22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 27 HAZÎRAN 1991 Media'lara Gü\ ensizlik».» Neden bazı olaylar ne TV'de yer alır ne radyolarda ne de magazin basınında? Kimler saptar Türkiye'nin gündemini? Dikkatlerin hep bilinçli olarak başka yerlere, ikincil konulara çekildiğini görürsünüz. öyle olunca da bir güven bunalımı doğar. Insanlar iktidarın dümensuyunda giden media'lara ne kadar inanırlarsa iktidara da o kadar inanırlar. HIFZI TOPUZ Media'lara güven sorunu son aylarda bütün ülkeleıde geniş bir tartışma konusu oldu. özel- likle televizyonlan izleyenler ve magazin türü ga- zete okuyanlar iletişim araçlarına olan güvenle- rini yitirdiler. Hele Körfez savaşından sonra bu güvensizlik hiç görulmemiş boyutlara ulaştı. Bu güvensizlik iki dunımdan kaynaklanıyor. Birincisi yeni değil; media'ların buyuk işletme- lere dönüşmeleri. Gazeteler ve dergiler artık 19. yüzyıldaki ve 20. yüzyılın ilk yarısmdaki gibi si- yasal savaşım aracı değiller. Gazete ve magazin türü dergi çıkartmak çok büyük yatınmlan ge- rektiriyor. Bu yatınmlan yapanlar da basını eko- nomik yatınm alanı olarak görüyor ve basın or- ganlannı bol reklam ve çok kazanç ilkeleriyle yö- netiyorlar. Bazen de büyük bir işadamı ya da bir ortaklık bir gazeteyi kendi işlerini daha iyi yü- rütebilmek amaayla satın alıyor. Son yıllarda bunun birçok örneğini görduk. tkincisi, gazetecilerin durumlanndaki değişik- lik... Gazetecilerin tutum ve davranışlan son yıl- larda çeşitli araştırmalara konu oldu. Bazı ileti- sim uzmanJan, gazetecilerin gerçekJeri gizledik- lerini, olaylan saptırdıklannı, toplumdan uzak- İaştıklannı ve birtakım çıkarlar elde ederek ku- rulu düzenin hizmetine girdiklerini beürten sa- yısız örnekler verdiler.(n . Michd Castex adında bir AFP muhabiri de birkaç ay önce yazdığı "Yüz Yıl Kadar Büyük Bir Yalan" adlı kitapla bu diziye yeni bir yapıt ekledı. Romanya olay- lannın televizyonla bütun dünyaya nasıl yanbş yansıtıldığım, bir darbe olayının nasıl bir dev- rim olarak gösterildiğini, morgdan mezarhğa kaldınlan cesetlerin bir kıyımda öldürülmüş in- sanlann cesetleriymiş gibi nasıl filme alındıkla- nnı, olaylarda 689 kişinin ölmesine karşılık ilk gün bu sayının nasıl 64 bine yukseltildiğir.i an- latan bu kitap Fransa'da geniş yankılar uyan- dırdı. Gazetecinin etkilenişi, tutumu Körfez savaşından önce yapılan araştırmala- nn en önemJisi Remy Rieffel'in "Seçkin Gazeteciler" adlı kitabıydı. Yazar bu araştırma- sında şu konulan ele almış: — Gazeteci nereden geliyor? Ailesinin sımfı ve mesleği? Toplumdaki yeri? Eğitim düzeyi? — Gazetecinin çevresi? Ilişkide bulunduğu in- sanlar? Katıldığı toplantılar? Siyasal görüşleri? Merakları? lş çevreleriyle ve siyasal çevrelerle ilişkileri? Rieffel, adlanıu açıklamadan, üst düzeyde iki yuze yakın gazeteciyle göruşmüş, kendilerine bir yığın soru sormuş, sonra onlan derleyip topla- yarak bazı sonuçlara varmış. Başka araştırma- cılar da değişik dönemlerde aynı konulann üze- rine eğilmişler.(2) . Ortaya şu sonuçlar çıkıyor: — Gazeteciler genelde varhklı ailelerden gel- me kişilerdir. Ailesel dummlan, soylan, köken- leri ço|u zaman media'ların kapılannı açar, iş bulmalannı kolaylaştınr. — Gazeteciler mesleğe başladıktan bir süre sonra 'establishment' denen üst düzeydeki kişi- lerle kayr.aşır, onlann geleneklerini ve görüşle- rini benimserler. Onlara karşı bir hayranlık du- yar ve onlara özenirler. — Gazeteciler hükümetin ve partilerin üst dü- zey yöneticilerinden büyük ilgi görilr ve aynca- lıklar elde ederler. örneğin hükümet başkam bir geziye çıkarken yamna seçtiği kişileri ahr ve on- lann her türlü olanaklardan yararlanmasını sağ- layabilir. Çok sık rastlanan bir örnek de şudur: Elektronik araç üreten bir fabrika, yeni bir mo- deli piyasaya çıkarmadan önce onu gazetecilere tanıtır, gizli reklam yapacak kişilere bunlan ar- mağan olarak verir. — Le Moade'da çalışan Yves Manou "Kaba- hat Media'ların" adlı kitabında şöyle diyor: "Hükümetler artık basını sansür etmiyor, gaze- tecileri satın aüyorlar. Sansür, çağını yitirmiş, yetersiz bir yöntemdir. Politikacılar ve işletme yöneticileri gazetecilerin kendi çıkarlanna hiz- met etmeleri için başka yollar buluyorlar. Halkla ilişkiler ve iletişim danışma büroları yöneticile- re projeler hazırlatıyorlar. Media'lar bu mesaj- lan kullanıyor. Gazeteciler supermarketlerin yö- neticisi durumuna geliyorlar. Süpermarket yö- neticisi bir deterjanın daha iyi satılması için o malı nasıl gösterişli bir yere yerleştirirse gazete- ciler de öyle yapıyor, siyasal ya da ekonomik gruplann hazırladığı mesajı ön plana çıkartıyor- lar." New York Times 30 Temmuz 1990'da yayım- ladığı bir yazıda Israil Dışişleri Bakaniığı'nın Av- rupa ve Amerikan radyolarında çalışan 12 ga- zeteciye tam dört yıl her ay 500 dolar ödediğini yazmıştı. Yine Le Monde yazarlanndan Alain Wood- row da geçen ay yayımlanan "Information Manipulation" adlı kitabında gazetecilerin na- sıl oyuna geldiklerini gösteren sayısız örnekler veriyor ve TV'de başrolleri oynayanlann yüzde 90'ının oyuna geldiklerini anlatıyor. Bir TV ga- zetecisi, "Eğer biz örtulü reklam almazsak ay- lıklanmızı 6-8 katma çıkartmak gerekir" diyor. Dominique Woltoıı adlı bir iletişimci geçen ay yayımlanan "War Game" adlı kitabının başına Abraham Iincoln'ün şu sözünü almış: "Halkın bir bölümünü her zaman, bir halkı bir zaman aldatabilirsiniz, ama bütün halkı her zaman al- datamazsınız." VVolton kitabında gazetecilerin hiç kimseden ders almaya ve öğüt dinlemeye ni- yetli olmadıklarını belirttikten sonra "Hiçbir po- litikaa basınla anlaşmazhğa düsmek istemez" diyor, ama buna karşılık gazeteci baskı grupla- nna ödünler veriyor, 'manipüle' ediliyor, oyna- tılıyor, bazen de bile bile oyuna geliyor, buna da 'auto manipulation' deniyor. Körfez savaşı Dominique Wolton Körfez savaşı konusunda da şöyle diyor: "Hiçbir savaşta olaylara bu ka- dar çok media bulaşmadı, kamuoyu da hiçbir zaman bu kadar bilgisiz kalmadı. Hiçbir zaman bu kadar çok gazeteci savaş alamnda bulunma- dı, hiçbir zaman da bu kadar çok söylenti ve yan- lış haber yayıbnadı. Hiçbir zaman bu kadar "doğrudan yayın" yapılmadı, ama hiçbir zaman da aynı görüntüler bu kadar çok gösterilmedi. Hiçbir zaman bu kadar bol haber verilmedi, ama hiçbir zaman da bu kadar bıkkınlık gelmedi. tlk başlarda herkes bunu haberciliğin zaferi sanmış- tı, oys>a bu olaylar insanlann media'lara olan gü- venini yok etti. Express dergisi birkaç ay önce Fransa'da 300 gazeteciye basının inandırıcılığı konusunda so- rular sormuştu. Ankete yanıt verenlerin yüzde 84'ü oyuna geldiklerini anlatmışlar. Yani, gaze- teciler bile bile oyuna geliyor ve bunu önleye- miyorlar. Yine Fransa'da Mediaspouvoirs dergisiyle La Croix gazetesi SOFRES kamuoyu araştırma ens- titüsü ile birlikte bu yılın başlannda bir anket düzenlemişlerdi. Yayımlanan sonuçlara göre an- kete katılanların yüzde 50'si gazetelerin doğru- lan yansıtmadığı kanısmdalar. Televizyona inan- mayanlann oram yüzde 45, radyolara güvenme- yenlerin oram da yüzde 60. Izleyicilerin yaklaşık yansı televizyona inan- mıyor ama, yine de televizyonu izliyor. Çünkü TV'de eğlence ve müzik programlan, diziler, dramalar, oyunlar, yarışmalar var. Halk haber- leri doyurucu bulsun bulmasın ekranuı başından ayrılmıyor. Magazin türu gazeteleri okuyanlann da tutu- mu aynı. Okuyucu gazeteyi eğlendirici ve heye- canü yazılar ve röportajlar için ahyor, yoksa ay- nntılı haber ve yorum için değil. Magazin türü gazeteler inandırıcı değil, ama eğlendirici, oya- layıcı. Okuyucu habere inanmıyor, ama yine de gazeteyi alıyor. Tabii Le Monde gibi düşünce ga- zeteleri bu kategorinin içine girmiyor. Okuyucu gazetelerin bağımsızlığına da inan- mıyor. Inananlann oram yüzde 29. Media'lann önemsiz konulan abarttığına ınananlann oram da yüzde 56. Olaylann abartümasmda TV başı çekiyor. Ka- nallar heyecanlı haber verebilmek için hiçbir şey- den çekinmiyorlar. Ahlak kuralları çoğu zaman akla bile gebniyor. Her şey olup bittikten sonra olay yerine gelen TV ekipleri olayı yeni baştan canlandırmak için senaryolar düzenliyorlar. Pro- düktörler tanıklara ve olayın kahramanlanna ne- ler söyleyeceklerini anlatıycr ve ısmarlama çe- kimler yapıyorlar. Sonra da bunlar mesleksel ba- şan imiş gibi anlatüıyor. Ekranlarda bu çeşit montaj programlan izli- yorsunuz. Canlı görüntüler, şiddete, savasa, dö- vüşe, cinayetlere, işkencelere, sekse dayanan se- anslar büyük ilgi görüyor. Ama gerçek işkence- leri TV'de göremiyorsunuz. Izleyici çoğaldıkça reklam geUrleri de arüyor. Halk görduğüne inan- masa bile film gibi bunlan izliyor. Gördukleri- mizin kaçı gerçek, kaçı değil? Umberto Eco bir süre önce şöyle demişti: "Bütün gördüklerimden şüphe ediyorum. Ame- rikalılar acaba gerçekten aya ayak bastılar rm, yoksa bu da bir TV oyunu mu idi?" Bizdeki inandırıcılık oranlan nedir acaba? Sonuç Sayın Tanca Toskay geçen hafta Gaiatasaray Lisesi'nde düzenlenen bir panelde TV'nin yalan haber yayımlamadığını, ancak bazen eksik ha- ber verdiğini söyledi. İyi ama, eksik haber ver- mek de meslek kurallanna ters düsmez mi? Ek- sik haber vennek bir çeşit sansür olmuyor mu? Işin bir teknik yanı var, bütün haberleri vere- mezsiniz; o tamam, ama bir de siyasal neden- lerle, iktidara yaranmak için haber programla- nnı makaslamak var. Olaylann bilerek atlanma- sına 'omission' deniyor. Bu da yalan haber ka- dar kötü ve sakıncalı. Bu yöntem de geri teper. Halk kendi çevresinde geçen çok önemli olayla- n akşam ekranda göremezse, ertesi gun gazete- sinde bulamazsa media'lara olan güvenini yiti- rir. Neden bazı olaylar ne TV'de yer alır ne rad- yolarda ne de magazin basınında? Kimler sap- tar Türkiye'nin gündemini? Dikkatlerin hep bi- linçli olarak başka yerlere, ikincil konulara çe- kildiğini görürsünüz. öyle olunca da bir güven bunalımı doğar. Insanlar iktidann dümen suyun- da giden media'lara ne kadar inanırlarsa iktidara da o kadar inanırlar. (1) Fransa'da yayunJanan kitaplardan ban örndder: Remy Rı- effel, L'EUte des Joornalistts; Roland Jacquard, La Gıem des Mensonges; M-0 Delacours-Y Wanenberg, Les Moenn Joarn*listlqıı«; Patrick Boyer, Les JoormaUates sool-lb dcs •Maniıu? Guy Rossi-Landi, Le Proces des jages... (2) Bu konnda çıluu kiUpUrdan bazı örnekjer: Doraink)H Wolton W«r Game: Yves Manou, C'tst 1* fır.te >DI meVUat; Alaın Woodrow, Iafonnatioıı ManipnlMJon; Yves Roucau- le. Spfendenn el mlstres des journalistes; Andreas Freund, Joanulisme el mesiuformalioo... EVET/HAYIR OKT4YAKBAL Çifte Yurttaşhk Gerçekleşiyor mu? Türkiye Göçmenler Bırliğı Başkanı Prof. Dr. Hakkı Keskin 1 den bir yazı aldım. Almanya'da yaşayan bir milyon Türkün yıtlardır beklediği bir yasanın TBMM komisyonlannda kabul edilmesi yurtdışındaki ışçılerirnizde umut uyandırmıştır. Hakkı Keskin, yasa önerisini veren milletvekillerine, grup başkan- vekillerine, parti genel başkanlarına gönderdiği bir yazıda bu konudaki düşüncelerini ayrıntılanyla açıklıyor. Prof. Dr. Hakkı Keskin'in yazısını biraz kısaltarak okurları- ma, dolayısıyla kamuoyuna duyurmakta yarar görüyorum: 'Türkiye Büyük Millet Meclisı İçişleri ve Milli Savunma ko- misyonlarının değişiklik yaparak kabul ettıği, İstanbul Millet- vekili Sayın Bülent Akarcaiı, izmir Milletvekili Sayın Birgen Keleş ve arkadaşlarının 403 sayılı Türk Vatandaşlığı ve As- kerlik Kanunu'ndakı bazı maddelerin değışiırılmesini öngö- ren kanun tekliflerinı tıtıziikle ınceledık. Böylece özellıkle Federal Almanya ve diğer Batı Avrupa ül- kelerinde yaşamakta olan Türkler bulundukları ülke vatan- daşlığını sağlayarak bu ülkelerde etkin bir sosyal baskı gru- bu oluşturacaklardır. Kendi haklarını aramalannın yanı sıra Türkiye de, Türk toplumunun bu artan etkinliğinden kuşku- suz ki büyük yararlar görecektir. Vatandaşlık haklarına sa- hip bir milyon altı yüz bin kışilik Türkiye kökenli Almanya va- tandaşı Türk toplumunu Federal Almanya'da artık hükümet- ler ve siyasi partiler dikkate almak gereğini duyacaklardır. Bundan kuşkumuz olmamalıdır. Türkiye Göçmenler Birliği-Hamburg ve Berlinli Türk Der- nekler Topluluğu'ndan bir heyet olarak geçen yılın ağustos ayında İstanbul ve Ankara'da yapılan görüşmelerde, yukarı- da sozü edilen kanun değişikliklenni hükümet, siyasi parti ve basın-yayına önerirken değişikliklerin üç soruna çözüm getirmesi gerektiğinı belirtmiştik: 1) Yaşadığı ülke vatandaşlığına geçmek isteyen Türkler, bu- nun için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkmak zo- runda kalıriarsa (çünkü genelde bu isteniyor!), hiçbir koşul (Arkası i . Sayfada) GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DİYARBAKIR 1. İCRA MEMURLUĞU'NDAN Dosya No: 1990/2729 Satılmasına karar verilen gayriraenkulün cınsi, kıymeti, adedi, ev- safı: Borçluya ait gayrimenkul Kayapınar köyunde kayıtlı 3345 par- sel numaralı taşınmaz olduğu, söz konusu taşınmaz üzerinde 615.00 m 1 inşaat alanlı zemin üstü 1. kat konumunda betonarme fabrika bi- nasının karkasının ve tuğla duvarlannm yapıldığı taşınmaz üzerinde 1.037 mPl.lik beton kaide ve beton kaidenin üzerinde çevresi 16J) m. yttkselcliği 3.50 m. olan 2 adet çelik yakıt deposunun yapıldığı fabri- ka çevresinin biriket duvarlarla çevrili olduğu, yaklaşık 2000 kg. ağır- bgında derair girişi kapısı yapıldığı, üzerindeki ınşa bedçli ile arsa payı ceman 590.375.409 TL. değerindedir. Gayrimenkulün imar durumu: Gayrimenkulün Hava Alanı Uçuş konusu içinde kaldığı. Satış şartlui: 1- Satış: 20.8.1991 günü saat 10.00'dan 10.20"ye kadar Diyarbakır 1. lcra Müdürlüğü'nde açıkarttınna suretiyle yapılacaktır. Bu arttır- mada tahmin edilen kıymetin %75'ini ve rüçhanlı alacakhlar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olu- nur. Böyle bir bedelle alıa çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kaimak şartiyle 30.8.1991 günü 10.10'da saat 10.20'de ikınci arttırraa- ya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da rüçhanlı alacakhların aJacağını ve satış masraflannı geçmesi şartiyle S40 arturana ihale olunur. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın temi- nat mektubunu venneleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı iste- diğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Dellaliye resmi, ihale pulu, tapu haıç ve masrafları alıcıya ailtir. Birikmiş vergjler sa- tış bedelinden ödcnir. KDV alıcıya aittir. 3- lpotek sahibi alacakhlarla diğer ilgüilerin ( + ) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lanm- dır; aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse lcra ve tflas Kanunu'nun 133. maddesi gereğıncc ihale feshedilir. İki ihale arasmdaki farktan ve V«30 faizden alıcı ve kefılleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dai- rede acık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği gön- derilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şa.-!nameyi görmuş ve münderecannı kabul etmij sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1990/2729 sayılı dosya numarasiyle memurluğumuza başvurmalan ilan olunur. 28.5.1991 tlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Polise sağ verip 2 gün sonra ölüsünü aldığımız, Sevgili MUS1AFA GÜLMEZ'imiz (1963-1988) Sen tüm sıcakkğm, güzelliğin ve devrimciliğinle yüreğimizde, beynimizde, yaşamımızdasın. Seo bizmüesin... Ailesi adına KEMALGÜLMEZ İLAN ANKARA 24. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİN'DEN Dosya No: 1990/498 Karar No: 1991/218 Davacı Avni Aksu vekili tarafından davalı tbrahim Zeren aleyhine açılıp bitirüen ipoteğin fekki davasında, Keçiören 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü'nün 4144 ada 7 parselde- ki 1 nolu mesken üzerinde Ibrahim Zeren lehine konulmuş bulunan 3.500.000 TL. kıymetindeki ipoteğin kaldınlmasuıa 27.3.1991 günlü karar ile karar verilmiş olduğundan, işbu kararm gazetede ılanından itibaren yasal süresi içerisinde davalı îbrahim Zeren tarafından tem- yiz ediltnediği takdirde kesinleşeceği hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 29352 KIRIKKALE 1. SULH HUKUK HAKİMLİĞİNDEN Esas No: 1990/189 Davacı Türkiye Elektrik Kurumu tarafından davahlar Semra Şa- hiner ve Hasan Demir aleyhine mahkememize açılan alacak davası- run yapılan açık duruşmasında; Davahlardan Semra Şahiner'in adresi zabıta marifeti ile tesbıt edi- lemediğinden adına duruşma günü ve dava dilekçesinin ilanen tebli- gat yapılmasına karar verilmekle, duruşma günü olan 10.7.1991 günu saat 09.00'da bizzat kendisi veya tutacağı bir vekille davasını takip ettirmesi yerine kaim olmak üzere dava dilekçesi ve duruşma günü ilanen tebliğ olunur. 11.6.1991 Basın: 29252 PENCERE Hükümet?.. Bayramla birlikte Türkiye hükümet değişikliğini yaşadı. "12 Eytül'ün son partisi ANAP"\n ömrünü uzatmak için yogun ça- ba harcanıyor. Ancak bu çabanın dışa ve içe dönük örgüsü çok kaba!.. "Miadını doldurmuş" bir partinin "uzatmaJı iktidar"ın\ zorla- mak ülkeye yarar sağlar mı? Halk tabanı erimiş ANAP ikti- darı ABD payandasına dayanıyor; dış desteğini güçlendinmek için Güneydoğu Anadolu'da ve Kıbrıs'ta "Bûyük Patron"a ne- ler verecek?.. Sorunlar büyük.. Zaman dar.. ANAP, 12 Eylül faşizminin yörüngesinde kuruldu. "Dört eğilimi" birlestirdiği öne sürülüyordu. AP+CHP+MSP+MHP, askeri darbenin zoru ve şemsiyesi attında bir "merkez parti- si"nde birleşmişlerdi. Türkiye 2000 yılınatoltematifsaiktidar'- la yönelmişti; ama, bütün zorlamalara karşın tasarım ger- çekleşemedi. Bugün kurulan "Yılmaz hükümeti" partide ge- riye kalan son iki eğilimin de hesaplaşmasını sergilemiştir. ANAP'ın geleceği, bugün dünden daha çok soru işaretini ta- şıyor. Ne var ki bu hesaplaşmada son kararı veren yine "a//e" dir. Tarihte çoğu örnekte görüldüğü gibi zayıflayan "aile bo- yu yönetim"de "kadın" artık ön plana çıkmakta ve ağır bas- maktadır. "Koca" geriye itilmiş; Sayın Özal'ın başlangıçta yeğ- lediği ')AÂöü/uf/t/program"çökmüştür. Partinin iki kanadı ara- sında "ikircikli" kalan sorumsuz Cumhurbaşkanı'nın yerine kararı veren eşıdir. Semra Özal, kocasını geri rterek tırman- masını sürdürüyor; Mesut Yılmaz'ın yeğlenmesiyte birlikte partideki "dördüncü eğilim", "muhafazakâr kanadı" dışlaya- rak hükümetini kuruyor. Ancak yeni hükümet "a/7e"nin "ira- de"s\n\ ve "g6rüntü"sünü aşabilecek midir? Bu soru bir iki- lemi yapısında taşıyor. Halk tabanı erimiş partinin yeni hü- kümeti, (parti içindeki iki kanattan birini temsil ettiğine göre) ya "a//e"ye muhtaç otacak ya da parti dışında uzlaşmalar için aranışa geçmek zorunda kalacaktır. • ANAP iktidannın yeni hükümeti halk tabanında ve parti ya- pısında dar ve sınırlı bir desteğe sahiptir; ama, gözlerimizi partinin, halkın ve Türkiye'nin dışına çevirdiğımiz zaman iş değişiyor. 1990'larda ABD'nin Türkiye'den beklentileri büyüktür; Va- şington istediklerini elde etmek için içerde zayıf bir iktidarı neden yeğlemesin? Bush, Özal'a güveniyor; dünyanın en sı- cak bölgesine dönüşen Ortadoğu'da elinin altında bulunan bir Türkiye'nin önemini elbette biliyor; Anadolu'da ve Kıbns'ta istediğini gerçekleştirmenin tam zamanıdır; kurt politikacı, bir kez ele geçirilen ödünün, iktidar değişse bile dönüşü olma- dığını hesaplayacak kadar deneyimlidir; Ankara'yı istediği gibi çekip çevirmek ve kullanmak için eşref saatidir; çünkü ANAP iktidan iki ayağının üzerinde durmak için Vaşington'a muh- taçtır; Türkiye'deki devlet yönetimi ne idüğü belirsiz bir boş- luk içindedir. Doğaldır ki Bush'un yerinde kim olsa, özal yönetimini yeğ- lerdi. İstanbul'un dışa bağımlı iş çevreleri, laik sosyete, ekono- miyi Yılmaz hükümetiyle "disıplin" altına alacaklarını sanan büyük sermaye patronları ve holding basını da, hükümet de- ğişikliğinden medet umuyorlar. Umduklarını bulabilecekler mi? Çok güç... • Miadı dolmuş" ANAP'ın "uzatmalı iktidar"\ için yapılacak her tür zorlamanın Türkiye'de büyük siyasal bunalımları pom- palayacağını görmek için falcı olmaya gerek yok!.. Sayın Yıl- maz'ın "demokratik görevi" Türkiye'de "adaleth bir seçimle yönetimi normalleştirme" biçiminde somutlaşıyor; ama "12 Ey- lül'ün son partisi"nde "aileye karşı" böyle bir şeyi gerçekleş- tirmenin olanağı var mı? •• 1.- ......H,yı Göreceğiz. • -> • -ı-)lv,< r tLAN BUCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 1968/133 Davacı Bucak Orman Işletme müd. tarafından davahlar Mehmet Tbkin vb. aleyhine mahkememize açılan Menı Müdahale, tazminat ve tapu iptah' davasırun yapılan açık duruşmasında verilen ara karar ge- reğince; Aşağıda açık kimlikleri yazıh davahlar bütün aramalara rağmen bugüne kadar bulunamadığından tebligat yapılmamış olup adı geçen- lerin mahkememizde duruşmanın bırakıldûğı 10.9.1991 günü saat 10.45'de mahkememizde hazır olmalan, duruşmaya gelmedikleri ve- ya kendilerini vekille temsil ettinnedikleri takdirde HUMK.nun 3156 sayılı yasa ile değişik 213. maddesi gereğince yokiuklannda duruşmaya devam olunarak karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Davahlar: 1— Veü Tekin Belor oğlu Kepezalü Mah. 3215 Sk. No: 14 2— Zeynep Tekin Bekir kızı 1971 D.lu Dofu Garajı Dönmez Apt. Kat 4. 3— Nermin Tekin Kepezaltı Mah. Bekir kızı 1%5 D.lu 4— Dursun Tekin Bekir oğlu 1964 D.lu Kepezaltı Mah. ANTALYA Rasın: 47716 SATILIK 1988 model 37.000 km. Ford 2000 GLS 42.000.000 TL. Tel.: 512 05 05 / 485 - 486 1986 YILI VE 86 5AYILI BAKANLAR KURULU KARARINA GORE SIGARA SAĞUGA ZARARL DİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle