20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 23NİSAN1991 23 Nisan ve Degişeıı Değerler 1920 yılının 23 Nisanı'nda açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin o güzel insanları; erdem adına, dürüstlük adına, doğruluk adına, onur adına, özgürlük adına ve bağımsızlık adına yürütmüşlerdi kavgalarını. Ve yetmiş yıl sonra tüm bu değerler, paranın egemenliği karşısında sarsılıyor. Sarsılıyor, fakat yıkılmıyor. Zira tarihin tekerleği o yönde dönmüyor. Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ Türkiye Büyük MUlet Meclisi'nin ilk top- lantısını yaptığı 23 Nisan 1920 tarihinin 71. yıJdönümü nedeniyle bir gazete makalesi yaz- mak için daktilomun başına oturduğum za- man, çok çelişik duyguların etkisi altınday- dım. Acaba sonsuz bir özveri, müthiş bir inat- la ve inançla "zoru başaran" o yiğit ve güzel insanları mı bir kez daha sevgi ve saygıyla anımsamalıydık; yoksa o insanları harekete geçiren değer yargılarını, bugünkü perspek- tifler açısından incelememiz mi daha uygun plurdu? Sonunda ikinci yakJaşımı yeğledim. Zira bu konularda yıllardan beri kalem oynatan bir yazar olarak bilinenleri yinelemek yerine, bi- linenleri yorumlamanın, günümüzü değerlen- dirmemize çok daha yararlı olacağını düşün- düm. Zaten tarih öğrenmenin ana amacı "gü- •tuniizü anlamak" ve "ne gibi nedenlerin ne gibi sonuçlara yol açacağını" görmeye çaba- lamak değil midir? Mekân, loş bir mekândır. Akşamları, An- kara'da bir kahveden ödünç alınan büyük bir gaz lambasırun isli ve soluk ışığı aydınlatmak- tadır çevreyi. Yer tahtalan gıardayan ufak sa- lonun Ankara Lisesi'nden getirtilen sıraların- da üstüste oturan ve yine de bir kısmı ayakta kalan insanların yürekleri acaba hangi coş- kuyla çarpıyordu? 1920'lerin yeşillikten yok- sun ve yoksul Ankarası'nda Ittihat ve Terak- ki'nin henüz tamamlanmamış kulüp binasın- da sabahlara dek süren yüklü tartışmalarda zaman zaman birbirinin yakasına sarılan bu insanlar neyi paylaşmaya çahşıyorlardı? Bir kısmı öğretmen Okulu'nun yatakhanelerin- de bir döşek bulabilen; bir kısmı ise bunu bi- le bulamadığı için istasyonun arkasındaki açık arazide (bugünkü Gençlik Parkı çevresi) ge- celeyen ve sivrisineklerden ötürü, bir türlü ya- kasıru sıtmadan kurtaramayan bu insanlar ne- yin kavgasını veriyorlardı? Bağımsızlık tutkusu Bu insanlar, düzenin dışladığı, ittiği ve bu ne- denle yeni arayışlar içine girmiş insanlar değil- Ierdi. Çoğu kendi alanlarında ünlü, yetkin ve gel- dikleri yörelerde sayılan, sevilen, etkili insanlar- dı. Bunlardan bir bölümü, İstanbuTun mavi gök- lerine dayanmış ince minareli silueti içinde, her ünlü konfor ve rahatlıga sahip olabilecek konum- daydılar. Paşalar, gazeteciler, üniversite hocala- n, yüksek bürokratlar, doktorlar, avukatlar, t&c- carlar vs., vs. Hangi kahır onları buralara getir- mişti? Hangi umut, hangi sevinç bu insanlan, sa- dece kuş sütünün eksik olduğu sofralardan ko- partıp; içki yasağı olan bu küçük kentin, çoğu kez tek yemekli tabldot sofralanna oturtmuş; hangi sevgi ve hangi inanç bu sofralan aydınlat- mış ve ısıtmıştı? Tüm bu soruların kısa ve yalın bir yanıtı var- dı: Bağımsızük tutkusu. Ama kimileri bunu, ha- lifenin ve hilafet makaraının kurtanlması olarak görüyordu, kimileri farklı beklentiier içindeydi- ler. Fakat hepsinde ortak olan amaç, işgalci ve emperyalist düşmanları kovmak ve onurla, başı dik, alnı açık olarak, özgür ve bağırnsız bir bi- çimde yaşamaktı. Ve 23 Nisan 1920'de açılan 1. Meclis işte bunu sağladı. Ama o günlerin orta- mında böyie düşunmeyenler de vardı. "Biz ca- hil bir toplumuz, bize dısandan yön vermek ge- rek", "Biz yoksul bir toplumuz, bize dısandan sermaye sağlamak ve yol göstermek gerek", "Biz kendimizi savunamayız, bize yardımcılar bulmak gerek" diyenler de vardı. IşgaJ kuvvetlerine ev- lerini, sofralarını, gönüllerini açanlar da... Or talıklarda "El öpmeyle dudak aşınmaz" diyenler de dolaşıyordu, "Her koyun kendi bacağından asılır" diyenler de... Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ulusal Mücadeleyi ve bafımsızhğı bun- lara karşı ve bunlara karşın sağladı. 1991'in Türkiyesi'nden 1920'lere baktığımız za- man, neleri yitirdiğimiz çok daha iyi anlaşılıyor. Elbette aradan geçen süre içinde bir şeyler deği- şecekti ve değişti. Ama insanı insan yapan erdem- ler değişmez ki. insanoğJunun yüzyıllarca süren kavgalan sonunda ulaştığı moral değerler yıpran- maz ki... Kimileri "değişen dünyada yeni değerler"den söz ediyor. Hangi yeni değerler? Erdem karşısın- da erdemsizlik; dürüstlük karşısında düzenbaz- lık; doğruluk karşısında yalancılık; onur karşı- sında onursuzluk; özgürlük karşısında kölelik; bağımsızlık karşısında bağımlılık ruhu her zaman varolmuştur. Ve 1920 yılımn 23 Nisanı'nda açı- lan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin o güzel in- sanları; erdem adına, dürüstlük adına, doğruluk adına, onur adına, özgürlük adına ve bağımsız- lık adına yurütmüşlerdi kavgalarını. Şaşkınlıktan umuda... Ve yetmiş yıl sonra tüm bu değerler, paranın egemenliği karşısında sarsüıyor. Sarsılıyor, fakat yıkılmıyor. Zira tarihin tekerleği o yönde dön- müyor. Tevfik Fikret'e "Han-ı Yağma"yı yazdı- ran koşullar, 1980 sonrası yağmasının koşulla- rından çok mu daha kötüydü? Ne oldu o zaman- lar "aksınncaya-tıksırıncaya kadar" yiyenler? Ankara'dan gelen diri rüzgârlar Istanbul'un "Sis"ini dağıtmadı mı? 1991 yüında23 Nisan 1920'yi anımsarken, bir yandan yitirdiğimiz değerlerin ve altüst olmuş de- ğerler sistemimizin şaşkınlığmı yaşarken; bir yan- dan da ulusumuzun zor günlerdeki silkinişleri- nin ve doğruyu bulma konusundaki sağduyusu- nun umudunu taşıyoruz. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD Türk Filmi Yakın yıllara kadar bu ülkede çevrilen ve Türk seyircisine sunulan fılmlerden söz açılınca 'yerli film' sözü kullanılırdı. Bir çeşit güvensizlik... 1948'de yürürlüğe giren bir yasayla belediye eğlence res- mi oranlarında çok önemlı değişiklik yapıldı. Oran, Türk ya- pımı filmler için yüzde yetmişten yüzde yirmi beşe indirildi. Bu önemli değişme kimi işadamlannı filmciliğe çekti. 1950'ti yıllar bu açıdan önemli bir adımdır. Erman Film adına rejisör Lütfi Akad'ın çevirdiği ilk filmi "Vu- run Kahpeye!" adını taşır. Halide Edip Adıvar'ın romanından alınmıştır. Yine o yıllarda Şakir Sırmalı, "Domaniç Yolcula- n", Orhan Arıburnu "Yüzbaşı Tahsin, Kanlı Para", Aydın Ara- kon "Hep Vatan İçin" adını taşıyan ilk filmlerle seslerini du- yururlar ve gerek seyirciden, gerekse basından iyi notlar alır- lar. Bunca zamandır, ancak birkaç yılda bir iki film yapabilen Türk prodüktörleri gittıkçe hızlanarak yüz sayısına ulaşırlar. Ne var ki sayı artışı sorunlar da getirmiştir. Sansür, yaban- cı film sayısının aşırı artması ve daha başka sorunlar! Örgüt- lenme zorunluğu, çalışanların durumu! Bu arada "Yerli Film Yapanlar Cemiyeti" kurulmuştur, ama sesi pek duyulmaz. Bu durumda sorunlar artmaktadır. Türk Film Oostları Derneği bu koşullar altında 1952 yılın- da kurulur. Kuruculan: Asude Zeybekoğlu, Semih Tuğrul, Şa- kir Sırmalı, Aydın Arakon, Lütfi Akad'dır. Birkaç yıl yaşayabilmiş olan Türk Film Dostları, Türk ay- dınlannın Türk filmine ilk kez yaklaşmasını sağlamıştır. Bun- ların arasında Türk filmciliği ve kalkınması için halli gereken sorunlar konusunda rapor başlıklı broşür gelmektedır Bro şürbasına, filmle ilgili aydınlara ve bütün milletvekillerine gön- derilmiştir. Türk Film Dostları Derneği'nin öteki çalışmaları arasında her yıl bir film festivali dûzenleyerek yılın en başa- rılı artist, rejisör, fotoğraf direktörü, senaryoyu VB filmi seç- mektir. Birincilık, ikincilik gibi değerlendirmeler yapılmaz. Amaç eli yüzü düzgün filmler yapanlan yüreklendirmektir. Ka- zananlara bir belge ve filmi simgeleyen bir büsttür verilen. Büst, değerli yontu ustamız Zühtü Müridoğlu'nundur. Yukarda söz konusu ettiğimiz "rapor", konuyu yedi bölüm- de ele almaktadır: Dışalım filmlerinin sınırlandınlması, ölçüsüz dışalımların za- rariarı, dışalım filmlerinin nasıl sınırlandırılacağı, sinema prog- ramlarının bir düzene sokulması, sansür, bu mevzuatla ilgili öteki durumlar. Sansür bölümünden kısa bir alıntı: "Türk filmciliği, kalkınması Türkiye'de bugün uygulanmakta olan sansür sisteminin düzenlenmesiyle doğrudan doğruya ilgilidir. Bugün de uygulanmakta olan film kontrol tüzüğümüz 1939da yürürlüö,e girmiş ve Nazi düzenlemesinin Türkçeye çevrilmesiyle hazırlanmıştır. Antidemokratik ve tekelci bir devlet sansürüdür. Bu tüzük yürürlükte kaldıkça Türk filmci- liginin kalkınmasını beklemek boştur." Türk Film Oostları Derneği çalışmaları arasında bir sine- ma kulübü kurmak da vardır. Bu yolda ilk adım da atılmıştır. Belediye Sanat Galerisi'nde üyeler için özel seanslar dü- zenlenmiştir. ilk Arakon'un evinden taşıdığı projeksiyon makinesi, vali ve Belediye Baş- kanı Prof. Fahrettin Kerim Gö- kay'ın Beyoğlu Sanat Galerisi: ni ayda iki kez kullanma izni vermesiyle ilk adımlar atılmış- tır. İlk gösterilen filmler arasın- da İngilizlerin ödül kazanmış olan Everst'e Tirmanış, Fransız- lann film sanatının altmışıncı yılını kutlama dolayısıyla yap- tıkları kısa metrajlı iki film, Tren Gara Giriyor, Fabrika Paydos Saati vardı. İlk Türk filmi bildiğim Bın- naz'dan günümüze yetmiş yıl geçti. Bir film yazeına daha uy- gundur diye 'geçti' yerine 'son' sözünû kullanıyorum... MeslekOlarak Öğretmeıdik Oğretmenlik, uzmanJık ve ustalık (formasyon) isteyen bir meslektir. Bilmek, oğretmenlik için yeterli değildir. İyi bilen her zaman iyi öğretemez. Öğrenim yöntemleri, insan ruhbilimi, kaynaklardan yararlanma, toplu çalışma, araç-gereç kullanma, insan sevgisi, ölçme-değerlendirme, okuma, çalışma alışkanlığı, zamam iyi kullanma, oğretmenlik mesleği için önemlidir. MUSTAFA GAZALClEğit.Der. Genel Başkanı 16 Mart, öğretmen okullarının kuruluş yüdönümüydü. Buyıl 143,'sünü kutladık. 17 Nisan, Köy Enstitülerinin kuruluş günü. Yine Enstitüler 51. yıldönümünde yurtiçin- de ve yurtdışında çeşitli törenlerle kutlanı- yor. Daha doğrusu öğretmen örgütleri ola- rak bu günleri biz kutluyoruz. Bakanlık, te- levizyon bu konunun üzerinde hiç durmu- yor. Oğretmenlik, güzel ve avutucu sözlerle yaşatılamaz. 12 Eylul'ün öğretmen günü olarak duyurduğu 24 Kasım'ı, yıldan yıla devlet töreni ile kutlamak, oğretmenlik mesleğine saygınlık kazandırmaz. oğretmenlik, uzmanük ve ustalık (for- masyon) isteyen bir meslektir. Bilmek, oğ- retmenlik için yeterli değildir. İyi bilen her zaman iyi öğretemez. Oğrenim yöntemle- ri, insan ruhbilimi, kaynaklardan yararlan- ma, toplu çalışma, araç-gereç kullanma, in- san sevgisi, ölçme-değerlendirme, okuma çalışma alışkanlığı, zamanı iyi kullanma, öğretmenlik mesleği için önemlidir. oğretmenlik mesleğini, o meslek için ge- rekli olan yukanda saydığımız alışkanlık- lan, kişi ancak öğretmen okuilarında ka- zanır. Bu alışkanhklar kitaptan okunarak ezberlenerek edinilmez. 51 yıl sonra Köy Enstitülerinin 143. yı- lında öğretmen Okullannın kuruluş yıldö- nümünün bir bayram havasında kutianma- sı, bu okullann öğretmen mesleğine verdi- ği önemdendir. özeilikie Köy Enstitüieri uzun deneme ve araştınnalardan sonra ortaya çıkmış, başa- nlı olmuş özgün kuruluşlardır. UNESCO'- nun geri kalmış ülkelere örnek bir model olarak önerdiği Köy Enstitüieri, ülke ger- çeklerine uygun öğretmenler yetiştirmiştir. Son yıllarda öğretmen yetiştiren kurum- lar kurutulmuştur. Bugün öğretmen okul- larından öğretmen çıkmaz. Bu okullann düz bir liseden hiçbir ayrımı yoktur. Smav kazanamazsa, öğretmen lisesini bitirmis bir genç boşta gezer. öğretmen yetiştiren ku- rumlar çeşitli üniversitelerin içerisinde eri- tilmiştir. Bu kurumlara, kaynağına, öğret- menlik için uygunluğuna bakılmadan öğ- renci alınmaktadır. Sınavlardaki sorular da ezber bilgilere dayandığı için çok zaman imam-hatip lisesini ya da başka liseleri bi- tirmiş öğrenciler öğretmen yetiştiren kurum- lara alınıyor. Kendi meskğinde iş bulamayanlann, ög- retmenligi se>me>en göniılsuz kişilerin zo- nınlu olarak öğrelmenligi secmeleri oğret- menlik meslegindeki başanyı diişürmekte- dir. öğretmenlik mesleği bilgiden çok, uz- manlık, ustalık ister. Oğretmen her şeyi bi- len kişi değildir. Gerekmez de zaten. O, öğ- rencileriyle birHkte öğrenir, yapar, araştınr, inceler. Kuru bilgiler, kitaplarda, ansiklo- pedilerde de vardır. önemli olan öğrencile- re, o bilgilerden yararlanma, onlan edinme ahşkanhğı vermektedir. Bu da meslek us- talığı gerektirir. Bu yüzden her önüne ge- len, her bilen, her sınav kazanan öğretmen- lik yapamaz. Nasıl bir öğretmenin sağlıkla ilgili bir şey- ler bilmesi, hatta çok şey bilmesi doktorluk yapmasına yetmiyorsa bir konuda bilgisi olan bir kişinin de öğretmenlik yapması uy- gun olmaz. Köy Enstitülerini, öğretmen okullarım kapatıp, öğretmen gereksinimi oiunca da çe- şitli yollarla mesleğe öğretmen alma, iyi so- nuç vermemiştir. Nitekim, mektupla öğret- men, hızlandınlmış öğretmen yetiştirme, ve- kil öğretmen, sınavla öğretmen alma uygu- lamalan mesleğe zararlı olmuştur. Bu yön- temlerle mesleğe girmiş, kendisini yetiştir- miş, öğretmenliği sevmiş degerli arkadaşlar da vardır. Ama bu dunım sonucu değiştir- mez. Aslında ülke olarak öğretmen yetiştirme konusunda küçümsenmeyecek bir birikim ve deneyimimiz var. Daha 1848'de, Rüşti- yelere öğretmen yetiştinnek için ilk kez öğ- retmen okulu (Darülmuallimin) kurulur. 1868'de llköğretim okulu açılır. \9Cfftii Saü Bey Istanbul Erkek Öğretmen Okulu'nda ilk uygulama ilkokulu kurar. Öğretmenlik mesleği için uygulama son derece önemli- dir. öğretmen yetiştirmeyi önemseyen, dö- nemlerinde bu konuda bircok olumlu işler başaran cumhuriyetin üç Milli Eğitim Ba- kanı, sırasıyla Mustafa Necati, Saffet An- kan, Hasan Âli Yücel'dir. Köy Enstitüleri- nin kurucusu büyük eğitimci Ismail Hakkı Tonguç, öğretmenliği tam bir meslek olarak düşünmüştür. Enstitülerde uyguladığı ilke- lerle, kendisini sürekli yenileyen, gerçekten mesleğinin ustası binlerce öğretmen yetis- miştir. Toplumlann geleceğini belirleyen, eğitim işinin uygulayıcısı öğretmenlik .ciddi bir meslektir. Zaman geçirmeden şu önlemler alınmalıdır. Önlemler ve Öneriler — Öğretmen örgütlerinin ağırbkh olarak katıldığı, bakanlığm ve öteki demokratik kesimlerin bulunduğu Öğretmen Yetiştirme Kunıltayı toplanmalı, — Tüm öğretmen yetiştiren kurumlar merkezi bir yapıya kayuşturulmalı, tek bir EğJtim ve Öjğretınen Üniversitesi olmalı, — Bu üniversiteye öncelikle öğretmen okulu öğrencileri aünmalı ya da var olan öğ- retmen liselerinin süresi uzatılarak bunla- nn doğrudan öğretmen yetiştirmesi sağlan- malı, — öğretmen okulu öğrencilerine öğre- nimleri sırasında daha büyük maddi destek verümeli, — öğretmen okullannda, yabana dil öğ- renimine, teknik ve teknoloji kullanmaya ağırlık verilmeli, — Meslek içi eğitime önem verilmeli, — öğretmene, kendisini daha iyi yetiştir- me için kitap ödeneği ödenmeli, — öğretmen aylığı, günün koşullanna uygun duruma vükseltilmeli, öğretmenin konut ve çocuğunu okutma sorunu çözül- meli, — öğretmen kendi yöneticisini kendisi seçmeli, — Atama ve yer değiştirmede öğretmen- lerin kendi seçecekleri kişilerin de söz sa- hibi olması sağlanmalıdır. F I Y A T G A R A N T İ L İ ÇJEli FIRSATİKiN SON G Nüfus cüzdanımı, öğretmenler cvleri ve lokaileri üye kartımı, banka hesap numaralarımı kaybettim. Hükümsüzdür. F. MÜFÎDE GÖZEN Bugün yokmınızdaki bir Arçelik yetkili sattcısma gidin, Arçelik'leri size uygun taksitlerle hemen alın. Seçim sizin, karar sizin, fırsat sizin. Değerlendirin! Civil Engineer Leading International Consultant Engineering Company isseeking a Civil Engineer vvith 10-15 years of design experience after graduation. AU applıcaiıos «ıll oe ireated m full confıdence Please apply ın vvrıtıng to Manset ReMam AŞ 4 Gazeteciler Sıtesı A Bl<w 1/2 Levenl 80630 Istanbut, «vıth lull C V and a passport-sıze photo ATÖLYE CİMİTLER ANFOROLAR - SERAMİK - KÜPLER VE ARTİSTÎK SERAMİK KAPLAMALAR lcadiye Cad. No: 86. PK 5 KUZGUNCUK/İST. Tel: 343 02 52 (ev) 342 36 32 (atölye) GÜLERYUZLU CİDDİLİK Vedat Giinyol 5.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymları Türkocağı Ccırt 39-41 Cagaloğlu/stanbui Odemeli göıtderilmez. SURUCÜ KURSU "Y©rw stnav sis+emıne göre" Devreler: Hatta Sonu: 27 Nisan Hatta İçi: 29Nsan KADIKOY (Söğûtföçeşme Camıı ) nı) 349 18 24-349 18 25 336 02 06-336 02 79 GÖRÜLMÜŞTÜR tlhan Selçuk 6. bası 5.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul ÖdemHi gönderilmez. Çagdaş Yayınlan HIFZI V. VELİDEDEOĞLU İLK MECLİS 15.000 lıra (KDV içınde) Ödemeli gönderilmez ÇAĞDAŞ YAYINLARI Türk Ocagı Cad. 39/41 Cağaioğlu-lstanbul GİDERA1AK YAŞARKEN Vedat Giinyol 6.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaioğlu-lstanbul Ödemeli gönderilmez. PENCERE Düvel-i Muazzama ve Devletler Hukuku... Milletler Cemiyeti'ne "Cemiyet-i Akvarrr" da denirdi. ABD Başkanı Wilson, 1916'dan başlayarak bu düşünceyi benim- sedi ve 1918'de ünlü '14 ilke'sini yayımlayarak herkesin be- ğeneceği bir amacı vurguladı: "Büyük ve küçük devletler için eşitlik içinde, siyasal bağım- sızlık ve ülke bütünlüğünü karşılıklı olarak güvence altına al- mak amacıyla, özel antlaşmalar gereğince, genel bir 'Millet- ler Cemiyeti' kurulmalıdır" Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Paris'te toplanan 'Banş •Konferansı'nın 25 Ocak 1919 oturumunda bu görüş benim- sendi. Ünlü hukukçulann hazırladıkları "Milietler Cemiyeti Misakı" 26 maddeden oluşuyordu. Galiplerin Almanya'ya zor- la dayattıkları versailles AntlaşmasıYa birtikte yürürlüğe girdi. Savaşta yenilgiye uğrayan devletlerin imzaladıkları barış ant- laşmalarının ilk 26 maddesi "Milletler Cemiyeti Misakı"dn. (Avusturya ile Saint Germaın Antlaşması, Macarıstan ile Tri- anon Antlaşması, Bulgaristan ile Neuilly Antlaşması, Almanya ile Versailles Antlaşması, Türkiye ile Sevres Antlaşması.) Milletler Cemiyeti sakat öoğmuştu, yaşayamadı; çünkü egemenlerin çıkarlarını sözde devletler hukukuna dönüştü- ren boyutları ağır basıyordu. • Bugünkü "süper güçler"\n adı o zaman "Düvel-i Muazzama" idi. 1991 yılında herkesin belleğini tazelemesinde yarar var: Birinci Dünya Savaşı'ndan yenilgıyle çıkan devlet- ler, galiplerin istediği 'Banş Antlaşması'na boyun eğdiler; yal- nız Türkiye başkaldırdı. Nasıl? Osmanlı devJeti Sevres'i (Sevr'i) imzalamıştı; Ankara'da BMM hükümeti 'hayır' dedi; 'evet'deseydi; bugün Anadolu'da veOrtadoğu'dageçerlıdev- letler hukuku belgesi 'Sevr Antlaşması' olacaktı; oysa şimdı geçerli hukukumuz Lausanne'dır (Lozan). Nasıl oluyor bu? Soru, hukukun kökeni ve kaynaklarına ilişkin bir tartışma- yı gündeme getirir; devletler hukukunun özelliğini de kap- sar; bu, yazının çerçevesi dışındadır. Ancak bilinmeli ki Kemalist hareket, egemenlerın koydu- ğu 'hukuk'a karşı, daha doğru deyişle o tarihteki "feni Dünya Düzeni'ne karşı başkaldırmadır. Bu yüzden Batı'da Mustafa Kemal'e yakıştırmadıkları sövgü sözcüğü kalmamıştır; Ulu- sal Kurtuluş Savaşımızın lideri, Batı'ya göre en azından "eşkıya" idi; Türkiye'yi "felakene bitecek bir "macera"ya sü- rüklüyordu. Yine bilinmeli ki Mustafa Kemal, karşısındaki güçleri dize getirince Türkiye'yi devletler hukuku kapsamında güvence- ye almış; Lozan'la bu işi pekiştirdikten sonra Milletler Cemi- yeti'ne girmiştir. Batı'nın emperyalizmine karşı çıkan Atatürk, Batı uygarlığıyla -daha doğrusu çağdaş uygaıiıkla- bütünleş- meyi amaç bilmiştir. Birinci Dünya Savaşı ertesınde ımzalanan bütün antlaş- malar, (Milletler Cemiyeti Misakı ile bırlikte) tarihe gömüldüler. Yalnız Lozan ayakta duruyor. * İkinci Dûnya Savaşı süresince "Birieşmiş Milletler Örgütü" düşüncesi ortaya çıktı. Ne yazık ki "Birieşmiş Milletler" de yapısında önemli bir bozuklukla kuruldu; örgütün yürütme organı sayılan Gûven- lik Konseyi eski adıyla "Düvel-i Muazzama"mn yeni adıyta "sü- per güçler"\n egemenliği altındaydı. 199O'lı yıllara gelinceye kadar Güvenlik Konseyi'nde Ame- rika ile Sovyetler çekişmesi örgütü işlemez duruma düşür- müştür; ama, bugün daha büyük bir sakınca ortaya çıkıyor: Sovyetler'in dünya düzeninde havlu atmasından ve teslim Jjayrağını çekmesinden sonra ABD'nin Güvenlik Konseyi'ni kendi çıkarianna göre çekip çevirebilmesi tehlikesi büyümek- tedir; iş böyle giderse Bineşmış Milletler'in saygınlığı kalma- yacaktır. j .,,, ,,, , Körfez savaşından bu yana Ortadoğu'da yeni Dünya Düzeni' lafı dolaşıyor. Eğer bu laf, yine Düvel-i Muazzama'nın çıkarlarını devlet- ler hukukuna donüştürmek anlamını taşıyorsa -ki öyle görünüyor- Ortadoğu'da yaşayanların çekeceği var. AaKAYBIMIZ MEltN AKYÜZ'ü 21 Nisan 1991 Pazar günü geçirdiği ani kalp krizi sonucu kaybetmiş bulunuyoruz. Merhumun cenazesi 23 Nisan 1991 Salı günü Karacaahmet Camisi'nde kılınacak öğle namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Tüm dost ve yakınlanna başsağlığı dileriz. AKYÜZ AİLESİ Çağdaş Yayınlan GAZİ M. KEMAL ATATÜRK ÖSÖYLEV NUTUKCilt: l-ll Basıma hazırlayan Ord. Prof. Dr. HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU 20. BASI (yüz yirminci bin) 15.000 lira (KDV içinde) • Ödemeli gönderilmez ÇAĞDAŞ YAYINLARI Türk Ocağı Cad 39-41. Cağaloğlu-ISTANBUL VEFÂT VE BAŞSAĞLIĞI Çalışma arkadaşlarımızdan Ibrahim ve Ergün Saraçoğlu'nun çok sevgili kuzenleri AYŞE YILMAZ (İNCEBIYIK) vefat etmiştir. Merhuma Tanrı'dan rahmet, ailesine başsağlığı dileriz. CUMHURİYET GAZETESİ ÇALIŞANLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle