Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 23 AĞUSTOS 1991
Aklını Başına Toplama..
MELİH CEVDET ANDAY
Klasik olmuş başyapıtlan yeniden okuma-
yı severim, eskiden ayırdma varmamış oldu-
ğum güzellikler, sorunlar, çelişkiler, gülen dü-
şünceler bulurum onlarda, birer hazine olduk-
larına inanırım.
Bugünlerde William Shakespeare'in Ham-
let'ini okudum yeniden; bir kitap ararken eli-
me geçti kitaphğımda, Doç. Dr. Bülent R.
Bozkurt'un çevirisi, 1982'de basılmış. Ünlü
"Var olmak, ya da olmamak" diye başlayan
tiraddaki,
Ölmek, uyumak - riiya gönnek belki.
dizesi durdurdu beni. Uyaıukhğı olmayarun
uykusu ve elbet rüyası olamaz diye düşün-
düm. Büytlk bir şairi mantıklı olmaya çağır-
mak degildi niyetim, şiirde her türlü mantı-
ğın geçerli olduğunu bilirim. Beni durduran,
bu dize ile Hamlet'in son sözünü, ölürken
söylediği sözü birarada düşünmek oldu. Ham-
let, dostu Horatio'ya vasiyetini bildirdikten
sonra şu sözü söyleyip ölür: "Sonrası
sessizük" (The rest in silence).
Demek ölüm, bir sessizliğe geçiştir, kor-
kunç olan da budur. Fakat oyunun başkişisi
Harnlet, bu sessizlikten değil de, rüya görmek-
ten korkmaktadır, öldükten sonra rüya gör-
mekten. Tiradın o dizesinden sonra dizeler ge-
liyor:
Evet, sonın da bu ya! Burada duraklanz
Öyle niyalar çıkabilir ki karşınuza çttnkü,
O öliim uykusunda,
Şu ölümlıi deriyi sıyınp attıgımızda üstü-
müzden!
Anladığıma göre, Hamlet, karabasanla ka-
nştırıyor rüyayı, ya da karabasanlı rüyalan
söylemek isiiyor: "öyle rüyalar çıkabilir ki
karşınuza...". Tüm rüyalar mı, yoksa rüya-
lann birtakımı mı?
For in that sleep of death what dreams may
come
Uyanması olmayan bir uykuda, ölüm uy-
kusunda belki de bütün rüyalar birer karaba-
sandır.
Shakespeare'in, rüyaları bunca ciddiye al-
masının nedeni, bir Yeniden Doğuş şairi ol-
masıdır. Sigmund Freud, "Rüyalar ve
Yorumları" adh yapıtında (Yılmaz Yayınla-
n - Şizen Üstün ve Galip Üstün) şöyle diyor:
"Bilim öncesi adını verebileceğimiz dönem-
de insanhk henüz rüyalannı yorumlamak ta-
sasında değildî. Uyanınca hatırda kalmış
olanlarsa, Tanrılar ya da şeytanlar gibi üstün
güçlerin iyi ya da kötü dilekli gösterileri sayı-
lıyordu. Bilimsel anlayışm kendini ortaya koy-
masıyla birlikte, bu ustaca bulunmuş mitoloji,
yerini ruhbilime bıraktı. Dolayısıyla, günü-
müzde artık, bilim adamlannın büyük bir ço-
ğunluğu, rüyarun, uyuyan kimsenin ruhsal et-
kinliğinin ürünü olduğunu kabul ediyor."
Bu sözler 1900 yılında yazılmıştı. Aradan
doksan yıl geçmesine karşın, bugün insanla-
nn çogu rüyalardan hayırlı ya da hayu-sız an-
lamlar çıkannak eğilimindedir. Rüya, yazgı-
mızı haber veren gizli bir mediadır sanki. Gü-
cünü nerden alıyor bu media? Belki de Tan-
n'dan. Mistikliği oradan kaynaklanıyor. Uya-
nık iken görmediğimiz şeyler ve biçimlerle
karşüaşıyoruz rüyalannuzda. Bunu nasıl acık-
lamalı?
Gene Freud'a başvuracağız. Bu büyük bil-
gine göre rüyalann iki içeriği vardır: Açık içe-
rik ve kapalı içerik. Birinciler, doğrudan doğ-
ruya büinçli ruhsal yaşamuruzdan alınmış kâ-
rusını veren açık ve usa uygun rüyalardır; ikin-
ci kümedeki ise bizi şaşkınlığa düşüren, çün-
kü kendimizde bu çeşitten tasalar bulamadı-
gımız rüyalar yer ahr.
Burada Freud'culuğu açıklamak değil niye-
tim. Rüya oluşumundaki anlayamadığım bir
yere gelmek istiyonım.
Rüyada bir "oyunlaştırma" tekniği yürür-
lüktedir. Birileri bir tiyatro gösterisine giriş-
mişler gibi. Bize başka yerleri gösteriyorlar,
ama gizlenerek, saklanarak. Şunu da unutma-
yalım: Bütün rüyalann özünde bir düşün (fi-
kir) vardır, ama somut biçimlerle (imgelerle)
temsil edilmektedir. Burada anılar büyük rol
oynamaktadır. "Rüyalanmızın bize sunduğu
hemen hemen bütün durumlar, bu etkileyici
anılann bazüarırun birtakım değişiklik ve ek-
lerle zengjnleştirilmiş kopyalanndan başka bir
şey değildir."
Evet, bir tiyatro oyununa, gerçeküstücü bir
şiire, ya da kübist bir ressamın yapıüna ben-
zeyen göstergeler bunlar. Şu sözleri de oku-
yalım: "Bütün bunlann rüya haline gelmesi
için de ilkin rüya malzemesinin bir baskı al-
tında bulunması gerekir. Bunun sonucu ola-
rak da önce bu malzeme yoğunlaşır; sonra da
iç unsurları parçalara ayrüır. Böylece sonsuz
bir biçimde parçalanmaya devam eden bu un-
surlar yani zeminler üstünde tekrar meydana
gelecek; sonunda da seçme etkinliği bu yeni
rüya malzemesinde somut bir biçimde temsi-
le elverişli bulmadığı her şeyi atacaktır."
Kübist sanatın tanımı ancak bu kadar gü-
zel yapüabüir. Bu konuya biraz sonra gene ge-
leceğiz. Amacımı yakalamış bulunduğum için
hemen söyleyeyim; tiyatro, gerçeküstücü bir
şiir, kübist bir resim beni şaşırtmaz, anlanm
onlan, estetik bir tat alınm onlardan, fakat...
Fakat bilinçaltımın uykumda bana neden bu
oyunları oynadığım anlayamıyorum.
Bu sorunu nasıl çözeceğiz?
Freud'un şu sözü bize bir kapı açıyor: "Bu-
rada, uyanıkhk durumundaki anlatım araç-
larının, rüyarun anlatım araçlanna oranla ne
kadar kısıtlı olduğuna dikkat edelim." Demek
bilinçaltımızın anlatım dili, uyanık iken kul-
landığımız dilden çok daha zengindir. Biz o
dile rüyalarımızda kavuşuyor, fakat uyanın-
ca onu akhmızla saçma buluyoruz. Böyle bir
akla başkaldırmak gerekmez mi?
Işte modern sanatları anlamanın anahtan-
m bulduk sanıyorum. Bunlar akla başkaldır-
mışlar ve rüyalara sığınrruşlardır. 1924 yılın-
da Andree Breton tarafından tanımlanan şi-
ir, edebiyat ve sanat akımı gerçeküstücülük,
bilinçdışımn boşalması tekniğini bir yöntem
olarak kullandı. Gerçeküstücülük rüyanın, iç-
güdünün, başkaldırmanın üstün bir güç oldu-
ğunu ileri surdü. Bu akımın içinde, inançla-
nna sonuna dek bağlı kalan Dali'nin resim-
leri rüvalara, giderek korkulu rüyalara ben-
zer; bir rastlantı değildir bu.
Yukanda rüya kurucusunun, ayık iken ta-
nıdığımız nesneleri bozup parçaladığından,
sonra bu nesnelerle yeni bir bütün oluşturdu-
ğundan sözetmiştik. Burada dile getirilen be-
timleme, "Kübizm" adı verilmiş olan sana-
tın yaratma yönteminden başka bir şey değil-
dir. Kübist sanatçı nesneyi parçalar, sonra da
o parçalan yeni bir düzende biraraya getirir.
Sanat felsefecimiz sayın tsmail Tunalı, bun-
lardan ilkini, doğa biçimlerinin analizine da-
yandığı için analitik kübizm diye adlandırır;
öbürü ise salt duşunsel elemanların sentezine
dayanduğı için sentetik knbizm'dir.
Sayın Tunalı, analitik kübizm için başta
şunlan söylüyor: "Analitik kübizmin çıkış
noktası doğadır. Ama bütünselliği içindeki
doğa değil de, salt bir elemanlar varhğı olan
doğa. Alışılmış deyimi ile söylersek, yaalrruş
bir kitap olarak değil de, bir sözlük olarak do-
ğa. Bu anlamda, kübist için doğa bütünsel-
likten yoksun, bölük pörçük olan bir varhk-
tır."
Bu sözleri rüyalann tanımı olarak da oku-
yabüirsiniz.
Şimdi de sentetik kübizm konusuna bir göz
atalım:
"Sentetik kübizm, konstruktiv elemanlann
büieştirilmesinden oluşur ve hareket olarak
da 1911-14 yülannı kapsar. Bu konstruktiv
elemanlar artık, doğa elemanlan değildir, ter-
sine düşünsel-soyut elemanlar, geometrik ele-
manlardır."
Bu da öyle, bu da bir rüya tanımı.
Size bir rüyamı anlatacaktım, ama yer kal-
madı. İyisi mi, bir deli hikâyesi anlatayım:
Delinin biri, akıl hastahanesinde, öteki de-
liye demiş ki:
— Dün gece seni rüyamda gördüm.
öteki deli;
— Ben seni görmedim, demiş.
Burada bizi güldüren, ikinci delinin mekftn
hakkındaki uyumsuz anlayışıdır. Rüyadaki
mekânla, yeryüzündeki mekânı aynı sayıyor.
Gülecek ne var bunda? Hamlet, babasırun ha-
yaletini gördü.. buna şaşıyor muyuz?
Akhmızı başımıza toplamayalım.
PENCERE
Öz ve Biçim...
ARADABIR
MAHMUT TOLON Doktor
Güç Gösterisi.••
Türk ordusu Irak'a girdi. Demirel bu "operasyonu" küçüm-
seyen bir tavır takındı. Takındı diye epeyce eleştiri aldı. DYP
sözcüleri harekâtı destekleyen demeçler yayımladılar.
Sınır harekâtı başarılı oldu dendi. Buna karşın örneğin Al-
manya son derece olumsuz bir tavır ortaya koydu. TRT'de.
Irak'ta PKK kamplarında bulunan silah ve cephanelikler gös-
terildi. Yavaş yavaş duz bir vatandaş oiarak olayın bir savaş
boyutuna geldiğıni algıladım. "Harekâtın sonuna geldik, is-
tediğimizi elde ettik" gibi demeçler Türk basınında sıklas-
mış iken.. PKK Türk erlerini Türk basınına gösterdı: "Bakm
bütün bu bombalamalara rağmen bu erier bizim elimizde,
uygun gordüğümüz zaman geri vereceğiz" dercesine!..
Birçok şeyi tam olarak anlamak galiba ışin içinde otunsa
bile mümkün değil. Gazetelerden olayları izlerken okuyucu-
nun sık sık kafası karışabilir. PKK ve sınır ötesi harekât ola>-
yında da benim kafam iyice karıştı... Alman turistler kaçırılı-
yor ve bir sürü harekât yapıldıktan sonra Türkiye'de salıveri-
liyoıiar. Yapılan harekât dolayısıyla mı salındılar. Talabani ile
temaslar sonucu mu? Talabani bu arada istanbul'da böbrek-
taşı düşürüyor... Yoksa PKK bir mesaj mı veriyor bu Alman
turistlerin salıverilmesıyle? "Bakın Türkiye içinde biz kaçırı-
yoruz ve onlar bulamıyorlar" dercesine!..
Gazetelerden okuyoruz "Kaçırılan Alman turistler Ermeni
asıllılar" diye. Acaba oyunlann içinde başka oyunlar mı var?
Almanya bu turistlen almak üzere hava kuvvetlerinin bir uça-
ğını gönderiyor! Niçin AJman Hava Kuvvetleri'nin uçağı? Aca-
ba Almanlar da arabesk bir mesaj mı vermek istiyorlar ken-
di kamuoylanna "bakın, bizim hava kuvvetlerimiz her yerde
hazır ve nazır" diye? Bizden, bir Alman ordusunun uçağı-
nın izin alması gerekmez mi? Niçin bir Türk uçağı bu turist-
leri geri götüremiyor?
Kürtler konusu Türk basınında yeterince tartışılıyor mu? Ba-
tı'da Kürtlerin sesinin çok yüksek çıktığı muhakkak. Kürtler
özerklik mi istiyorlar? Bu bir savaş mı? Politikacılann susa-
rak bu konuyu sonuca götüremeyecekleri artık görülüyor. Her
partinin de aynı ulusal görüş çevresinde birleşmeleri, daha
ne kadar sürecek?
PKK'nın bölücü terör uygulamaları daha ne kadar sürebi-
lecek? PKK harfleri her gazetemızde... Bu harflerin hangi söz-
cükterin kısaltması olduğunu Türk basınında adları geçen on
dokuz gazeteci, TRT mensubu, hekim ve politikacıya sordum,
hiçbiri bilmiyordu. Birisi bu sözcükleri Ahmet Altan'ın bildi-
ğini söyledi. Telefon ettim: Partiya Kerkeria Kurdistan (Kür-
distan Işçi Partisi) demekmiş, bu vesile ile ben de öğrendim.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri zaman zaman artan bir ra-
hatsızlıktır ortada. Bu terorizm böyle devam edemez. Kaç kişi
daha ölecek?
Kaç kişinin anadili Kürtçe? Kaç kişi hiç Türkçe bilmiyor
Türkiye'de? Kaç kişi Türkiye'den kopmak istiyor ve kaç kişi
iki dilli bir toplum istiyor? Türkiye'de kaç kişi ne pahasına olur-
sa olsun Kürtler ile birlikte yaşamak istemiyor? Bu soruların
yanıtları araştırılsa somut sayılar ve istekler ortaya dökülse
ve tartışılsa, her parti büinçli çözüm önerilerini üretse. Seç-
menler de bu bilgiler ışığında seçeceği partinin tavrını bil-
se... Çok hayalperest düşünceler mi bunlar acaba?
Bu konuda, Batı ülkelerinde Türkiye aleyhine bir kamuo-
yu oluştu. Türkiye'de aydınlar daha fazla demokrasi ile bu
sorunların çözülebileceği yönünde bir bildiri hazıriadılar.
Demokrasi bir ülkü (ideal) ki hiçbir zaman erişilemiyor. Yo-
ğun çabalar ile bu ülküye yaklaşılabiliyor. Bu yaklaşma sıra-
sında "en demokratik" diye geçinen arabesk bir caka ile Al-
man Hava Kuvvetleri, uçağmı vatandaşlarını almak için gön-
deriyor.. Sanki Mogadişu'dan halkını kurtarıyor. DerSpiegel
dergisi geleneksel bir şekilde tarafgir yayınını sürdürüyor. In-
sanın kafası iyice karışıyor.
BAŞSAĞUĞI
Cumhuriyet gazetesınin Başyazan, değerlı duşun, politika ve
sanat adamı
NADİR NADf nin
ölumunden buyuk bir uzuntu duydum.
Ataturk ilke ve devnmlerinin yılmaz savunucusu, demokrasi
ve çağdaş uygarlık düzeyimızin ödunsuz neferi, örnek
buyüğümuze Tanrı'dan rahraet, kederli ailesine, Cumhuriyet
gazetesi mensuplanna, Turk basınımızın değerlı üyelerine
başsağlığı diliyorum.
Dr. İHSAN YALÇIN
SARIYER BELEDhE BAŞKAM
Ataturk devrimlerinin ve demokrasi savaşımının ödünsüz
savunucusu, değerli insan
NADİR NADryi
yitirmenin ürûmüsdriû"yaşıyoruz; Bâşte Cumhafiyet
gazetesi çalışanları olmak üzere,.aıJes^£.,ve tuıç< _ _
sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. •«'"'*
ERSİIN ATLI '"'"''"*'*
HÜSEYtN CAHİT EKER
RECAİ ATALAY
Yazar
aydın
düşünce adamı
sanatçı
insan
NADİR NADfyi
kaybetmenin acısı içindeyiz.
BEYOĞLU SİNEMASI
VEFAT
Nimet Decan'm sevgili eşi, Nedret ve Nükhet'in
babası, Başak ve Tunç'un dedesi, Ülkü Ötügen'in
dayısı, Ümmühan Günenç'in damadı, Bayramiç
eşrafından Helvacı Şenollar'ın bacanağı
* -AHMET K.DECAN
İİ' Ağustos 199'l ^arşamba günü Hakkın rahmetine
kavuşmuştur. 23.8.1991 cuma günü Bayramiç'te öğle
namazını müteakip toprağa verilecektir.
AİLESt
İki tarih var...
Birisi uygarlık tarihidir..
Öteki siyasal tarih..
Hem iç içedirler...
Hem dış dışa...
Geçmişten geleceğe savaşlar, iç savaşlar, fetihler, göçler,
işgaller direnişler, darbeler, kırımlar, soykırımlar, tehcirler,
ayaklanmalar, saltanatlar, anlaşmalar; ülkelerin, devietlerin,
ulusların, iktidarların, mezheplerin, partilerin çatışmaları ve
çakışmalan siyasal tarih...
Felsefe, bilim, sanat ve kültürün oluşumu, gelişimi, dönü-
şümü, zenginleşmesi, yaygınlaşması, yükselmesi uygaıiıkta-
rihi...
Aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşması uygarlık
tarihinde insana dönük gelişmenin son aşaması.
Yeniden doğuş...
Reform...
Aydınlanma...
Uygarlık tarihinde kerterizini bulamayan bir baktş açtsı, si-
yasal tarihin sığ havuzunda kulaç atmakla yetinecektir.
Siyasal tarihin S'sinde kalan, sığlaşır; uygarlık tarihinin
U'su, ufuk genişliğini simgeter. Eğer siyasal tarihe yaklaşım,
uygarlığın temel değer yargılarını gözardı ediyorsa gerçeği
ne ölçüde dile getirebilir? ^
Bugün Cezayir'deki sorun ne?
Aşağı yukarı Islam Ortaçağını yırtamamış bütün ülkelerin
dün ve bugün karşısına çıkan, kiminde de yarın gündeme
girmeye hazırtanan sorun şudur: Seçim sandığından çıkan
şeriatçı partinin iktidara yerleşmesiyie oluşacak rejime de-
mokrasi denebilir mi?
Ya da bu soruyu daha somuta dönüştürmek için diyebili-
riz ki:
İnsan Haklari ve Temel Özgürlükler Bildirgesi'ni özümse-
yebilecek bir düzeye gelmemiş toplumda, yalnız genel se-
çimle demokrasi gerçekleşebilir mi?
Beğenmeyenler için soruyu daha da çarpıcı bir biçime so-
kabiliriz:
— Kadını ikinci sınıf insan sayan bir düzende demokrasi
vardır denilebilir mi?
Soruları "evet" ya da "hayır" diye yanıtlamadan önce altı
çizilecek gerçek şudur: 21'inci yüzyıla 9 kala İslam dünya
sındaki hiçbir ülkede Batı'daki anlamında bir demokrasi iş
lerlik kazanamamıştır. Demokrasi yolunda Türkiye en önde
görünüyor.
Neden?
1923 Devrimi demokrasinin yollarını -kimi zaman tepeden
inme yöntemlerle- açmıştır. Hukuk devrimi, kadın hakları, la-
iklik, öğretim biriiği devrimi, üniversite reformuyia sağlanan-
ların üstünde yükselmiştir çok partili rejim..
Soru:
— Antidemokratik bir yöntemin demokratik içeriği olabilir
mi? Biçim ve öz bir bütün değil midir? Bugün Cezayir'deki
ordu müdahalesi şeriat düzeninin ülkede egemenleşmesini
engelliyor. Peki bu gerekçeyle de olsa bir askeri yönetim hoş-
görülebilir mi?
Türkiye için bu soru gerilerde kalmış görünüyor; Anadolu
halkı demokrasiyi aşağıdan yukanya doğru kurup oluştura-
cak, savunup koruyabilecek bir uygarlık düzeyine varmış sa-
yılabilir.
Ya Iran'da? Katar'da? Kuveyt'te?
Suudi Arabistan'da veya Cezayir'de laikliği siyasette tek
partili düzene dönüştürecek bir rejim, biçim bakımından an-
tidemokratik olsa da öz ya da içerik bakımından demokratik
sayılmaz mı?
Uygarlık tarihiyle siyasal tarihin iç içe geçtıği zaman dilim-
lerinde kimi sorunlar sarmallaşır. Hem günümüze hem geç-
mişimize bakarken ortaya çıkan tartışmaların çoğu, bu sar-
mala dolandığından kördövüşüne dönüşüyor. Gerçek şu ki
toplum ve devlet yaşarrunda laikleşememtş islam ülkelerin-
de salt sandığa dayanan rejimin adı demokrasi olamaz. San:
dıktan Ötede koşulları da var demokrasinin. ' ^
O koşulları anlayabilmek için uygarlık tarihinin öğretme-
nine kulak vermek zorundayız.
A R E L İ K
BULAŞIKMAKİMSİ'NDEN
KAYIP
ARANIYOR
Oğlum
Halife KUŞDOĞAN
3 aydır kayıptır. Kendisinden
hiçbir haber alamıyoruz.
Babra:
MUSTAFA KUŞDOĞAN
Bicirköyü /MALATYA
NMMA
Y A ZS N U
U R P R İ Z İ
0*UN
İSTDİ 170 BUIAŞIK MAKİHSSİ
i. StÇfHtK
PtŞlNAT+srAKStr
nŞlNÂT Vt TAKSİT TOPIAM flYM
697.000 4.122.000
ıı.stçtNnc
PtfİNAT*l0VUCSlT
MflNÂJ Vt VkKSlT TOnAM FİYAT
430.000 4.730.000
Demokrasimizin ve laikliğin yılmaz
savunucusu
NADİR
NADİ'yi
kaybettik.
Tüm demokrasi güçlerine başsağlığı
dilerim.
DR. GÜRBÜZ ÇAPAN
ESENYURT BELEDİYE BAŞKAM
Işte size birArçelik Bulaşık Makinesi
sahibi olmak için kaçırılmayacak
bir imkân daha!
Şimdi Arçelik Bulaşık Makinesi tüm
Arçelik Yetkili Satıcılarında
taksitle... Ve hemen teslim.
Ödeme için 2 seçeneğiniz var!
İkisi de kesenize uygun,
harika taksitlerle!
BUGÜN GELİN.
BUGÜN YARARLANIN.
Unutmayın! Arçelik'in gerçek
SOREN ERİKSEN - SAKSAFON
ÖHDER FOCAN - GITAR
İLKİN OENİZ - BAS
SEÜM SELÇUK • DAVUL
PTESI
JAMSESSİON
(MUZIK UCRETl AUNMAYACAKTlRı
Açılıs I?
1
KaMnısOI'
ARNAVUTKOY DERESİ SOKAK NO
ARNAVUTKOY Rej: 163 05 78
GAZETECİ
Moda, Acıbadem
civarında ufak
kaloriferli ev arıyor.
512 05 05 / 449
SAHIBINDEN
SATILIK DAİRE
Acıbadem Basın Sıtesi'nde
merkezi sistem kaloriferli,
hidroforlu 100 m
2
daire
satılıkttr.
Tel: 325 84 25
(20.00)'den sonra
ve yaygın servis teşkilatı satıştan
İaryıllar sonra bile hizmetinizdedir.
RESİM ve HEYKEL
MÜZELERİ DERNEĞI
GUNÜMÜZ SANATÇILARI
12. İSTANBUL SERGİSİ
5 Temmuz-24 Ağustos
Oslmjtııhct Sırıyı Hartktt Kotkğ
3 Eylül-30 Eylül
Kadıkty Kııltur ve SmH Markui
DERS VERİLtR
Ortaokul, lise ve
ÖSS-ÖYS'ye hazırlık için
MATEMATtK
dersi verilir.
Tel: 326 18 62
Nüfus cüzdanımı, Doktorluk
kimlık kanıraı, Askeri kimlik
kartımı, Ehliyetimi kaybettim.
Hukümsüzdür.
PAKtZE KIRDEMtR