22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 Honecker Moekova dışında • HAMBURG (AA) — Eski Demokratik Almanya lideri Erich Honecker'in, Moskova kent yöneticileri tarafından istentneyen misafır olarak ilan edilmesinden sonra Moskova dışına çıkartıldığı bildirildi. Almanya'da yayımlanan Bild Gazetesi, iyi haber alan kaynaklara dayanarak 78 yaşmdaki Honecker ve eşi Margot'un Moskova'nın 10 kilometre dışındaki bir hastaneye sevk edildiğini duyurdu. Gazete, "Kent yöneticileri, Honecker'i ve eşini, Moskova kenti sınırlan içinde istemediler, yöneticiler ikisinin de istenmeyen misaflr olduğunu açıkladüar" ifadesini kullandı. Helsinki Watch Atina'yı uyardı • ArtNA (AA) — Uluslararası Insan Haklan Kuruluşu Helsinki Watch, Yunanistan Başbakanı Konstantin Mitsotakis'e gönderdiği bir mektupta, Batı Trakya'daki Türk azınlık üyelerinin sebepsiz ve yasalara aykırı olarak Yunan vatandaşlığmdan çıkanlmalannı eleştirdi. Atina'da verilen haberlere göre, Helsinki Watch'ın Başbakan Mitsotakis'e gönderdiği mektupta, 239 Batı Trakyalı Türkün Yunan vatandaşı olmalanna rağmen "yürürlükteki yasalarla değil, yerel yetkililerin karanyla" vatandaşlıktan çıkarıldıklan belirtildi. Scud saldmsı kınanıyor • PARİS (AA) — Fransa, Afganistan'da mücahitlerin denetimi altındaki Esadabad kentinde yapılan ve yiızlerce sivilin ölmesine yol açan füze saldınsını kınadı. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapüan açıklamada, "Afganistan'da çarpışmaların yeniden şiddetlenmesinin, bu ülkede soruna BM gözetiminde en lcısa zamanda siyasi bir çözüm bulunması gereğini bir kez daha ortaya koyduğu kaydedildi. \enilenen parlamento • REYKJAVK (AA) — 255 bin nufusuyla Kuzey Kutup Dairesi'nin komşu ülkesi Izlanda, koruduğu dünyanın en yaşlı parlamentosunu yeniledi. Dört yılda bir yapılan ve cumartesi günü sandık başına gidilen genel seçimlerde kayıtlı 183 bin seçmen, dört partili koalisyon hükümetinin kurucusu, "Gelişim Partisi"ne 63 sandalyeli parlamentoda (althing) ancak 13 üyelik verdi. Oylann ytlzde 38.6'sını kazanmayı başaran "Bağımsızlık Partisi", elde ettiği 26 sandalye ile ülkenin âdeta müzminleşmiş tek başına iktidara kapaü yollan aşamasa da zaferi yakaladı. Kadın belediye başkanı • TOKYO (AA) — Japonya'da önceki gün yapılan yerel seçimlerin dün açıklanan sonuçlanna göre ilk kez bir kadın, ülkenin batısındaki Ashiya kentinin belediye başkanlığma seçildi. Japon basınında yer alan haberlere göre Ashiya belediye başkanhğma seçilen 62 yaşmdaki Harue Kitamura, bağımsız aday olarak katıldığı yerel seçimlerde, kentteki erkek seçmenlerin desteğiyle rakibi Liberal Demokrat Parti adayını geride bıraktı. Bayan Kitamura, seçim kampanyası sırasında daha iyi eğitim imkânlan tanınacağı yolunda söz vermişti. Nagasaki belediye başkanlığma da Sosyal Demokrat Parti'nin desteklediği Hitoshi Motoshima'nın dördüncü defa seçildiği acıklandı. Motoshima, eski Imparator Hirohito'nun Ikinci Dünya Savaşı'ndan sorumlu olduğu yolundaki iddialanndan sonra geçen yıl silahlı saldınya uğramıştı. DIŞ HABERLER 23NÎSAN1991 Almanya Başbakaru, kendi seçim bölgesi Rheinland-Pfalz'da ağır biryenilgi aldı Seçmen KohPü'evinde' vurdu«tki Almanya'nın birleşmesinin mimarı' olarak tanımlanan Kohl, şimdi bu olgunun faturasını ödüyor. Hızlı birleşmeyi Doğu Almanya'nın ekonomik çöküşü izledi. îşsizlik %50'ye tırmanıyor. Kohl'ün kendi seçim bölgesi Rheinland'da yenügiye uğraması başbakanın ülke genelinde prestij kaybına denk düşüyor. Seçimlerin sonucunda muhafazakârların federal konseydeki egemenlikleri de bitti. DİLFK ZAPTÇIOĞLU BERUN — Alman- ya birliğinin miman Başbakan Helmut Kohl, inşa ettiği yapı- nın altında kalma teh- likesiyle karşı karşıya. Ülkenin güncel ekono- mik sorunları, muha- fazakâr başbakanın pazar günkü eyalet se- çimlerinde büyük bir yenilgi almasma yol aç- tı. Alman basını dün söz birliğiyle "Heinrat Kohl iktidannın önlenemez çöküşünden" demvururken kimi yorumcular Aİmanya'da erken seçim istediler. Aİmanya'da yaşanmakta olan ekonomik ve sosyal kriz böylece siyasi platforma da sıç- radı. Pazar günü Başbakan Helmut Kohl'- ün seçim bölgesi olan Rheinland-Pfalz eyale- tinde yapılan seçimlerde Hıristiyan Demok- ratlar 44 yıldır ellerinde tuttukları iktidan sosyal demokratlara terk ettiler. Ikinci Dün- ya Savaşı'ndan bugüne kadar Batı Alman- ya'nın bu eyateti muhafazakârlar tarafından yönetiliyordu. 70 milyonluk Almanya'daki seçmenlerin sadece 3 milyonunu banndıran eyaletteki se- çim, ülke genelindeki siyasi havanın baro- metresi niteliğindeydi. Seçimde Hıristiyan Demokratlar (CDU) yüzde 38.7; Sosyal De- mokratlar (SPD) yüzde 44.8 oranında oy topladı. Oylann yuzde 6.9'u Liberallere (FDP), yüzde 6.4'ü Yeşil Parti'ye, yüzde 2'si de aşın sağcı Cumhuriyetçiler'e gitti. Aşın sağ böylece barajı aşamayıp eyalet meclisine gi- remezken Yeşiller, Sosyal Demokratlarla ko- alisyon oluşturup iktidara gelme şansına ka- vuştular. Rheinland-Pfalz eyaletindeki bu seçim so- nunda Aİmanya'da millet meclisinin de üze- rindeki yasama organı olan federal konsey- de muhafazakârlann egemenliği bitti. Eya- let düzeninde yönetilen Aİmanya'da, eyalet hükümetlerinin oluşturduğu federal konsey- de çoğunluk Sosyal Demokrat Parti'ye geç- ti. Böylece Sosyal Demokratlar meclisin al- dığı kararlan federal konseyde veto ederek durdurma şansına kavuştular. Bu, hükiime- tin hareket alanını önemli ölçüde daraltıyor. Kohl'ün kendi memleketi Rheinland'da bü- yük oy kaybına uğraması, başbakanın ülke genelinde prestij kaybına tekabül ediyor. Ge- çen yıl "birieşmenin miman" olarak kutla- nan Helmut Kohl, neden hızla düşüşe geç- ti? Bu sorunun yanıtını Aİmanya'da yasan- makta olan ekonomik ve sosyal sancılarda aramak gerekiyor. Almanya'nın hızla birleşmesini şimdi Do- ğu Almanya'nın önceden kestirüemeyen eko- nomik çöküşü izliyor. Doğu Alman ekono- misi hızla çökerken işsizlik bu yaz yüzde 50'ye tırmanıyor. Bu Doğu'da halkm bir sü- redir sokağa dökülerek Helmut Kohl hükü- metini ağır bir dille suçlamasına yol açtı. 1990 aralıgındaki genel seçimlerden önce Do- ğu Almanlara "hemen refah" vaat eden Hel- mut Kohl şimdi "yalan soyiemek"!e itham ediliyor ve seçmen kendini kandınlmış his- sediyor. öte yandan Doğu Almanya'mn kalkındı- rılması Batı'ya tahmin edilenin çok üzerin- de bir maliyet getirecek. Helmut Kohl hükü- meti, bütçeyc gelen ve 100 milyar markın al- tında olmayan bu dev maliyeti ancak vergi- leri arttırarak karşüayabileceğini açıkladı. Genel seçimlerden önce Doğulu seçmeni "he- men refah"a inandıran Kohl, Batıh seçme- ne ise "vergileri arttınnama" sözü vermiş- ti. Batıh seçmen, Kohl hükümetinin son ver- gi zamlannı, özellikle yalnız Batı'da telefon ücretlerine yaptığı zammı şimdi oylanru esir- geyertk cezalandınyor. Alman seçmeni oyunu "politik inanç" te- melinden çok "hizmet ilkesine" göre veri- yor. Yani seçmen siyasal görüşlerinden çok "Hangl parti benim çıkarlanmı daha iyi savnnur" sorusuna yamt anyor. Birleşme yı- hnda herkese vaatlerde bulunarak oy topla- yan Kohl'ün son vergi zamlan, Batıh seç- menden geri tepti. Başbakan seçim öncesi ve sonrası çelişkili politikasıyla inandıncılığmı bir anda yitirdi. Rheinland seçimleri bu yuz- den bütün siyasi gözlemciler tarafından "se- çimin asıl mağlubu Kohl" sözleriyle yo- rumlandı. Sosyal Demokratlar ise geçen yılın genel seçim yenilgisinden sonra yeniden tırmanı- şa geçerek prestij kazanmaya başladılar. Sos- yal Demokrat Parti (SPD) baştan beri "Bir- leşmeden sonra vergilerin arttırılması kaçımlmazdır" demiş; arahk ayındaki genel seçimleri biraz da bu karamsar tahminleri yü- zünden kaybetmişti. 1991 yılının ekonomik gelişmeleri halkta Aİmanya'da Sosyal De- mokratlar'ın "en azından dünıst bir poiiti- ka iztedikleri" inancım yerleştiriyor. Sosyal gerginlik Bu arada birleşme, Aİmanya'da ekonomik sorunlann yanı sıra sosyal gerginliğe de ne- den oldu. Doğu Almanlar kendilerini "ikinci suııf vatandaş" olarak hisseder ve Batılıla- nn refahına kavuşmayı beklerken Batı Al- manlar, Doğu'ya oldukca olumsuz bakıyor. Ne kadar Batı'ya gidüirse Doğu Almanlar hakkındaki fıkirler o kadar olumsuzlaşıyor. "Sosyalist ekoaominin mirasını biz mi temiz- lejecegiz?", "Dogu Almanlar çalışmak is- temiyor, hazıra komnak istiyor", "Doğulu- lann refahını biz cebimizden odemeyiz" şek- lindeki ifadeler Batı Aİmanya'da hemen her- kesin ağzında. Batı Alman, Kohl hükümeti- nin Doğu'ya yâtırdığı milyarlara bakarak "Peki biz ne olacağız" sorusunu soruyor. "Oraya miryarlar akıbiırken bizim sokaktaki lambalar bUe tamir edilmedi" gibi kendisi- ni ilgilendiren konularda ihmal edildiğini dü- şünüyor. Kamuoyu Araştırma Enstitüsü IN- FAS'm dün seçmenler arasında yaptığı an- kete göre Kohl hükümetinin oy kaybının baş- lıca nedeni bu. Seçimlerde yüzü gülen yalmz Sosyal De- mokratlar değil. Yeşiller de mutlu. Yeşil Par- ti anımsanacağı gibi 1990 genel seçimlerin- de yüzde 5 barajını aşamayarak meclis dışı kalmıştı. Çevre sorunlan, anti-nükleer poli- tika, silahsızlanma ve banş gibi temel slogan- ları Sosyal Demokratlar tarafından devralı- nan Yeşiller, bir "kimlik krizi" yaşıyor. Aşın sağcı, Türk ve yabancı düşmam Cumhuriyetçiler gerçi yüzde 5 barajını aşa- madılar ama belli bir oy toplamayı başardı- lar. DışişlerinegöreDenktaş'ın ABD veLondra'daki temaslan 'doğruyönde atılmış adımlar* Aııkara: 'Rumlar hareketsiz'BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar ile son aylarda yürütülen temaslarda inisiyatifin hep Türk tarafında kaldığına işaret eden Dışişleri yetkilileri, bu durumu 'tek taraflı bir tango'ya benzetiyorlar. SEMİH İDtZ ANKARA — KKTC Cum- hurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Washington'da ABD Dışişleri Bakanı James Baker ile yaptığı göruşmelerden sonra bu kez Londra'da üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile bir ara- ya gelişi Ankara'da "dogrn isti- kamette atılmış adımlar" olarak değerlendirildi. Ancak Rum ke- siminin BM Genel Sekreteri Pe- rez de Cuellar'ın 27 mart tarihli "sozJü" Kıbns raporunda Kıb- rıs sorununun çözümü için ön- gördüğü "çerceve" konusunda- ki "hareketsizliğinin" erken çö- züm için umut vennediği bil- dirildi. Son aylarda BM Genel Sekre- taryası Ue yürütülen temaslarda inisiyatifın hep Türk tarafında kaldığına işaret eden Dışişleri yetkilileri bu durumu "tek taraf- İı bir tangoya" benzettiler. Rum kesiminin, sorunun çözümüne yönelik katkıları olmadan iler- leme sağlanmasmın zor olacağı- nı belirterek "Rumlar 649 sa>ılı BM Gövenük Konse>i karannın içerdigi temel ilkeleri kabul et- tiklerini gosteren hiçbir davranı- şı benimsemiş degiller" diye ko- nuştular. Aynı yetkililer, BM Genel Sekreteri'nin son Kıbns rapo- runda da açıkladığı gibi haziran sonu veya temmuz başında yeni bir Kıbns raporu sunacağım da hatırlarak Rum tarafının bunu da göz önünde bulundurarak bazı olumlu adımlar atması ge- rektiğini söylediler. öte yandan Cumhurbaşkanı Denktaş'ın geçen günlerde ger- çekleştirdiği VVashington ziyareti sırasmda "protokole" uygun bir şekilde karşılanmış ve Dışişleri Bakanı James Baker ile görüş- mesi, Ankara'da "Adadaki iki toplumun eşitli|inin ABD Ura- ABD Savunma Bakanlığı, dev bir roketatar üzerinde çalışmalar yapıyor Pentagorfıın gizli sUahı Dış Haberier Servisi — Amerikan Savunma Bakanlığı 'nın (Pentagon) yıllardır Yıldız Savaşlan projesi kapsamında gizliden gizliye dev bir roketatar üzerinde calıştığı ortaya çıktı. Time dergisinin haberine göre Amerikan Bilimadamlan Derneği tarafından açıklanan belgelerde Timbenrind kod adlı bu roketatann kısa bir sürede uzaya dev silahları atabilecek güçte olduğu bildiriliyor. Timberwind, gücünü aşın sıcakta çalışan nükleer reaktörden ahyor. Pentagon'un birkaç yıldır üzerinde calıştığı bu yeni roketatarda sıvı hidrojen yüzlerce derece ısıya ulaşmış küçük nükleer reaktöre pompalanıyor. Sıvı hidrojen gaza dönüşürken hortum biçimindeki başhktan dışan puskurtülüyor. Timbenvind'deki bu işleyiş biçimi sonucunda fırlatma gücü hidrojen ve oksijen kanşımımn kullamldığı geleneksel roketlerinkinden 2-3 kat daha güçlü gerçekleşiyor. Böylece uzaya çok daha büyük silahlar yerleştirilebiliyor. Roketatann yaratıcılan, temizleme sistemleri ile radyoaktif yan ürünlerin havaya boşahılmadan önce onadan kaldınldığım da ileri surüyorlar. Timbenvind'in işleyiş biçimi her ne kadar basit gibi gözüküyorsa da pratikte bazı aynntılann önem kazandığı vurgulanıyor. Reaktörlerin hafif ve yüksekten alçağa, alçaktan yükseğe hızla değişen ısılara dayamklı materyallerden yapılması gerekiyor. Tehlikeli tasanm Hortum başlık Mûkleer güçlü roket sıvı hMrojeni reaktöre pempalar. Hidrojen 2760 derecede ısıtılmıstr ve horton biçimindeki başhktan püskürtülür. Roket dirştûği va da parçalandığı takdirde, öidürücü etklye sahip radyoaktif vakıt çevreye yayılabilit Her bir yakıl maddesi iki adet "küçük deiikli merkezi boru hatlarından oluşuyor. İki boru hattı arasında bulunan y^kıt parçacıkları nükleer zıncırleme reaksiyonuna yol açıyor. Püskörtülen maddelerde radyoaktif parçacıkjar da yer Uranyum Sıvı hidrojen Hidrojengazı Muhafaztıkârlarla radikaller Gorbaçov'a karşı SSCB'de iktidar kavgasıParlamentodaki Muhafazakâr kanat, Gorbaçov'un görevden alınmasıyla sonuçlanabilecek bir kongre hazırhğı içinde. Dış Haberier Servisi — Sovyetler Birli- ği'nde muhafazakârlarla radikaller, ülke- nin geleceği konusunda ciddi bir sürtüşme yaşarken bu iki karşıt kanat, Başkan Mi- hail Gorbaçov'un görevden alınması ko- nusunda birleşiyor. Parlamentodaki mu- hafazakâr kanat, Gorbaçov'un görevden alınmasıyla sonuçlanabilecek bir kongre toplama hazırhğı içindeyken ülke ekono- misinin düzeltilmesi için Moskova hükü- metinin öngörduğu ekonomik önlemleri içeren 'anti-kriz' programı dün parlamen- toya sunuldu. Parlamentoda programı açıklayan Başbakan Valentin Pavlov, bu programın uygulamaya konulmaması du- nımunda, ülkenin ekonomik çöküntüye uğrayacağım söyleyerek milletvekillerinden destek istedi. Komünist Parti Merkez Ko- mitesi'nin yann yapılacak olan toplantısın- da ise GoVbaçov'un parti genel sekreterli- ğinden alınması konusu, muhafazakârlar- ca gündeme getirilecek. Valentin Pavlov, ülkeyi ekonomik buna- lımdan kurtarmak amacıyla Yüksek Sov- yet'e sunduğu "anti-kriz" programının uy- gulanması için belirli bölgelerde olağanüs- tü durum ilan edilmesinin gerekli olduğu- nu da bildırdi. Pavlov, dün programım Sovyet parla- mentosuna sunduktan sonra Yüksek Sov- yet binasında düzenlediği basın toplantı- sında, ekonomiyi düzene sokmak için oto- riter önlemlerin uygulapmasmın vazgeçil- mez olduğunu belirtti. Bu önlemlerin gercekte idari kararlarla da uygulanabileceğıni savunan Pavlov, "ya- sal yollan izlemek istediji" için anti-kriz fından tanındıgına yönelik so- mut bir sinyal" olarak yorum- lanıyor. Bu arada Denktaş'ın sundu- ğu yeni "öneriler paketf'nin Washington'da kabul edilmesi- nin de önemine işaret eden yet- kililer şunları belirttiler: "Güven artbncı ve istikrar pa- keti olarak tanımlanmasına kar- şı bu öneriler bunun otesine gi- diyor. BM Genel Sekreteri'nin 27 martta açıkladığı Kıbns ra- poru sorunu çözmüvor, sadece bir çerceve çiziyor. Adadaki ha- vafaur hâlâ bozuk. Rumlar henüz berhangi bir olumlu adım atmış degiller. Silahlanma ve Türk ke- simine karşı ekonomik ambar- go uvgulamaa gibi olumsuziıık- lan ise sürdüriiyorlar. Denktaş- ın önerileri bu havanın düzeltil- mesine katkıda bulunacak ve Genel Sekreter'in çizdiği çerce- veyi tamamlayacak olan ve dik- kate alınması gereken bir paket- tir." ABD'nin uzun süredir böyle bir paketi arzuladığını da kay- deden yetkililer, NVashington'un Denktaş'ın önerilerini olumlu karşıladığını söylediler. Söz ko- nusu önerilerin, tngiltere'ye de hitap edecek şekilde hazırlandı- ğını ifade eden yetkililer, buna karşın Denktaş'ın bu önerileri içeren bir belgeyi Londra'ya sun- mayabileceğim kaydettiler. Bu- nun nedeninin ise Ingiltere'nin son dönemde Kıbns sorununa "uzak kalmayı" yeğleyen tutu- mu olduğunu belirttiler. DENKTAŞ programına Yüksek Soyyet'in desteğini sağlamak istediğini bildirdi. SSCB Başbakanı, Sovyet ordusuyla hal- kı karşı karşıya getirmek istediği yolunda- ki iddialan da reddederek amacının yalnız- ca ülkede üretim sürecini istikrara kavuş- turacak bir düzen sağlamak olduğunu soy- ledi. Valentin Pavlov, bu çerçevede, işçileri greve teşvik eden grev komitelerinin üye- lerinin yargılanması gerektiğine inandığı- nı Ja bildirdi. Resmi haber ajansı TASS, anti-kriz programına ilişkin olarak yayımladığı bir yorumda, bu önlem paketinin "demokrat" olarak nitelenen radikal reformcuların "tüm kozlannı ellerinden aldıfını" ve Sta- nislav Şatalin'in "500 gün" programının tüm sağlıklı yönlerini kapsadığım belirtti. Ajans, Yüksek Sovyet'teki milletvekille- rinin "ilk aşamada piana çok otaaıta Mr yaklaşım içinde oldnklann" da savundu. Türkiye Kıbns Türkünü feda etmez LONDRA (Cnmhuriyet) — KKTC Cumhurbaşkanı Raaf Denkta$, "Törkiye'nin şu veya bn çıkan sağlamak için Kıbns Tiirkönü feda edebileceğine inanmadıgınr söyledi. Denktaş, ABD'deki temaslanm tamamla- dıktan sonra geldiği Londra'da BBC Türkçe Servisi'ne verdiği mülakatta, BM Güvenlik Kon- seyi'nin 649 sayılı karan çerçe- vesinde Kıbns Rum yönetimi li- deri Yorgo Vasiliu'dan adadaki iki toplumun siyasal bakımdan eşit olduklannı kabul eden bir açıklama gelmediğine dikkat çekti ve Türkiye'nin, Kıbns da- vasından desteğini çekeceğini düşünmediğini söyledi. Denktaş, bu konudaki görüş- lerini şöyle açıkladı: — 649 sayılı karar iki Uraf arasında eşith'kten söz ediyor. Rum tarafı masaya otunnaya hazır olacak mı yoksa bn karar Rnmlar açısmdan bakıldıgında bir engel mi teşkil edecek? DENKTAŞ — Sayın Vasiüu, bunu nasıl değerlendirdiğini bu karardan hemen sonra Avrupa Topluluğu'na müracaat ederek gösterdi. Tanımıyorum dercesi- ne. Ben kendisini sürekli olarak Kıbns Türklerini eşit olarak gör- düğünü açıklamaya davet ettim. Bugüne kadar yapamadı. — Tnrkiye, Körfez bunalımı sırasında tntumu nedeniyle Ba- ü'dan bazı ödüller bekliyor. Bu- nn alabilirse, Kıbns sorununda daha vurauşak davranması iste- nirse ba sizin durumunuzu zor- laştınr mı? DENKTAŞ — Türkiye'nin şu ya da bu çıkan sağlamak için Kıbns Türkünü feda edebilece- ğine, desteğinden vazgeçebilece- ğine inanmıyorum. Bu sadece Kıbns Türkünün varbğı sorunu değildir. DlŞBASINDÂN THEtâttfeTIMES Saddamzulümde kendini aştı Saddam'm Kürt liderlerle görüşmesi, kurdun kuzuyla bir arada yaşamak için pazarlık yapması gibi... Kürtlere zulüm konusunda Saddam Hüseyin kendini de aşmıştır. Ancak Kürtler de bir gün Bağdat'la bir anlaşmaya yanaşmak zorunda olduklannı biliyorlar. İki taraf da Kuzey Irak'ın anarşiye boğulmasımn kimseye yaramayacağımn farkında. Sığınmacılar daha fazla bekleyemezler. Birleşmiş Milletler tarafından konınsalar dahi "giivenli bölge" hiçbir zaman ekonomik bir yaşantı için köy ve kasabarın yerini tutamaz. Kürt liderler hiç olmazsa Saddam'm şeytan olduğunu, ancak tanıdıklan bir şeytan olduğunu biliyorlar. Kürtler, şimdi Saddam'la biraz daha eşit bir düzeyde göruşebilirler. Müttefik kuvvetleri birkaç aydan fazla kalamazlar. Başkan Bnsh Kurtlerin pazarlık gücünu zayıflatmamalı. Saddam biraz da uluslararası baskı nedeniyle buna yanaştı. Batı ile tekrar bir çatışmaya girişecek kadar akılsız değil. Kürtlere sınırlı bir özerklik vererek BM ambargosunun kaldınlmasım sağlayacak. (22 Nisaa) Türkiye, dolar yerine Kürt aldı Ankara'da görüşü alınan Batıh bir diplomata göre "Saym Özal'ın son gelişmelerden son derece rahatsız olması gerekiyor. Çünkü Saddam hâlâ yerinde duruyor. Kürtler kapısını zoriayor ve Irak'a karşı yapılan savaşa katkıda bulunmasına karşın henüz istedigi hesabı ödettirmiş değil..." Türkiye Cumhurbaşkam, Irak savaşında galiplerin kampını seçmekle kendi halkına milyarlarca dolar para yardımı sağlanacağını, ülkesinin ATye girmesi için siyasi destek alınacağı ve Ortadoğu'nun diplomatik sahasında Türkiye'nin önemli bir rol kazanacağını vaat etmişti. Ancak anlaşılan, Türkiye şimdilik yalnız askeri açıdan yardım görüyor. ABD'nin Patriot füzeleri Türk topraklanna yerleştirilecek ve F-16 savaş uçaklannı filosuna ekleyecek. Ama milyarlarca dolar yerine bugüne kadar 250 bin Kürdün Türk sınınna yığıldığı görulüyor. AT ise kendi ailesine hâlâ ilk önce Avusturya'yı, sonra Polonya, Macaristan ve Çekoslovakya'yı kabul etmeye eğilim göteriyor. (22 Nisan) LE FIGARO Bati'ya göre Kürtlerin günahı Irak lideri, George Bush'un birkaç ay önce söylediği gibi gerçekten 'bir başka Hiüer' idiyse işini bitirmek ve kurduğu düzeni tümüyle yıkmak gerekiyordu. Bunu yapmak yerine, kötü öğütlenen Amerikan yönetimi, Bağdat'ta bir türlü gelmeyen bir darbe bekledi. Kürtler ayaklanmak için George Bush'un çağnsına gereksinmediler. Bu ayaklanmalar, onlann kimliklerini savunmak iradesinden geliyor. Bağdat'a karşı daha önce 1931, 1943, 1945 ve 50'li yıllann sonunda, son olarak da 80'li yıllarda ayaklandılar. Hint-Avnıpa kökenli bu halk, Arap boyundunığunu asla kabul etmedi. Bıkmadan usanmadan varoluş hakkma sahip çıkıyor. Yöresel dengeyi rahatsız etse bile 1925 yıhnda kınk dökük bir yapıdan yola çıkarak kurulan Irak'tan daha sağlam, daha doğal ve daha homojen bir ulus olmaz mıydı Kürdistan? Kuşkusuz olurdu. Ama bu konuda 'banşçılann' ağzını bıçaklar açmıyor. (21 nisan) DERTAGESSPIEGEL Dünya kamuoyu Türkiye'yi dışladı "Türk hükümet çevreleri, Irak'ın kuzeyinde mülteci kamplannm kuruunasına memnunlukla bakıyor. Türkler son haftalarda sökün eden mülteci dalgası karşısında kendilerini dünya kamuoyu tarafından dışlanmış hissediyor. Türkiye, yüzbinlerce Iraklı Kürdün kendi ülkesindeki Kürt sorununu sertleştirmesinden korkuyor. Kısa vadeli olmasa bile uzun vadede bir Kürt devleti kurulma endişesi Ankara'nın politikasını belirleyen başhca etken. Cumhuriyet gazetesinin saygın köşe yazan Uğur Mumcu tartışmayı köşesinden izlerken güvenlik bölgelerinin ilerideki bir veya birkaç Kürt devletinin embriyosu niteliğinde olabileceğini belirtiyor. Eski başbakanlardan Biılent Ecevit ise ABD kontrolünde oluşacak güvenlik bölgesinin Irak'a, Iran ve Türkiye'ye karşı bir baskı odağı olabileceğinden korkuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle