Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÇUMKURİYET/1 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 22NÎSAN1991
Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitim
Sekiz yılhk zorunlu eğitim konusunun, politika dahil, her türlü
baskıdan anndınlmış olarak uygulanmasını desteklemek ve sağlamak,
aklın, mantıgın ve içtenlikli yurtseverüğin gereği olmahdır.
CEMAL ALPMAN Emekli M. Eğitim Müfettişi
Tbplumu oluşturan bireylerin en azından se-
kiz yılhk bir eğitimden geçirilmeleri gereği,
dünyanın hemen bütün ülkelerinde uygulanan
bir süre olduğu halde, Türkiyemiz'de bu ko-
nuda denenen girişimJer, her defasında sistemli
bir dirençle karşılaşmış ve bugün de etkin ro-
lünü sürdûren köktendinci kesimin çabası ile
kâgıt üzerinde kalmıştır. Sekiz yılhk temel eği-
timin bu acıkh serüveni, bir yönü ile yetmişli
yıllara kadar uzarunaktadır.
Yıllardır engelleniyor
1971 yıhnda o zamanki iktidann hükümet
programının milli eğitim reformuna ilişkin bö-
lümünde öngörülen "imam hatip okullannın
ortaöğretim sistemine uyacak biçimde ıslah
olunması" hususundaki direktifini ele alan M.
Eğitim Bakanlığı, bu okulları, ortaokula da-
yalı meslek okulları olarak yeniden düzenle-
yen bir karar almıştı. Talim ve Terbiye Kuru-
lu'nun 4.8.1971 gün ve 225 sayılı bu İcararı ile
imam hatip okullannın otta kısımlanmn belli
bir süre içinde tasfîye edilerek kaldırılmaları
bir plana bağlanmıştı. Ancak kararın yayım-
lanması ile birlikte dinci çevrelerin, dernekler,
vakıflar ve sayısız yayın organları ile başlat-
tıkları kampanya, amacı çarpıtıcı bir doğrul-
tuda sürdürühnuş, kararın bu okulların kökü-
nü kurutmak amacına yönelik olduğu propa-
gandası ile çürütülmesine çalışıhnıştır. Hatta
kampanya, kararda imzaları bulunanlann, ya-
yın organlarmda teşhir yoluyla lanetlenmele-
rine kadar vardırılmıştı. Sonuç olarak eğiti-
min politikadan bir türlü kurtarılamaması
gerçeği de eklenince uygulama askıya ahndı.
Bir süre sonra bakanhk 28.4.1972'de valilik-
lere gönderdiği 3556 sayıh bir genelge ile ko-
nuyu canlandırmak istemişse de bu girişim-
den de bir sonuç ahnamamıştır. Bu başarısız-
lığın asıl kaynağı ve nedeni, Türkiye'de eğitim
ve öğretimin laik temele dayatılmasmı sapta-
yan ve bu niteliğiyle devrim yasalarının başh-
cası olan 3 Mart 1924 gün ve 430 sayılı
"Tevhid-i Tedrisat = Eğitim ve öğretim Birli-
ği Yasası"nın, zaman içinde ötesinden berisin-
den kemirilerek yıpratılmasında ve işlemez ha-
le getirilmesinde yatmaktadır.
Aradan bir süre geçtikten sonra 1973 yıhn-
da bakanhkça milh eğitimin bir tur anayasası
niteliğinde hazırlanıp hükümetin TBMM'ye
sevkettiği "Milli Eğitim Temel Kanunu" ile bir
yandan eğitimin laikliği ilkesini perçinlemek
öte yandan 8 yıllık temel eğitimin bu büyük
engelini etkisiz kılmak üzere tutarlı bir giri-
şimde daha bulunulmuştur. Tasanda, temel
eğitimin sekiz yılhk bir süreyi kapsaması, Türk
çocuğunun, ancak bu sürede yaşama ve üst
öğrenime hazırlanabilecek bir düzeye getiri-
lebileceği öngörülmüştür. Yine bu tasanda o
zamana kadar hayli erozyona uğratılmış olan
Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun onarılması da
düşünülmüş, bu amaçla imam hatip okulla-
nnın eğitim düzenimizde neden olduğu genel
ve dinsel eğitim ikiligini önleyici bir sınır içi-
ne ahnması öngörülmüştür.
Teokratik düzenciler...
Ne var ki hükümet tasansında imam hatip
okullannın Eğitim Birhği Yasası'nda saptanan
sınırlar içinde M. Eğitim Bakanlığı'nca imam
ve hatip yetiştirilmek üzere, yalmz erkekler için
ayn okullar olarak açılacağını belirleyen mad-
de, Milli Eğitim Komisyonu'nda özü, anlamı
ve amacı yönünden tamamıyla değiştirilmiş-
tir. Şöyle ki bu okullara lise statüsü kazandı-
rılmış, ayn okullar ohnası bir yana, ortaög-
retim sistemi içinde hem mesleğe, hem yük-
sekögrenime hazırlayan okullar haline getiri-
lerek kanunlaşması sağlanmıştır. 1739 sayıh
Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 12. madde-
siyle çelişkili bir hal alan bu madde, onanl-
ması düşünülen Eğitim Birliği Kanunu'nda,
aslında daha da büyük bir yara açmıştır. Özet
olarak eğitimde imkân ve fırsat eşitliği ilke-
siyle savunulan ve masum gibi gösterilmeye
çalışılan bu madde, ruhu ve özellikle seçilmiş
sözleriyle Türk toplumunu çeşitli yollardan te-
okratik duzene sürüklemek isteyenlerin özlem
ve umutlan için eğitimden geçen en elverjşli
kapıyı ardına kadar açmıştır.
Sonuç olarak da mezunları için imamlık ve
hatipliğin artık ikinci plana itildiği bu madde
ile bugün, başta genel idare, güvenlik, hatta
eğitim olmak üzere, bütün kamu sektörlerin-
de köprü başlanmn bu kanaldan yetişenler
tarafından tutulması sağlanmıştır. Bu duru-
mun, ulkemizde her gün ornekleri yaşanan ve
bütunlüğümuzu zedeleyen pek çok olaylara
neden olduğu artık yadsınamaz bir düzeye
ulaşmıştır. Eğitimle ilgili her çağdaş atıhmda
karşılaşılan direnmeler hep bu kanaldan kay-
naklamr olmuştur.
Nitekim bir örnek de TÜSİAD'ın raporu
vesilesiyle yaşanmıştır. Deneyimli ve her yö-
nü ile yetkili bir eğitimci olan Sayın Zekâi Bal-
oğlu tarafından hazırlanan bu raporda, din-
sel eğitimin, eğitim ve öğretim sistemimizde
gittikçe genişleyerek yarattığı ikilihk, eğitimin
laikliği ilkesi karşısında irdelenmiş, buna hiç
değilse bir sırur tanınması gereksinimine deği-
nilmiş ve bu konuda bir düzen değişikliğine
gidilmesi önerilmiştir. Çok yerinde olan bu ta-
nımlama ve öneriler de her girişimde olduğu
gibi yine dinci çevrelerin telaşlı direnmelerine
neden olmuştur.
Bu rapora karşı açılan yaylım ateşi henüz
sönmemişken, bu kez Milli Eğitim
Bakanhği'nca zorunlu temel eğitimin sekiz yıla
çıkarılması ile ilgili çalışmaların kamuoyuna
yansıması ile alevlenmiştir. Özellikle sağcı ve
dinci basının bu hareketi, Kuran kursları ve
imam hatip okullarına karşı bir tuzak olarak
niteleyen yayınları, bu girişimi de daha doğar-
ken, düşunceden eyleme gecirilmeden boğmak
amacına yönelmiştir. Tıpkı yetmişli yıllarda
imam hatip okullarının orta kısımlarının tas-
fiye edilmesi girişiminin önlenmesinde uygu-
lanan yöntemler yine gündemdedir. Çünkü se-
kiz yıÜık temel eğitimle ortaokul ortadan kal-
kacaktır. Gözlerini Kuran kurslannda açan ve
şartlanmış olarak imam hatip okullanmn or-
ta kısunlannda öğrenimlerini sürdûren küçük-
lerin körpe beyinlerini yıkama kolayhğı böy-
lece ortadan kalkmış olacaktır. Son verilere
göre okul ve oğrenci sayıları gerçek gereksi-
nimi çok çok aşan bu kurulaşlar, böyle bir uy-
gulama ile bu şartlanmış kaynaktan yoksun
kalacaklardır. Bu, onlar için az kayıp değil-
dir. Ancak sekiz yıllık zorunlu temel eğitime
duyulan gereksinim böyle sanıldığı gibi gizlen-
miş bir nedenden değil, toplum olarak çok geç
kaldığımız dünya ve hele katılmaya can attı-
ğımız Avrupa Topluluğu ölçülerine göre yaya
kaldığımız eğitim düzeyimizi bu standartlara
ulaştırmak zorunluluğundan kaynaklanmak-
tadır.
Toplumlar artık sadece bireylerinin okuma-
yazma oranı ile değil, bunu bir araç olarak
kullanıp edindiği bilgi, beceri, davramş ve ahş-
kanhklarla kendisi ve toplumu için yararh, ya-
ratıcı ve üretken yurttaş olarak yetişenlerin ço-
ğunluğu ile değerlendirilmektedir. Bu nitelik-
lerin öyle beş yılhk ve arkası gelmeyen bir eği-
timle kazanılması olası değildir. Bu gerçeği
kavramayıp beş yılhk zorunlu eğitimle yetinen
sayıları çok az ve çoğu az gelişmiş ülkelerin
arasında ne yazık ki biz de varız.
Sonuç
Bir yandan dünya standartlarına göre, geri
kalmış, az gelişmiş, gelişmekte olan ülkeler ka-
tegorilerinin neresinde olduğumuzun hesabı
içinde ve bunun içimize işleyen kompleksi ile
kıvranırken, insanımızı daha nitelikli ve kali-
teli yetiştirmenin önlemlerini engelleme>-
e ça-
lışıyoruz. Hem de ne için? Sanki geri kalmış-
lık tutsâkhğını sürdürmek için...
Sekiz yılhk zorunlu eğitim konusunun, po-
litika dahil, her türlü baskıdan anndırılmış
olarak uygulanmasını desteklemek ve sağla-
mak, aklın, mantıgın ve içtenlikli yurtsever-
liğin gereği olmahdır.
'TEN
EVET/HAYIR
Biraz Saygı!
Okurlar gerçek sanmışlar! Telefon eden edene, mektup-
lar da ayn!.. Gazetemizde çıkan "Ata'nın evlilik krizi' ve 'Ata-
türk'ü insani olarak göstereceğim' başlıklı yazılar... Bay Ha-
lit Refiğ, Bay İsmet Bozdağ'ın Atatürk ve Latife' adlı kitabın-
dan yararianarak bir film çeviriyormuş. Kültür Bakanlığı da
bu film için dört buçuk milyar TL ödeyecekmiş. Bay Refiğ
şimdi Atatürk'ü ve Latife Hanım'ı oynayacak sanatçılar arı-
yormuş. Atatürk'ü 'insan' yanıyla beyazperdeye yansıta-
cakmış!..
Bay Halit Refiğ daha önce 'Yorgun Savaşçı' romanını TV
için çevirmişti. Biz daha düşüncemizi söylemek fırsatını bu-
lamadan film ortadan kaldırıldı. Kimbilir o filme de TRT kaç
milyon ödemiştir. Neden çevirtiıier, sonra neden yayımlamaz-
lar? Madem ki Atatürk'ü 'sarı paşa', İngilizlerin adamı olan
san paşa' diye suçlayan Kemal Tahir'in romanını TV ekranı-
na yansıtmak istediniz, bari bu tsteğtnizi gerçekleştirseydi-
niz!
Şimdi de Atatürk'ün Latife Hanım'la evliliğini ve boşanma-
sını Türk halkına sunacaklar. Bu bir tarihsel olaydır. Mustafa
Kemal Paşa İzmir'i kurtaran ordulanyta birlikte bu güzel kente
gelir, Uşaklı'ların köşkünde konuk edilir. Evin aydın, okumuş
kızı Latrfe'yle ilişkı kurar, sonra da evlenır. Ama birkaç yıl sonra
Latife Hanım'la geçinemeyeceği anlaşılınca ondan aynlır. Bu
olay Atatürk'ü önemli olçüde etkılememiştir. Sonu olmayan
bir evlilikten kısa sürede kopmasını bilmiştir. Atatürk'ü, yal-
nızca Latife Hanım'la evliliğini gündeme getirerek. ustelık de
gerçeklere uygun olup olmadığı kuşkulu bir ismet Bozdağ
kitabına dayanıp "Ben Atatürk'ün 'insan' yönünü gösterdim"
demek anlamsız bir sözdür.
TRT'nin Necati Cumalı, Recep Bilginer, Orhan Asena,
Güngör Dilmen, Nezihe Araz, Tarık Bugra, Turan Oflazoğ-
lu, Ziya Öztan gibi yazarlara hazırlattığı 'Atatürk' dizisinin ilk
yapıtı olarak 'Atatürk ve Latife'nin TV izleyicılerine sunulma-
sının nedeni anlaşılamıyor. Atatürk gibi bir insanın yaşam se-
rüveninin en önemli bölümü bu mudur?
Hem bir büyük adamın yaşamını anlatırken belli bir kro-
nolojik sıra izlenmemeli mi? Atatürk'ün savaşlarını, devrim-
ci atılımlarını bir yana bırakıp yalnızca Latife Hanım'la yarım
kalan evliliğini perdeye yansıtmakta özel bir amaç mı var?
Demokrat Parti döneminde Bursa Çelik Palas Oteli'nin mü-
dürlüğünde bulunan İsmet Bozdağ Atatürk ve Latife' diye bir
kitap yazmış. Bu kitabı yayımlandığı sıradaokumuştum. Bir-
takım soylentiler, birtakım kulaktan duyma, çoğu uydurma
öyküler... Bay Halit Refiğ, en başta bu kitaba dayandığım söy-
lüyor. Latife Hanım yaşamöyküsünü yazmış, bütün bu evlilik
serüvenini açık açık anlatmış olsa bile yine de Atatürk'ün ki-
şiliği belgesel biçimde ortaya çıkmış sayılabilir miydi? Üste-
lik Latife Hanım yaşamının sonuna kadar bu konuda ne bir
şey soyledi ne de yazdı. Hemen bütün belli başlı gazeteler
Latife Hanım'a büyük ücretler önerdiler anılarını yazması ya
da anlatması için... Ama Latife Hanım hiçbırini kabul etme-
di. Yaşamının en önemli bir bölümünü yalmz kendine sakla-
<*••
Bu yüzden İsmet Bozdağ'ın ya da başkalarının bu konu-
daki sözleri, anılan, savtarı hiçbir temele dayanmaz. Latife
Hanım pencereden 'Kemal ayıp değil mi, askerlerle
konuşuyorsun" demiş, yatak odasından topuklarını vurarak
Gazi'yi yanına çağırmış, politikaya atılmak istemiş de Atatürk
engel olmuş! Bunlar, yıllar yılı orda burda söylenen birtakım
dedikodulardır. Atatürk'ü küçültmek, önemsizleştirmek amacı
taşıyan insanların yakıştırdıklarıdır. Şimdi Halit Refiğ gibi bir
yönetmen, kalemi eline alıyor, büyük ölçüde İsmet Bozdağ-
ın kitabına dayanarak Atatürk'ün evlilik yaşamını halkımıza
sunuyor. Dört buçuk milyar lira öde, sonra da Atatürk gibi bü-
yük bir insani 'insan olarak gösteriyorum' diyerek ona iste-
diğin biçimi ver!
Günlerdır telefonlarla, mektuplarla okurlarımız tepkilerini
belirttıler. Büyük insanların yaşamlarını her yönden göster-
mek gerekır. Ama Türkiye'nin kurtarıcısı, bugünkü uygartop-
lumun yaratıcısı bir büyük insani yalnızca sonuçsuz kalmış
bir evlilik serüveninin kahramanı olarak göstermek yanlıştır.
Hem de TRT'nin elinde Atatürk'le ilgili daha birçok değerli
senaryo çalışması varken! Bu işte iyiniyet aranmaz elbette!
Atatürk de ağlardı elbet! İçkı de içer, sarhoş da olurdu! Ba-
şarısız bir evlilik de yapar, sonra pişmanlık duyardı! Bunlar
Atatürk'ün kişiliğinin en önemsiz ayrıntılarıdır. Önemli olan,
Atatürk'ün gerçek kişiliği, gerçek büyüklüğü, gerçek insan-
lığtdır. Klm ne derse desin, TRT'nin de, bu filmin senaryosu-
nu yazan, sonra da filmi yöneten kişinin de, onlara destek
verenlerin de Atatürk'ün anısına saygılı bir davranışta bulun-
dukları söylenemez.
1986 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULU KARARINA GORE SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR
KARS SULH HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Sayı: 1990/396
Davacı hazine tarafından davalı Kemal Erban aleyhine açtığı Kars
Merkez lstasyon Mahallesi 154 ada, 284 parseide kayıtlı bulunan ta-
şınmazın askeri yasak ve güvenlik bölgesi içinde kaldığından bahisle
tapunun iptali ile hazine adına tapuya tescihni talep etmış olup ara-
malara ragmen davalı Kemal Erban'a dava dilekçesi ve duruşma gü-
nü tebliğ edilmediğinden. dava dilekçesinin tebliğı ile duruşmanın atılı
olduğu 14.5.1991 günü saat 09.00'da tüm delillerıniz ile birlikte du-
rujmaya katılmanız, kaulmadığınız takdirde duruşmaya gıyabınız-
da devam edeceği tebliğ olunur
AINMA
îstanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı da yapmış
olan rahmetli
Emekli Orgeneral
REFİK TULGA'yı
Dünyamızdan ayrıhşının 10. yıhnda, artan bir sevgi
ve özlemle, anısı önünde derin saygılanmızla
eğilerek yürekten anıyoruz. Sonsuzluğun ak
evreninde rahat uyumasını bir kez daha dileyerek...
TULGA AİLESİ ADEVA:
JALE TULGA-NİMET AKINCI
BENZERİ YOK...
Bir çağlayan kıyısmda,
Bülbül seslerıyle.
Bahann çılgınlıklannı yaşayacak.
Canlı alabalıklarla,
Dınlence dopıngı alacaksınız
BENT OTEL (Alünoluk)
Tcl. (671)-61070-61553 İst. 1423003
OT Oksı/en yoğun/uğunda dunyada ıhncı. sı/ır havo
özelhğırmzı fcoruyoruz
Doğal oksijen çadmnda ENERJİ DOPİNGlalmarun tam zamant
İhtiyaçtan satılık daire!
İncirli Cad. İhsan Kalmaz Sok. 4/A'da 3 oda,
1 hol kaloriferli hidroforlu yarı bodrum daire.
Tel.: 561 27 70
İSTANBUL VALİLİĞÎ'NDEN
îl İdare Kurulu'nca venlen 2.1.1991 gün ve 10 sayılı karar müşteki
Muzaffer Sezen'e tüm aramalara rağmen tebliğ olunamamıştır.
2201 sayılı Teblıgat Kanunu hukumlerine göre muhatabına ilanen
tebliğ olunur.
Basm: 23893
OKURLARA.
OKAYGÖNENStN
2000'lerde Gazeteci
r eknotojik gelişmelerin hızı içinde sık sorulmaya
başlanan bir soru var: Geleceğin gazetesi nasıl
olacak, geleceğin gazetecisi ne yapacak? Bu sorunun
yanrtı bir yandan gazetecilik çevreleri ve örgütlerinde
tartışılırken özellikle bilim-kurgu yazaharı, geleceğin
gazetesi ve gazetecisi hakkında kendi düş güçleri
çerçevesinde değişik öngörülerde bulunuyorlar.
Amerikalı gazeteci Loren Ghiglione (The Amencan
Journalist, 1990 ve Dialogue No: 91-1/1991) bilim-kurgu
yazarlannın yapıtlanndan yola çıkarak 21. yûzyılda 3
tür gazetecinin var olabileceğini söylûyor. Birincisi 20.
yüzyıldaki meslektaşlan gibi bir insandır, haberteri aynı
yöntemlerfe toplar ve yayar; ikincisi bir robottur, ya
etten kemikten gazetecinin yerini alacaktır ya da onun
en yakın destekçisi olarak çalısacaktır; üçüncüsü
haber tüketicisinin bizzat kendisidir, teknolojinin büyük
olanaklannı kullanarak kendi kendisinin gazetecisi
olacaktır. Geleceğin gazetecisinin belki de en kötümser
örneklehnden biri de George Orv/elhn romanı
"1984"teW Büyük Birader'dir; bütün haberleri o verir,
bütün iletişim ağının tek egemenidir, sürekli
dezenformasyonla insanların boyun eğişini güvenceye
alır. Robert Silverberg adlı bir yazar da 1972'de
yayım/anan "Sabahki Gazetede Ne Vardı"romanında
geleceğin New Ybrk Times Gazetesi'ni olaylan 9 gün
önceden haber veren bir gazete olarak anlatır. Kendi
kendinin gazetecisi olan haber tüketicisinin geniş
anlatımı da Frederick William'ın "The Communications
Revolution" kitabında yapılır: Dünyada yaşayan her
insan, bileğinde bulunan bir aracı kullanarak bir
uydudan bağlantılar sisteminden yarahanır ve
dünyadaki tüm diğer insanlarla ilişkiye geçebilir; bu
araç sayesinde bütün verilere de ulaşabildiği için kendi
kendisinin gazetecisi olmaktadır.
Teknolojideki değişimin gazeteciliğin niteliği üstündeki
etkileri konusunda da değişik görüşler savunuluyor.
ömeğin siyasal gazeteciliğin sürekli unsurtanndan biri
durumuna gelmiş olan kamuoyu yoklamalan artık
anında yapılabilmektedir. ABD'de birçok televizyon
istasyonu evlere yerleştirilmiş araçlar sayesinde
deneklerin tepkilerini hemen alıp birkaç dakika içinde
de istatistikter biçiminde ekrana geOrebilmektedir. Bu
hızlı yöntemlerin manipûlasyon ve kötüye kullanım
olanaklannı çok arttırdığını savunanlar vardır. Loren
Ghiglione "haber-iktidar" ilişkisini de anımsatırken eski
Yunan'dan günümüze kadar gelen "Bılmek, iktidar
olmaktır" sözünü yinelemektedir. Teknotojik devrimin
sonuçlannı bu açıdan tartışanlar yine ikiye
aynlmaktadır. İyimserlere göre teknolojik devrim bütün
haberlerin ve bilgilerin özgûrce dolaştığı "dünya
cennetinin" gerçekleşmesini sağlayacaktır. Kötümserier
ise dünyanın yine Marshall McLuhann'ın öngördüğü
"büyük köy"e ulaşılamayacağını, çünkü bazı ülkelerin
yine "basit haber alıcılan" olarak diğer ülkelere ve
uluslarüstü kuruluşlara bağımlı kalacaklarını
söylemektedir.
'Gazetecinin ne olacağma ilişkin en kaygılı metinlerden
biri Washington Joumalism Review dergisinde Joe
Ljogan imzasıyla yayımlanmıştır. Yazar, karanlık geleceği
bir polis muhabirinin ağzından şöyle anlatmaktadır:
"Meslekteki gelecegimin ne olduğunu bilemiyorum.
Duyduğuma göre gazeteciden daha iyi yazan bir
bilgisayan tamamlamak üzereymişler. Söylediklerine
göre yakında bir çatışma olayından döndüğümde
haberi yazmayacak, notlarımı bu bilgisayara olduğu
gibi verecekmişim, otomatik yazım yaptıran romancılar
gibi haberi bilgisayar yazacakmış. Ben de bilgisayarın
ayakçısı olacağım." Bu, bir gazetecinin duygusal
tepkisi. Ama ünlü bilim-kurgucu Isaac Asimov hiç de
bu kadar kötümser değil. Etten kemikten gazetecilerin
anahtar işlevinin süreceğini, çünkü "ilk elden tanıklığın
yerini hiçbir şeyin tutamayacağını" söylûyor.
VEFAT ve BAŞSAĞLJĞI
Üyelerimizden Ferzan Bengi'nin eşi,
Gülgün Tetik ve
Yalçın Bengi'nin babası
NECDET BENGİ
Vefat etmiştir. Merhuma Tann'dan rahmet,
ailesine üyelerimiz ve camiamız adına
başsağlığı dileriz.
Cenazesi 22.4.1991 Pazartesi (bugün) öğlen
namazmda Erenköy Talip Paşa Camisi'nden
kaldınlacaktır.
tSTANBUL YELKEN KULÜBÜ
YÖNETİM KURULU
T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESt
DEVLET KONSERVATUVARI
MÜDÜRLÜĞÜ
(1991-1992) eğitim-öğretim ydında l.Ü. Devlet Konservatuvan'na
ön kayıtla öğrenci alınacaktır.
Sahne Sanatlan bölumu (Tiyatro, Opera, Bale) lısans devresi aday
kayıtları 15 Mayıs-15 Haziran arası yapılacaktır.
Adaylann Konservatuvar tam zamanlı mezunu olması veya ÖSS
1. basamak sınavını kazanmış olmaları gerekmektedir.
Tam zamanlı müzik ve bale bölümü (orta-lise) aday kayıtları 1-20
mayıs arası yapılacaktır. Adaylann ılkokul mezunu veya 5. sınıf öğ-
rencisi olmaları gerekmektedir.
Yan zamanlı müzik ve sahne sanatlan bölumüne aday kayıtlan 1-30
mayıs tarihleri arasında yapılacaktır.
Aday kaydı için gereken belgeler:
2 resim, ıkâmetgâh, nüfus örneği, öğrenim durumunu bildirir bel-
ge.
Geniş bilgi İst. Üni. Devlet Konservatuvan öğrenci işlerinden saat
10.00 - 15.00 arasında edinilebilinır.
(İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan - lskele Meydanı - Ka-
dıköy)
Basın: 23831
İLAN
KEŞAP ASLİYE CEZA
HAKİMLİĞİNDEN
1990/9 E
1990/48 K
6136 sayılı yasaya muhalefet suçundan sanık Mehmet ve Hava'dan
1954'de olma Keşap ilçesi Düz köy nufusuna kayıtlı Kemalettin Ler-
mi hakkında mahkememızin 19.6.1990 tarih ve 1990/9-48 esas karar
sayıh ilamı ile 6136 sayılı yasanın 13/1, 3506 SY TCK 36/2, 40 mad-
deleri gereğince BtR YIL Hapis ve 40.000 TL. ağır para cezası ile ce-
zalandırılmasına karar verilmiş olup karar tüm aramalara rağmen sa-
rıığa tebliğ edılememiştir.
7201 sayılı tebligat kanununun 28, 29 ve mütteakıp maddeleri ge-
reğince hiıküm ozetının gazete ile ilanına, ilan tarihinden itibaren 15
gun sonra kararın kesinleşmiş sayılmasına ve ilan masrafının sanık-
tan tahsil edilmesi hususu ilan olunur.
Basın: 23868