Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
. 22NİSAN1991 HABERLER CUMHURİYET/5
Kul'un raporu
• ANKARA (ANKA) —
SHP'nin gölge köyişleri ve
kooperatifler bakanlığının
kuruluş ve çalışma
programı belirlendi. Buna
göre SHP, iktidara
geldikten sonraki 10 yıl
içinde köy ve köylü
sorunlarını çözebilmeyi
amaçhyor. SHP gölge
köyişleri ve kooperatifler
bakanı Erzincan
Milletvekili Mustafa Kul,
bakanlığıyla ilgili çalışma
programını hazırlayarak
Genel Başkan Erdal Inönü
ve diğer gölge bakanlara
dağıttı. SHP'nin iktidannda
uygulanması planlanan
programa göre köyde
oturan insanların kentte
oturan insanların
rahatlığına kavuşturulması
amaçlanıyor. CHP'nin
köyişleri bakanlığı
teşkilatlanma yapısından
örnekler alan programda,
köy, köylü sorunları ve
çözümleri sıralanıyor.
Bağ-Kıır'un
prim alacagı
• DENİZLt (AA) — Bağ-
Kur Genel Müdürü Hilmi
Sabuncu, kurumun 1
milyon 55 bin Bağ-Kur
sigortalısından 3.5 trilyon
lira prim alacagı
bulunduğunu bildirdi.
Denizli'de esnaf dernekleri
başkanlarının katıldığı
toplantıda konuşan
Sabuncu, kurumun mali
sıkıntı içinde olduğunu
belirtti. Emekli maaşlarının
duşük olmasının, hızlı
emeklilik ve prim açığından
kaynaklandığını ifade eden
Sabuncu, "40 yıllık Emekli
Sandığı'nın 800 bin emekli,
dul ve yetime maaş verdiği
göz önüne alınırsa Bağ-
Kur'dan 600 bin kişinin
maaş alması. sorunu
göstermeye yetiyor. Bağ-
Kurluları emeklilik
dönemleri yaklaştığında
başka sosyai güvenlik
. kuruiuşlarının kapısını
çalmaktan kurtarmaya
çalışıyoruz" dedi.
Meclis
grafiM
• ANKARA (UBA) —
1
Turkiye Büyük Millet
" Meclisi'nde 70 Kürt
kökenli, 2 Zaza, 11 Arap, 8
Gürcü, 6 Çerkez, 17 Laz
kökenli milletvekili
" bulunduğu ve Türkiye
mozayiğinin Meclis'e de
• yansıdığı belirlendi. Tempo
1
dergisinin son sayısında
' yayımlanan bir araştırmaya
• göre milletvekili kökeni
• itibanyla oldukça zengin
bir tablo ortaya çıktı.
Eğitim raporu
• ANKARA (UBA) —
Türkiye Işveren Sendikaları
Konfederasyonu'nun (TİSK)
eğitim raporu Refah Partisi
Genel Başkan Yardımcısı
Şevket Kazan ile MÇP
Gene) Başkan Yardımcısı
Şevket Bülent Yahnici
tarafından eleştirildi.
Kazan, "Raporun önyargı
: ile hazırlandığını öne
sürerken Yahnici, "Çifte
standarttan vazgeçilmeli,
halk istiyorsa ne
yapılabilir" dedi.
Dancıoğlu,
emekli oluyor
- • ANKARA (AA) —
Anayasa Mahkemesi
Başkanı Necdet Dancıoğlu,
5 mayısta yaş haddinden
emekli oluyor. 4 Mayıs
1926 yılında Antalya'da
doğan Necdet Dancıoğlu,
Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi'ni askeri öğrenci
olarak bitirdi. 27 Mayıs
1960 öncesi istanbul
Sıkıyönetim Komutanlığı
Askeri Mahkemesi de dahil
olmak üzere ordunun çeşitli
birliklerinde hâkimlik yaptı.
27 Mayıs sonrası Yüksek
Soruşturma Kurulu üyeliği,
Yüksek Adalet Divanı
Başsavcı Yardımcılığı
gorevlerinde bulunan
Dancıoğlu, 1963 yılında
askeri Yargıtay üyeliğine
seçildi. 1977 yılında
Anayasa Mahkemesi asil
üyeliğine seçilen Darıcıoğlu,
bu görevi nedeniyle askeri
kadrodan ilişiğini kesti.
Necdet Dancıoğlu, Mahmut
Cumruk'un geçen yıl yaş
haddinden emekli olmasıyla
Anayasa Mahkemesi
Başkanhğı'na seçilmişti.
Dancıoğlu'nun emekli
olmasından sonra Anayasa
Mahkemesi'nin Askeri
Yargıtay kontenjanı asil
üyeliği boşalacak.
Harbiye Onduevi'nde çalışan Semru Özal'dan ilçe başkanlanna:
Bana da kontenjan ayırınCumhurbaşkanı Turgut Özal ve eşi Semra Özal,
dün IstanbuPa gelerek Harbiye Orduevi'ne
yerleştiler. ANAP İstanbul îl Başkanı adayı
Semra Özal, 4 ilçe başkanından oluşan
"uzlaşma komitesi"ni çağırarak delege listesi
üzerindeçalıştı.
GÜNDÜZ İMŞtR
Cumhurbaş-
kanı Turgul
Özal'ın eşi
Semra Özal,
dün bayram ta-
tilini tamamla-
yarak geldiği
Istanbul'da, Antalya'da oluştu-
rulan 4 ilçe başkanından kuru-
lu "uzlaştırma komitesiyle" bir
toplantı yaptı. Harbiye Ordue-
vi'nde yapüan ve yaklaşık 45 da-
kika suren toplantıda ağırhklı
olarak "ortak lisiede ilçelere dii-
sen konlenjan sayısının" goru-
şüldüğü öğrenildi. Semra Özal
toplantıda komite üyelerinden,
ilçelerin delege sayısına göre bir
liste oluşturmalannı isteyerek
"Kimsenin kmlmamasına özen
gösterin" talimatı verdi. Huku-
ki temellerin Talat Yılmaz'la gö-
rüşüldükten sonra saptanması-
nın kararlaştırıldığj toplantıda,
Semra Özal'ın komite üyelerin-
den "kendisine kontenjan aynl-
masım" istediği belirtildi. Sem-
ra özal ve Başbakan Akbulut
dün akşam ANAP Beykoz İlçe
Başkanı Osman Ceylan'ın oğlu-
nun düğününe de katıldılar. Di-
ğer aday Talat Yılmaz ise son ge-
lişmeleri değerlendirmek üzere
bugün henüz yeri açıklanmayan
bir restoranda, kendisini destek-
leyen ilçe başkanlanyla bir ara-
ya gelecek. •
Bayram tatillerini Antalya'da
geçiren ve bu arada hem oğul-
ları Efe"nin düğun hazırlıklan
hem de ANAP İstanbul il kong-
resinin ön hazırbklanm görüşen
Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile
eşi Semra Özal dün İstanbul'a
gelerek Harbiye Orduevi'ne yer-
leştiler. Eşi Cumhurbaşkanı
Turgut Özal'ın devreye gümesiy-
le hayli rahatladığı belirtilen
Semra Özal, daha sonra saat
15.30'da Bakırköy İlçe Başkanı
Ramazan Kadir Coşkun, Kadı-
köy İlçe Başkanı Mustafa Çebi,
Beykoz İlçe Başkanı Osman
Ceylan ve Şişle İlçe Başkanı
Alaattin Elmas'tan oluşan "il
kongresi uzlaşma komitesi" uye-
leriyle bir toplantı yaptı. Edini-
len bilgiye göre toplantı şöyle ge-
lişti:
Komite üyelerine çaüşmalann
nasıl gittiğini soran Semra Özal,
daha sonra oluşturulması plan-
lanan ortak listede ilçelerin kon-
tenjan sayılanm görüştu. Sem-
ra Özal'a kongreyle ilgili olarak
bazı hâkimlerden alınan görüş-
leri de açıklayan komite uyeleri
burada "Talat Yılmaz'ın mutla-
ka ikna edilmesi yolunda" gö-
rüş belirttilev. Bunun için de bu-
gün Talat Yılmaz'ı destekleyen
ilçe başkanlanyla yapacağı top-
lantıda alınacak kararlann bek-
lenilmesi kararlaştınldı. Ayrıca
bir uzlaşma sağlanamaması ola-
sılığı karşısında ise Talat Yıl-
maz'la komite üyelerinin bir
araya gelmesi planlandı.
Komite üyelerine "Herhalde
bana 3-5 kişiden oluşan bir kon-
tenjan ayırırsınız" diye soran
Semra Özal'a, "Bu sizin en ta-
bii hakkııuz" yanıtı verildi. Özal
daha sonra komite üyelerinden
hâkimlerden alınan kongrenin
hukuksal yonüyle ilgili gorüşle-
rin detaylandırılmasını istedi.
Bunun üzerine söz alan bir ilçe
başkanı Özal'a "Listenin oluş-
turulması için her iki tarafın da
yonetim kurulu listesinden yan-
dan bir fazlasının istifa etmesi
gerektiğini" söyledi. Aynı ilçe
başkanı Semra Özal'ın "Yani
kaç kişi?" sorusunu, "25'in ya-
nsından bir fazlası 13" diye ce-
vaplayarak şunları söyledi:
"Özellikle bu sayıda kişinin
nasıl istifa ettirilecegi üzerinde
diişünmemiz lazım. Anladığımı-
za göre yönetim kunılundan bu
sayıda kişinio istifası yetiyor.
Çiinkii yonetim kurulu istifa et-
miş bir biiyiik kongre delegas-
yonu geçerliliğini yitiriyor."
Bu arada toplantıda daha ön-
ce Semra Özal'ın listesinde yer
alan Beykoz İlçe Başkanı Os-
man Ceylan, yerinin korunma-
sını istedi. Listeye Bakırköy İl-
çe Başkanı Kadir Coşkun'un da
dahil edilmesi teklif edildi.
Semra özaJ daha sonra Bey-
koz Hasır Restaurant'da Beykoz
İlçe Başkanı Osman Ce>lan'ın
oğlu llhan Ceylan'ın düğününe
katıldı. Semra Özal burada Ke-
mer'den sonra kendisini destek-
leyen ilçe başkanlanyla tekrar
bir araya gelmiş oldu. Osman
Ceylan'ın 21 yaşındaki oğlu İl-
han Ceylan ile aynı apartman-
da oturan mobilyacı Şükrü Zo-
ra'nın kızı Nazan Zbra'nın du-
ğunüne Kültür Bakanı Namık
Kemal Zeybek ve 23 ilçe başka-
nı da katıldı. Duğünun sanatçı-
ları ise Seren Serengil, Burçin
Orhon, Atilla Ercan ile Yalçın
Menteş'ti.
Semra Özal'ın bugün Anka-
ra'ya dönüp salı günü 23 Nisan
şenliklerine katıldıktan sonra ye-
niden İstanbul'a geleceği belir-
tildi. Genç demokratlann ada-
yı Talat Yılmaz ise bugün ken-
disini destekleyen ilçe başkanla-
nyla bir araya geleceğini doğru-
layarak şunları söyledi:
"Toplantı, biriik ve beraber-
liğimizin bir göstergesi olacak.
Komiteden henüz bana bir gö-
rüşme için teklif gelmedi. Gelir-
se de her görüşü dinlerim, an-
cak gerçek şu ki ne ben, ne bir
başkası delegenin oyu.na ipotek
koyamaz. Genç demokratlann
ana prensiplerinden birisi de in-
sana sevgiyle yaklaşraak. Onla-
nn hiir iradesiyle verecekleri oyu
saygıyla kabul elmek. Yoksa on-
ları basamak olarak kullanmak
benim karakterimle bağdaşacak
bir şey değil. Diyelim ki yapılan
baskılara dayanamayıp 24 ilçe
başkanını da ikna ettiler. Peki o
SEMRA ÖZAL VE YILDIRIM AKBULUT DÜĞÜNDE — ANAP İstanbul Kongresi çalışmalarını sürdüren Semra Özal, dün zaman bütün delegelerin oyunu
Beykoz İlçe Başkanı Osman Ceylan'ın düğününe katıldı. Düğünde Başbakan Yıldırım Akbulut da bulundu. Akbulut ve Özal, da kendi lehlerine çevirebilme-
«yıy masada oturdular; gelinle ve damatla fotoğraf çektirdiler. (Fotograf: Erdoğan Köseoglu) >• başarabilecekler mi?"
İSLAMCI SİYASİ HABEKETLER VE TEB6B /AÇIKOTURUM
Terörü hep bîrlikte kmayahm
GUNLEREV KOPUGU
AHMET TAN
GENCAY ŞAYLAıN
— Siz sözttnü ettigimiz uzlaşmayı böy-
le bir 'bir aradalık' içinde mi yorumlu-
yorsnnuz?
KORU — Evet, Türkiye'nin sıkıntıla-
n, 150 yıllık Batılılaşmanın getirip yığ-
dığı sıkıntılardır. Ben böyle bir dünya-
da Türkiye'nin NATO ya da AT üyesi ol-
masını anlayışla karşılıyonım. Ama NA-
TO, gereği kaİmadığı için çözülürken AT
kapılan bize kapanırken ne yapacağız?
150-200 yıllık Batılılaşma hareketi geti-
rip bizi bir durakta bıraktı ve buradan
bir arabaya bineceksin dedi. Ama artık
o arabanın gelmeyeceği anlaşılıyor. Şim-
di hepimiz o durakta bekliyonız, o du-
rağın ilerisi yok artık. Buradan hep be-
raber, elbirliği ile ve birbirimizden kuş-
ku duymadan kurtulabüiriz. lleriye doğ-
ru adımlar atabiliriz. Bunu görmemiz la-
zım. Ikinci olarak Türkiye'de ciddi bir
düzen bozukluğu var, adaletsiz bir gelir
dağılımı var. Bunlara karşı çıkacak yer-
de biz birbirimize karşı çıkarsak esas me-
seleyi gözden kaçırmış oluruz. Islam, in-
sanlanmızın büyük bir bölümü için iyi
davranmayı, dürüst olmayı, hoşgörüyü
öne çıkanyor. înanmış kişi dürüst olma-
yan işler yaptığı zaman en azından vic-
dani bir rahatsızlık duyuyor. Ben, Isla-
mın güzel olmayan, çirkinlikle herhal
edilebilecek bir inanç manzumesi olma-
dığına inanıyorum. Bu tür toplantı ve
söyleşileri de çok önemsiyorum. Çünkü
bu tür söyleşiler sayesinde Islamı bilme-
yen, ama bugün kendini Müslüman sa-
yan birçok insandan gtizelliğe, iyiliğe çok
daha layık insanın tslama ilgi duyacağı-
m ve araştırmaya başlayacağım düşünü-
yorum. Birbirimizi kuru kuruya suçla-
mak, başkalarının hesaplanna alet ol-
mak yerine önce karşılıklı olarak birbi-
rimizi anlamayı ve öğrenmeyi öneriyo-
rıım
ERGİL — Arkadaşlarımın görüşleri-
ne katılıyorum, ama önemli bir nokta-
nın gözden kaçmaması gerek diye düşü-
nüyorum. Şiddetin bir de toplumsal bo-
yutu vardır. Yani bizim kültürümüzde
şiddet övülen, kullanımı tavsiye edilen
bir öğedir. Bu fanatizm ile birleşince or-
taya ciddi bir sorun çıkıyor. Bizim kül-
türümüz fanatizme de yatkın, baskıcı ve
otoriter. Doğruları sadece ben bilirim
derseniz ve görüşlerinizin yanlışlığmı
gösterecek tartışmadan korkarsaruz ka-
çınılmaz olarak şiddet kullanmaya yöne-
lirsiniz. Şimdi bakıyoruz, toplumun mar-
jinal kesimlerinden geİen öfkeli genç
adamlar var ve Islam onlar için doğru-
ları, aynı zamanda kurtuluş yolunu sim-
geliyor. Bu açıdan yaklaşınca İslami ke-
sim içinde şiddete başvurulmuyor demek
mümkün değil. Bu ille siyasi bir şiddet
değil, bakın oruç tutmadı diye öldürü-
len gençler, dini gereklerini yerine getir-
mediği için öldürülen babalar var. Şim-
di herkes devleti eline geçirmek istiyor.
Devletin laik olması zorunluluk, devle-
tin laik olması aynı zamanda her türlü
inancın güvencesi. Aksi takdirde bir
inanç, diğerlerinin üzerinde baskı kura-
cak demiktir. Bu bakımdan kritik nok-
ta devletin laikleşmesi. Bu nokta üzerin-
de kesin olarak aniaşmak gerekiyor. Is-
lam bir inanç sistemi olarak kalmalı,
devlet laik olmalı. Eğer lslam siyasal bir
sistem haline gelirse, insan yaşamınm do-
ğumdan ölüme kadar her alanını tslama
göre düzenlemek söz konusu olursa or-
tada sadece totaliter bir ideoloji var de-
mektir. Bence sözü edilen uzlaşma için
•lslam, böyle bir amacı olmadığını açık-
lamalıdır.
ÇAKIR — Ben bu noktada bir şeyin
altıru kısaca çizmek istiyorum. Ülkemiz-
de sanıldığının aksine laiklik en güçlü
dönemlerinden birini yaşıyor. Çünkü
]toplum, laiklik kavramının ne olup ol-
madığım ciddi olarak ilk kez tartışıyor
ve sanıldığının aksine İslami kesim ola-
rak genelleştirdiğimiz dindar kalabalık-
lar içinde de laiklik savunuluyor. Ama
bir farkla; bu insanlar yabancı kökenli
olduğu için laiklik kavramını telaffuz et-
du ve Fahreddin Paşa, peygamberin me-
zannın bulunduğu Medine'yi Ingilizler-
le Şerifin adamlarına karşı savunuyor-
du. Fahreddin Paşa'yı, Şerif Hüseyin In-
gilizlere teslim etti. Birinci Dünya Sava-
şı'nda, Kurtuluş Savaşı'nda dince kutsal
sayılan kavramların hangi amaçlar için
kullanılabildiğini hiç unutmayalım. Ben
insanların kendi dilleri ile ibadet etme-
sinden yanayım ve elden gelse de ezan
Türkçe okunsa diyorum. Tabii aksi gö-
rüşte olunulabilir, netice olarak her in-
san istediği dilde inancını yerine getire-
bilmeli. Ezan da Kuran da Türkçe olma-
lı, ama tabii devlet zoru ile değil. Şimdi
her olayın kendi özgün koşullan içinde
değerlendirilmesi gerekir. Ben Atatürk'ü
ve silah arkadaşlannı fevkâlâde haklı bu-
luyorum. Ama o dönemde, o dönemin
koşullan içinde ortaya çıkmış uygulama-
ları ya da yöntemleri, bugün içinde bu-
lunduğumuz koşullara bağlı olarak de-
ğerlendirmek hem anlamlı hem de hak-
lı değildir. Robespiyer ya da Danton'u bi-
K o Türkiye'nin sıkmtıları, 150 yılhk
Batılılaşmanın getirip yığdığı sıkıntılardır... Birbirimizi
kuru kuruya suçlamak, başkalarının hesaplanna alet
olmak yerine önce karşılıklı olarak birbirimizi anlamayı
ve öğrenmeyi öneriyorum.
E l * g İ l Eğer İslam siyasal bir sistem haline gelirse,
insan yaşamınm doğumdan ölüme kadar her alanını
Islama göre düzenlemek söz konusu olursa ortada
sadece totaliter bir ideoloji var demektir. Sözü edilen
uzlaşma için İslam, böyle bir amacı olmadığını
açıklamalıdır.
M l U n C U Tüm halkın önünde ben laik, siz Islamcı
olarak terörü kınarsak yurttaş bundan büyük cesaret
alır, terörist de en azından ürker. Bir insan namaz
kdıyor, oruç tutuyor, yani inanıyor diye ne eleştirüir ne
de kınanır. Bu, laikliğin temel gereğidir.
mek istemiyorlar. Halbuki çoğuna yakm
kısmının tanımladığı toplum projesi la-
iklikten başka bir şey değil.
— Efendim, sanıyorum artık söyleşi-
mizin sonuna geldik. Ben son olarak Sa-
yın Mumcu'dan tartışmalann bir deger-
İendirmesini yapmasım rica edecegim.
MUMCU — Tarih üzerinde dikkatli
bir biçimde durmak ve bugün ile zorla-
mah bağlantılar kurmamak gerek. Cum-
huriyetin laiklik anlayış ve uygulaması,
durup dururken ortaya çıkmadı. Hilafet
orduları vardı, Bolu Mutasarrıfı vardı,
Dürrüzade'nin fetvası vardı. Bugünkü
"Vatana Ihanet" Kanunu'nun neden çı-
karıldığını biliyoruz. Şeriat isteğiyle
ayaklanan Şeyh Said isyanı üzerine çıka-
nlmıştı. Kurtuluş Savaşı'nı yapan kad-
ro çok acı deneyler yaşamıştı. Ingilizlerle
işbirliği yapan Arap isyanını görmüşler-
di. Peygamberin torunu, Mekke Şerifi
Hüseyin, ki bugünku Ürdün Kralı'nın
dedesidir, İngilizlerle beraber savaşıyor-
rer demokrat ya da liberal olarak yorum-
layamazsanız, ama onlar olmasa, onla-
nn yaptıklan gerçekleşmeseydi bugün
Fransa'da demokrasi olmazdı, 5. Cum-
huriyet olmazdı, çağdaş ve ileri Fransız
toplumu olmazdı. Mustafa Kemal olma-
saydı şimdi Türkçe-Arapça ezan tartış-
ması yapan arkadaşlar Yunan ordusu-
nun yönetimindeki kentlerde cuma na-
mazı kılmak zorunda kalacaklardı. Ta-
rihi hem de büyük devrimlerin ve atılım-
lann başanldığı bir tarihi dönemi bugun
oturup demokratikti, anti-demokratikti
diye tartışmanın tutarlı olduğunu sanmı-
yorum. Türkiye'nin varlık, yokluk mü-
cadelesi belli İcoşullar ve belli kurumsal
yapı içinde gerçekleştirilip başanya ulaş-
tınldı. Şimdi çok açık, artık o yöntem-
ler kullanılamaz. Atatürk devrimlerinin
doğal uzantısı çoğulcu, çağdaş demok-
rpsidir ve şimdi biz artık demokrasi ko-
şullan içinde sorunlara çare bulmak zo-
rundayız. Yani Ataturkçulüğü, zaten do-
ğal uzantısı olan çoğulcu demokrasi için-
de benimsiyoruz ve yasakçüığın Atatürk-
çülüğe de çok zarar verdiğini söylüyoruz.
Demokrasinin temel koşulu insanların
birbirlerini dinlemesi ve anlamaya çalış-
masıdır. Demokrasilerde zararlı ya da ya-
sak duşünce yoktur, şu ya da bu ölçüde
doğru ya da yanlış düşünce vardır. Bir
düşüncenin ne ölçüde doğru ya da yan-
hş olduğu tartışılarak bulunur. Benim si-
zi, sizin de beni sonuna kadar ikna et-
mesi diye bir şey olamaz. Bizim düşün-
celerimiz arasında bir farklılık olacak-
tır. Önemli olan nokta; sizin ve benim
gibi insanlann bir masa etrafında top-
lanarak konuşmalandır. Barış içinde bir
arada yaşamalandır. Biz bunu yapma-
ya çalışıyoruz. Peki neden bu tartışma-
ları TV'de çok geniş bir izleyici kitlesi
önünde yapamıyoruz. Çünkü tahakküm
var. Halbuki bu ve benzeri toplantılar
TV'de yapılsa, olaylar aym uygar çizgi-
de kahvelerde de tartışılmaya başlanır.
— Sorunun, dindarlann yükselmesi
degil, dinin yiikselmede araç olarak kul-
lanılması olduğunu mu dfle getiriyorsu-
nuz?
MLTMCU — Bakın, kapıcılann çocu-
ğu gene genel mudür olmuyor. Eğer siz
fcuma namazına, gösteri namazlanna gi-
derseniz hiyerarşide yükselebüiyorsunuz.
Bakın, ANAP iki türlü yüksek bürotrat
yarattı. Biri Rolex saatli, after-shave ko-
kulu, kalite püro içen, Batı ülkelerinde
çalışmış tipler. Diğeri de gösteri namaz-
lan kılarak amirlerinin gözüne girenler.
Işte din ve kutsallık böylesine açık bir si-
yaset ve ticaret metaı haline geliyor. Biz,
buna karşıyız. Tabii uluslararası ilişkiler-
de de tam bağımsızlıktan yanayız. Şim-
di Suudi Arabistan'a Amerikan ordusu
davetle geldi, ama Afganistan'a da Sov-
yet ordusu davetle gelmişti. Herhalde 82.
Amerikan Hava Indirme Tümeni kutsal
Arabistan topraklanna iner diye bir Pey-
gamber hadisi yoktur. Ama din ya da
kutsallık siyasi amaçlar için alabildiği-
ne kullamlır. Türkiye'de sömürüye kar-
şıyız; faiz, sömürii araadır deniyor. Doğ-
ru, 12 Eylül'den sonra emekçilerin reel
gelirlerinde yüzde 70'e yakm düşme ol-
muş. Ama bakjyorsunuz lslam adına Su-
udi bankalan geliyor ve faizsiz diye pro-
pagandasını yapıyor. Müslümanlann,
paraJarmı bu bankaya yatırmaiarı iste-
niyor. Bu, TV reklamlarında açıkça söy-
leniyor. Halbuki bu bankalar kâr ortak-
lığı adı altında faiz ödüyorlar, yani riba
yapıyorlar. Riba, esas olarak paranın pa-
ra getirmesi demek değil midir? ANAP
iktidan bu tür Islamcılara her olanağı
sağlıyor, ama örneğin TV'yi bizlerle siz-
lerin tartışmasına açmıyor. Halbuki tüm
halkın önünde ben laik, siz tslamcı ola-
rak terörü kınarsak yurttaş bundan bü-
yük cesaret alır, terörist de en azından
ürker. Bir insan namaz kılıyor, oruç tu-
tuyor, yani inanıyor diye ne eleştirüir ne
de kınanır. Bu, laikliğin temel gereğidir.
Bunları bizim karşılıklı olarak toplum ya
da kamuoyu önünde tartışmamız gerek-
mektedir.
—BİTTİ—
Karada Olüm Var...
ANKARA — Anayasa de-
ğişırse bayram tatillerindeki
trafik kurbanlannın sayısı
azalacak mı?
Ya da Türkiye'ye demokra-
si gelirse yollarda parçalana-
rak ölenlerin yıllık toplamı
düşecek mi? Çok zor.
Yolları yapanlar ile yolları
kullananlar değişmedikçe
trafik kazalan "doğum sonra-
sı uygulanan dünyanın en
ahmak nüfus ptanlaması" ol-
maya devam edecektir.
10 günlük bir talilin Türki-
ye'ye faturası 120'den fazla
yurttaşın mezara gönderil-
mesidir. Bu rakam, 40 gün
savaşan Amerikan ordusu-
nun verdiği kayıpların nere-
deyse bir katıdır.
Trafikten ölümler Türkiye
için ulusal bir felaket halinı
almıştır. Ama yakınları kara-
yollarında ölen devlet büyük-
leri bıle bunun farkında de-
ğildir.
Örneğin dünyada, trafik
kazalarında en çok parla-
menteri ölen ülke Türkiye'dir.
TBMM'de sıra arkadaşlannı
kaybeden birçok milletvekili-
nin bile bu rekordan haberi
yoktur.
Her şeyi yasa ile çözmeye
kalkmak Türkiye'nin vazge-
çilmez bir özelliği olduğuna
göre, trafik kazalan konusun-
da TBMM'nin bir girişimi ola-
maz mı?
Gerçek demokrasiyi, 7 yıl
içinde 12 kere seçim yasası
değiştirerek getirmeye çalı-
şan Meclis, trafikle ilgili yeni
bir yasa düzenleyemez mi?
Çünkü halkın trafik kültü-
rünün gelişmesini, karayolla-
rının uygar ülkeler standardı-
na ulaşmasını
beklemenin
faturası çok
ağır.
Keçiboynu-
zu ekimındeki
yolsuzluklar-
dan, Silvan
Mezarlıklar
Müdürlüğü'n-
deki haksız-
lıklara dek her ay yüzlerce
soru önergesi veren sayın
milletvekilleri, trafik kazalan-
nın kaçta kaçının yanlış, ek-
sik veya kötü yol işaretlerin-
den kaynaklandığını neden-
se bir türlü merak etmiyorlar.
Üstelik bunun için E-5'e
çıkmaya. ilçeleri, illeri bağla-
yan yollarda araştırma yap-
maya falan gerek yok.
TBMM lojmanları ile Meclis
arasındaki yola baksalar her
şeyi görürler.
Bu yol, milyarlar harcana-
rak yıllardan beri bir türlü bi-
tirilemeyen Çankaya-Or-An
şehri yoludur. Kabinenin ya-
rısı ve Meclis'in neredeyse
tamamı bu yolu kullanmak-
tadır. Büyük olasılıkla bu yo-
lun yapımı. denetimini ve fi-
nansmanını sağlayanlar bile
bu yoldan geçmektedirler.
Ama, bunlann hiçbirisi, bu
yoldaki baştansavmacılığı,
laubaliliği, hesapsızlığı önle-
yememekte...
Bu yol böyle olduktan son-
ra, traktörle insan taşınan il-
çe ve kasaba yollarının ma-
yın tarlası kılıklı Anadolu as-
faltlarının giderek Çebeci As-
ri Mezarlığı'na dönüşmesi
kaçınılmaz.
Bakanıyla, milletvekiliyle
devletin kullandığı bu en
"özenli" en "önemli" yofun
bile ne ölçüde güvenli oldu-
ğunu görmek için bu yol üze-
rindeki Yıldız Karakolu'nun
arka bahçesine bakmak
yeter.
Karakol bahçesi, bu yolda
devrilen, çarpışan, parçala-
nan araçların hurdalığı hali-
ne gelmiş durumda.
Milletvekilleri karakol bah-
Yol kenarlanna
bırakılan bordür
taşları, dökülen
kumlar, çakıllar
haftalardır
kullanılmayı
bekliyor.
çesinin niye oto hurdalığı ha-
line döndüğünü niye merak
etmezler?
Bu yol Türkiye'de tüm yol-
ların eksikliklerini, yanlışlan-
nı günahlarını yansıtıyor.
Yeterli uyarı işareti konul-
madan aylardan beri yapım
çalışmaları sürüyor.
Yol kenarlanna bırakılan
bordür taşları, dökülen kum-
lar, çakıllar haftalardır kulla-
nılmayı bekliyor.
Aylar sonra dikilen elektrik
direklerine tasarruf önlemi
uygulanıyor. Geceleri karan-
lıkta yolun yabancısı olan
araçlar, bu kum veya taş yı-
ğınlarına dalıveriyortar.
Yol yapımı günün birinde
bitecek elbette. Ama yapım
bitse bile yolun Türkiye'deki
birçok yol gibi giderilemeye-
cek günahlan var.
Örneğin benzin istasyon-
larına giriş ve çıkışlar doğru-
dan anayola yapılıyor. Girer-
ken yavaşlamak, çıkarken
hızlanmak için en küçük bir
yol payı aynlmamış. Yokuş
aşagı giden bir araç, benzin-
liğe sapmak için yavaşlayan
öndeki araca çarpmamak
için ya ani şerit değiştirecek
ya da fren yapacak. Gözü-
ken iki durumda da kaza ka-
çınılmaz.
Bu yolda ölen ilkokul ço-
cuklannın sayısı yeterli düze-
ye ulaşmış olmalı ki bir süre
önce bir üstgecrt köprüsü ya-
pıldı. Bir başka bölüme de
trafik lambaları takıldı.
Yol çizgileri çizmek, yaya
geçiş bölgelerini işaretlemek
için ise, herhalde ölüm kota-
larının dolması bekleniyor.
Trafik ulusal bir felakete
dönüştü. Bu
felaket için
uluslararası
yardım sağla-
mak söz ko-
nusu değil.
Bu konuda
ç ö z ü m l e r i
Türkiye kendi-
si bulmak,
üretmek zo-
runda.
120 küsur yurttaşın öldüğü
son on gün içindeki trafik ka-
zalarını yerinde incelemek
çok ayrıntılı bir soruşturma-
dan geçirmek bu konuda bir
başlangıç olabilir.
"Aşın hız" artık fazla an-
lam taşımayan çok genel bir
teşhis. Eğer tüm kusur aşırı
hızda ise o zaman bu
"kusuru" ortadan kaldırmak
da devletin görevi.
Birçok Batı ülkesi bunu
yaptığı için oralarda trafik ka-
zasından ölüm salgını yok.
Dünyanın en geniş, en gü-
venli yollarına sahip, en ye-
ni otomobillerinin kullanıldı-
ğı ABD'de en üst hız sınırı 55
veya 65 mil (90-110 km)'den
fazla değil. İngiltere'de ise
110 km'den hızlı gitmek hap-
se girmek demek.
Bu yüzden, bu ülkelerde
trafik kazalarından ölümler,
araç sayısı her yıl arttığı hal-
de azalmakta.
ingiltere'de 1981 yılında
6060 olan ölü sayısı son beş
yılda 5 bin 342'ye düşmüş.
Aynı yıllarda Fransa'da trafik
kurbanı sayısı 12 bin 190'dan
10 bin 961'e, italya'da 8 bin
072'den 7 bin 076'ya, F.AI-
manya'da ise 11 bin 674'den
8 bin 948'e düşmüş.
Aynı yıllarda Türkiye'de
ölümlü kazalar katlanarak
artmış ve artmakta.
Türkiye'de trafik kazalan
anayasa değişikliğinden de
demokrasinin gelmesinden
de önemli.
Çünkü anayasa değişti-
ğinde veya demokrasi geldi-
ğinde birçoğumuz çoktan
dünya değiştirmiş olacaktır.
MUHALEFETTEN ELEŞTİRİ
^Devletin olanakları
ANAP'ın hizmetinde'AxNKARA (Cumburiyet Bü-
rosu) — SHP Genel Başkanı
Erdal İnönü. Cumhurbaşkanı
Turgut Özal'ın "Devletin ola-
naklannı kullanarak ailesine
yarar sağladığım" söyledi. İnö-
nü, Cumhurbaşkanı Özal'ın eşi
Semra Özal için "kulis" yap-
masını da eleştirerek "Cumhur-
başkanımn eşi siyasette aktif rol
oynay^maz. Çünkü ortada ser-
best rekabet yok" dedi. TRT'yi
iktidan gozeterek yetkilerini
kotüye kullanmakla suçlayan
İnönu, TRT yöneticilerini mu-
halefetin de katılacağı açıkotu-
rumlar düzenlemeye çağırdı.
DYP Genel Başkan Yardımcısı
Husamettin Cindoruk da
Özal'ı "tüccar" gibi davran-
makla suçladı.
İnönu, dün duzenlediği basın
toplantısında, TRT'nin bayram
tatili suresince de Cumhurbaş-
kanı Turgut Özal ve iktidar
temsilcilerine uzun sure yer ve-
rirken muhalefetin sesini du-
yurmamavı surdürduğünu be-
İirterek şöyle konuştu:
"TRT'nin bunu yapmaya
hakkı yok. Bu yetkiyi nereden
alıyor? Halka saygısızlık yapı-
yor. Halkı kandınyor, aldatı-
yor. Devletin TRT'ye sağladıgı
imkânlar halkın parasından ge-
liyor. İnsanlan kandıracaksanız
bari bunu onlann parasıyla
yapmayın. Bunlann hepsinin
sorumlulugu vardır ve bunlan
yapanlardan hesap sorma önii-
müzdeki günlerde gündeme ge-
lecektir."
TRT'nin eleştirilen bu tutu-
munu düzelteceğine daha da
ileriye götürdüğünü savunan
İnönü, TRT yöneticilerini, ana-
yasa, af ve dış politika konula-
rında muhalefetin de katılaca-
ğı açıkoturumlar düzenlemeye
çağırdı.
DYP Genel Başkan Yardım-
cısı Husamettin Cindoruk da
dün yaptığı açıklamayla Özal'ı
'iflas halinde tüccar'a benzetti.
Cindoruk, Özal'ın "pişkinlik ve
yüzsüzlük" politikası izlediğini
saviayarak şunları söyledi:
"Konkordato yapıyor. Körfez
krizinden sonra arka arkaya de-
mokratik hamleler yapan bir li-
der durumuna geçmek istiyor."
Cindoruk, demokratikleşme
savlarının da samimi olmadığı-
nı söyledi.