Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 9 HAZİRAN 1991
REFAHPAKTİSİBAŞKAN1NECMETTİN ERBAKAN
Fikirve inançhürolmalıTürkiye'de yıllardır süren bir uygulamadan sonra 141-142-163.
maddelerin kaldınlması bu yasaklar nedeniyle çeşitli ceza ve
kısıtlamalara hedef olan gnıplar arasında tepkilere yol açtı.
Ülkemizde yaklaşık 20 yıldır "Islami inanç" temelinde politik
bir mücadeleyi sürdüren Prof. Necmettin Erbakan ile ceza
yasasındaki değişiklikler, anayasa ve toplum düzeni üzerine
Eğitim Servisi Şefımiz Gencay Şaylan konuştu.
SOYLEŞİ SENCAY ŞAYLAN
PAZAR
KONUĞU
\Sayın Erbakan, uygun görürseniz
güncel bir sorun ile söyleşiye başlayahm.
TCK'nın ünlü 141-142 ve 163. maddeleri kalk-
tı. Bu değişiklik sizin siyasiprogrammızda de-
ğişmelere yol açacak mı?
Evet, bugün Türkiye'de şeklen bir adım
atılmış görünüyor. Sözde düşünce ve inanç
hürriyeti kâmil manada tatbik edilmek isteni-
yor. Ancak çok önemli bir hususa dikkat et-
mek lazım. Bir şeyin kanunlarda hatta anaya-
sada yazılı olması Türkiye'de bir mana ifade
etmiyor. Çünkü Tûrkiye öyle bir ülke ki yaa-
b mevzuatı başka tatbikatı başka.
Demokrasi denir, milli irade denir, bağım-
sızlık denir, ekonomik düzen adil olacak de-
nir, sonra tamamen tersi yapılır. Kaldı ki son
çıkartılan terör yasasının tatbikatına dair he-
nüz ortada bir şey yok. Yalnız salıvermelere
bakılacak olursa tatbikatın çıkartılmak istenen
kanunla bağdaşmadığı görülüyor.
WH^BBEfendim, salıvermelerdeki eşitsizlik-
ten mi söz ediyorsunuz? Biliyorsunuz, yasa sol-
cuları içeride tutacak biçimde kaleme alınmış
ve büyük bir eşitsizlik var.
Her bakımdan eşitsiz ve adaletsiz. Kanun
163. maddeden ceza alan herkes salınacak di-
yor. Ama bir inceleme çıktı. Neyi inceleyecek-
miş? 163. madde ile ilgili faaliyet sırasında şid-
det davranışınız oldu mu onu inceleyecekmiş.
Olayda şiddet unsunı varsa bu iddianamede
vardır, kararda vardır. Halbuki ne olayda ne
de hâkim kararında şiddet olmadığı halde
163'ten içeride olanlar tutuluyor, tatbikatta
şiddet diye bilinen şeylerden başka şeyler icat
edilmek isteniyor.
Tabii her türlü icat yapılabilir, maalesef
Türkiye'de dunım budur ve böylece aslında fi-
kir hürriyeti sağlanmış olmaz, fikir hürriyeti
ile ilgili cezalar daha da ağırlaştınlmış olur.
Böyle bir tehlike mevcuıtur. Hukuk demek
mantık demektir, matematik demektir. Ama
çıkartılmış olan kanun hem lafzı itibanyla hu-
kukun temel esaslarına aykırıdır hem de tarifi
olmayan lastikli tabirler nedeniyle tarafa çe-
kilebileceğinden çok tehlikeli bir tatbikata ze-
min hazırlavabilir.
Sivil toplum sözü, bizim
temel fikriyatımızın özleminin
bir ifadesi. Biz, 'Toplum,
milleti belli kahplara
sokmadan gerçeği, saadeti
arayan bir düşünce ile
yeniden düzenlenmeli"
diyoruz. Sivil toplumdan söz
edenler de aym doğrultuda
meseleyi mütalaa ediyorlar.
\Yani siz parti olarak herhangi
program değişikliği düşünmüyorsunuz?
Hayır, zaten bizim prograrmmızda ne
olursa olsun bir değişiklik söz konusu değil-
dir, bizim programımız gayet açıktır. Biz Re-
fah Partisi olarak Batı taklitçisi diğer bütün
partilerden kökten farklıyız.
WttK^U Efendim, şimdi 163 kalktığma göre
acaba bir şeriatpartisi kurulabilir mi? Sizin de-
ğerlendirmeniz nedir?
Siyasi Partiler Kanunu'nda bir değişik-
lik yapılmadığı için şu anda böyle bir şey söz
konusu değil, kanun böyle bir parti kurulma-
sına izin vermez. Bu da tabii Türkiye'de yapı-
lan işin tutarsızlığını göstermektedir. Batı tak-
litçisi zihniyetli iktidarların fikir ve inanç hür-
riyetini tamamen getirmeleri mümkün değil-
dir. Bunu istedikleri zaman ne kendileri, ne de
kendilerini yönlendiren emperyalizm Türkiye'-
deki sömürüsünü, köle düzenini yürütemez.
Bunlar Türkiye'ye fikir ve inanç hürriyeti ta-
nıyamazlar.
t^^^mEfendim, Türkiye'de herkes çoğulcu
ve katılımcı demokrasiden söz ediyor, bu ko-
nuda geniş bir uzlaşma gözüküyor. Siz bu ko-
nuda ne düşünüyorsunuz? Eğer bir tek kendi-
nizi hak, diğer bütün partileri "batıl" sayar-
sanız bu yaklaşım çoğulcu demokrasi ile bağ-
daşır mı?
Anayasa milli iradeden, demokrasiden
* söz ediyor. Demokrasi ne demek? Halkın ken-
disini yönetmesi demek. Halkın kendisini yo-
netmesinin en tabii şekli şudur: Başta anaya-
sa taslağı olmak üzere halkın nasıl yönetilece-
ğine dair teklifier partiler tarafmdan halka su-
nulur. Tam bir düşünce ve inanç hürriyeti için-
de eşit şartlarda sunulur, herkes eşit konuşur.
Halk hepsini görür ve sonra serbest iradesi ile
seçer. Bugünkü yutturmaca sadece çocuk al-
datmasından ibarettir.
WU^MEfendim, çoğulculuk sadece görüşle-
rin eşitliği olarak mı algılanmalı?
Herkesin insan hakkını tanımak şarttır.
Onun için ortaya konacak olan kurallar insan
haklarına saygıu ve bir de adil düzen şartları-
na saygılı olmalıdır. Bizim adil düzen dediği-
miz devletin zalim olmamasıdır. Devlet neden
bir Frankeştayn olsun?
Siyasi teklifier hem insan haklanna hem adil
düzen anlayışma uygun olmalıdır ve millet
bunlann içinden istediğini seçebilmelidir. Par-
lamento da milletin ayniyatı olmalı, yani her-
kes ne nispette oy alıyorsa o nisbette parlamen-
toda temsil edilmelidir.
Şimdi biz istikrarh bir hükümet istiyoruz de-
yip bir komedi yaraûyorlar. Siz milletin yüz-
de 15-20'sinin desteğini alabilmiş bir hükümete
istediğini yapma hakkım verirseniz zaten te-
melden istikran ortadan kaldırmış olursunuz.
Hükümetin istikrarı için parlamento sandal-
yelerinin büyük bir kısmını bir partiye haksız
olarak vermek yol değildir.
llle istikrar istiyorsanız yüzde 30 oy almış
partinin hükümet olmasrnı istiyorsanız meclis-
teki üye sayısına ek ona bir yüzde 25 destek
verirsiniz. Yani bir formül bulmak mümkün-
dür. Hükümet ayn iştir, Meclis ayrı iştir. Hü-
kümete ait bir talepten dolayı Meclisi dejene-
re etmek doğru değildir.
UUmSaym Erbakan tam bu noktada bir şey
sormak istiyorum. Sizin koalisyon konusun-
da zengin bir deneyiminiz var. Gerçekten ko-
alisyonlar çok mu zararlı olmuştur?
Hakikaten koalisyonlarda en tecrübeli
parti biziz, her zihniyette parti ile koalisyon
yapmışızdır. Koalisyon hükümetlerinin hiçbi-
rinin bozulmasından bizim partimiz mesul ol-
madı, hep ortaklarımızın kabahatlerinden o
hükümetler bozuldu.
Eğer insanlar makul, uyum içerisinde çalış-
ma kabiliyeti açısından yeterli ise koalisyon tek
parti yönetiminden çok daha faydalıdır. Hem
uzlaşma hem denge sağlama bakımından çok
faydahdır. Tatbikat da bunu göstermiştir.
Hem CHP ile kurduğumuz itk koalisyon hem
sonra kurduğumuz koalisyonlar Türkiye'ye
pek çok hizrnetler yapmıştır, kendisinden ön-
ce ve sonra gelen suni tek parti iktidarlarından
çok daha başanlı olmuştur.
^BKKl^Partimizin ideolojisinde Islami değer-
ler çok ağırltklı, siz de bunu açıkça ifade edı-
NECMETTİN
E R B A K A N
Prof. Necmettin Erbakan 1926 yılmda
Sinop'ta doğdu, ilk öğrenimini Trabzon'da,
orta Öğrenimini tstanbul'da yaptıktan sonra
1943 yılında htanbul Teknik Öntversitesi'ne
girdi. 1948 yılmda Makine Fakültesi'nden
mezun oldu ve aym yıl aym fakultede asistan
olarak çalışmaya başladı. Almanya'da doktora
çalışması yaptıktan sonra 1953 yılmda doçent,
1965 yılmda profesör oldu. ÎTÖ Makine
Fakültesi'ndekı Motorlar Kürsüsü profesörluk
görevi 1969 yılmda Konya'dan bağımsız
milletvekili seçılene kadar devam ettu Prof.
Erbakan 1970 yılmda kurulan Milli Nizam
Partisi'nin genel başkanlığına seçildL Bu
partinin kapatılmasından sonra yeni parti
kurma çahşmalannı yuruten Erbakan ve
arkadaşlan 1972 yılmda Milli Selamet
Partisi'ni kurdular ve Prof. Erbakan, Milli
Selamet Partisi'nin genel başkanı olarak çeşitli
• koalisyon hükümetlerinde başbakan
yardımcılığı yaptı. Prof. Erbakan 1987
ekiminden beri Refah Partisi'nin genel
baskanlığı görevini yüruttiyor.
nirse antiemperyalist bir insan olur, bize güç-
lük çıkartır diyor. Bu noktayı da böyle tespit
ettikten sonra sorunuzun üçüncü kısmına ge-
çiyorum.
Bazı ülkelerde biz Müslümanlıgı tatbik edi-
yoruz diye birtakım tatbikatlar yapdmıştn-.
Bunlar yeterli değillerdir. Mesela Sudan'da
Numeyri geldi, Müslümanlıgı tatbik etmek is-
tiyoruz dedi ve üç tane ceza maddesi çıkardı.
Halbuki Müslümanlık üç ceza maddesinden
ibaret değildir, bir bütündür. Müslümanlık bü-
tün bir adalet ve hak sistemidir, herhangi bir
ülke Müslümanlıgı tatbik etmek isterse bunu
bütünü ile tatbik etmesi lazımdır. Siz bir sö-
mürü ve köle düzeni içinde birkaç İslami ceza
maddesi tatbik etmeye kalkarsamz bu Müslü-
manbk olmaz. Sudan'da, Pakistan'da olan bu-
dur.
Bizim kanaatimize göre bugün dünyamn
hiçbir yerinde Müslümanhğın ulvi prensiple-
rini bir bütün halinde tatbikata koymuş bir ül-
ke yoktur. Tarihte adımlar atıldı, devirler ya-
şandı, insanlar saadet buldu. Bizim milletimi-
zin tarihinde de bu var. Ama şimdi siz aym ulvi
prensipleri o günkü kahplar içerisinde donmuş
olarak tatbik edemezsirüz.
Bugünün şartlarına uygun olarak tatbik et-
meniz lazım gelir. İçtihadı bugünün şartları-
na uygun olarak yapmak lazımdır. lçtihadm
temel prensipleri değişmez, ama yeni şartlara
göre uygulama ilim ister, çok yüksek ihtisas
ister.
\tçtihadyapılmasını, Islami temel kay-
nakların kitabın ve sünnetin yeniden günün ko-
şullarına göre yorumlanmasını dile getirdiniz.
Bu örneğin Cemaleddin Afgani tarafmdan sa-
vunulan tslamda reform düşüncesi olarak ta-
nımlanabilir mi? Bunu söyleyebilir miyiz?
— Hayır söyleyemezsiniz. Müslümanhğın
temel esaslan tabii Kuran-ı Kerim'de bildiril-
miş, sonra peygamber efendimizin sünneti ile
Kuran'daki esaslara acıklık getirilmiş, bunla-
n nasıl anlamamız gerektiği gösterilmiş. Bun-
lar yapıhrken Kuran-ı Kerim ve sünnetin ge-
tirdiği, hak ve adaleti temsil eden prensipler-
de değişiklik yapılamaz. Bunlar temel kural-
lardır, zaman içinde değişiklik içtihatlarda
olur.
• • ^ • i Efendim, yani Kuran ve sünnette be-
lirtilen, hiçbir zaman değişmeyeceği var sayı-
lan ilkeler zaman içinde insan aklı tarafmdan
yorumlanabilecek ve bu yorumlar zamana göre
farklılık gösterebilecek değil mi?
Temel prensipleri bugüne uygulamak ilim
isteyen bir konudur. Aklımıza göre istediğimiz
şeyi evirip çeviremeyiz. Reform sözünü ben
reddediyorum, çunkü kitap ve sünneti bugü-
ne göre değiştirelim anlamında kullanılıyor.
HAKKA DAYALI ANAYASA — Prof. Necmettin Erbakan, Gencay Şaylan'ın yaptığı söyteşide, anayasanın hakka dayanması gereküğini vurgulad».
yorsunuz- Islami değerlerin yani şeriat hüküm-
lerinin siyasalyaşama yön verdiğilran, Suudi
Arabistan, Sudan gibi ülkeleri değerlendirir
misiniz? Bu rejimlerin olumlu ya da olumsuz
yönleri size göre nelerdir? Sosyo-politik yaşa-
mı Islami değerlere göre düzenlemek ile demin
tartıştığımız çoğulcu demokrasi ne ölcude bağ-
daşır?
Çıkartılmış olan kanun lafzı
itibanyla hukukun temel
prensiplerine aykırıdır, hem
de tarifi olmayan lastikli
tabirler nedeni ile her tarafa
çekilebüeceğinden çok
tehlikeli bir tatbikata zemin
hazırlayabilir. Batı taklitçisi
iktidarlann fikir ve inanç
hürriyetini tamamen
getirmeleri mümkün değildir.
— Bu sorunuz üç ayrı sualden oluşuyor.
Bunlardan bir tanesi bizim partimize taalluk
ediyor. Bizim partimiz adil duzene bağlıdır,
ideolojimizin matematiksel bir kesinliği vardır.
Ortaya koymuş olduğumuz temel ilkeler her-
hangi bir dinde mevcut mu değil mi, herhangi
bir kabiliyetinin milli ananesi midir, tarihin
herhangi bir yerinde var mıydı yok muydu tü-'
ründen değerlendirmeler söz konusu olmaksı-
zın rasyonel ve adil bir toplum düzenini orta-
ya koymaktadır.
Biz insanların oturup görüşerek konuşarak
bugünkü sömürü düzeni, bugünkü haksız dü-
zenin yerine getirebilecekleri bir adil düzenin
varhğına inamyoruz. Nitekim biz bu adil dü-
zen çalışmalarını Nobel ödülü almış profesör-
lerle birlikte yürütüyoruz. Çunkü bizim adil
düzenimiz bütün insanhk için adil düzendir.'
tBKfl^MEfendim, Pakistanlı bilimadamı Ab-
dülselam 'dan mı söz ediyorsunuz?
Hayır, onu kastetmiyorum. Birleşmiş
Milletler Yeni Ekonomik Düzen Başkam, No-
bel odülu almış Profesör Lazslo'yu kastediyo-
rum, Almanya'da iktisadi düzen kürsüsü baş-
kanı olmuş başka bir profesörü kastediyorum.
Daha bunlar gibi yirmiye yakın tanınmış Av-
rupalı profesör ile beraber adil düzen çalışma-
lanmızı yürütüyoruz. Bizim savunduğumuz
adil düzen bütün insanhk içindir ve bunu in-
sanhğın en iyi yetişmiş kişileri bir araya gele-
rek elbirliği ile tesis etmelidir. Adil düzen yef-
yüzünün her.yerinde tatbik edilmelidir.
Şimdi sualinizin ikinci kısmına, Müslüman-
lıkla ilgili kısmına geliyorum. Bizim bilgileri-
mize göre Müslümanlık ulvi prensipleri ihtiva
eden bir dindir. Müslümanhk dini temelde
hakkı üstün tutan bir dindir, somürüye müsa-
ade etmez, herkesin hakkımn kendisine veril-
mesini ister.
Zaten emperyalizmin ve siyonizmin, Mus-
lümanlığı kendisine mania kabul etmesinin se-
bebi de budur.
İnancımıza göre emperyalizm, Müslüman
hanımların bir buçuk metrelik başörtüsünden
çekinmiyor, ama bugün başını örten, yarın
Müslümanlık dininin ulvi prensiplerini öğre-
Kitap ve sünnet zamana göre değişmez. Ama
tıpkı eski devirdeki büyük müçtehidler gibi o
prensiplerin esasını kavrayıp yeni şartlara gö-
re tatbiki mümkündür. Bu iş iüm ister, oku-
ma yetmez.
•^••Sa^/n Erbakan, bunu demokrasi ile
nasıl bağdaştıracağız. Değişiklik sadece içtihat
yapabilecek din âlimlerinin işiyse, parlamen-
Müslüman ülkeler yüz sene
Batıh emperyalistlerin işgali
altında kaldı. Cezayir'de -
Tunus'ta bir Müslümanm
yüksek tahsil yapmasına izin
verilmedi. Batı'nın kuvveti
üstün tutma, çifte standart ve
emperyalist zihniyeti dünyayı
fesada soktu. Zulüm
emperyalizmden çıkıyor. İşte
gerçeklik budur.
to ne yapacak? Bakın, sendika, grev peygam-
ber döneminde yoktu. Şimdi halkın seçtiği
Meclis, bu konuda yasa yapabilecek mi, yok-
sa son söz 'caizdir'ya da 'caiz değildir' diyen
din âlimlerinin mi olacak?
Bir prensip suali soruyorsunuz, düşundüğü-
mü açıklayayım. Bugün Meclis istediği gibi ka-
nun yapabiür mi? Yapamaz, anayasaya uygun
kanun yapmak zorundadır. Anayasa ne de-
mek? Bütün insanlann mutabık kaldığı hak ve
adalet düzeni demek, Meclis ancak bu temel
kurallar içinde kalacak, tatbikatı tanzim ede-
cektir.
WBBMMEfendim, bu ilginç bir örnek, ama
anayasalar değişir, insanlann ve toplumun ira-
desi doğrultusunda değişir, yeniden yazılabi-
lir değil mi?
Tabii değişir, ama anayasa her şeyden ön-
ce ilmi bir konudur. Parmak hesabı ile ana-
yasa yapılamaz, çünkü anayasa hakkı üstün
tutmalıdır. Anayasa insan haklannı ve devle-
tin canavarlaşmamasmı teminat altında tutma-
lıdır. Böyle bir metnin hazırlanması ilim işi-
dir, ilmi iş ihtisas ister. Bu parmak sayısı ile
olmaz. İhtisas erbabı hazırladıktan sonra yü-
rürlüğe konması milletin tasvibiyle olmalıdır.
• ^ ^ İ B Efendim, temel ilkelerin ve düzenin
esaslarımn seçkin beyin sahibi kişiler tarafm-
dan hazırlanması çok uzun bir dönemden be-
ri, Eflatun'dan itibaren tartışma gündemine
girmiş. Ama hep ütopya olarak kalmış. Efen-
dim acaba bir grup gerçek bilim adamı hak dü-
zenleme budur gerisi balıldır derken başka
grup bilim adamı, hayır o düzenleme de batıl-
dır, hak düzenleme bizim belirlediğimiz derse
ne olacak? Bilim adamlan arasındaki ihtilaf
nasıl çözülecek?
Bunlann tarihte çözümleri vardır. Bir ic-
ma vardır, icma demek bütün ilim adamlan-
nın üzerinde mutabık kaldığı husus demektir.
Bu icmalar herkesin uyması gereken kurallan
gösterir. Eğer icma olmuyorsa herkese kendi
inandığı içtihat içinde hürriyet verirsiniz. Böy-
lece çeşitli kanaatte olan insanlar uzlaşma için-
de yaşarlar.
Bizim kanaatimize göre
bugün dünyamn hiçbir
yerinde Müslümanhğın ulvi
prensiplerini bir bütün
halinde tatbikata koymuş bir
ülke yoktur. Ama siz o
prensipleri o günkü kahplar
içinde donmuş olarak tatbik
edemezsiniz. İçtihadı
bugünün şartlarına uygun
olarak yapmak lazım. Bunun
için de ilim ve yüksek ihtisas
ister.
Efendim, uzlaşma taraflarm gereğin-
de özveri gösterip aym kural üzerinde antaş-~
maları değil midir? Herkes inandığı kuralı uy-
gularsa anarşi olmaz mı?
Hayır olmaz, yol boldur. Bizim inandı-
ğuTiız adil düzende insan inandığı gibi yaşamak
durumundadır. Bizim inandığımız adil düzen-
de insanların işini belli bir devlet memuruna
yaptırmalan zorunluluğu da yoktur. Onun da
alternatifleri vardır, kimi isterseniz, kimi se-
çerseniz işinizi ona yaptınrsınız. Diyelim evi-
nize elektrik bağlatacaksuuz, eğer bu işi yapa-
bilecek birbirinden ayn 10 kişi varsa ve siz is-
tediğinizi seçebiliyorsamz işiniz daha süratli ve
ucuz yapılacaktır. Böylece hem hürriyete ka-
vuşur hem de mesut olursunuz.
Sizin bu değerlendirmeniz, özellikle
devlet ile ilgili görüşleriniz şu anda çok tartı-
şılan sivil toplum söylemi ile çok büyük ben-
zerlikler gösteriyor diyebilir miyiz?
Sivil toplum sözü bizim temel fikriyati-
mızm özleminin bir ifadesi. Biz, toplum ve mil-
let, belli kahplara sokulnıadan gerçeği, saadeti
arayan bir düşünce ile yeniden düzenlenmeli
diyoruz. Sivil toplumdan söz edenler de aym
doğrultuda meseleyi mütalaa ediyorlar.
Sayın genel başkan, Müslüman top-
lumlara baktığımızda hiçbirinde demokrasiyi,
özgürUiklerin işlemediğinigörüyoruz. Batı'nın
kapitalist toplumlannda ise demokrasi var. Bu
neden böyle?
Müslüman ülkeler dediğüniz yerlerde hal-
kın bir kısmı Müslümandır. önce bu gerçeği
tespit edelim. Çok önemli bir gerçek de Müs-
lüman topluluklann Müslümanlıkla alakası ol-
maması. Şimdi Müslüman toplumlarda birta-
kım olumsuzluklar görüyoruz, geri kalmışhk
görüyoruz, ama bunun Müslümanükla bir ala-
kası yoktur. Bütün olumsuzluklann mesulü
emperyalistlerdir, Batılılardır. Bunlar öyle bir
fesat mikrobu yaymışlardır ki neticede bu ge-
ri kalmışhk ortaya çıkmıştır.
MKKtKUEfendim, geri kalmışlığın suçunu baş-
kalanna, Batılüara yüklemek bir tür kolaya-
lık olmuyor mu?
Müsaade ederseniz hemen açıklayalım.
Bu kolaycılık değil gerçekçih'ktir. Yanlış pro-
pagandalardan kurtulmalıyız. Müslüman ül-
keler yüz sene Batüı emperyahstlerin işgali al-
tında kaldı. Cezayir'de, Tunus'ta bir Müslü-
manın yüksek tahsil yapmasına izin verilme-
di. Batı'nm kuvveti Üstün tutma, çifte standart
ve emperyalist zihniyeti dünyayı fesada sok-
tu. Müslüman ülkeleri geldi onlar işgal etti.
Şimdi Kuveyt yıkıldı. Bunu Müslümanlann in-
şa etmesi çok doğal.
Hayır, Amerikalüar, Fransızlar, uluslararası
emperyalist şirketler hemen geldiler ve anlaş-
malar yapular. Bu anlaşmalara bir madde koy-
dular, kullamlacak işçilerin en fazla yüzde onu
Müslüman olacak dediler. Geri kalan işçiler
Hindulardan, Füipinler'den temin edilecek. İş-
te Müslüman ülkeleri 100 sene tahrip eden zih-
niyet bu zihniyettir. Zulüm emperyalizmden çı-
kıyor. Müslüman ülkelerde görduğumüz olum-
suzluklar emperyalizmin oralan nasıl tahrip et-
tiğinin göstergesidir. İşte gerçeklik budur.