22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunvc Matbaaulık \e Gazeıeulık Turk Anonım Şırketı adma ISadır Nadt £ Gcnel \î\\n Muduru Hasan Cemıl, Muesscse Muduru Eımne l$akhgıi, >a2 I>len Muduru Olt« Gonensııı. % Haher Mer kezı Muduru Vatçıa Ba>«ı, Sa>îa Duztm \onetmeı\ı \h A«r £ Temsılaler AMs\RA Atımn T»fi. I/MİR Hıkmet (, nınkıvs. ADANA Çrlın Yıgenoglıı l, Polıtıka Cetal B»lı»tn. Dıj H>txrfcr [ ı j ı a Balcı Ekoncmı Cta(U Tartu !ş Scndıka Ş«kıu h m a . kuJıur Cdal l « « . Islanbul Hab«kr k*mst K»ç«k, Efcıtsm Geftc*? Ş«)tM. Yun Haberkn Necfet DofH Spor Dartsman 4,M«lkadtr ^BtHHıa». Duı Tazılar b m Çab»kM. *raşurma ŞoMa Uyay, DuzettnK AMallak YuKı £ kooro natör *•«* Korsbas % V 1 a j > lîler LJ«I trital 0 Muha*ebr BtıkBt >nct 0 Bmce Planlama Scvfi ftını«rtf)rıı|İM 0 Rfklam V K lonm % Ek \av r ar H.lvı \kn>l 0 Idare Hı>sr>ın l,urr> 0 Ijlt mt OaAer Çriık 0 Bıtgılscm S u l !.•! % PtrvJn V>ı> Bo<lucıo|l<ı Jünıı kunı.u Baikan NadirNa* 04ua> AktaL \*çm 1**CT Hısuı L t«r MUIKI llhıa Alı Sojon vr îüfaa Cumhunvo MalbaiKıîık « Gaittecıbk TAŞ. Turkoca| Cad 39 4! >4'34 Isı PK 24» luantaıl Td !12 05 0^ (20 hal) WCT 12246. Faj (1) İ26 «0 ^J 0 SuVar A«kan. Zıya Gokalp BK inkılapS V 19 4 Tei 133 II 41 4*» Tcfcx 42344, Fax (4| 133 0< 65 0 Umr H Z.ya Blv 1312 S 2'J Tcl ,* 12 ÎO T;le< <2359 F»x <>!> 19 " «0 9 U a Inonu C»d 119 ^ Mo k»[ I W 19 V <2 14 hatl Tîle» 62 « Fax f l ) 19 25 ">! TAKVIM: 10 NISAN 1991 Irasak. 4.56 Guneş- 6 26 Öğle- 13 10 İkındı-. 16.50 Akşam. 19.44 Yatsı: 21 08 IstanbulArkeoloji Müzeleri Müdürü Sovyetler'in, Çanakkale'den kaçırılan hazineyi vermesini istedi 'Troya hazînesi Türldye'nindir'Schliemann Madalyası sahibi Prof. Ekrem Akurgal, "Sovyet dostlanmızdan jest bekliyoruz. Artık Osmanlı İmparatorluğu yok. Troya hazinesi Türklere, Miken eserleri Yunanlılara verilmeli" dedi. ÖZGEN ACAR ANKARA — Çanakkale'den Berlm'e kaçırılan "Troya hazi- nesi"nin Moskova'da "Kremlin Sarayı"nda olduğu yolundaki haberler Türk arkeoloji dünya- sında geniş ilgi uyandırdı. Kultur Bakanlığı, ileride izle- necek polıtikayı saptamaya ha- zırhk yapmak amacıyla Dışişle- ri Baİcanlığı'ndan hazine hak- kında gereklı bilgi ve belgelerin derlenmesini istedi. tstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdurü Alpav Pasinli, "Troya buluatulannın butunleşmesi için tstanbul'a gonderilmesi gerekir. Sovyetler'in Troy» Hazinesi'ni muzemize vermesi 100. kuruluş yıldönomunde öoemli bir tarih- sel armagan olacaktır" dedi. "Schlicmanıı Madalyası" sa- hibi Prof. Ekrem Akurgal ise "Sovyet dostlannmdan jest bekliyoruz. Schliemann, Trova- dan başka Mikenden de eserler göturmüştu. Bugun artık Os- manlı tmparatorluğu yok. Sov- yetler, Troya Hazinesi'ni Türk- lere, Miken eserterini de Yunan- lara versinler" diye konuştu. 2. Dunya Savaşı'ndan bu ya- SCHLIEMANN HAZINEYI NASIL KAÇIRDI? 'Hazineyi şalın içine doldurduk'1990 Noel gunu, 100. olum yıldonumımde, dunyanın ;eşitli bılim kuruluşlarınca anılan Alman arkeoloğu- Heinrich Schliemann 1822 >ılında Almanya'da Meck- lenburg'dakı fakır bir ko\de doğdu. Maddi sorunlar ıçmdekı, yeteneklı Heınrich'ın ka- fasında daima iki olgu vardı. Birıncısı Guney Amen- ka*^ gidip "koşeyi dönmek." Ikincisi ıse Izmirlı antık ozan Homeros'un "İlya- da"sında anlatılan oykude geçen Troya'nın >erını bul- maktı. Çunku o gune kadar genellikle herkes Troya- nın duşsel bir yer olduğuna inanıyordu. Schliemann 28 yaşında Rusya'va \e Kalıfornıya'ya yaptığı yolculuklanndakı ticaret ıle kosevı dondu. Sov- yeüer Birliği'ndekı ilk evhhğı mutluluk getırmedı. Ikın- ci evlıliğıni Amerika'da Yunan kokenlı genç ve guzel olduğu kadar akıllı Sofıa Engastromenos ile yaptı. So- fia da Homeros hayranıydı ve tum şiırlennı ezbere bı- livordu. Yuksek eğitımıni Rostock ve Paris'te yapmıştı. Istanbul Maarif Nezaretı'nden aldığı ızinle Schlie- mann 1870 nisanmda Çanakkale'de kazmaya başla- dığında Troya'yı bulmuştu. Schliemann boylece duş- sel iki hedefinı de gerçekleştirmış oldu. Heinrich Schliemann, kazılara başladıktan üç yıl sonra "Tro> f a haainesi"nı nasıl bulduğunu şoyle an- latıyor: Heinrich Schliemann, "Troya hazinesi"ni nasıl bulduğunu şöyle anlatıyor: Kral Priam'ın sarayının yanındaki doğruca uzanan duvarm ötesini kazarken büyükçe, bakir bir nesne ile karşılaştım. lşçilere hemen 'paydos' diye bağırdım. "Kral Priam'ın sarayının yanındaki doğruca uzanan bir duvarın otesini kazarken buyukçe bakir bir nesne ile karşılaştım. Çok kavdedeger olan biçirai dikkati- mi çekmişti. Ardında altın gorduğumu duşundum. (...) İşcilerin açgozluluğunden arkeoloji adına hazine>i kurtarabilmek için çok suratli harekel etmek zorun- daydım. Daha işcilerin kahvaltı molasına çok zaman vardı. Bununla birlikte vine de derhal 'Paydos' diye bağırdım." Schliemann bundan sonra ışçılen kahvaltı yapar ve dinlenırken, "yıkılacak bir duvann altında kalma pa- hasına da olsa yaşamının en buyuk tehlikesini goze alarak bir bıcakla hazine)i duvardan nasıl çıkardıgım" ayrıntılı bir bıçımde anlatır "Arkeolojik değerine paha biçilme>en pek çok nes- neyi gormek o anda beni çdgına çevirmişti ve artık hiç- bir tehlikeyi düşunmez olmuştum" diye yazan Schlie- mann hazineyi kaçırışını anlatmayı anılarında şoyle surduruyor. "Bununla birlikte, eşimin yardımı olmaksızıo hazi- neyi oradan çıkarmam tamamen olanaksızdı. Yanımda duran eşimin şalını kestim ve o da içine bunları dol- durarak oradan uzaklaştık." Heinnch Schliemann daha sonra bu hazineyi Atı- na'ya \e ardından da Almanya'ya kaçıracaktır. Ber- lın'de sergilenen bu hazine 2. Dunya Savaşı sonunda bırdenbıre Berhn'de kaybolacak ve hakkında çeşitli soylentiler çıkacaktır. Schliemann, bulduğu bu hazinenın Homeros'un 11- yada'sındakı unlu "Guzel Helen"ın Isparta Kralı ko- casını bırakarak kaçtığı Troya Prensı Parıs'ın babası Kral Pnamos'a ait olduğunu iddia edecektır. Ancak daha sonra yapılan bilimsel kazılar Schliemann'ın bu yargısının yanhşhğını ortaya koyunca "Kral Priamos- un hazinesi"nın adı "Troya hazinesi" olarak değiş- tirilecektır. YARl!S:TroyaHazinesi"nin na geçen 46 yıl boyunca nerede olduğu bilinmediğı ıçın hakkın- da çeşitli söylentiler çıkartılan "Troya hazineleri"nin Mosko- va'da "Kremlin SarayTnda bu- lunduğuna ilişkin haberler ulus- lararası sanat ve bilim dunyası- nın yaru sıra Türkiye'de de yan- kı yarattı. Sovyetler'in, hazineyi yeniden Almanya'ya geri vermesi yolun- da hazırlık yaptığına ılişkin ha- berler Kultur Bakanlığı'nı da ha- rekete geçirdi. Kultur Bakanlığı Halkla İlış- kiler Danışmanı Hilmi Tutar, yayınımız uzerine telefonla ara- yıp "Anıtlar ve Müzeler Genel Muduru M. Akif Isık'ın Dışiş- leri Bakanlığı Kultur İşleri Ge- nel Mudurluğu'ne 4 nisan çar- şamba gunu bir yazı ile gonde- rerek bu olayı ilk kez en geniş boyutta inceleyen Amerikan 'Art News' adlı derginin ve ay- nca 'konuya ilişkin her turlu bıl- gı ve belgenın temin edılmesını' istediğini" açıkladı. Bu arada Anıtlar ve Muzeler Genel Muduı Yardımcısı Ahmet Ertekin de elimizde bulunan her turlu uluslararası yayınların bı- rer kopyasını incelemek uzere al- dırdı. îstanbul Arkeoloji Müzeleri Mudurü Alpay Pasinli ıse "Cumhuriyet"e gönişlennı şöyle açıkladı: "Dünyaca unlu Troya bulun- tulannın Türkiye'de kalan bolü- mu müzemizde konınmaktadır. Buna karşılık bu hazinenin şim- di Sovyetler Birliği'nde olduğu- nu basından öğrenmiş bulunu- yonız. Eğer bu haberler dogru- İuk kazanıp bu hazine geri veri- lecekse, bunlann döneceği yer, kuşkusuz Turkiye ve ulkemizde de İstanbul Arkeoloji Muzesi- dir. Haberin dogru çıkmasını can-ı göniılden ümit ederim. Bundan dort yıl once gittiğim Bertin'de gezdiğim 'Troya Sergi- si'nin bir yoneücisi, 'Gunun bi- rinde bu hazinenin mutlaka bir yerden çıkacağına inanıyorum. Bundan hıç kuşkum yok. Inşal- lah bu hazine bulunacaktır' de- mişü. Bu hazinenin gerçek sahibi hiç kuşkusuz muzemizdir. Çun- ku Troya buluntulan bu hazine ile bilimsel bir butunluk, bir an- lam kazanacaktır. Muzemizin kuruluşunun 100. yıldönümün- de mıize ek binamızda sergilen- mesine Sovyet hukümetinin ola- nak vermesi, bu yıldönumiı için önemli ve tarihsel bir armagan olacaktır." Uç ay önce altı yabancı bilim adamı ile birlikte Almanya'da "Schliemann Madalyası" ven- len, arkeoloji eğıtimıni savaş ön- cesınde Berün'de yapan ve çeşitli Alman bilimsel kuruluşların onursal üyesi olan Prof. Ekrem Akurgal ise şöyle konuştu: "2. Dunya Savaşı sonunda Ruslartn Almanya'dan çeşitli sa- nat eserlerinin yanı sıra bu ha- zineyi de gotururken hiçbir kö- tu niyetleri yoktu. Sovyetler, Al- manya'dan ne goturduyse bun- lan zaman içinde geri verdi. Ni- tekim Bergama Sunagı'nı da Berlin'den parca parca götur- muşterdi. Daha sonra yine par- ca parca Almanya'ya geri verdi- îer. Bundan dolayı Ruslara in- sanlık adına 'aferin' dememiz, şukran duygulanmızı belirtme- miz gerekiyor. Troya Hazinesi savaş sonrasında kaybolduğun- da herkes gibi ben de 'Eyvah, bunu bulan herhangi bu Rus as- ken altını için eritmiş ve bu ne- denle kaybolmuş olabilır' diye dUşunmuştum. Şimdi Sovyet dostlanmızdan jest bekliyoruz. Sovyet bilim adamları da bu hazinenin Tro- ya'dan nasıl kaçırıldığım çok iyi bilirler. Schliemann, Troya'dan başka Miken'den de eser götür- muştu. Bugun artık Osmanlı İmparatorluğu yok. Sovyetler, Troya Hazinesi'ni Türklere ve eger eüerinde varsa Miken eser- lerini de Yunanlara vererek önemli bir jest yapsınlar." YARGICrYA DAVA Vitrinde y kullanmak mahkemelik Yargıcı mağazalarının yılbaşı öncesinde vitrinlerinde av hayvanı başı ve doldurulmuş hayvan kullanması sorun yarattı. Hayvanlann Yaşama Hakkını Koruma Derneği'nin başvurusu uzerine Şişli Savcıhğı, Yargıcı firması hakkında dava açtı. NtLGÜN TOPTAŞ ~ Yargıcı mağazalan, yılbaşı öncesinde vitrin duzenlemesin- de kullandığı av hayvanı başla- n ile doldurulmuş hayvanlar yu- zünden mahkemelik oldu. Hay- vanlann Yaşam Hakkını Koru- ma Derneği'nin şikâyeti uzerine Şişli Savalığı, Yargıcı firması hakkında kamu davası açtı. Da- vanın görulmesine yann başla- nacak. Hayvanlann Yaşamını Koru- ma Derneği Başkanı Eva Ak- soy'un verdiğı bilgiye göre böyle bir dava Türkiye'de ilk kez açı- hyor. Derneğın şikâyeti uzerine tstanbul'da 1-4 kasım günleri arasında duzenlenen "Av 90 Fuan"nın duzenleyicileri hak- kında da dava açıldı. Dava ge- rekçesi Avcıhk Merkez Komis- yonu'nun 90-91 av mevsimiyle ilgili karanna dayanıyor. Ko- misyon karannın 29. maddesi- ne göre 3767 sayüı Kara Avalı- ğı Kanunu'nca kommaya alı- nan av hayvanlanna ait baş, boynuz, post ya da doldurul- muş hayvanın (tahnit) işyerinde bulundurubnası yasak. Eva Aksoy Yargıcı'nm, ala- geyik, karaca ve ceylan başları ile doldurulmuş sülün ve ördek- lerin suslendıği yılbaşı vitrinini görunce mağazanm çeşıth şube- lerini yasayı da hatırlatarak uyardığını belirtti. Bir sonuç alamayınca savcüığa ve Avcüık Şube Mudurlüğü'ne başvurdu- ğunu da söyleyen Aksoy, "Ma- gaza bu arada vitrindeki deko- ru degiştirdi. Ancak gerekli in- celemeyi yapan savcıhk dava açö" dedi. Mağazalann sorumlu mudü- rü Sait Çakıcı ise Hayvanları Koruma Dernekleri'nin tutum- larını "biraz fanatik" bulduğu- nu belirterek şöyle dedi: "Bu yasa yeni galiba, böyle bir ya- sak olduğundan haberimiz yok- tu. Konu bize ulaştıgında doğ- rulugunu araştırdık. Ondan sonni^itrini değiştirdik." Çakıcı, vitrinde doldurulmuş ördek ve sulünlerın bulunduğu- nu, hayvan başlannın ise "iskelet" şeklinde olduğunu, ne başı olduğunu bilmediğini söy- ledi. Bu arada "Av 90 Fuarı"nın ise "baştan aşağı yasadısı" ol- duğunu beürten Eva Aksoy şun- lan söyledi: "Fnarda koruma- ya alınmış geyik, karaca, cey- lan, ayı gibi hayvanlann baş, boynuz ve postlannın yanı sıra doldnrulmuş hayvanlar sergi- teadi, satıldı, siparişler alındı." İOİ D a h a y a z ı g ° r m e d e n - modacılar 1991-92 kışını getirdiler bile. t g ı j a p o n modacı Kansai Yamamoto onceki gece Tokyo'daki Ne- ru Guzel Sanatlar Akademiâ'nde onumuzdeki sonbahar-kış için hazırladığı koleksiyonunu sundu. Modacının defilesinde tanıtılan modellerin çoğu bedeni tamamen sanyordu ve tumu beyazdı. Giysilerin parlak kapitone kumaşlardan yapılmaları dikkat çekti. (Fotoğraf: Reuter) Müzelîk ekmeklerAlmanya'daki müzede ekmeğin yapımından modaya, sanata etkisine kadar her şey sergileniyor. Bunun dışında müzede tahılla ilgili her türlü veriyi bulmak mümkün. Ulm'deki bu müze dışında, ABD ve Avrupa'da 19 müze var, burüar ekmekten çok fırın müzesi. REFİK DURBAŞ ULM — Bir ekmek fınnı. Eli yüzü un içinde bir adam fırına ekmekleri surüyor, biri raflara fınndan yeni çıkmış ekmekleri diziyor. Fınndan taze çıkmış ek- meğin kokusu neredeyse genzi- ni yakacak... Biraz ötede bisikletinin sele- sine ekmekleri doldurmuş bir adam satışa çıkmış... Tarih 1910 yüını gösteriyor. Ve Kathe Kollwits'in bir tab- losu: Biri anasının eline, öteki eteğine sanlnuş iki çocuk. Tarih: 1924.Picasso'nun: Bir kadınla bir erkek, ikisi de bir deri bir, kemik kalnuşlar. önlerind^ bir şişe, içi boş bir tabak ve bir parca ekmek. Tarih: 1904. tkinci Dünya Savaşı'nda kullanılan ekmek karnele ri... Bir geminin maketi: Parma. tngiltere ıle Avustralya arasında çalışmış. Hem de 1906 ile 1936 yılları arasında. Bir seferini 83 günde tamamhyor ve 58300 çu- val tahıl taşıyormuş... Çeşitli ülkelerden buğday öl- çekleri... Değirmencüerin, fınncüann, ekmek satanlann çeşitli çağlar- da kuUandıklan amblemler... Ekmek kesen aletler, ekmeği uzun süre saklayan kaplar... Ve oldukça şaşırtıcı bir şey: Turkiye. Anadolu'da fırının ilk yapılışı. Çünkü tahıl tarihte ilk kez Hititler zamanında Anado- lu'da yapümış, t.Ö. 5830 yılında. Kültür Bakanlığı Prof. Mıızaffer Aksoy'a ödül Kültür Bakanlığı 1990 bilgi yılı, bilgi çağı ve bilgi toplumu üstüne hizmet odüllerini kazananlar belli oldu. ANKARA (Cumhuriyet Bti- rosu) — Kültür Bakanlığı "1990 bilgi yılı, bilgi çağı ve bilgi top- lumu ustün hizmet ödulleri"ni kazananlar açıklandı. Bakanlık "bilgi çağı" ödulünu almaya hak kazanan bilim adamları şunlar: "Prof. Muzaffer Aksoy, Ord. Prof. Ratip Berker, Doç. Celal Şengor, Prof. Aam Barut, Prof. Tuncer Ören, Prof. Oktay Sinanoğlu, Prof. Nejat tnce, Prof. Atilla Askar, Prof. Metin Balcı, Prof. Sadrettin Silman.1 ' Bakanlığı "bilgi toplumu üstun hizmet ödulü"ne de Prof. Nejat Veziroğlu, Prof. Nesim Fins ve doktor Tolgay Akman değer gö- ruldü. Ödüller duzenlenecek bir törenle sahiplerine verilecek. Yine Türkiye'yle ilgih bir başka bilgi: Turkiye'nın dunyada ı>i "doyan" ulkeler arasında olma- sı... Butün bunlar Ulm'da Salzsta- delgasse'de "Deutsches Brotmu- seum"da, yani ekmek müzesin- de. Ekmeği müzede gormek. Yal- nız ekmeği mi? Ekmeğin dolaylı dolaysız etkilediği, tohumdan başağa, başaktan hamura insan elinin değdiğı her şeyı bir müze- de toplamak. îşte bunu 1955 yı- hnda Dr. Willy Eiselen gerçek- leştirmiş. Dr. Eiselen geçımini yiyecek maddeleri satarak ka- zanmış. Ikinci Dunya Savaşı'nda yaşanan açlığı görünce de böy- le bir müze kurmak karanna varmış. Ulm Ekmek Müzesi dunyanın ilk ve en eski ekmek müzesi. Şef Karia VVinkler ve Irene Konrad- m verdiğı bilgiye göre Uun'deki müze dışında ABD ve Avrupa 1 da 19 müze var ama, bunlar ek- mekten çok "fınn" müzesi... Muze 2 Mart 1991 tarihine ka- dar başka bir yerdeymiş, bu ta- rihte 1500 yıllannda yapümış bu tarihi yerine taşınmış. Burası da 1804 yılına kadar aslinda tuz de- posu olarak kullanılmış, bir ara da askeri amaçlar için... »Müzede ekmeğin yapımından modaya, sanata etkisine kadar her şey sergileniyor. Bunun dı- şında müzede tahılla ilgili her türlü veriyi bulmak mümkün. Konrad, "On bin materyalden ancak 1300'ünu sergileyebili- yonız" dıyor ve eküyor. "Tavan ara&ını da ekmekle ilgili sergiler için düzenledik. Sergiler açıyo- ruz, Ayrıca tahılla ilgili bilimsel araştırma yapacaklar için kapı- nuz açık, isteyen gelip çalışabi- lir." Müzenin ilginç bir köşesi Le- nin'e aynlmış. Daha doğrusu Le- nin'in, adı bilinmeyen birine ar- mağan ettiği satranç takımına. Beyazlar komünizmi simgeli yor, siyahlar feodalızmı. Be yaz oiyonlar oldukça güç lü, zıncirlerini kırmışlar. Siyahlar ıse cüız ve zincirlerle bagh. Şah ve vezir de öyle... Satranç takımının ar- dmda Lenin'in başaklarla süslü bir rozeti... 1300 materyal Satranç takımına bakıp dttn- yamızın halini düşünüyorum. Birleşen Almanya'yı düşünüyo- rum. iki zamanlı arabalarıyla otobanlarda 80 km hızla yol alan Doğu Ahnanlan düşünü- yorum . Müzede dunyanın neresinde olursa olsun ekmekle ilgili bü- tun yazılar toplaruyor. Ben ek- meği değil, ekmeğin müzesini anlatmaya çakştım. Bu yaayı da muzeye göndereceğim. Artık benim de muzeye konan bir yazım var... "Yeni bir çağm eşığınde, yeni kuresei eğılımler." - ı Kadir gecesi • ANKARA (ANKA) — Diyanet lşlerı Başkanı Prof. Mustafa Said Yazıcıoğlu, temel hak \e hurriyetleri ellerinden alınan Muslumanlar için dua çagrısı yaptı. Prof. Yazıcıoğlu, yarınki kadir gecesi dolayısıyla yayımladığı mesajda, Turkiye'nin yanı başuıda ve dunyanın çeşitli bölgelerinde zulme uğramış, acılara ve ölume itilmekte olan insanlar olduğunu bildirdi. Yazıcıoğlu, "Bu insanlann durumu Müslümanlann kadir gecesini buruk gönüllerle idrak etmelerine sebep olmuştur, Ulkemizde kadir gecesini huzur ve barış ıçerısınde ıdrak etmenin değerini milletçe takdir etmelıyiz" dedi. 'Süt çocuguna önerilmez' • ANKARA (AA) — Hazır çorbalar, etsuyu tabletleri, puding, bisküvi, aromalı sutler, ıçecek tozlarının ambalajlanna "Sut çocuklarına önerilmez" ibaresi yazılacak. Sağlık Bakanı Halil Şıvgm'ın ımzaladığı yönerge 30 hazirandan itibaren uygulanmaya başlanacak. Gıda katkı maddeleri ile bunlarla hazırlanmış gıdaların etiketlerinde yer alacak uyarı ifadeleri için hazırlanan yönergeye göre bir üründe katkı maddesi olarak sodyum meta bisülfit, kukurtdioksıt gibi kükürtlü bıleşikler kullanıldıgında, uründeki miktar kilogram başma 10 miligramdan fazla ise ambalaj veya etiket uzerinde "kükürtle muamele edilmıştir" ifadesi yer alacak. 4 Sonsıızluk' Nişantaşı^nda • Haber Merkezi — lnfuüty Design, ikinci mağazasını Nişantaşı'nda açtı. Mağazanm dekorasyonunu mimar Semih Yalçı yaptı. Kesik ve keskin hatlann hâkim olduğu uzay çizgileri kullamldı. Infinity'de (Sonsuzluk) bu yıl pastellerden canlı renklere, toprak tonlanna dek her renk moda. Kumaşlarda her türlu puanlara rastlamak mümkün. Süper doğum kontrol aracı • ANKARA (ANKA) — Bugune kadar geliştirilen doğum kontrol araçları içinde en etkilisi olarak tanımlanan "Norplant" adlı materyalin Türkiye'de uretimi yönündeki girişirnler sonuç veriyor. Turkiye'deki bir yerli ilaç fırmasının bu konudaki ruhsat başvurusuna Sağlık Bakanlığı'nca olumlu yamt verıleceği öğrenıldi. CÛt altma küçük bir operasyonla yerleştirilerek 5 yıl süreyle yüzde 99.8 oranında etkili koruma sağlayan Norplant, kuüanıldığı ulkelerin bazılarmda "kelebek" ve "yelpaze" gibi adlarla da tanınıyor. ilk kez Nüfus Konseyi'nin lisansıyla Finlandiya'da uretilen Norplant, her biri 3.4 santimetre boyunda ve 2.4 milimetre çapında mini çubuklardan oluşuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle