20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KNÎSAN1991 * * * * KENTYAŞAM HURİYET/17 'UGÜN • Üst Bostancı'da yapılan 2500 kişilik konser salonu, Kadıköy Belediye Başkanı Cengiz özyalçın tarafından saat 10.00'da törenle açılacak. • 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gösterileri saat 10.30'da Ali Sami Yen Stadı'nda yapılacak. Kardeş belediyeler Ingiliz konuklar İstanbuTda tstanbul Haber Servisi — Londra'njn Islington ve Hack- ney belediye başkanlan ile İn- giltere Işçi Partisi'ne mensup sendikacılar, Kartal ve Kadı- köy belediyelerinin davetlisi olarak Türkiye'ye geldiler. Londra'ıun Islington Beledi- ye Başkanı Maureecn Leigh- in başkanlığında bir hafta Türkiye'de kalacak olan heyet, tstanbul, Bursa ve Izmir'de be- lediye hizmetleri konusunda incelemelerde bulunacak ve tu- ristik yerleri gezecek. Kartal Belediye Başkanı Mehmet Ali Biiklii, Islington ve Hackney- belediyelerinin kardeş belediye olduklarını, geçen yıl da aynı amaçla ken- dilerinin Ingiltere'ye gıttiğini söyledi. Çapa'da bir kişi öldürüldü Apartmanda ceset tstanbul Haber Servisi — Ça- pa lbrahim Çavuş Mahallesi'n- deki bir apartmandairesinde ba- şından tek kurşunla vurulmuş bir erkek cesedi bulundu. Mehmet Kemal Tarlı adlı kişiye ait olduğu belirlenen cesetle ilgili soruştur- ma sürerken, dün bazı gazetele- ri telefonla arayan yasadışı bir örgüt üyesi olduğunu öne süren kişi.Tarlı'yı" cezalandırdık- İanm" söyledi. Bir ihban değerlendiren siyasi şubeekipleri, Çapa İbrahim Ça- vuş Mahallesi Yayla Caddesi Yayla Apartmanı'nın zemin ka- tına kapıyı kırarak girdi. Polis içeride cok az eşya bulunan ve 2 odadan oluşan daireye girdiğin- de yerde battaniye ve kazaklara sarılmış bir ceset gördü. Başın- dan tek kurşunla vurulmuş cese- din Mehmet Kemal Tarlı'ya ait olduğu belirtiliyor. Yerde 7.65 mm çapında boş bir kovan bulan siyasi polis, olayla ilgili ipuçlannı ve kanıtlan topla- dı. Yayla Apartmanı sakinleri, Mehmet Kemal Tarlı'nın bir ka- dınla birlikte yaklaşık bir buçuk ay kadar önce daireyi 300 bin li- raya kiraladılannı ve oturmaya başladıklannı söylediler. Bu ki- racılan tanımadıklarını belirten apartman sakinleri, daireye 4-5 gündür hiç kimsenin gelip gitme- diğini kaydettiler. ALDOGAN OLAYI Anne ile oğluna gözalü Istanbul Haber Servisi — Po- lis tarafından. gözaltındayken Beyoğlu Emniyet Amirliği bina- sından atlayarak intihar ettiği açıklanan, yakınlarınca da iş- kence sonucu öldürüldüğü öne sürülen Ali Rıza Aldoğan'ın kardeşi ve annesi de gözaltına alınıp serbest bırakıldılar. Ali Rıza Aldoğan'ın babası Munzur ve annesi Çeşminaz dün yaptıkları basın açıklama- sında önceki gün Örnektepe'de küçük oğullan Aytaç Aldoğan- ın gözaltına almdığını söylediler. Aldoğan Ailesi'nin avukatı Bedi Yarayıcı da daha sonra ser- best bırakılan anneyle oğlunun doktor raporlan aldıklannı, ba- banın da raporunu aldıktan sonra polisler hakkında suç du- yurusunda bulunacaklarını söy- ledi. Avukat Yaıayıcı, Ali Rıza Aldoğan'ın işkencede öldüğünü öne sürererek, Adli Tıp Raporu- nun geciktirilmesi için polisin baskı yaptığını öne sürdü. Bayrampaşa Kaynak tüpü patladı: Bir ölü tstanbul Haber Servisi — Bayrampaşa Kartaltepe Ma- hallesi'ndedünsabahakarşı bir bisiklet atölyesinde kay- nak tüpünün patlaması, yol- dan geçen bir vatandaşın ölü- müne yol açtı. Binada ve çev- rede önemli hasar meydana gelirken, patlama mahalle sakinleri arasında heyecan yarattı. Kartaltepe Mahallesi Bil- gehan Caddesi Kardeş So- kak'taOsman Çakır'a ait 3 katlı binanın zemin katında- ki bisiklet atölyesinde saat O2.3O'da büyük bir patlama oldu. Tüm mahalle sakinleri patlamayla birlikte sokakla- ra döküldü. Atölye patla- mayla birlikte önemli hasar görürken, bina önünde park etmiş olan 34 VS 031 plakalı otomobil de ters döndü. Bu arada patlamanın ol- duğu bina çevresinde moloz- lar arasında 25 yaşlannda bir gençağır yaralı halde bulun- du. İstanbulTıpFakültesi'ne kaldınlan gencin Davut Hii- ner olduğu anlaşıldı. Ancak Hüner doktorlarm müdaha- lesine karşın kurtarılamadı. Bisiklet atölyesinde başla- yanyangınitfaiyeekiplerin- ce büyümeden söndürüldü. EREKLI TELEFONLAR GÜLHANE ETKİNLİKLERİ Çocuk festivali başladıtstanbul Haber Servisi — tstanbul Biiyükşehir Belediye Başkanlığı'nca düzenlenen çocuk festivali dün başladı. Gülhane Etkiniikleri kapsamında gerçekleştirilen festivale Istanbul'dan 126 ilkokul ve yaklaşık 20 bin öğrenci katılacak. Gülhane Parkı Sultanahmet kapısında dün 11.00'de yapılan açılıştan sonra başlayan festivalin sunuculuğunu tiyatro oyuncusu Necati Bilgiç yaptı. Müzik bölümünde ise Rıza Silahlıpoda çocukların şarkılanna eşlik etti. Çeşitli okullardan öğrencilerin sunduğu folklor, dans gösterileri ile koroların yanı sıra tel cambazı Dr. Özdemir Turan da bir gösteri yaptı. Çocuk festivali çeşitli etkinliklerle 13 mayısa kadar sürecek. -055 056 • Ittrta MMJrtiii: 527 57 00 • MnatttarMMMÜİ: 172 13 73 -74-75 ve 088 • İSICİ anza: 068 • SAĞUK: Hızıı Aeü: 077 Sa#« MMİıitii: 511 89 18 Cınd»lM IV 588 48 00 Ç*a T * 525 92 30 M Tıp: 340 01 00 toHH İ H K 345 46 80 EMafc 131 22 09 Tatataı hkyaıMc 152 43 00 SSK Santra: 588 44 00 SSK Ckmiimı: 132 30 00 SSK Mrtıpc 358 67 60 TMffc: Traflk Sab* Hd.: 176 24 14 (İst). 356 04 85-86 (Kadıköy) Mift Tnflk: 377 22 07 (E-5). 356 04 86 (Şehiriçi), 314 36 (B Cekmecc) • ODY: Sbtod r n n a ı 527 00 50. ILPafi tmm* 336 20 63 R.Paşa S M M 348 80 20 • V«PWb Safek IMtoi: 526 40 20. 144 42 33. Su kesintisi azaltılaeak • tstanbul Haber Servisi — tstanbul'a su sağlayan barajlardaki doluluk oranının yüzde 61'e ulaşmasından sonra İSKİ kesinti miktannı azaltmaya karar verdi. İSKİ Istanbullulan sevindirecek yeni programı yann açıklayacak. HABERLERİN DEVAM SHP'nin 170 maddelik anayasa taslağı PM'ye sıınuluyor(Baftaraft 1. Sayfada) çimde sınırlayan bütün engelle- ri kaldırmak devletin yükümlü- lüğüdür. • "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" kuralı cumhuriye- timizin başlangıçtan bu yana te- mel ve vazgeçilmez ilkesidir. Bu egemenlik anayasal kurallar içinde yetkili organlar eliyle kul- lanılır. Yasama, yürütme ve yargı, dengeli bir uyum içinde yetkilerini kullanmalı, görevle- rini yapmalıdır. 1982 Anayasa- sı'nın yürütmeyi pek çok konu- da alışılagelenin ötesinde güç- lendirme eğilimine karşılık, ye- ni anayasada yasamaya millet- ten kaynaklanan bir yetki işlevi yüklenirken, yürütmenin millet adına bir görev olduğu belirlen- miştir. • Çağdaş gelişmeler ile devlet- ler ve uluslararası düzeyde işbir- liğini aşan "biitünieşmeİer" egemenliğin kullanımı alamnda yeni düzenlemeleri de zorunlu kılmıştır. Çağdaş bir anayasmın bu gelişmeleri gözden uzak tut- ması ya da bu alandaki düzen- lemeleri sıradan bir yasa koyma düzeyine indirgemesi konunun önemi ve egemenlik kuralmın vazgeçilmezliği ile bağdaşamaz. • O bakımdan, bu öneride, egemenliğin kullanımı alanında yeni bir hüküm olarak "millet- lerarası topluluk ve kuruluşlar- la bütünleşme durumunda diğer milletlerle birlikte ve onlarla eşit şartlar altında bu topluluk ve kuruluşların yetkili organları eliyle kullanır" ilkesi getirilmiş- tir; ancak, bu durumda olağan bir yasama prosedüriinün ötesi- ne gidilerek "halk oylamasına başvurulması" öngörülmüştür. • Herkes yasa önünde eşittir; kimseye ayrıcalık tanınamaz, devlet organları ve makamlan bu ilkeye uymak zorundadırlar. • Anayasa, bütün organ, ma- kam, kuruluş ve kişileri bağla- yan kurallar topluluğudur. Temel hak ve ödevler • tnsanlann, kişiliklerine bağ- lı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgür- lükleri ve bunun yanında top- lum içinde yaşamanın kuralla- nna uygun olarak belirgin so- rumluluklan vardır. • Temel hak ve özgürlükler anayasanın sözüne ve özüne uy- gun biçimde ve ancak yasayla sı- nırlanabilir. Bu sınırlama, de- mokratik toplum gereklerinin haklı kıldığı ölçüyü aşamayaca- ğı ve öngörüldükleri amaç dışm- da kullanılamayacağı gibi, han- gi nedenle olursa olsun, hiçbir hak ve özgürlüğün özüne de do- kunulamaz. • 1982 Anayasası'nın temel hak ve özgürlükleri genel sınır- lamalara bağlı tutması uygula- mada birçok hak ve özgürlüğün kullanılmasının -âdeta- ortadan kalkması gibi sonuçlara yol aç- mıştır. • O bakımdan her hak ve öz- gürlükle ilgili sınırlar ilgili mad- desinde özel olarak belirtil- miştir. • Yasama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme herkesin hakkıdır. Onun için ölüm cezasına izin verilmez. Kimseye işkence ve eziyet ya- pılamaz. • İşkence ve eziyet sadece ki- şinin vücut tamlığına saldırı ve fiziki etkiden ibaret değildir; manevi de olabilir. O nedenle "kimse insan onuru ile bağdaş- mayan bir cezaya, işlem ve ey- leme tabi tutulamaz." • Hiç kimse zorla çalıştı- rılarraz. • Herkesin kişi özgürlüğü ve güvealiği vardır. • Bu özgürluk anayasa ile sa- yılan ve biçim ve koşulları ya- sada açıkça gösterilen dıırumla- rın dışında kısıtlanamaz. • Tutuklama ve yakalamanın koşulları da anayasa ile be- lirlidir. • Yakalanan ve tutuklanan kişilere, her türlü savunma hak- kı ve en kısa zamanda hâkim önüne çıkarılma güvencesi sağ- lanmıştır. • Yakalanan ve tutuklanan kişiye avukat tutması ve görüş- mesi için olanak sağlama ve gö- rüşme isteği hiçbir biçimde en- gellenemez. • Anayasal kurallara aykırı eylem ve işlem, ilgililerin huku- ki ve cezai sorumluluğunu ge- rektirir. Bu yolla yapılmış işlem- lere geçerlik tanınmaz. • Herkesin özel yaşamına ve bunun gizliliğine saygı asıldır. Adli soruşturma ve kovuştur- manın gerektirdiği istisnalarda arama ve el koyma anayasa ku- rallarına bağlanmıştır. • Konut dokunulmazlığı, ha- berleşme özgürlüğü, yerleşme ve seyahat özgürlüğü anayasada belirtilen durumlarda özüne do- kunulmaksızın yasayla sınırla- nabilir. • Din ve vicdan özgürlüğü asıldır. Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorla- namaz; inanç ve kanaatlcrinden dolayı kınanamaz ve suç- lanamaz. • Din ve ahlak eğitim ve öğ- retimi devletin gözetim ve dene- timi altında yapılır. Din eğitim ve öğretimi, laik cumhuriyet esaslanna uygun olarak kişile- ri n kendilerinin, küçüklerin ise yasal temsilcilerinin istemlerine bağlıdır. • Düşünce ve kanaat özgür- lüğü bunlan söz, yazj, resim ve- ya başka yollarla tek başına ya da toplu olarak açıklama ve yayma hakkını da kapsar. • Bilim ve sanat, eğitim ve öğ- renim özgürlükleri, basın özgür- lüğü, toplantı ve gösteri hak ve özgürlükleri (dernek kurma öz- gürlüğü / toplantı ve gösteri hakkı) ve hak arama özgürlüğü anayasal güvence altına alm- mıştır. • Devlet bütün bu hak ve öz- gürlüklerin çoğulcu toplum ya- pısının gereklerine uygun biçim- de kullanılmasmı sağlayacak önlemleri almakla yükümlüdür. Bütün bu alanlarda anayasada yazılı nedenlerin dışında kısıtla- ma ya da sınırlama getirilemez. • Kişinin hakları ve ödevleri yanında sosyal ve ekonomik hak ve ödevleri de anayasada yazılır. • Ailenin korunması, mülki- yet hakkı, kamulaştırma, dev- letleştirme ve özelleştirme ana- yasada önemli ilkeler olarak ve objektif öngörülerle yer al- mıştır. • Kentsel gelişmenin ulaştığı yeni gelişmeler ve gelecekte ya- ratacağı sorunlar göz önünde tutularak, "Arsa üzerinde hak- sız kazancı önleyici önlemleri almak" devlete bir ödev olarak yüklenmiştir. • Tarım alanında çalışanla- nn, esnaf ve sanatkârların, ko- operatifçiliğin desteklenmesi ve tüketicilerin korunması devletin ödevleri arasında sayılmıştır. • Çalışma, belli koşullar için- de herkesin hakkı ve ödevidir. Sadece işçilerin değil bütün ça- lısanlarııı ve işverenlerin sendi- ka kurma ve sendikalı olma hakkı tamnmıştır. Bu alanda iş- çi ve memurlar arasındaki aynm ilke olarak giderilmeye çalışıl- mış; toplu iş sözleşmesi ve grev hakkına ilişkin hükümler, eme- ğin üretimdeki yerine ve uluslar- arası değer ölçülerine göre dü- zenlenmiştir. Yalnız menfaat grevine değil, hak grevine de yer vermek emeğin, toplu iş sözleş- mesinden beklenen amacın ve hakkaniyetin kaçınılmaz gereği sayılmıştır. • Siyasal haklar ve ödevler alanında, seçme ve seçilmede özgür bir toplumun gerekleri gözetilmiştir. • 18 yaşını bitiren her yurtta- şın siyasal partilere, seçimlere ve halk oylamasına katılma; 25 ya- şını bitiren yurttaşlann seçilme hakları temel olarak öngörül- müştür. • 1982 Anayasası'nın siyasal partiler kurma ve üye olma ala- nında getirdiği haksız kısıtlama- lar kaldınlarak bu alanda çoğul- cu demokrasi gereklerine uygun düzenlemelerin önü açılmıştır. Üniversite öğretim üyelerinin si- yasal partilerde görev almalany- la ilgili yasak kaldınlmıştır. • Anayasalann oluşumunu da demokratik rejimin geleceği- rü de önemü ölçüde etkileyen ve bir anlamda beürleyen seçim ya- sasıyla ilgili olarak "seçimlerin adaletli bir temsil ile istikran, demokratik ölçülere uygun bir denge içinde sağlayacak biçim- de düzenlenmesi" anayasal bir kural haline getirilmiştir. • Bu hükümle Türkiye'de çok partili siyasal yaşam dönemin- de uygulanan çeşitli seçim sis- temlerinden edinilen deneyimle- rin ışığında, ilk kez, yasa koyu- cuya seçim sistemi ile ilgili bir direktif verilmektedir. Bu hü- kümle seçim sistemlerinin iki te- mel ilkesinin, adalet ve istikrar ilkelerinin demokratik ölçülere uygun bir sentez içinde birlikte uygulaması öngörülmektedir. Bu hükümle anayasada belirli bir seçim sistemine yer verilme- mekte, ancak yasa koyucunun seçim sistemini düzenlerken göz önünde bulunduracağı temel il- keler belirtilmektedir. • Yasa koyucu, seçim sistemi- ni düzenlerken anılan iki temel ilke arasında demokratik ölçü- lere uygun bir denge kuracaktır. Bu çerçeve içinde yasa koyucu- ya iilke gerçeklerine ve gereksin- melerine uygun bir seçim siste- mi kabul etmek ya da değiştir-- mek olanağı verilmektedir. Cumhuriyetin temel organlan YASAMA • Türkiye Cumhuriyeti parla- menter sistem esaslanna göre kurulmuştur. "Egemenlik Ka- yıtsız Şartsız Milletindir" ilke- sine bağlı olarak yasama erki Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndedir. • Yasama, yürütme, ve yargı erkleri arasında ayırıma dayalı bir denge öngörulmüştür. • Bu denge anlayışı TBMM'den kopuk bir yürütme oluşumuna yol açmamalıdır. Milli mücadeleden başlayarak cumhuriyetimizin geleneği Türkiye Büyük Millet Meclisi'- nin üstünlüp noktasmdadır. Başkanlık ya da yan başkanlık sistemlerine özenmenin ülke ya- ranna ciddi ve inandırıcı hiçbir gerekçesi olmadığj gibi, bu ge- leneği de temelden sakatlayacağı düşünülmüştür. • Yasama ve yürütme erkleri klasik "parlamentolu demokra- si"nin gereği olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde top- lanmaktadır. • Türkiye Büyük Millet Mec- lisi'nin tek meclisten oluşması öngörulmüştür. Nüfusun yo- ğunlaşması ve ülkenin boyutla- rı gözetilerek üye sayısı olarak 500 elverişli bir büyüklük sayıl- mıştır. • Buna karşılık TBMM'nin üye tam sayısının en az üçte bi- riyle toplanabileceği ilkesi kural olarak korunmuştur. Bu hüküm korunurken Türkiye Büyük Millet Meclısi Üyelerinin klasik yasama görevlerinin yanı sıra seçim bölgelerinde ve ülke dü- zeyinde çalışmalar yapmasına olanak verilmesi ve bunun de- mokrasinin yaygınlık ve gerçek- lik kazanmasında olumlu katkı- ları olacağı düşünülmüştür. • Yasa gücünde kararname yetkisinin sınırlı tutulması zo- runludur. Bu yetki, yasama er- kinin temel işlevi olan yasa yap- ma ve hukuk kurallarını düzen- leme yetkisinin yürütme erkine devri niteliğindedir. • Meclisin vereceği yetkiye dayanarak Bakanlar Kurulu'- nun bazı konulan yasa gücün- de kararnamelerle düzenlemesi, çağdaş devlet yaşamının gerek- tirdiği bir uygulamadır. Bizim anayasal düzenimizde TBMM'ye ait olan yasama yet- kisinin devredilmezliği ilkesi egemen olduğundan, yasa gü- cünde kararnamelerle yapılacak düzenlemelere ancak zorunlu durumlarda gidilmesi ve bunla- nn, yasama yetkisinin Bakanlar Kurulu'na devredildiği izlenimi- ni bırakmayacak ölçüde tutul- ması gerekmektedir. • 1982 sonrası uygulama, bü- tünüyle farklı yönde gerçekleş- miş; kural koyma işlemlerinin çoğunluğu, herhangi bir zorun- luluk olmadığı halde, yasama organı âdeta dışlanarak yasa gü- cünde kararnamelerle yapıl- mıştır. • Uygulamanın getirdiği bu sorunları ortadan kaldırmak amacıyla, yasa gücünde karar- name çıkarma yetkisinin Bakan- lar Kurulu'na ancak ivedilikie düzenleme gerektiren hallerde verilebileceği belirtilmiş, böylece yetki verilecek durumlar sınır- landırılmıştır. • "Anayasada yasayla diizen- lenecegi bUdirilen konulann, ya- sa gücünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği" ilkesine açıkça yer verilerek bu konuda- ki tartışma ve kuşkular sona er- dirilmiştir. Yasa gücünde karar- namelerle düzenlenemeyecek konular, sıkıyönetim ve olaga- niistii haller bakımından farklı tutulamaz. Olağanüstü hal ve sı- kıyönetimde hak ve özgürlük- lerle ilgili düzenlemelere daha fazla özen gösterilmeli ve bu alanlarda yetki yalnız Meclis ta- rafından kullanılmalıdır. • 1982 Anayasası'nın konuya ilişkin 91. maddesinin 5. fıkra- sında yer alan "sıkıyönetim ve olağanüstü hal kanun hükmün- de kararnameleri" kesin olarak kaldınlmıştır. Bu tür kararna- melerin hukuk devleti anlayışıy- la bağdaşma olanağı yoktur. • Yasa gücündeki kararname- lerin yürürlüğe girmeleri, TBMM komisyonlarında ve ge- nel kurulunda görüşülmeleri, meclisce kabul, değiştirilerek kabul veya reddin sonuçlan ko- nularında önceki anayasalann ilkeleri benimsenmiş; ancak, ya- sa gücündeki karamamelerin TBMM'de makul süre içinde görüşülmesini sağlamak için "Resmi Gazete'de yayımiarın- dan başlayarak doksan gün için- de Türkiye Büyük Millet Mec- lisi'nce görüşülüp karara bağlanacaklan" ilkesi gerekli görülmüştür. Bu süre içinde ka- rara bağlanmayan yasa gücün- de kararnameler kendiliğinden yürürlükten kalkacaktır. • Yasama erkinin, hükümeti denetleme işlevini elverişli bi- çimde işletmesini sağlayacak düzenlemeler getirilmiştir. • Seçimle iş başına gelmeyen hiçbir kurum ve kişiye yasama yetkisi ya da bu yetkiye el uzat- ma anlamına gelebilecek bir guç verilmemiştir. YÜRÜTME • 1982 Anayasası hazırlanır- ken "güçlü yürütme" anlayışın- dan yola çıkılmış; ayrıca yöne- timin cumhurbaşkanı kanadını alabildiğince güçlü kılabilmek için yetkiler geniş tutulmuştur. • Güçlü cumhurbaşkanı ile güçlü yürütme farklı kavramlar- dır. 12 Eylül yönetiminde dev- let başkanına verilmesi öngörü- len geniş yetkilerin -özelükle yargı organlanna yönelik atama ve seçme yetkilerinin- yanlışlığı iyice anlaşılmıştır. • Bugün ise yan başkanlık sistemiyle yürütmeyi tek başına sürüklemeyi amaçlayan bir an- layış egemendir. Başkanlık sis- teminin, yönetimine özenilen ABD'de farklı bir tarihsel geli- şimi vardır. Federatif sistem başta olmak üzere önemli siya- sal ve sosyal güvence ve karşı ağırlıkların varlığı nedeniyle ABD'de geçerli olan bu sistemin ülkemizde olumlu sonuç verece- ği söylenemez. Türkiye'de sal- tanattan cumhuriyete geçerken "ulusal egemenlik" ve "mecli- sin üstünlüğü" kavram ve ku- rumları yeni rejimin güvencele- ri olarak kurulmuş ve cumhuri- yetin demokratik gelenekleri bu güvenceler üzerinde yükseltil- miştir. Geçmişinde köklü de- mokratik gelenekler yerine tek- çi yönetimler taşıyan toplumlar- da, yönetimi bir anlamda ulu- sallıktan kişiselliğe dönüştüren "başkan" sistemlerinin olumlu sonuçlar vermediği bilinmekte- dir. Nitekim Latin Amerika devletlerinde başkanlık sistemi olumsuz sonuçlar vermekte, dikta rejimine dönüşmekte; de- mokrasinin işleyişine sık sık ara verilmesine yol açılmaktadır. • Bu anlayışla, parlamenter sistemde sorumluluk taşımayan cumhurbaşkanına, yüksek öğre- tim alanından yargının hemen her bölümüne kadar geniş yet- kiler tanımak uygun görülme- miştir. Bu alanda parlamenter sistemin gerekleri ve buna uy- gun 1961 Anayasası'nın 97. maddesi esas alınmıştır. • Olağanüstü yönetim hukuk rejimi dışında değildir. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü kuralları bu dönemde de geçer- liliğini korur. Keyfiliğe ve so- rumsuzluğa kapı aralanamaz. Bu nedenle, yetki yasası aran- maksızın olağanüstü dönemler- de yasa gücünde kararname çı- karma veya bu karamamelerin Anayasa Mahkemesi denetimi dışında tutulması gibi hükümle- re anayasada yer verilmemiştir. Kurumun işleyiş biçimi ve yü- rürlük süre.-i buna göre düzen- lenmiştir. • Üniversitelere bilimsel, yö- netsel ve mali özerklik tanınmış; YÖK sistemi kaldınlmıştır. Yüksek Öğretim Kurumları, kendi içlerinden seçtikleri or- ganlar eliyle yönetileceklerdir. Ayrıca öğretim üyeleri siyasal partilerin genel merkez organla- rında görev alabileceklerdir. • Üniversitelerarası eşgüdü- mü sağlamak, toplum gereksi- nimlerine uygun araştırmalar yapılması amacıyla, ülkenin in- san gücü gereksinimini göz önünde tutarak planlama yap- mak ve önerilerde bulunmak, üniversitelere aynlan kadro ve kaynaklann dengeli dağılımı ve verimli kullanımı için araştırma- lar yapmak ve alınabilecek ön- lemler konusunda hükümet ve ilgili makamlara önerilerde bu- lunmak, yeni kurulacak üniver- siteler için görüş bildirmek ama- cıyla, üniversitelerin kendi üst kurullannca belirlenecek aday- lar arasından seçilen Yüksek Öğretim ve Eğitim Kurumu ön- görulmüştür. • Radyo ve televizyon yayın- lan devlet tekelinden çıkanlmış; kamusal ve özel bütün yayınlar için tarafsızlık kuralı getiril- miştir. • Devletçe kurulan ve özerk- liği sağlanan radyo ve televizyon kamu tüzel kişiliği yanında, or- tak kurallara bağlı olmak koşu- luyla, günün teknik gelişmeleri karşısında, tüzel kişilere ve ka- mu kuruluşlanna-da radyo ve televizyon istasyonlan kurabil- me hakkı tamnmıştır. Ancak, gerek kamu kuruluşu olan TRT ve gerekse özel radyo televiz- yonlar için kamu denetimi ya- pacak özerk bir yüksek kurul öngörulmüştür. • Radyo ve televizyonun bir kitle iletişim aracı olarak toplu- mun yaşamındaki büyük öne- mi, çağdaş teknolojinin de etki- siyle giderek büyümüştür. Top- lumsal yaşamı her bakımdan bu denli etkileyen bir başka araç yoktur. Bu etkileme gücü, rad- yo ve televizyon yönetiminin ta- rafsızlığmın da önem ve değerini arttırmıştır. • 1961 Anayasası ile kurmn- laştırılması öngörülen TRT ku- rumunun yapısı 1971 değişikli- ği ile "tarafsız" olarak nitelenen bir hukuksal ve yönetsel statü- ye dönüştürülmüştür. 1982 Anayasası da aynı ilkeyi benim- semiş; ancak, 20 yıllık uygula- ma özerklik olmadıkça tarafsız- lığın sağlanması olanağınm bu- lunmadığını göstermiştir. • Son dönemlerde dünyada- ki gelişmeler, daha önce özgür- lükçü demokrasiler içindeki ül- kelerde de yürürlükte olan dev- let tekeli anlayışı yerine ikili bir sistemin yerleşmesine yol açmış- tır. Bir yandan teknolojinin ola- ğanüstü gelişmesi, öte yandan insan hakları, anlatım ve ileti- şim özgürlükleri ve hukuk ala- nında ortaya çıkan çoğulcu ye- ni bakış açıları böyle bir geliş- meyi zorunlu kılmıştır. • Devlet tekelinin uygulandı- ğı dönemde radyo ve televizyon yönetiminin siyasal iktidarların müdahalesinden bütünüyle kur- tulması, özerkliğe kavuşması sağlanamamıştır. • Ayrıca çoğulcu demokrasi, iletişim alanında da çoğulculu- ğun gerekliliğini ve yararlarını gündeme getirmektedir. Özel radyo ve televizyon yayınlanna olanak verilmesinin temel nede- ni budur. Ancak, bütün bu yayınların temel ilkelerini saptamak, de- netlemek, kamu yararına ve in- san kişiliğinin gelişmesine yöne- lik bir düzen sağlamak bakımın- dan bir otoritenin oluştunılması da kaçımlmazdır. • Radyo ve Televizyon Yük- sek Kurulu adını taşıyan bu ku- rul hem devlet adına yayın ya- pacak özerk radyo ve televizyon kurumunun; hem de çoğulculu- ğun sağladığı olanaklardan ya- rarlanarak radyo ve televizyon yayını yapmak isteyen özel ku- ruluşlar ile kamu kuruluşlanmn yayınlanna izin verecek; bu ya- yınlan izleyip gerekirse izinlerini kaldıracaktır. • Oluşturulan kamu otorite- sinin tarafsızlığmın sağlanabil- mesi için özerkliği esas alınmış- tır. Üyelerin seçiminde ise taraf- sızlığa, deneyim ve yeterliliğe ağırhk veren kunımlararası den- geli bir oluşuma özen gösteril- miştir. • Kamu kurumu niteliğinde- ki meslek kuruluşlanmn organ- larının yargı kararı olmadıkça görevden uzaklaştınlamayacağı hükmü getirilerek ve yürürlük- teki anayasada mülki amire bu konuda yetki veren düzenleme- ler kaldınlarak demokratik ço- ğulculuğun kurumlaştınlmasına çalışılmıştır. • Yürütme içinde yeni bir dü- zenleme olarak Genelkurmay Başkamnın görev ve yetküilerin- den dolayı Milli Savunma Baka- nı'na karşı sorumlu olması be- nimsenmiştir. Genel idare içinde yer alan Diyanet Işleri Başkanbğı'nın ör- gütlenme ve çahşmalarında la- iklik ilkesinin göz önünde tutu- lacağı, siyasal düşünce ve inanç ayınmlan dışında kalınarak ulu- sal dayanışma ve bütünleşmeye katkı yapmaya özen gösterilece- ği vurgulanmıştır. • Yürütme içinde yerel yöne- timlere ilişkin olarak yeni hü- kümler öngörulmüştür. • "11, belde ve köy halkımn ortak yerel gereksinimlerini kar- şılayan ve genel karar organla- rı halk tarafından seçilen kamu tüzel kişileri" olarak tanımla- nan yerel yönetimler sivil top- lumsal gelişmenin en önemli bi- rimleridir. Bu birimlerin yetki, işlev ve etkinliğinin ilçe yapıla- rırîı da kapsayacak biçimde ge- lişmesi ve başansı ülkemizin de- mokratik gelişiminin derinlik ve süreklilik kazanmasının güven- cest sâyılmışur. ,—.-.-- • Yerel yönetimlerin seçilmiş organlannm organlık sıfatını kazanma ya da kaybetmeleri konusunaki denetimin ancak yargı yoluyla yapılacağı öngö- rülmüş; 1982 Anayasası'nın bu kuralı uygulamada işlemez ha- le getiren düzenlemesi kaldınl- mıştır. • Her ay bir ya da birkaç bel- dede yapılacak seçim havasınm sakıncalan göz önünde tutula- rak yerel yönetim ara seçimle- rinin de yüda bir kez, yasada be- lirtilen günde yapılması benim- senmiştir. YARGI • 1961 ve 1982 anayasaların- da yer alan "Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahke- melerce kullamhr" ilkesine bağlı kalınmış; yargının bağımsızlığı ve yargıç güvencesi esas alınmış- tır. Parlamenter demokrasinin doğal ürünü olan parlamento- nun üstünlüğü, hukukla sınır- landıntmış ve yargı ile dengelen- miş bir "demokratik hukuk devleti" ilkesi üzerinde temel- lendirilmiştir. • Yargının bağımsızlığı yar- gıçların güvencesiyle sağlanır. Bu nedenle yargıçların atama, yükselme ve yer değiştirme iş- lemlerini üstlenecek Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, yürütmenin her türlü etkisinden uzak tutulmasını, yargınm siya- sal otoriteden bağımsızlaştınl- masım sağlayıcı bir düzenleme getirilmiştir. • Çağdaş toplumlarda hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez bir öğesi olarak kabul edilen Ana- yasa Mahkemesi, yargı içinde ayrı bir bölümde değil, yüksek mahkemelerin başında düzen- lenmiştir. Bu yüksek mahkeme- ye yapılacak seçimlerin ağırlığı ve önemi karşısında, mahkeme- nin oluşumunda tek kaynakla sonuçlanan üye seçimi yerine dengeli bir oluşuma özen göste- rilmiştir. Üye seçiminde Yargı- tay, Danıştay, Askeri Yargıtay'- ın öncelikli payı yanında Cum- hurbaşkamna üniversitelerarası kurul ve Türkiye Barolar Birli- ği'nce belirlenecek iki kat aday arasından dört üye seçme hak- kı tanınmış; Sayıştay'a ve Ana- yasa Mahkemesi'ne de birer üyelik verilerek on beş üyelikle kurul tamamlanmıştır. • Adli, idari yargı ile askeri yargı esasına dayalı Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yargıtay, Yüksek Mahkemeler olarak ön- görülmüş; 1961 Anayasası'na 1971 değişikliği ile eklenen As- keri Yüksek İdare Mahkemesi'- ne yer verilmemiştir. • Yargının bağımsızlığı yanın- da hızlı işlemesi ve toplumdaki adalet beklentilerini karşılama- sı da esastır. Bu açıdan, bu bek- lentileri karşılayacak kural ve kummlaşmalara özen gösteril- miş; özelükle Anayasa Mahke- mesi kararlannın sonuç kısmı- nın (kısa kararın) yayımlanma- sıyla yürürlüğe gireceği hükmü getirilerek aynca anayasada sa- yılan durumlarda uygulamanın durdurulmasına, uygulamaya başlanmışsa geçersiz sayılması- na karar verme yetkisi tanına- rak bu amaca ulaşılmaya çalışıl- mıştır. • Savunma mesleğinin de sav- cılık ve yargıçlık tneslekleri ile birlikte yargı bölümü içinde yer almasının zamanının geldiği dü- şüncesiyle. savunmaya bu bö- lümde özel bir yer verilmiştir. Yargı erkinin "sav-savunma- yargı" üçlemesi ile gerçekleşece- ği tartışmasızdır. Adaletin bu üç öğesi birbirinden ayrı düşünüle- mez. • Savunma, yargının bir ta- mamlayıası olduğu gibi, onuru- nun da koruyucusudur. Savun- ma eksik olursa, adalet de inan- dırıcı olmaz. • O nedenle çağdaş anayasa anlayışına uygun bir kurumlaş- ma modeli önerilmiştir. • Aynı biçimde çağdaş hukuk devleti anlayışmın bir UrünU olarak "adalet kolluğu" kurul- ması ve adli makamlara bağlı olarak çalışması öngörulmüş- tür. Adb' hizmetin düzenli ve iyi çalışması, aynı zamanda bu gö- rev i üstlenen özel ve güvenceli bir kolluk gücünün bulunması- nı da gerekli kılmaktadır. Adli hatalann önlenmesi ve ülkemiz- de hiç azalmayan işkence yakın- malannın önüne geçilmesi dü- şüncesi de adliyeye bağlı kolluk oluşturma savını güçlendir- mektedir. KALDIRILAN KURUMLAR a) Devlet Denetleme Kurulu: Kamu ve bunun dışında kalan bir kısım kurum ve kuruluşlan denetleme, bunun için örgütlen- me, gereken her türlü işlemi yapma yürütmenin görevidir. Cumhurbaşkanının atadığı Dev- let Denetleme Kurulu üyeleri eli ile yaptınlacak bir denetlemenin parlamenter şistemle bağdaşma- dığı açıktır. Üstelik bu kurulun var olduğu dönemde ülkeye her- hangi bir yarar sağlamadığı da bilinmektedir. Bu nedenlerle Devlet Denetleme Kurulu'na ilişkin bir anayasa hükmü dü- zenlenmesine gerek görülme- miştir. b) Atatürk Kültür, Dil ve Ta- rih Yüksek Kurumu: Hukuksal ve sosyal açıdan dokunulmazbğı kuşku götürmeyen "Atatürk'ün vasiyeti"ne uygun bir yasal dü- zenleme yapılabilmesini sağla- mak için bu 12 Eylül Kurumu'- nun ortadan kaldırılması zo- runludur. c) Devlet Güvenlik Mahke- meleri: 1982 Anayasası'nın 143. maddesinde yazılı Devlet Gü- venlik Mahkemelerinin olağan yargı düzeni içinde uyumsuzlu- ğu ve olağanüstü mahkeme gö- rünümü göz önünde tutularak hukuk devleti açısından bu sa- kıncalı yargı kurumunun kaldı- rılması öngörülmüştür. d) Askeri Yüksek İdare Mab- kemesi: tdari yargıyı güçlü ve kapsamlı biçimde gerçekleştir- mekte olan Danıştay gibi bir ku- ruluş karşısında Askeri Yüksek İdare Mahkemesi yersiz ve ge- reksiz görülerek kaldırılması önerilmiştir. Bütün bu kurumlann yanı sı- ra, çeşitli haksızlıklara yol açan ve birçok bakımdan hukuk dev- letini işlemez kılan, giderek bir dönemin uygulamalarını özel biçimde yargı önünden kaçır- maya çalışan 1982 Anayasası'- nın geçici hükümleri de kaldınl- mıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle