Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 21 AĞUSTOS 1991
Çiftçinin Hakkı Ancak
Kooperariflerle Koruııabîlîr
Önemli olan, mevcut kooperatifleri anonim şirketlere dönüştürmek
değildir. Çiftçilerin kooperatiflerde örgütlenmesini sağlayarak,
kooperatiflerin kendi aralannda anonim şirketler kurarak dev
yatırımlara yönelmelerini sağlamaktır.
Prof Dr. AYHAN ÇIKIN E. Ü. Ziraat Fak. Öğretim Üyesi
Çiçeği burnunda Sanayi ve Ticaret Bakanı
Sayın R.K. Yücelen, bakanlığına bağh Tanm
Sabş Kooperatifleri ve BirJikJeri'nde yeniden
düzenlemeye (reorganizasyona) gidileceğini
belirterek, "Bu birlikleri anonim şirkete dö-
nüştürmek en önemli amacımız. Üreticinin
hakkını konımak ve bu işletmelerde çalışan
işçileri işyerlerine ortak etmek istiyoruz. Bu
sayede birliklerimizi daha üretken ve daha ran-
tabl duruma getireceğiz" demektedir.(l)
'Anonim şirket' sermaye şirketidir. Daha
çok sermayenin getirisini en yukseklemeyi
amaçlayanlann kurduklan şirketlerdir. Tanm
işletmeleri ise küçük aile işletmeleridir. Bu iş-
letmelerin toplam tarım işletmelerindeki pa-
yı, AT ülkelerinde %93'ten ABD'de «%80'den,
Türkiye'de "%98'den fazladır. Bu işletmelerin
tipik özelliği, üretimde kullanılan üretim et-
menlerinin (faktörlerinin), özellikle işgücünün
aileye ait olmasıdır. Tarım kesiminde *aile-
işletme özdeşligi' tanmsal sorunlan ekonomik
boyuttan sosyo-ekonomik, hatta 'sosyo-
ekonomiko-politik' boyutlara taşımaktadır. O
nedenle çiftçi sadece sermayesine en yüksek
getiri arayan bir girişimci değildir. O, ailesine
ait toprağı, işgücünü, sermayeyi kendi girişim-
ciliği aJtmda ürüne dönüştürdüğünden, ürün
aracılığı ile tüm aileye ait 'üretim etmenleri-
nin gelirini' en yukseklemeyi aramaktadır. O
nedenle ya ürününü en düşük maliyetle üre-
tecek ya da ürününü en yüksek bir değerden
pazarlamanın yollanm arayacaktır. Piyasa
mekanizması içinde çiftçinin bu sorununu çö-
zebilecek tek Örgütlenme biçimi 'kooperatif-
ler'dir.
Burada girmeyi amaçladığımız AT ülkele-
rinde tanmsal kooperatiflerin durumu hak-
kında biraz bilgi aktarayım: 1983-1989 arasın-
da 12 ATttlkesindetanmsal kooperatiflere or-
tak sayısı, çiftçi sayüarı azalmasına karşın art-
ıruştır. Bu kooperatiflerin yülık iş hacmi, yıl-
da %7.7 artarak 153 milyar ECU'ya (Avrupa
para birimi) ulaşmıştır. Tanmsal kooperatif-
lerin iş hacminin, AT-12'nin brüt tanmsal ge-
lire oram, 1983'te %66 iken bu oran 1989'da
%82'ye yükselmiştir.
Günümüzde her mal grubu için dünyanın *tek
pazar' olma sürecine girdiği gözlenmektedir.
Türkiye'nin boyle bir pazarda rekabet edebilmesi
için hızla sanayileşmesi gerekmektedir. Türkiye1
de sanayinin fînansmanı için kaynak yaratabile-
cek en önemli sektör tanmdır. 1930'lu yıllarda
uygulamaya konulan "tanmsal üretimi artırma +
tanmdan, öteki kesimlere kaynak aktarma için
kurumsalla$ma" politikasımn yerine, 1980'lerde
piyasa mekanizmasının tam anlamıyla işletilme-
siyle 'iç ticaret hadlerine1
(fiyat makası) bırakıl-
mış, öte yandan başta 'et ve süt ürünleri' olmak
üzere serbest bırakılan dışalım (ithalat) ile tan-
mın dünya piyasalan ile aynıfiyatdüzeyinde ça-
lışması istenmiştir.
Oysa tarunla alış-veriş içinde bulunan tanm-
dışı kesim dev fırmalan ile tam rekabeti ortadan
kaldınrken; gelişmiş ülkelerin tanm sektörü da-
ha büyük işletmelerde maliyeti düşüren daha ileri
teknolojilerle çalışıp dev finnalarla rekabet ede-
bilecek dev kooperatif girişimlerde örgütlenmiş-
ken, Türk çiftçisinin böyle bir rekabet ortamına
örgütsüz girmesi, sadece Türk tarımı için değil
Türk sanayii ve ekonomisi için de büyük bir han-
dikap olacaktır. (Burada UNIDO'nun yaptığı bir
araştırmanın bir bulgusunu aktarmakla yetine-
ceğim: 2000'li yıllara girerken dünyada işlenmiş
gıda maddeleri pazarının yüzde 72'şini çokulus-
lu (on uluslu) şirket denetleyecektir.
Günümüzde Türkiye ekonomisi şöyle bir ikili
durumla karşı karşıyadır: Bir yandan kalkınmak
için sanayileşme başta gelen bir koşuldur; sana-
yileşmenin fînansmaru için de tanmdan kaynak
aktarmak zorunludur; bu kaynak aktarma işle-
mi de piyasa mekanizması içinde yapılacaktır.
öte yandan ise çalışan nüfusun yansından faz-
lasını istihdam eden tanm kesiminin ulusal ge-
lirden aldığı pay son derecede düşüktür; bu ke-
simin gelirinin yükseltilmesi gerekli ve zorunlu-
dur; bu gerçekleştirilmezse seçim sistemine da-
yalı siyasal rejime sık sık "geçici müdahale re-
jimleri ile" ara verilmesi durumu ortaya çıkabi-
lecektir.
Durum böyle olunca 1980'lerde kolay yöntem-
ler seçilmiş, sanayileşme için kaynak aktarım iş-
levi piyasa mekanizması ile 'iç ticaret hadlerine'
bırakılmış; tanmsal kesimin gelir artışı ya verim-
lüik yükselmelerine bırakılmış; ya da kesimin
'kendisine bırakılanla' yetinmesine imkân veren
yöntemler geliştirilmiştir. Bu politikalar tanm-
sal gelirin daraknası yanında, tarıma dayalı, özel-
likle tanma girdi üreten sanayilerin de daralma-
sına yol açmıştır. Bu uygulamalar, tanmın bazı
önemli dallannda -özellikle süt hayvancıüğında-
kendine yeterh' bir üretime dönmesinde rol oy-
namıştır.
önemli olan piyasa mekanizması içinde, 'ta-
nmsal fazlalann' belirli bir bölumünü tanma bı-
rakabilecek, iç ticaret hadlerini kendi lehlerine
çabştırabilecek, böylece hem sanayiye kaynak ak-
taran, hem çiftçi gelirini yükseltme, hem de de-
mokratik siyasal rejimi koruma ve geliştirme ko-
nusunda tanmsal politikalar üretme ve uygula-
maya sokmaktır. Bu politikalann özünde koo-
peratifler merkez halkayı oluşturmaktadırlar.
önemli olan, mevcut kooperatifleri anonim şir-
ketlere dönüştürmek değildir. Çiftçilerin koope-
ratiflerde örgütlenmesini sağlayarak kooperatif-
lerin kendi aralannda anonim şirketler kurarak
dev yatınmlara yönelmelerini sağlamaktır. ör-
neğin Fransa, son 20 yılda kooperatifler lehine
izlediği politikalarla, besin (gıda) sektöründe fa-
aliyet gösteren ilk 60 büyük firma arasına 23 ko-
operatif girisimi, AT'nin 100 büyük tanm-gıda
fırması arasuıa 9 kooperatif girisimi sokmayı ba-
şarrmstır.
Türkiye ekonomisini yönetenlere şunu belirt-
mek istiyorum: "Türkiye tarunsız, tanm koope-
ratifsiz gelişemeyecektir!'
(1) Cumhuriyet, 9 Temmuz 1991.
EVET/HAYIR
OKTflAKBAL
Nadir Nadi Hep
Aramızda...Bir resme bakıyorum.
Gün, 26 Ağustos 1983. Sağmalcılar Cezaevi'nin demir ka-
pısının önü. Nadir Nadi Bey bana 'iyi yolculuklar' diler gibi.
Çevremizde askerler, satıcılar, meraklılar. Kumkapı'da yemek
yemişiz, sonra Bakırköy Emniyetine gelmişiz. Oradan ce-
zaevine..
Gülüyor. Üzüntülü bir gülüş. O günlerde sıkıyönetim mah-
kemelerindeydik. Tek yargıçlı bir mahkeme beni üç, Nadir
Bey'i de iki buçuk aya mahkûm etmişti. Yetmiş beş yaşında-
ki Başyazan, Atatürk'le ilgili bir yazısından ötürü iki buçuk
ay hapsedeceklerdi. Hem de otuz yıl önce yazdığı bir
yazıdan...
Bir de kitabı yayımlanmıştı: 'Ben Atatürkçü Değilim'. Yılla-
rın Atatürk devrimcisi, Kemalist ilkelerin en büyük savurtu-
cusu, yaşamını devrim atılımının öncülüğüne vermiş bir Baş-
yazar, 12 Eylül adaletinin önünde yenik düşmüştü. Buna ye-
nik düşmek denilmezdi; tam tersine, Atatürk adını söyleye
söyleye Atatürk devrimini yerle bir etmeye çalışanlardı tarih
önünde bozguna uğrayanlar... 'Ben Atatürkçü Değilim' sah-
te Atatürkçülere bir karşı çıkıştı. Gerçek devrimcilere bir ses-
lenişti.
Daha 1950'de bağımsız Muğla Milletvekıli Nadir Nadi 'eza-
nın Arapçalaştınlması
1
olayını en ağır sözlerle eleştiriyor:
"...Gerçekten laik birtoplum seviyesine ulaştığımızdan şüp-
hemiz varsa, Atatürk yasaklanndan bir tekine olsun dokun-
maya kendimizde hak görmemeliyiz. Çünkü, ancak o yasak-
\ar sayesindedir ki gerçek vicdan hürriyeti bu memlekette kök
salabileceklir" diyordu.
Resimlere bakıyorum. İşte Taksım'deki evde bir aradayız,
Ali Sirmen hapisten çıkmış, onu kutluyoruz. İşte askeri mah-
kemede İlhan Selçuk, Nadir Bey, Barış davasını izliyoruz. işte
izmir gezisinde bir dinlenme anı. Daha nice yaşanmış an-
lar. ölümsüz zaman parçaları...
Nadir Nadi artık yok. Aylarca süren bir hastalıktan sonra
aramızdan ayrıldı. 'Cumhuriyet' gibi bir gazeteyi yarım yüz-
yıl yonetmiş, Kemalist devrim çizgisinden bir an sapmadan,
halkımızı çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak temel ilkeler-
den aynlmadan bugünlere getirmiş bir kişiydi o. Hepimizi et-
kilemiş, milyonlarca okura seslenmiş, yığınları Atatürk ilke-
leri ışığında sürekli uyarmış bir öncüydü. Babıâli'deki son ger-
çek Başyazardı.
İnsanoğlu doğuyor, yaşıyor, ölüyor. Bu doğa yasası. Her-
kes bu yasaya uymak zorunda. Bir gün, evet bir gün her şey
sona eriyor. Ama hepsi bu kadar mı? Değil. Kişinin yaşamı
boyunca yarattıklan, ürettikleri kendisinden sonra yaşarsa,
kalırsa, etkinliğini sürdürürse o insan büsbütün yok olmuş
sayılamaz. Nadir Bey işte bu mutlu kişilerdendir.
'Cumhuriyet' ailesinin acısı büyük. Bu aile; birkaç kişi, bir-
kaç yüz kişi, birkaç bin kişi değil, milyonlarca!... Yarım yüz-
yıldır ülkemize yayılan 'Cumhuriyet' aydınlığında yetişen ni-
ce kuşaklar bugün bu ölümün acıstnı duymaktadır. Bir avurv
tu, 'Cumhuriyet'in, Nadir Nadi'nin çizgisinde aydınlanma gö-
revini yıllar yılı sürdüreceği inancıdır.
Tüm okurlann, dostların, Atatürk devrimcilerinin başı sağ-
olsun. Şimdi bizlere düşen, Nadir Nadi'nin gazetesini, onun
ilkeleri, düşünceleri çizgisinde yaşatmaktır. Her zaman ara-
mızda olduğunu bilerek...
BODRUM • • •
CATAMARAN
HOTELİ
'htr tatiC
tabagüztlfrir anı
-
klimalı, daimi sıcak sulu, direkt teiefonlu, merkezi müzik
yayınlı odalarda. sabah kahvaltısı ve akşam yemeklerini açık
büfeden yiyerek, hem plaj hem de havuz keyfiyle;
ÜSTELİK SADECE 70 bin TL. ÖDEYEREK
Gündoğan CATAMARAN HOTELde yani, BODRUM'un, denizi
en temiz koyu olan GÜNDOGAN'da tati! yaparak,
6ÜZEL BİR ANI SAHİBİ OLABİLİRSİNİZ.
İSTANBUL Yakut Sokak No: 30 / 43 34710 Bokırköy
Tel: (1)542 26 71 Fox: (1) 572 02 74
BODRUM: Gündoğon Yalı Mevkii 48400
TEL (6144) 74 04 Fox: (6144) 73 24
tLKMEOJS
Hıfn V. Veüdedeofla
15.000 lira (KOV içinde)
Çağdtif Yayınlm Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
ödeneü göBderilmez.
Çağdaş Müzikçinin Toplumdaki tşlevi
Az gelişmiş ülkelerin sanatçıları toplumdaki işlevlerinin
bilincinde oldukları sürece, çağdaş uygarlık yollarını tıkayan
engeller aşılacak ve yeni sanatçı kuşakları, daha az toplumsal
sorunla karşılaşmanın huzuru ile çahşmalarını
sürdürebileceklerdir.
Prof. SAİM AKÇIL
Sanatcılar bir toplumun öncu ve ilerici di-
namikleridir. Çağdaş sanatçı kişiliğinden,
toplumsal ve siyasal sorunlara da doğal ola-
rak ilgi duyması beklenir. Bu beklenti uy-
gulanmakla birlikte, her zaman her sanat-
çı tarafından açıkça ortaya konmaz. Bazı
büyük sanatçılann üretkenliklerine veya icra
olanaklanna engel olunmadığı takdirde top-
lumsal sorunlara fazla eğilmezler. Çünkü
tek düşünceleri yarınlara kalıcı eserler ver-
mek ve geleceğin çağdaş uygarlık düzeyini
oluşturacak değerler üretmektir. Çağdaş
müzikçi ve sanatçı, çağımızın en gelişmiş ev-
rensel sanat fuannda sergilenebilecek değer-
ler ve yenilikler üreten, bu üretkenliğe des-
tek olan ve engel olmak isteyen zihniyete
karşı koyabilen uygar kişidir.
İçinde yaşadığımız 20. yüzyılda çağdaş
uygarlık düzeyine ulaşmış ülkeleri, ortak
dilleri haline gelmiş evrensel sanat değerle-
ri, şiddetlı savaşlardan sonra dahi kısa sü-
rede tekrar yakınlaştırabilmektedir.
Bu düzeydeki ülkeler ne tür rejimle yö-
netilirse yönetilsin, sanatçılannda, Üçüncü
Dünya ülkelerindekilerden farklı bir rahat-
lık göze çarpmaktadır. Bunun da başlıca ne-
deni, sanırım ülkelerinin alryapılarındaki
farklıhklara rağmen, devlet ve üstyapı ku-
rumlannca, evrensel sanatın, toplumun çağ-
daş yaşamındaki vazgeçilmez öneminin an-
laşıltruş ve sanatçılannın da bunun bilincin-
de olmasıdır.
Oysa Üçüncü Dünya ülkelerinde ve yur-
dumuzda çağdaş uygarhk düzeyine henüz
ulaşılmadığı için toplumun öncülüğü göre-
vini de üstlenen sanatcılar, sanat uğraşlan-
nın yanı sıra, aydınlar kesimiyle bütünleşe-
rek, uygarlığa gidiş yollanm tıkayan top-
lumsal yozlaşmalarla daha çok ilgilenmek
geregini duyarlar. Çünkü sosyal adaletin,
demokratik özgür düşüncenin, insan hak-
lannın ve laiklik gibi çağdaşüğın süngeleri
işlerliğini yitirmişse, o ülkede sanatın da ya-
rarlı erdeminin ve gelişmesinin güçlükleri-
ni görürler. Onun için de bu kurumlara iş-
lerük kazandırmanm, çağdaş kişilikli sanat-
çının görevi sayarak, toplumu yozlaştıncı
çağdışılığa ödün vermezler.
Sosyal adalet, demokratik özgürlük, in-
san hakları ve hepsinin geçiş kavşağı olan
laikliğin olmadığı bir Uçüncü Dünya ül-
kesinde:
— Müzikçiler de toplumun bireyleri ola-
rak küçük yaşlardan itibaren adaletsizliğe,
özgürce düşünmemeye, kişisel hak ve özgür-
lüklerini aramamaya alıştırılmış ve bunun
doğal olduğuna koşullandınlmış oiacaklar-
dır. Bu durumda çağdaş yurttaşlık kişiliği
gelişmemiş bireylerin içüıden çağdaşlığa ön-
cülük edecek sanatçılann yetişmesi kolay ol-
mayacak, sazlan ve icra ettikleri müziğin
çağdaş olmasına karşın, çağdaş sanatçı ki-
şilikleri zayıf, basiretsiz çalgıcüar yetişecek-
tir. Çünkü bu ülkelerde egemen yönetimin
istediği de budur. ÇokseslUik, teksesli yö-
netimlerin yönetim biçimlerindeki biçimsel
demokrasinin yuzeysel amaçlanna hizrnet
etmenin dışına taşmamah, çoksesli düşün-
cenin sûngesi olmamalıdır.
— Ekonomik nedenlerle kırsal alanlar-
dan kentlere göç edenlerin getirdikleri tek-
sesli özgün müzikleri bu kentlerde teksesh'
müziğin yozlaşmış türleri içinde kimliğini
kaybeder. Güçlü bir piyasa oluşturan bu
müzik türleri, büyük kentleri denetimleri al-
tma almakla kalmayıp, iletişim araçlannın
yardımıyla kırsal alanlarda da yaygınlasır.
Böylece çoksesli müziğin ülkeye yayılması
yerine yozlaşmış müzik piyasa ve zemin bu-
larak çağdaş kültürü yutacak duruma ge-
lir. Radyo, televizyon gibi iletişim araçlanyia
da sürekli zevksizlik ve kültürsüzlük
aşılanır.
— Ataerkil toplum düzeninin aile yapı-
sında tekses egemenliğinin kendi çıkarlan
için değişmesini istemeyen politik ve eko-
nomik güçler, laik ve demokratik özgür dü-
şüncenin yaygınlaşmasını istemedikleri için
her çeşit çoksesliliği sakıncalı bulurlar. Do-
ğal olarak bu durum müziğe de yansır. Bir
kültür mirası olarak titizlikle korunması ye-
rine, geçmişin teksesli müziği yaygınlaştınl-
maya çalışıhr. Aynca yüzlaşmış teksesli mü-
zik türlerine zemin hazırlanarak sınırsız
ödünler verilir.
— Eğitim kurumlannda teksesli müzik
uygulanır. Ve bu tür müzik eğitimi yapan
kurumlann sayısı arttınhr. Teksesliliğin ya-
yılması amacıyla özendirici yanşmalar açı-
lır. Çoksesli müzik kurumlannda aktif ol-
mak işgüzarlık, pasiflik ise fazilet olur.
— Politik çoksesliliğin, çağdaş dinamik
özgür düşüncenin, uygarlık yolunun vazge-
çilmez çoksesli müzik kurumlannda bu kar-
gaşadan yararlanmayı amaçlayan diletant
müzikçiler, yani bir sanat dahnı yeterince
öğrenememiş veya profesyonellik yoluna ko-
yulmayı göze alamayarak diletanthk katla-
nna inişe geçmiş müzikçilerin sayısı artar.
Çetin sanat yolundan saparak kısa yoldan
köşeyi dönme düşüncesini yeğleyenlerin ço-
ğalması, profesyonelliğin kutsalhğmı zede-
leyici örneklerin artmasına da neden olur.
— Egemen politik güçler, özünde dışla-
dığı çoksesli müziğin işbirliği ile icra edil-
diği sanat kunımlanna demokratik yöntem-
lere ters düşen atamalar yapar, çoksesli ku-
rumlann teksesli keyfi yönetime bırakılma-
sıyla ortaya birçok sorun çıkar. Demokrasi
kurallan içinde kendi kendilerini yönetme-
ye layık görülmedikleri düşüncesiyle sanat-
cılar arasında duyulan hoşnutsuzluk, arzu
edilen düzeyde sanatsal etkinhklerin oluş-
masını da engeller. Yönetime yakın bazı sa-
natçılann uygulamalara ağırhklanm koy-
ması, antidemokratik yönteme duyulan tep-
kinin ve sorunlann daha da artmasına ne-
den olur.
— Egemen güçler, evrensel müziğin top-
lumun düzey göstergesindeki önemini kav-
rıyamamışsa veya sanat politikaiı politik
güçlerin tekseslüik zevkine göre uygulanır-
sa, bilinçli denetimden yoksun kalan çok-
sesli müzik politikasında kargaşalar oluşur.
Böylece müzikçilerin birhkteliğinde ve sa-
natsal olanaklann dağıtılması biçimlerinde
de eşitsizlikler meydana gelir. Hakb haksız,
vakitli vakitsiz, bazen nasıl ve niçin soru-
lannm yanıtsız kaldığı ayncahklı sanatçılar
yaratıhr. Arz-talep olgusunun çok sığ dü-
zeyde olmasından, çağdaş evrensel müziğin
toplumda yaygınlaşması inancından çok,
icabında ele güne karşı "bizde ondan da
bulunur" düşüncesi ile prestij amaçlı bir
avuç has müzikçi yetişmesine razı olunur.
— Sosyal adaletsizli£in sanat kurumla-
rına da yansıması sonucu ülkenin soUsth'k
olanaklan devletin ayrıcalıklı müzikçileri
ve yurtdışmdan getirilen sohstler tarafından
paylaşıldığından, bunların dışmda kalan
genç veya akademik unvanlı icraalar, örne-
ğin tablolannı sergileyecek galeri bulama-
yan ressamlar gibi, sanatsal etkinliklerini
sunamadıklanndan, umutsuzluk veya yoz-
laşmalara terk edilirler. Kendilerine çıkış
yollan arayan bu sanatcılar ya yurtdışına gi-
derler veya yurtiçinde emekliliklerini bek-
lemeye koyulan, geçimlerini sanat yoluyla
sağlayan memur kadroları oluştururlar.
— Çoksesli düşüncenin doğal sonucu,
araştırmacıuğı kendine ilke edinmiş, bunun
için de çağdaş düzeye ulaşmış, gehşmiş ül-
kelerle az gelişmiş ülke halkları arasındaki
çağdaş evrensel kültür ve sosyal yaşam farklı
olacağından, toplumlan arasındaki dostluk-
lar da yuzeysel kalacaktır. Politik ve eko-
nomik katlara da yansıyacak bu yapay dost-
luklar sonucu, uluslararası ve ikili ilişkiler-
de, maddi-manevi dengeler, çoğu kez geliş-
miş ülkeler lehine agırlık kazanacaktır.
Az gehşmiş ülkelerin sanatçılan toplum-
daki işlevlerinin bilincinde oldukları süre-
ce, çağdaş uygarlık yollanm tıkayan engel-
ler aşılacak ve yeni sanatçı kuşakları, daha
az toplumsal sorunla karşılaşmanın huzu-
ru ile çahşmalannı sürdürebileceklerdir.
ŞEMSETTIN OZTURK
(1956-1991)
İşçi Sınıfı yiğit bir neferini kalp krizi
sonucu kaybetti. O, "Biz ne yaptıysak
halkımızla beraber, halkımız için
yaptık" diyenlerdendi.
Her dönemde halktan yana,
sınıftan yana tavnnı sürdürdü.
Zonguldak Grevi'nde de Devrimci
İşçi tavnnı yaratmaya çalışö.
Anısı yaşayacak. IŞÇILERIN
SESı
c Cumhuriyet Kitap Kulübü
Bandırma Temsilciliği
Ozan Sanat Evi
İMZA GÜNÛ
23 Ağustos
NEDİMGÜRSEL
24 Ağustos
LATİF DEMİRCİ
Saat 18.00-22.00
\br: Erdek AskBrfik Şubesi Yanı
DUZELTME
ULUDAĞ
ÜNtVERStTESt REKTÖRLÜĞÜ'NDEN
Cumhuriyet Gazetesinin 24.7.1991 tarihij nüshasında yayımlanan
1991-1992 öğretim yılında Üniversitemiz Fen, Sosyal ve Saglık Büimleri
EnstitüJerine alınacaJc Yüksek Lisans ve Doktora öğrendlerine ilişkin
ilanımızda aşağıdaki düzeltme yapılmıştır.
Program Kooteajtu
FEN BtLtMLERİ
ENSTtTÜSÜ
Tahsis Edilen Ara$tırma
Görevlisi Kadrosu
Yüksek Lisans Doktora
Tanmsal Yapılar ve Sulama 2
Basın: 33837
ANKARA ASLİYE 21. HUKUK
HAKİMLİĞİ'DEN
Esas No: 990/410
Davacı Hamdi Yıldız tarafından açıian oglu Mehmet Yıldız'ın ga-
ipliğine karar verilmesi istemine ilişkin davanın yapüan yargüamasında:
ÇanJtın, Çerkeş ilçesi, Ören kövü C.044-02, S.17 ve K.47 de nüfu-
su kayıtlı Hamdi oğlu, Hamide'deıı olma, 9.4.1960 As. 9.4.1962 Tas-
hifa doğumiu Mehmet Yıldız'ın 1980 yüından beri kayjp oiduğu, ara-
malara rağmen bulunamadığı askerlik çağı gelmesi nedeni ile askere
çağnldığuu bu uzun süre içersinde bulunmasının mürakün olmadı-
Jından gaiplığine karar verilmesini istemiştir.
Yukanda kimligi vazılı ve davacmın oğlu Mehmet Yıldız'ın hayatta
ise bilen ve gören varsa yukanda yazılı dosya üzerinde mahkememi-
ze haber vermeleri, aksi halde gaipliğine karar verilecegı 26.6.1990 ta-
rihli dava dilekçesi ve 6.2.1992 gtlnü saat 9.30'daki duruşma günü ye-
rioe kaim olmak üzere ilan olunur.
Ra^ın-
İLAN
tKİNCİ SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1991/380 vesayei
Kadıköy-Erenköy- Istasyon Cad. Huzur apt. No: 7-1/8 adresinde
ikamet eden Nurscn öztekin yine aynı adreste ikamet eden oğlu Ab-
duüah öztekin'e rahatsızhğı nedeniyle vasi tayin edilmistir. İlan olu-
nur.
Rasın- 9S1R
İ L I Ş Kİ KESM E
Şirketimiz Mali Işler Böiüm Müdürü
OSMAN NURİ MERCAN16 Ağustos 1991
tarihinden itibaren firmamızdan kendi isteği ile aynlmıştır
Üçüncü şahıslara duyurvlur.
GLAXOSAĞUKÛRÜNLERI SANAYİ VE TİCARET/İŞ.
GLAXO UÛSTAHZARLARI A.Ş.
PENCERE
Akşam Olmayacak ki...
Nadir Nadi on altı yaşındadır. Babası Yunus Nadi Bey'in
zoruyla Profesör Karl Berger'den keman dersleri alıyor. Ama
her ders bir işkencedir; Nadir müziği sevmiyor.
Sonra bir gün dünya değişiveriyor...
Nasıl?
Nadir Nadi anlatıyor
"Notayı sehpaya koydum ve çalmaya başladım. Birinci te-
mayı kafamdaki piyanist işliyor, bense ona kemanımla eşlik
ediyordum. Daha ilk notalarda içimi birden bir aydınlık kap-
ladı. O ana değin ömrümde rastlamadığım rtarika bir şeydi
bu. Sonatın bütün güzelliğini yudum yudum tadryordum. San-
ki tanrısal bir dile ilk kez kavuşmuştum. Yüz elli yıl önce ya-
şamış bir sanatçının insanlara soytedikJerini ben, aradan bun-
ca zaman geçtikten sonra şimdi aynı inanç, aynı heyecanla
kelimesi kelimesine yineliyor, adeta Mozart'la özdeşleşiyor-
dum. Nefes alışlarım hızlanmış, yanaklarım pembe pembe
olmuştu.
Andanteyi bitirip de kemanımı ve notalan topiarken hocam:
— İyi caldın,
demekle yetindi.
Camlı kapryı yavaşça acarak kızryla birlikte içeri giren akort-
çu Bay Grabovvsky de hayret dolu bakışlanyla:
— Ne kadar ilerlemişsiniz, şaştım doğrusu! Sizi kutlanm,
demekten kendini alamadı. Kızı ise birşey demeksizin, başı
eğik, saygılı, sessiz, öyie duruyordu.
işhanının loş merdivenlerinden inip de ışıklan paıiayan is-
tiklal Caddesi'ne çıktığım zaman, bir saat önce özgürlûkle-
rine imrendiğim insanlar şimdi beni ilgilendirmlyordu. Ken-
dimi alabildiğlne özgür duyuyordum. ıçimin aydınlığı yanın-
da caddenin ışıklan sonük kalıyordu. Deminki inanılmaz mü-
zik tüm varlığımı sarmıştı. O güzelliği yitirecekmişim korku-
suyia vitrinlere bile bakmaksızın doğruca okula dondüm. Be-
nim için burası da artık bir tür cezaevi değil, koca bir saraydı."
•
Nadir Nadi duyarlıydı.
Duygulu insan duyarlı cJmayabilir; Nadir Nadi duygulannı
içine bastıran bir duyarlıydı; kimi zaman ruhunun radarına
en önemsiz görünen bir davranışın ya da sûzcüğün golgesi
düşer, ne kadar zaman geçerse geçsin silinmezdi.
Nadir Nadi anlatıyor:
"Çok kücüktüm, bir gün annem arkadasJanndan birine mi-
safirliğe gkJerken beni de götürdü. Evin ben yaşta kızıyla kay-
naştık. İçimde kıza karşı tarifsiz bir duygu uyanmıştı. Oynar-
ken geçen saatlerin farkına bile varmadım. Kendime geldi-
ğimde birden golgelerin uzadtğını, güneşin yavaş yavaş çe-
Kildiğini ve ayrılma saatinin yakınlaştığını hissettim.
Hüzünlendim.
Kız bendeki değişikliği hemen anladı; yüzüme dikkatle ba-
karak sordu:
— Sana ne oidu?
— Hiç! Üzülüyorum.
— Neden?
— Çünkü akşam oluyor. Akşam olunca aynlacağız.
Kız:
— Boşuna üzülüyorsun, dedi, bugün akşam olmayacak ki."
•
Ama akşam oluyor.
AaKAYBIMIZ
Üyemiz, Cumhuriyet Gazetesi Sahip ve Başyazarı,
1983 Burhan Felek Basın Hizmet ödülü ve Basm
. . Şeref Kartı sahibi•-••,
NADtR NADfyi
20 Ağustos 1991 günü kaybettik.
Ülkemize uzun yıllar seçkin hizmetler veren ve
kaybı büyük üzüntü yaratan ustamızı 22 Ağustos
1991 Perşembe günü saat 10'da Cemiyetimiz
önünde yapılacak tören ve Bebek Camii'nde öğle
vakti kılınacak namazdan sonra Edirnekapı
Şehitliği'nde toprağa vereceğiz.
Nadir Nadi'ye Tanrı'dan mağfıret, Cumhuriyet
ailesine, yakınlanna ve üyelerimize başsağlığı
dileriz.
GAZETECİLER CEMİYETİ
AOKAYBIMIZ
NADİR NADFnin
ölümüyle sarsıldık.
Cumhuriyet camiasına başsağlığı dilerim.
METtN BAKIR
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSÎTESt
İŞ İDARESİ P.1OGRAMI
GENEL İŞLETMECÎLİK SERTİFİKASI
Bu program Cambrian College (Ontario, Canada) işbirliğj üe Ekim
1991 - Haziran 1992 tarihleri arasında iki dönem halinde yürütüle-
cektir.
Program özel sektör ve kamu sektörünün i;letmecilik eğitimi gör-
müş eleman ihtiyacını karşılamak ve yöneticilere ve yönetici yardım-
cılanna, görevlerinin gerektirdiği çağdaş bilgi ve becerileri kazandır-
mayı amaçlar.
PROGRAM
Muhasebe
Ekonomi 1
Pazarlama
Kantitatif
Metodlar
Bilgisayara
6iriş
39 saat
39 saat
39 saat
39 saat
39 saat
Yönetim
iş hukuku
Pazarlama
Üretim
Bilgisayar
Uygulamaları
39 saat
39 saat
39 saat
39 saat
39 saat
loplam 196 saat Ibplam 195 saat
Denler Bojaziçi Umversitesi İş ldarcsi Programı öğretim üyderi
tarafından, hafta içinde iş saatleri dısında ve cumartesi gttnleri bilgi-
sayar destekli olarak verilir. Program dili Türkçedir.
DEĞERLENDİRME
Programda değerlendinne, dönem içi çalışmalar ve dönem sonu sı-
navı ile yapılır.
Programın tümünü basanyla tamamlayan adaylara Boğaziçi Üni-
versitesi İş Idaresi Programı "Genel Işletmecilik Sertifikası" verile-
cektir.
NASIL BAŞVXIRACAKSINIZ?
Programa, işletmecilik dısındaki bir dalda lisans eğitimi gönnus
veya iş deneyimine sahip lise mezunlan katılabüir. Programa kabul-
ler, mUlakat ile yapılacaktır.
llgilenenler, son bttirdikleri okui diploması ve iki adet vesikalık fo-
tograf ile Boğaziçi Universitesi Hisarüstü Kampusu'nda t; tdaresi Prog-
ramı'na basvurabilirler.
Önkayıt ve mülakat 17-28 eylül tarihleri arasında yapılacaktır. Ka-
bul edilenler kesio kayıtlanm 30 eylül - 5 ekim arasında yaptırabUir.
Daha geniş bilgi için 165 97 74 veya 163 15 00 / 310 numaralı tele-
fonlar aranabilir.
Basın: 33615