.
işçi, sözleşmelerinin aylar sonra imza-
lanmasından da büyük kayba uğruyor.
Aylar oncesinin hak edilmiş ücretinin
fark olarak aylar sonra ödenmesi enflas-
yon ve faizler karşısında değer kaybına
neden oluyor.
7 aylık gecikme ile imzalanan son ka-
mu sozleşmelerinde, işçinin ortalama net
549.900 lira ile bu sure için açlığa mah-
kûm edildikten sonra farklarını hemen
R E K L A M D U N Y A S I
2. Mahmud'un anahtanîsviçre'nin önde gelen bankacılık ku-
ruluşlarından "Swiss Bank Corporation"
tarafından GGK ajansına yaptırılan bir
basın ılanında, Topkapı Sarayı'nda bulu-
nan bir anahtar kullanıldı. Isviçre ban-
kasının reklamlannda ana slogan olarak
"İsviçre'nin anahtar bankası" deyişi kul-
lanılmasının yanı sıra bankanın simgesi
de 3 anahtardan oluştuğu için Osmanlı
Padişahı 2. Mahmud'un (1784-1839) ye-
ni bir diyar fethetmiş olan komutanına
egemenlik simgesi olarak armağan ettiği
anahtar, "Bu anahtar dünyanın en finlö
krallıklanndan (ımparatorluklanndan,
olacak) birinin anabtandır" olarak tanı-
tılıyor. Banka ise "Bu da dünyanın en iyi
özel bankacılık hizmetinin anahtandır"
cümlesiyle tanıtılıyor. İki anahtar arasın-
daki benzetme -sonu hariç- Uginç.
Rekl«M«ıhk n*«l« Hürriyet gazetesi
"Reklamcılık" konusunda bir yazı dizisi baş-
latırken, Milliyet Sanat dergisinin 15 temmuz
tarihli sayısında da "Tüketim Toplumn ve
Kültür" dosyasında reklamcılıkla ilgili bir çe-
virinin yanı sıra Hulki Aktnnç'la Ersin Sal-
man'ın görüşlerine de yer verilmiş. Hulki
Aktunç aynca nadiren yayımladığı günlükle-
rinden birinde aynı dergide reklamcı-ressam
Aydın Ülken'in son günlerini anlatıyor.
Çnvaldız Geçen hafta bu köşede yayımla-
nan bir haberde yer alan iki yanlışı haberle
ilgili kişiler düzeltme zahmetini gösterdi. Cast-
rol'un TPAO ile ilişkisi yok, Türicpetrol'ün bir
ürünü. Hulusi beyin soyadı Deveci değil, De-
rici.
Kaaada'4» yasak deliadl Kanada'da
Quebec Yüksek Mahkemesi, Parlamento'nun
1988 yılında çıkardığı bir yasayı iptal ederek
tütün ve tütün urünlerine getirilen her türlü
reklam ve promosyon yasak ve kısıtlamasını
tütün ureticilerinin mallannı tanıtma ozgür-
lüğüne aykırı bulduğunu açıkladı. Yüksek
Mahkeme'nin bu kararı, tütün üreticisi çev-
relerde olumlu olarak değerlendirilirken ka-
rarın başta Amerika olmak üzere Batı
ülkelerinde de içtihat teşkil edip etmeyeceği
tartışması gündeme geldi.
RVD Paaell
Reklam Yazarları Derneği'nin (RYD) dü-
zenlediğı "Reklam Yaratıcılannın Bugünü ve
GelecegJ" konulu panel, çağn yapılan mes-
leki örgütlerin olumlu yanıt vermesiyle kesin-
leşti.
Panel, 13 Ağustos 1991 Salı günü, saat
18.30'da The Marmara Opera Salonu'nda
gerçekleştirilecek.
Panel, çalışanı ve işvereni ile, sektördeki
tüm kişi ve kurumlarla, basın mensuplanna
açık olacak, istihdam, personel politikaları,
meslek içi ilişkiler konulannı ele alacak.
Seguela'yla
gelen kitap
Jacques
Seguela,
Ankara'da
ANAP'ın
ve Türki-
ye'nin dış
tanıtım
bütçesini
almaya ça-
lışırken ls-
tanbul'da
da AFA ya-
yınları reklamcıük dizisinin 5. ki-
tabı olarak "Hollywood Daha
Beyaz Yıkar" piyasaya çıktı.
196 sayfalık bu kitap, Fransa'-
da ilk kez 1982 yılında yayımlan-
mıştı. Aradan geçen 9 yıllık süre
içinde Seguela reklamcılık teori-
leri konusunda bazı yenilikler
yaptı ama, yine de bu kitapta sa-
vunduğu temel ilkeleri savunma-
ya çalışıyor. Seguela'run Türkçe
yayımlanan bu üçüncü kitabında
yine son derece işlek bir biçim ve
binbir haber-dedikodu, magazin
var. Yazar her seferinde bu mini
olaylardan derin reklam felsefe-
leri yaratıyor.
Reklamcılığın ilkelerini biraz
didaktik biraz da eğlenceli bir şe-
kilde kâğıda döken Seguela'nın
bu kitabının bir tek mahsuru var:
Kitabı okuyan herkes, kendini he-
men reklamcı sanabüir.
T E K N O L O J I V I T R I N I
Volkswagen'in yeşil dizeli
Volkswagen, yeni Jetta GL ECO die-
sel modelinin dünyadaki çevreye en az za-
rarlı dizel otomobil olduğunu belirtiyor.
Volksvvagen, bu modeliyle, çoğu dizel eg-
zozunun bıraktığı kokulu siyah parçacık-
ların ortadan kaldırılması yönünde
önemli bir adım atmış.
Çevre koruması açısından, dizel motor-
lann benzinle çalışanlara göre birçok
avantajı vardır. Başta daha az yakıt tü-
ketirler, motorini yakmak için bol mik-
tarda hava kullanuiar, dolayısıyla kar-
bondioksit üretimi azalır.
Volkswagen, ECO diesel modelinde, bu
özellikleri yakıt yakma verimüliğini art-
tırmak için hava pompası olarak düşük
basınçh turboşarjör kullanarak daha ileri
bir noktaya götürmuş. Turboşarjör, kar-
bon parçacıklannın oluşumunu engelli-
yor.
Volkswagen, aynca aromatik hidrokar-
bonlan yakmak için bir oksidasyon ka-
talitörü eklemiş. Bu hidrokarbonlar eg-
zoz gazuıın içinde bulunuyor ve dizel mo-
torunun çıkardığı karakteristik kokuyu
veriyor.
Bu yeni Jetta'nın beygir gücü 59; Volks-
wagen, biı önceki dizel modeline göre 7
beygir gücünde bir artış sağlamış; bu ge-
lişme küçük olmakla birlikte, otomobi-
lin kirletici unsurlannın azaldığı göz önü-
ne ahndığında kayda değer bir verim ar-
tışı.
Volkswagen, yeni ürettigi modelin çevreye en az zararlı dizel olduğunu belirtiyor.
2000 yılının ürünleri.
2000'li yılların eşiğine geldiğimiz şu
günlerde, zaman ve enerji kaybıru orta-
dan kaldıran yeni ve birbirinden Uginç
ürünler insanhğın hizmetine sunuJuyor.
Masaj koltuklan, ekmek fınnlan, mik-
ro arabalar, elektrikli elbiseler... Bütün
bunlar 21. yüzyüın ürünleri. Gelişen tek-
noloji ve bilim bundan 10-15 yıl kadar
önce hayal bile edilemeyecek, akıl almaz
ürünleri bugün insanoğluna armağan edi-
yor artık.
Mikro olomobiller: Tüm dünyada bü-
yük kentlerin ortak sorunu, yollann ta-
şıtlara yetmemesi ve park yeri. Yülardır
bu soruna çözüm arayan otomobil üre-
tîcileri çözümü mikro otomobillerde bul-
du. 1987 yüından beri uzerinde çalışılan
bu yeni otomobillerin üretimine yakın-
da geçilecek. 325 ya da 400 santimetre-
küplük dizel motorlarla çahşacak bu oto-
mobiller için park sorunu ohnayacak.
Mikro otomobiller saatte 75 kilometre
hız yapabilecek.
Masaj koltugu: Bu koltukla masaj yap-
mak için bir başkasına gereksinim duyul-
muyor. Koltuğa oturup küçük kumanda
aygıtmın istediğiniz masaj türünü ve sü-
resini belirleyen düğmesine basmak ye-
terJL
Ekmek hruu: Bu alet ile herkes evinin
fınncısı oluyor. Unu, sütü, suyu, yağı,
tuzu belirtilen miktarlarda fınna koyup,
başla düğmesine basınca 4 saat içinde ek-
mek hazırlanıyor.
Elektrikli elbûe: Elektrikli battaniye-
lerden sonra çıkan bu elbiselerinfişipri-
ze takıüyor ve ısınmaya başhyor. Isının
miktan kullanıcı tarafından ayarlanıyor.
Stree atma aleti |Relaxı»): İşik sinyal-
leri ve belli frekanslardaki ses dalgalany-
la stresli kişiyi rahatlatıyor. Günümüz-
de en çok ihtiyaç duyulan aletlerden biri
olan bu alet ile kişi frekanslan aldığı an-
da, bilinçaltına gizlenmiş düşünceler or-
taya çıkarak bilinçaltının genel potansi-
yeline erişiyor.
30yıl çalışan
saat
Quartz Eternel, ne pili ne de
kurma mekanizması olan bir
saat. Bu saat, ışık ve ısı ile 10
bin kez yeniden dolabilen lit-
yumdan minik bir akü içeriyor
ve bu akü 30 yıl boyunca çalı-
şabiliyor. Çapı 19 mm olan
akü, küçültülmüş voltaik hüc-
relerden oluşuyor. Akü, saa-
tin kadramnm uzerinde altı
küçük pencereyle tayfın ısıl ve
ışıl ışınlarını, çok zayıf olan-
ları da dahil olmak üzere ya-
kalıyor. Fiyatı 200-450 Fransız
Frangı arasında değişiyor.
Sahtonliğe karşı
renksiz mürekkep
Banka çekleri, posta çekleri, biletler, vb. sah-
tecilik tehlikesiyle her zaman karşı karşıyadır. İn-
giliz firması Wiggins Teape Fine Papers firma-
sı, bu sorunu çözmek amaayla bir güvenlik mü-
rekkep sistemi geliştirdi. Geliştirme cahşmalan
on yıl süren Stamp Pad IV sisteminde, birbirle-
riyle kanştırıldıklan zaman siyah renk veren iki
renksiz mürekkep kullanılıyor.
İlk renksiz mürekkep, imalat süreci sırasında
kâğıdın içine yerleştirihyor. Daha sonra belge
bankaya, mağazaya, vb. verildiği zaman, görev-
li ikinci tür renksiz mürekkep ile belgeye damga
vuruyor. Damganın rengi siyaha dönüşürse, bel-
genin sahte olmadığı anlaşılıyor.
Stamp Pad IV sistemini geliştiren fırma, bel-
genin sahte olup olmadığını anlamak için bunu
ışığa tutmak yerine, damga \Tirup sınamanın çok
daha kolay olduğunu belirtiyor ve bu nedenle
renksiz mürekkep uygulamasının yaygınlaşmasını
umuyor.