22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 10NİSAN1991 Lozan mı?.. Sevr nıi? Son günJerde Atatürkçülük (Kemalizm) "resmi ideoloji" denilerek toplumun bazı kesitlerinde tartışılmakta, çürütülerek aşağılanmak istenmektedir. Bunların aynlımcı takımı da Lozan'ı geri çevirip akıllara durgunluk verecek biçimde, "Sevr daha iyi idi" diyebiliyorlar!.. Yetmiş yıldır Türkiye'de "Sevr daha iyi idi" diyebilenJer ne görülmüştü ne de duyulmuştu! SUPHİ KARAMAN tnsan haklanna dayalı laik, sosyal bir hu- kuk devleti olan rejimimizi, Türkiye halkının mutluluğu için, hep birlikte yüceltmeye çah- şıyoruz. Çalışmalann hareket noktası 19 Ma- yıs 1919'da Samsun'a çıkışla başladı. Yur- dun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlike- de idi. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun ka- ran ve direnişi kurtaracaktı. Bu amaçla önce işgalcilere karşı Ulusal Kur- tuluş Savaşı verdik. Bizi yok etmek isteyen emperyalizme ve boğmak isteyen kapıtalizme karşı tam bağımsızlığımızı elde etmek için iç ve dış düşmanlarla savaştık. Bunları yendik. Sonra cumhuriyeti ve halk egemenliğini kur- mak için salranau ve hüafeti kaldırdık. Top- lumsal yapıda, birçok kurum ve kuruluşlar- da, ama üstyapıda ama altyapıda yeniiikler, devrimler yaptık. Daha sonra da demokrasi- ye, çok partili rejime yöneldik. Zaman zaman yeniden anayasalar yapıyor seçimlere gidiyoruz. Iktidarlar oluşturuyoruz. Seçilenler Meclis kursülerinde antlar içiyor- lar: "Vatanın variıgı ve bağımsızlığını, vala- nın ve millelin böliinmez bütunluğünü, mil- letin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruya- cagıma;faukuküstiinlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılap- lanna bağlı kaiacağıraa; toplumun buzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı için- de herkesin insan haklarından ve temel hür- riyetlerden >ararlanması ülkusunden ve ana- vasava sadakaıten aynJmayacağıma, biiyük Türk milleti öniinde namusam ve şerefim üze- rine an» içerim." 12 Eylül 1980'den sonra yapılan yeni du- zenlemelerle gıttikçe oturmuş bir topluma yö- nelmek şöyle dursun, siyasaJ ve toplumsal ya- pımız inanılmaz çatırtılarla başgosteren yeni huzursuzlukJarı onaramaz, karşıJayamaz bir güçsüzlüğe düşürülmuştür. İstikrarh hükü- metler kurabilmek için seçim sistemlerinde onerilen haksızlıklar, istikrarsızlığı en yüce makamların meşruiyetlerini tanışmaya suruk- lemiştir. Anarşiyi ve terorizmi yok etmek için ahnan yasal önlemler demokratik kurum ve kuruluşlan, siyasal partileri politika üretemez duruma sokmuştur. Bireyleri suskun, tepki- siz bir toplum haline getirmiş, yeni haksızlık- ların ve yağmanın yaygıniaşmasına yol açmış- tır. Özgür düşüncenin ve laik olabilmenin ma- ymlanan ortamı hak aramanın ve hukukun üstünlüğünü kurabilmenin yollarını tıkamış- jtır Böliicü tutumlar!.. Şımdi sıra "vatanın ve milletin böliinmez butünliiğü"nün bozulmasına gelmiştir. Ülke- miz son on yıldır süregelen uygulamalarla bu noktaya getirilmiştir. Sorumsuz davranışlann ve yaratılan kavram kargaşasmın etkisi ile bu- gün tehlikeli bir gidişin başlangıcındayız. Son günlerde Atatürkçülük (Kemalizm) "resmi ideoloji" denilerek toplumun bazı ke- sitlerinde tartışılmaJcta, çürütülerek aşağılan- mak istenmektedir. Bunların ayrılımcı takı- mı da Lozan'ı geri çevirip, akıllara durgun- luk verecek biçimde, "Sevr daha iyi idi" di- yebiliyorlar!.. Yetmiş yıldır Türkiye'de "Sevr daha iyi idi" diyebilenler ne görülmüştü ne de duyulmuştu! Yetmiş yıldır Türkiye'de, okullarda, camı- lerde, kışlalarda ve her yerde, "Kemalizm" denilerek bir komedya mı oynatılrmştır? Ino- nu'lerde, Sakarya'da dökülen kanlar boşa mı gitmiştir? Yunanlıların kişiliğinde Dumlupı- nar'da mezara gömdüğümüz emperyalizme yazık mı etmişizdir? Kurtuluş Savaşı'nı ka- zanmamalı mı idik? Şanlı ordularımız güzel İzmir'i, yeşil Bursa'yı, Boğazlan, Trakya'yı, Erzurum'u, Kars'ı kurtarmamalı mı idiler? Doğu Anadolu halkımız Ermenistan egemen- liğinde daha mj mutlu olacaklardı? İngilizle- rin işgali altında kalacak İstanbul'un o guze- lim camilerinde cuma namazları kıhnabilecek mi idi? Sevrciler! 920 yıldan beri Anadolu topraklarındayız. "Yurtta barış, cihanda barış" ülküsüne ka- pılarak ilk kez 69 yıldanberi savaş yapmadan yaşıyoruz. Fena mı oldu? On milyon nüfus- tan 57 milyona çıktık. Okuryazarlık oranı %10'dan %90'lara yükseldi. Azgelişmişlik çemberini henuz kıramadık, ama 20. yüzyıl başında, kapitülasyonların kucağında olduğu- muz günler kadar yoksul da değiliz. Kurtu- luş Savaşı'ndan ve Lozan'dan başlanılarak ve Kemalizm sürecinden, demokrasi yolundan geçilerek bu noktaya gelindi. "Sevr'de Kur- distan vardı, Lozan'da yoktu" diyenlere anımsatmakgerek. Sevr'de Trabzon'dan Er- zincan'a, Muş'a, Bitlis ve Van'a kadar uza- nan ve buraları da içine alan Doğu Anado- lu'da bir Ermenistan da vardı. Buna ne bu- yurulur? Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan yetmiş yıl, çok partili demokratik rejime geçişten 45 yıl son- ra, çok azınhkta olsalar da kimi gnıplarca Ke- malizmin yerildiği ve Sevr'in övüldüğü bir aşamaya girilmiş olması üzücü olduğu kadar düşündürücüdür de. Bu noktaya gelinmesin- de 12 Eylül'ün baskıcı uygulamalanna duyu- lan tepkiler neden olmuştur. Daha önceleri ge- rici ve tutucu çevrelerin din perdesi arkasın- da Atatürk'e yaptıkları haksız saldırılarla oluşturdukları ortam, 12 Eylül uygulamala- rından sonra aydınların ve sol düşuncede olanların duydukları güvensizlik ve tepkiler- le de pekiştirilince işte şimdi aynbkçıların Ke- malizmi resmi ideoloji diye küçümsemeleri ve Sevr'i Lozan'dan üstün görmeleri aşamasına girildi. Toplum depolitize edilmeseydi, yılgın- laştınlmasaydı, demokratik geniş boyutlarda tartışma ortamı korunabilseydi bu olumsuz noktaya gelinmezdi. Aydınlar yılgınlıkların- dan ve komplekslerinden sıynldıkça bireyler suskunluklannı attıkça, demokratik kurum ve kuruluşiar, siyasal partüer demokratik sorum- luluklannı duydukça bu sureç kısa sürede aşı- lacaktır. Bugün olduğu gibi tarihin her döneminde emperyalizm Doğu halklarını, özellikJe Müs- luman ülkeleri bölüp parçalamış ve sömürme- ye çahşmıştır. Körfez bunahmı ile başlatılan sureçte emperyalizm, petrol kuyularınj ve Ku- veyt şeyhliğini kurtarmış, fakat Kuzey Irak'- ın dört milyonluk Kürt, Turkmen ve Arap halklarıru önce cesaretlendirmiş, sonra peri- şan etmiştir. Türkiye ve İran sımrlarına son günlerde yığılan yüz binlerce kişinin acıklı du- rumu, ülkemizin ve halkımızın bütunluğünü ve birliğini korumak için uyarıcı olmalıdır. Sonuç Demokrasi, özgürlükler içerisinde çarelerin bulunabileceği rejimin adıdır. Demokrasiler- de çare tükenmez. Göruluyor ki 12 Eylül de- mokrasisinde çarelerin hemen oluşturulabil- mesi zorluklar içerisindedir. Bu olumsuz su- reç geçmek uzeredir. Bugün demokrasi gün- demimizdeki ilk madde "insan baklan"dır. Özgürlükler, hukukun ustunlüğü, tam de- mokrasinin yeniden kurulması, anayasal dü- zenlemeler ve budunsal (etnik) sorunlar hep- si insan haklannın egemen kılınması ile çö- züme ulaşacaktır. Yeter ki demokrasıyi koru- yalım, ona sahip çıkalım, onu yaşatalım. Bu- nun da ön koşulu: "Vatanın ve milletin bö- liinmez biitiinlüğünü korumak, laik cumhu- riyet ve Atatürk ilkelerine bağlı kalmak"tan geçer. PENCERE EVET/HAYIR OKTftYAKBAL İnsanlık Sınavı Önünde... Bu, bir sınavdır, insanlık sınavı!.. Yalnız biz değiliz bu bü- yük sınavı veren; bütün uygarlıktır, çağdaş dünyadır, yirmi bi- rinçi yüzyılın eşiğindekı dönemde yaşayan tüm insanlardır. Öyie suçlar vardır ki bağışlanması güçtür. Irak'tan kaçan yüz binlerce insanın Türkiye sınınna dayanması da bu tür bir insanlık suçunun sonucudur. En başta Saddam, sonra Bush, Özal, sanık koltuğuna oturtulmalıdır. Kim kışkırttı Ku- zey Irak'taki Kürt liderferini, eyleme geçerek bağımsızlık, öz- gürlük ardında koşan Kürt topluluklarını? Bilmiyorlar mıydı Saddam'm elinde büyük olanaklar ofduğunu... Irak ordusu Kuveyt savaşından o kadar büyük bir yenilgiyle çıkmadı. Or- dusunu fazla yıpratmadı, elindeki silahları tüketmedi, teslim etmedi. Bu öldürücü gücü kuzeyde ayaklanan Kürtlere karşı kullanacaktı. nitekim kullandı da... Bay ÖzaJ, TâJabam'yle, bilmem kimte görüştü; Irak'ta Kürt, Türkme*» Federasyonu'ndan söz etti. Bir bafcıma Kürtlerin başkaldırmasını destekledi. umut verdı. Bush'un, Saddam'a karşı düşmanltğı da bir anda ortadan kalktı nedense! Kürt- ler büyük bir aldatışın kurbanı oldular. Bush da, Özal da ya- nıltmıştı onları. Bugünkü korkunç görünüş ne dediğini, ne yaptığını bilmeyen devlet adamlarının, daha doğrusu devlet adamlığına soyunmuş insanlann suçu değılse nedir? Her şeyi bildiğıni sanan, aklından her geçeni uygularsa ba- şarılı olacağına inanan insanlann sorumlu yeriere gelmesi kadar tehlikeli bir şey yoktur. Boyleleri boyuna övünürler, ken- dilerini göklere yüceltirler. çevrelerinde de birtakım adamla- rı toplayarak destek sağlarlar. Bir süre vatan kurtaran aslar^ mış gibi yığınları aldatarak oylarını eilerınden alırlar. Son yıllarda Türkıye'nın yönetımınde sağduyu sahibi, dün- yayı bılen, insan sevgısi taşıyan kişıler yok. 12 Eylül olayın- dan sonra meydanı boş bularak polıtıkaya atılıp ön yeriere gelenler ülkemızı yönetmekteler. Boylelerının konuşmaları- na, davranışlarına bakarsanız, altmış milyonluk bir fürk ulu- sunu gereğı gıbı yönetmelerine olanak bulunmadığını anlar- sınız. Büyük büyük okullan bitirmış; mühendis. hukukçu, dok- tor falan olabilirler. Ama kendi mesleklerinde herhangi bir başarı gösterdikleri çok kuşkuludur. Kendi işini başarama- yan, yararlı olamayan bırinin ülke yönetiminde yararlı olaca- ğı düşünülebilir mi? Körfez bunalımı süresince Türkiye'nin Çankaya konuğu yanlışlık üstüne yanlışlık yaptı. Bugün sınır kapımıza bir mil- yon insan yığılmışsa, bu Bay Özal'ın bir koyup yırmi almak anlayışının sonucu değil midir? Kimler Kürtlerı kışkırttı? Kim- ler Saddam'm Kürt halkını ezmesine olanak yarattı? Körfez bunalımından sonra Türkiye, dünya ölçüsünde saygınlık el- de etti dıyenler, şimdi bir milyon insana nasıl bakacaklarını bilemiyorlar! Gerçek, içter acısıdır. Hergün yüzlerce çocuk ölüyor. Yağ- murda, soğukta, insanlar naylon örtülerin altında yaşamak savaşı venyorlar. Ekmekler, süttozları kapışılıyor. İnsanlar bir şeyler elde etmek için bırbirini çığnıyor. Güneydogu sınırla- rımıza yığılmış yüz binler 1991 yılının en unutulmaz görün- tüleridir. Uygar dünya ne yapıyor. buna karşılık? Bırazcık pa- ra, birazcık ilaç göndererek vicdanını rahatlatmak istiyor. Bir- leşmiş Milletlerörgütünün; günler geçıyor, insanlar acılar ıçin- de kıvranıyor, ama olumlu bir davranışı yok. Düşüneceğiz, bakacağız sözleri ağızlarda!.. Türkiye'de bir hükümeî var mı, bir başbakan var mı? Her- kes bunu soruyor. Bir Özal var her şeye karışan, herkesle görüşen, durmaksızın konuşan? Ama anayasada hiçbir so- rumluluğu yokmuş. yeri geldiğinde ben 'sorumlu bir kişi değilim' deyip işin içınden çıkabilirmiş! Kimse de bir şey di- yemezmiş! Başbakan ve bütün bakanlar devre dışıdır. Söz, hak, yetkı, sorumsuz cumhurbaşkanındadır. O cumhurbaş- kanı ki, yüzde 20'lere düşmüş bir partinin Meclis grubunun oylarıyla seçılmiştir! Çelişki üstüne çelişkı... Sınırlarımızda yuz binlerce insan acılar ıçindedir. Açtır, su- suzdur, hastadır, umutsuzdur. TV'ler, radyolar, ga2eteler, der- giler yüzyılın belki en korkunç dramını dünyaya duyuruyor. Ama uygarlığın son aşamalarına ulaşmış insanlık bütün so- rumluluk yükünü Türklere bırakmış, uzaktan seyircidir. Bu arada Çankaya konuğu Özal, kalkıp Hollanda'da panelde ko- nuşmaya gidiyor! Her şey iyi, düzeniiymiş gibi! Ülkemizi, hal- kımızı bu karanlık çıkmazdan kim kurtaracak? Elbette hal- kın kendisi... Eline bir fırsatgeçer geçmez. Ama ne zaman? VEFAT Yardım sever iyi insan can dostu MEHMET TUNAKMAN'ımızı kaybettik. Sevenlerin başı sağolsun. TOMRİS-YILMAZ ÖKTEM Ramazan Davulu... Bir kitaplı din, zamanla çatallaşabilir, dallara ayrılır, mez- hepler oluşur; Hıristiyanlıkta Ortodoks, Katolik, Protestan vb. var; Anadolu Müslümanlığında ıki büyük kol Sünnilik ve Ale- viliktir. Osmanh'nın erken döneminde Sünni-Alevi ayrımı bir so- run değildi. Yavuz Sultan Selim Mısır seferinde hilafeti alıp İstanbul'a getirmce iş değişti. Artık padişah Sünnilerin hali- fesıydı; Alevilerin durumu güçleşti; Osmanlı, Hıristiyana karşı hoşgörulû, Aleviye karşı gaddardı; devlet düzeni laik olma- dığından zulüm yıllargeçtikçe artıyordu; Şeyhülislam Ebus- suut Efendi'nin Aleviye ilişkin "KatK vaciptir" fetvalan ünlüdür. Aleviye "kızılbaş" da deniyordu, Bektaşi de Aleviydi. Bu mezhebin Müslümanı, Tann'yı, Kuran'ı, Hazreti Muhammed'i özümseyip Hazreti Ali'yi benımser; namaz kılmaz, oruç tut- maz, hacca gitmez; şeriata karşıdır. Gerçekte Türkiye'de, öte- den ben, Alevi olmasa da günde beş vakit namaz kılmayan, oruç tutmayan, hacca gitmeyen Müsfümanlar çoğunluktadır. Peki, Alevinin sayısı kaç? Bilinmiyor. Kimine göre 10 ya da 15, kimine gore 20 milyonu aşkın Alevi Türkiye'de yaşıyor; ama baskı altında... Niçın? • Osmanh'nın zulmünden ve baskısından soluksuzlaşan Ale- vıler. Kurtuluş Savaşı'nda ve cumhuriyet devrımınde Atatürk'ü desteklediler, laıkliğın gönüllü halk tabanını oluşturdular; Mus- tafa Kemal, Sünnılerin halifesini yıkmıştı, vicdan özgürlüğü- nü sağlamış, devleti dinler ve mezheplere karşı yansızlaştır- mıstı; öğretım devriminde okullardan din dersleri kaldınlmıştı; Alevıler bir soluk aldılar, kendilerine geldiler. Ne var ki çok partili rejımden sonra ış değişti; siyasal ikti- dar Sünnileşti; şeriatçılar adım adım devleti ele geçirdiler; bugün Alevi çocuklara devlet okullarında zorla Sunni mez- hebinin öğretisi okutulup aşılanıyor. 1960'lardan bu yana imam devlet memurudur, merkezi hükümet, Alevi köylerın- de Sünni imamı görevlendırıyor. İmam-hatıp okullan "mes- /e^a/77ac/"ndan saptırıldı; temel öğretim kurumlarına dönüştü; şeriat eğitiminden geçen öğrencilerın çoğunluğu imamlık yapmıyor; bürokrasinin kilit noktalarına geçiyor. Televizyon tekeli bütünüyle Sünni mezhebınin şerıatına göre din pro- pagandasını yürütüyor. İnsanlık 21'inci yüzyıla yaklaşırken Aleviler baskı altın- dadır; vicdan özgürlüklerı çiğ- nenmektedir. Yıllardan beri koyulaşan bu baskı elbette bir direnişe yol açacak; toplumsal katmanlar- da yankısını bulacaktır; milyon- larca Alevinin Sünnileşmesi ya da zorla Sünnileştırilmesi ola- naksızdır. Çok partili rejimden çağdaş ve katılımcı demokrasi- ye uzanan yolda Aleviler laik cumhuriyetin temel ilkelerine göre vicdan özgürlüklerine ka- vuşacaklar... />•'" Televizyon devlet tekelınde... Ve dinsel yayın yapıyor... Peki, ekranda şımdiye kadar bir Alevi ya da Bektaşi gördü- nüz mü? Bir Alevi dedesi dev- letin TRT'sınden kendi toplulu- ğuna neden seslenemiyor? Devletın televizyonu Sünni te- kelciliğin hizmetine verilıyor; bütün Ramazan boyunca prc- paganda sürüyor. Laik Türkiye, Cumhuriyeti'nde yaşayan Hı- ristiyan yok mu? Musevi yurt-' taşlarımız da Türk değiller mi? Onlar neden televizyonda dış- lanıyorlar? Ortodoks, Süryani, Katolik ya da Protestanın vic- dan özgürlüklerı ne olacak? Ni- çin yok sayılıyorlar?.. İçinde yaşadığımız koşullar, bırakın laik cumhuriyeti, "isla- mın hoşgörüsü"ne bile ya- kışmıyor. Bektaşi, ramazanda oruç tutmuyormuş, mahalle kahve- sinde kibarca anımsatmak is- temişler: — Baba Erenler ramazan geldi... Bektaşi: — Ramazan gelir gider, de- miş, ben bir gidersem, bir da- ha gelemem... Ham ervah sofuluk, Bektaşi fıkrasına bıle öfkelenir; toplum günden güne Anadolu Müslü- manlığı yerine Arabın İslamiyet anlayışına gömülüyor; din ra- mazanda çatık kaş, asık surat, cehennem korkusu ve insana baskı demek değildir; kendimi- ze gelelim... - . Veşıl, yeşılın tonları, marin grubu renkler de var, arna ağırlık toprak tonlannda Executıve erkeğinın takım elbise- sınden, safarisıne kadar kullandık bu renklerı RUSÇA-TÜRKÇE CEP SÖZLÜĞÜ 20.000.-TL Sovyet Krraplon Türkiye Temsilcisi: Evrensel Kitabevi AtatüH(Bul.lO7/i2Kızılqy- ANKARA Tel.(4) 117 2989 18-23 Nisan FRAG Bahanm »ile Yaşayın a 5 gece yanm pansiyon a Direkt uçuş a Şehir Turu • Transferler DAHİL 595 USD Yalnu uçak: 300 - USD Tel:130 46 73(3Hat)147 8 3 i 8 Fax:134 05G5 Tlx: 39412 T.C. ABANA KADASTRO HÂKİMLİĞİ'NDEN Dos>a No: 1990/231 Davacı Adem Şahın tarafından davalılar Salih Mesut ve Seher aley- hine mahkememızde açtığı 58 ada 2 no.Iu parscle itiraz davasının ya- pılan duruşması sırasında verilen ara kararı gereğınce: Davalılar, Abana ılçesi Merkez Mahallesi'nden Mustafa oğlu Sa- lıh Meıut ile Muslafa kızı Seher'e, dava dilekçesı ve duruşma gunu adlanna tebliğ edilememiş olup yaptırılan zabıta araştırmasında da tebligata sarih açık adreslerı lespıt edılememış olup, mahkememizce teblıgat verıne geçmek uzere ilanen teblığıne karar verilmiş olmakla: Davalılar Abana Merkez Mahallesi'nden Mustafa oğlu Salih Me- sut ile Mustafa kızı Seher'ın duruşma gunu olan 29.4 1991 gunu sa- at 9.00'da duruşmada hazır bulunmaları veya kendilerını bir vekıl ile temsil etlirmelen, aksı takdırde dava basıt usule tabı olduğundan HLMK 'nın 509-510 maddeleri gereğince karar verüecegı hususu dava dılekçesi ve duruşma gunü tebliğ yerine kaım olmak uzere ılan olu- nur 28 3 1991 Basın: 46440 ARAYAN KAZANIR Te!evızyonlarıni2 - Vıdeolarınız ve beyaz eşyalarınız ycrinde nakıt olarak alınır Tel: 160 84 02 Kimliğimi kaybettim. Geçersizdir. YUSUF ALTUNAY Pasaportumu kaybettim. Hükümsüzdür. TANSEL EMANET Kimlik, sigorta kartı ve pasomu kaybettim. Geçersizdir. ÖZCAN A YTAŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle