Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
JMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 26NİSAN1991
' Altın Dal
9
ve Bir Ya ta ııtlas
MELİH CEVDET ANDAY
Geçen yaz Izmir'deki buluşmamızda dos-
tum eleştinnen Mehmet H. Doğan, bana Ja-
mes G. Frazer'ın "The Golden Bough, The
Roots of Religion and Folklore" adlı ünlü ya-
pıtııu Türkçe'ye çevirecegini söylemişti; ben de
bu çok yerinde girişiminden ötürü kendisini
kutlamıştım. Antropolojiye merakı olanlar bi-
lirler, bu konuda yazılmış hangi kitabı açsa-
nız, bu bilyük bilginin adına rastlarsıruz, ya-
pıtı öylesine kaynak niteliğindedir. Dostum
Mehmet H. Doğan, demek niyetini lafta bı-
rakmamış, yolladığı mektupta, yapıtm birin-
ci cildini bitirmek üzere olduğunu bildiriyor-
du. Bu mektubu okurlanmın da okumalarını
istedim. E>eğişik ülkelerde yürürlükte olan, ölü
ile ilgili âdetlerin birbirine ne denli benzedi-
ğini görüp de şaşmamak elde değil. Kitabın
büyük bir ilgi ile karşılanacağını sanıyorum.
Işte mektup...
"Sayın Anday,
29 Mart 1991 günü Cumhuriyet'te yayım-
lanan "Burda Oturuyor" başlıklı yazınızı her
zamanki gibi zevkle, yararlanarak okudum.
Tam bir okur mektubu başlangıcı gibi ol-
du değil mi? Oysa birlikte olmayı, sohbetini-
zi ne denli özlediğimi söyleyerek başlayacak-
tım mektubuma. Yazınız bu özlemi dile getir-
meme vesile oldu.
Bir suredir, James G. Frazer'ın "The Gol-
den Bough, The Roots of Religion and
Folklore" adh yapıtını çeviriyorum Türkçeye.
Bildiginiz gibi, ilk baskısı 1890'da yapüan Fra-
zer'ın bu yapıtı, insanbilim, söylencebilim ala-
nında çok ünlü, insanbilimi olduğu kadar kül-
tür ve yazını da derinlemesine etkilemiş, eşi
zor bulunur bir yapıt. Büyük bir coşkuyla çe-
viriyorum. İlk cildi (400 sayfa) bu yıl yayım-
lanabilecek sanıyorum.
Yazınızı okuyunca, Altın Dal'da, üzerinde
düşündUğünuz ölü, ölüm, öluden-ölümden
korkma konularında çok değişik toplumlar-
dan ve dönemlerden alınma bir hayli örnek ol-
duğunu arumsadım. Bunları size kitap çıkma-
dan ulaştırmak, biraz önce de söylediğim gi-
bi, özlediğim sohbetinize katılrnak gibi bir şey
olur diye duşundüm.
'Biz şimdi ölümden korkuyoruz ya, ilkel
toplum insanı ölüden korkardı. Ilkel toplum-
larda, ölüye dokunmak gibi, ölenin adım ağ-
zına almak da bir tabu idi, yasaktı ve cezası
ölümdü' diyorsunuz. Yine biraz ilerde 'Demin
söylediğim gibi, ölümden değil de olüden kor-
kunun düşündürücü bir göstergesi' diyorsu-
nuz.
Alün Dal'daki örneklerden anladığım ka-
danyla, ilkel toplum insammn 'ölüden korku1
su, 'ölüm korkusu'nun dolaylı bir yansısı. İl-
kel toplum insanında belki soyut bir "ölüm
korkusu" yoktu, ama "ruhunu yitirmek" gi-
bi somut bir korku vardı, ki bu da ölüme eş-
değer bir şeydi. İnsanın bedeninden çıkan ru-
hun ya da yeni adıyla hayaletin, aynada yan-
sımak, hava almak, su içmek, dolaşmak gibi
çeşitli nedenlerle canlının bedenini geçici ola-
rak terk eden ruhları kandınp kaçıracağından,
ya da bu ruhların yeni ölmüş kişilerin beden-
lerine girerek kendi bedenlerini cansız (ruhsuz)
bırakacağından korkuyordu ilkel toplum in-
sam. Frazer'da bununla ilgili örnekler şunlar:
'Burma'lı Karenler, evin önünden bir cena-
ze alayı geçerken, çocuklarun özel bir iple evin
belli bir yerine bağlarlar, çocukların ruhları
bedenlerini terk edip geçmekte olan cesede gir-
mesin diye, Cenaze gözden kayboluncaya ka-
dar çocuklar bağlı olarak tutulur! (s. 129)
'Mezardan dönüşte her Karen kendine ağaç
dallanndan yapılma üç küçük çatal bulur, ru-
huna kendisini izlemesini söyleyerek kısa ara-
larla arkasına döner ve ruhunu çatala takıyor-
muş gibi bir hareket yapar, sonra da çatalı top-
rağa saplar. Canlının ruhunun ölününkiyle
birlikte geride kalmasını önlemek için yapar
bunu: (s. 130)
Bazı yörelerde bizde de bulunan, bir ölüm-
den sonra aynaların yüzünü örtme ya da du-
vara döndürme gibi yaygın toreyi de şöyle
açıklıyor Frazer:
'Bir ölümden sonra evdeki aynaların yüzu-
nü örtme ya da duvara döndürme gibi yaygın
bir töreyi de şöyle açıklayabiliriz şimdi. tnsa-
mn içinden aynadaki yansıması şeklinde dı-
şarı fırlayan ruhun, gömülene kadar evin için-
de dolaştığı varsayılan ölenin hayaleti tarafın-
dan kaçırılmasından korkulmaktadır. Böyle-
ce bu töre, bir düşte bedenden dışarı çıkan ru-
hun hayalete rastlayıp kaçırılacağı korkusuy-
la, ölü çıkmış bir evde uyumama gibi bir Aru
töresiyle tam bir koşutluktadırî (s. 146-147)
Burada, bizde de ölünün evde kaldığı gece
sabaha kadar uyumayıp ölüyü bekleme töre-
sini ammsayahm.
'Aru Adaları'nda ev halkı ölümden sonra-
ki gece evde yatmaz, çünkü ölen kimsenin ru-
hunun hâlâ evde olduğu varsayıldığından, düş-
te onunla karşılaşmaktan korkarlar! (s. 125)
Bugün bile, ölülerin yaşayanları kıskandı-
ğına inanıhr çoğu yörede. Rahmetli kayınva-
lidem 'Ölüler, dirilerin her gün helva yedifini
sanırmış' derdi. Hiç kuşkusuz, yaşayanlahn
bir yakıştırması olan bu kıskançhk duygusu
da bize, yaşamın asal olduğunun, ölümden de
bu yüzden nefret edildiğinin ipuçlarını verir
gibime geliyor.
Yaşarken o denli sevilen bir insanın ruhun-
dan ya da hayaletinden bu korkuyu, onun ye-
niden yaşama dönmek için ya da kıskançlık-
tan yaşayanların ruhlarım kaçırmak, kendile-
riyle birlikte götürmek gibi bir işe kalkışacak-
larmdan duyulan korkuya bağlayabiliriz.
Alün Dal'da bununla ilgili şu örnekler de
var.
'Batı Hint Adalan'ndan Keisar'da hayalet-
ler oradan geçenin ruhunu yakalar ve bırak-
maz korkusuyla geceleyin bir mezara yaklaş-
mak sakıntısızlık sayılır...
Key Adalıları, atalarının ruhlarının kendi-
lerine yiyecek verilmeyişine kızarak, ruhları-
nı yakalayıp insanları hasta ettiklerine inanır-
lar. Bunun için de mezarın üzerine yiyecek su-
nuları bırakırlar, hastanm ruhunun geri dön-
mesine izin vermeleri ya da yolda oyalanacak
olursa eve göndermeleri için atalarına yalva-
nrlar! (s. 130)
ölüleri anma, anılanna yemek verme,
helva-lokma dağıtma, mevlit okutma gibi bir
tür sevgi, saygı gösterisi sayılabilecek töreler-
de de, uzaktan uzağa bu ölüden ve ölümden
korkma duygusunu görmemek olanaksız.
Bu konuda, son olarak sevdiklerinin ölüm acı-
sını tatmış bir insanın içine işleyecek kadar
acıklı ve çarpıcı şu örneği vermeden geçeme-
yeceğim Sayın Anday:
'Eski Prusyalılar ve Litvanyahlar, cenaze tö-
reninden sonraki üçüncü, altıncı, dokuzuncu
ve kırkıncı gün bir yemek hazırlarlar, kapıya
çıkarak ölmüş olan kişinin ruhunu yemeğe ca-
ğırırlardı. Bu yemeklerde masanın çevresinde
sessizce oturulur, bıçak kullanılmazdı, yeme-
ği dağıtan kadınlar da bıçak kullanmazdı. Ma-
sadan yere yiyecek bir şey düşse, kendilerine
yiyecek verecek yaşayan yakınlan ya da dost-
ları olmayan garip ruhlar için öylece yerde bı-
rakırlardı. Yemeğin sonunda rahip eline bir sü-
pürge alır, 'Sevgili ruhlar, yediniz, içtiniz. Gi-
din artık, haydi gidin' diyerek ruhları evin dı-
şına süpürürdü! (s. 177)
Boşinanlanmızdan kurtuldukça insanlaşı-
yonız, bu kesin. Ölülerimiz, yeri doldurulmaz
bir boşluk, dindirilmez bir özlem duygusu ya-
ratıyor bizde bugün. Onları düşününce, kor-
ku ne demek, belki de bir daha buluşamaya-
cağımızın, aradaki zamanca ve uzamca uzak-
lığın bir belirtisi olan bir ayla beliriyor çevre-
lerinde. Ölümden korkumuzsa, bencilliğini yi-
tirdikçe daha da insanileşecek bir yaşama sev-
gisine dönüşüyor. Ben böyle düşünüyorum
sevgili ve Sayın Anday.
Yakın zamanda buluşmak umuduyla.
Size ve Suna Hanım'a saygılar, sevgiler...
Mehmet H. Doğan"
"Bir vatandaş" imzalı mektupta şöyle de-
niyor:
"Sayın Anday, Cumhuriyet gazetesinin 8 şu-
bat 1991 günkii nüshasının ikinci sayfasında,
'tdam cezası kaldırılmalıdır başlığı altında
yazdığınız yazıyı dikkatle okudum. Bu yazı-
nızda bir romandan esinlenerek yazdığınızı da
bildirmektesiniz. Bir insan yazdıgı yazıyı ro-
mandan değü içinde bulunduğu milletinin sos-
yal durumlanndan esinlenmelidir.
Bugün Tiirkive'de idamın kaldıniması cina-
yetlerin en büyüğüdür. Fakat rey avcılığı için
memlekerte başvurulmadığı işlerin yapılmasını
bUmem anlatayım mı? Bugün Tiirkive'de ido-
leji, şehvet hırsı veçobuk zengin olma hırsla-
n neticesinde insanlann nasıl boğazlandığı ve
kurşunladığını her günün birçok hadiselerini
duymaktayız. Bilmem siz de duyuyor musu-
nuz? Bunun önune ancak ve ancak zecri ted-
birierle geçilebilinir geri kalmış millellerde."
Mektupta daha sonra şu sözler de yer alı-
yor:
"Ben yalnız bunların öldürulmesini değil,
bunlan dunvaya getiren anasının babasının da
öldürulmesini isterim."
"Bunu sen de yaparsan sana da aynı şeyi is-
terim."
"Aynı zamanda Cumhuriyet gazetesi gibi
saygın yeri olan bir gazetede sizler gibisine yer
verip, yazı yazdırmalannı kımyorum."
"Gazete sizin ve sizin gibilere yer vermeme-
sini dilemekle beraber ya/ıına son verirken size
selam yazmayı gönlum arzu etmedi."
TELEFON DEĞİŞİKLİĞI
Konfeksiyon Sanayı ve Tıcaret Anonım ŞiTketi'nın telefon ve fax
numaralan 27 4.1991 tarıhinden itibaren aşağıdakı şekılde değı-
şece ktır
Yeni telefon numaralanmız
503 54 09
503 54 10
, V-- =-- 503 54 11 < •--••-
503 54 12
.503 54 14
VEFAT
Değerli Varhğımız, Seçkin İnsan
M. FETHİ DEMİREL
(Em. Ul;. Kd. Bnb. • 1941)
25 Nisan 1991 günü vefat etmiştir. Dost, arkadaş ve
yakınlanna başsağlığı dileriz. Cenazesi 27 Nisan Cumartesi
günü Kızıltoprak Zühtü Paşa Camii'nde kılınacak öğle
namazını takiben Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa
verilecektir.
EŞİ : AYTEN DEMÎREL
ÇOCÜKLARI : FİGEN-HALİS AYDDVTAŞBAŞ
MEHMETVtVTEN DEMÎREL,
FÜSÜN DEMİREL ŞEN-NURETTÎN ŞEN
TORUNL.4RI : ASLI. BARIŞ, DEFNE, EMRE
TEŞEKKÜR
Yaptığı ameliyatla eşim Sevim Dâi'yi sağlığına kavuşturan
çok değerli hoca, Sayın
Prof. Dr.
ADNAN SALEPÇİOĞLU'na
ve yakın ilgisini gördüğümüz Güzelbahçe Hastanesi'nin
Başhekimi Sayın
Dr. KEMÂL ATAY
ile bize yardımcı olan diğer doktor ve personeline
teşekkürlerimizi sunanz.
DEMtR DÂ1
PENCERE
Lozan mı? Sevr mi?
Hamburg/'ia yaşayan -adresini saklı tutuyorum- okurum
Sayın Şahsuvar Berivan'dan bir mektup aldım; okurken altı-
nı çizdiğim satırları yayımlıyorum:
'Sayın Selçuk,
Bayram sonu, Sevr adlı yazınızı okudum. Siz bir Kemalist
olarak elbette ki Sevr'in karşısında olacaksınız ve olmalısınız.
Ama bendeniz de bir Kürt aydını olarak, sizin düşüncelerini-
ze katılmıyorum. Dersim harekâtında General Alpdoğan hile
ile davet edip tutuklitttğı Şeyh Sait Rıza'ya sormuş:
—Şeyh Sait Rıza sen misin?
—Dersim dağlannda her kayanın yanında ve her ağacın al-
tında bir Şeyh Sait Rıza var, sen hangisini soruyorsun?
Sayın Selçuk, siz hangi Sevr'i soruyorsunuz? Bugün Doğu
yörelerinde her kayanın yanında ve her ağacın altında bir Sevr
yazılmakta. Bu gerçeği isteseniz de istemeseniz de gelecek
günler sizlere gösterecektir."
•k
Son günlerde okuduğum dergilerde ve aldığım mektup-
larda Sevr yandaşı olanlann fikirlerıni öfkeyle dile-getirdikle-
rini gözlüyorum; bir bakıma da doğal sayıyorum; çünkü
'milliyetçilik' çıkış noktasında kızgındır; kimlik arayışının sı-
caklığında duygular köpürür; düşmanlıkları bıleyen güdüler
öne çıkar; sağduyu ve akıl gölgede kalır.
Oysa Kürt aydını, her şeye karşın serinkanlılığını koruma-
lıdır; kan davası güderek nereye varılır? Bugün yapılacak ilk
iş, bir soruyu öncelikle yanıtlamaktır.
Nedir o soru?
Savaş mt?
Barış mı?
Anadolu'da sorunlarımızı barışçı yollardan çözümlemek,
demokrasi ve hukuk içinde amacımıza yürümek çağdaş uy-
garlığa daha çok yakışmaz mı? Yok, savaş isteniyorsa, Ana-
dolu halkına da Ortadoğu halklarına da yazıktır. Emperya-
lizm de zaten az gelişmiş ülkelerdeki 'geç milliyetçilik'\en bir-
biriyle tokuşturarak, halklan birbirine kırdırarak tezgâhını yü-
rütüyor.
*
Eğer sorunlarımızı elbirliğiyle barış içinde çözümlemeyi
yeğliyorsak, artık düşünebiliriz; ilk elde sayın okurum Şah-
suvar Berivan'ın yaklaşımı bana akılcı görünmedi:
"Sayın Selçuk, siz hangi Sevr'i soruyorsunuz? Bugûn Do-
ğu yörelerinde her kayanın yanında, her ağacın altında bir
'Sevr' yazılmakta..."
Hayır...
Yalnız Dogu'da değil, Kuzey'de, Batı'da, Güney'de her ka-
yanın dibinde, her ağacın altında Sevr var; Sevr haritasında
Anadolu tümüyle paylaşılmış; Türkler aradan çekilseler, Er-
meniler, Rumlar, Kürtler, Yunanlılar, Fransızlar, ingilizler, se-
nindir, benimdir kavgasına girecekler; yağma Hasan'ın bö-
reği...
Kürt okurum Şahsuvar Berivan, İzmir bölgesinin Yunana,
Doğu Anadolu'nun Ermenilere verilmesine razı mıdır? Hiç
sanmıyorum. Hem elimize kara kalemi alıp beyaz kâğıda ha-
ritalar çjzmekle de iş bitmiyor ki!..
•
Lozan'cıyım ben...
1923'te imzalandı Lozan; emperyalist işgalciler Anadolu
1
dan defolup gittiler.
Biz bize kaldık.
Gerçi Lozan'dan üç yıl sonra, 1927 ocak ayında, Ameri-
kan Senatosu Lozan'ı reddetti...
Ama dünya onaylamıştı.
1919'da Anadolu'ya ayak basan işgalciler defolup gittikten
ve Anadolu'da biz bize kaldıktan sonra da gerçi birbirimizle
tavgalaştığımız, birbırimızın boğazına sarıldığımız dönemler
olmuştur; yine de derim ki İngilizi, Fransızı, Amerikanı so-
runlarımıza bulaştırmayalım, yabancılan bu işe kanştırmaya- ,
lım; sorunlarımızı biz bize çözelim... , j ' l T J ^ , , B j
Barış içinde... J
\ *"^
Ne dersiniz?
PHILIPS
Türkiye'nin ilk "resim içinde
resim"özellikli dijitalvideosu.
ilklerın yaratıcısı Phılıps mukemmele bir kez
daha ulaştr Philtps Dijital Video...
Çunkü Philıps Dijital Video alışılmış video
kavramının ötesinde bir çok üstünlükler
sunuyor.
İşte Philips Dijital Video'nun
sunduğu üstünlükler
+ Resim içinde resim
"Televizyonunuzun markası ne olursa olsun"
Phılıps Dijital Video ile televizyonunuzun ekranında
4 küçük pencere açabılir, video izlıyorsanız
televizyondaki görüntüyü... televizyon ızlıyorsanız
videodaki görüntüyü ekranınıza yansıtabilır, dılersenız
bu görüntüyü dondurabılırsıniz.
+ Dört katalı Video
4 kafa sadece Philips Dijital Video'da bulunan bir
özellıktır Görüntûnün pırıl pırıl, olağanüstü net ve
aslına en yakın şekilde elde edılmesinı sağlar.
+ Uzun kaydetme ' Oynatma
Phılıps Dıjıtal Video'nun "Long play" ozellığı sayesınde
kasedınızın normal kayıt etme ve oynatma suresinı ıkı
katına çıkarabılırsınız.
Philips Dijital Video'nun diğer sayısız marıfetlerını
görmek için bir Phılıps yetkili satıcısına uğrayın ..
Philips Video alın. Gelecegi bugünden yaşayın.
PHILIPS
Senaryo yazımında yetıştırılmek ve
değerlendınlmek üzere
Senarist yardımcıları
aranıyor.
Ucretsız kurs kavittarımız başladı
Başvurmaktd gecıkmeyin .
151 52 40 (3 Hat)
SATILIK DAİRE
Bakırköy İncirli Caddesi'nde kaloriferli, 130
metrekare daire sahibinden sahlıktır.
522 89 90 - 527 51 55
Nüfus cüzdanımı ka>bettım.
Hükurasüzdür.
NİGÂR AKTAŞ
Nüfub cuzdarumı kaybetiım.
Hükumsüzdur.
NEVZAT YÜCEL
Odeme Gücünüzün. Altında
Hayal Gücünüzün Üstünde
1ROTHER M-1299. 9 Pın
180 Karakter/sanıye 80 Kolon
16/»MHz2t6
Zaman hızla ilerliyor! Her gün, biraz daha geç kalmayın.
TIME, hemen PC sahibi olmanız için size olağanüstü bir
çözüm öneriyor: HAMS E-286 ve HAMS E-386 Türkçe ve
Ingilizce çok yönlü yazılım paketiyle, renkli monitörüyle,
size hayal gücünüzün üstünde çözümler sunan
mükemmel bir konfigürasyon ! Mükemmel bir ekonomi!
Üstelik, TIME "Servis" ve "Yazılım" desteği hep yamnızda.
Bu olağanüstü fırsat bugün var. Zaman hızla ilerliyor !
Yarın, daha da geç kalmayın!
Mık'opfosesof • Stanöan 1 MB Hatas
8 MB U kadaf artınıabılif • 8 ade! S
Bıt lık 6 adel 16 BU I* genışiene vifk'ası
• 16 Bıt lık 1024 • 768 VGA 512K Ram
ekran kartı • 2 Seru'1 Paralel FDO'IDE
Kontrol kartı • 5 1/4" 1 2 MB Oısket
sûnjcû • 3 1 T 1 44 MB Dısket sûrücu
• Martor 40 UB 28 ms HardDısk
• 200 W. 220V/50 Hz Gûç Unıtesı
• Mmıtover hız göstergelı kutu
•101 tuş Enhanced Mode klavye
• Mouse • Pad • Comdek 1024*768
Sûper VGA Renkli Monrtor
• YAZiLIMPIıKETl
IIISDOS.
MCR0S0FT WIMD0WS.
MICROSOFT W 0 R U
I6W Cat uı«-olh
PC SİSTEMLER
VE YAZICIUR
HAMS E - 286
HAMS E-38S
lroft«M1209
Fuiittu DL 1100 Rankli
Fujibu DL 900
PE$İN FİYAT
(KDV Hariç)
8.000.000
13.000.000
1.550.000
2.140.000
1.850.000
TAKSİTÜ FİYATUR (KDV Dahıl)
3*1
3.442.945
5.546.966
650.331
918.119
803.354
«n
1 900 712
3.M2.259
359.023
506.157
443.500
91»
1.394.039
2.245.952
263.319
371.744
325.276
12 ı»
1.146.136
1.846.553
216.492
305.636
267.432
Dilerseniz, Pamukbank'ın "Bizim Kredi'sini
kullanarak taksitle sahip olabilırsiniz.
FUJITSU 01-1100 24 Pın Renkli
270 Karakier'sanıye 110 Kolon
FUJITSU DL-900 24 Pın
270 Karakier'saiıye 110 Kolon
|flfl|CTSüH 20/Z5MHZ3S6
TekTkReîîîîdtn
• 25 MHı Inıe 80386 M*ropros*scr
• Standai 1 MB Hataa 8 MB ta kadar
artınlabılır • 8 Adet 8-Bıt l'k 5 Aoet
16-Bıt'lık 1 Adet 32 MB llave Ram kan
yuvası • 16 Bıt 1024 • 768 VGA 51
2K
Ram Ekran kartı • 2 Sen 1 Paralei
FOC/IOE Kontrol kartı • 5 " 4 ' 1 2 MB
Dıskei Sûrücu • 3 1ı2M44MB
Dıskei Surucu • Maxtot 40 MB 28 ms
Harddısk • 200 W 220 V'50 Hı GJÇ
Unıtes • Mıprtowe' htz gcstergel
kutu • 101 "uş Enhanced Mode
klavye • Mcjse • Pad • Comdek
'024-768 Sûper VGA Renkh Monttor
• YA2ıLıM PAKETı-
IHSDOS
MKR0S0FT W1ND0WS,
HMCROSOFT W0RKS
Mikrovarttırp A 5 3ıf
TIME BİLGİ İŞLEM ÜRÜNLERİ SAN. VE TİC. A.Ş.
5 Gazetecıler Sıtesı A 12/3 80630 Levent/lstanbul
Tei. 169 31 32 -169 66 77 Faks. 169 4617