Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 23NÎSAN1991
Helsinki Yurttaşlar Meclisi'nin (HYM) Türkiye'deki kuruluş çalışmalarınıyürüten Murat Belge, örgütün hedeflerini anlatıyor
Türkiye Batı'ya köprü olabilir- 2 —
Haber Merkezi — Helsinki
Yurttaşlar Meclisi (HYM), 1990
yüı elrim ayında Prag'da yapılan
bir toplannda 900 delegenin ka-
tılımıyla kumlan "hükümet
dışı" bir örgüt. Amacı, insani
değerlere ve "sivü toplum" öğe-
lerine dayalı bir Avrupa Birliği-
nin inşasına katkıda buiunmak.
Bu hedefle harekete geçen
"yurttaş inisiyatiflerinii]" bir so-
nucu olan HYM'nin Türkiye'de-
ki kuruluş çalışmalarını yürü-
tenlerin birisi de Murat Belge.
Murat Belge, söyleşimizin
ikinci kısmında HYM'nin çalış-
ma biçimini ve komisyonlar ha-
linde ilgilendiği konulan anlatı-
yor. Belge, bu konudaki sorula-
nmızı şöyle yanıtlıyor:
—Komisyoniar nasd çahşryor,
yapılan nasıl?
- BELGE — HYM'nin (asamb-
lenin) temel etkinliği daimi ça-
lışma komisyonlannda yoğunla-
şıyor. HYM'nin etkinliklerini
kapsayacak biçimde altı komis-
yon kuruidu:
1) Askerden Anndırma ve Si-
lahsızlandırma 2) Ekonomi ve
Ekoloji, 3) Milliyetler ve (kon)
ftderatif Yapılar, 4) Insan Hak-
ları, 5) Avrupa Bütünleşmesi ve
Sivü Toplum, 6) Kadınların Ko-
numu.
Komisyonlann bir Batı bir de
Doğu Avrupa'dan olmak üzere
ikişer başkanı var. Yıllık, iki yıl-
uk projeler üretiyorlar, o konuy-
la ilgili kuruluşlardan fon sağ-
lıyor ve projeyi yürütmeye baş-
lıyorlar.
, örneğin Ekonomi ve Ekoloji
Komisyonu, şu anda doğaya za-
rarlı ekonomileri dönüştürme
projeleri Ozerinde çalışıyor, bu
nedenle komisyon çalışmalan
hem eleştirel hem de yeni alter-
natif perspektifler getiren kap-
samlı bir araştırma, bilgilenme,
bilgilendirme çahşması olarak
yürütülüyor diyebiliriz...
—Bn komisyonlarda Türki-
ye'den kimse var mı?
BELGE — Şimdilik yok, çün-
kü Türkiye kolu henüz resmen
kurulmadı. Şimdi bu konuya ge-
çelim. Helsinki'ye taraf bütün
ülkelerde, HYM'nin ulusal ko-
miteleri kuruluyor. Ulusal komi-
Türkiye'de resmen kurulmadı
demjştiniz?
BELGE — Kurulmadı, ama
bu merkezi ilgilendirmiyor. Za-
ten ulusal komitelerin kurulu-
şunda, işleyişlerinde belirli bir
özerklik tarunıyor, her ülkenin
koşullannın farklı olabileceği
gözetilerek. Biz de burada kısa
bir süre içinde başvuru dilekçe-
mLri vererek resmi kuruluşumu-
zu gerçekleştireceğiz. Türkiye bu
konularda her yerden farklı. Ta-
miyle bütünleşme çabalarının
yanı sıra kültür düzeyinde içe
dönüklük ve alaturkalaşma son
hızıyla devam etti.
Işte bu nedenle Türkiye'den
herhangi bir örgütün uluslarara-
sı bağlanrun olmasını bu kadar
kayda kuyda alma, bu mantık
içinde anlaşılır bir şey. Bizim gi-
biler de zaten bu mantığın sonu-
cu olan ve bugünkü hayatımızı
böylesine tatsızlaştıran bu boğu-
cu taşralaşma olaymdan huzur-
suzuz. HYM, Türkiye çerçeve-
rektiren bir şeyler geliyor. Ama
bu yeterli değil: Biz de her şey-
le, herkesle ilgili olmalıyız. Ge-
leneksel tavır bir içe dönüklük
içeriyor ki buna "beocillik" bi-
le denebilir. Yalnız bizim soru-
numuz yok, herkesin sorunu var
ve bunlann hepsi de önemli. Bu
bakımdan HYM, sorunlara ve
bu arada Türkiye'nin sorunlan-
na uluslararası bir açıdan bak-
raa imkânı vereceği için önem-
li.. -yeni bir şikâyet- "mercii"
olarak değil.
zey/Güney" ya da "Dogn/Bau
kalıplanna hasvuruyoruz. Bun-
lar şüphesiz çok genel kavram-
lar, gene de bir şey anlatıyorlar.
Şimdi bu kavramlann içerdikleri
her şeyin birazı Türkiye"de var.
"Baülı bir ülke" dediğünizde söz
gelişi, on tane temel özellik ol-
sun zihnimizde. Bunlann en az
yedi sekizinin öğeleri biraz da-
ha silik biçimde de olsa Türki-
ye'de vardır.
Âma Doğulunun benzer ön
özelliği sayılabilirse, aynı şekil-
ceği yerde (ki bunlar zor olsa da
çözümsüz sorunlar değil) onla-
n ağırlaşurıyor çok zaman.
"Kuzey"in "Dogu"nun vb. özel-
likleri bizde var diyorum. Bun-
lann olumlusu da var, olumsu-
zu da. Bilinçli ve aydınlık seçme-
ler, tercihler ve kararlarla, için-
de barındırdığı olumsuzluklann,
olumlulukları kurutmasına,
boğmasına fırsat vermemek du-
rumundadır Türkiye.
Bu arada "Batılüık" üstüne
düşündüklerimi kısaca özetle-
H,elsinki Yurttaşlar Meclisi'nin etkinliklerini kapsayan 6
komisyon var: 1. Askerden Anndırma ve Silahsızlandırma,
> 2. Ekonomi ve Ekoloji, 3. Milliyetler ve Konfederatif
Yapılar, 4. İnsan Hakları, 5. Avrupa Bütünleşmesi ve Sivil
Toplum, 6. Kadınların Komımu. Komisyonlann bir Batı bir
de Doğu Avrupa'dan olmak üzere ikişer başkanı var.
B'ugünün dünyasında ne sorunlar yerel ne de çözümleri.
Sorunlara bütün dünyadan daha dar bir ufukian bakmak
çıkar yol değil. Bu dünyanın bilgili ve aklı başında bir parçası
olmalı ve dünyadan kendimizi sorumlu tutmalıyız. Geleceğin
dünyası, kendi özel kompartımanlarma sığmmış ve dışarıyla
ilgisini kesmiş toplulukların dünyası olamaz.
telerin üyeleri söz konusu ulus-
lararası komisyonlarda çalışabi-
lir, aynca ülke çapında paralel
çalışmalar yapabilir. Her ulusal
komite ikijer üye seçiyor, bun-
lar örgütün yönetiminde bir tür
"genel yönetira kurulu" diyebi-
leceğim "uluslararası koordinas-
yoo knnılu"nu oluşturuyor. O
da "yürülnıe kurnlu" gibi çalı-
şan 12 kişilik "presidium"u se-
çiyor. Presidiumun iki başkanı
var; biri kadın olmalı. Yalnız şu-
batu seçilen yeni presidiumun
iki başkanı da kadın. Biri Ingil-
tere"den iktisat profesörii Mary
Kaidor, öbürfl Yugoslavya'dan
"milliyetler komisyonu"nun da
başkanı olan Sonia Licht...
Bu arada şubattaki toplantı-
da ben de presidiuma seçildim.
bıi kaskatı kurallan ve yasalany-
la.
Kunılma aşamasında
Türkiye, iki ytiz yıllık kendi-
ne özgü Batılılaşma çabasına
rağmen Batı'nın ne olduğunu
anlamış, aynca da dünyada ken-
dine anlamlı bir yer bulmuş bir
toplum değil. Ama 12 Eylül dar-
besiyle başlayan seksenli yıllar,
Türkiye'yi dünyadan iyice uzak-
laştırdı. Darbe yapanlar günde
beş vakit demokrasiyi çiğnedi-
ler; bu uygulamaları Batı'dan
zaman zaman eleştirildiği için
kendi mantıklanna göre doğru
bir karar vererek Batı ve demok-
rasi düşmanhğı da yaptılar. Özal
döneminde ise ekonomi düze-
yinde Batı ve dünya kapitaliz-
sinde bunun için önemli bence.
Bu tasrablaşmadan çıkma, so-
runlara uluslararası perspektif-
ten bakma imkânını veriyor.
Dünyadan sorumluyuz
Bugünün dünyasında ne soru-
lar yerel ne de çözümleri. Sorun-
lara bütün dünyadan daha dar
bir ufuktan bakmak çıkar yol
değil. Bu dünyanın bilgili ve akb
başında bir parçası olmalı ve
dünyadan kendimizi sorumlu
saymalıyız.
Batı'nın demokrasi ve insan
haklan gibi alanlarda çalışan
kurumlanyla şimdiye kadarki
ilişkilerimizde, genel kalıp şikâ-
yet etmekti. Bunun çok anlaşı-
lır bir yanı var; çünkü durma-
dan basımıza şikâyet etmeyi ge-
—Demek ki HYM gözünde
Türkiye, Avnıpa'nın bir parçası?
BELGE — Evet, aslında de-
ğindiğiniz nokta çok önemli.
Resmi Avrupa, hükümetlerin ve
devletlerin Avrupası, çeşitli ne-
denlerle Türkiye'nin Avrupalılı-
ğım henüz kabul edemiyor. Ge-
nel Avrupa kamuoyunda da çe-
şitli önyargılar olduğunu biliyo-
ruz. Ama sivil toplumun Avru-
pasını temsil etmeye çalışan
HYM, hükümetlerin pragmatiz-
minden ya da genelgeçer ideo-
lojik önyargılardan farklı tavır-
da.
Aslında ben de Türkiye için
"Avrupalı" toplum diyemem.
Ama daha çok bunun için il-
ginçtir Türkiye. Dünyayı genel
olarak tanımlamak için "Kn-
de bunlar da vardır Türkiye'de.
Istanbul gibi bir şehri ahn: Bi-
raz Kahire, biraz Şam da bulu-
nur tstanbul'da biraz Roma,
hatta biraz New York da...
Türkiye köprü olabilir
Bunlar bizim kendi açımızdan
ilginç, ama Avrupa açısından da
ilginç olabilir sanıyorum. Gele-
ceğin dünyası, kendi özel kom-
partmanlanna sığınmış ve dışa-
rıyla ilgisini kesmiş toplulukla-
nn dünyası olamaz. Toplumla-
nn yatay ilişkilerle bütünleseceği
bir dünya kurulmalı. Türkiye,
Batı için bu dünyayı çeşitli dü-
zeylerde tanunanjn köprüsü ola-
bilir. öte yandan Türkiye, ken-
disi ciddi dönüşümlere ihtiyacı
olan bir ülke. Sorunlanm çöze-
mek istiyorum. Dünya tarıhi
Batı'nın büyük bir güç olması-
na yol actı. Ama bu "büyük
güç" olma tarihi, çok uzun sü-
reli bir demokratikleşme, de-
santralizasyon, yerel ve aşağı-
dan yukan girişim gibi etmen-
lerle yan yana gitmiştir.
Batı'nın genel dünya uygarlı-
ğına asıl önemli katkılan, insan
haklan, demokrasi, katıhrn, öz-
gürlük gibi alanlardadır -reel-
politik düzeyde nükleer güç,
fabrika, otomasyon gibi faktör-
lere bağlı olsa da. Aslında bu
ikinciler, birincilerin sonucudur;
ama rekabet ve hegemonya öz-
lemine dayanan bir dünyada o
birinci değerler takımından sa-
parak türemiş fıziksel faktörler-
dir.
Türkiye'de "Batılılaşıııa"
dendiğinde geieneksel olarak
anlaşılan ise hep bu "gticliUttk"
imgeleri oldu. Bu güçlulüpn, o
demokratik değerlerden çıktığı,
o değerler yaratılmadan kimse-
nin güçlenemeyeceği anlaşılırm-
dı.
Çok renkli dünya
Sonuçta söz konusu değerler,
bütün insanhğın ulaşması gere-
ken ve ulaşmaya çalıştığı bir ev-
rensel insanlığın önemli öğeleri-
dir. Bu evrensel insanlığa, Batı-
dan türememiş değerler de ka-
tılacak ve insanlığın zengin mo-
zayiği böyle kurulacaktır. Batı-
nın bu insanlığa kattığı değerler,
bugün Batı'da var olan somut
toplumlarda eksiksiz var oluyor
değil. Onlann yanında nice
olumsuzluk da bannıyor bu top-
lumlarda. Dolayısıyla bu anlam-
da Batı'nın kendisi de Batılılaş-
mak ihtiyacındadır. Soyut dü-
zeyde oiuşturduğu ilkelere ken-
disi de somut olarak ulaşmak
ihtiyacuıdadır.
Benim düşüncemde de ulaşıl-
ması gereken yer bugünün so-
mut Batı'sı değil, onun da var-
ması gereken evrensel insanLk
değerleri. Jnsanın yarattığı
"deger" diyebileceğimiz her şey
vazgeçilmezdir. Çok renkli, çok
sesli bir dünya yaratmak duru-
mundayız. HYM, görebildîğim
kadar bu hedeflerin gerçekleşti-
rilmesi için oluşmuş bir yapı ya
da yapılardan biri. Onun için
bana değerli görünüyor ve bu
çabanın Türkiye'de de destek-
lenmesine önem veriyorum.
BİTTİ
HABERLERİN DEVAMI
Ttirkmenler Şemdinli'de Türkîye'den yerleşim l^bancı sigarada
ARDEVD
GERÇEK
(Baftarafi 1. Say/ada)
tur, aynı zamanda bizim de su-
çumuz var. Başyazanmız Nadir
Nadi "ortak sorumluluğu" tam
otuz yıl önce çıkan yazısında
şöyle belirliyor
"Uhısal egemenUği verimli ve
gürbüz bir ağaca benıetirsek, o
ağacın her gün baktm istediğini
unutmamalıyız. Her yafayan
varhk gibi ulusal egemenlik de
sürekti değişmek zorundadır.
Gelişme durursa ağaç kuruma-
ya yüz tutar. Kuruyan varhklar
ise biUriz ki canlıltklanm yitirir-
ler, şekilden ibaret kalırlar. (...)
Seçim yolu ile işbaştna getirece-
ğimiz yöneticüeri 'bir kere seç-
mişiz, varsm dört yti otursurüar'
diye kendi haüerine bırakmak-
tan saktnmaiıyız. tnsanlar, özel-
Ukle iktidara, yani buyurma ye-
rine geçen insanlar, betii olrnu-
yor. Her türlü araçtan faydala-
narak onlan sürekli kontrol al-
tında tutmazsak, ileride hem
memlekete hem onlara kötülük
etmiş oluruz."
1987'de —beş yıl için— ikti-
dara geçen insanlar, dörtyılson-
ra bugün hangi noktada bulu-
nuyorlar? Ulusal egemenlik ağa-
cı kurumaktadır; halk tabanını
yitirmiş bir parlamento çoğun-
luğunun ülke yönetimini anaya-
saya göre sorumsuz Cumhur-
başkam'na devretmesi, Büyük
Millet Meclisi'nin "manevi
şahsiyeti"ne en ağır gölgeyi dü-
şürmüyor mu?
Türkiye Cumhuriyeti, Büyük
Millet Meclisi temelinde kurul-
du; 71 yıl sonra bugün vardığı-
mız noktada Ulusal Egemenlik
Bayramı'm açık ahnla kutlaya-
cak dunımda değiliz.
Yapılacak itk iş, vakit yitirme-
den ulusal egemenlik kavramty-
la Meclis arasındaki kopukluğu
gidermek için bir genel seçime
gitmektir.
Bu yolda ne kadar gecikirsek
ülke o kadar zarar görecek, bel-
ki de ileride aşılması güç sakın-
calar doğacaktır.
23 Nisan Bayramı'mn 71. yû-
dönümünü, ulusal egemenliğe
inancın gönenciyle kutlarken
halk tabanını yitirmiş birparla-
mentonun erken seçime karşı di-
renmesini ülkenin talihsizliği
olarak niteliyoruz.
• • •
(Baftarafi 1. Say/ada)
Yüzde 70'in Türkmen, kalan-
lann da Ermeni ve Süryani ol-
duğu Şemdinli'de ise bugün il-
ginç bir uygulama başhyor.
Yaklaşık 15 bin Türkmen bu-
gunden başlayarak sınırdaki De-
recik ve Yeşilova köylerinden
Şemdinli'ye getirifecek. Şemdin-
li'ye 1 kilometre uzaklıkta kamp
oluşturma çabşmalan başladı.
Getirileceklerin büyük çoğunlu-
ğunun Türkiye'de akrabalan
var. Akrabalar, sürekli Kayma-
kam Erdogan Ülker'i arayarak
yakmlannı yanlanna aJmak is-
tediklerini söylüyorlar.
Şemdinli'de halen bin kadar
sığınmacı, ev ve resmi kuruluş-
lara ait lojmanlarda barındınlı-
yor. Bir ay önce Derecik ve Ye-
şilova'dan Türkiye'ye giriş yapan
çoğu Türkmen sı|mmacılar,
Kayseri ve Sıvas Gürün'deki
"mülteci kamplan"na gönderil-
mişti. Yetkililer bu "kansık
ortamda" Türkmenlerin çoğu-
nun ABD planı çerçevesinde Ku-
zey Irak'a dönmeyi istemedikle-
rini, Türk hükümetinin de "sa-
yılan oldukca az olan Türkmen-
lere snaık bakogını" \-urguluyor-
lar. Ankara'nın "TUrkmeoJeri
daha elverişli koşullann oldugu
bir yere yerlestirin" şeklindeki
emri, Hakkâri Valiliği'ne hafta
sonu ulasıyor. Emir, Hakkâri-
den Şemdinli'ye üetiliyor. Bugün
karayoluyla nakillerine başlan-
ması kararlaştınlıyor.
Şemdinli Kaymakamı Erdo-
ğan Ülker, çoğu Türkmen olan
sığınmacılann bugünden başla-
yarak Şemdinli'ye yerleştirilece-
ğini doğruluyor. Ülker'in "Hü-
kümetin Türkmenleri kayırdıgı-
oı soyleyemem, ama şurası ger-
çek ki bunlar iyi egitimli insan-
lar; doktorlan, möhendisleri
çok. Türkiye'de rabatca ekmek
paralannı kazanabiltrter" diye
konuşuyor.
Kürtlerin ağırlıkta olduğu Çu-
kurca'da durum farkb. Onceki
gün askerlerin ateş acması sonu-
cu bir sığınmacı ölünce, Türk
askeri 49 nolu sınır taşından bir
kilometre geriye çekilmiş du-
rumda. Kampta hava beklenil-
diği kadar gergifı değil. Bir par-
ça sinirliler. Ama "bir ölü" gün-
de 50-60 ölü veren sığınmacılar
için çok fazla anlam ifade etmi-
yor. Kendi aralarındaki yağma-
cılara daha çok kızıyorlar, Kürt
sığınmacılardan Şerzad Hasan
Taib anlatıyor:
"Oiaydan sonra Türk askeriy-
le zaten sıcak olmayan ilişki ta-
23 Nîsan'ı kuduyoruz
mamen koptu, ancaV bizde de
kabahat var. Yağmacılann önü-
ne geçemiyoruz. Halk eğitimsiz,
çok fakirier, yijiecekleri yok. Yıl-
lardır köylerinde disiplinsiz bir
ortamda yaşıyoıiar. Burada ko-
şullar da çok körü. Sonuçta yağ-
maiama olaylannın önüne geç-
mek olanaksız. Çogumuz yag-
macüara kızıyoruz ama önüne
geçemiyoruz."
49 nolu sınır taşının önünde-
ki PTT merkezi çalışanları,
olaydan sonra kampta kalan tek
Türk yetkililer. Askerler artık sı-
ğınmaalan Çukurca'ya bırak-
mıyor.
Sayıları 20'yi bulan ABD as-
kerleri toplu olarak geziyorlar.
Komutanlan Binbaşı Carl Ries-
ter, "Bugün sığınmacılarta ara-
mız iyi, ama yarın ne olur bile-
meyiz?" diyor, Türk askerlerinin
karşüaştığı yiyecek dağıtırmnda-
ki sorun, şimdi de ABD asker-
lerini kaygılandınyor.
Binbaşı Riester, aşiret reisleri
ve muhtarlarla topiantı yapıyor.
Kürtlerin istekleri net:
"Kamp altı bölgeye aynlsın.
Her bölgenin sorumlusu olsun,
bölge içinde de her 25 aüenin bir
sorumlusu olsun, aynca her ça-
dırın relsi belirlensin. Yiyecek
dagjtunı, oluşturulacak Hstelere
göreiuunptaki bölgelere ayn ay-
n yapılsın."
Riester, istekleri "okey" diye
karşılıyor, ama bunun vakit ala-
cağını söyleyerek kampın çeşitli
yerlerinde helikopterlerin inebi-
leceği boş alanlar oluşturulma-
sını, böylece dengeli yiyecek da-
ğıtımının sağlanmasını istiyor,
Kürtler de kabul ediyor.
Kürtler ABDTi askerlere soru-
yorlar:
"Burada daha ne kadar kala-
cagu."
ABD'liler kesin yanıt veremi-
yorlar, Kürtler ise bir an önce
oluşturulacak "güvenlik bölge-
leri"ne nakillerini istiyorlar.
Kamptaki Süryaniler ise ne
geri dönmeyi ne Türkiye'de kal-
mayı istiyor. Hepsinin gözü
ABD ve Avrupa ülkelerine git-
mede... Yusuf Benjanun, ABD'li
gazetecilerden ricada bulunu-
yor:
"Benim kızkadeşim Kalifor-
niya'da, biz Hıristiyanlar geri
dönmek istemiyonız. ABD ve
Baü bizi alsın, biz artık Irak top-
raklannda yaşayamayız. Orada
sorunlar hiç bitmez, sorunlan
yasamak istemiyornz. Bu, Kürt-
lerle Saddam'ın problemi."
(Baştarafi 1. Say/ada)
önerdi. Dün Diyarbakır'da Bağ-
dat Büyükelçisi Necati Utkani
ın da hazır bulunduğu bir basın
toplantısı düzenleyen Olağanüs-
tü Hal Bölge Valisi Hayri Ko-
zakçıoglu, öneriyi ABD'li ko-
mutan John Shali Kashvili'ye
ilettiğini ve "ümit verici yanıt
aldığuu" acıkladı.
Sınır bölgesindeki gelismeler,
dünden başlayarak her gün sa-
at 18.00'de Bölge Valiliği'nce dü-
zenlenecek brifingle yerli ve ya-
bana gazetecilere aİctanlacak.
Oiağanüstü Hal Bölge Valisi
Hayri Kozakçıoğlu, bu yöndeki
ilk basuı toplantısını Bağdat Bü-
yükelçisi Necati Utkan'ın da ka-
tıhmıyla dün düzenledi. Kozak-
çıoğlu, her gün tekrarlanacak
brifinge kendisinin veya Bağdat
Büyükelçisi Utkan'ın katılacağı-
nı soyledi.
Türkiye'ye sığınan Irakülann
sayısının 468 bini bulduğunu,
son günlerde Türkiye sınınna
doğru yeni bir kaçışın gözlem-
lenmediğini belirten Kozakçıoğ-
lu, Silopi ilçesinde toplam 20
bin kişi için bir kamp oluşturul-
duğunu anlattı.
Dağlarda bulunan sığınmacı-
lann durum unun her geçen gün
iyiye gittiğini belirten Bölge Va-
lisi Kozakçıoğlu, bunda hava
koşullannın iyileşmesi ile yapı-
lan yardımın düzenli hale geti-
rilmesinin etkili olduğunu söy-
ledi. Kozakçıoğlu, "Irakhlarda
endişe duygusunun yerini güveo
duygusu almaya başladı" dedi.
Sığınmacılarla ilgili olarak
müttefik kuvvetlerinin yetkilile-
riyle de görüşmeler yaptıklannı
belirten Kozakçıoğlu, "Türkiyei
nin ana isteminin Iraklılann
kendi topraklanna dönmesinin
saglanmasına yönelik olduğu-
nu" vurguladı. Kozakçıoğlu,
ABD'li komutan John Shali
Kashvili ile dün bir görüşme
yaptığını ve sığınmaalarla ilgili
olarak Türkiye'nin önerisini ilet-
tiğini bildirdi.
Kozakçıoğlu, "Güvenlik böl-
gesinde ikamet eden Iraklılann
evlerine gönderilmeleri, daha
güneyden geknlerin de güvenlik
bölgesinde oluşturulacak küçük
kamplarda barındırılmalan"
şeklinde özetlenebilecek Türki-
ye'nin önerisi ile ilgili olarak
şöyle dedi:
"Irak topraklannda büyük
kamplar yapmak, yardımın
uzun süre devam etmesini sa|-
lamak demektir. Kamplann ka-
pasitesi küçük tutulsun. ABD-
\i komutaniara, Irak'taki kamp-
larla ilgili düşüncderimizi aktar-
dık. Irak'ta cok sayıda kamp
knrmak yerine, bu kurnlacak
luunplara Irak'ta oturduklan
kasabalan kuzeye uzak olanla-
nn alınmasını istedik. Evleri,
kasabalan yaku olanlann ise es-
Id oturduklan yeriere yerleştiril-
mesini önerdik. Bu öneriJerimiz
akıkı bulundu. Dikkate alacak-
larını söylediler. Biz şimdi
ABD'liierin kamp kurma çalış-
d lanniamn bek-
Bayrampaşa
Cezaevine
talipvar
tstanbnl Haber Servisi —
Bayrampaşa Belediye Baş-
kanı Necdet Özkan, Bay-
rampaşa Tutukevi'nin mül-
kiyetinin belediyeye devre-
dilmesini istedi. 19 ağustos
yerel seçimleri sırasında
Başbakan Yıldınm Akbu-
lut'un bu konudaki vaadini
hâlâ yerine getirmediğini be-
lirten özkan, "Turukevi çı-
kanian af yasası ile hazır
bosaltılmışken, Sayın Baş-
bakan Yıldınm AkbuİHt'an
vaadini yerine getirerek be-
lediyemize mülkiyetini ver-
mesini bekliyonız" dedi.
(Baftarafi 1. Say/ada)
cak. TBMM Başkanı Kaya Er-
dem, Başbakan Yıldınm Akbu-
lut, SHP Genel Başkanı Erdal
Inönü ve DYP Genel Başkanı
Süleyman Demirel özel gün-
demle toplanacak olan TBMM
Genel Kurulu'nda konuşacak-
lar. Kaya Erdem'in parlamenter
demokrasiye yönelik mesajlar
vermesi beklenirken SHP ve
DYP liderlerinin özal'ın baş-
kanlık sistemine yönelik arayış-
lannı sert bir biçimde eleştire-
cekleri öğrenildi. lnönü ve De-
mirel 23 Nisan törenlerinin sa-
dece resmi kutlamalar bölümü-
ne katılacaklar.
Cumhurbaşkanı Türgut özal,
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı dolayısıyla bir
mesaj yayımladı. özal, ülke so-
nınlanna birlik ve beraberlikle,
çoğulcu demokratik rejim için-
de çözüm bulmak gerektiğini
beJirterek "Münakaşadan ka-
çınmayalım, doğnılan bulmak-
ta münakaşanın büyük faydası-
nı inkâr etmeyelim. Ancak mü-
nakaşalanmızda tabulara bağlı
kalmayalım. Üle benim dedigim
doğrudar demekten kacınahm"
dedi.
Cumhurbaşkanı özal şu gö-
rüşleri dile getirdi: "Türkiye, H-
kirlerini söyleyebilen, (artışabi-
len, kavga yerine banşı ve hoş-
göriiyu benimseyen, çalışkan in-
sanlann çabası ile dünya millet-
ler camiasında yerini muhafaza
ederken Aiatürk'ün emanetini
daima ileriye götürecektir.
Türkiye son yıllardaki yoğun
çabalanyla, 150 yıl snren "has-
ta adam" ezikliğini üzerinden
atmış, ileri Batı ülkeleriyle ara-
sındaki farkın çok büyük bir
bölümünü kapatarak "ileri Ba-
tı ülkeleri düzeyine erişmek"
amacını büyük ölçöde gercek-
lestinnistir."
SHP Genel Başkanı Erdal
fnönü ise mesajında, "Parla-
mentoyu devre dışı bırakmaya
çalışan bugünkü ikridarm dav-
ranışlarından bu yü kurtulaca-
iımızı ümit ediyorum" dedi.
lnönü mesajında şu görüşlere
yer verdi:
"Bu 23 Nisanın, iktidann
anayasaya aykın yollara da baş-
vurarak paıiamentonun üstün-
lügüne gölge düşüren davranış-
larını yaşadığımız son 23 Nisan
olmasını diliyonım. İktidann bu
davranışlarını beyhude çırpınıs-
lar olarak degeıiendiriyonım.
Ulusal egemenliğe saygıyı yeni
bir seçimle yeniden gercekleşti-
recegimize inanıyonım."
DYP Genel Başkanı Süky-
man Demirel de mesajında, mil-
letle devleti kucaklaştırmanın,
yönetime milletin hür iradesini
hâkim kılmanın bütün sorunla-
nn önünde geldiğini belinerek,
"Terasili meclisin >-apısı ile hal-
kın eğilimleri arasında önemli
bir fark meydana gelmişse, bu,
devleti anayasa ve hukuk devle-
ti olmaktan çıkanr" dedi.
DSP Genel Başkanı Bülent
Ecevit, dün yayımladığı mesa-
jında, ulusal egemenliğin başta
gelen aracının seçim, başta ge-
len kurumunun da Büyük Mil-
let Meclisi olduğunu soyledi.
liyoruz. Bn tamamlanırsa yeni
bir kamp kurmamızın gerekip
gerekmeyeceği belli olacak."
Kozakçıoğlu, brifing sırasın-
da kendisine yöneltilen bazı so-
rulan yanıtsız bıraktı. Çukurca-
da Türk askerlerinin açtığı ateş
sonucu bir yurttasın ölmesi ile
ilgili olarak ısrarlı sorular yönel-
ten BBC muhabiri, Kozakçıoğ-
lu tarafından "Hep siz soruyor-
sunuz. Diger arkadaşlannız da
soracak" diye susturuldu.
Kozakçıoğlu, brifing sonrası,
"ısrariı gazeteci" BBC muhabi-
rine, kâğıt üzerine yeşil bir ka-
lemle çizdiği haritada, Türkiye'-
nin önerisini anlattı. Kozakçıoğ-
lu, Dahok, Erbil ve Zaho gibi
36. paralelin kuzeyindeki güven-
lik bölgesinde bulunan yerleşim
birimlerinden kaçarak gelenlerin
evlerine gidebilmelerini, güven-
lik bölgesi dışındaki Kerkük gi-
bi yerlerden gelenlerin ise oluş-
turulacak küçük kamplarda ba-
nndırılmalannı önerdiklerini ye-
niden anlattı.
RP Genel Başkanı Nec-
mettin Erbakan, DMP Genel
Başkanı Bedrettin Dalan, SBP
Genel Başkanı Sadun Aren ve
Türk Parlamenterler Birliği Baş-
kanı Hasan Korkmazcan da bi-
rer mesaj yayımladılar.
Ulnslararası şenlik
TRTnin düzenlediği 23 Nisan
Uluslararası Çocuk Şenliği do-
layısıyla Türkiye'de bulunan co-
cuklar Cumhurbaşkanı Turgut
Özal tarafından Çankaya Köş-
kü'nde, Başbakan Yıldınm Ak-
bulut tarafından da yeni başba-
kanlık binasında kabul edildikr.
Çocuk şenliği kapsamında
bugün Ankara'da duzenlenecek
gösteriler TV'den naklen yayım-
lanacak.
(Baftarafi 1. Say/ada)
mak istemiyonız."
Ankara Cumhuriyet Bürosu-
nun bildirdiğine göre karama-
menin yürürlüğe girmesiyle tü-
tünde Tekel Genel Müdurlü-
ğü'nce yapılan destekleme alım-
ları uygulamasma da son veri-
lecek. Fiyatlar piyasada arz ve
talebe göre serbestçe belirlene-
cek.
ABD'li sigara tekelleri Türki-
ye'de yatınm yapma konusunda
yedi yılı aşkın bir süredir Mali-
ye ve Gümrük Bakanlığı ile DPT
Yabancı Sermaye Başkanlığı ile
görüşmeler yapıyordu. Firma-
larla yapılan görüşmeierde ise
bugüne kadar en önemli pürü-
zü Tekel Genel Müdürlüğü'nün
ayncalıkh durumu ve tütün te-
keü oluşturuyordu. Yabana fır-
malar aynca, sigara fiyatlannın
hükümetçe belirlenmesi ve üre-
timin belirli oranının ihracata
yönelik olması koşullanna da
karşı çıkıyorlardı.
Edinilen bilgiye göre DPT Ya-
bana Sermaye Başkanlığı'nca
Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin
direktifi ile bir süre önce hazır-
lanan kararname taslağı Cum-
hurbaşkanı Turgut özal tarafın-
dan incelendikten sonra geri
gönderildi ve bazı maddelerı da-
ha liberal hale getirildi. DPT
Müsteşar Yardıması Turgut Tü-
ten ve Yabancı Sermaye Başka-
nı Osman Ünsal'ın bir süre ön-
ce yaptıklan ABD gezisi sırasın-
da sigara firmalannın üst düzey
yöneticüeri ile Türkiye'ye yapa-
cakları yatınm ve kararname
konusunda son bir görüşme da-
ha yaptıklan ve sonucun Cum-
hurbaşkanı Tlırgut özal'a akta-
nldığı bildirildi. Cumhurbaşka-
nı Ozal'ın talimatlan doğrultu-
sunda son biçimi verilen tütün
kararnamesi, tütün dışalımını
serbest bırakırken yabana fir-
malarm Tekel Genel Müdürlü-
ğü'nün asgari yüzde 15 oranın-
da ortaklığı ile sigara fabrikası
kurmaları ve kurulu fabrikala-
n satın alabilmelerine olanak ta-
nıyor. Yerli özel sermaye de si-
gara fabrikası kurabilecek ve
yurt dışından tütün ithal ede-
bilecek.
Yabancı firmalar aynca, ken-
di bayilik ve dağıtım ağlanm da
kurarak yurtiçinde satış yapabi-
lecekler.
Yetkililer, kararnamenin yü-
rürlüğe girmesinin ardından
ABD'li Philip Morris, Reynolds
ve American Tobacco firmala-
nmn yatmma geçmelerinin bek-
lendiğini kaydettiler. Bu fırma-
lann Tekel Genel Müdurlüğü ile
sürdürdükleri görüşmelerin so-
nucuna göre TekePe ait bazı si-
gara fabrikalannın modernize
edilerek Marlboro ve Camel üre-
timine başlanabileceŞi belirtildi.
Kararname ile ilgili haberlerin
başında yer alması üzerine gö-
rüşlerini açıklayan Türkiye Zi-
raatçılar Derneği Başkanı tbra-
him Yetkin, "Türk pazan yaban-
cı flrmalara sunuluyor" dedi.
Yabancı sermayeye Türk tütün
ve sigara pazannın tümünün ve-
rilmekte olduğunu öne süren
Yetkin, "Yabana tekefler Türld.
ye'ye ginnek için carpışırken bi-
zi yönetenler de onlara olanak
tanıyor. Yerli tütün bir kenara
itilecek, yerli sigara üretimi ak-
rÜTÜNCÜNÜN KİMLtK KARTI
Tbplam üretim ('%).,
Ekim alanı (39)
Ekici sayısı ('89)
Tûtûn ihracat ('90)...
Sigara ithalatj ('90)...
224.253 tM
. Z79J32 Mrt»
M&163
..43UaH|M$
312J aaiM $
sayacak. Tekel'in inisiyatifı elin-
den alınacak ve >-abancı tekdler
Türkiye'de daha rahat at koştu-
racaklar. Tekel devre dışı kalın-
ca da Türk tütün politikasını is-
tedikleri gibi yönetecekler. 500
milyon dolariık sigara ithalatı-
nın dövizinin Türkiye'de kalacak
masalıyla da berkesi uyutacak-
lar, daha fazlasııu, k£r diyerek
götürecekler" diye konuştu.
Izmir Ziraat Odası Başkanı
Reşit Kurşun da "Türk tütüncü-
liiğünun idam fermanı sayılabi-
llr. Çünkü yabancı tekeller iste-
dikleri gibi tütün fiyatlanyta oy-
nayabilecekler, yerli tütünden
üretilen sigaraya karşı haksız re-
kabet yapacaklar ve sonunda fa-
tura tütüncüye çıkanlacak. Bun-
dan biraz da bizim tütün ihra-
catçılarımız zarar görecek, çün-
kü ihraç ettikkri uriinJeri yaîttn-
cı sigara tekelleri Türkiye'de ye-
rinde kendileri ucuza temin
edecek" dedi. Kurşun, kararna-'
menin gözden geçirilmesuıi ve
tartışmaya açılmasını da istedi.
Gazeteci Anadolu yakasında
lciralık ev anyor.
512 05 05/440
GÖZLEM
UĞURMUMCU
(Baftarafi I. Say/ada)
— Biz, Batı emperyalistlerine karşı yalnız kurtuluş ve ba-
ğımsızlığımızı korumakla yetinmryoruz. Aynı zamanda Batı
emperyalistlerinin güçleri ve bılinen olanaklan ile Türk ulu-
sunu emperyalizme araç yapmalarına enge! oluyoruz. Böy-
lece bütün insanlığa hizmet ettiğimize inanıyoruz.
Kurtuluş Savaşımız "anti-emperyalist" bir savaştı. Savaş
sonrasında kurulan devletin temel inancı da "tam
bağımsızlık" ilkesiydi.
"Yabancı bir devletin koruyuculuğunu istemek" diyordu
Mustafa Kemal, "insanlık niteliklerinden yoksunluğu, gûç-
süzlüğü ve beceriksJzliği rtiraf eimekten başka bir şey değil-
dir."
Bugün bu inançlara ne kadar yabancılaştırıldtk!
Sınırianmızın ötesinde kryamet kopuyor, TBMM üyeleri,
bu olayları ancak televizyon ve gazetelerden izleyebiliyor-
lar. TBMM işlevleri, bir tek adama devredilmiş; ulusal ege-
menlik, bir parti grubunun tekeline bırakılmıştır.
Karar odaklannda, muteahhiîler ve işadamlan egemendir.
Cumhuriyetin laiklik ilkesi Nakşibendi tarikatına teslim
edilmiştir.
Bağımsızlıktan söz etmek neredeyse suçtur. Ulusal ege-
menlik unutulmuştur.
Yeni bir "Amerikan mandacılığı" siyaset alanlarını etkili-
yor. Başında da bu "yeni mandacılığın" temsilcilerini gö-
rüyoruz.
Ulusal egemenlik, bir ulusun kişiliği ve demokratik ergirv
liği demektir.
Bugün ne devietimiz bağımsızdır, ne ulusumuz, egemen.
İşçiler egemen mi? Değil... Köylüler egemen mi? Değil...
Memurtar egemen mi? Değil... GençJer egemen mi? Değil...
Halkı, işçiyi, köylüyü, memuru ve gençliği egemen yap-
manın bir tek yolu var:
Demokrasi.
ilk Meclis, Mustafa Kemal'in yetkilerini tartışan, Mustafa
Kemal'den hesap soran Meclis'ti.
Mustafa Kemal Paşa'yı, Mustafa Kemal Paşa'nın silah ve
düşünce arkadaşlarını, ilk Meclis'in öğelerini her gün ar-
tan saygılarla anıyoruz.
• • •
Türkiye'de Kürt sorunu bugüne kadar yasaklar nedenty-
le tartışılamadı. Örneğin "Şeyh Sait AyaJdanması" konusun-
da genç kuşakların bilgi sahibi olmalan olanaksızdır.
Nasturi Ayaklanması... Şeyh Sait Ayaklanması ve Musul
sorunu.
Bu üç olayı bilmeden Kürt sorununun dününü anlamaya
olanak yoktur.
Kürt sorunu birdenbire çıkmadı. Bu sorunun anlaşılıp al-
gılanması, bu olayların derinlemesine incelenmesine, tar-
tışılmasına bağlıdır.
Sevr'i ve Lozan'ı, o günlerin emperyalist güçlerini bilme-
den bu ofaylar nasıl anlaşılır?
Tarihi yok saymak devtetler için bir "erken bunama" halidir.
Her sorunun dünü, bugünü ve yarını vardır. Sevr de Kürt
sorununda bir kilometre taşıdır.
Efe özal'ın düğün davetiyeleri sorun olmuş. Düğüne cağ-
rılmayanlar çok üzülmüşler.
Yabana atılmayacak bir önerimiz var:
Düğün davetiyeleri "hamiline yazılı senet" olarak kulla-
ntlsın. Davetiyelerin satışından elde edilecek gelirierle de
borsada Efe adına yeni hisse senetleri alınsın.
"Efelik" böyle olur...