20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
. 22NİSAN1991 HABERLER CUMHURİYET/5 Kul'un raporu • ANKARA (ANKA) — SHP'nin gölge köyişleri ve kooperatifler bakanlığının kuruluş ve çalışma programı belirlendi. Buna göre SHP, iktidara geldikten sonraki 10 yıl içinde köy ve köylü sorunlarını çözebilmeyi amaçhyor. SHP gölge köyişleri ve kooperatifler bakanı Erzincan Milletvekili Mustafa Kul, bakanlığıyla ilgili çalışma programını hazırlayarak Genel Başkan Erdal Inönü ve diğer gölge bakanlara dağıttı. SHP'nin iktidannda uygulanması planlanan programa göre köyde oturan insanların kentte oturan insanların rahatlığına kavuşturulması amaçlanıyor. CHP'nin köyişleri bakanlığı teşkilatlanma yapısından örnekler alan programda, köy, köylü sorunları ve çözümleri sıralanıyor. Bağ-Kıır'un prim alacagı • DENİZLt (AA) — Bağ- Kur Genel Müdürü Hilmi Sabuncu, kurumun 1 milyon 55 bin Bağ-Kur sigortalısından 3.5 trilyon lira prim alacagı bulunduğunu bildirdi. Denizli'de esnaf dernekleri başkanlarının katıldığı toplantıda konuşan Sabuncu, kurumun mali sıkıntı içinde olduğunu belirtti. Emekli maaşlarının duşük olmasının, hızlı emeklilik ve prim açığından kaynaklandığını ifade eden Sabuncu, "40 yıllık Emekli Sandığı'nın 800 bin emekli, dul ve yetime maaş verdiği göz önüne alınırsa Bağ- Kur'dan 600 bin kişinin maaş alması. sorunu göstermeye yetiyor. Bağ- Kurluları emeklilik dönemleri yaklaştığında başka sosyai güvenlik . kuruiuşlarının kapısını çalmaktan kurtarmaya çalışıyoruz" dedi. Meclis grafiM • ANKARA (UBA) — 1 Turkiye Büyük Millet " Meclisi'nde 70 Kürt kökenli, 2 Zaza, 11 Arap, 8 Gürcü, 6 Çerkez, 17 Laz kökenli milletvekili " bulunduğu ve Türkiye mozayiğinin Meclis'e de • yansıdığı belirlendi. Tempo 1 dergisinin son sayısında ' yayımlanan bir araştırmaya • göre milletvekili kökeni • itibanyla oldukça zengin bir tablo ortaya çıktı. Eğitim raporu • ANKARA (UBA) — Türkiye Işveren Sendikaları Konfederasyonu'nun (TİSK) eğitim raporu Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan ile MÇP Gene) Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici tarafından eleştirildi. Kazan, "Raporun önyargı : ile hazırlandığını öne sürerken Yahnici, "Çifte standarttan vazgeçilmeli, halk istiyorsa ne yapılabilir" dedi. Dancıoğlu, emekli oluyor - • ANKARA (AA) — Anayasa Mahkemesi Başkanı Necdet Dancıoğlu, 5 mayısta yaş haddinden emekli oluyor. 4 Mayıs 1926 yılında Antalya'da doğan Necdet Dancıoğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni askeri öğrenci olarak bitirdi. 27 Mayıs 1960 öncesi istanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi de dahil olmak üzere ordunun çeşitli birliklerinde hâkimlik yaptı. 27 Mayıs sonrası Yüksek Soruşturma Kurulu üyeliği, Yüksek Adalet Divanı Başsavcı Yardımcılığı gorevlerinde bulunan Dancıoğlu, 1963 yılında askeri Yargıtay üyeliğine seçildi. 1977 yılında Anayasa Mahkemesi asil üyeliğine seçilen Darıcıoğlu, bu görevi nedeniyle askeri kadrodan ilişiğini kesti. Necdet Dancıoğlu, Mahmut Cumruk'un geçen yıl yaş haddinden emekli olmasıyla Anayasa Mahkemesi Başkanhğı'na seçilmişti. Dancıoğlu'nun emekli olmasından sonra Anayasa Mahkemesi'nin Askeri Yargıtay kontenjanı asil üyeliği boşalacak. Harbiye Onduevi'nde çalışan Semru Özal'dan ilçe başkanlanna: Bana da kontenjan ayırınCumhurbaşkanı Turgut Özal ve eşi Semra Özal, dün IstanbuPa gelerek Harbiye Orduevi'ne yerleştiler. ANAP İstanbul îl Başkanı adayı Semra Özal, 4 ilçe başkanından oluşan "uzlaşma komitesi"ni çağırarak delege listesi üzerindeçalıştı. GÜNDÜZ İMŞtR Cumhurbaş- kanı Turgul Özal'ın eşi Semra Özal, dün bayram ta- tilini tamamla- yarak geldiği Istanbul'da, Antalya'da oluştu- rulan 4 ilçe başkanından kuru- lu "uzlaştırma komitesiyle" bir toplantı yaptı. Harbiye Ordue- vi'nde yapüan ve yaklaşık 45 da- kika suren toplantıda ağırhklı olarak "ortak lisiede ilçelere dii- sen konlenjan sayısının" goru- şüldüğü öğrenildi. Semra Özal toplantıda komite üyelerinden, ilçelerin delege sayısına göre bir liste oluşturmalannı isteyerek "Kimsenin kmlmamasına özen gösterin" talimatı verdi. Huku- ki temellerin Talat Yılmaz'la gö- rüşüldükten sonra saptanması- nın kararlaştırıldığj toplantıda, Semra Özal'ın komite üyelerin- den "kendisine kontenjan aynl- masım" istediği belirtildi. Sem- ra özal ve Başbakan Akbulut dün akşam ANAP Beykoz İlçe Başkanı Osman Ceylan'ın oğlu- nun düğününe de katıldılar. Di- ğer aday Talat Yılmaz ise son ge- lişmeleri değerlendirmek üzere bugün henüz yeri açıklanmayan bir restoranda, kendisini destek- leyen ilçe başkanlanyla bir ara- ya gelecek. • Bayram tatillerini Antalya'da geçiren ve bu arada hem oğul- ları Efe"nin düğun hazırlıklan hem de ANAP İstanbul il kong- resinin ön hazırbklanm görüşen Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile eşi Semra Özal dün İstanbul'a gelerek Harbiye Orduevi'ne yer- leştiler. Eşi Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın devreye gümesiy- le hayli rahatladığı belirtilen Semra Özal, daha sonra saat 15.30'da Bakırköy İlçe Başkanı Ramazan Kadir Coşkun, Kadı- köy İlçe Başkanı Mustafa Çebi, Beykoz İlçe Başkanı Osman Ceylan ve Şişle İlçe Başkanı Alaattin Elmas'tan oluşan "il kongresi uzlaşma komitesi" uye- leriyle bir toplantı yaptı. Edini- len bilgiye göre toplantı şöyle ge- lişti: Komite üyelerine çaüşmalann nasıl gittiğini soran Semra Özal, daha sonra oluşturulması plan- lanan ortak listede ilçelerin kon- tenjan sayılanm görüştu. Sem- ra Özal'a kongreyle ilgili olarak bazı hâkimlerden alınan görüş- leri de açıklayan komite uyeleri burada "Talat Yılmaz'ın mutla- ka ikna edilmesi yolunda" gö- rüş belirttilev. Bunun için de bu- gün Talat Yılmaz'ı destekleyen ilçe başkanlanyla yapacağı top- lantıda alınacak kararlann bek- lenilmesi kararlaştınldı. Ayrıca bir uzlaşma sağlanamaması ola- sılığı karşısında ise Talat Yıl- maz'la komite üyelerinin bir araya gelmesi planlandı. Komite üyelerine "Herhalde bana 3-5 kişiden oluşan bir kon- tenjan ayırırsınız" diye soran Semra Özal'a, "Bu sizin en ta- bii hakkııuz" yanıtı verildi. Özal daha sonra komite üyelerinden hâkimlerden alınan kongrenin hukuksal yonüyle ilgili gorüşle- rin detaylandırılmasını istedi. Bunun üzerine söz alan bir ilçe başkanı Özal'a "Listenin oluş- turulması için her iki tarafın da yonetim kurulu listesinden yan- dan bir fazlasının istifa etmesi gerektiğini" söyledi. Aynı ilçe başkanı Semra Özal'ın "Yani kaç kişi?" sorusunu, "25'in ya- nsından bir fazlası 13" diye ce- vaplayarak şunları söyledi: "Özellikle bu sayıda kişinin nasıl istifa ettirilecegi üzerinde diişünmemiz lazım. Anladığımı- za göre yönetim kunılundan bu sayıda kişinio istifası yetiyor. Çiinkii yonetim kurulu istifa et- miş bir biiyiik kongre delegas- yonu geçerliliğini yitiriyor." Bu arada toplantıda daha ön- ce Semra Özal'ın listesinde yer alan Beykoz İlçe Başkanı Os- man Ceylan, yerinin korunma- sını istedi. Listeye Bakırköy İl- çe Başkanı Kadir Coşkun'un da dahil edilmesi teklif edildi. Semra özaJ daha sonra Bey- koz Hasır Restaurant'da Beykoz İlçe Başkanı Osman Ce>lan'ın oğlu llhan Ceylan'ın düğününe katıldı. Semra Özal burada Ke- mer'den sonra kendisini destek- leyen ilçe başkanlanyla tekrar bir araya gelmiş oldu. Osman Ceylan'ın 21 yaşındaki oğlu İl- han Ceylan ile aynı apartman- da oturan mobilyacı Şükrü Zo- ra'nın kızı Nazan Zbra'nın du- ğunüne Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek ve 23 ilçe başka- nı da katıldı. Duğünun sanatçı- ları ise Seren Serengil, Burçin Orhon, Atilla Ercan ile Yalçın Menteş'ti. Semra Özal'ın bugün Anka- ra'ya dönüp salı günü 23 Nisan şenliklerine katıldıktan sonra ye- niden İstanbul'a geleceği belir- tildi. Genç demokratlann ada- yı Talat Yılmaz ise bugün ken- disini destekleyen ilçe başkanla- nyla bir araya geleceğini doğru- layarak şunları söyledi: "Toplantı, biriik ve beraber- liğimizin bir göstergesi olacak. Komiteden henüz bana bir gö- rüşme için teklif gelmedi. Gelir- se de her görüşü dinlerim, an- cak gerçek şu ki ne ben, ne bir başkası delegenin oyu.na ipotek koyamaz. Genç demokratlann ana prensiplerinden birisi de in- sana sevgiyle yaklaşraak. Onla- nn hiir iradesiyle verecekleri oyu saygıyla kabul elmek. Yoksa on- ları basamak olarak kullanmak benim karakterimle bağdaşacak bir şey değil. Diyelim ki yapılan baskılara dayanamayıp 24 ilçe başkanını da ikna ettiler. Peki o SEMRA ÖZAL VE YILDIRIM AKBULUT DÜĞÜNDE — ANAP İstanbul Kongresi çalışmalarını sürdüren Semra Özal, dün zaman bütün delegelerin oyunu Beykoz İlçe Başkanı Osman Ceylan'ın düğününe katıldı. Düğünde Başbakan Yıldırım Akbulut da bulundu. Akbulut ve Özal, da kendi lehlerine çevirebilme- «yıy masada oturdular; gelinle ve damatla fotoğraf çektirdiler. (Fotograf: Erdoğan Köseoglu) >• başarabilecekler mi?" İSLAMCI SİYASİ HABEKETLER VE TEB6B /AÇIKOTURUM Terörü hep bîrlikte kmayahm GUNLEREV KOPUGU AHMET TAN GENCAY ŞAYLAıN — Siz sözttnü ettigimiz uzlaşmayı böy- le bir 'bir aradalık' içinde mi yorumlu- yorsnnuz? KORU — Evet, Türkiye'nin sıkıntıla- n, 150 yıllık Batılılaşmanın getirip yığ- dığı sıkıntılardır. Ben böyle bir dünya- da Türkiye'nin NATO ya da AT üyesi ol- masını anlayışla karşılıyonım. Ama NA- TO, gereği kaİmadığı için çözülürken AT kapılan bize kapanırken ne yapacağız? 150-200 yıllık Batılılaşma hareketi geti- rip bizi bir durakta bıraktı ve buradan bir arabaya bineceksin dedi. Ama artık o arabanın gelmeyeceği anlaşılıyor. Şim- di hepimiz o durakta bekliyonız, o du- rağın ilerisi yok artık. Buradan hep be- raber, elbirliği ile ve birbirimizden kuş- ku duymadan kurtulabüiriz. lleriye doğ- ru adımlar atabiliriz. Bunu görmemiz la- zım. Ikinci olarak Türkiye'de ciddi bir düzen bozukluğu var, adaletsiz bir gelir dağılımı var. Bunlara karşı çıkacak yer- de biz birbirimize karşı çıkarsak esas me- seleyi gözden kaçırmış oluruz. Islam, in- sanlanmızın büyük bir bölümü için iyi davranmayı, dürüst olmayı, hoşgörüyü öne çıkanyor. înanmış kişi dürüst olma- yan işler yaptığı zaman en azından vic- dani bir rahatsızlık duyuyor. Ben, Isla- mın güzel olmayan, çirkinlikle herhal edilebilecek bir inanç manzumesi olma- dığına inanıyorum. Bu tür toplantı ve söyleşileri de çok önemsiyorum. Çünkü bu tür söyleşiler sayesinde Islamı bilme- yen, ama bugün kendini Müslüman sa- yan birçok insandan gtizelliğe, iyiliğe çok daha layık insanın tslama ilgi duyacağı- m ve araştırmaya başlayacağım düşünü- yorum. Birbirimizi kuru kuruya suçla- mak, başkalarının hesaplanna alet ol- mak yerine önce karşılıklı olarak birbi- rimizi anlamayı ve öğrenmeyi öneriyo- rıım ERGİL — Arkadaşlarımın görüşleri- ne katılıyorum, ama önemli bir nokta- nın gözden kaçmaması gerek diye düşü- nüyorum. Şiddetin bir de toplumsal bo- yutu vardır. Yani bizim kültürümüzde şiddet övülen, kullanımı tavsiye edilen bir öğedir. Bu fanatizm ile birleşince or- taya ciddi bir sorun çıkıyor. Bizim kül- türümüz fanatizme de yatkın, baskıcı ve otoriter. Doğruları sadece ben bilirim derseniz ve görüşlerinizin yanlışlığmı gösterecek tartışmadan korkarsaruz ka- çınılmaz olarak şiddet kullanmaya yöne- lirsiniz. Şimdi bakıyoruz, toplumun mar- jinal kesimlerinden geİen öfkeli genç adamlar var ve Islam onlar için doğru- ları, aynı zamanda kurtuluş yolunu sim- geliyor. Bu açıdan yaklaşınca İslami ke- sim içinde şiddete başvurulmuyor demek mümkün değil. Bu ille siyasi bir şiddet değil, bakın oruç tutmadı diye öldürü- len gençler, dini gereklerini yerine getir- mediği için öldürülen babalar var. Şim- di herkes devleti eline geçirmek istiyor. Devletin laik olması zorunluluk, devle- tin laik olması aynı zamanda her türlü inancın güvencesi. Aksi takdirde bir inanç, diğerlerinin üzerinde baskı kura- cak demiktir. Bu bakımdan kritik nok- ta devletin laikleşmesi. Bu nokta üzerin- de kesin olarak aniaşmak gerekiyor. Is- lam bir inanç sistemi olarak kalmalı, devlet laik olmalı. Eğer lslam siyasal bir sistem haline gelirse, insan yaşamınm do- ğumdan ölüme kadar her alanını tslama göre düzenlemek söz konusu olursa or- tada sadece totaliter bir ideoloji var de- mektir. Bence sözü edilen uzlaşma için •lslam, böyle bir amacı olmadığını açık- lamalıdır. ÇAKIR — Ben bu noktada bir şeyin altıru kısaca çizmek istiyorum. Ülkemiz- de sanıldığının aksine laiklik en güçlü dönemlerinden birini yaşıyor. Çünkü ]toplum, laiklik kavramının ne olup ol- madığım ciddi olarak ilk kez tartışıyor ve sanıldığının aksine İslami kesim ola- rak genelleştirdiğimiz dindar kalabalık- lar içinde de laiklik savunuluyor. Ama bir farkla; bu insanlar yabancı kökenli olduğu için laiklik kavramını telaffuz et- du ve Fahreddin Paşa, peygamberin me- zannın bulunduğu Medine'yi Ingilizler- le Şerifin adamlarına karşı savunuyor- du. Fahreddin Paşa'yı, Şerif Hüseyin In- gilizlere teslim etti. Birinci Dünya Sava- şı'nda, Kurtuluş Savaşı'nda dince kutsal sayılan kavramların hangi amaçlar için kullanılabildiğini hiç unutmayalım. Ben insanların kendi dilleri ile ibadet etme- sinden yanayım ve elden gelse de ezan Türkçe okunsa diyorum. Tabii aksi gö- rüşte olunulabilir, netice olarak her in- san istediği dilde inancını yerine getire- bilmeli. Ezan da Kuran da Türkçe olma- lı, ama tabii devlet zoru ile değil. Şimdi her olayın kendi özgün koşullan içinde değerlendirilmesi gerekir. Ben Atatürk'ü ve silah arkadaşlannı fevkâlâde haklı bu- luyorum. Ama o dönemde, o dönemin koşullan içinde ortaya çıkmış uygulama- ları ya da yöntemleri, bugün içinde bu- lunduğumuz koşullara bağlı olarak de- ğerlendirmek hem anlamlı hem de hak- lı değildir. Robespiyer ya da Danton'u bi- K o Türkiye'nin sıkmtıları, 150 yılhk Batılılaşmanın getirip yığdığı sıkıntılardır... Birbirimizi kuru kuruya suçlamak, başkalarının hesaplanna alet olmak yerine önce karşılıklı olarak birbirimizi anlamayı ve öğrenmeyi öneriyorum. E l * g İ l Eğer İslam siyasal bir sistem haline gelirse, insan yaşamınm doğumdan ölüme kadar her alanını Islama göre düzenlemek söz konusu olursa ortada sadece totaliter bir ideoloji var demektir. Sözü edilen uzlaşma için İslam, böyle bir amacı olmadığını açıklamalıdır. M l U n C U Tüm halkın önünde ben laik, siz Islamcı olarak terörü kınarsak yurttaş bundan büyük cesaret alır, terörist de en azından ürker. Bir insan namaz kdıyor, oruç tutuyor, yani inanıyor diye ne eleştirüir ne de kınanır. Bu, laikliğin temel gereğidir. mek istemiyorlar. Halbuki çoğuna yakm kısmının tanımladığı toplum projesi la- iklikten başka bir şey değil. — Efendim, sanıyorum artık söyleşi- mizin sonuna geldik. Ben son olarak Sa- yın Mumcu'dan tartışmalann bir deger- İendirmesini yapmasım rica edecegim. MUMCU — Tarih üzerinde dikkatli bir biçimde durmak ve bugün ile zorla- mah bağlantılar kurmamak gerek. Cum- huriyetin laiklik anlayış ve uygulaması, durup dururken ortaya çıkmadı. Hilafet orduları vardı, Bolu Mutasarrıfı vardı, Dürrüzade'nin fetvası vardı. Bugünkü "Vatana Ihanet" Kanunu'nun neden çı- karıldığını biliyoruz. Şeriat isteğiyle ayaklanan Şeyh Said isyanı üzerine çıka- nlmıştı. Kurtuluş Savaşı'nı yapan kad- ro çok acı deneyler yaşamıştı. Ingilizlerle işbirliği yapan Arap isyanını görmüşler- di. Peygamberin torunu, Mekke Şerifi Hüseyin, ki bugünku Ürdün Kralı'nın dedesidir, İngilizlerle beraber savaşıyor- rer demokrat ya da liberal olarak yorum- layamazsanız, ama onlar olmasa, onla- nn yaptıklan gerçekleşmeseydi bugün Fransa'da demokrasi olmazdı, 5. Cum- huriyet olmazdı, çağdaş ve ileri Fransız toplumu olmazdı. Mustafa Kemal olma- saydı şimdi Türkçe-Arapça ezan tartış- ması yapan arkadaşlar Yunan ordusu- nun yönetimindeki kentlerde cuma na- mazı kılmak zorunda kalacaklardı. Ta- rihi hem de büyük devrimlerin ve atılım- lann başanldığı bir tarihi dönemi bugun oturup demokratikti, anti-demokratikti diye tartışmanın tutarlı olduğunu sanmı- yorum. Türkiye'nin varlık, yokluk mü- cadelesi belli İcoşullar ve belli kurumsal yapı içinde gerçekleştirilip başanya ulaş- tınldı. Şimdi çok açık, artık o yöntem- ler kullanılamaz. Atatürk devrimlerinin doğal uzantısı çoğulcu, çağdaş demok- rpsidir ve şimdi biz artık demokrasi ko- şullan içinde sorunlara çare bulmak zo- rundayız. Yani Ataturkçulüğü, zaten do- ğal uzantısı olan çoğulcu demokrasi için- de benimsiyoruz ve yasakçüığın Atatürk- çülüğe de çok zarar verdiğini söylüyoruz. Demokrasinin temel koşulu insanların birbirlerini dinlemesi ve anlamaya çalış- masıdır. Demokrasilerde zararlı ya da ya- sak duşünce yoktur, şu ya da bu ölçüde doğru ya da yanlış düşünce vardır. Bir düşüncenin ne ölçüde doğru ya da yan- hş olduğu tartışılarak bulunur. Benim si- zi, sizin de beni sonuna kadar ikna et- mesi diye bir şey olamaz. Bizim düşün- celerimiz arasında bir farklılık olacak- tır. Önemli olan nokta; sizin ve benim gibi insanlann bir masa etrafında top- lanarak konuşmalandır. Barış içinde bir arada yaşamalandır. Biz bunu yapma- ya çalışıyoruz. Peki neden bu tartışma- ları TV'de çok geniş bir izleyici kitlesi önünde yapamıyoruz. Çünkü tahakküm var. Halbuki bu ve benzeri toplantılar TV'de yapılsa, olaylar aym uygar çizgi- de kahvelerde de tartışılmaya başlanır. — Sorunun, dindarlann yükselmesi degil, dinin yiikselmede araç olarak kul- lanılması olduğunu mu dfle getiriyorsu- nuz? MLTMCU — Bakın, kapıcılann çocu- ğu gene genel mudür olmuyor. Eğer siz fcuma namazına, gösteri namazlanna gi- derseniz hiyerarşide yükselebüiyorsunuz. Bakın, ANAP iki türlü yüksek bürotrat yarattı. Biri Rolex saatli, after-shave ko- kulu, kalite püro içen, Batı ülkelerinde çalışmış tipler. Diğeri de gösteri namaz- lan kılarak amirlerinin gözüne girenler. Işte din ve kutsallık böylesine açık bir si- yaset ve ticaret metaı haline geliyor. Biz, buna karşıyız. Tabii uluslararası ilişkiler- de de tam bağımsızlıktan yanayız. Şim- di Suudi Arabistan'a Amerikan ordusu davetle geldi, ama Afganistan'a da Sov- yet ordusu davetle gelmişti. Herhalde 82. Amerikan Hava Indirme Tümeni kutsal Arabistan topraklanna iner diye bir Pey- gamber hadisi yoktur. Ama din ya da kutsallık siyasi amaçlar için alabildiği- ne kullamlır. Türkiye'de sömürüye kar- şıyız; faiz, sömürii araadır deniyor. Doğ- ru, 12 Eylül'den sonra emekçilerin reel gelirlerinde yüzde 70'e yakm düşme ol- muş. Ama bakjyorsunuz lslam adına Su- udi bankalan geliyor ve faizsiz diye pro- pagandasını yapıyor. Müslümanlann, paraJarmı bu bankaya yatırmaiarı iste- niyor. Bu, TV reklamlarında açıkça söy- leniyor. Halbuki bu bankalar kâr ortak- lığı adı altında faiz ödüyorlar, yani riba yapıyorlar. Riba, esas olarak paranın pa- ra getirmesi demek değil midir? ANAP iktidan bu tür Islamcılara her olanağı sağlıyor, ama örneğin TV'yi bizlerle siz- lerin tartışmasına açmıyor. Halbuki tüm halkın önünde ben laik, siz tslamcı ola- rak terörü kınarsak yurttaş bundan bü- yük cesaret alır, terörist de en azından ürker. Bir insan namaz kılıyor, oruç tu- tuyor, yani inanıyor diye ne eleştirüir ne de kınanır. Bu, laikliğin temel gereğidir. Bunları bizim karşılıklı olarak toplum ya da kamuoyu önünde tartışmamız gerek- mektedir. —BİTTİ— Karada Olüm Var... ANKARA — Anayasa de- ğişırse bayram tatillerindeki trafik kurbanlannın sayısı azalacak mı? Ya da Türkiye'ye demokra- si gelirse yollarda parçalana- rak ölenlerin yıllık toplamı düşecek mi? Çok zor. Yolları yapanlar ile yolları kullananlar değişmedikçe trafik kazalan "doğum sonra- sı uygulanan dünyanın en ahmak nüfus ptanlaması" ol- maya devam edecektir. 10 günlük bir talilin Türki- ye'ye faturası 120'den fazla yurttaşın mezara gönderil- mesidir. Bu rakam, 40 gün savaşan Amerikan ordusu- nun verdiği kayıpların nere- deyse bir katıdır. Trafikten ölümler Türkiye için ulusal bir felaket halinı almıştır. Ama yakınları kara- yollarında ölen devlet büyük- leri bıle bunun farkında de- ğildir. Örneğin dünyada, trafik kazalarında en çok parla- menteri ölen ülke Türkiye'dir. TBMM'de sıra arkadaşlannı kaybeden birçok milletvekili- nin bile bu rekordan haberi yoktur. Her şeyi yasa ile çözmeye kalkmak Türkiye'nin vazge- çilmez bir özelliği olduğuna göre, trafik kazalan konusun- da TBMM'nin bir girişimi ola- maz mı? Gerçek demokrasiyi, 7 yıl içinde 12 kere seçim yasası değiştirerek getirmeye çalı- şan Meclis, trafikle ilgili yeni bir yasa düzenleyemez mi? Çünkü halkın trafik kültü- rünün gelişmesini, karayolla- rının uygar ülkeler standardı- na ulaşmasını beklemenin faturası çok ağır. Keçiboynu- zu ekimındeki yolsuzluklar- dan, Silvan Mezarlıklar Müdürlüğü'n- deki haksız- lıklara dek her ay yüzlerce soru önergesi veren sayın milletvekilleri, trafik kazalan- nın kaçta kaçının yanlış, ek- sik veya kötü yol işaretlerin- den kaynaklandığını neden- se bir türlü merak etmiyorlar. Üstelik bunun için E-5'e çıkmaya. ilçeleri, illeri bağla- yan yollarda araştırma yap- maya falan gerek yok. TBMM lojmanları ile Meclis arasındaki yola baksalar her şeyi görürler. Bu yol, milyarlar harcana- rak yıllardan beri bir türlü bi- tirilemeyen Çankaya-Or-An şehri yoludur. Kabinenin ya- rısı ve Meclis'in neredeyse tamamı bu yolu kullanmak- tadır. Büyük olasılıkla bu yo- lun yapımı. denetimini ve fi- nansmanını sağlayanlar bile bu yoldan geçmektedirler. Ama, bunlann hiçbirisi, bu yoldaki baştansavmacılığı, laubaliliği, hesapsızlığı önle- yememekte... Bu yol böyle olduktan son- ra, traktörle insan taşınan il- çe ve kasaba yollarının ma- yın tarlası kılıklı Anadolu as- faltlarının giderek Çebeci As- ri Mezarlığı'na dönüşmesi kaçınılmaz. Bakanıyla, milletvekiliyle devletin kullandığı bu en "özenli" en "önemli" yofun bile ne ölçüde güvenli oldu- ğunu görmek için bu yol üze- rindeki Yıldız Karakolu'nun arka bahçesine bakmak yeter. Karakol bahçesi, bu yolda devrilen, çarpışan, parçala- nan araçların hurdalığı hali- ne gelmiş durumda. Milletvekilleri karakol bah- Yol kenarlanna bırakılan bordür taşları, dökülen kumlar, çakıllar haftalardır kullanılmayı bekliyor. çesinin niye oto hurdalığı ha- line döndüğünü niye merak etmezler? Bu yol Türkiye'de tüm yol- ların eksikliklerini, yanlışlan- nı günahlarını yansıtıyor. Yeterli uyarı işareti konul- madan aylardan beri yapım çalışmaları sürüyor. Yol kenarlanna bırakılan bordür taşları, dökülen kum- lar, çakıllar haftalardır kulla- nılmayı bekliyor. Aylar sonra dikilen elektrik direklerine tasarruf önlemi uygulanıyor. Geceleri karan- lıkta yolun yabancısı olan araçlar, bu kum veya taş yı- ğınlarına dalıveriyortar. Yol yapımı günün birinde bitecek elbette. Ama yapım bitse bile yolun Türkiye'deki birçok yol gibi giderilemeye- cek günahlan var. Örneğin benzin istasyon- larına giriş ve çıkışlar doğru- dan anayola yapılıyor. Girer- ken yavaşlamak, çıkarken hızlanmak için en küçük bir yol payı aynlmamış. Yokuş aşagı giden bir araç, benzin- liğe sapmak için yavaşlayan öndeki araca çarpmamak için ya ani şerit değiştirecek ya da fren yapacak. Gözü- ken iki durumda da kaza ka- çınılmaz. Bu yolda ölen ilkokul ço- cuklannın sayısı yeterli düze- ye ulaşmış olmalı ki bir süre önce bir üstgecrt köprüsü ya- pıldı. Bir başka bölüme de trafik lambaları takıldı. Yol çizgileri çizmek, yaya geçiş bölgelerini işaretlemek için ise, herhalde ölüm kota- larının dolması bekleniyor. Trafik ulusal bir felakete dönüştü. Bu felaket için uluslararası yardım sağla- mak söz ko- nusu değil. Bu konuda ç ö z ü m l e r i Türkiye kendi- si bulmak, üretmek zo- runda. 120 küsur yurttaşın öldüğü son on gün içindeki trafik ka- zalarını yerinde incelemek çok ayrıntılı bir soruşturma- dan geçirmek bu konuda bir başlangıç olabilir. "Aşın hız" artık fazla an- lam taşımayan çok genel bir teşhis. Eğer tüm kusur aşırı hızda ise o zaman bu "kusuru" ortadan kaldırmak da devletin görevi. Birçok Batı ülkesi bunu yaptığı için oralarda trafik ka- zasından ölüm salgını yok. Dünyanın en geniş, en gü- venli yollarına sahip, en ye- ni otomobillerinin kullanıldı- ğı ABD'de en üst hız sınırı 55 veya 65 mil (90-110 km)'den fazla değil. İngiltere'de ise 110 km'den hızlı gitmek hap- se girmek demek. Bu yüzden, bu ülkelerde trafik kazalarından ölümler, araç sayısı her yıl arttığı hal- de azalmakta. ingiltere'de 1981 yılında 6060 olan ölü sayısı son beş yılda 5 bin 342'ye düşmüş. Aynı yıllarda Fransa'da trafik kurbanı sayısı 12 bin 190'dan 10 bin 961'e, italya'da 8 bin 072'den 7 bin 076'ya, F.AI- manya'da ise 11 bin 674'den 8 bin 948'e düşmüş. Aynı yıllarda Türkiye'de ölümlü kazalar katlanarak artmış ve artmakta. Türkiye'de trafik kazalan anayasa değişikliğinden de demokrasinin gelmesinden de önemli. Çünkü anayasa değişti- ğinde veya demokrasi geldi- ğinde birçoğumuz çoktan dünya değiştirmiş olacaktır. MUHALEFETTEN ELEŞTİRİ ^Devletin olanakları ANAP'ın hizmetinde'AxNKARA (Cumburiyet Bü- rosu) — SHP Genel Başkanı Erdal İnönü. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın "Devletin ola- naklannı kullanarak ailesine yarar sağladığım" söyledi. İnö- nü, Cumhurbaşkanı Özal'ın eşi Semra Özal için "kulis" yap- masını da eleştirerek "Cumhur- başkanımn eşi siyasette aktif rol oynay^maz. Çünkü ortada ser- best rekabet yok" dedi. TRT'yi iktidan gozeterek yetkilerini kotüye kullanmakla suçlayan İnönu, TRT yöneticilerini mu- halefetin de katılacağı açıkotu- rumlar düzenlemeye çağırdı. DYP Genel Başkan Yardımcısı Husamettin Cindoruk da Özal'ı "tüccar" gibi davran- makla suçladı. İnönu, dün duzenlediği basın toplantısında, TRT'nin bayram tatili suresince de Cumhurbaş- kanı Turgut Özal ve iktidar temsilcilerine uzun sure yer ve- rirken muhalefetin sesini du- yurmamavı surdürduğünu be- İirterek şöyle konuştu: "TRT'nin bunu yapmaya hakkı yok. Bu yetkiyi nereden alıyor? Halka saygısızlık yapı- yor. Halkı kandınyor, aldatı- yor. Devletin TRT'ye sağladıgı imkânlar halkın parasından ge- liyor. İnsanlan kandıracaksanız bari bunu onlann parasıyla yapmayın. Bunlann hepsinin sorumlulugu vardır ve bunlan yapanlardan hesap sorma önii- müzdeki günlerde gündeme ge- lecektir." TRT'nin eleştirilen bu tutu- munu düzelteceğine daha da ileriye götürdüğünü savunan İnönü, TRT yöneticilerini, ana- yasa, af ve dış politika konula- rında muhalefetin de katılaca- ğı açıkoturumlar düzenlemeye çağırdı. DYP Genel Başkan Yardım- cısı Husamettin Cindoruk da dün yaptığı açıklamayla Özal'ı 'iflas halinde tüccar'a benzetti. Cindoruk, Özal'ın "pişkinlik ve yüzsüzlük" politikası izlediğini saviayarak şunları söyledi: "Konkordato yapıyor. Körfez krizinden sonra arka arkaya de- mokratik hamleler yapan bir li- der durumuna geçmek istiyor." Cindoruk, demokratikleşme savlarının da samimi olmadığı- nı söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle