Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 HAZİRAN 1991
Tam Ba&uıısızlığm
Neresindeyiz?..
Bugün Atatürkçü çizgiden ayrıhp "saray kültürü"ne yönelen ve
ulusal egemenliğin biüncine erişemeyen siyasal iktidar ne yazık ki
kişisel bir yönetim sergilemektedir. Kişisel çalımlar uğruna yabancı
güçlerin tutsağı olduğunun ve devleti boğazına kadar borçlandırmakla
emperyalizme boyun eğdiğinin ayrımında değildir.
M. İSKENDER ÖZTURANLI Hukukçu
Bize bağımsız bir vatan armağan eden başta
Atatürk, Kuva-yı Milliyeciler, Bağımsızlık Sa-
vaşı'nın başından sonuna kadar şu sözcükle-
ri dillerinden düşürmemişlerdir: "Tam bağım-
sızlık ve kayıtsız şartsız ulusal egemenlik"
önlerinde iki seçenek vardır: "Bağımsızlık
ve ölüm." Ya özgür yaşayacaklar ya da yok
olacaklardır. Üçüncü seçenek olan tutsakhğı
akıllarmdan bile geçirmemişlerdir. Amaçları,
ülkeyi yalnız düşmandan kurtarmak değil, dış
ve iç sömürüyü de ortadan kaldırmaktır. Ulu-
sal sınırlar içinde özgür ve uygar bir toplum
yaratmaktır. Bu nedenle "bizi yutmak isteyen
emperyalizme ve bizi yok etmek isteyen
kapitalizme" olanca güçleriyle karşı çıkmış-
lardır.
Türk ulusu Mustafa Kemal'in önderliğin-
de özgürlük ve uygarbk için Batı emperyaliz-
miyle dövüşmek zorunda kalmıştır. Savaş yıl-
lan içinde Mustafa Kemal, "emperyalizmi ve
kapitalizmi en büyük düşman" olarak nite-
lemiş, "parasal, yargısal ve askersel kapitü-
lasyonlardan kunulmayı amaçlamıştır. "Bu
topraklar üstünde tam bağımsız bir Türkiye"
yaratmaya çalışmış, sonunda da başanya
ulaşmıştır. Bu nedenledir ki tüm dünyada
"bağımsızlık savaşlarının ilk lideri" sayıl-
mıştır.
Bilindiği gibi 1920 devrimcilerinin Osman-
h borçlarını ödeyecek güçleri ve olanaklan
yoktur. Bankaları yoktur, ekonomileri yok-
tur, paraları yoktur. Bir yandan "saltanat yö-
netimi", öte yandan yülarca süren savaş, ulu-
sun tüm malvarlığını alıp götürmüş, silip sü-
pürmüştür. Ne var ki onurlan ve onurlu bir
devlet anlayışları vardır. Bu onurdan bağım-
sız bir devlet yaratrruşlardır. Borçluluğun tam
bağımsızlığa engel olacağım bildikleri için
imparatorluğun borçlarım son kuruşuna ka-
dar ödemişler, kimseye avuç açmamışlar ve
yeniden borçlanmak gibi kısır bir döngünün
içine düşmemişlerdir.
özgürlük, kişinin bağımsızlığı, bağımsızlık
ise toplumun özgürlüğüdür. özgürlük, nasıl
onu her gün yeniden kazanmasını ve koruma-
sını bilenlerin hakkı ise bağımsızlık da onun
gibidir. Bağımsızlıklarını koruyamayan top-
lumlar özgür olarak yaşayamamışlardır. Öz-
gürlüğü ve bağımsızlığı kommak için birta-
kım ilkelere, kurumlara ve kuruluşlara gerek-
sinim vardır. Bu kurumların başında çağdaş
ve laik bir eğitim sistemi gelir. Çünkü laik-
lik, özgürlük demektir. "Laikliği savunmak
ve korumak da özgürlüğü savunmak ve ko-
rumaktır." özgür düşüncenin bulunmadığı
ortaçağda laik sözcüğü yoktur.
Cumhuriyet kiiltürii
Bu nedenledir ki daha savaş yıllarında Mus-
tafa Kemal, Ankara'da bir eğitim kurultayı
(kongresi) toplamış, eğitimin önemini vurgu-
lamıştır (1921). Bu kurultayda şöyle konuş-
maktadır: "Benim inancıma göre ulusumuzun
geri kalmışlığmda geleneksel eğitim yöntem-
leri en büyük etken olmuştur. Ulusal eğitim-
den söz ettiğim zaman bütün geleneksel inanç-
lardan, Doğu'dan ya da Batı'dan gelen tüm
yabancı etkenlerden annmış, ulusal niteliği-
mize uyan eğitimi amaçhyorum." Çok doğ-
ru olarak belirlediği gibi "Eğitimdir ki bir ulu-
su ya özgür, bağımsız, yüce bir toplum ola-
rak yaşatır ya da tutsaklığa sürükler." Bu ne-
denle daha 1922 yılında "eğitim programla-
nmn ulusun ve çağm gereklerine uygun olma-
sı"ndan söz etmiştir. Bu düşünce giderek "la-
ik eğitim"e dönüşmüş ve laiklik de din bağı-
na dayalı bir toplum düzeni yerine ulusallık
bağına dayalı toplum düzenini gerekli kılmış-
tır. "Ulusal ahlakımız uygar temellerle, öz-
gür düşüncelerle geliştirilmeli ve
güçlendirilmelidir" diyen Atatürk, cumhuri-
yetin "Saray Kültürü" ile yaşatılamayacağı-
nı çok iyi bildiği için Batı uygarlığına ve Batı
kültürüne yönelmiştir. Meşrutiyetçilerin düş-
tüğü yanılgıya düşmemiş, uygarlıkla kültürü
birbirinden ayırmamıştır. Uygarlık alanırt de-
ğiştirmiş, Doğu uygarbğından Batı uygarlığı-
na geçmiştir. Ama bunu, emperyalizme bo-
yun eğerek değil, ona karşı çıkarak gerçekleş-
tirmiştir.
Savaştan sonra ilk işi "Eğitim Birliği Ya-
sası"nı çıkarmak olmuştur. Bu yasanın gerek-
çesinde şunlar yazılıdır: "Bir ulusun kişileri
ancak bir eğitim görmelidir. İki türlü eğitim,
bir ülkede iki türlü insan yetiştirir. Bu ise duy-
gu ve düşüncede birlik amacım bozar. Türki-
ye Cumhuriyeti'nde bütün kültür ve bilim ku-
ruluşlanmn bağlandığı tek yer Eğitim Bakan-
lığı olmahdır."
"Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli
kültürdür" diyen Atatürk, iki başh eğitimin
zararlarını çok doğru olarak ortaya koymuş-
tur. Ona göre ulusal eğitim tektir. Hiçbir ne-
denle parçâlanamaz ve bölünemez. Bir yan-
da laik eğitim, öte yanda şeriat eğitimi çağ-
daş olmadığı gibi, ulusal da değildir. Çünkü
ulus, geriye değil ileriye gitmek istemektedir.
Bu nedenle eğitim bilimsel olacak, çağdaş ola-
cak, laik olacaktır. Atatürk'e göre "Türk hal-
kı, o tertemiz insanlar bilmezsiniz ne kadar
yenilik yandaşıdır. Vatanımızda engeller hiç-
bir zaman bu yoğun topluluktan gelmeyecek-
tir. Gelmemiştir de. Engellerin tumü, ulusu
yeniliklere, uygarlığa, devrime karşıymış gi-
bi gösterenlerden, halkın geri kalmışlığından
çıkarlan olanlardan gelmiştir."
Ne talihsizliktir ki bu tür kişilerin her na-
sılsa iktidara geçmesi ve laik eğitimden ödün-
ler vermesi sonucunda, yavaş yavaş cumhu-
riyetten ve ulusal egemenlikten de ödünler ve-
rilmeye başlanmış, en sonunda Kuva-yı Mil-
liyecilerin üzerine titrediği tam bağımsızlığı-
mız tehlikeli bir noktaya varmıştır. Körfez Sa-
vaşı bu gerçeği tüm açıklığı ile gözler önüne
sermedi mi?! Bugün Türkiye Cumhuriyeti ne
yazık ki tam bağımsız bir devlet olmaktan çık-
mıştır. Vatanımızın dört köşesinde yabancı
güçler at oynatmakta, yabancı askerler cirit
atmaktadırlar. "Tam bağımsızlığın
neresindeyiz" sorusuna olumlu bir yanıt ve-
rebilmek hemen hemen olanaksızdır.
Her şeyden önce Meclis bağımsız değildir.
Büyük ölçüde bağımsızbğım yitirmiştir. Bir
kişinin işareti ile yasalar çıkarılmakta, karar-
lar alınmaktadır. Siyasal iktidar, ulusal ege-
menlik ilkesini bir yana atmış, bir kişinin ba-
şına buyruk davranışlarının tutsağı olmuştur.
Bunun tek nedeni "geleneksel eğitim yöntem-
leri"ne özenip ulusal onura değer verme-
mektir.
Oysa bize cumhuriyeti kazandıran Kuva-yı
Milliyeciler, bundan 70 yıl önce her türlü güç-
lükleri meclislerle yenmeye çalışmışlar, dün-
yanın gelmiş geçmiş en büyük devlet adam-
larından biri olan Mustafa Kemal'le birlikte,
Erzurum ve Sıvas kongrelerini aşarak Türki-
ye Büyük Millet Meclisi'nin egemenliğine
ulaşmışlardır. Meclis egemenliğinden başka
bir egemenlik de tanımamışlardır. Tüm sorun-
larını meclislerde konuşarak, tartışarak, de-
mokratik kurallar içinde ve uygar insanlara
yakışır biçimde çözümlemişlerdir.
Sonuç
Bugün ise Atatürkçü çizgiden ayrıhp "sa-
ray kültürü'ne yönelen ve ulusal egemeniiğin
biüncine erişemeyen siyasal bir iktidar ne ya-
zık ki kişisel bir yönetim sergilemektedir. Ken-
disini dev aynasında gören bu iktidann lide-
ri, partisinin Meclis grubunu esir aldığı yet-
miyormuş gibi, padişahhğa özenerek devleti
ve ulusu da esir almaya yeltenmektedir. Ne
var ki bu arada, kişisel çalımlar uğruna ya-
bancı güçlerin tutsağı olduğunun ve devleti
boğazına kadar borçlandırmakla emperyaliz-
me boyun eğdiğinin ayrımında değildir.
Bu utanç verici durumdan kurtulmanın tek
yolu demokratik bir seçimdir. Türk ulusu
önümüzdeki ilk seçimde, karakterine uyma-
yan bu çağdışı yönetime son vererek özgür ve
uygar yaşamak istediğini bir kez daha kanıt-
layacaktır. Bağımsızlık Savaşı yıllannda ol-
duğu gibi bu kez de parola "Tam bağımsızlık
ve kayıtsız şartsız ulusal egemenlik" olacak-
tır.
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
Birbirimize KızmakYerine...
"Ben on bir yıllık kaptanım. Pazar günü mesaileri, meslek
tazminatı dahil elime 800 bin lira geçiyor. Ocak ayından beri
sürdürülen toplu iş görüşmelerinden hâlâ bir sonuç alına-
madı. İşverenden yüzde 200 istedik, 50 verdi. Anlayış bekli-
yoruz."
800 bin yerine 2 milyon 400 bin lira istemişler, işveren 800
bin yerine 1 milyon 200 bin vermiş...
Hiç kimse geçinemiyor! Yok, Bay Özal'ın sevdiği zengin-
ler çekmiyor yaşam sıkıntısını. Onlar, yatlar alırlar, lüks taşıt-
lar, dış geziler, milyarlık düğünier, balayıları... Hepsi o sevi-
ien zenginler içindir. Basın davalarından bir milyara yakın ka-
zanç sağladığını söyleyen Turgut Bey, yatlar sahibi borsa uz-
manı, TV istasyonu sahipleri mahdum beyler, Çankaya'ya mil-
yarlık avizeler satın almak isteyen bayanlar için değil... On-
larda ne geçim sıkıntısı var ne de böyte bir korku!..
Bizim halkımız başka ülkelerdekine benzemez. Otobüs iş-
çisi iş bırakma mı yapmış, işi mi yavaşlatmış, tersane, deniz-
yolu emekçileri direnişe mi başlamış. Hemen homurtular baş-
lar. Ne demek, üç-beş kuruş kazanacağız diye otobüsleri, va-
purları durdurmak, yarım saatlik yolu bir buçuk saatte geç-
mek!..
Geçen gün şehir hatlarındaki pasif direniş sırasında Ka-
dıköy'den kalkan vapurda yolcular kaptan köşküne saldırmış,
kaptanı hırpalamışlar. Nedeni, Şehir Hatları İşletmeleri'nde
çalışaniarın işi yavaşlatma eylemi...
Bakın yolcular ne demişler: "Bu hareketin adı en hafif ta-
biriyle edepsizliktir." Bu büyük bir medeniyetsizliktir. insan-
ların ulaşım hakkıyla böyle oynanamaz..."
Bir de çalışanları dinleyelim:
"35 yıllık memurum, elime ayda 800 bin lira geçiyor. Bu
maaşla nasıl geçinelim."
Herkes haklı. Yolcular da, çalışanlar da. İnsanlar işe, has-
taneye, ziyarete, gezmeye gidecekler. Vapurla, otobüsle. Bu
onların hakkı. Ama yolculara hizmet verenlerin hakkını da
düşünmek yok mu? 800 bin lira on yıl öncenin 8 bin lirası
mıdır, yoksa daha mı düşüktür? Bugün gecekondu kirası bi-
le yarım milyon lira. Çeyrek yüzyılı meslekte geçirmiş bir kap-
tan, bir lostromo, bir memur, bir işçi bu haksızlık karşısında
direnişe geçmesin de ne yapsın?
Gerçek suçlu kim? Türk halkını on yıl içinde en büyük ge-
çim çıkmazına, daha beteri batağına sokan kim? Durmaksı-
zın '12 Eylül öncesi' der dururlar. Acaba ne değişti son on
yılda? Terör mü durdu? Her gün bombalar patlıyor, insanlar
öldürülüyor! Yine bir tek suçlu yakalanmıyor. Enflasyon yüz-
de 70'e çıkmış. Ama çalışaniarın eline geçen, bu yüksek çiz-
ginin çok altında...
Direnişçilere halkımız kızıyor Ne demek grev, ne demek
işi yavaşlatma, ne demek daha çok para isteme? 'Edepsiz-
lik', 'medeniyetsizlik' diyenler hangi toplumda, hangi koşul-
larda yaşadıklarını bilmezler mi? Gerçek sorumlunun sekiz
yıldır işbaşında bulunan bir partı olduğunu anlamıyorlar mı,
görmüyorlar mı? "Sen grev yapıp benim işimi bozuyorsun,
ben bu tür direnişlerden huzursuz oluyorum" diye haklarını
almak isteyenleri suçlamak akıl alır bir tutum mudur?
800 bin, 600 bin lira ile İstanbul'da ya da büyük bir kentte
yaşanmaz, sürünülür! Hele bir-iki çocuk da varsa, bu para
mutfak giderini bile karşılayamaz. Vapur yolcuları kendi ya-
şamlarından bunu bilmiyorlar mı? Kaptanı hırpalamak, kap-
tan köşkünü dağıtmak neye yarar? Grevcilere, direnişçilere
öfkelenmek neyi çözümler?
Çözüm sandıktadır. Ülkeyi sekiz yıldır tek başına, tam bir
sorumsuzlukla yönetenlerin en kısa sürede değiştirilmesin-
dedir. Bu aiie hegemonyasının ortadan kaldırılmasındadır. 60
milyonun bilinçli bir şahlanışındadır...
MÜSLÜM ÇAKICI
1957-1980
"Seni, anlatabilmek seni,
tyi çocuklara, kahramanlara.
Seni, anlatabilmek seni.
Namussuza, haldan bilmez,
Kahpe yalana..."
AİLESİ
VE DOSTLARI ADINA
tSMAİL ÇAKICI
IİAYUYİ
HUKUK ARAŞTIRMALARI
VAKFI
TARIK ZAFER TUNAYA
İNCELEME YARIŞMASI
1991 - 1992 Yıh Inceleme Konusu
ANAYASAL VE SİYASAL
YAŞAMIMIZDA
CUMHURBAŞKANININ YERİ
ÖDÜL JÜRlSİ
Prof. Dr Rona AYBAY Prof. Dr. Lütfi DURAN
Prof. Dr Münci KAPANİ • Doç. Dr. Fazıl SAĞLAM
Prof. Bahri SAVCI - Prof. Dr Erdoğan TEZİÇ
Prof. Dr. Vakur VERSAN
ÖDÜLLER
Birincilik odülü : 3.000 000. TL.
İkincilik ödülü : 2.000 000 TL.
Üçüncülük ödülü : 1.000.000. TL.
Mansiyonlar . : 500.000. TL.
KATILMA KOŞULLARI
* Yarışmaya, Hukuk ve Siyasal Bilgiler Fakülteleri
Araştırma Görevlileri ve öğrencileri ( 1991 yılı
mezunları dahil ) ile Hakim ve Avukat stajerleri
katılabilirler.
* Ineelemeler. 25 daktilo sayfasını geçmeyecek
biçimde. çift aralıklı olarak yazılmış olacaktır.
* İncelemeler. yazarların kısa yaşam öyküleriyle
birlikte 7 nüsha olarak, en geç 15 Kasım 1991
tarihine kadar aşağıdaki adrese ulaştırılmalıdır.
Aybay Hukuk Araştırmaları Vakfı
Sıraselviler Cad. 87 Yeni Hayat Apt. K.l D.i
Taksim 80060 İstanbul
* Yanşma sonuçlan Ocak 1992 içinde açıkianacaktır.
ACIKAYBIMIZ
Odamız eski Genel Sekreterlerinden
NADİR
KARAPINAR'ı
1956-19.6.1991
elim bir trafık kazası sonucunda
kaybettik. Ailesine, yakınlarına,
dostlarına ve maden mühendisleri
topluluğuna başsağhğı dileriz.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
AaKAYBIMIZ
Maden Mühendisleri Odası
Eski Genel Sekreterlerinden
NADİR KARAPINAR'ı
elim bir trafık kazasında kaybetmenin üzüntüsü
içindeyiz. Ailesine, yakınlarına ve tüm mühendis
ve mimar topluluğuna başsağhğı dileriz.
TÜRK MÜHENDİS VE
MİMAR ODALARI BİRLİĞİ
PENCERE
VEEAT
Fikri Paşazade Ahmet Mukbil Beyefendi ile Naciye
Hanımefendi'nin mahdumu; Berin Gençer'in eşi; Nur
Gençer ile Zerrin Gençer'in çok sevgüi babaları; Nursel
Gençer'in sevgili kayınpederi; Ihsan Onur Gençer ve
Haşim Orkun Gençer'in sevgili dedeleri; Iffet özden'in
ağabeyi, Biltin Toker'in eniştesi emekli operatör
Dr. HAŞİM GENÇER
18 haziran salı günü ebediyete intikal etmiştir.
Merhumun cenazesi 20 haziran perşembe günü öğle
namazını müteakip Altınoluk'ta toprağa verilecektir.
EŞİ BERİN GENÇER
VEFAT
Merhum Mehmet Sait Bey ile merhume Havva
Refika Hanımefendi'nin kızlan; merhume
Hayriye Arığ, merhume Necmiye Yücekök,
merhume Nazmiye Kalavoğlu, merhum Celal Sait
Siren, merhume Naime Balkuv ve Nezihe Siren'in
kardeşleri; eski îçişleri Bakanlığı
Müsteşarlarından Mehmet Recai Türel'in sevgili
eşi
VEHİBETÜRELİ
18 haziran günü vefat etmiştir.
Cenazesi 20 haziran perşembe (bugün) Teşvikiye
Camii'nde kıhnacak öğle namazını müteakip
Topkapı Kozlu Kabristanı'na defnedilecektir.
AİLESİ
TÜRK HAVA YOLLARI A.O.DAN
—Ortaklığımızca yasal bekleme süreleri dolan ve uçaklar-
da unutulan kayıp eşyalar ile bagajların kapalı zarfla teklif
almak usulü ile satışı yapılacaktır.
—Anılan satış işi tahmini bedelsiz olup geçici teminat tuta-
rı firmalann teklif edecekleri bedelin % 4'üdür.
— Kapalı zarfla verilecek teklif mektupları en geç 11.07.1991
günü saat 17.00'ye kadar istanbul, Atatürk Havalimanı THY
A.O. Genel Yönetim Binası B Blok Asma Kat adresinde mu-
kim Sat. Alm. ve Stk. Kont. Başkanlığı'nda bulundurulacak-
tır. Anılan gün ve saatten sonra elden verilen veya posta
ile gönderilen teklif mektupları kabul edilmeyecektir.
—Konuya ilişkin ihale 12.07.1991 günü saat 10.00'da yu-
karıdaki adreste yapılacaktır.
—Şartnamede istenilen tüm belgelerin aslı veya noterden
tasdikli suretlerin ibrazı gereklidir.
—Şartnameler yukarıda belirtilen adresten temin edilir.
—Ortaklığımız 2286 sayılı Devlet ihale Kanunu'na tabi ol-
mayıp ihale konusu eşyayı satıp satmamakta, dilediğine kıs-
men veya tamamen satmakta serbesttir.
TÜRKİYE JOKEY KULÜBÜ
1. FOTOĞRAF YARIŞMASI 1991
Türkiye Jokey Kulübü, Türk fotoğrafçıları arasında ödüllü bir
fotoğraf yarışması dûzenlemişiir
Yarışmanın konusu:
"AT"
"AT YARIŞI"
"AT YETİŞTİRİdLİĞİ"dir.
Ödüller:
Birincı ödül: 5.000.000 (Beş milyon TL.)
ikınci Ödül: 3.000.000 (Uç milyon TL.)
Üçüncü Ödül: 2.000.000 (İki milyon TL.)
5 adet mansiyon: 1.000.000 (Toplam Beş Milyon TL.)
Seçici Kurul:
Türkiye Jokey Kulübü Temsilcisi
SANAT ÇEVRESİ Dergisi Sahibi
Fotoğraf Sanatçtsı-Refocolor A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye Jokey Kulübü Temsilcisi
Mirrar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Ana
Sanat Oalı Başkanı
Fotoğraf Sanatçısı-İFSAK Yönetim
Kurulu Başkanı
7- M.Nimet ÜYKEN Gazeteci-Yazar
YARIŞMAYA KATILACAK TÜM SANATÇILARIMIZA
BAŞARILAR DİLERİZ.
Yanşma şartnameleri Türkiye Jokey Kulübü İstanbul Veliefendi
Hıpodromu ile Ankara, izmır, Adana, Bursa hıpodrom
müdûrlüklerinden temin edilebilir.
Yanşma ve Sergiler Koordinatörü: HAMİT KINAYTÜRK
1- Y.Müh. Cahit AYBEK
2- Hamit KINAYTÜRK
3- A.Halim KULAKSIZ
4- Dr. Ergon MENGİ
5- Doç. Tunç TÛFEKÇİ
6- Aclan URAZ
"Vatana İhanet" Yasası
Neden Kaldınldı?..
82 Anayasası'na göre Türkiye'nin Cumhurbaşkanı "sorum-
suz, tarafsız, yetkisiz"d\r.
Peki, Cumhurbaşkanı'nın sorumsuzluğu sınırsız mı?
Hayır...
Batı'daki pariamenter rejimlerde "muüak sorumsuzluk" söz-
konusu değildir; "vatana ihanef suçu sorumsuzluğa bir sı-
nır çizmektedir. Bizim anayasamızın 105'inci maddesinin son
fıkrası şöyle yazıyor: "Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten do-
layı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının en az üç-
te birinin teklifi üzerine üye tam sayısının en az dörtte üçünûn
vereceği kararla suçlandınlır"
Bu durumda ortaya önemli bir soru çıkıyor: Cumhurbaş-
kanı yalnız "vatana ihaneHe yargılanabileceğine göre bu su-
çun niteliği ve içeriği nedir?
Bilindiği gibi çağdaş ceza hukukunun temel ilkesi "kanun-
suz suç olmaz" kuralıdır.
Vatana ihanetin bir kanunu var mı?
•
Düne kadar vardı.
"Terörie Mücadele Kanunu" usulca, sessizce, "Vatana İha-
net Kanunu"nu kaldırdı.
Neden?
Bilinmiyor nedeni.
Ancak bir tek kişi bu değişikliğin bilincine varıp soruna eğil-
di; Ceza Hukuku Profesörü Sayın Faruk Erem'm 10 Haziran
1991'de Cumhuriyet'te çıkan yazısı bu bakımdan çok önem-
lidir ve bir sorunu gündeme getirmektedir.
Gerçekten cezaevlerini büyük çapta boşattan; ama bu
alanda tam bir adaletsizlik örneği olan "Terörie Mücadele Ka-
nunu"nun 'Geçici Hükümler' bölümündeki 23'üncü madde-
sinde "2 sayılı Hıyanet-i Vataniye Kanunu yürüriükten
kaldırılmıştır" diye yazıyor.
Anayasanın 105'inci maddesinde bu durumda bir boşluk
doğmuyor mu? Cumhurbaşkanı ancak vatana ihanet suçuyia
yargılanabileceğine göre bu suçun kanunu kaldırıldığı zaman
105'inci maddenin son fıkrası da geçersiz mi oluyor?
Kimi devletin başmdaki kral, "sınırsız sorumsuz" sayılmış-
tır. Prof. Erem diyor ki:
"Cumhurbaşkanı'nın sorumsuz olduğu, bütün kararianndan
ötürü başbakan ve ilgili bakanlann sorumlu tutulacağı, Cum-
hurbaşkanı'nın yalnız vatana ihanetten sorumlu tutulacağı,
anayasanın 105'inci maddesi hükmüdür. Eğer bu sorumluluk
(vatana ihanet sorumluluğu) kalkmış olursa, Türkiye
'Cumhuriyet olmaktan çıkar, krallık ya da padisahlık durvmu-
na gelir!'
•
Prof. Faruk Erem'in yazısını okuduktan sonra "Terörie Mü-
cadele Kanunu"nun Meclis tutanaklanna göz attım. Bu alan-
da hiçbir konuşma ve tartışma yok.
Sayın Erem sorunu ortaya atıncaya kadar basın da konu-
ya eğilmedi. Ancak siyasal yaşamda daha önce bir başka
konu tartışılıyordu: "Cumhurbaşkanı, anayasayı fiilen' rafa kal-
dıran ve anayasal düzeni ANAP Meclis Grubu'na dayanarak
'de factö değiştiren eylemleri nedeniyle 'sorumsuzluk sının
1
nı aşmıştır; Yüce Divan'da yargılanması gerekir" Bu tartışmayı
açanlar, Çankaya'ya dönük sert çıkışlar yapmışlardır.
Öyleyse bir soru oluşuyor:
Cumhurbaşkanı 105'inci maddedeki sorumluluk sınırını
büsbütün kaldırmak mı istemiştir?
Çankaya'dan bu soruya verilecek yanıt beHidir; Sayın Özal
elini yıkayıp çekiıecektir. Peki, "Terörie Mücadele Kanunu"
nu hazırlayan ANAP'lılar ne diyecekler?
•
"Kanunsuz suç olmaz".
Anayasanın 105'inci maddesinin son fıkrası, bu temel il-
keye göre boşlukta sallanıyor. ' v
Ne yapmalı? '
J
" "
Ya *Vatana ihanet" suçunu tanımlayan ve yürOrlüge koyan
yeni bir yasa çıkarılmalı ya da anayasanın 105'inci maddesi-
nin son fıkrasını kaldırmalı...
Padisahlık geçerliyse rejimin adını koyalım, kendi kendi-
mizi aldatmayalım.
İnsan Haklan Derneği Ankara Şubesi
Şubat 1988-Haziran 1990 Dönemi
Şube Sekreteri
Sevgili Arkadaşımız
Maden Mühendisi-Avukat
NADİR
KAjRAPINAR'ı
Ankara içinde trafik kazasında yitirdik.
Üzgünüz. Acılıyız.
İHD ANKARA ŞUBESİ
KURTCE•TURKCE
KÜRTCE, FRANSIZCA
KÜRTCE\İNGİLİZCE^ II II
SOZLUK
DICTIONNAIRE
KURDE/TURC/FRANÇAIS/ANGLAIS
KURDISH/TURKISH/FRENCH/ENGLISH
DICTIONARY
ÇIKTI
S O S Y A L Y A Y I N L A R
Babıâli Cad. No: 14 / Cağaloğlu - İstanbul
Tel:528 33 14/522 52 13
MALTEPE'DEKİ
Hukukçular ve Idareciler Yapı
Kooperatifi'ndeki hakkımı devrediyorum.
Telf: 354 92 51 - 325 86 49