14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 20 HAZİRAN 1991 IstiklalMahkemesi'nin Kürt kökenli üyesiA li Saip Bey ile Şeyh Sait infaz sırasında son kez tartışırlar Şeyh Sait,idam sehpasına gidiyor Oncesi ve sonrasıyla ŞEYH SAİT AYAKLANMASI UĞUR MUMCU Şeyh Sait idama giderken Hâkim Ali Saip Bey'e şöyle der: 'Saip Bey, hani ya doğruyu söylersem kurtaracaktm?' Asık yüzlü Saip Bey ilk kez güler: 'Ne yapalım Sait Efendi, seninle Hınıs'ta kuzu yiyemedik.' Şeyh Sait: 'Ben dogru söyledim siz cezamı hafifletmeliydiniz! Ali Saip: 'Şeyh Efendi, bundan hafif ceza olur mu?' Şeyh Sait: 'Bundan daha ağırını söyle bakalım Saip Bey?' İdama yürürken Şeyh Sait, Ali Saip Bey'e bir kez daha seslenir: 'Seni severim, ama mahşer günü seninle muhakeme olacağız! Bu kez Vali Mithat Bey darağacı önündeki bu ilginç söyleşiye sert bir çıkışla katılu*: 'Mahşer gününde adil yargıçlarımızla değil, öldürdüğün masum çocuklar, ocaklarını söndürdüğün biçarelerle muhakeme edileceksinî Mürsel Paşa'mn sorusu üzerine idam sehpasındaki Şeyh Sait, kimsenin namaz kılmasına, oruç tutmasına karışılmadığını söyledikten sonra şunlan ekler: 'Ahmet Zihni Bey'in Fütuhat'ı - îslamiye'sinde yazdıdır. Mehdi'nin hurucunda üç yüz bin asker vereceklerdir. Anlaşıhyor ki Türkiye, kıyamete kadar İslamiyeti koruyacaktırî —1»— 28 haziranı 29 bazirana bağlayan gece Osman Bey, Şeyh Sait'in hücresinin kapısını vuruyordu. Osman Bey, cezaevi müdürüydü. Şeyh Sait, Osman Bey'i görünce karsıanda, ola- caklan anlamıştı. Vasiyetnamesini yazdınnak istedi. Ve yazdı. Vasiyetinde Savcı Ahmet Süreyya Bey'i 'vasT olarak görevlendiriyordu. (277) Şeyh Sait, yanındaki paralan saymış ve gazete- cilerin önünde Osman Bey'e vermişti. — Bn paralan evtatlanma teslim ediniz. Şeyh Sait, vasiyetinde mezannın yapılmasını is- tiyordu. (278) Merkez Hastanesi'nden Dr. Yüzbaşı Cemil Bey, Muhafız Bolüğü Komutanı Yüzbaşı Nafız Bey ile gelmiş; koğuşlarda öteki idam mahkûmlannın son muayenelerini yapıyordu. Gazeteciler de koğuştaydılar. Şeyh Sait'in damadı Melikanlı Şeyh Abdullah, gazetecilere 'yann' diyordu. — Yazın, biz bn hainlere uydnk, başkas uyma- sın. (279) Muhafız bölügü erleri ellerinde lüks lambalan ile koğuşun önünde sıralanmışlardı. İdam mahkûmlan zincirie birbirlerine bağlan- mışlardı. En önde Darahini Inzibat Komutanı ve Geri Hiz- metler Amiri Fahıh Hasan Fehmi vardı. Zincirler bağlanırken Hanili Mustafa Bey, oğlu Mahmut ile helalleşiyordu. Hanili Hacı Salih Bey; asılmaya giderken arka- daşlanıun mert olmalannı söylüyordu. (280) Şeyh Sait en önde değildi; aralardaydı. İdam mahkûmlan birbirlerine bağlanıp yürür- lerken karanhğı yaran tanıdık bir sesle irkildiler. — Şeyh Sait nerede? Şeyh Sait, sesin sahibini tanımışü. O da karanlıkta Ali Saip Bey'e karşıhk veriyor; idam karan veren Istüdal Mahkemesi'nin Kürt kö- kenli üyesi ile Kürt-tslam ayaklanması liderinin bu son söz düellosu karanlıkta yankılanıyordu: — Saip Bey hani ya dogruyn söylersem knrta- racaktın? Duruşmalardaki o asık yüzlü Ali Saip Bey, ilk kez gülüyordu: — Ne yapalun Sait Efendi, seninie Hınıs'ta ku- zn yiyemedik... — Ben dogru söyledim, siz cezamı hafifletme- liydiniz. — Şeyh Efendi, bundan hafif ceza olur mu? — Bundan daha ağınnı söyle bakaüm Saip Bey? Şeyh Sait de gülmeye başlamıştı. — Arük kuzu filan kalmadı. Ne olurdu Edir- ne'de yüz bir sene verseydiniz. Ali Saip Bey, bu kez gülmeyi keserek öfkeyle ba- ğınyordu. — Bu kadar Turk kanının dökülmesine, ocak- lannın sönmesine sebep oldun, cezasını çekecek- sin.. Şeyh Sait, gülümsüyor ve mınldanarak yü- rüyordu. Konuşma kesilmişti. Gece karanlığında yalnızca askerlerin ve idam mahkûmlannın ayak sesleri duyuluyordu. Diyarbakır'ı Siverek'e bağlayan Dağ Kapısı'ndan çıkıldı Başkan Mazhar Müfıt ile savcı Ahmet Süreyya Bey gelmemişlerdi. Infazlarda yerel savcdık gö- revliydi. Ali Saip ve Lütfı Müfit gelmişlerdi. (281) 46 idam sehpası hanrdı. (282) Sehpaların başında General Mürsel, Diyarbakır milletvekillerinden Cavit Bey (Ekin) ve Şcref Bey onlan bekliyorlardı. Şeyh Sait, durdu ve Ali Saip Bey'e seslendi: —Seni severim; ama mahşer günü seninle mu- hakeme olacağız. Mahkeme üyesi Karakol Cemiyeti ile MM gru- bunun acar subayı mahkeme üyesi Lütfi Müfit Bey de oradaydı. Lütfi Müfit Bey de soruyordu: — Beni mi çok seversin, Saip'i mi? Şeyh Sait gülümsüyordu: — Saip Bey'i.. Sonra seni... Seninle çok seviş- mistik. Reisten de Allah hoşnnt olsun. En sevdi- ğim Süreyya Bey'di. Vali Mithat Bey de darağacı önündeki bu ilginç söyleşiye şu sert çıkışı ile katılıyordu: — Mahşer gününde adil yargıçlarımızla değil öl- dürdüğün masum çocuklar, ocaklannı söndürdü- ğün biçarelerle muhakeme edileceksin. Şeyh Sait mırıldanıyordu: — Boynuzsuz keçinin ahını boynnzlndan alırlar. Mürsel Paşa Şeyh Sait'e sonıyordu: — Din kalktı diyorsun, namazını kılmıyor muy- dun? Camilerde ezan okunmuyor muydu? Şeyh Sait, kimsenin namaz kılmasına, oruç tut- masına kansılmadığanı söyledikten sonra ek- liyordu: — Ahmet Zihni Bey'in Fütühat-ı tslamiye'sin- de yazüıdır. Mehdi'nin hurncunda (283) üç yüz bin asker vereceklerdir. Anlaşıhyor ki Türkiye, kıya- mete kadar İslamiyeti konıyacakbr. Sonra bir süre düşündükten sonra başmı eğip mı- nldamyordu: — Fena yaptık.. Bondan sonra iyi olur in- şallah... Gömleğini giydirdiler. Sessizce yürüdü. Sehpaya çıktı. Şeyh Sait son nefesini verirken alkış sesi ge- liyordu. tnfazda bulunanlar, Şark Istiklal Mahkemesi'- nin karannı alkışlıyorlardı. (284) Bütün idam hükümlüleri teker teker asıldılar. Ayaklanma bastırılmıştı. (285) Tarüşma: Ulusal mı, dinsel mi? Şeyh Sait ayaklanması dinsel bir ayaklanma mıy- dı, yoksa ulusal nitelikli mi? Bir 'irtica' olayı mıydı, yoksa 'Rpgımaj Kürt Devieti' kurmayı amaçlayan bir ayaklanma mı? Bir lslam ayaklanması mıydı, yoksa Kürt ayak- lanması mı? (286) Ya da her ikisi miydi? Bu sorunun yanıtı, Sava Ahmet Süreyya Bey- in Şark Istiklal Mahkemesi'nin ilk karan, Dr. Fu- at Bey ile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası eski Siverek ll Başkanı Karabahçeli Eyüp Bey ile ilgili karan açıklarken verilnüşti. Ahmet Süreyya Bey, karan açıklarken Dr. Fuat ve Eyüp beylerin 'ba- Şeyh Sait ayaklanmasının "dini mi, milli mi" olduğu günümüze kadar sürüp gernıiş bir tartışmadır. Şeyh Sait ve arkadaşlarını ölüm cezasına çarptıran karann gerekçesinde ayaklanmacıların "Îslam-Kürt hükümeti" kurma peşinde olduklan vurgulanıyordu. Ayaklanmanm bastınlması sırasında "Kürdistan Harbiye Nezareti" "Kürdistan Hükümeti" ya da "Kürdistan Reisi" gibi yazıh belgeler de ele geçmişti. Şeyh Sait'in kardeşi Abdurrahim ve arkadaşlarınca yayımlanan beyannamede "Kürtlerin bağımsız bir Müslüman hükümeti" kuracakları açıklanmıştı. gımsız bir Kürdistan' kurmaya teşebbüs suçundan cezalandırıldıklannı duyuruyordu. Aynca, Şeyh Sait ve arkadaşlannı ölüm cezalanna çarptıran ka- rann gerekçesinde de ayaklanmacılann 'Isbun-Kürt hükümeti' kurma peşinde olduklan vurgulanıyor- du. (287) Kaldı ki ayaklanmanm bastınlması sırasında 'Kürdistan Harbiye Nezareti', 'Kürdistan Httkömeti' ya da 'Kürdistan Reisi' gibi yazüı bel- geler de ele geçmişti. (288) Şeyh Sait'in kardeşi Abdurrahim ve arkadaşla- rınca yayımlanan beyannamede de 'Kürtlerin ba- ğımsız bir Müslüman hükümeti' kuracakları açık- lanmıştı. (289) Bütün bunlar, ayaklanmanm 'İslami düzen' is- temleriyle başladığını ve ayaklanma sonunda da 'Bagunsız Kürt-tslam devieti' kurulmasının amaç- landığuu ortaya koyuyordu. (290) Ayaklanmanm Terakkiperver Cumhuriyet Fır- kası ile bir ilgisi var mıydı? Mahkeme başkanı Mazhar Müfit Bey, Şeyh Sa- it'e Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası hakkında görüşünü sormuş, şu yanıtlan almıştı: — Meclis'te bir muhalefet olduğunu ve bu mu- halefetin dini kurtaracağım geçen duruşmada söy- lemiştiniz. Bunu nasıl duydun, bir daha söyler mi- sin? — Duymuştum. — Bu muhalefetten bir şey umut ettiniz mi? — Kalbimizden seviniyorduk. Allah bir sebep çıkarsa da dine vardımcı büyük adamlar kalsalar derdik. Allah sebep yaratır derdik. — Sen her iki fırkanm programmı gördün mü? Şeyh Sait daragacında. Yukandald fotoğraf Cumhuriyet'in 1925 Haziran cUdinden alınmışür. Senin en çok hoşuna giden hangisi oldu? —Muhabere etmedik. Programı Darahini'de be- lediye başkam verdi. tçkiyi yasaklayacagız diyor- du. Hoşuma girri. (...) Terakkiperver'i nispeten dogru buldum. — Bir madde vardı, o programda dine saygılı- yız diye... — Evet... O madde çok iyiydi. — Buna taraftar olan adamlan, başlannda bu- lunanlann kimler olduğunu bilmez miydin? — Her iki programı da belediye başkanı verdi. Ergani'nin işgalinden sonra Ali Bey nanunda bi- rinde bir kâgıt gördüm. Kâzun Karabekir imzalry- dı. 'tnşallah işimiz iyi gider' gidiyordu. Bunu ba- na Ali gösterdi. (291) Bu ilişki, daha önce de Terakkiperver Cumhu- riyet Fırkası Urfa 'kâtibi mesnlü' Emekli Yarbay Fethi Bey'in davasında da aranmıştı. Fethi Bey'in Eyüp Bey ile görüşmesi ve Şeyh Eyüp'ün evinde kalması aynca üzerinde bazı şif- reler içeren defterin yakalanması beş yıl ağır ha- pis cezası almasına yetmiş; Fethi Bey, parti prog- ramımn 6. maddesinde yer alan 'din duygulanna saygüıyız' ilkesinin de 'cahil şeyhler' tarafından kendi amaçlan doğrultusunda kullanılacağuu bil- diği halde, bunu, parti merkezine bildirmemekten de sorumlu bulunmuştu! Sorumlu bulunmuştu, ama ayaklanmayla parti arasında bir ilişki olduğu kanıtlanamamıştı. Şeyh Eyüp'ün Şeyh Sait'e yazdığı mektup ele geçmiş; Eyüp'ün ayaklanma sırasmda Alibardak köyünde bulunan Türk askerlerine gece baskını ya- püînasmı önerdiği anlaşılmıştı. Şeyh Eyüp, bu ne- denle asılmıştı. (292) Şark îstiklal Mahkemesi, 25 Mayıs 1925 günü verdiği kararla görev bölgesi içindeki Terakkiper- ver Cumhuriyet Fırkası şubelerini kapatıyordu. 3 Haziran 1925 günü de Bakanlar Kurulu, Te- rakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılması- na karar vermişti... 6 haziran günü tstanbul Emniyet Müdürü Ek- rem Bey, partinin Istanbul il örgütünü basarak ara- ma yapıyor ve ele geçen belgelerle yazışmalan An- kara'ya gönderiyordu. (293) Mustafa Kemal, en yakın arkadaslannm kur- duklan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın din- sel gericilerce desteklenmesini hiç bağışlamamıs ve Söylev'de partiyi ve arkadaşlarmı bu nedenle ağır biçimde eleştirmiştir. —...Yeni parti, dinsel dnsnnce ve inançlara sayp perdesi altında 'Biz halifeliğin yeniden kurulma- smı isteriz. Biz yeni yasalan istemeyiz. Bize din ya- salan yeterlidir. Medreseler, tekkeler, bilgisiz sof- talar, şeyhler, müritler, biz sizi koruyacağız, bizmv le birlik olunuz. Çünkü Mustafa Kemal Paşa'mn partisi halifeliği kaldırdı. Müslümanlığı zedeliyor, sizi gâvur yapacak, size şapka giydirecek' diye ba- gınnıyor muydu? Yeni partinin ilke edindifi bn sözJer gerici haykınşlarla dolu defildir, denilebi- lirmi? Mustafa Kemal Paşa, şu kanıdaydı: — Tarih, gizli amaçlarta dözenlenmis gend ve gerici Dogu ayaklanmasının nedenkrini araşürdı- gı zaman, onnn önemli ve belirü nedenleri arasm- da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın dinad konularda verdigi sözleri ve Dogu'ya gönderdiii sorumlu yazmanm kurdugu örgntieri ve yaptıtı los- kırtmalan bulacaktır. (294) Ka>ar verilmişti. Tek partili cumhuriyetle dev- rimler yapılacaktı. Çünkü 'devrim yasalan yasa- lann üzerinde'ydi. Gazi Paşa böyle düşünüyordu. Şeyh Sait ayaklanması, devrimlerin tek parti yö- netimi altında yapılması sonucunu doğurmuştu. Atatürk, Söylev'de bu olayı şöyle değerlendirir: — Baylar; tekke ve zaviyeler ile tflrbeJerin ka- paülması ve bütün tarikatlaria, şeyhlik.. Derviş- lik, müritiik, çekbidlik, faicüık gibi birtakım san- hum kaldınlması ve yasak edflmesi de Takrir-i Si- knn Yasaa yürüriükte iken yapdmış kderdir." (295) Ingiliz gizli belgelerinde ayaklanmanm Türk hü- kümetince duzenlendiği yoîunda savlara da rast- lanıyor. (296) Ayaklanmadan sonra tek parti yöntemleri ve Is- tiklal Mahkemesi'nin 'şkMet hükümleri' ile laik dü- zenin yerleştiriunesi yolu da acılmıştı. (297) Bugün açıklanan Ingiliz gizli belgeleri, ayaklan- madan sonra yurtdışına kaçan Şeyh Sait'in oğlu Şeyh Ali Rıza'mn 'Bağımsız bir Kürt devieti' ku- rulması için tngiltere'ye gitmek istediğini, bu amaç- la îngiltere'nin Tebriz'deki başkonsolosluğuna baj- vurdugunu ortaya koyuyor. (298) tngiliz yetkilileri, Şeyh Ali Rıza'ya, tngiliz hü- kümetinin bağunsızlıktan yana ohnadığı, bu neden- le ziyaretin yapılmaması gerektiği bildirilmişti. Istanbul'daki lngiliz büyükelçisinin 21 Nisan 1925 günlü raporunun 4. maddesinde de 'harekât sırasında ele geçen belgelerin Irak'tald tngiliz yet- kilikrinin ayaklanmayı desteklemeseler bile onay- ladıklaruu gösterdlgini' yazmak zorunda kalıyor- du. (299) Aynı günlerde, Ingiltere'nin Istanbul'daki Bfl- yükelçisi Lindsay, Dışişleri Bakanı Chamberlain'e şu raporu gönderiyordu: — Böylece başladığımız noktaya döndnk. Bn nokta, Türk-lngiliz ilişkilerinin gelişmesini engd- leyecek olan Musul sonınudur. Son birkaç ay idn- de ortaya çıkaa luskırtmalardan sonra ma)estele- rinin hükümeti bütün kozhui de gecinnis ve dile- digi karb oynayabüecek durnma gdmistir. Ancak sornnnn yalnızca smır düzeltilmesi ile sınıriı tutal- maması gereldyor. Majestderinin hükümeti, Gtiney Kürdistan'da miUiyetçuiği gdiştinnek yolnnda geri dönemeye- cegi tHamde bagbmalar knrmoş otabflfr. Ejer böy- le baglanülar kurmamışsa, Cemiyet-i Akvam'ın mandater devlete bn yönde basla yapmayacaguu düşünmek için elde yeter neden var. (300) Emperyalizmin diplomasisi çok başarüıydı. Bütün bu sonınlar gelip Musul konusuna bağ- lanıyordu. Yarm: Mosnl sonnra (277>Orgeevren, Dünya 25 Temmuz 1957. "Şeyh Sait, idanuodan biraz önce tevkifhınrde yızdıgı bir vasfyet- aane İle beai be vasiyeün icrası içiı vasi nasp ve tayin etrai? ve bn vasiyet- namesi asdmasudaB ranra bana verilmişti. (...) Rcsmi ve itimad edilir ve d ve vasıta ile vmaiytda yerine georilmesi için vasrvetruunevi Ankara'da Içişleri Bakaalıgı'na göndermistim." (278)-Vasiyetin bu hükmü bugünc kadar uygulanmadı. Şeyh Sait ve 44 ayaklanmacı, infazlardan hemen sonra dunışmalann ya- pıldığı Yenişehir Sineması çevresinde kazılan çukura birlikte gömüldüler. Kızkardeşi, Şeyh Şemsettin'in cesedini alarak başka yere gömdürmeyi ba- sardı. Şeyh Şemsettin dışmdakilerin kemikleri burada gömülüdür. (Şeyh Şemsettin, 1980 öncesi TBMM'ye bağmınz olarak girip, önce CHP'ye sonra da AP'ye giren Eşref Cengiz'in dedesidir.) Şeyh Sait'in ailesi ile eski Diyarbakırhlardan aldığunız bilgilere göre top- lu mezar, Dağ Kapıda, yıkılan Yenişehir Sineması ile Astsubay Ordu Evi ile askeri lojmanlar arasmda kalan yerdedir. Yenişehir Sineması geçen yü- larda yıkıldı ve yer sahip değiştirdi. Ekrem Advar admdaki bir işadamı, bu- rayı Licelilere sattı. Diyarbakır Belediye Başkanı Turgut Atalay'dan aldığımız bilgiye göre, bu yeri satın alanlar, insakt izni için başvurmadılar. (279)-Cemal Behçet s: 115, Kutay Cemal, Türkiye Istiklal ve Hürriyet Mü- cadeleleri Tarihi, Alioğlu Yay. 20. Cildin 19 cildi 1985, İst s: 11384) Cemal Kutay'ın kitabmda Şeyh Sait'in idamını anlatan bu bolüm, keli- mesi kelimesine Behçet Cemal'in kitabından kaynak gösterilmeksizin kop- ya edilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı'nın Türkiye Cumhuriyeti'nde Ayaklanmalar ki- tabının Şeyh Sait ayaklanması ile ilgili bölümleri de Behçet Cemal'in kita- bından kelıme kelime alınmıştır. Behçet Cemal de Bahriye Nazın Ittihatçı Cemal Paşa'mn ogludur. Biri yazıyor, ötekiler kopya çekiyor. Görüyorsunuz, tarih yazmak ne kadar güç iş! (280)-Hanili Hacı Salih Bey cezaevinde şu şüri yazıyor. "RaJkmet-i mevlay» yaklasmakla/Mesror obnnşaz/Hak yolnnda möflis- i hane harap oldnksa da/Bn banMyeOe Mz maaada mamar olmnsuz/Kul Mze zul«e müzacat etıe, perva etmeyiz/çıUki teyid-i uaMyeye mazbar olmaşnz." Bu şüri Salih Bey'in torunu DYP Diyarbakır Milletvekili Ferit Bora'dan aldık. (281). Lütfi Müfıt Bey, 1874 yüında Kırşehir'de doğdu; Harp Okulu'nu bi- tirdi; 31 Mart gerici ayaklanmasını bastıran Harekât Ordusu'nda ve 31 Mart olayından sonra Hursit Paşa Harp Divam'nda görev aldı. I. Dünya Savaşı- na katüdı. Kurtuluş Savaşı'nda MM ve karakol gnıplarında çalıştı. Sakarya Savaşı ile Büyük Taarruz'a katıldı. Şark Istiklal Mahkemesi üyeliği yapan Müfit Bey, soyadı yasasından sonra Ozdeş soyadım aldı. 2., 3. ve 4. donem- lerde Kırşehir milletvekilliği yaptı. 18 Nisan 1940 günü öldü. (Aybars: 487; Hiçyılmaz Ergun, Teşkilat-ı Mahsusa'dan MtTe, Varhk Yay. 1990. tst. s: 44) (282)-Şark Istiklal Mahkemesi, 48 kişi hakkında idam cezası vermiş; bun- lardan Çapakçur Kaymakamı Hüseyin Hümi Bey ile Hanili Haa Salih Bey'in oğlu Hasan'ın cezalan ağır hapis cezalanna çevrilmisti. Diyarbakır'da oturan emekü müftü Ahmet Atak'tan aldığımız bilgiye göre de Ahmet Atak'ın dedjsi Lice Müftusü Hamit ile babası Sait Bey, Şark Is- tiklal Mahkemesi göreve başlamadan önce Lice'de Harp Divanı tarafından idama mahkûrn edilmişler; hükümler de hemen uygulanmıştır. (283)-Mehdi, Kıyamet gününden önce ortaya çıkarak insanlan tslam di- nine döndüreceğine ve insanlan dinden ayıran Deccal'ı öldüreceğine inanı- lan kişidir. (284)-Bu konuşmalan, Behçet Cemal'in Şeyh Sait tsyanı adlı kitabından aldık (s: 115-117). İslamcüar ve aile yakınlan Şeyh Sait'in daragacında şu şüri Arapça okuduğunu kaydediyorlar: 'Basit ağaçlann dallannda asılmaktan perve etmem/Mahakkak ki, ;o- lom Allah içindir ve diniısin >oludur.' (Dava, 1990 Temmuz Ağustos, s: 15-Ummet-i Muhammed 17 Haziran 1989; aynca Metin Toker de Şeyh Sait'in idamdan Cnce gazetecilere yazdığı Arapça şiiri verdiğini yazıyor Toker s: 133) Ummet-i Muhammed, Federal Almanya'mn Köln kentinde yasayan 'ts- lami Cenaaller ve Cemiyetler BMi|i' Başkam eski Adana müftusü Cema- lettin Kaplan'ın yayın orgamdır. Şeyh Sait'in torunlanndan Kasım Fırat (Şeyh Ali Rıza'mn oğlu) 'Dava' adlı dergide (1990 Haziran/Temmuz, yıl 2, sayı 8, s: 15) Şeyh Sait'in Kürtçe olarak da şu yazıyı bıraktığım belirtiyor. Tabii hayat sona erdi. Kendimi millctiıııia jolanda feda ettigİBe hiçbir şekilde pisman degilim. tleride tonınlanmızu bizden dolayı düjmaa ODün- de utanç duymamalan birim için yetertidir.' Kürt ozanı Yıhnaz Odabaşı, Şeyh Sait'in bu sözlerinin son bölümünün 'Yeter Id, tonnüanMiz biziriıiyn«nl»nmıımönünde mahcup birakmıanlar' diye çeviriyor. (Odabaşı, s: 59) (285)-Şark Istiklal Mahkemesi, 24 Eylül 1925 tarihine kadar, yargılanmak uzere gönderilen 1855 kişiden 690'uıı yargılamış, bunlardan 99'u tutuklu ol- mak üzere 110 sanığa ölüm cezası vermiş, I kişi ömurboyu hapis cezası ile cezalandınlmış, 129 kişiyi geçici kürek, 116 kişiyi de çeşitü hapis cezalanna çarptırmış, 118 kişi aklanmış ve 69 kişi hakkında da soruşturmaya yer ol- madığı karan verilmişti. (Aybars s: 337) (286)-Şeyh Sait ayaklanmasının dinsel mi yoksa ulusal bir ayaklanma mı olduğu bugün de tartışılmaktadır. Doç. Dr. tsmail Beşikçi, Atatürk Üniversitesi'nde hazırladığı doktora te- zinde şu görüşü savunuyor: "Şorası da bir gerçektir ki Şeyh Sait hıreketiıia nlnsal bir aiteUgi sanıl- dıgı kadar onemli deitildir. (...) Bu isyanda tamımen dini slogaalar kulla- nılmış ve bareket tamamea irtkai bir aabunda bareket olmosHir' {Beşikçi, Doğu Anadolu'nun Düzeni s: 312-313) Prof. Dr. Mete Tunçay ayaklanmanm 'dinsd bir giysi altuda ulusal bir baskaUbn' olduğu kanısındadır. (Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti'nde... s: 129) Doç. Dr. Yalçın Küçük, ayaklanmada 'dinin rengini' görmemenin milm- kün olmadığım, ancak 'milü rtmgi'nin de bulunduğu görüşünü savunuyor. (Küçük Yalçm, Kürtler Üzerine Tezler s: 99) Aynmcı terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan, olayın 'laildige karjı olaa dindariann tepklsi' olduğu, ancak ayaklanmanın 'mllli yoaleri' de ol- duğu görüşündedir. (Serxwebun, 1990 Kasım, s: 18) Iran benzeri îslam Cumhuriyeti kurma yanlısı akımın lideri Cemalettin Kaplan'ın yayın organı, ayaklanmanm Ingilizlerce 'Kört ayaklanmas' biçi- minde sunulduğunu, bu ayaklanmaya 'Müslüman Kürt veTiirkleri»' kaül- dıklannı, bu nedenle ayaklanmanın 'İslami' nitelikte olduğunu ileri sürü- yor. (Ümmed-i Muhammed, Şehid Şeyh Said Pirani ve Kıyamı, 17 Haziran 1989 s: 73) Marksist 'Toplnmsal Kurtaluş' dergisinde (Arda Behram, Şeyh Sait ayak- lanması 'dinsel irtica' mı? 1988 Şubat s: 53-54) ayaklanmanın 'diasel irtica' değil, 'ulasal nitelikli bir harekel' olduğu yazılıyor. Aynı yazaruı "Medya Güneşi' adlı dergideki 'Şe>h Sait ayaklanmasının olusal ve sosyal karakteri' başhklı yazısında ayaklanmanın 'ilerici' olduğu ileri sünllüyor. (Medya Gü- neşi, 1988 temmuz-ağustos s: 22) Ayaklanmanm 'Kiirt-tslaın' ayaklanması olduğu kesindir. Ancak, Nak- şibendi şeyhlehnce hazırlanan ve 'lslaal düzea' kurmayı amaçlayan bir ayak- lanmanm ilericfllti'ne hiçbir ideolojide dayanak bulunacağmı sanmıyoruz. (287>-Ayın Tarihi, sayı 14 yıl 1341. 'Şark tstttüal Mahkenesi Middeta- niDmtaiDİB BâbJm bir teMigi' aynca karar özeti için bkz: (örgeevren, Dün- ya 24 Temmuz 1957) (288>-örgeevren, Dünya, 20-21 Nisan 1957 Aybars s: 315. Aybars, TBMM arşivindeki T-12 Dosya 69, T-14 Dosya 6/65'teki 3. Or- du yazışmasına yoUaina yapıyor. (289)-örgeevTen, Dünya 21 Nisan 1957 (290)-örgeevren, Dünya 23 Mayıs 1957 (291>-Orgeevren, Dünya 9 Temmuz 1957 krş. Karabekir'in ayaklanma ne- deniyle yaptığı konuşma: Dtei alet ederek varbğımın tebükeye koyuüar her tar» taaete tayıktntar 5 TBMM Zabıt Ceridesı, i- 64. 25.2 1341 c: 2 s: 309. aynca, M. Kemal Pasa ile konuşması Dünya işleriıri camiiere soktujumazsn aasını çHIHİı^ı yetmtt mi paşam, (...) Türk milketi yenlttie •antactır ve buan da ozmaalaria ba**> rabiUriz. Asla camilcrie detU, asU nahaftzakâriaria detfT (Mumcu Uğur, Kâzım Karabekir Anlatıyor, Tekin Yay. 1990 îst s: 76 (292)-Aybars s: 296 (293)-Baydar Ekrem, Mustafa Kemal'in Emniyet Müdûrüydüm, Cumhn- riyet, 4 Eylül 1971 (294)-Atatürk, Söylev, Velidedeoğlu s: 453 (295)-Atatürk, Söylev, Velidedeoğlu s: 457 (296)-Kürtçüoğlu s: 312 4 Mart 1925 tarihli özgün belge sayısı (1 E 1360/1091/44. F.O. 371/10867) öke, Mim Kemal, Musul Meselesi Krono- lojisi, Türk Dünyası Araştırma Vakfı, İst. 1991, 2. bası s: 168. (297)-Tunçay Mete, Siyasal Gelişiminde Evreler, Cumhuriyet Dönemi Tür- kiye Ansiklopedısi, 7 s: 1968 , (298)-Kürtçüoğlu, s: 311. (Ozgün Belge: îngiltere'nin Tahran Büyükelçisi Sir Percy Loraine'nin 7 Ekim 1925 tarihli raporu -E 6730/193/65/FO 371/10835 no: 523 (299)-Şimşir, s: 56. özgün Belge F.O. 424/262 P 154-155 no: 156/1 (300)-Şimşir, s: 80-81. özgün Belge: F.O. 424/263 P 41-42 no: 50
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle