15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/4 21 AĞUSTOS 1991 Başyazarlıktayarımyüzyülıkbirheyecanı taze tutmak Nadir Nadi'nin Cumhuriyet'teki ilk başyazm 1 Nisan 1936'da yayımlanmıştı. Arkadaşımız Ali Sirmen'in, başyazarlığının 50. yıldönümu olan 1986 yılında Nadir Nadi ile yaptığı söyleşiyi sunuyoruz: Yıllar önce bir gun tlhan Selçuk, 'Yazarlık bir maratondur' demış ve Nadir Nadi'yi örnek gös- termişti. Nadir Nadı, o zamanlar, yazarlık yaşa- nunın otuz kusuruncu yılını yaşamaktaydı. Bu hafta ise başyazarbğının (gazetecilik ve yazarb- ğı daha eskılere dayanıyor) ellinci yıldönumünü kutladık. Bir gazetenin elli yı] başyazarlığını sur- dürmek ulkemizde olduğu kadar, dünyada da bir rekordur sanınm. Bûylesine bir olayı yaşayan, böylesıne bir maratonu hâlâ surduren bir kışi ne- ler hissederdi acaba? "Söylemesi çok guç. Ellı yıl olmuş ilk yanm çı- kalı. Bende çok garip duygular uyandınyor. Ge- riye dönüp baktığımda öyle anlanm var ki yüz- yıllardan beri yazıyormuşum gıbi bir his duyu- yorum. Fakat bazen de çok defa yazı masamın basına oturduğum zaman, sanki dun başlamış gi- bi oluyorum ve buyıik bir heyecanla, zevkle ka- leme sanlıyorum" — Siz baba ogul başyazardınız. Babanız, Cum- nuriyet'in kunıcusu Yunus .Nadi ile birtikte baş- yazaruk yaptınız. Baba ogul iiişkisi dışında Yu- nus Nadi Bey'in size karşı bir yazar olarak dav- ranışı nasıldı? "Babam bana karşı son derece hoşgörüluydu. Çok demokratik ruhlu bir adamdı. Yazılarıma kansmazdı. Hatla o iJk yaamı bile önceden gör- memişti. Hiçbir yazımı "Bugün ne yazdın? Ya- nn ne çıkacak" diye kontrole almazdı. Ben de aynı prensibi uygulamışımdır arkadaşlanma; on- lara, "Ne yazdın? Neyazacaksm?" diye sormam. Babam da bana sormazdı. Bu da bana hem bü- yük bir özgurluk, hem de buyuk bir sorumluluk duygusu verirdı;' — Sizin elli yıllık başyazarlık yaşamınızdaki ana ilkeleriniz neter olmuştur? "Benim elli yıllık başyazarlık hayatımda ana ilkelerim, daima gerçeklen öğrenmeye çahşmak, objektif olmak ve bunu halka olduğu gibi anlat- mak. Tabiı Atatürk'e bağlı kalmak. Bu bemm gerçekçiliğımin ifadesidır. Ataturk'ün, ulkenın gı- dişını çok iyi görduğune, Ataturk devrimlerinin ülkemiz için çok önemli, yararlı olduğuna inan- mışımdır hep. Bazılan, bu devrım sözcuğunden nedense tedirgin oluyorlar. Bence Atatürk dev- rimlerinin Fransız devriminden, buyuk devrim- lerden bir farkı yoktur. Aynı, paraleldedır bun- lar ve amacı Turk halkını daha iyi yaşatmak, ca- ğın gerçeklerinin ve gereklerinin daha iyi kavran- masını ve ona göre davranılmasını sağlamaktır. Ne yazık ki kanımca bunların hepsı yıkıldı. Or- tada kala kala bır tek Cumhuriyet gazetesı kaldı" — Peki efendim, Ataturk devrimleriıte baglı- lık. yaşamınızın temel ilkelerinden biri oldugu haide, bir kitabınızın başlığı "Ben Ataturkçu De- gilim.." "O bir tepkı. Gerçek AtatUrkçuluğün o olma- dığını anlatmak istedim. Demek ıstedım ki, eğer Atatürkçüluk o ıse ben Ataturkçu değılim." ' — Evet, konıı kitaptan açılmışken.. Siz baş- yazarlığınızın yanı sıra "çok satan" bir yazarsı- nız. Bu kitaplannız arasında tercih vapmak ge- rekse, hangisini yeglerdiniz? "Doğrusu ben ilk kıtabımı "Sokakta Guriiltü Var"ı çok severim. Tabiı bu kışısel bir tercih olu- yorT — Şimdi 'Dostum Mozart'a deginmek istiyo- rum. Dostum Mozart aylardır en çok satan ki- taplar listesinin üst sıralanndan inmiyor ve üç ay gibi kısa bir surede 4. baskısını yaptı. Hatta bel- ld de ulkemizde amator bir müzikçi olarak "çok satarlar listesi"ne ginniş ilk miizik kitabı oldu. Müzikle Ugiii bir yapıtıo böylesine ilgi gormesi sizi şaşırtmadı mı? "Çok şaşırttı ve çok da sevindirdi. Çünku ben Atatürk'ün ölümunden sonra evrensel müziğin gelişmesinin de çelmelendiğini göriiyonım. Kırk yıla yakın bir suredir evrensel muziğe karşı müt- hiş bir baskı var. O nedenle, ilk baskı için bile, acaba satar mı diye düşunuyordum. İlk baskı bir ay içinde bitince doğrusu çok sevindim. Kitap- tan fazla memnun değılim. Çunku daha îyi ya- zabilirdim. Bir de ne yazık ki çok baskı yanlışla- n oldu. Son baskılarda duzeltmeye çalıştım. Ki- tabın bu kadar çok satması, bunca baskıya, bun- ca gericiliğe rağmen evrensel müzığe, evrensel ah- laka, evrensel değerlere bağlı bir akımın var ol- masını göstermesı bakımından beni sevindirdi. Zaten bu gelişme de engellenemez..:' Nadir Nadi'nin elli yıllık başyazarhk yaşamı bir süru ilginç olayla dolu. Bunlann onemÛ bır bölümü kitaplarında da yer alıyor. Ama yine de insan, o çok kalıplaşmış soruyu, "Meslek yasa- mımnn şu aada aklımza geien ilginç bir olayını anlatır mısuuz" sorusunu sormadan edemiyor Güluyor Nadir Bey ve anlatıyor: "Bır defa tek partı dönemınde Sayın Refîk Sa>- dam bir basın toplantısı yapmıstı. Oraya aslın- da babamın gitmesi gerekirdi. Ama babam has- taydı galiba, beni gönderdi. Üstatlann hepsi ora- daydıiar. Hüseyin Cabit Bey, Falib Rıfkı Bey, Necmettin Sadak Bey... Başbakan bize direktif verircesıne, 'Şöyle yazın.. boyle yazın' diyor, ne- redeyse dikte edecek. Ben de bu dunıma sinir- lendim, sıkıldım... Saydam sözlerıni bitirdikten sonra, 'Anladınız mı' diye sordu. Benim de te- pem attı ve gayet imah bır mimikle, 'Anladık' de- dim. Ben bunu söyleyince ustat sınirlendi ve 'Pe- ki, söyle bakayun, yann ne yazacaksın?' dedi. Bu da beni busbutun sinırlendırdı ve ben de, 'Onu çıktıgı zaman okursunuz' dedim. Bunun üzeri- ne etraftan bır heyecan dalgası geçti. 'Ne olacak acaba şimdi?' diye. Ama Refik Saydam işi şaka- ya boğdu... 'Siz gazeteciler böylesiniz, birbirini- a kıskanırsınız. Birisi fikirierinizi almasın diye de önceden acıklamazsınız' diyerek geçıştırdı." — Sizin başyazarhk yaşamınız Atatürk devrin- den başlayıp gıinümuze uzanırken, Cınnhurijet tarihimizin bıitün dönemlerini de kapsıyor. Bun- lar içinde gazeteoin en çok kapatıldıgı ve sizin de hapis tehdidi>le karşüaştığınız donem han- gisiydi? "1980 sonrası donemı. Hapis tehlikesiyle de yı- ne bu dönemde karşı karşıya geldim. Yıllar önce çıkmış kitaplarımdan birinde de yayımlanmış bir yazımı bir İcez daha yayımladığım için açılan da- vada üç ay hapis cezasına çarptınldım. O gun- lerde altı aydan kısa sureli hapis cezalannın tem- yizi yoktu. Daha dofrusu yalnız komutan tem- yiz edebiliyordu. Sayın komutan Saltık da bu hakkını kulJanmadı. Eğer daha sonra Milli Sa- vunma Bakaru bu hakkı kullanmasaydı, ben hap- se girecektim. Sonradan bu hakkı kullandılar. Dun ve bugun: Nadir Nadi, 1984'te Cumhuriyet'in yeni binasıun balkonunda: geri planda. eski Cumburiyet binası. (Fotograf: ERGUN ÇACATAY) 'Masamm başına oturduğumda dün başlamış i oluyorum' Bunu da ben kendi gucumJe sağladım. Herhal- de sayın yöneticiler, yaşh bir adamın hapse gır- mesinde kendilerince sakınca görmuş olmalılar kı temyiz hakkı sonunda kullanıldı." — İlk yazınızın çıktığı elH yıl öncesi yani 1 Ni- san 1936 ile 1 Nisan 1986 Türkiyesi'ni karşılaş- tırabilir misiniz? "O zaman başımızda Ataturk vardı. Ben va- tandaşlarımızın çoğunluğu gibi ona inanıyordum, ona bağlı idim... Bir anımı anlatayım: Biz Kur- tuluş Savaşı'na ba$lamak uzere, Bursa'dan An- kara'ya atlı arabayla gidiyorduk. Bızun arkamız- dan da bizden hemen sonra da Yunan Bursa'ya girdı. Bız ıse giderkeri, her seye rağmen zafere gi- diyoruz havası ıçindeydik. O zamankı haleti ru- hiyem buydu. Biz bu adamla her şeyi yaparız, her zorluğu yeneriz şeklindeydi. O zaman son dere- cede iyımserdim ülke için." — Ya bugün? "Bugun ne yazık ki çok üzücü bir dunımda- yız. Ülke açısından geçici olmasını temenni ede- nm." N.Nadi, Başyazan Yd 1936 — Evet, son zamanlardaki bazı yazılannızda olduğu gibi 1 Nisan 1986 gunku sunuş yazınız- da da bir karamsarlık göruluyor. Bu karamsar- lık nereden kaynaklanıyor? "Belki de benim yapımdan geliyor. Elli yıl bir ınsanın yaşamında önemli bir zamandır. Fakat ulke için pek o kadar önemli değıldir. Bende, bir adım ileri gitmedik gibi bir duygu uyaruyorsa, za- man zaman bu belki de benim acelecıliğimden- dir. İnsan hayatta başladığı bir ışin geliştiğini, so- nuca erdiğıni görmek ıster. Toplumun ne kadar mesafe aldığını görmek ister. Belki de ondan kay- nakJanjyordurf' — Genel Yayın Mudünımtiz Hasan Cemal, "Yanm Yüzyıla Atılan Adım" başlıklı ynzısında sizin, "Evet hazin bir yazgı, ne yaparsınız ki ha- zinligi ölçüsünde gerçek..." di>en sunuş jazınız- daki kötümser havaya şu yanıtı veriyordu: "Bu yargınıza katdamıyorum, çünkü Atatürk ilkele- ri ışıgında ça|daş uygarlık ve demokrasi için ver- diginiz guzel ve haklı mucadele sonuçsuz kalma- mıştır. Siyasetin donemsel gelgitleri bu olguyu ke- sinlikle degiştiremez. Bundan emin olabilirsiniz. Yanm yüzyıla varan başyazarlığıyla daha guzel ve daba mutlu bir Türkiye için kavga veren Na- dir Nadi.." diye devam ediyor. Şimdi sormak is- ü'yorum: Siz yanm yuzyda varan başyazariıguuz- da daha guzel ve daha mutlu bir Turkiye için miı- cadele verirken, gerçekten Türkiye'nin kazanım- lannı savunacak insanlann yetişmesine katkıda bulunduğunuz duygusuna kapılmadımz mı hiç? "Ben bırşe> yaptım oldu gıbı davranıp 'Evet, benim de katkım var' demeye kalkarsam, gunun birinde yöneMci olacağım diye ortaya çıkmak ih- timali var demektır. O yüzden böyle bir şey söy- leyemeyecegim, fakat olmuş olmasını isterün. Ben de o niyetle yazdım. lyiye ve ileri gidişimize kat- kısı olsun diye yazdım. Ama sonuçta, 'Evet, başardım' ya da 'Başaramadım' diye bir şey söy- leyemem..;* Bunlan söylerken Nadir Nadi'nin gözlerinin içi guluyordu. Sanki "Benim gibi doğuştan al- çakgönullü bir adama bojle bir soru sordugun- da ne yanıt alacagını sanıyorsun ki?" diyordu. Onun içm de ben bu sonuncu soruyu siz okur- lara soruyorum: — Evet, bu konuda sizler ne duşunuyorsonuz? Arka tedir. Ve artık, bugüne kadar ihtnal ettiğimiz içtimaî bir me- sele üzerinde ciddî olarak ca- lışmak zamanı geuniştir. İşçi meseiesinden bahset- mek istiyorum. Türkiye'de bir işçi meselesi var mıdır? İşçi kelimesini "ekmeğini gunu gunune kazanan adam" manasına aiırsak Türkiye'de yalnız şu itibarla bir işçi me- selesi olduğunu görüruz: Bu- gun bu adamlann hayatlan >e istikballeri Allahın inayetine bırakılmış bir haldedir. Koylıi eker biçer, elde ettiği mahsulu satar. O artık bir se- ne rahattır. Memur sigorta edilmiştir. trad sahibinin hali malûm. Fakat işçi? Bugun çauşan, kendisini ve çolugunu çocugunu banndıra- oilen bir adam, ertesi akşam evine bir kilo ekmekle dönebi- leceginden emin midir? Herhangi bir kaza netice- sinde öliirse, kendilerine miras olarak ancak dunden kalan yanm tencere patates bıraktı- ğı kansı ve çocukian ne yapa- caklar? Ya ölmez de sadece çalısa- mıvacak bir hale gelirse? Içlerinde bir de köturiim bnlunan aileji kim oesliyecek? Dahası var: tş saatlerinin tahdidi, ka- dınlann çalıştınlması şekli, çocuk doğuracak olan işçi ka- dının vaziyeti, işten çıkanlan- lann yevmiyesi... Bugüne kadar kanunî bir şekle sokulmamış olan bu iç- timaî mevzuun ehemrniyeti bence işçi adedinin çoğalma- sına bağlı degildir. Vfesele bir kemiyet meselesi değil, daha ziyade bir keyfiyet meselesidir. Bazı muesseselerimizin işçi- lere yardım için kendiliklerin- den bir takım usuller tuttuk- lannı işitiyoruz. Bu, takdir edilecek bir bareket olmakla beraber çok iptidaidir. Vatan- daşlann istikballerini, rahat nefes almalannı patronlann keyfine bırakamayız. Bu toprağın çocuklannı "yann ne olacağım?" endişe- si içinde kıvrandırmak onlan burada yabancı tutmaya ben- zer. *** Başka memleketlerde işçi meselesi, uzun senelerden be- uğraşılmış, şu ve- ya bu şekilde bir neticeye bag- lanmış bir haldedir. Fransa'da 1848 ihtilâlinden sonra kabul edilen (kazaya karşı sigorta) kanunu, işçiyi kâfi derecede himaye etmedigi için sonrala- n degiştirilmis, 1885'te oldu* ça iyi bir şekie sokulmuştur. Almanya'da 1881'de Bis- mark'ın teşebbusile kabul edi- len (ağır sanayide çaiışan işçi- lerin kazaya karşı sigortası) kanunu, daha sonralan bu memlekette yapılan içtimaî yardım sistemlerinin temelini teşkil ediyordu. Ingiltere'de, ondokuzuncu asnn ortalannda tatbik edil- mege başlanan sigorta sistemi gene 1881'de daha mükemmel hale getirilmiştir. Isviçre 1877'de, ftalya 1883'te, Avusturya 1886'da ay- ni içtimaî raevzu üzerinde esaslı kararlar almışlardır. Şüphesiz ki bundan elli alt- mış sene evvel, sanayiin de iç- timaî hayatın da bugünku yüksek seviyeye varmaktan uzak bulunduğu zamanlarda yapılan ıslabat o zamandan beri çok değişti. Bugun, yukanda saydıgım bütun memleketlerde işçinin yannını koruyan, zamanın ica- batına uygun kanunlar var. Bugun Fransa'da herhangi bir sebebk işsiz kalan bir ame- le açlıktan olmek tehlikesine maruz degildir. Bugün İsviç- re'de bir saat fabrikasında ça- lışan bir amele patronun key- file dokuz saat, on saat iş ba- şında alıkonamaz. Ingiltere'de, bir kömür ma- deninde toprak altında ezilen bir madencinin çocukian so- kaga atılamaz. *** Biz de memleketimizde işçi meselesile uğraşıimasını, günü gününe yaşıyanlarımıza bir "yiınn" temin edUmesini isti- yoruz. Bundan beş altı sene evvel Meclise verilmiş olan iş kanunu projesinin ciddî ola- rak tetkik edilmesi ve memle- ketimizdeki içtimaî şartlara uygun bir şekilde hayatımıza katılması zamanı artık gelmiş- tir. Yannını endişe ile düsünen adam bugun eksik yasıyor sa- yıür. Içimizde böyleleri o kadar çok ki.. NADtR NADİ 64 ülın Ardından(Baftarafı Arka Sayfada) Fırka denemesi, Menemen olayı, yeniden tek parti yöne- timine dönüş, de\ letçilik ilke- sinin yürürlüğe konması, planlı ekonomiye geçiş, Ata- türk'ün ölümü. tkinci Dünya Savaşı ve sonucu, çok partili yaşamın ulkemizde uygulama- sı, 1950-1960 dönemi, 27 Ma- yıs ve onun getirdigi 1961 Anayasası, 10 yıllık özgürlük rejimi boyunca karşılaştığımız 22 Şubat, 21 Mayıs ayaklan- maları ve toplumsal ilerleyişi- mize bir sure mola verdiren 12 Mart Muhtırası, arkasından 1974 Kıbns çıkarması, Milli- yetçi Cephe dönemi, CHP hü- kümeti denemesi, AP azınlık hükümeti, 12 Eylül askeri mü- dahalesi, 27 Mayıs Anayasası- nın yünirlukten kaldınlması, 1982 Anayasası, yeniden çok partili rejime geçiş... Ammsayabildiğimiz kada- nyla yalmz satır başlannı sıra- ladığımız olaylar serisinin he- men yansına Cumhuriyet ga- zetesi, Türk basınının bir üyesi olarak tanık olmuş, sadece ta- nık olmakla kalmamış, ulusun ileri gidişinı durdurmak, geri çevirmek isteyen karanlık güç- lere karşı savaşmayı daima ka- çınılmaz bir gorev bilmistir. Düşünunüz ki gazetemizin >nyın yaşamına atıldığı yıl, yurdumuzda cumhuriyet söz- cnğune tahammul edemeyen, bu sözcuğü küfür sayan bir "alimler" kalabalığı yaşıyor ve halkı etkisi altında tutabiliyor- du. Bizim kuşak, çok partil/ yaşam dönemi boyunca d- cumhuriyeti ve Atatürkçülüğu savunmak uğruna az savaş vermemiş, az çile doldurma- mıştır. Görevimizi ne ölçüde başarabildik, bu konuda her- hangi bir değerledirmeye kal- kışmak bize düşmez. Biz ardk devrini tamamlamaya > uz tat- muş bir kuşağız. Bugün var- sak, yann yokuz. Başhca umu- dumuz bizim dönemde yetişen ve yetişmekte olan yeni kuşak- lann gerçek halk yonetimi de- mek olan cumburiyet ilkeleri- ni yurdumuzda daha saglam temellere dayama olanağını bulabilmeleridir. Bu konuda hiçbir engelden yıimayacaklanna inanıyoruz. Cumhuriyet gazetesi, taşıdı- gı adın gerçek anlamuu savun- mak goreviyle yayın hayatına atıldığı günden bu yana çaba harcamıştır. Hâlâ da harca- maktadır. Halkın halk tarafından halk için yonetimi ülkusüne Cum- huriyet ilk günü olduğu gib. bugün de aynı kıskanç ozenle bağlıdır. Kitni zaman zikzak- lar olsa da adım adım bu ul- küye yaklaştığımızın inancını yüreğimizde taşıyoruz. NADtR NADt Ozgürlüğe, çağdaşlığa N.Nadi çauşma odasında. Yıl 1984. (Fotograf: ARA GÜLER) (Baftarafı 1. Sayfada) Kummu'nu savunan ve 13 Ağustos 1961'de yayımlanan "Tuhaf Bir Tasarı" başlıklı yazısımn 23 Ocak 1983'te be- lıren yeni durumlar karşısın- da yeniden yayımlanması do- layısıyla 12 Eylül sıkıyöneti- minin 1 No'lu Mahkemesi'n- ce 2 ay 20 gün hapse mahkûm oldu. Temyiz hakkı yoktu. Karar kesinleşti. Fakar tam hapse girmeden ikı gün dnce MüJi Savunma Bakanı'nın son anda temyiz hakkını kullan- masıyla (ki bu hak yalnız sı- kıyönetim komutanı ve baka- na aitti) Yargıtay, kararı boz- du ve aklanmasına karar ver- dı. "Tuhaf Bir Tasarı" yazı- sı, "Ben Ataturkçu Değilim" adlı yapıtında vardır. Nadir Nadi, güzel Türkçemizi kul- lanmada usta bir yazar oldu- ğu gıbi özleşen dilimızın geliş- mesine, anlatım gücünün ye- ni olanaklar kazanmasına önemli katkılarda bulunmuş- tur. Atatürk ilke ve devrimle- rinin ödün vermez bir savu- nucusuydu. Hosgörü ve özgür düşunce içinde toplumcu gö- rüşten yanaydı. Ulusal uygar- lıklann evrensele ve insancdı- ğa yönelik gelişmesi görüsün- de olan; dilimizin usta yazarı Nadir Nadi'nin yayımlanmış yaptıları şunlardır: Sokakta Gürültü Var, Uyarılar, Per- de Aralığından, 27 Mayıs 2 tan 12 Mart'a, Sil Bajtan, fki Sovyet Rusya-İki Polonya, Olur Şey Değil, Ben Ata- tiirkçü Değilim ve Dostum Mozart. Babasının ısrarı ile küçük yaştan ben müzikle ya kından ilgilenen Nadir Nad' amator olarak keman da çal- maktaydı. Koca Nadır Nadi diisünce- lerinle, yapıtlannla, bıraktığın sevgiyle yaşayacaksın. Ak bır evrende ıjıkJar içinde uyu. SAMl KARAÖREN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle