Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/4 21 AĞUSTOS 1991
Başyazarlıktayarımyüzyülıkbirheyecanı taze tutmak
Nadir Nadi'nin Cumhuriyet'teki
ilk başyazm 1 Nisan 1936'da
yayımlanmıştı. Arkadaşımız Ali
Sirmen'in, başyazarlığının 50.
yıldönümu olan 1986 yılında
Nadir Nadi ile yaptığı söyleşiyi
sunuyoruz:
Yıllar önce bir gun tlhan Selçuk, 'Yazarlık bir
maratondur' demış ve Nadir Nadi'yi örnek gös-
termişti. Nadir Nadı, o zamanlar, yazarlık yaşa-
nunın otuz kusuruncu yılını yaşamaktaydı. Bu
hafta ise başyazarbğının (gazetecilik ve yazarb-
ğı daha eskılere dayanıyor) ellinci yıldönumünü
kutladık. Bir gazetenin elli yı] başyazarlığını sur-
dürmek ulkemizde olduğu kadar, dünyada da bir
rekordur sanınm. Bûylesine bir olayı yaşayan,
böylesıne bir maratonu hâlâ surduren bir kışi ne-
ler hissederdi acaba?
"Söylemesi çok guç. Ellı yıl olmuş ilk yanm çı-
kalı. Bende çok garip duygular uyandınyor. Ge-
riye dönüp baktığımda öyle anlanm var ki yüz-
yıllardan beri yazıyormuşum gıbi bir his duyu-
yorum. Fakat bazen de çok defa yazı masamın
basına oturduğum zaman, sanki dun başlamış gi-
bi oluyorum ve buyıik bir heyecanla, zevkle ka-
leme sanlıyorum"
— Siz baba ogul başyazardınız. Babanız, Cum-
nuriyet'in kunıcusu Yunus .Nadi ile birtikte baş-
yazaruk yaptınız. Baba ogul iiişkisi dışında Yu-
nus Nadi Bey'in size karşı bir yazar olarak dav-
ranışı nasıldı?
"Babam bana karşı son derece hoşgörüluydu.
Çok demokratik ruhlu bir adamdı. Yazılarıma
kansmazdı. Hatla o iJk yaamı bile önceden gör-
memişti. Hiçbir yazımı "Bugün ne yazdın? Ya-
nn ne çıkacak" diye kontrole almazdı. Ben de
aynı prensibi uygulamışımdır arkadaşlanma; on-
lara, "Ne yazdın? Neyazacaksm?" diye sormam.
Babam da bana sormazdı. Bu da bana hem bü-
yük bir özgurluk, hem de buyuk bir sorumluluk
duygusu verirdı;'
— Sizin elli yıllık başyazarlık yaşamınızdaki
ana ilkeleriniz neter olmuştur?
"Benim elli yıllık başyazarlık hayatımda ana
ilkelerim, daima gerçeklen öğrenmeye çahşmak,
objektif olmak ve bunu halka olduğu gibi anlat-
mak. Tabiı Atatürk'e bağlı kalmak. Bu bemm
gerçekçiliğımin ifadesidır. Ataturk'ün, ulkenın gı-
dişını çok iyi görduğune, Ataturk devrimlerinin
ülkemiz için çok önemli, yararlı olduğuna inan-
mışımdır hep. Bazılan, bu devrım sözcuğunden
nedense tedirgin oluyorlar. Bence Atatürk dev-
rimlerinin Fransız devriminden, buyuk devrim-
lerden bir farkı yoktur. Aynı, paraleldedır bun-
lar ve amacı Turk halkını daha iyi yaşatmak, ca-
ğın gerçeklerinin ve gereklerinin daha iyi kavran-
masını ve ona göre davranılmasını sağlamaktır.
Ne yazık ki kanımca bunların hepsı yıkıldı. Or-
tada kala kala bır tek Cumhuriyet gazetesı kaldı"
— Peki efendim, Ataturk devrimleriıte baglı-
lık. yaşamınızın temel ilkelerinden biri oldugu
haide, bir kitabınızın başlığı "Ben Ataturkçu De-
gilim.."
"O bir tepkı. Gerçek AtatUrkçuluğün o olma-
dığını anlatmak istedim. Demek ıstedım ki, eğer
Atatürkçüluk o ıse ben Ataturkçu değılim."
' — Evet, konıı kitaptan açılmışken.. Siz baş-
yazarlığınızın yanı sıra "çok satan" bir yazarsı-
nız. Bu kitaplannız arasında tercih vapmak ge-
rekse, hangisini yeglerdiniz?
"Doğrusu ben ilk kıtabımı "Sokakta Guriiltü
Var"ı çok severim. Tabiı bu kışısel bir tercih olu-
yorT
— Şimdi 'Dostum Mozart'a deginmek istiyo-
rum. Dostum Mozart aylardır en çok satan ki-
taplar listesinin üst sıralanndan inmiyor ve üç ay
gibi kısa bir surede 4. baskısını yaptı. Hatta bel-
ld de ulkemizde amator bir müzikçi olarak "çok
satarlar listesi"ne ginniş ilk miizik kitabı oldu.
Müzikle Ugiii bir yapıtıo böylesine ilgi gormesi
sizi şaşırtmadı mı?
"Çok şaşırttı ve çok da sevindirdi. Çünku ben
Atatürk'ün ölümunden sonra evrensel müziğin
gelişmesinin de çelmelendiğini göriiyonım. Kırk
yıla yakın bir suredir evrensel muziğe karşı müt-
hiş bir baskı var. O nedenle, ilk baskı için bile,
acaba satar mı diye düşunuyordum. İlk baskı bir
ay içinde bitince doğrusu çok sevindim. Kitap-
tan fazla memnun değılim. Çunku daha îyi ya-
zabilirdim. Bir de ne yazık ki çok baskı yanlışla-
n oldu. Son baskılarda duzeltmeye çalıştım. Ki-
tabın bu kadar çok satması, bunca baskıya, bun-
ca gericiliğe rağmen evrensel müzığe, evrensel ah-
laka, evrensel değerlere bağlı bir akımın var ol-
masını göstermesı bakımından beni sevindirdi.
Zaten bu gelişme de engellenemez..:'
Nadir Nadi'nin elli yıllık başyazarhk yaşamı
bir süru ilginç olayla dolu. Bunlann onemÛ bır
bölümü kitaplarında da yer alıyor. Ama yine de
insan, o çok kalıplaşmış soruyu, "Meslek yasa-
mımnn şu aada aklımza geien ilginç bir olayını
anlatır mısuuz" sorusunu sormadan edemiyor
Güluyor Nadir Bey ve anlatıyor:
"Bır defa tek partı dönemınde Sayın Refîk Sa>-
dam bir basın toplantısı yapmıstı. Oraya aslın-
da babamın gitmesi gerekirdi. Ama babam has-
taydı galiba, beni gönderdi. Üstatlann hepsi ora-
daydıiar. Hüseyin Cabit Bey, Falib Rıfkı Bey,
Necmettin Sadak Bey... Başbakan bize direktif
verircesıne, 'Şöyle yazın.. boyle yazın' diyor, ne-
redeyse dikte edecek. Ben de bu dunıma sinir-
lendim, sıkıldım... Saydam sözlerıni bitirdikten
sonra, 'Anladınız mı' diye sordu. Benim de te-
pem attı ve gayet imah bır mimikle, 'Anladık' de-
dim. Ben bunu söyleyince ustat sınirlendi ve 'Pe-
ki, söyle bakayun, yann ne yazacaksın?' dedi. Bu
da beni busbutun sinırlendırdı ve ben de, 'Onu
çıktıgı zaman okursunuz' dedim. Bunun üzeri-
ne etraftan bır heyecan dalgası geçti. 'Ne olacak
acaba şimdi?' diye. Ama Refik Saydam işi şaka-
ya boğdu... 'Siz gazeteciler böylesiniz, birbirini-
a kıskanırsınız. Birisi fikirierinizi almasın diye
de önceden acıklamazsınız' diyerek geçıştırdı."
— Sizin başyazarhk yaşamınız Atatürk devrin-
den başlayıp gıinümuze uzanırken, Cınnhurijet
tarihimizin bıitün dönemlerini de kapsıyor. Bun-
lar içinde gazeteoin en çok kapatıldıgı ve sizin
de hapis tehdidi>le karşüaştığınız donem han-
gisiydi?
"1980 sonrası donemı. Hapis tehlikesiyle de yı-
ne bu dönemde karşı karşıya geldim. Yıllar önce
çıkmış kitaplarımdan birinde de yayımlanmış bir
yazımı bir İcez daha yayımladığım için açılan da-
vada üç ay hapis cezasına çarptınldım. O gun-
lerde altı aydan kısa sureli hapis cezalannın tem-
yizi yoktu. Daha dofrusu yalnız komutan tem-
yiz edebiliyordu. Sayın komutan Saltık da bu
hakkını kulJanmadı. Eğer daha sonra Milli Sa-
vunma Bakaru bu hakkı kullanmasaydı, ben hap-
se girecektim. Sonradan bu hakkı kullandılar.
Dun ve bugun: Nadir Nadi, 1984'te Cumhuriyet'in yeni binasıun balkonunda: geri planda. eski Cumburiyet binası. (Fotograf: ERGUN ÇACATAY)
'Masamm
başına
oturduğumda
dün
başlamış
i
oluyorum'
Bunu da ben kendi gucumJe sağladım. Herhal-
de sayın yöneticiler, yaşh bir adamın hapse gır-
mesinde kendilerince sakınca görmuş olmalılar
kı temyiz hakkı sonunda kullanıldı."
— İlk yazınızın çıktığı elH yıl öncesi yani 1 Ni-
san 1936 ile 1 Nisan 1986 Türkiyesi'ni karşılaş-
tırabilir misiniz?
"O zaman başımızda Ataturk vardı. Ben va-
tandaşlarımızın çoğunluğu gibi ona inanıyordum,
ona bağlı idim... Bir anımı anlatayım: Biz Kur-
tuluş Savaşı'na ba$lamak uzere, Bursa'dan An-
kara'ya atlı arabayla gidiyorduk. Bızun arkamız-
dan da bizden hemen sonra da Yunan Bursa'ya
girdı. Bız ıse giderkeri, her seye rağmen zafere gi-
diyoruz havası ıçindeydik. O zamankı haleti ru-
hiyem buydu. Biz bu adamla her şeyi yaparız, her
zorluğu yeneriz şeklindeydi. O zaman son dere-
cede iyımserdim ülke için."
— Ya bugün?
"Bugun ne yazık ki çok üzücü bir dunımda-
yız. Ülke açısından geçici olmasını temenni ede-
nm."
N.Nadi, Başyazan Yd 1936
— Evet, son zamanlardaki bazı yazılannızda
olduğu gibi 1 Nisan 1986 gunku sunuş yazınız-
da da bir karamsarlık göruluyor. Bu karamsar-
lık nereden kaynaklanıyor?
"Belki de benim yapımdan geliyor. Elli yıl bir
ınsanın yaşamında önemli bir zamandır. Fakat
ulke için pek o kadar önemli değıldir. Bende, bir
adım ileri gitmedik gibi bir duygu uyaruyorsa, za-
man zaman bu belki de benim acelecıliğimden-
dir. İnsan hayatta başladığı bir ışin geliştiğini, so-
nuca erdiğıni görmek ıster. Toplumun ne kadar
mesafe aldığını görmek ister. Belki de ondan kay-
nakJanjyordurf'
— Genel Yayın Mudünımtiz Hasan Cemal,
"Yanm Yüzyıla Atılan Adım" başlıklı ynzısında
sizin, "Evet hazin bir yazgı, ne yaparsınız ki ha-
zinligi ölçüsünde gerçek..." di>en sunuş jazınız-
daki kötümser havaya şu yanıtı veriyordu: "Bu
yargınıza katdamıyorum, çünkü Atatürk ilkele-
ri ışıgında ça|daş uygarlık ve demokrasi için ver-
diginiz guzel ve haklı mucadele sonuçsuz kalma-
mıştır. Siyasetin donemsel gelgitleri bu olguyu ke-
sinlikle degiştiremez. Bundan emin olabilirsiniz.
Yanm yüzyıla varan başyazarlığıyla daha guzel
ve daba mutlu bir Türkiye için kavga veren Na-
dir Nadi.." diye devam ediyor. Şimdi sormak is-
ü'yorum: Siz yanm yuzyda varan başyazariıguuz-
da daha guzel ve daha mutlu bir Turkiye için miı-
cadele verirken, gerçekten Türkiye'nin kazanım-
lannı savunacak insanlann yetişmesine katkıda
bulunduğunuz duygusuna kapılmadımz mı hiç?
"Ben bırşe> yaptım oldu gıbı davranıp 'Evet,
benim de katkım var' demeye kalkarsam, gunun
birinde yöneMci olacağım diye ortaya çıkmak ih-
timali var demektır. O yüzden böyle bir şey söy-
leyemeyecegim, fakat olmuş olmasını isterün. Ben
de o niyetle yazdım. lyiye ve ileri gidişimize kat-
kısı olsun diye yazdım. Ama sonuçta, 'Evet,
başardım' ya da 'Başaramadım' diye bir şey söy-
leyemem..;*
Bunlan söylerken Nadir Nadi'nin gözlerinin
içi guluyordu. Sanki "Benim gibi doğuştan al-
çakgönullü bir adama bojle bir soru sordugun-
da ne yanıt alacagını sanıyorsun ki?" diyordu.
Onun içm de ben bu sonuncu soruyu siz okur-
lara soruyorum:
— Evet, bu konuda sizler ne duşunuyorsonuz?
Arka
tedir. Ve artık, bugüne kadar
ihtnal ettiğimiz içtimaî bir me-
sele üzerinde ciddî olarak ca-
lışmak zamanı geuniştir.
İşçi meseiesinden bahset-
mek istiyorum.
Türkiye'de bir işçi meselesi
var mıdır?
İşçi kelimesini "ekmeğini
gunu gunune kazanan adam"
manasına aiırsak Türkiye'de
yalnız şu itibarla bir işçi me-
selesi olduğunu görüruz: Bu-
gun bu adamlann hayatlan >e
istikballeri Allahın inayetine
bırakılmış bir haldedir.
Koylıi eker biçer, elde ettiği
mahsulu satar. O artık bir se-
ne rahattır.
Memur sigorta edilmiştir.
trad sahibinin hali malûm.
Fakat işçi?
Bugun çauşan, kendisini ve
çolugunu çocugunu banndıra-
oilen bir adam, ertesi akşam
evine bir kilo ekmekle dönebi-
leceginden emin midir?
Herhangi bir kaza netice-
sinde öliirse, kendilerine miras
olarak ancak dunden kalan
yanm tencere patates bıraktı-
ğı kansı ve çocukian ne yapa-
caklar?
Ya ölmez de sadece çalısa-
mıvacak bir hale gelirse?
Içlerinde bir de köturiim
bnlunan aileji kim oesliyecek?
Dahası var:
tş saatlerinin tahdidi, ka-
dınlann çalıştınlması şekli,
çocuk doğuracak olan işçi ka-
dının vaziyeti, işten çıkanlan-
lann yevmiyesi...
Bugüne kadar kanunî bir
şekle sokulmamış olan bu iç-
timaî mevzuun ehemrniyeti
bence işçi adedinin çoğalma-
sına bağlı degildir. Vfesele bir
kemiyet meselesi değil, daha
ziyade bir keyfiyet meselesidir.
Bazı muesseselerimizin işçi-
lere yardım için kendiliklerin-
den bir takım usuller tuttuk-
lannı işitiyoruz. Bu, takdir
edilecek bir bareket olmakla
beraber çok iptidaidir. Vatan-
daşlann istikballerini, rahat
nefes almalannı patronlann
keyfine bırakamayız.
Bu toprağın çocuklannı
"yann ne olacağım?" endişe-
si içinde kıvrandırmak onlan
burada yabancı tutmaya ben-
zer.
***
Başka memleketlerde işçi
meselesi, uzun senelerden be-
uğraşılmış, şu ve-
ya bu şekilde bir neticeye bag-
lanmış bir haldedir. Fransa'da
1848 ihtilâlinden sonra kabul
edilen (kazaya karşı sigorta)
kanunu, işçiyi kâfi derecede
himaye etmedigi için sonrala-
n degiştirilmis, 1885'te oldu*
ça iyi bir şekie sokulmuştur.
Almanya'da 1881'de Bis-
mark'ın teşebbusile kabul edi-
len (ağır sanayide çaiışan işçi-
lerin kazaya karşı sigortası)
kanunu, daha sonralan bu
memlekette yapılan içtimaî
yardım sistemlerinin temelini
teşkil ediyordu.
Ingiltere'de, ondokuzuncu
asnn ortalannda tatbik edil-
mege başlanan sigorta sistemi
gene 1881'de daha mükemmel
hale getirilmiştir.
Isviçre 1877'de, ftalya
1883'te, Avusturya 1886'da ay-
ni içtimaî raevzu üzerinde
esaslı kararlar almışlardır.
Şüphesiz ki bundan elli alt-
mış sene evvel, sanayiin de iç-
timaî hayatın da bugünku
yüksek seviyeye varmaktan
uzak bulunduğu zamanlarda
yapılan ıslabat o zamandan
beri çok değişti.
Bugun, yukanda saydıgım
bütun memleketlerde işçinin
yannını koruyan, zamanın ica-
batına uygun kanunlar var.
Bugun Fransa'da herhangi
bir sebebk işsiz kalan bir ame-
le açlıktan olmek tehlikesine
maruz degildir. Bugün İsviç-
re'de bir saat fabrikasında ça-
lışan bir amele patronun key-
file dokuz saat, on saat iş ba-
şında alıkonamaz.
Ingiltere'de, bir kömür ma-
deninde toprak altında ezilen
bir madencinin çocukian so-
kaga atılamaz.
***
Biz de memleketimizde işçi
meselesile uğraşıimasını, günü
gününe yaşıyanlarımıza bir
"yiınn" temin edUmesini isti-
yoruz. Bundan beş altı sene
evvel Meclise verilmiş olan iş
kanunu projesinin ciddî ola-
rak tetkik edilmesi ve memle-
ketimizdeki içtimaî şartlara
uygun bir şekilde hayatımıza
katılması zamanı artık gelmiş-
tir.
Yannını endişe ile düsünen
adam bugun eksik yasıyor sa-
yıür.
Içimizde böyleleri o kadar
çok ki..
NADtR NADİ
64 ülın Ardından(Baftarafı Arka Sayfada)
Fırka denemesi, Menemen
olayı, yeniden tek parti yöne-
timine dönüş, de\ letçilik ilke-
sinin yürürlüğe konması,
planlı ekonomiye geçiş, Ata-
türk'ün ölümü. tkinci Dünya
Savaşı ve sonucu, çok partili
yaşamın ulkemizde uygulama-
sı, 1950-1960 dönemi, 27 Ma-
yıs ve onun getirdigi 1961
Anayasası, 10 yıllık özgürlük
rejimi boyunca karşılaştığımız
22 Şubat, 21 Mayıs ayaklan-
maları ve toplumsal ilerleyişi-
mize bir sure mola verdiren 12
Mart Muhtırası, arkasından
1974 Kıbns çıkarması, Milli-
yetçi Cephe dönemi, CHP hü-
kümeti denemesi, AP azınlık
hükümeti, 12 Eylül askeri mü-
dahalesi, 27 Mayıs Anayasası-
nın yünirlukten kaldınlması,
1982 Anayasası, yeniden çok
partili rejime geçiş...
Ammsayabildiğimiz kada-
nyla yalmz satır başlannı sıra-
ladığımız olaylar serisinin he-
men yansına Cumhuriyet ga-
zetesi, Türk basınının bir üyesi
olarak tanık olmuş, sadece ta-
nık olmakla kalmamış, ulusun
ileri gidişinı durdurmak, geri
çevirmek isteyen karanlık güç-
lere karşı savaşmayı daima ka-
çınılmaz bir gorev bilmistir.
Düşünunüz ki gazetemizin
>nyın yaşamına atıldığı yıl,
yurdumuzda cumhuriyet söz-
cnğune tahammul edemeyen,
bu sözcuğü küfür sayan bir
"alimler" kalabalığı yaşıyor ve
halkı etkisi altında tutabiliyor-
du. Bizim kuşak, çok partil/
yaşam dönemi boyunca d-
cumhuriyeti ve Atatürkçülüğu
savunmak uğruna az savaş
vermemiş, az çile doldurma-
mıştır. Görevimizi ne ölçüde
başarabildik, bu konuda her-
hangi bir değerledirmeye kal-
kışmak bize düşmez. Biz ardk
devrini tamamlamaya > uz tat-
muş bir kuşağız. Bugün var-
sak, yann yokuz. Başhca umu-
dumuz bizim dönemde yetişen
ve yetişmekte olan yeni kuşak-
lann gerçek halk yonetimi de-
mek olan cumburiyet ilkeleri-
ni yurdumuzda daha saglam
temellere dayama olanağını
bulabilmeleridir.
Bu konuda hiçbir engelden
yıimayacaklanna inanıyoruz.
Cumhuriyet gazetesi, taşıdı-
gı adın gerçek anlamuu savun-
mak goreviyle yayın hayatına
atıldığı günden bu yana çaba
harcamıştır. Hâlâ da harca-
maktadır.
Halkın halk tarafından halk
için yonetimi ülkusüne Cum-
huriyet ilk günü olduğu gib.
bugün de aynı kıskanç ozenle
bağlıdır. Kitni zaman zikzak-
lar olsa da adım adım bu ul-
küye yaklaştığımızın inancını
yüreğimizde taşıyoruz.
NADtR NADt
Ozgürlüğe, çağdaşlığa
N.Nadi çauşma odasında. Yıl 1984. (Fotograf: ARA GÜLER)
(Baftarafı 1. Sayfada)
Kummu'nu savunan ve 13
Ağustos 1961'de yayımlanan
"Tuhaf Bir Tasarı" başlıklı
yazısımn 23 Ocak 1983'te be-
lıren yeni durumlar karşısın-
da yeniden yayımlanması do-
layısıyla 12 Eylül sıkıyöneti-
minin 1 No'lu Mahkemesi'n-
ce 2 ay 20 gün hapse mahkûm
oldu. Temyiz hakkı yoktu.
Karar kesinleşti. Fakar tam
hapse girmeden ikı gün dnce
MüJi Savunma Bakanı'nın son
anda temyiz hakkını kullan-
masıyla (ki bu hak yalnız sı-
kıyönetim komutanı ve baka-
na aitti) Yargıtay, kararı boz-
du ve aklanmasına karar ver-
dı. "Tuhaf Bir Tasarı" yazı-
sı, "Ben Ataturkçu Değilim"
adlı yapıtında vardır. Nadir
Nadi, güzel Türkçemizi kul-
lanmada usta bir yazar oldu-
ğu gıbi özleşen dilimızın geliş-
mesine, anlatım gücünün ye-
ni olanaklar kazanmasına
önemli katkılarda bulunmuş-
tur. Atatürk ilke ve devrimle-
rinin ödün vermez bir savu-
nucusuydu. Hosgörü ve özgür
düşunce içinde toplumcu gö-
rüşten yanaydı. Ulusal uygar-
lıklann evrensele ve insancdı-
ğa yönelik gelişmesi görüsün-
de olan; dilimizin usta yazarı
Nadir Nadi'nin yayımlanmış
yaptıları şunlardır: Sokakta
Gürültü Var, Uyarılar, Per-
de Aralığından, 27 Mayıs
2
tan 12 Mart'a, Sil Bajtan, fki
Sovyet Rusya-İki Polonya,
Olur Şey Değil, Ben Ata-
tiirkçü Değilim ve Dostum
Mozart. Babasının ısrarı ile
küçük yaştan ben müzikle ya
kından ilgilenen Nadir Nad'
amator olarak keman da çal-
maktaydı.
Koca Nadır Nadi diisünce-
lerinle, yapıtlannla, bıraktığın
sevgiyle yaşayacaksın. Ak bır
evrende ıjıkJar içinde uyu.
SAMl KARAÖREN