Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/10 PAZAR YAZHARI 3 ŞUBAT 1991
Hamburg'dan
Savaşmamaya
ant içilmişti2. Dünya Savaşı'ndan sonra bir daha
savaşmamaya ant içen Almanlar, bunca
zaman sonra yeniden savaşın eşiğine geldiler.
ORAL ÇALIŞLAR
HAMBURG — Edmuıd
Meagher, Amerikalı, 65 yaşın-
da, 5 yıJdır Hamburg'da yaşıyor.
Vielnam savaşını protesto etti-
ği ve savasa ilişkin yardımları
ödemediği için ABD'den sınır-
dışı edilmiş. O gün bugilndür
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde
dolaşıyor. Avnıpa'da askeri raal-
zeme yapan bir firmanın basın
danısmanlığını ve haJkla ilişki-
ler rnüdürlüğünü yürtttttrken,
bu görevi de kısa sûrede lerk
ediyor ve sokaklarda keman ça-
Iarak yaşamını sürdürmeye ka-
rar veriyor.
Uona Jordan; öğretmen, doğ-
ma büyüme Hamburglu. Bir li-
se müdürii üe evliyken Ed'i so-
kakta keman çalarken görüp
âşık oluyor. Uona, Ed'den yir-
mi yas küçflk.
Hamburg'daki neredeyse bfl-
tûn Türkler Ed ve Ilona çiftini
tanırlar. Ed ve Ilona, iki yıldır
birlikte yasıyorlar. Hemen tüm
siyasi gösterilerde onlan görebi-
lirsiniz. özellikie Almanlann
ırkçı ve yabancıJara üstten ba-
kan tutumuna büyük bir öfke
duyduklannı onlara söylemevi
bir görev bilirler. Iiona, bir an-
lamda Almana benzemeyen, se-
vimli bir Almandır. Tüketim
toplumunun bireyleri kompart-
manlara ayırıp, yalnızlastırdığ]
Almanya'da Ilona gibilerine zor
rastlarsınız.
Ilona'nm son buluşu, boynu-
na çeşitli sorular içeren kâğıtlar
asarak metrolarda dolaşmak.
Her gün yenisini yazdığı kâgıt-
Budapeştelden
Sinemanın
dayanılmaz
cazibesi
MEHMET MESTÇİ
BUDAPEŞTE — Müzik
Akademisi'nin giriş katında bü-
fenin etrafına kumelenmiş, 12
forintlik tatsız kahveyi içen öğ-
rencflerin çoğu birbirini yakın-
dan tanır. O yüzden kızlara edi-
len sinemaya gitme teklifleri
önemli bir neden yoksa geri çev-
rilmez.
Tabii ki illa kızlara yönelik ol-
mayabilir bu tekü'fler, ama ge-
çen cuma Tünde ve Enikö ile
karsılastığımda arkadaşlıklann-
dan dolayı duyduğum neşeye bir
müddet üuiyacım oldugunu dü-
şündüm ve Terez Bulvan'ndaki
Matra Sineması'nı önerdim.
Entelektüel filmlere gitme dü-
şüncesi küçük de olsa var olan
"reddedilme" oranını iyice dü-
şürür. Çunkü akademideki kız
öğrencilerin çoğu entellikten eni
konu hoşlanır. Piyano mu? On-
lann fikirlerine kulak verin.
Bergman? Bergman bunların
önemli bir kesiminin sevgjsini
kazanmıştır. Feminizm? Bu ko-
nu Macaristan'da onlar açısın-
dan geçersizdir.
Bu defa karşımıza çıkan fiim
Marco Ferrerini'nin muthis ya-
pıtlanndan biri "La Gnutde
Bouffe^oldu.
Matra Sineması Peşte'deki en
gilzel sinematek. Huzur dolu,
minik mekânı içinde tertemiz,
güler yuzlü teen-ager sonrası ku-
şağın tıklım tıklım doldurduğu
bir yer. Ama aşınsızük var bu
mekânda. Duygulannı içlerinde
rutma vakası. Halbuki hepsiyle
beraber "La Strada"dan sonra
en yoğun sessizliği yaşamak,
"Rom»"dan sonra uzunca bir
"Ferrovia Stato" ile Roma'ya
yolculuk etmek, "Canterbury
Tfe«ls"dan sonra ise St. Endre*
deki lokantalardan binni kapa-
tarak üç gün üç gece eğlenmek
gelmiştir içimden.
Filmden sonra Tünde ve Eni-
kö ile biraz yürüdüm ve bu es-
nada anlattıklan problemlerle
çelişen aydınlık yüz ifadeleri ha-
yatla olan dostluklanna ne de-
rece önem verdiklerini fısıldadı
içime. Tünde'nin babası ölmüş,
Enikö'nünkiler aynlmış. Okul-
dan aldıklan üç kurus yardun
parası zaten sembouk sayildığın-
dan, acımasızca yüklü akade-
mik derslerinin üzerine geceleri
küçük bir çamaşır yıkama işlet-
mesinde çalışıp birkaç kuruş da-
ha geçiyonnuş elJerine. Belki de
arük yaslanabüecekleri hiç kim-
seleri olmadığından, bu ürkütü-
cü boşluga karşı açtıklan sava-
şın zaferiydi gözlerindeki ay-
namsı parlaklık.
Onlardan ayrıldığımda son
yirmi dakikanın keyifsizliği be-
ni gerisin geriye döndurüp Mat-
ra'dan sadece birkaç adım iler-
deki Apollo Sineması'nın dibi-
ne kadar getirdi. Karar vennekte
zorlanmadım. Çıinkü akşam se-
kiz seansı mucizev idir. Kahkaha
dtişkünü yüzlerce Peştelinin en
yeni Hollyvvood fîlmlerine fana-
tikçe takıldıkları, dertlerin,
borçiann, harçlann paJtolann
cebinde vestiyere bırakıldıgı sı-
;ak bir seanstır.
larda, "Almanya aeden Sad-
dant'a zeiıirii gaz satü, hiç dü-
jündimiiz mo?", "Bu savaş lu-
min savaşıdır; faalkın bu savas-
la ne Ugisi var?" gibi sorular yer
alıyor. Uzerindeki kâğıüara me-
rakla bakan Almanlara yakla-
şıp, onlarla tartışmaya girişiyor.
Savas basladıktan sonra Ed
garip bir suskunluğa büründü.
"Inaaır mısınız, her akşam ev-
de saatlerce aglıyonıtn. Araeri-
kaü oimaktan utanç dujoyo-
nun" djyerek duygulannı dile
getiriyor. O da Ilona ile birlikte
koşturuyor. Fakaı son günlerde-
ki durgunluğunun nedenini ye-
ni ögrendik; Amerikan pasapor-
tunu konsolosluga vermeyi ve
kiraliksiz yaşamayı düşunüyor-
mus. Bunu yaptığı an, 65 yBşın-
daki Ed'i Aimanya'dan atabilir-
ler, emekli aylığını kesebilirler.
Ama Ed, ABD'nin yaptıklanna
bir Amerikaü olarak gerekli tep-
kiyi gösterememenin çaresizliği
içinde kıvranıp duruyor. En son
çare olarak aklına bu gelmiş.
Savas basladıktan sonra
Hamburg'daki bir çiftin yasa-
mından kısa bir kesit bu. Al-
manya iki haftadır, '&8'den bu
vana ilk kez böylesine yoğun kit-
le gösterilenne sahne oluyor.
"S«gl Ndn", yani "Hayır de",
onlann son günierde en çok kul-
landıklan iki sözcük. Ünlü Al-
man sairi ve tiyatro yazan Wolf-
gang Borchert'in şiirinin adı
"Sagl Nein". Borchert, Ikinci
Dünya Savaşı'nda zorla cephe-
ye gönderilenlerden. Savaş onun
üzerinde yıkıcı izler bırakır. Sa-
va$ dönüşu, son günlerde Al-
manların diünden duşmeyen bu
siiri yazar ve bütun vasanunı sa-
vas karsıtı çahşmalara adar.
Aslında tüm Almanlar, tkin-
ci Dünya Savaşı'ndan sonra bir
daha savaşmamaya ant içerler.
"Nie VVieder Krieg" (bir daha
savasa hayır) onların temel fel-
sefesi haline gelir.
Ama kader, onlan yine sava-
şın esiğme getirdi. Üstelik, 85 yıl
sonra Türlderle yeniden ittifaka
girerek. O zaman birlikte yenil-
mislerdi.
Almanlar savasa girmek iste-
miyor, ne hükümetleri ne de hal-
kı. Ama ABD ve müttefikleri
onlan savasa ve özellikie de
maddi destek yapmava zorluyor.
ABD, savaş makinesini yenileye-
bilmek için iki devleti gözüne
kestirmiş durumda: Japonya ve
Almanya.
İki zengin ülke, istemeye iste-
meye ellerini cseplerine atıyorlar.
Savaş uzadıkça onlann daha
çok ellerini cepierine atmalan is-
tenecek.
Berlin'den
Savaş, sanık
olabüs^diSavaşı saruk sandaJyesine oturtabüseydik
eğer, Almanya'da aleyhine ifade verecek çok
tanık bulunurdu.
Körfez'de savas büiun yoğunluğuyla sürerken Avnıpa başkentlerinde, ABO'de savaş karsıtı gösteriler de her geçen gün büyüyor
Berlin'de yapılan bir gosieride on binlerce kişi 'savasa haytr' diye bagırdı. (Fotograf: Renter)
Paris'ten
Binlerceküçük sevinçyumağıKimi küçük sevinçler yalnızca birileri için
vardır. Diğerleri o sevinçleri duymazJar.
Bıkkın ve kör adımları, minicik sevinçleri
ezer geçer. Paris, bir değil, yüz değil, binJerce
küçük sevinç yumağıdır. Parisliler, acaba
Paris'i aslında hiç mi hiç tanımadıkları için
mi sevinemiyorlar?
MİNE G. SAULNIER
PARİS — Kimi küçük sevinç-
ler yalnız birileri için vardır, di-
ğerleri için yokturlar. Diğerleri,
o sevinçleri duymazlar. Bıkkın
ve kör adımları, minicik sevinç-
leri ezip geçer. Oysa, birilerinin
duyargaJarı o sevinçlere açıktır
hep. Yerde, gökte, birlikte ve yal-
nızken.
Bir sabah, pencere mutlaka
küçuk sevinçlerin üstüne açılır.
Kocarnan bir kentin uğultusu
dolar içeri.
Paris, çoktan uyanmıştır.
Binlerce metro vagonu, iki
dakika suren her duruş ve kal-
kışta; yeraltından yertistüne yüz-
binlerce insan kusmaktadır sim-
di. Uzaktan bir tren sesi gelir.
Paris'ten Bordeaux'ya, saatte
513 km hız yapabilen, ama or-
talama 400'le gidecek olan At-
lantik TGV'sinın kalkışına 32
saniye vardır. Yalnız baskentten
ve şu anda, tüm ülkeye tam 27
tren kalkmaktadır.
Fransa, demiryollanrun en ge-
lişmiş olduğu dunya ülkesidir.
Her yıl ağırladığı ve daha ağır-
tayacağı, yaklaşık 55 milyon tu-
ristle (nüfusu kadar yani),
turizm dalında ABD'nin ardın-
dan ikinci gelir.
Ordusu, NATO'ya dahil değil-
dir.
Nükleer savaş gücünde, dün-
ya flçüncüsudür. Nükieer ener-
ji üretiminde ise yine ABD'nin
ardından ikinciliği alır.
Pencerenin camlanru serin bir
Paris güneşi oksuyor. Mösyö
Haussmann'ın 3. Napolyon dö-
neminde açtığı geniş bulvarlar-
dan sabırsız arabalar ve o ara-
balann içinde suratsız "iş" in-
sanlan akmakta. Korna sesleri-
ni'duymamak için ses geçirme-
yen camiannı sıkı sıkı kapaünış-
lar. İki metrekarelik taşıt bağım-
sızlıkları içinde kıç kıça ilerler-
ken hem tımaklannı kemiriyor,
hem de burunlannı kanştırarak
stereo müziklerini dinliyorlar.
Paris Valisi Mösyö Hauss-
mann'ın, vaktiyle bu burvarlan,
ikide bir kazan kaidıran Paris-
liJerin kolay barikat kurmalan-
nı önlemek için böylesine geniş
açtırdığını bilmiyorlar.
Yamndan gectikleri Eyfel Ku-
lesi'ni de görmuyorlar. Oysa Ey-
fel Kulesi yeniden boyanıyor. Bu
kule, Mösyö "Eiffel"e 1889
Dünya Fuan için, 20 yıl sonra
sökülmesi kaydıyla ısmarlanmış.
Ama Gustave Eiffel, aslında ilk
planlarını yanında çaüsan bir
mimardan satın aldığı kulesini
sökmeye kıyamıyornıus. 20.
yüzyıl başlarında yayına basla-
yan ilk radyo vericisini kulenin
tepesine diktırerek "Bakın iş«
yanyor" manüğıyla ünlü Eyfel
KuJesi'ni yıkımdan kurtarraış.
Yirmi yıl için kurulan Eyfel Anı-
tı, yüzyıl sonra ve 320 metrelik
boyuyla yine ayakta, yine essiz.
7000 ton ağırhğmdaki çelik göv-
desi 7 yılda bir boyanıyor, her yıl
3.5 milyon kisi tarafından ziya-
ret ediü'yor.
Bundan bir sttre önce, Paris
0T0M0BİLOE İNDİRİM FIRSAT1
Para sıkmtısı ve satış durgunluğu nedeniyle, yerli ve
yabancı otomobilde indirimli satışlar başladı.
• Sıfır kilometredeki otomobüleri, bayifîyatınınçok
altında alabilirsiniz. Ancak acele edin, yakında zam var...
• Hangi marka ve model otomobilde ne kadar indirim
yaptırabilirsiniz? Bayilerin ve otomobil
sanayicilerinin önerileri...
• Ucuza otomobil almanın yöntemleri...
EKONOMİSTOKUYANLAR
BORSADAÇOKKAZANDI
Ekonomist'in önerdiği 20 hisseye
yatırım yapanlar, 3 haftada ortalama
yüzde 61.52 kazandı. Oysa aynı
sürede tüm hisseler sadece yüzde 27
prim yapü.
• Bu hafta da, Ekonomist'te daha
çok kazandıracak haberler var.
AMERİKAN SİRKETIERİNEKAMÜFLAJ ~
Türkiye'deki ABD şirketieri terörist
eylemlere karşı sıkı korumaya alınırken,
şirketler de kendilerini gizlemek için ilgtnç
yöntemlere başvuruyorlar.
YABANCIHİPERMARKET AKINI
Avrupa ve Amerika'nın dev
hipermarketleri Türkiye'de yatırırn
yapmak için harekete geçti.
• Kara savaşına tezahürat
• İşadamları savaş uykusuna yattı.
• Vergi yasası yağmuru para etmedi.
• "Bankalan bu yıl sis basacak"
• Altın yumurüayan fabrika.
• Reklam verenlere THazır oi~ çağrısı.
• Dünür, piyango talihlisi gibi...
JSt
OTOMOBİLDE
İNDİRİM FIRSATI
Bugün bayinizde
Almayı unutmaym...
hayranı çılguı bir Amerikalı, Ey-
fel Kulesi'nin her yedi yılda bir
sırayla mavi, beyaz ve kırmızjya
boyanmasını önermişti. Eyfel-
in düzenli aralıklarla Fransız
bayrağırun renklerine bürünnıe-
sini sımgeleyen bir düzine de
maket hazırlayıp sergiledi.
"B*ylece" diyordu çılgın Ame-
rikalı, "Balsylarım Pans'te gt-
çinneye gelen yeni evliler, bir
Eyfel'in mavi dönemine, kınnı-
a ya da beyaz dönemine rastla-
dık, diyebilirter."
Ben çok sevmiştim çılgın
Amerikaiının üç renk senfonisi-
ni. Ama tutucu Fransızlar, bu
fikri tutmadılar. Eyfel'in rengi
eskiden gri idi simdi boz. Fakat
yeni ışıklarla giydirdiler onu.
Halojen lambalanrun aydınü-
ğında, geceleri bir kuyruklu yıl-
dız gibi uzanıyor yeryüzünden
gökyüzüne.
Paris, bir, yüz değil, binlerce
küçük sevinç yumağı. Anlatma-
ya hangisinden başlamalı?
Içimde, boyundan büyük bir
çikolatayı kemirmeye çalışan ço-
cuk çaresizliği var.
Şu somurtkan Parisliler, aca-
ba Paris'i aslında hiç mi hiç ta-
nımadıklan için mi sevinemiyor-
lar?
DİLEK ZAPTÇIOĞLÜ
BERLİN — Frau Haack ka-
pıdan başını uzatarak "Ne kor-
knnç degil mi" diyor, "Savaş ne
korkunç". Sava; saruk sandalye-
sinde oturabilseydi, savcılık ma-
kamının en önemli tanığı kusku-
suz Frau Haack olurdu.
Kapı komşumuz Frau Haack
yetmiş altı yaşında. Hitler ikti-
dara geldiğinde on sekiz, savaj
basladığında yirmi beş, Alman-
ya yerle bir olduğunda otuz, dul
kaldığında ise krrk yaşındaydı.
Frau Haack, Berlin'in Charlot-
tenburg semtinde, cephesi cum-
baü, tavanları kartonpiyerli bu
yüz yıllık apartmanda tam 1946
senesinden beri oturmakta. Frau
Haack'ın tek oğlu yıilar önce
Kanada'ya göçmüs.
Frau Haack, kınk kalçası pla-
tin çivilere rağmen tam kayna-
madığı için zor adım atıyor, ama
bütün alışverişini, temizliğini
kendi yaptığı gibi arasıra arka-
daslarıyla Berlin Filarmoni Or-
kestrası'nın konserlerine gidip
Çaykovski dinlemeye, operada
Italyan bestecilerin eserlerini iz-
lemeye bayılıyor. 1940'lardan
beri hep aynı berber dükkânın-
da saçlannı kül rengine boyata-
rak mizampli yaptınyor. Küçük
ve gülümser yüzü, incecik zarif
bedeniyle tam bir "Berlin hanı-
mefendisi'".
Frau Haack şimdi Polonya-
ya dahil olan Pomeranya'da
doğmuş. Prusya'nın; eski adıy-
la Königsberg, bugünkü adıyîa
Kaliningrad'm batısı Pomeran-
ya. Baltık Denizi kıyısmda ince
san kumlardan oluşan tepecik-
ler, soğuk mavi deniz, ruzgârdan
savrulan kavaklar, selviler, uçsuz
bucaksız tarlalar Pomeranya.
Buğday ve geiincik kokan uzak
bir anı.
Frau Haack için savas demek,
bir gece ansızın evleri basıp ka-
dınlara saJdıran, erkeklenn kol-
lanndan saatleri, ceple-. inden si-
garaları çekip alan çekik gözJü
Moğol yıizlü Kızılordu askerle-
ri demek. Savas demek, çılgın
bir 'führer'in peşinden felakete
koşan ve milyonlarca kişiyi fe-
lakete iten kitleler demek.
Frau Haack için savas, dogup
büyüdüğü topraklardan kopanl-
mak ve bir daha dönmemek
üzere gitmek demek. Artık Po-
lonya'y-a seyahat etmek kolay.
Ama Frau Haack, "asla" diyor,
"Asia dönmem, çünkü bütnn
sevdiklerim, yakınlanm Polon-
ya'daki toplu mezaıiarda .vatı-
yor."
MİLH AYDIN B ANKASI T.A.Ş
I31ARİŞBAAIK
MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI
GİRİŞ SINAVINA ÇAĞRI
Bankamız Teftiş Kurulu'na gereği kadar Bay ve
Bayan Müfettiş Yardımcıları alınacak olup yazılı sı-
nav 09-10 Mart 1991 tarihlerinde Ankara, Istanbul
ve İzmir'de yapılacaktır.
1) KATILMA KOŞULLARI
— T.C. vatandaşı ve persone! yönetmeliğimi-
zin memuriyet için öngördüğü koşullara sa-
hip olmak,
— Eğitim süresi en az dört yıl olan Siyasal
Bilgiler, Hukuk, İktisat İşletme ve İdari Bi-
limleri Fakülte ve Yüksek Okulları veya ay-
nı süre eğitim veren ve bunlara eşitliği Yük-
sek Öğretim Kurulu'nca kabul olunan ben-
zeri Fakülte ve Yüksek Okullardan birini bi-
tirmiş olmak,
— Sınav tarihinde 30 yaşını doldurmamış ol-
mak,
— (Erkek adaylar için) askerlik görevini yap-
mış veya erteletmiş olmak,
— Sağlık durumu Türkiye'nin her yerinde gö-
rev almaya ve teftişin gerektirdiği yolcu-
lukları yapmaya elverişli olmak,
— Herhagi bir kuruma karşı zorunlu hizmet
yükümlülüğü bulunmamak,
— Bankamız Müfettiş Yardımcılığı sınavları-
na birden fazla girrnemiş olmak,
— Yapılacak inceleme sonucunda, bir müfet-
tişte bulunması gereken karakter ve nite-
liklere sahip olmak,
2) BAŞVURU
Sınav konuları adaylardan istenecek belgeler
ve diğer bilgileri içeren broşürler Teftiş Kuru-
iu Başkanlığı ve tüm şubelerimizden temin
edilebilir. Adayların gerekli belgeleri en geç
01.03.1991 günü saat 17.00'ye kadar bir di-
lekçe ile Milli Aydın Bankası T.A.Ş. TARİŞ-
BANK Teftiş Kurulu Başkanlığı Şair Eşref Bul-
varı No: 3/1 Çankaya - İZMİR adresine elden
teslim etmeleri veya posta iıe göndermeleri
gerekmektedir.
Ek bilgi için Tel: (51) 122770
GİDERAKİK1AŞARKEN
Vedat Günyol
6.000 Iıra(KDV içinde)
Çağdaf Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
ö
Frau Haack, televizyonda
"Miittefiklerin, isabet oranı
yüzde seksene ulaşan basanb
bavs «kiDİan"nj dınlerken başı-
nı önüne eğip gözlerini kapatı-
yor. Savaslann en korkuncun-
dan geçen Frau Haack için bu
savas da haklı değil. "Çiınkfi"
diyor, "Banş için savaşmak di-
ye bir şey olamaz. Savaşarak, si-
İaUanarak banş sagianmaz. Sa-
dece mesru müdafaa için, vata-
nın kurtuluşu ve bağunsıziık için
verüen savaş haklıdır. Biz Al-
manlar haklı bir savaş vermedik
ve kaybettik. Bu savası hangi ta-
« f kazansa da sonuçta kaybe-
den, insanlığın otuşturdu£u me-
deni degerier olacaktır." Oğret-
menlikten emekli Frau Haack
ekliyor: "Mesela sizin önderiniz
Alaturi. Turk milktini haklı bir
savastaa, vatamnızı mesru raii-
dafaa için verilen bir savasun
muzaffer çıkardı. Ben önderini-
ze ve reformlanna bıiyük hay-
ranlık du>uyorum. Onun sava-
şı haidıydı. Amcrika simdi ne-
den savasıvor? Mesru mddafaa
için mi? Vatan toprağıoı işgal-
den kurtarmak için mi? Irak ni-
ÇİD savasıyor? Sınırlannı geniş-
ktmek için mi? Ne Amerika'nın
ne de Irak'ın savaşı haklı. Ben
bu savası mabkûm ediyonım."
Eğer savas sanık sandalyesin-
de oturabilseydi Almanya'da
aleyhine ifade verecek çok tanık
bulunurdu. Ama savasın saruk
sandalyesine oturtulması mum-
kUn olsaydı, zaten boyle savas-
lar olmazdı.
Neıv York'tan
ABD
bayrağı
vesan
kurdeleler
ŞEBNEM ATİYAS
NEW YORK — Radyo Ciry
Müzikholü'nün önünde bir gnıp
insan ellerinde mumlanyla sava-
sa karşı protesto gösterisinde.
Koalisyon gnıbunda Vietnam
döneminden çok sayıda orta
yaşh var. Hepsinin çocuklan sa-
vasta şimdi, Körfez'de. Bazıları
hâlâ çocuklannın niçin gönfiUtt
asker olmaya karar verdiğini an-
layabilmiş değil.
New York çevresinde Ameri-
kan milliyetçiîtği kendini bütttn
evlere asılmış Amerikan bayrak-
ları ile belli ediyor. Kapılara,
ağaçlara san kurdeleler bağlan-
mış; gidenlerın sağ geri dönme-
si dileğinin ifadesi.
tran-Irak savaşında dört yıl
Irak ordusuna hizmet eden Irak-
h lbrahim Kerkuklü bir Türk-
men ailesinden. Resmi kâğıtlan
olmadığı için FBI'ın (Federal
Soruşturma Burosu) hezimetine
ugrayan Irakhlardan. Kanada-
ya siyasi iltica hazırlığı içinde.
İki hafta boyunca çeşitli kereler
hırpalanarak sorgulandıktan
sonra FBI görev lileri sonunda
"özıir" dileyip bırakmışlar pcşi-
ni. Ibrahim'in ağabeyi eylemci
bir Islamcı.
Kanada'da siyasi mültecilerin
alındığı ve mahkemeye çıkanl-
dığı "bekleme merkezine" gide-
cek lbrahim. Daha önce aynı
yerde bir yığın İranlı ve Iraklı ile
karsılastığıru anlatıyor.
Savasın basladığından beri iki
haftadır Bağdat'taki ailesiyle te-
mas kurulamıyor. Saldından iki
saat öncesi annesi ve babası ile
Bağdat'tan konuşmuşiar. Bu
dumm endişderini daha da art-
tırıyor. İbrahim'i Kanada'ya
ufurlamak için garip bir gnıp
bir arada. Kızkardesinin eşi
Lübnan'ı terk etmek durumun-
da kalan ve miilteci olarak bü-
yüyen bir Musevi Bir Filistinli
ve onun ABD'de büyüyen Türk
arkadası, bir Yunanlı, 1974'te
Kıbns Rum askeri olup esir dü-
şen ve kaçan bir Kıbnslı Rum.
Müslüman siyah bir Amerikalı
veesi. MüslümanAmerikalı, esi-
nin amcasının, 20 kişilik bir en-
telektuel siyah grubuyla birlik-
te Bağdat'ta banş girişirnlerin-
de bulundugunu anlatıyor.
Sonra hep birlikte televizyon-
da savaşın gulümseyen yuzü Ge-
neral Schwarzkopr'un esprileri
seyrediliyor. "İşte Bağdat'ın en
şanslı adanu" diyor; General
Schwarzkopf Suudi Arabistan-
dan her gün düzenli olarak vi-
deo gösterimleri ve haritalarla
verdiği basın toplantısında. Ek-
randa bir uçağm hedefi altında
ilerieyen küçücuk bir taşıt beh-
riyor. Taşıt geçip gittikten bir sa-
niye sonra aşağıda patlayan
bomba nedense o sırada basın
toplantısındaki gazetecileri gül-
düriiyor. Olayı seyreden Filistin-
li sorguluyor: "Neden gtildiiler
acaba, beiki de küçuk arabada-
ki adamın kartulduğıına sevin-
mi»lenUr~."