22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 DIŞ HABERLER 26NİSAN1991 Irak silah üretmeyecek • BAGDAT (AA) — Irak'ın bundan böyle silah üretmemeye karar verdiği bildirildi. Irak'ta yayımlanan ve yönetim kurulu başkanhğmı lrak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in büyük oğlunun yürüttüğü Babil gazetesinde dün çıkan bir haberde, Irak'm "Bugunden (dün) itibaren silah üretmeyi resmen durdurmaya karar verdiği" belirtildi. Gazete, karar konusunda aynntı vermedi. Mısır'a 46 adet Türk F-16'sı • ANKARA (AA) — Mısır'ın, ABD kredisiyle Türk yapısı 46 adet F-16 uçağı satın almaya karar verdiği bildirildi. Mısır'ın Ankara BüyUkelçisi Muhammed Eissa, Reuter Ajansı'na verdiği demeçte, "46 Türk yapımı F-16 uçağı almayı kararlaştırdık ve bu karanmm ABD'ye ilettik" dedi. Mısır, Türkiye'den F-16 uçakları satın alacağını, böylece ilk kez resmen doğrulamış oldu. Bu konu ilk kez, Savunma Sanayii Müsteşarı Vahit Erdem'in sonbaharda Mısır'ı ziyareti sırasında aynntılı olarak ele alınmıştı. Daha sonra, Dışişleri Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, şubat ayında Kahire'yi ziyareti sırasında, Mısır'ın Türk F-16'lannı alma konusunda istekli olduğunu söylemişti. Daha sonra bir Mısır heyeti, Türkiye'ye gelerek F-16'Iarın üretildiği tesislerde incelemelerde bulunmuştu. Büyükelçi Eissa, ilk kez olarak, ABD Dışında üretilmiş F-16 uçaklarının üçüncü bir ülkeye satılraış olacağını belirtti. Iitvanya'da gerginlik • MOSKOVA (AA) — SSCB'den bağımsızlığını kazanmaya çalışan Litvanya Cumhuriyeti'ndeki Sovyet birliklerinin, dün sabaha karşı cumhuriyetin 4 ayrı yerleşim merkezindeki 9 binayı işgal ettikleri bildirildi. Litvanya Parlamento Sözcüsü, işgal edilen binalar arasında teknik okullarla havacılık kulüpleri, havacılık gereçlerinin üretildiği fabrikalar, bir paraşüt kulübü ve bir otel bulunduğunu söyledi. Sözcü, hiçbir gerekçe gösterilmeden işgal edilen bu binalann bazılannın, geçen yılki bağımsızlık ilanına kadar sivil savunma örgütü "DOSAAF'a ait olduğunu, ancak yine de Sovyet askerlerinin giriştikleri bu eylemlerin hiçbir şekilde haklı gösterilemeyeceğini belirtti. SSCB'de grev dalgası • MOSKOVA (AA) — SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov'un geçen salı 9 birlik cumhuriyetinin lideriyle, ülkeyi istikrara kavuşturmayı amaçlayan önlemler üzerinde vardığı anlaşmaya karşın, ekonomiyi olumsuz yönde etkileyen grevler devam ediyor. înterfaks Ajansı, gösteri ve grevlerin, daha önce bu eylemlerden etkilenmeyen Rusya Federasyonu'ndaki bazı yerleşim merkezlerine de yayıldığını, Komi özerk Cumhuriyeti'nde Unmsk, Rusya Federasyonu'nda da Kurgan kentinde işçilerin greve gittiğini duyurdu. TASS Ajansı, Beyaz Rusya'daki genel grevin devam ettiğini, Orşa kentindeki büyük bir demiryolu istasyonunda çalışan işçilerin de cumhuriyetin en önemli demiryolu bağlantısını kestiklerini kaydetti. Anzaklar anıldı • MELBOURNE (AA) — 76 yü önce Çanakkale'de savaşırken ölen Avustralyah ve Yeni Zelandalı askerler, Avustralya'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş'in de katıldığı bir törenle anıldı. Başkent Canberra'da yapılan ve 'şafak töreni' adı verilen ilk törenden sonra Anzaklar için bir kilisede ayin yapıldı. Orgeneral Güres, Canberra Club'da verilen geleneksel öğle yemeğinde yaptığı konuşmada, Anzaklann Çanakkale'ye geliş nedenlerine değindikten sonra "Bu askerlerin bugttnkü torunlanyla iyi bir dostluk Uişkisi içinde olmaktan mutluluk duyuyoruz" dedi. Washington şu ana kadar Bağdafla ilgüi istikmrlı bir tutum geliştiremedi ABD'nin lrak politikası çıkmazdaAmerikan yönetiminin çıkmazı iki noktada uç veriyor: 1- Irak'ı yeniden ekonomik yaptınmlarla hizaya getirmek, 2- Bağdat'ta merkezi bir diktatörlüğün yararlı olduğunu düşünmek. ABD'de şimdi, yönetimin bu nedenlerle yeni sorunların tohumunu attığı yaygm olarak konuşuluyor. UFUK GÜLDEMtR WASHINGTON — Körfez savaşına Sad- dam Hüseyin'in işbaşmdan uzaklaştınlma- sını isteyerek giren, ancak savaştan Irak'ın LObnanlaşmasını önlemek için Bağdat'ta "merkezi ve giiçüi bir hükiımet" bulunma- sının daha çok çıkarlanna olduğunu düşü- nerek çıkan, bu politikası sonucunda da bol- gede insan trajedilerine yol açan ve Batj'ya dostane bölge ülkelerini yeni istikrarsızhklar- la karşı karşıya getiren VV'ashington'un lrak politikalan, Körfez krizinin 1. yıldönümü yaklaşırken tam bir çıkmaza girmiş bu- lunuyor. Geleneksel olarak Bush'un politikalannı desteklemiş olan muhafazakâr eğilimli Wall Street Journal gazetesi, bu çıkmazı "Başla- dıgrauz noktaya döndük" diye özetliyor. Strateji dünyasının ünlü ismi ve çevik kuv- vet fıkrinin babası Emeritus Prof. Albcrt Wohlstetter ise "Osmanlı tmparatorlugu'- •an üç Tİlayetini zorla ayuı bayrak altında birieştiren Irsk'ta istikrann ancak merkezi bir dflttatörtükçç sagUnabilecegi faatezisi 70 yıldır tutmadı. Önce İngilizler denedi. Şim- di de biz deniyoraz." diyerek ABD'nin şu anda ızlediği lrak politikalannı eleştiriyor. Washington'un lrak poUtikalannda için- de bulıuıduğu çıkmaz iki noktada uç veriyor: 1) Ekonomik ambargo politikalanna dö- •üş - Sekiz ay süren gerginlik ve kısa bir sa- vaşın ardından VVashington'un lrak politi- kası yeniden başladığı yere gelmiş bulunuyor: "Ekonomik yapürunlaria Irak'ı hizaya ge- tinnek". Krizin ilk günlerinde ekonomik yaptınmlara alternatif olarak önerilen savaş, Saddam Hüseyin'in işbaşmdan uzaklaştınl- masını sağlayamadı. Aksine, ABD Irak'ın parçalanmasını istemediği için Hüseyin'in lrak taki ayaklanmayı bastırmasını engelle- medi, bu da onun yeniden güç kazanmasına yol açtı. Askeri harekât seçeneği artık orta- dan kalktığı için de ABD'nin "Bağdat'ı yo- la getirmek" için tek seçeneği, bir kez daha ekonomik yaptınmlardan ibaret kaldı. Bu, tıpkı krizin başındaki durumu andınyor. Şimdi Bush yönetimi, ekonomik yaptınmlar- la Saddam Hüseyin'i işbaşmdan uzaklaştır- mak istiyor. Irak'a verilen mesaj şu: "Sad- dam'ı devirin, ambargodan kurtulun". An- cak bu, "ekonomik yaptınmlar Saddam'ı Kuveyt'ten çıkaramadıysa Irak'tan nasü çıkaracak" sorusunun gündeme gelmesine yol açıyor. Amerikan yönetimi bu soruya ya- mt verirken ekonomik yapünmlann, Sad- dam Hüseyin'i çekilmeye razı olması için de- ğil, çevresini Saddam Hüseyin gitmeden ül- kenin ayağa kalkamayacağına ikna etmek için kullanılacağını söylüyor. ABD bunlan tartışırken Irak halkı ekonomik sıkmtılar içinde kıvranıyor, Saddam Hüseyin de işba- şında kalmaya devam ediyor, yönetimin lrak politikasının çıkmazianndan birisini bu çe- lişki oluşturuyor. 2) "Az demekratik lrak" - Bush yöneti- mi lrak politikaİannda uzun vadeli hedefi- nin, tüm Iraklı mültecilerin evlerine dönerek "baskıdan uzak, bans içinde yasamasını saglamak" olduğunu söylüyor. Ancak diğer yandan da Bağdat'ta merkezi bir diktatör- lüğün devamını arzuluyor. Siyaset bilimciler bu ikisioin bir arada milmkün olamayacağını savunuyor. Bunlann başında Prof. Wohl- stetter geliyor. Unlü stratejist, önceki gün Washington Post gazetesine yazdığı maka- lede "Beyaz Saray Saddam gitân, ama azın- l«a dayalı BAAS diktatöriügn kalsu istiyor. BAAS dikutöriügü altında baskıdan uzak banş içinde yaşamak mümkünjlegD" diyor. VVohlstetter bu çelişkinin ashnda Washinğr ton'un, akılcı bir lrak politikası olmadığuıı gösterdiğini, uzun vadede nasıl bir lrak is- tendıği konusunda Amerikan yönetiminin şu anda kararsızlık içinde bulunmasının nede- nini de bunun oluşturduğunu kaydediyor. Wohlstetter, Irak'ın Lübnanlaşmamasımn çaresinin merkezi bir diktatörlükte göruldü- ğü için Saddam Hüseyin'in ayaklanmayı bas- tırmasına göz yumulduğunu, bu süreç sıra- sında da farkında olmadan Irak'ın Lübnan- laştırıldığını ve Türkiye ile lran'ın istikrarı- nm tehlikeye atıkhğuıa dikkat çekiyor. Wohl- stetter, aynca ABD'nin Saddam Hüseyin ile Irak'ın iç güvenliğmi temin için işbirliği ya- pabileceğini, bunun ise Iraklı Kürtlerin so- nu olabilecegini ifade ediyor. Wohlstetter, merkezi bir lrak diktatörlüğünün, "Ameri- kan yönetiminin düsündagüııiin akdac Türkiye'nin de çıkanna ohnadıguu" ifade ediyor ve "gerçekçilik gerçekJerie bagdaşraa- hdır" diye ekliyor. VVohlstetter, bölgede istik- ran, üç otonom bölgeye aynlmış olan Irak'- ın değil, Pan Arap bir merkezi diktatörlukle yönetilecek Irak'ın tehdit edeceğini ileri sü- rüyor. Wohlstetter, makalesinde Osmanlı tmparatorluğu'nun birbirine özel bağı ve sev- gisi olmayan etnik nüfuslardan oluşan üç vi- layetini Arap bir merkezi diktatörlük altın- da bir araya getirmek hatasmı önce tngiliz- lerin yaptığını, şimdi de aynı hatayı ABD'- nin tekrarladığmı kaydediyor ve "Osmanlı yönetimi orayı boşuna üç vilayete ayırmamıştı" diye ekliyor. Kurtleri uçaklar- la bombalayarak Irak'ı bir işgal hükümeti gi- bi yönettiğini gösteren Saddam Hüseyin'in ise bunu, 1930'larda Ingilizlerden öğrenmiş ola- bilecegini vurguluyor. özetle, ABD'nin Irak politikalan yukan- da anlatılan nedenlerle uzun vadede bölge için istikrar vaat etmiyor. Aksine, Wohlstet- ter'in da işaret ettiği gibi "Diktatör degişik- liginden çare umnlan kozmetik çözöaderie yeni sorunlann lobumu atılıyor". Kürtlere özerklik veren anlaşma "kuşkuyla" karşılandı Dünyada temkînli bekleyişIrak lideri Saddam Hüseyin ile Kürdistan Yurtsever Birliği lideri Celal Talabani arasında önceki gün Kürtlere özerklik tanınması için varılan anlaşma, Saddam'ın İcişüiği nedeniyle güven uyandırmıyor. Dış Haberier Servisi — Irak Devlet Başkanı Saddam Hüse- yin ile Kürdistan Yurtsever Bir- liği lideri Celal Talabani arasın- da önceki gün Kürtlere özerklik tanınması ile ilgili vanlan anlaş- ma bu iki lider dışında kimsenin yüzünü güldürmedi. Gerek di- ğer Kürt liderler gerekse Batılı ve bölge ülkeleri yetkilileri duy- gularını ve düşüncelerini 'kuşkuln' diye tanımladılar. Londra'dan Edip Emil Öy- men'in bildirdiğine göre Sad- dam ile Talabani arasında van- lan ilkesel anlaşma, Saddam'ın kişih'ği nedeni ile Kürtler tara- fından sıcak karşüanmadı. Kür- distan Yurtsever Birliği lideri- nin, Kuzey Irak'ta özerk bir Kürt bölgesi kurulması konu- sunda Saddam Hüseyin ile ilke anlaşmasına varması Londra'- daki Kürt muhalefet kaynakla- rı ve Iraklı laik, liberal- demokrat çevrelerde kuşku ile karşılandı. Kürt partilerinin ge- çen aralık ayında 'Kürdistan Cephesi'ni kurmalan nedeniyle Kürt muhalefet kaynaklan, kuş- kularını 'birliği bozmamak amacıyla' ancak özel görüşier olarak ifade ettiler. Bir sözcü, "Saddam'ın sözü, üzerinde ya- zılı olduğu kâğıt kadar bile de- gerli degildir" dedi. Cephede yer alan, 'Kürdistan Demokra- tik Partisi' lideri Mesut Barza- ni'nin ilke anlaşmasım henüz kabul etmediğine dikkat çekili- yor. ABD yönetimi, Kürt liderle- rin Saddam ile anlaşması konu- sunda "temkinli" bir tutum ta- kınarak nihai karann Kürt hal- kına ait olduğunu belirtti. Beyaz Saray Sözcüsü Marlin Fitzwa- ter, dun bir açıklama yaparak "Bu anlaşmanın anlamlı olma- sını umarız, ancak daba önceki vaatleri göz önune alarak kuş- kularımız olduğunu ifade ediyonız " dedi. Fitzwater, "El- bette iki taraf arasında sığınma- cılann güven içinde evlerine dönmelerini ve kendi toprakla- PEŞMERGELER - Iraklı Kürt Peşmergeler haJen Gttney Irak'ta dağlarda yaşıyoriar. (Rcnter) 1970 Anlaşması Arap-Kürt kardeşliği ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu)— Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin ile Iraklı Kürt muhaliflerin sürdürdükleri gö- rüşmelerde, anlaşma koşulları için atıf yapılan 11 Mart 1970 deklarasyonuna 1958 tarihli Ge- çici Irak Anayasası kaynaklık ediyor. Irak'ta Kürt varhğının ilk res- mi belgesi sayılan geçici anaya- sanın 2. maddesinde "Irak top- lumunun, vatandaşlannın tam hak, özgüriük, eşitlik ve karşı- lıklı sevgi esasına dayanan işbir- liginden oluştuğu" belirtilerek "Irak ulusunun Araplardan ve Kürtlerden oluştuğu" vurgulan- mış ve "her iki ulusun Irak için- de eşit haklarının anayasa gü- vencesinde olduğu" belirtilmişti. Anayasanın tanıdığı bu gii- venceye karşın 12 yıllık bir mü- cadeleden sonra hayata geçirilen 11 Mart 1970 Anlaşması, söz ko- nusu bu maddeye dayanılarak hazırlanmış, "İsiamiyetin dogu- şundan günümuze kadar Arap ve Kürt halklan arasındaki kar- şılıklı ilişkilerin günden güne güçlenerek bu iki ulusun kardeş bağlaria birbirine bağiandıkla- n" belirtilmişti. Üç bölümden oluşan 1970 Anlaşması'nı BAAS Partisi adı- na Saddam Hüseyin El Tikriti, Kürdistan Demokrat Partisi adı- na ise Molla Mustafa Barzani imzalamışlardı. Irak Kürdistan Demokrat Partisi'nin hazırladığı anlaşma metninin giriş bölümünde BA- AS iktidanna önerilen planın kabul edilmesinin "Arap ve KSrt kardeşliginin doğnılanması an- lamına gelecegi" vurgulanıyor. nnda huzur içinde yaşamalan- nı sağlayacak her türlü görüşme ve anlaşmayı destekleriz" diye konuştu. Ingiltere Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ise Irak'ın Kürtlere daha geniş özerklik tanıma yo-- lundaki her hareketini iyi kar- şıladıklannı, ancak bir yonım yapmadan önce anlaşma hak- kında daha fazla bilgi edinme- leri gerektiğini belirttiler. Dışişleri Sözcüsü, "Öncelik- li amacımız, Kürtlerin evlerine giivenlik içinde dönmelerini sağ- layacak koşulları yaratmaktır. Bunu kolaylaştıracak her onle- mi destekleriz. Irak'taki Kürt halkının özerkliği, insani ve si- yasal haklanna saygı gösteril- mesini her zaman açıkça destek- ledik" dedi. Dilek Zaptçıoglu'nun Bertin'- den bildirdiğine göre Kürt lider- lerle Saddam Hüseyin arasında sağlanan mutabakat, Federal Almanya'da da kuşkuyla karşı- lanıyor. Dün hükümet çevrele- rinde 'Saddam Hüseyin'in sözü- ne güven olmaz' yorumu ağır basıyordu. Basın-yaym yorumlannda ise yalnız Saddam'ın sözüne değil, Talabani gibi Kürt liderlere de guvenilmemesi gerektiği görüşü ağır basıyor. Siyasi gözlemciler, Bağdat'ta- ki mutabakatın, Kürtlerin haya- tını güvenceye almadığı konu- sunda hemfikir. Bu anlaşmanın Türkiye tarafından kabul edil- mesi olasılığ] yüksek olarak de- ğerlendiriliyor. lran Dışişleri Bakanı Ali Ek- ber Velayeti, Irak hükümeti ve Kürt liderler ile özerklik konu- sunda varılan anlaşmayı mem- nunlukla karşüadıklanm bildir- di. lran resmi haber ajansı İR- NA'mn bildirdiğine göre Velayeti dün yaptığı açıklamada, "Irak'- taki Kürt ve Şiiler de dahil ol- mak üzere azınlıklann haklan- nın ve insan haklannın korun- masını memnunlukla karşıhyo- nız" dedi. Avrupa Konseyi,f Kürt kimliğinin korunması'ru öngören tutumunu değiştirdi Kürtlere 'güvenceli özerklik'Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi, Iraklı Kürtler konusunda bir gün arayla birbiriyle çelişen iki karar aldı. İlk kararda 'Kürt kimliğinin korunması ve savunulması için uygun garantüerden' söz edilirken dünkü kararda 'uluslararası garantilerle desteklenen bölgesel özerklik formülü'ne yer verildi. SABETAY VAROL ması için uygun garantiler altında çeşit- li forüllerin" aranmasında söz ediliyor. STRASBOURG - Avrupa Konseyi, *. . . . . bir gün arayla, Kürtlerle ilgili birbiriyle İ K l n c l D e l 8 e çelişen iki farklı karar kabul etti. önce- ki gün kabul edilen ve Kürtler için "özerklik" hakkı tanınmasını isteyen herhangi bir ifadeye yer vermeyen kara- nndan sonra Avrupa Konseyi Parlamen- terler Asamblesi, konuyu dün bir kez da- ha gündeme getirdi. Bu kez bölgesel özerklik yönünde bir karar aldı. Böyle- ce Avrupa Konseyi Meclisi, bir gün aray- la, biçimsel olarak birbirine çok benze- yen, ama anlam bakımından tamamen farklı iki karan birden benimsemiş ol- du. Ayn ayn oylanarak kabul edilen bu iki tasanda benimsenen aynı maddenin ikinci versiyonunda, Kürtlere "uygun uluslararası garantilerle desteklenen böl- gesel özerklik fonnulü üzeriade düşünül- mesi gerektiği" belirtilirken ilkinde, "Kürt kimliğinin korunması ve savunul- Avrupa Parlamentosu'nun geçen haf- ta içinde aldığı ve Kürtlere özerklik hakkı tanıyan karanndan sonra, önceki gün Türİciye'nin de üye olduğu Avrupa Kon- seyi Asamblesi, aynı konudaki bir "tav- siye tasansı"nı oylayarak kabul etmişti. Türk parlamenterlerin de olumlu oy ver- diği bu belgede "bölgesel özerklik" ifa- desi metnin hiçbir yerinde bulunmuyor- du. Bu metinde, sadece "uygun garanti- lerle desteklenen Kurt kimliğinin korun- ması ve savunulması fonniilleri" ifade- si yer alıyordu. Nitekim bu biçimde çık- ması, Türk parlamenterlerce "olumlu bir geligme" olarak değerlendirilmişti. Ne var ki dün göruşmeye açılarak onaylanan ikinci belgede, bu kez "ulus- lararası garantilerle desteklenen bölgesel özerklik formıilleri" aranması gerektiği kaydedildi. Söz konusu ifade, "Körfez krizi sonrası Avrupa'nın yeni dünya dü- zenindeki rolü" başlığı altında asamb- leye getirüen ve haariıklan uzun zaman- dan beri devam eden belgede yer aldı. Gercekte, önceki gün "ivedilikle" göruş- meye açılan ve Siyasi İşler Komitesi Ra- portörü Portekizli Parlamenter Soares Costa'nın hazırladığı Iraklı Kürtlerle il- gili "tavsiye karan" büyük ölçüde "Av- rupa'nın Yeni Düzendeki Rolü" adlı me- tinden esinlenmiş, birçok cümle aynen "tavsiye karan"na aktarılmıştı. Ancak Siyasi Işler Komitesi'nde "tav- siye karan" adı altında ivedilikli göruş- meye getirilen kısa belge, ana belgede ba- zı değişiklikler yapılarak benimsenmiş- ti. Bu değişiklikler arasında "bölgesel özerklik" ifadesinin çıkanlması da bu- lunuyordu. Nitekim önceki gün genel kurulda, Siyasi İşler Komitesi'nin onay- ladığı belge olduğu gibi kabul edildi. Bölgesel özerklik Avrupa Konseyi Asamblesi'nin dünkü oturumunda gündeme "Avrupa'nın Ye- ni Düzendeki Rolü" adlı belgenin, da- ha önce soylendığinin tersine, Irak Kürt- leri ile ilgili bölümleri çıkanlmadan gün- deme geldiği görüldü. Bu belgede, Kürt sorununun çözümü için "uygun ulusla- rarası garantilerle destekli bölgesel özerklik formülleri" aranması isteniyor. Avrupa Konseyi'nden verilen önceki bilgiler, her iki metinde yer alan ifade- lerin, çarşarnba günü görüşülerek kabul edildikleri için, dün tekrar gündeme ge- tirilmeyeceği şeklinde idi. Ancak her iki metni de kaleme alan Siyasi İşler Komi- tesi Raportörü Portekizli Soares Costa ise 15 nisan da Siyasi Işler Komitesi'nde benimsenen bu "genel poütika" belge- sinin "olduğu gibi" korunacağım açık- ladı. Bölgesel özerkliğin "uluslararası garanti" koşuluna bağlanması, uzman- larca "ülketerin iç işlerineraüdahale"içe- riği taşıyan bir karar olarak nitelendi. Bir ülkenin nüfusunun, belli bir kesimine "bölgesel özerklik" hakkını tanımasını istemenin, o ülkenin yonetim tarzuıın se- çiminde etki yapma anlamına gelecegi söylendi. Kıbns Kabul edilen karar tasansında, ayn- ca, Kıbns sorununun BM Güvenlik Konseyi'nin 649 sayılı karan çerçevesin- de çözülmesi gerektiği beirtildi. Tasannm Kıbns ile ilgili bütün parag- raflannda, Güvenlik Konseyi'nin 649 sa- yılı karanna atıfta bulunulması, Türk tarafında memnunluk yarattı. 649 sayı- lı karar, adada iki toplumlu ve iki böl- geli bir federasyon kurulmasından söz ediyor. DlŞBASINDAN Fransa için Arafat'ın önemi Arafat'ın, en güç anlarda yardınuna koşan ve kendisini genellikle aldatmayan Fransa'yı sevmek için pek çok nedeni var. Bugün kendisini Körfez buhranı sırasında Saddam'a verdiği kör destekten dolayı içine düştüğü kötü durumdan yine Fransa kurtarmaya çalışıyor. Dışişleri Bakanı Dumas, Arafat'la Trablus'ta buluştu. Fransız bakan, Kuveyt savaşından beri FKÖ'nün patronu ile diyaloğa giren ilk Batılı yetkili oldu. Fransa, Arafat'ı "vazgeçilmez" bir muhatap olarak görüyor. Paris'e göre Filistinli liderin Saddam yanlısı hatası, onun halkı adına konuşmasını engellemiyor. Dumas, beğenilsin ya da beğenilmesin Arafat'ın Filistin halkının, özellikle işgal altmdaki topraklann tek meşru temsilcisi olduğunu vurguladı. (24 nisan) Avrupa, Türkiye'nin etkisinde "Avrupa Konseyi'nde yaptığı konuşmasından sonra Başbakan Konstantin Mitsotakis, birçok Avrupa parlamenterinin sorularını yanıtladı. ıngiliz, Belçikah ve Danimarkalı parlamenterler, Yunanistan'da yasayan Müslüman azınlığF karşı ayrımcı bir siyaset izlendiğinden, Türkiye ile Yunanistan arasında sürekli bir 'düşmanlık' bulunduğundan ve Lozan Antlaşması'nın aşılması gerektiğinden söz ettiler. Bu sorulara karşı gerekli yanıtlar Mitsotakis tarafından başarüı bir şekilde verilmiştir. Ancak Avrupa parlamenterlerinin Türk-Yunan ilişkileri hakkında ne denli bilgisiz olduklan ve özellikle Türk propagandasının etkisi altında bulunduklan ortaya ' çıkü. Avrupahlann bu bilgisizüği ve tutumlannda kuşkusuz Yunan tarafırun da katkısı vardır. Avrupalılar, Yunanistan'daki Müslüman azınlıktan söz ederken fstanbul'daki Rum azınlığının halinden, Türkiye'nin Kıbns'ın yarısım işgal ettiğinden, çözüme yanaşmadığından ve Ege hava sahamızı sürekli ihlal ederek tahrik olaylanna yol açtıklarmdan habersizler. Bunun nedeni de Yunan tarafının bu konularda gerçekleri dile getirememesinden kaynaklanıyor. Sistematik, sorumlu ve metotlu yollarla Türk propagandasma karşı mücadele verilmesi gerekir. Bu nedenle hükümet tüm siyasi partilerle oturup milli bir siyaset çizmelidir. Türkler bu konuda 'exper' haline gelmiştir. Biz niçin olmayalım?" (24oisan) New»week'ten Yeltsin ve Gorbaçov gözaltında Siyasal panorama eski dinginliğine kesinlikle kavuşmadı. Gorbaçov-Yeltsin anlaşması refonncularla Sovyet devlet başkanı arasında ayiardır süregelen hakaret ve mücadeleyi silemez. Gorbaçov'a bu yeni virajı dönebilmesi için ilk el uzatanlar, Rusya'daki pferlerinden emin olan Yeltsin ve demokratlar. Fakat iki rakip arasındaki güvensizlik, önümüzdeki günlerde Yeltsin ile Gorbaçov'un birlikte çalıştıklan oranda birbirlerini gözaltında tutacaklannı gösteriyor. tkinci önemli nokta, Sovyet toplumunu pençesine alan çürümenin çok derine ve çok genişe işlediği. Sah gecesi imzalanan anlaşmalann, yalnız bu belgede adı geçen 6 cumhuriyetin değil, bölgelerin ve kentlerin bile kendi iç merkezlerine dönük eğilim ve hareketlerini sihirli bir değnek dokunmuşçasına gidermesi düşünülemez. (25 nisan) İNSAN HAKLARIDERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ 1) PANEL: KÖRFEZ KRİZİ VE KÜRT SOYKIRIMI Yöneten Eren KESKİN Kablanlar: Nevzat Helvaci - Hatp Dtcte - Muzaffer llhan Erdost - Ertuğrul Kûrkçû - Ahmet Zakı Okçuoğlu - Kamber Soypak - Bagıp Zarakolu - Nadıre Mater - Celal Başlangtç - Rafel Ballı. Tarih: 274 1991 Cumartesı gunû saat 12.00-1700 Yer: Kristal Düğûn Sarayı (Aksaray-UFİ'nin arkası) 2) GECE: EMEĞE SAYGI Katılanlar- Bilgesu Erenus - Grup Kızılırmak - Koma - Denge Azadi - Haydar Bayar - Kazım Bakış. Tanh. 27.4.1991 Cumartesı günü saat 19.00-24.00 Yer ZAFER SINEMASI (Bahçelıevler) Tel 149 51 43
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle