20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26NİSAN1991 DIŞHABERLER CUMHURİYET/11 Walesa yatırını istedi • LONDRA (AA) — Resmi bir ziyaret için İngiltere'ye gelen Polonya Cumhurbaşkaru Lech Walesa, Başbakan John Major'la yaptığı görüşmede, ingiltere'nin ülkesine daha fazla yatırım yapmasını istedi. öğleden sonra Başbakanlık konutunda bir araya gelen Major Ue Walesa arasındaki diyaloğun 'sıcak ve dostça' gectiği bildirildi. Denktaş kaygılı • LEFKOŞA (AA) — KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Turkiye'nin garantisinin pazarlık konusu yapıldığını belirterek "Kimsenin Kıbns Türkünden, Türkiye'nin etkin garantisinden vazgeçmesini, güvencesini feda ederek anlaşma imzalamasını isteme hakkı yoktur" dedi. Kanada, ABD ve lngiltere ziyaretinı tamamlayarak önceki gece adaya dönen Denktaş, Ercan HTavaalanı'nda yaptığı açıklamada, temasları sırasında garanti anlaşmasının 'geçici' bir hale getirilmek istendiğinı öğrendiğini bildirdi. Rum yönetimi lideri Yorgo Vasiliu'nun geçici bir süre için garanti anlaşması altmda Türk askerinin adada kalmasını ve Türkiye'nin garantisinin de Güvenlik Konseyi'ne bağımlı bir şekilde ele ahnmasını savunduğunun anlaşıldığmı kaydeden Denktaş "gelişmelerden kuşku duyduğunu, memnun olmadığını" söyledi. Deprem denizd yedi • SAN JOSE (AA) — Orta Amerika ülkelerinden Kosta Rika'yı üç gün önce etkileyen şiddetli depremin, hiç umulmadık bir şekilde ülke topraklannı 'genişlettiği' biIdirildL Deprembilim uzmanlanna göre ülkenin Karayipler kıyısı boyunca uzanan fay hattında meydana gelen deprem, kıyı boyunca yer kabuğunun 'kabannasına' yol açtı ve bazı yerlerde 15 metre genişlikte yeni bir kıyı şeridi oluştu. llk belirlemelere göre kıyı şeridi 1.30 metre kadar 'yükseldi. Kıyı boyunca denizin çekildiği ve halkın sulann tekrar gelerck kıyılan basmasından korktuğu bildirildi. ABD ve SSCB dışişleri bakanları James Baker ve AlexanderBesmertnih, Ortadoğu'yu görüştü 'Banş'taSSCB-ABDortaklığıBarış Konferansı'na ABD'nin birlikte öncülük etme teklifini kabul ettiklerini bildiren Besmertnih, gelecek ay içinde İsrail'i resmen ziyaret edeceğini de açıkladı. Dış Haberier Senisi — Soyyet Dışişleri Bakanı Aleksander Besmertnih, Ortadoğu Uluslararası Barış Konferansı'na ABD ile birlikte önayak olma yolundaki ABD tekli- fini kabul ettiklerini bildirdi. Besmertnih ge- lecek ay içinde İsrail'i resmen ziyaret edece- ğini de açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı James Baker Ue Sov- yet meslektaşı Alexander Besmertnih Kafkas- ya'nın kaplıcalar kenti Kislovodsk kentinde bir araya gelerek Ortadoğu banşını ele aldı- lar. İki bakarun buluşmada, yakında yapıl- ması planlanan Gorbaçov-Bush zirvesinin hazırlıklan ve Iraklı Kürt sığınmacılar üze- rinde durdukları da bildirildi. Baker, Bes- mertnih ile görüştükten sonra SSCB'den ay- rılarak tsrail'e gitti. Besmertnih, Baker'le görüşmeye başlama- dan önce gazetecilere "ABD ve Sovyetler Biıiiği Ortadoğu'da bir barış konferansının toplanması için birlikte çalrşıyorlar. Ortak çabalanmızm konf eransın başan ile toplan- ması ve başanya ulaşmasını sağlayacağına inanıyorum." dedi. Ajanslar, Besmertnih'in Ortadoğu barış gönişmelerinin önce bölgesel bir konferansla başlaması, bunu Filistinlilerle göruşmelerin izlemesi ve en sonunda da uluslararası bir konferans toplanması gerektiği görüşünde olduğunu belirtiyorlar. TASS, iki baka- run önce baş başa gorüştüklerini, uzmanla- rın daha sonra görüşmelere katıldığım açık- ladı. Besmertnih, Baker'la bir araya gelme- den önce gazetecilere Sovyetler Birliği'nin Uluslararası Barış Konferansı'nda ABD ile birlikte önayak olmak istediğini bildirdi. Baker, Sovyetler Birliği'ne gelmeden önce gazetecilere yaptığİ açıklamada "Sovyet mes- lektaşunla sürekli haberleşiyorduk. Şimdi sıra yüzyüze görüşmeye geldi" dedi. Baker, Arap ve tsrail liderlerinin anlaşmazlıklara son ver- mek için göruşmelere başlamaya henüz ha- zır olmadığını söyledi. TASS, Aleksander Bes- mertnih'in "ABD ve Sovyetler Biıiiği, uzun süreden beri sıiren Ortadoğu anlaşmaziıgına bir çözüm bulmak için fırsat çıktığına inanıyorlar" dediğini bildirdi. Besmertnih, "Acil görrv bu fırsatı heba etmek değil, bu fırsattan azami ölçüde yararlanmaktır" de- di. Sovyet Dışişleri Bakanı, soruna bir çözüm bulmak için belli başlı Arap ulkeleri Ue sü- rekli temas halinde olduklarını açıkladı. Sovyet Dışişleri Bakanı Besmertnih, Ba- ker'la buluşmadan önce ani bir ziyaret için Moskova'ya gelen üst düzeydeki FKÖ tem- silcileriyle de görüştüğunü hatırlattı. Sovyetler Birliği'ne gelmeden önce Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'la 9.5 saatlik bir görüşme yapan Baker, Israil'in "işgal altın- daki tcpraklarda yeni yerleşim birimleri kur- mayı sürdiırmesine" tepki göstermiş ve "Ba- nşı engellemek, banşı sağlamaktan daha kolay" demışti. Baker'ın çözüm önerileri ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın, Or- tadoğu'da banş sürecinin başlaması için dik- kate alınması gereken 9 maddeyi belirlediği bildirildi. Mısır haber ajansı MENA'nın verdigi habere göre Baker'ın önerdiği 9 mad- de şöyle: — İsrail-Arap çatışmasının özünü oluştu- ran Filistin sorununun çözülmesinin gerek- liliği. — İşgal altmdaki topraklarda yaşayan Fi- listinliîere, bu toprakların geleceği konusun- da gorüşmelere başlamadan önce "daha çok özgürlük" verilmesi. — Filistin sorununa bir Ürdün - Filistin Konfederasyonu çerçevesinde çözüm aranması. — Bir banş konferansının iki aşamada topianması: Sadece İsrail Ue komşulanrun bir araya geleceği birinci aşama ile aralannda Suudi Arabistan'ın da bulunacağı daha çok sayıda Arap ülkesi ve Körfez ülkelerinin ka- tılacağı, ekonomik işbirliği, çevre ve bölge- de silahlann sınırlandınlmasımn tariışılacağı ikinci aşama. — Banş konferansının başlaması ile bera- ber, işgal altmdaki topraklarda yerleşimin durdurulması ve daha önce insan yerleştiri- len kolonilerle ilgili görüşme açılması. — 1948 yılında Filistin'i terk eden Filis- tinli sığınmacılara tazminat ödenmesine yö- nelik uluslararası bir fon kurulması. — Bölgenin gelişimini güvence altına ala- cak bir ekonomik düzenin kurulması. — tsrail ile Arap ulkeleri arasında su ile ilgili mevcut problemlerin çözumu. — Göruşmeler sırasında Kudüs sorununun çözümü için bir yol arayışı. MOSKOVA f Gorbaçoy'dan istifa restiKomünist Parti Merkez Komitesi'nin toplantısında muhafazakârların yoğun saldınsına hedef olan Gorbaçov istifa edebileceğini söyledi, ancak komite bu fikri ezici çoğunlukla reddetti. mımYUNANİSTAN Dış Haberier Servisi — Sov- yetler Birliği Komünist Parti Merkez Komitesi'nin önceki gün başlayan toplantısında ülkenin en üst düzeydeki komünist yö- neticileri gorüşmeleri sürdurür- ken De\'let Başkanı Mihail Gor- baçov'un muhafazakârlann sal- dırılan karşısında tepki göstere- rek "kendisine guven duyulmu- yorsa istifa edebileceğini" söy- lediği, ancak Merkez Komite'nin ezici bir çoğunlukla bu fikri red- dettiği bildirildi. Ajanslar, dün yapılan toplan- tılar sırasında kendisine yönel- tilen bitmek tükenmek bilmeyen eleştirilerden sıkılan Başkan Gorbaçov'un ilk kez istifa teh- didinde bulunduğunu belirttüer. AFP'nin haberine gore konuy- la ilgili bilgi veren Alexander Buegalin adb delege, Gorba- çov'un yaptığı konuşmada, ken- disi için partinin geleceğinin Ge- nel Sekreter olarak kalmasından daha önemli olduğunu söyledi- ğini bildirdi. Bir başka delege Stapanas Stalaulas ise Gorba- çov'un Parti Genel Sekreterliği pozisyonunu guven oyuna sun- mayı düşündüğünü ancak 'bu- nun tümiiyle daygnsal' bir yak- laşım olduğunu söyledi. Gorbaçov genişletilmiş Mer- kez Komitesi toplantısında yap- tığı konuşmada komünistleri, bir "hukuk devleti ve serbest piyasayı oluşturmaya" çağırdı. Gorbaçov, ıktıdar boşluğu- nun yanlızca patlamaya açık bir boşluk yaratacağını söyledi. Gorbaçov konuşmasında "ln- sanlar ya aşın devrimci macera- lan ya da kısmen kamufle edil- miş totaliter rejimleri savunarak ülkeyi reform sıirecinden uzak- laştırmava çalışıyoriar" dedi ve "Tehlike her iki kesimden de geliyor" şeklinde konuştu. Gor- baçov bu iki akımın fırsat bul- duğu takdirde birbiriyle çatış- maya girerek ülkeyi felakete sü- rükleyeceklerini, bu durumda ise "ülkeyi reformlar yoluyla ba- nşcıl yöntemle modernize etme tarihi şansını yitireceklerini" söyledi. Türk azınlığa 'yakın ilgi' v i i m ' i r l i i Çekoslovakya'nın Slovakya Federasyonu'nun başkenti Bratisla- y l i r U U U ^ kentinde, görevden alınan eski Slovakya Başbakanı Vladimir Meciar'ı desteklemek amacıyla düzenlenen gösteriye en az 50 bin kişinin kaüldıgı bildirildi. Çe- koslovakya Resmi Haber Ajansı CTK. Slovakya'da erken pariamento seçimlerinin yapılmasını da isteyen göstericilerin Vladimir Medar lehinde sloganlar attıgını ve mitinglerinin naklen yayımlan- ması için Slovakya televizyon binasına yüriidüklerini belirtti. CTK, Bratislava'da 450 kadar oto- büs ile 60 kadar tramvay ve troteybüsün de 10 Hairiimlık uyan gre>i yaptddannı kaydettL Slovakya'nın diger kentlerinde de Meciar'ı desteklemek amacıyla gösteriler düzenlendiği bildiriliyor. (AP) STELYO BERBERAKİS ATİNA — Yunanistan hükü- meti, Batı Trakya'da yaşayan Müsluman Türk azınlığının kar- şılaştığı sorunlara "yakın ilgi" göstermeye karar verdi. Hukü- met sözcüsü Virou Polidoras, dün gazetecilerin sorulannı ya- nıtlarken Yunan hükümetinin Trakya'daki azınlık ileri gelen- leriyle "açık bir diyalog"a gire- ceğini ve görüşmelere başlaya- cağını duyurdu. Polidoras, bu göruşmelerin, azınlığın şikâyetçi olduğu konu- ların nereden kaynaklandığmı; bu şikâyetlere 'gebe' olan ne- denlerin ortaya çıkarılmasını ve bir çözüm bulunmasını öngör- düğünu sözlerine ekledi. Ancak bu göruşmelerin ne zaman baş- layacağı ya da kimler tarafından yönetileceği sorulannı yanıtsız bırakan Polidoras, "Hüküme- tin aldığı bu karar en kısa za- manda uygulanmaya baslayacaktır" şeklinde konuş- tu. Yunanistan böylece, Batı Trakya'daki Türk azınlığının bir dizi sorunlarla karşılaştığım ilk kez ve resmi düzeyde kabul etmiş bulunuyor. Bu arada Yunanistan'ın, azınlık üyelerine ayrımcı bir si- yaset uyguladığı ve bazı durum- larda baskı yaptığı yolandaki şi- kâyetler aynen sürüyor. Bu şi-' kâyetlerin arasında, Batı Trak- ya'dan, Türkiye'ye giden ve bu- rada belirli bir sure kalan azın- lık üyelerinin Yunan vatandaş- hk haklanndan men edilmesi gi- bi işlemler yer alıyor. Yunan hükümetinin Trakya'- daki Türk azınlığın sorunlarına eğilim göstermeye niyeti oldu- ğunu açıklamasma kuşkusuz in- san haklanyla ilgili bir dizi ra- porun yayımlanması neden ol- du. Helsinki VVateh dergisinin son sayısında, Trakya'daki Müsluman Türk azınlığının kar- şılaştığı sorunlardan söz etme- si, aynı anda ABD Dışişleri Ba- kanlığı'nın insan haklanyla ilgili yıllık raporunda da aynı konu- ya geniş yer verilmesi, Yunanis- tan siyasi partilerini, Cumhur- başkanı Konstantin Karamanlis ve Başbakan Konstantin Mitso- takis'i rahatsız etti. Başbakan Mitsotakis hafta başında Avrupa Konseyi'nde yaptığı konuşması süresinde Avrupa parlamenterlerinin azınlıkla ilgili sorularına yanıt verirken "hükümetinin bu ko- nuda gerekli hassasiyeti göstereceğinden" söz etmişti. KONUK YAZAR Avrupa düşüncesi ve Türkiye Mıllı Pıyango Idaresı'nin BO06-1991/406-2842 uyılı ıznı ile düzenlenmştır AHMET CEMAL Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'ye yönelik son kararla- n ve genel olarak Ortak Pazar'a girme konusunda Avrupa'nın tutumu, hiç kuşkusuz yeni de- ğerlendirmeleri zorunlu kdıyor. Ancak bu değerlendirmelerin yi- ne eski doğrultularda yapılma- sı, Türkiye'yi ve Türk dış politi- kasını yeni yanılgı ve yarulsama- lara sürüklemekten başka bir sonuç doğurmayacaktır. Kanımızca, yukandaki bağ- lamda eski değerlendirmelerin çoğunu bir yana atıp -ki bu, ke- sinlikle gereklidir; yenUerine gi- rişirken bazı saptamalan hiç çe- kinmeden yapmakta büyük ya- rar bulunmaktadır. İlk anda İcu- lağa acı gelebilecek bu saptama- lar, uzun vadede Türkiye'yi bek- lemesi gerektiği halde- bekleme- diği acı reçetelerle karşılaşmak- tan kurtarabilir. önce şunu bilmemiz gerekir ki, bugünkü Avrupa, bugünkü konumuyla TOrkiye'yi Ortak Pazar'a 1992'den sonra da daha uzun süre almayacaktır. Ortak Pazar, Avrupa Birliği duşünce- sinin somut sonuçlarından biri- dir ve Türkiye esasında ekono- mik düşüncelerle değil, fakat Avrupa Birliği'ne dahil edilmek istenmediği için bu pazara ahn- mayacaktır. Burada önemli olan, bu saptamayı yapmak ka- dar, böyle bir tutumun nedenle- rine de doğru inebilmektir. Ka- nımızca bugüne kadar asıl yan- hşlık, burada yapılmıştır. Çün- kü "ekonomik nedenlerden farklı nedenlerle de" Avrupa Birliği'nde istenmememiz, akla doğru olarak kültürel farkhhk kavramını getirmekte, buna kar- şıhk bu farkhhk, yanlış yorum- lanmaktadır. Doğru olan, kültürel farklıh- ğın varlığıdır ve kültürel bakım- dan Türkiye'nin, Avrupa'nın şöyle böyle değil, fakat epey ge- risinde olduğu tartışüamayacak bir gerçektir. Okuma oranımn hızla düştüğü, okur sayısınm her yıl azaldığı, artan üniversite sa- yısına karşın bu üniversitelerin başta kitaplıkları olmak uzere, temel gereçlerden yana yoksul- lukları nedeniyle kayda değer bir bilimsel üretimin gerçekleş- tirilemediği, kısacası bilginin kaynaklarının önemsenmediği bir Türkiye'nin kültürel bakım- dan Avrupa karşısında tutuna- bilmesi elbet olası değildir. öte yandan, sorulması çok önemli bir soru da vardır: Türki- ye, hangi Avrupa karşısında ge- ri bir görünümdedir? Bu soru sorulmahdır, çünkü çeşitli ba- kımlardan Avrupa'yı çok iyi de- ğerlendirmesi gereken Türkiye^ nin, Avrupa gerçeğiyle nerede buluşabileceğini iyi saptayabU- mesi için önce karşısında nasıl bir Avrupa'nın bulunduğunu iyi bilmesi gerekmektedir. Kaldı ki günumüzde Avrupa'mn -sayüan hiç de kabank oûnayan- gerçek aydınları da Avrupa'mn olan ve olması gereken kirrdiklerini sap- tamak amacıyla bu soruyu, hem de en acımasız biçimde sormak- tadırlar. Türkiye'nin karşısında, Tanzimat'dan bu yana süregelen neredeyse geleneksel çizgide bir Avrupa'mn varlığım kabul et- mek, başka deyişle "her bakım- en soylu görünumünü kazandır- mıştır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Erasmus'un düş- lediği ve bayraktarbğını yaptığı "dünya vatandaşlığı"nı temel alan Avrupa'nın, gerek haçlı se- ferlerini düzenleyen Avrupa'yla gerekse yüzyıllar sonrasının emperyalist Avrupa'sıyla hiçbir ilintisinin bulunmadığıdır. Böyle bir Avrupa düşüncesi, ilk büyük savaşın yıkımlannın ardından, başta Romain Rolland olmak uzere bir avuç aydın tarafından bir kez daha savunulacak, ama sonradan bu soylu düşünce ye- rini artık hiç de soylu sayılama- yacak somutlaşma biçimlerine bırakacak, bu da Avrupa'nın ge- rilemesi, kendi hümanist kökle- rini yadsıması olacaktır. Bazı aynntüar ve farklı görüş- te olan bir azınlık bir yana bı- Bugünkü Avrupa, bugünkü konumuyla Türkiye'yi Ortak Pazar'a 1992'den sonra da daha uzun süre almayacaktır. Türkiye, ekonomik düşüncelerle değil, fakat Avrupa birliğine dahil edilmek istenmediği için alınmayacaktır. Türkiye'de gerek resmi politikanın gerekse aydınların büyük çoğunluğunun temel yanlışı, Avrupa'mn ulaştığ^ dorukların yam sıra Avrupa'daki gerilemeyi görmemekte direnmek olmuştur. dan ileri" bir Avrupa'yı çıkış notkası almak, sözü edilen so- ruya verilebilecek en yanlış ya- mt olur. Avrupa Birliği, düşünce ve ol- gu olarak ilk kez yüzyılımızda ortaya çıkrmş değildir. Bir olgu niteliğiyle ilk kez Roma tmpa- ratorluğu'nun egemenlik alanı- nın genişlemesiyle tarih sahne- sinde beUren Avrupa Birliği, da- ha sonra Hıristiyanlığın güçlen- mesiyle kendine tinsel bir temel bulur; bu tinsel temel, rönesans ve hümanizm akunının ortaya çıkrıasıyla birlikte gücünün do- ruğuna vanr. Batı hümanizmi- nin kurucusu saydan Erasmus'- un Avrupa'yı bir "aydınlar imparatorluğu", yalnızca "bili- min, edebiyatın ve güzel sanat- lann köprüleriyle birleşmiş", "ırk, ulus ve devlet sınırlan tanımayan" bir dünya olarak görmek istemesi, Avrupa Birli- ği düşüncesine belki de tarihinin rakılacak olursa, günümüzdeki Avrupa Birhği bütün kurumla- nyla ve işleyişiyle ulusal bağnaz- bkların bu kez Avrupa çapında bir bağnazlık potasma döküldü- ğü, birliği kuran belgelerde on- ca şatafatlı sözlerle dile getirilen insan haklanna belli smırlann ötesinde geçerlik tamnmayan, sömürge imparatorluklanrun yı- küışıyla havada kalan sömürü düzenlerinin -her anlamda- baş- kaca temeUere dayandınlarak sürdüriildüğü, bir yandan bütün özgürlükler savunulurken öte yandan havaalanlanna "Ortak Pazar Ülkelerinden Gelenler" ve "öteki Ülkelerden Gelenler" di- ye tabelalann asılmasından çe- kinümediği bir uygar (!) birlik- tir. Ve aynı Avrupa'dan Shake- speare'in, Montaigne'in, Bacon 1 ın, Petrarca'nın, Dante'nin, Erasmus'un, Goethe'nin, Beet- hoven'in, Rolland'ın ve Zweig'- in yetişmiş olduklan düşttnülür- se eğer, günümüze kalanın pek yoksul bir Avrupa olduğu ken- diliğinden anlaşıhr. Türkiye'de gerek resmi politi- kanın gerekse aydınların büyük çoğunluğunun temel yanlışı, Av- rupa'nın ulaştığı doruklann ya- nı sıra bu gerileme noktasını da görememek ya da görmemekte direnmek olmuştur. Türkiye'de Tanzünat'la birlikte katmerleşen bu yanılgılar zincirini, cumhu- riyetin ilk yülan kopartmıştı. Atatürk'ün "muasır medeniyet seviyesine erişme" politikası, bü- tünüyle herhangi bir yaranma politikasından uzak ve bilimiy- le, sanatıyla, genel kültürüyle, kendisini önce kendisine karşı kamtlayacak bir Türkiye kurma- yı öngören bir eylemdi. Atatürk, büimlerde ve sanatlarda çağdaş- lığı yakalayabilmiş bir ülkeye, hümanist özunü geniş ölçüde yi- tirmiş bir Avrupa'nın bile kayıt- sız kalamayacağım çok iyi bili- yordu. Ne var ki sonraki onyıl- larda Türkiye Cumhuriyeti'nin bu eylemci politikası bir eylem olmaktan çıkıp "ithal" ve tak- litçilik yanı ağır basan, "işleme"yi önemsemeyen, düşü- nenler yetiştinnek yerine düşün- ceyi boğmayı yeğleyen bir poli- tikaya dönüştüğünde, düşünce üretebUme olanağmdan yoksun kalan Türkiye, gerilemiş Avru- pa karşısında da bütün şansla- nnı yitirmiştir. Siyasal gelişiminde ise halkın oyuyla iktidara gelenleri düzenli arahklarla asker eliyle iktidar- dan uzaklaştu-mayı "demokrasi- yi rayına oturtmak" diye adlan- dırmak, Türkiye'nin kendi de- rr-na atlığı konusunda Batı'yı al- databilmesi için yeterli olama- mıştır. Kısaca belirtmek gerekirse, Türkiye tinsel düzeydeki üreti- miyle, düşünce alamndaki üre- timiyle, bugünün kendi köken- lerine karşı ihanet içersindeki Avrupasına "Avrupaulık" dersi verebüecek konuma geldiği gün, Avrupa'mn da Türkiye'yi umur- samama şansı kalmayacaktır. Bunun yolu ise bir an önce -ve bu an'm uzun olacağı şimdiden kabul edilmelidir- hayatında okumanın, düşünce üretmenin, en az "menkul değerler piyasa- sı"yla uğraşmak kadar önemli bir yerinin bulunacağı Türk in- sanını yetiştirmenin hem devlet hem de aydın politikası olarak benimsenmesinden geçer.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle